vouuwwww.yeni hikaye ha..bayılırım

yeni hikaye hemen geldi süperrrrr bu arada müziklerde harika (bir çoğunu onlarca kez dinledim halaa daha dinliyorum )

tamam ben de bulduğumda çok sevmiştim orayı hele o Sad Saturn Vio-Theme Unkown yok mu ağlatıyor insanı

ilk resimdeki 4 kişi kim

İsimlerini daha koymadım ki

şu üçüncüde huriye tipi var huriye olsun

Yazıyorum yeni bölümü şu anda

yokmu daha yeni bölüm yaaa

Var, yazdım da buraya koymak için diğer bilgisayara geçmem gerekecek *-* Üşenirim.

ah be kardeşim başına ne geldiii

Gitsem mi ki diğer bilgisayara Bana gaz verin gideyim odama.

aslansın sen canım benim bitanemsin bu işte teksinn yetermi

Bayağı yardımı oldu *-*

-------

Kapı yavaşça tıklatıldı. Bir daha, ve bir kere daha... Oysa prenses üstündeki pembe gecelikle uzanmış, üstüne ipek örtüyü çekmişti. Mışıl mışıl uyuyordu. Çok masum gözüküyordu uyurken, sanki bir melek gökyüzünden inmiş gibiydi. Sarı saçlarının bir kısmı örtünün dışına çıkmıştı. Üşüdüğünü hissedip yorgana biraz daha sarıldı. Bunun nedeni kapının açılmış olmasıydı. " Prenses? " Ufak tıkırtılar duyuldu. Beyaz, ay taşından yapılmış parlayan parkelerden birisi yatağa doğru geliyordu. " Uyan, Prenses. " Neo Queen Serenity'nin sesiyle gözlerini hafifçe araladı. Sonra berrak bir ses kulağına bir şeyler fısıldadı. " Bugün Endymion'la evleniyorsun, unuttun mu? " Serenity araladığı gözlerini adamakıllı açtı ve hemen yataktan fırlayıp bir çığlık attı. " İnanmıyorum anne! Beni neden daha önce uyandırmadın! Şimdi hazırlanmak için yalnızca on saatim var. " Kraliçe Serenity tebessüm etti. " Benim yardımımla her şeyi hallederiz. " Prenses annesi minnet dolu gözlerle baktı. " Hadi, üstünü giyin ve tatumiden* çık. Kahvaltı için seni Venüs'ün çiçek bahçesinin orada bekliyor olacağız. " Prenses başını sallayınca Kraliçe odadan çıktı. Prenses Serenity dolabını açtı ve kahvaltıda Endymion'a hangi elbiseyle görünmesinin daha uygun olduğunu düşünmeye başladı. " Hmm... şu olmaz... bu çok klasik... bu çok rüküş... Hmm... bak bu güzelmiş. " Parıldayan pembe bir elbise seçti ve giydi. Daha sonra saçlarını tarayıp, kapının kristalden yapılma kolunu çevirerek koridordaki kırmızı halıyı adımlayıp mermer merdivenlerden aşağı indi. Venüs kahvaltı için neler hazırlamıştı acaba? Papatyaların arasındaki uzun masaya geldiğinde Endymion'un gümüş yaprakları olan bir ağaca sırtını vermiş, uyukladığını gördü. Ona doğru ilerledi ve ellerini gözlerine sordu. " Hmm... Acaba bu benim tatlı sevgilim mi? " Serenity kıkırdayıp ellerini çekti ve hızlıca Prens'in yanağına bir öpücük kondurdu. Minako onlara gelmeleri için işaret etti.

" Saygıdeğer Kraliçem, sevgili çifte kumrular... "
" MİNAKO! "
" Tamam, tamam Serenity. Öyleyse baştan alalım. Saygıdeğer Kraliçem, sevgili Prensim, Prensesim ve sevgili senshiler... Kahvaltıma geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Buyrun oturun. Yo yo - önce siz Kraliçem. " Kraliçe gülümseyerek masaya oturunca, herkes arkasından gümüş sandalyelere sırtını verdi. Minako bir sürü şey hazırlamıştı. Ama... hiçbirinin tadı Makoto'nun keklerinin tadına benzeyemezdi!

*

" Hadi anne! Duvağım nerede? Uff sadece bir saat kaldı. " Kapı çalındı ve Endymion başını uzattı. O başını uzatır uzatmaz da Serenity yatağın altına girdi. " Git buradan Endymion! Düğünden önce gelin görülmez. " Prens gözlerini devirdi ve odadan çıktı. O çıkarken Kraliçe odaya girdi. " Tamam... burada işte. " Serenity yerinde zıplayıp duruyordu. " Evleniyorum! Evleni - Anne sen ağlıyor musun? " Kraliçe'nin gözünden bir damla yaş süzüldü.

*

" Luna! "
" Ne var Artemis? "
" Şu- şuraya bak? " Luna, kafasını Artemis'in patisiyle işaret ettiği yere çevirdi. Dört tane parlak elbiseli kız süzülüyorlardı havada. Ama yüzleri gözükmüyordu. Dördünün de kanatları vardı. " Luna... " Artemis'in dili tutulmuştu.

" Farkındayım, Artemis. Gelmek için bu günü beklemişler. "
" Yani... "
" Evet, Artemis. Serenity'nin tahta geçtiği zamanı seçmişler. "

Tatumi: Japon kültüründe Yatak Odası.