Sailor Moon : Aşkı Hisset |
Yazar
Mesaj
Aşkı Hisset...
Yorgundum,bıkmıştım hayatın monotonluğundan tekdüze şeylerden ve dahası yalnızdım ama neden…
Ben sadece şu hayatta mutlu ve huzurlu olmayı istemiştim oysa…
Kai gittiğinden beri herşey daha da kötü ve sıkıcı…
Ama bunun nedenini bir ben bir de o biliyor ve sanırım nedenlerini size açıklamam gerekecek…
Bunun için de başlanacak en iyi yer binyıl savaşının sonu…
Mayıs 2009
Savaş bitmişti… Kai,bizi,dünyayı ve geleceğimizi kurtarmıştı tek başına ama ben doğacak küçük bebeğimizi kurtaramamıştım… Evet küçük bebeğimiz doğumuna çok az kala ölmüştü ve Kai yıkılmıştı…
Ben onun yanımda olacağını düşünmüştüm ama o benden uzak durmayı tercih etmişti…
Neden??? Ben onu bu kadar kendimden nefret ettirecek ne yaptım da o benden kaçmaya karar verdi???
Aradan iki gün geçti ve evime dönmüştüm ama hala Kai yoktu…
Kızlar hep yanımda Seiya ve Yaten sürekli benim yanımda duruyorlardı…
Can dostum Rei’de sürekli yanımdaydı aynı şekilde Usagi Ami ve Makoto da öyleydi ama neden Kai yoktu??? Aşkım,güneşim neredesin???
Hala bekliyordum ve bu bekleyiş tam üç gün daha sürdü…
En sonunda Kai eve dönmüştü ve ona çok ama çok kızgındım,benim yanımda olacağına uzaklara gittiği için…
Hiç konuşmuyordum adeta dona kalmıştım karşısında bir kaya misali…
Bana pek çok şey sordu sordu ve sordu ama ben hala suskundum sadece iki kelime bekliyordum “Özür dilerim meleğim…”
Ama o bunu diyeceğine başka şeyler söyleyip saçmalıyordu ve en sonunda patladım…
“Senden nefret ediyorum Suzuke!!! Defol!!! Yıkıl karşımdan!!!”
Öyle kızgınlıkla bağırmıştım ki biricik aşkıma gerçekten de yıkılmıştı hiç öyle bir tepki beklemediği apaçık ortadaydı ve sürekli neden diyip durmaya başladı…
Sinirlerim bozuktu ve onun öyle afallamasına alışkın olmadığım için olağan gücümle bir tokat attım hem de ne tokat…
Koskoca evrenin imparatoru Kai Suzuke bir tokatla önümde diz çöküp ağlamaya başlamıştı bir çocuk gibi…
Ama hala o kelimeyi söylemediği için kırgındım ona ve yeniden oturduğumda o yukarı çıkıp bir şeyler topluyordu…
Gidecek diye korkmuştum ama ayaklarım onun yanına gitmemek için ısrarcıydı ve kalkmadım…
Geçen on dakikanın sonunda sırt çantasıyla beraber aşağı indi son kez bana baktı ama benim başım öndeydi sanki ben suçluymuşum gibi ve gitti…
Ona derken kendim yıkılmıştım beni öylece bırakıp gittiği için ve geri geleceği günü beklemeye başlamıştım…
Şubat 2011
İnanılmaz gibi gelse de Kai tam iki yıldır yoktu ve kendimi iyiden iyiye yalnız hissetmeye başlamıştım…
Psikolojim bozulduğu için kilo almıştım ve bunun verdiği sıkıntıdan dolayı sigaraya da başlamıştım…
Kızlar her zamanki gibi desteklerini esirgemiyordu ama ben halen Kai’yi istiyordum o olmadan ben bir hiçtim,onun sevgisi olmadan yaşayamazdım ve onun sevgisinin aşkının yerini hiç bir şey tutamazdı…
En sonunda dayanamayıp aradım…
İlk aramamda telefonu açmadı ama ikinci arayışımda telefonu açtı ve sevinçle “Minako aşkım!” dedi…
Ben de sevincimden ne diyeceğimi şaşırıp içimdeki gerçek hisleri birden dışa vurup “Seni çok özledim güneşim Nolur artık geri dön…” demiştim…
Telefon konuşmamızın üzerinden sadece bir buçuk saat geçmişti ki bir anahtar sesi ve yakışıklılar yakışıklısı güneşim Kai içeri girmişti…
Beni öyle görünce çok şaşırmıştı ve yüzünde bir hayal kırıklığı ifadesi belirmişti…
Acaba suçluluk mu duyuyordu yoksa gerçekten beni sevmiyor muydu???
Yanıma yaklaştığında uzun uzun o zümrüt yeşili gözlerine bakmıştım…
Gözlerinde suçluluğu görmüştüm ve ona öyle sıkı sarılıp aşkım demiştim ki sanırım yine ben olduğumu anlamıştı ve gözlerime bakıyordu…
Yanağımı okşarken gözlerinden akan iki damla inci tanesini yüreğime inen iki balyoz darbesi olarak hissetmiştim ve bencilliğimi yıkıp bende onunla ağlamaya başlamıştım…
İkimiz de öylece çocuk gibi ağlıyorduk ve bana sıkıca sarılmıştı bir kez daha ve meleğim diyişini duymuştum kulaklarımda…
Bana yeniden baktı ve öpmek istedi ama ben başımı çevirdim çünkü o öpücüğü hak etmemek için herşeyi yapmıştım ve dedim ki:
“sanırım bunu hak etmiyorum senin duygularını da düşünmem gerekirdi”
Daha sözlerimi bitirmeden dudaklarımda onun sıcaklığını ve aşkını hissetmiştim…
Sanırım herşey yerli yerine oturacak eski aşkımız yeniden canlanacaktı…
Nisan 2011
Güneşim döneli iki ay olmuştu ve herşey eskisi gibi olmaya başlamıştı…
Sigarayı bırakmıştım ve hızla eski kiloma dönüyordum ve mutluydum ama bu sabah aldığım haber mutluluğumun kısa süreceğini söylüyordu çünkü yeniden hamile kalmıştım…
Kai evde değildi ve henüz hamile olduğumu bilmiyordu…
Telefon mu açsam geldiğinde yemekte mi söylesem diye düşünüyordum ki Rei beni aradı ve ilk ona söylemiştim hamile olduğumu…
Akıl danışmıştım ona ve Kai gelince yemekte söylemeye karar verdim…
Akşamüstü Kai döndüğünde yemeği hazırlamıştım hemen ve oturduğumuzda kuvvetli bir baş dönmesiyle kalktığım gibi sandalyede bulmuştum kendimi…
Kai çok endişelendi durumuma e bende söylemeden edemedim hamile olduğumu…
Öylesine sevinmişti ki olanlar ona bir mucize gibi geliyordu aynı zamanda bana da öyle…
İki yıl içinde herşey öyle çok değişmişti ki bunların kelime olarak karşılığı mucize olarak çıkıyordu…
Tanrı’ya ne kadar şükretsem az çünkü bu sefer çocuğumuzu dünyaya getirebilmem için daha uygun bir ortam vardı savaşsız,huzurlu ve mutlu yani benim istediğim hayat…
Şubat 2012
Yine mutlu bir kış günüydü etraf bembeyaz karlarla örtülüydü…
Öylece otururken birden bir sancı başladı sanırım birileri bu güzelliği görmek için olduğu yerde bekleyemeyecekti…
Kai’ye haber verdiğim gibi hastaneye geldik ve özel doktorumuz hemen beni doğuma hazırladı…
Bu yanlış alarm da olabilirdi ama değildi,küçük misafirimiz artık bu hayatta bende varım geliyorum diyordu…
Doğum için hazırlıklar başladı ve hazırlıklar bitene kadar Kai’yi içeri almayacaklardı…
Onun halini düşünüyorum da ne kadar endişelenmiştir kim bilir benim için…
En sonunda doktor yanıma geldi ve “Bay Suzuke’yi içeri alacağız ne söylememi istersiniz?” dedi…
O durumda bile muzurluğum tutmuştu ve “durumumun kötü olduğunu hemen onu yanımda istediğimi söyleyin lütfen” demiştim…
Öyle gülmüştüm ki bu duruma ki doktorun çıkışıyla Kai’nin içeri girişi bir olmuştu…
Ben de oyun oynuyordum “aşkım durumum kötü bana bişi olmaz dimi???” diyordum ve o öyle endişelendi ki gözlerindeki beni kaybetme korkusunu açıkça görebiliyordum ki bunun,onun en büyük zaafı olduğunu da çok iyi biliyordum…
Doğum başlıyordu ve sağ tarafımda Kai,sol tarafımda da bir hemşire vardı…
Hemşire önce bana bir sakinleştirici verdi ki çıkacak enerjiden vücudum kötü şekilde etkilenmesin diye…
Acım artıyordu ve her artışta Kai’nin elini sıkıyordum…
Onun eli acıyo olsa bile heyecandan hissetmediğini biliyordum…
Ve acım tavan noktasına geldiğinde sadece doktorun “ıkının lütfen bayan Suzuke!” ve Kai’nin “endişelenme meleğim herşey yolunda…” diyişini duyuyordum…
Aradan ne kadar geçti bilmiyordum ama bebeğimizin ilk çığlığını duyar duymaz bayılmıştım ve arada ne oldu hiç bilmiyorum…
Kendime geldiğimde kucağımda minik bir bebek vardı pembe zıbınlı…
Kai öyle hayran hayran bakıyordu ki ikimize içimden gelen kocaman gülümseme sadece ufak bir tebessüm olarak çıkıyordu…
Kai iyice yanıma sokuldu,kızımızı kucağına aldı ve “bu küçük meleğin adı Kairi olsun çünkü gözleri aynı senin güzel gözlerin gibi okyanus mavisi” dedi.
Ben mutluluktan hiç bir şeyin farkında değildim…
Kai beni alnımdan kocaman öptü ve küçücük odada yehuuu diye çığlık attı…
Tabi minik kızımız daha babasının ne kadar cazgır biri olduğunu bilmediği için korkmuş ve ağlamaya başlamıştı…
Ertesi gün beni taburcu etmişlerdi ve hemen evimizin yolunu tutmuştuk ailemizin temellerini sağlamlaştırmak için…
Şu sıralar uykusuz birkaç gece geçiriyorduk fakat bu bizi hiç rahatsız etmiyor aksine büyük bir keyif veriyordu…
Haziran 2012
Yaz tüm güzellikleriyle gelmişti ülkemize…
Kızımız dört aylık olmuş ve gözleri babasının dediği gibi bana çekmişti…
Ama ortada birkaç sorun vardı…
Kai kendini biraz yaşlanmış hissediyordu sanki ama daha 28 yaşındaydı…
Bense 26 yaşında biri ölü olmak üzere iki doğum yapmış dünyayı korumaktan emekli olmuş bir savaşçıydım…
Etrafımda eşim dostlarım bir de küçük kızım vardı…
Hayat artık iyice tekdüze olmuş herşey aynı gidiyordu ne bir savaş vardı ne de bir sorun…
Gerçi dünyanın başına bişi gelecek olsa sorunu çözme konusunda ne kadar etkili olacağımız bilinmez ama güneşim bizimle olduğu sürece kaybetmeyeceğimizi çok iyi biliyordum…
Kai futbol kariyerine son hızda devam ediyordu tabi biz de aile olarak pek çok yeri görme şansını elde ediyorduk ki önümüzdeki dünya kupası için İngiltere’ye gidecektik…
Kızlar kendi hayatlarında gayet iyi gidiyor yine eskisi gibi hep sıkı fıkı hep bir aradaydık…
Rei’nin hamile olduğunu öğrenmiştim geçen gün ve benim yaşadığım heyecan onu ve Seiya’yı da sarmıştı…
Daha sonra Michiru’nun Türkiye konseri sırasında Semih adlı biriyle tanışıp flört ettiği haberi de gelmişti kulağıma Haruka’dan…
Haruka ise yarışçı kariyerine devam ediyordu hatta o da takım arkadaşı Takeshi Yano ile yakınlaşmaya başlamıştı…
Setsuna ise Hotaru’ya annelik yapmaya devam ediyordu…
Yani kısaca hayat normal düzeninde gidiyor şimdilik…
Bakalım ilerleyen zamanda neler olacak…
Kendinize çok iyi bakın sevginin gücü daima yüreğinizde olsun… Venus Kiss!!! *.*
Minako Aino Suzuke…
Yorgundum,bıkmıştım hayatın monotonluğundan tekdüze şeylerden ve dahası yalnızdım ama neden…
Ben sadece şu hayatta mutlu ve huzurlu olmayı istemiştim oysa…
Kai gittiğinden beri herşey daha da kötü ve sıkıcı…
Ama bunun nedenini bir ben bir de o biliyor ve sanırım nedenlerini size açıklamam gerekecek…
Bunun için de başlanacak en iyi yer binyıl savaşının sonu…
Mayıs 2009
Savaş bitmişti… Kai,bizi,dünyayı ve geleceğimizi kurtarmıştı tek başına ama ben doğacak küçük bebeğimizi kurtaramamıştım… Evet küçük bebeğimiz doğumuna çok az kala ölmüştü ve Kai yıkılmıştı…
Ben onun yanımda olacağını düşünmüştüm ama o benden uzak durmayı tercih etmişti…
Neden??? Ben onu bu kadar kendimden nefret ettirecek ne yaptım da o benden kaçmaya karar verdi???
Aradan iki gün geçti ve evime dönmüştüm ama hala Kai yoktu…
Kızlar hep yanımda Seiya ve Yaten sürekli benim yanımda duruyorlardı…
Can dostum Rei’de sürekli yanımdaydı aynı şekilde Usagi Ami ve Makoto da öyleydi ama neden Kai yoktu??? Aşkım,güneşim neredesin???
Hala bekliyordum ve bu bekleyiş tam üç gün daha sürdü…
En sonunda Kai eve dönmüştü ve ona çok ama çok kızgındım,benim yanımda olacağına uzaklara gittiği için…
Hiç konuşmuyordum adeta dona kalmıştım karşısında bir kaya misali…
Bana pek çok şey sordu sordu ve sordu ama ben hala suskundum sadece iki kelime bekliyordum “Özür dilerim meleğim…”
Ama o bunu diyeceğine başka şeyler söyleyip saçmalıyordu ve en sonunda patladım…
“Senden nefret ediyorum Suzuke!!! Defol!!! Yıkıl karşımdan!!!”
Öyle kızgınlıkla bağırmıştım ki biricik aşkıma gerçekten de yıkılmıştı hiç öyle bir tepki beklemediği apaçık ortadaydı ve sürekli neden diyip durmaya başladı…
Sinirlerim bozuktu ve onun öyle afallamasına alışkın olmadığım için olağan gücümle bir tokat attım hem de ne tokat…
Koskoca evrenin imparatoru Kai Suzuke bir tokatla önümde diz çöküp ağlamaya başlamıştı bir çocuk gibi…
Ama hala o kelimeyi söylemediği için kırgındım ona ve yeniden oturduğumda o yukarı çıkıp bir şeyler topluyordu…
Gidecek diye korkmuştum ama ayaklarım onun yanına gitmemek için ısrarcıydı ve kalkmadım…
Geçen on dakikanın sonunda sırt çantasıyla beraber aşağı indi son kez bana baktı ama benim başım öndeydi sanki ben suçluymuşum gibi ve gitti…
Ona derken kendim yıkılmıştım beni öylece bırakıp gittiği için ve geri geleceği günü beklemeye başlamıştım…
Şubat 2011
İnanılmaz gibi gelse de Kai tam iki yıldır yoktu ve kendimi iyiden iyiye yalnız hissetmeye başlamıştım…
Psikolojim bozulduğu için kilo almıştım ve bunun verdiği sıkıntıdan dolayı sigaraya da başlamıştım…
Kızlar her zamanki gibi desteklerini esirgemiyordu ama ben halen Kai’yi istiyordum o olmadan ben bir hiçtim,onun sevgisi olmadan yaşayamazdım ve onun sevgisinin aşkının yerini hiç bir şey tutamazdı…
En sonunda dayanamayıp aradım…
İlk aramamda telefonu açmadı ama ikinci arayışımda telefonu açtı ve sevinçle “Minako aşkım!” dedi…
Ben de sevincimden ne diyeceğimi şaşırıp içimdeki gerçek hisleri birden dışa vurup “Seni çok özledim güneşim Nolur artık geri dön…” demiştim…
Telefon konuşmamızın üzerinden sadece bir buçuk saat geçmişti ki bir anahtar sesi ve yakışıklılar yakışıklısı güneşim Kai içeri girmişti…
Beni öyle görünce çok şaşırmıştı ve yüzünde bir hayal kırıklığı ifadesi belirmişti…
Acaba suçluluk mu duyuyordu yoksa gerçekten beni sevmiyor muydu???
Yanıma yaklaştığında uzun uzun o zümrüt yeşili gözlerine bakmıştım…
Gözlerinde suçluluğu görmüştüm ve ona öyle sıkı sarılıp aşkım demiştim ki sanırım yine ben olduğumu anlamıştı ve gözlerime bakıyordu…
Yanağımı okşarken gözlerinden akan iki damla inci tanesini yüreğime inen iki balyoz darbesi olarak hissetmiştim ve bencilliğimi yıkıp bende onunla ağlamaya başlamıştım…
İkimiz de öylece çocuk gibi ağlıyorduk ve bana sıkıca sarılmıştı bir kez daha ve meleğim diyişini duymuştum kulaklarımda…
Bana yeniden baktı ve öpmek istedi ama ben başımı çevirdim çünkü o öpücüğü hak etmemek için herşeyi yapmıştım ve dedim ki:
“sanırım bunu hak etmiyorum senin duygularını da düşünmem gerekirdi”
Daha sözlerimi bitirmeden dudaklarımda onun sıcaklığını ve aşkını hissetmiştim…
Sanırım herşey yerli yerine oturacak eski aşkımız yeniden canlanacaktı…
Nisan 2011
Güneşim döneli iki ay olmuştu ve herşey eskisi gibi olmaya başlamıştı…
Sigarayı bırakmıştım ve hızla eski kiloma dönüyordum ve mutluydum ama bu sabah aldığım haber mutluluğumun kısa süreceğini söylüyordu çünkü yeniden hamile kalmıştım…
Kai evde değildi ve henüz hamile olduğumu bilmiyordu…
Telefon mu açsam geldiğinde yemekte mi söylesem diye düşünüyordum ki Rei beni aradı ve ilk ona söylemiştim hamile olduğumu…
Akıl danışmıştım ona ve Kai gelince yemekte söylemeye karar verdim…
Akşamüstü Kai döndüğünde yemeği hazırlamıştım hemen ve oturduğumuzda kuvvetli bir baş dönmesiyle kalktığım gibi sandalyede bulmuştum kendimi…
Kai çok endişelendi durumuma e bende söylemeden edemedim hamile olduğumu…
Öylesine sevinmişti ki olanlar ona bir mucize gibi geliyordu aynı zamanda bana da öyle…
İki yıl içinde herşey öyle çok değişmişti ki bunların kelime olarak karşılığı mucize olarak çıkıyordu…
Tanrı’ya ne kadar şükretsem az çünkü bu sefer çocuğumuzu dünyaya getirebilmem için daha uygun bir ortam vardı savaşsız,huzurlu ve mutlu yani benim istediğim hayat…
Şubat 2012
Yine mutlu bir kış günüydü etraf bembeyaz karlarla örtülüydü…
Öylece otururken birden bir sancı başladı sanırım birileri bu güzelliği görmek için olduğu yerde bekleyemeyecekti…
Kai’ye haber verdiğim gibi hastaneye geldik ve özel doktorumuz hemen beni doğuma hazırladı…
Bu yanlış alarm da olabilirdi ama değildi,küçük misafirimiz artık bu hayatta bende varım geliyorum diyordu…
Doğum için hazırlıklar başladı ve hazırlıklar bitene kadar Kai’yi içeri almayacaklardı…
Onun halini düşünüyorum da ne kadar endişelenmiştir kim bilir benim için…
En sonunda doktor yanıma geldi ve “Bay Suzuke’yi içeri alacağız ne söylememi istersiniz?” dedi…
O durumda bile muzurluğum tutmuştu ve “durumumun kötü olduğunu hemen onu yanımda istediğimi söyleyin lütfen” demiştim…
Öyle gülmüştüm ki bu duruma ki doktorun çıkışıyla Kai’nin içeri girişi bir olmuştu…
Ben de oyun oynuyordum “aşkım durumum kötü bana bişi olmaz dimi???” diyordum ve o öyle endişelendi ki gözlerindeki beni kaybetme korkusunu açıkça görebiliyordum ki bunun,onun en büyük zaafı olduğunu da çok iyi biliyordum…
Doğum başlıyordu ve sağ tarafımda Kai,sol tarafımda da bir hemşire vardı…
Hemşire önce bana bir sakinleştirici verdi ki çıkacak enerjiden vücudum kötü şekilde etkilenmesin diye…
Acım artıyordu ve her artışta Kai’nin elini sıkıyordum…
Onun eli acıyo olsa bile heyecandan hissetmediğini biliyordum…
Ve acım tavan noktasına geldiğinde sadece doktorun “ıkının lütfen bayan Suzuke!” ve Kai’nin “endişelenme meleğim herşey yolunda…” diyişini duyuyordum…
Aradan ne kadar geçti bilmiyordum ama bebeğimizin ilk çığlığını duyar duymaz bayılmıştım ve arada ne oldu hiç bilmiyorum…
Kendime geldiğimde kucağımda minik bir bebek vardı pembe zıbınlı…
Kai öyle hayran hayran bakıyordu ki ikimize içimden gelen kocaman gülümseme sadece ufak bir tebessüm olarak çıkıyordu…
Kai iyice yanıma sokuldu,kızımızı kucağına aldı ve “bu küçük meleğin adı Kairi olsun çünkü gözleri aynı senin güzel gözlerin gibi okyanus mavisi” dedi.
Ben mutluluktan hiç bir şeyin farkında değildim…
Kai beni alnımdan kocaman öptü ve küçücük odada yehuuu diye çığlık attı…
Tabi minik kızımız daha babasının ne kadar cazgır biri olduğunu bilmediği için korkmuş ve ağlamaya başlamıştı…
Ertesi gün beni taburcu etmişlerdi ve hemen evimizin yolunu tutmuştuk ailemizin temellerini sağlamlaştırmak için…
Şu sıralar uykusuz birkaç gece geçiriyorduk fakat bu bizi hiç rahatsız etmiyor aksine büyük bir keyif veriyordu…
Haziran 2012
Yaz tüm güzellikleriyle gelmişti ülkemize…
Kızımız dört aylık olmuş ve gözleri babasının dediği gibi bana çekmişti…
Ama ortada birkaç sorun vardı…
Kai kendini biraz yaşlanmış hissediyordu sanki ama daha 28 yaşındaydı…
Bense 26 yaşında biri ölü olmak üzere iki doğum yapmış dünyayı korumaktan emekli olmuş bir savaşçıydım…
Etrafımda eşim dostlarım bir de küçük kızım vardı…
Hayat artık iyice tekdüze olmuş herşey aynı gidiyordu ne bir savaş vardı ne de bir sorun…
Gerçi dünyanın başına bişi gelecek olsa sorunu çözme konusunda ne kadar etkili olacağımız bilinmez ama güneşim bizimle olduğu sürece kaybetmeyeceğimizi çok iyi biliyordum…
Kai futbol kariyerine son hızda devam ediyordu tabi biz de aile olarak pek çok yeri görme şansını elde ediyorduk ki önümüzdeki dünya kupası için İngiltere’ye gidecektik…
Kızlar kendi hayatlarında gayet iyi gidiyor yine eskisi gibi hep sıkı fıkı hep bir aradaydık…
Rei’nin hamile olduğunu öğrenmiştim geçen gün ve benim yaşadığım heyecan onu ve Seiya’yı da sarmıştı…
Daha sonra Michiru’nun Türkiye konseri sırasında Semih adlı biriyle tanışıp flört ettiği haberi de gelmişti kulağıma Haruka’dan…
Haruka ise yarışçı kariyerine devam ediyordu hatta o da takım arkadaşı Takeshi Yano ile yakınlaşmaya başlamıştı…
Setsuna ise Hotaru’ya annelik yapmaya devam ediyordu…
Yani kısaca hayat normal düzeninde gidiyor şimdilik…
Bakalım ilerleyen zamanda neler olacak…
Kendinize çok iyi bakın sevginin gücü daima yüreğinizde olsun… Venus Kiss!!! *.*
Minako Aino Suzuke…
Kai Suzuke Genshi Corporation
bebeğim midori ye sonsuz thx. emeğine sağlık canım kızım <3
Kavuşmamız an meselesi
bebeğim midori ye sonsuz thx. emeğine sağlık canım kızım <3
Kavuşmamız an meselesi
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): prensesss
ha bu da minakonun gözünden. Güzel Tebrikler efem
Sultanların Günlüğü (İlk kitabım çıktı.
SAİLOR MOON 7.SEZON:YENİ ÇAĞ'IN BAŞLANGICI FANFİC YAZIM BİTTİ! OKUMAK İÇİN TIKLAYIN(Okumayanı dövüyorlar XD.)
Neptun'e avatar ve imza için teşekkürler
SAİLOR MOON 7.SEZON:YENİ ÇAĞ'IN BAŞLANGICI FANFİC YAZIM BİTTİ! OKUMAK İÇİN TIKLAYIN(Okumayanı dövüyorlar XD.)
Neptun'e avatar ve imza için teşekkürler
bana mı dedin?
Sultanların Günlüğü (İlk kitabım çıktı.
SAİLOR MOON 7.SEZON:YENİ ÇAĞ'IN BAŞLANGICI FANFİC YAZIM BİTTİ! OKUMAK İÇİN TIKLAYIN(Okumayanı dövüyorlar XD.)
Neptun'e avatar ve imza için teşekkürler
SAİLOR MOON 7.SEZON:YENİ ÇAĞ'IN BAŞLANGICI FANFİC YAZIM BİTTİ! OKUMAK İÇİN TIKLAYIN(Okumayanı dövüyorlar XD.)
Neptun'e avatar ve imza için teşekkürler
hikayemdeki eklemeyi gördün mü?
Sultanların Günlüğü (İlk kitabım çıktı.
SAİLOR MOON 7.SEZON:YENİ ÇAĞ'IN BAŞLANGICI FANFİC YAZIM BİTTİ! OKUMAK İÇİN TIKLAYIN(Okumayanı dövüyorlar XD.)
Neptun'e avatar ve imza için teşekkürler
SAİLOR MOON 7.SEZON:YENİ ÇAĞ'IN BAŞLANGICI FANFİC YAZIM BİTTİ! OKUMAK İÇİN TIKLAYIN(Okumayanı dövüyorlar XD.)
Neptun'e avatar ve imza için teşekkürler
gözlerim kör olucak ff okumaktan ama önemli insanlarınkini okurum :3
|My.Deviant.Art|
__________________________________________________
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): kai suzuke
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 12 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |