Ahmet Süreyya DURNA
Sailor Moon Forum -> Kitap, Şiir ve Yazılar -> Bir Şiir Bir Şair
 
Yazar
Mesaj
tahir
Geçiyordum Uğradım
Geçiyordum Uğradım

Avatar

Yaş: 34
Kayıt: 15 Nis 2009
Mesajlar: 1

Durumu: Çevrimdışı

Avatar
tahir
Geçiyordum Uğradım
Ahmet Süreyya DURNA Konu: Ahmet Süreyya DURNA
Alıntıyla Cevap Gönder
Ahmet Süreyya DURNA

1954 Doğumlu olan gazeteci-şair Ahmet Süreyya DURNA; Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Nadır köyünde dünyaya geldi. İlkokul, orta, lise ve imam hatip lisesinden sonra yüksek öğrenimini tamamladı.

İki dönem, bir siyasi partinin İskenderun ilçe başkanlığını yaptı. Uzun süre Akdeniz Bölgesi Basın Ajansı olarak çalıştı. Bazı gazetelerde belgesel araştırmalarının yanında, kültürel makaleleri yayınlandı. İç ve dış gezileriyle ilgili yazılar kaleme aldı, röportajlar aktardı. Daha sonra belirli aralıklarla köşe yazarlığı icra etti. Anadolu’nun muhtelif yerlerinde çıkan mahalli gazetelerde de kalemiyle hizmetini sürdürdü.

Mizah, Milli Mücadele, İttihat, Somuncu Baba, Kültür- Sanat, Bengisu, Mefkûre gibi bir çok Edebiyat dergilerinde şiirleri neşredildi ve bazı eserleri bestelendi. Aynı zamanda, bu dalda bir çok ödüller aldı. Afşin Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevinde de bulunan Ahmet Süreyya DURNA, makalelerini bir müddet müstear isimle yazdı.

Evliya Çelebi’ nin Seyahatnamesinde ayak bastığı yerlerin tümünü istisnasız dolaşan Gazeteci-Şair, İskenderun Demir Çelik Fabrikalarından emeklidir ve iyi bir gezgindir.

Ayrıca Taekwondo milli hakemidir ve sporla iç içe yaşamaktadır. Sosyal faaliyetlerinin dışında, Hat sanatı ve Osmanlı arşivi üzerinde çalışmaları mevcuttur.

Eserleri:
Muzır İkili (hikayeler),
Denemeler (edebiyat seçkisi),
Şafak Taarruzu (şiirler), yayınlanmış eserleri arasındadır.
“Yalaka Üretim Merkezi” adlı eseri ise basım aşamasındadır.



DOSTLUK MESAJI

Dâhilde Trabzon’a, Tonya’ya selâm olsun.
Mudanya’ya, Kulu’ya, Konya’ya selâm olsun.
Hariçte Hanya’ya, Kenya’ya, İspanya’ya;
Hasılı topyekûn dünyaya, selâm olsun.

Ahmet Süreyya DURNA


AYRILIK SENDROMU

Gecelerin yoğun sessizliğinde
Göz yaşım suluyor uykularımı
İp oldum eğrildim zaman iğinde
Kâbuslar bölüyor uykularımı
***
Başımı yastığa koyduğum anda
Sabaha dek su döverim havanda
Ecinniler sinsin oynar tavanda
Korkular yalıyor uykularımı
***
Baktığım noktada neler var neler
Gördüğüm her cisim beni inceler
Tuhaf vesveseler, kem düşünceler
Cımbızla yoluyor uykularımı
***
Sanki sağım solum hep dikenli tel
Özel muhafızım devasa heykel
Göğsümün üstünde bir sihirli el
Burguyla deliyor uykularımı
***
Aynada yüzümü dişleyen biri
Yaralı sinemi şişleyen biri
İliğime kadar işleyen biri
Askıya alıyor uykularımı
***
Kaç kez “mâvera”ya gider gelirim
Yorulur da bir gün düşer ölürüm
Beynimi zonklatan “firkat” bilirim
Taşlara çalıyor uykularımı

Ahmet Süreyya DURNA


BAHAR TADINDA AŞK

Dünyaya göz açmışım, aşkın ilk icadında
Sevmişim bir güzeli ben, “İlkbahar” adında
Ta o günden bu güne, sakladığım resmini
Dört mevsim koklar dururum, bahar tadında

Ahmet Süreyya DURNA


DEM-İ VUSLAT

Deprem olmuş tufan kopmuş farketmez,
Deli gönlüm bir sevdadan çarketmez,
Ne vazgeçer ne de uslanırım ben.
***
Gam değil ekmeğim, aşım kesilse,
Kör testere ile başım kesilse,
Aşkın sofrasında beslenirim ben.
***
Sırılsıklam vurgunum can dostuma,
Ağma bulut! çakma şimşek üstüme!
Yağmur yağmasa da ıslanırım ben.
***
Enginlerde sığmaz içim içime,
Oturmaz kalıba, girmez biçime,
Çıkar yükseklere seslenirim ben.
***
Seferber olsa da eşyanın tümü,
Hiç bir kuvvet taşıyamaz yükümü,
Kendi yüreğime yaslanırım ben.
***
Bir elimde cımbız, birinde tarak,
Körler aynasına gözsüz bakarak,
Karanlık gecede süslenirim ben.
***
Gücenmeyin, darılmayın boşuna,
Çene çalıp yorulmayın boşuna,
Altın olsam gene paslanırım ben.
***
Ölüm döşeğinde en zor anımda,
Sevgili! yeter ki sen ol yanımda,
“Dem-i vuslat” diye hislenirim ben.

Ahmet Süreyya DURNA


İBRETLİK

Atlar ayakta uyur dengeyi belirlermiş,
Eşekler yük kahrını atlardan bilirlermiş.
Rüzgârdan savrulurken bataklıktaki sazlar,
Ağaçlar eğilmeden ayakta ölürlermiş.

Ahmet Süreyya DURNA


SÜKÛT-U HAYÂL

Sağılarak yılan girmiş koynuma
Dokununca bir nâzenin ten sandım
Biraz sonra dolananda boynuma
Has güzelin sarıldığı an sandım
***
Taht kurdum nefretin çok uzağına
Halel getirmedim sevgi bağına
Düşünce anladım dost tuzağına
Ne bileyim ben herkesi “ben” sandım
***
Evvelinden göremedim âhiri
Az geçmedim netâmeli nehiri
Damarıma zerk edilen zehiri
Hayatımı kurtaracak kan sandım
***
Avutuldum karşılıksız emekle
Sen ağamsın sen paşamsın demekle
Hayâl harmanında “hak” beklemekle
Beher günü, alacağım gün sandım
***
Mistik karakterim öne çıkınca
Egoizmin duvarını yıkınca
Mânâ mihverinden şartsız bakınca
Mumyalanmış cesetleri can sandım
***
Teslim olan için itiraz ne ki
Her şeye eyvallah, her şeye peki
Boş inançla kuşatıldım öyle ki
Harcıâlem hurafeyi din sandım
***
Haberim yok rekâbetten, yarıştan
Sahte gülücükten, kaypak duruştan
Nutuk atılanda sosyal barıştan
Oynanan tüm oyunları son sandım

Ahmet Süreyya DURNA


İHRAÇ KARARI

Destursuz bağa giren bizden değildir dostum
Ser vermeden sır veren, bizden değildir dostum
Allah’ın yarattığı eşref-i mahlûkatı
Horlayıp hakir gören, bizden değildir dostum

Ahmet Süreyya DURNA


SEVGİLİM

Söyle mahzun eden şey nedir seni?
Hâl hatır sorarım duymazsın beni.
Yoksa bir aykırı yel mi esiyor?
Sevgilim!
***
Sürekli pür dikkat içli ve derin,
Hep aynı noktaya bakan gözlerin,
Sanki keskin bıçak gibi kesiyor,
Sevgilim!
***
İşveyle eyvanda nağme söyleyen,
Bülbülleri bile hayran eyleyen,
O dillerin şimdi niçin susuyor?
Sevgilim!
***
Yazıyorum, yazdım aha şuraya!
Cevrindir ki kabuk tutmuş yaraya,
Kezzap döküp sonra ah! tuz basıyor,
Sevgilim!
***
Gayrı karşımıza çıkmıyor diye,
Yüzümüze taraf bakmıyor diye,
Tozlanmış aynalar sana küsüyor,
Sevgilim!
***
Unutma hüznünü paylaşanlar var!
Sen gül ki onlar da olsun bahtiyar,
Gör bak işte! bu meftun kan kusuyor,
Sevgilim!

Ahmet Süreyya DURNA


TEZAD

Kimi bolluk denizinde yüzerken
Kimi boğulmakta bir kaşık suda
Kimi kaldırımda uyur gezerken
Kimi gökdelende derin uykuda

Ahmet Süreyya DURNA


YAŞLILARIN CİLVESİ

Rahmetli dedem derdi ki “Bak oğlum!
Şu gördüğün mertek, şu hezan var ya?
Şu karşı ki dağın ağaçlarıydı.
Gönül atlasımı ilk çizen var ya?”
Ninemi göstererek:
“Şu koca karının mor saçlarıydı”

Rahmetli ninem derdi ki “Bak oğlum!
Beni tek inciten, tek üzen var ya?
O yıllar söylenen aşk suçlarıydı.
Gönül kovanımda ilk gezen var ya?”
Dedemi göstererek:
“Aha şu haşarı kızıl arıydı!”

Ahmet Süreyya DURNA


HER ŞEY ASLI GİBİDİR

Mümkün değil su yokuşa akacak sanmayın
Gün gelir balık kavağa çıkacak sanmayın
Dağlar yerinden oynar deseler bir ihtimal
Fakat huylu huyunu bırakacak sanmayın

Ahmet Süreyya DURNA


Kaynak: Şiirler, Şairin "Şafak Taarruzu" adlı kitabından alıntıdır.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
15 Nis 2009 21:43
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 1 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız