Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile )
Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic
 
Yazar
Mesaj
Naturela
Venüs Savaşçısı
Venüs Savaşçısı

Avatar

Yaş: 32
Kayıt: 18 Tem 2007
Mesajlar: 1,019
Nerden: Dünya.
Teşekkür: 2

Durumu: Çevrimdışı

Avatar
Naturela
Venüs Savaşçısı
Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile ) Konu: Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile )
Alıntıyla Cevap Gönder
Biliyorum zaten başlığım var ama ilk yazdığım zaman birçok hata yapmışım.Bu tatilde onları düzenledim.Mümkünse o başlığın silinmesini istiyorum.Burdan devam etmek istiyorum.

--------------------------------------------------------------------------------

ÖNSÖZ
-1.
Emma odasında müzik dinliyordu.Müziğin sesini son ses açmıştı.Böyle dinlemek hoşuna gidiyordu.Tek sorun annesi seslendiğinde onu duymuyordu.Nitekim yine aynı olmuştu.Annesi seslenmelerin karşılık alamayınca elindeki tabakları yere bıraktı ve Emma nın odasına gitti. Yine kızını umduğu şekilde buldu.Müziğin sesini son ses açmış ve gözlerini kapatmış halde.İçinden "Bu kız ne zaman düzelecek "diye geçirdi ve Emma nın yanına gidip kulaklığını çıkardı.Emma birden afalladı.Kendini müziğe o kadar kaptırmıştı ki şaşkın bir şekilde
"Sen ne zaman ve niçin geldin anne" diye sordu birden aslında sormamalıydı çünkü cevabı belliydi. Müzik yüzünden yine annesini duymamıştı.Ağzından çıkan kelimeleri sanki durdurmak istercesine elini ağzına götürdü ama çok geçti ve yine annesinin azarlarını dinlemek zorunda kalacaktı.Hep böyle olmuştu.Ama bu sefer annesi onu azarlamadı hiç bir şey demeden kapıya gitti ve
"Babanlar ve misafirlerimiz geliyorlarmış onlara özel takımı çıkarmak istiyorum.Ama baban onları bodruma indirmişti .Hadi gidip onları getir" dedi hafif kızgın bir sesle.
Emma birden şaşırdı ve korktu ; çünkü bodruma hiç inmemişti sadece bir kez inmişti onda da çığlılar atarak baygın bulunmuştu . Annesi sanki kızının aklından geçenleri okur gibi
"Emma o çok küçükken olmuştu .Hem sen bile ne olduğunu hatırlamayacak kadar küçüktün.Biz seni sadece baygın bulmuştuk.Belki de bayılma sebebin bir fareydi.Artık büyüdün ve korkularını yenmelisin .Hadi seni bekliyorum çabuk ol" dedi ve odadan çıktı.
Emma içinden" evet büyüdüm artık 18 yaşındayım bu basit bir şeydi muhtemelen bir faredir " diye geçirip kendini sakinleştirse de bunun basit bir şey olmadığını biliyordu.Ayağa kalktı ve odasından çıktı
Evleri 3 katlıydı.Bodrum a gitmek için evden çıkıp arka bahçeye gitmek gerekiyordu. Oradan da eski bir tahta kulübe vardı .Onun içinde de merdivenler...Emma kapıyı açtı .Eski olduğu için kapı gıcırdayarak açılmıştı .Aşağıya inmeye başladı .Aşağı indiğinde hemen lambayı yaktı .Lamba tavanda asılıydı ve ışığı sadece belli bir yeri aydınlatıyordu. Emma hemen tabakların olduğu koliyi buldu .Bir yandan tabakları çıkarırken bir yandan da kendini sakinleştiriyordu.Tabakları kucağına aldı ve gitmek için arkasını döndü.Birden tabaklar yere düştü ve gecenin uğultusu Emma nın çığlığı ile bölündü.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Emma nın annesi, babası ve misafirleri salona geçirmişti.Kızının nerde kaldığını merak etti. Ve bodruma gitti.Gördüğü manzara karşısında şok olmuştu .Kızı yoktu .Yerde kırılmış tabaklar , bir kedi (öldürülmüş ve kafası kesilmiş şekilde) ve kanlarla yere çizilmiş bir şekil ... Kadın çığlıklar içinde ne tarafa gideceğini bilemiyordu.İçerden kocası ve misafirleri geldi . Adam hemen kadını tuttu.Kadın çığlıklar atıyor ,hüngür hüngür ağlıyordu ,kocasının onu sarsmasıyla ağlaması durdu.Korkudan titreyen parmaklar bodrumun girişini gösterdi ve tüm olanları onlara ağlamaklı bir şekilde anlatmaya başladı.Artık gece onlar için mutlu bir yemek ve sohbetle sonlanmayacaktı
--------------------------------------------------------------------------------------------

Saat :22:30 yer:Londra polis departmanı /İngiltere
Polis memuru Bay Sweetgum elinde bir kağıtla geri geldi.Emma nın anne ve babasına baktı.Üzgün bir şekilde
"Bakın üzgünüm ama üstünden 24 saat geçmeden kayıp ihbarı veremeyiz ama bu formu dolduralım” dedi ve masasında duran dolma kalemi aldı kapağını açtı ve yazmaya çalıştı ama yazmadı.İçinde küfür etti ve başka bir kalem denedi .Bu yazıyordu.Sonra Bay ve Bayan Verdant’ta döndü. Sesine üzgün bir ton vermeye çalışarak
“Ne kadar üzgün olduğunuzu biliyorum ama bu form için bazı sorular sormam gerek" dedi.
İçinden bunun basit bir evden kaçma olduğunu düşündü.Vaktini boşuna harcıyordu.Her zaman ki gibi bir yerlerde gezdikten sonra geri gelecekti.Hem yerdeki ölü kedi için de bir ekip göndermişti , araştırmaya.Oda muhtemelen iğrenç bir şakaydı. Ama bu evhamlı insanlara katlanmak zorundaydı.Her gün milyonlarcası gelip , çocuğunu arardı.Hepside kendilerine iyi anne,baba süsü verip ,çocuklarının çok iyi bir eğitim ve yaşantı içinde olduğunu asla kaçmayacaklarını söylerdiler.Birazda paralıysalar eğer bir şekilde daha 24 saat dolmadan kayıp ihbarı verdirtirdiler.Ama hepsi sonunda çocuklarının onların umduğu gibi olmadığını anlar ,yine de otoritesini (sanki hala varmış gibi) kullanarak çocuktan bir daha kaçmayacağına dair söz alırdı.Ama hiç bir zaman sözlerini tutmayacaklarını bilirlerdi.İçinden eğer evde karısından azar işitmek istemiyorsa çalışıp para kazanmak zorunda olduğunu ve bu insanlara katlanmak zorunda olduğunu geçirdi.Bu yüzden hemen üzgün ses tonunu ayarlayıp sorularını sormaya başladı
Kayıp Formu
İsim:Emma Lucy Verdant
Boy:1.68
Kilo:58
Doğum tarihi:14.10.1989
Yaş:18
Kaybolma tarihi:10.10.2007 /perşembe
Kaybolduğu yer:37 Great Russell Street London
Kaybolduğu saat:22:00 suları
Ev adresi:37 Great Russell Street London


soruları bittiğinde Bay ve Bayan Verdant ta (yine yapmacık üzgün ses tonuyla)
“İnanın acınızı anlıyorum ekiplere dikkat etmelerini söyleyeceğim ama dediğim gibi yasal olarak kayıp ihbarı için 24 saat geçmesi gerek "dedi.
Bu arada bay ve Bayan Verdant elini sıkıp ellerinden geleni yapacaklarına dair sözler veriyordu.Sonra onlara bir gelişme olursa bildirmek kaydıyla artık gidebileceklerini söyledi ve onları yolcu etti. Sonra masasına oturdu ve formu bir kenara koyup gazetesini okumaya bir yandan da çöreğini yemeye başladı.Ama yanıldığı bir şey vardı.Bu basit bir evden kaçma olayı değildi
-2.
1 ay sonraları
**********************************************************************************
Amerika
**********************************************************************************

Eric topu fileden sokmuştu.Tüm tribün ayaktaydı ve alkışlıyordu.Basket takımına gireli daha 2 ay olmuştu ama çok başarılıydı.Yakında takım kaptanı bile olabilirdi.Hayatından çok memnundu.Bu okula gelmeyi başlarda istememişti.Ama şimdi bu okulu çok sevmiş.Şu ana kadar babasının işi yüzünden hep taşınmışlar ve sürekli okul değiştirmişti.O yüzden gittiği yerlerde fazla arkadaşlık kurmazdı.O zaman ayrılması daha zor oluyordu.Bunu biliyordu çünkü bunu yaşamıştı .Bundan sonrada kendine söz vermişti.Bir daha asla diye.Şimdi kendini omuzlarda taşınırken uyarmaya başladı.
"Yapma yine bu hataya düşme nasıl olsa buradan da taşınacaksınız.O yüzden bu alkışlara ,bu sevgi seslerine ,seni omzunda taşıyan bu insanlara alışma.Bunu bir daha yapma.Özelliklede ona... Özelliklede şu an gözlerinin içine bakan ve sana gülen kıza bağlanma."diyordu.
Ama ne yazar.Çoktan bağlanmıştı.Bunu kendiside biliyordu.O kızı okula geldiği ilk gün görmüştü.Görmekle kalmamış ona çarpmıştı.Sonra eğilip kızın kitaplarını toplamış ama tam kıza verirken kıpkırmızı olmuştu.Ondan sonra ne zaman kızı görse kızarıyordu.İlklerde bunun nedeninin ilk gün ona çarpması olduğunu sanmıştı ama değildi.Bunu yavaş yavaş anlıyordu.Ama bunun olmaması içinde sürekli dua ediyordu.Nede olsa buradan da gidecekti.
----------------------------------------------------------------------------
Maç bitmişti.Büyük alkışlardan ve sevgi gösterilerinden zor kaçmış ve soyunma odasına girmişti.Ne kadar mutlu olsada bir yanı eksikti.Çünkü babası yoktu.Geleceğini ummuştu.Sonuçta bu ilk Eyalet kupası turnuvasıydı ve okullarının final maçıydı.Sonra kendine kızdı.Nasıl inanmıştı ki.Sonuçta her zaman ki gibi sözünü tutmamıştı.Büyük ihtimalle işine kendini kaptırmıştı.Eve gidince babası ona (her zaman ki gibi)
“Üzgünüm işlerim vardı ama söz bir daha kine geleceğim” derdi .
Ama hiç bir zaman bir daha ki olmamıştı.Hatırladığı kadarıyla bu acıyı ilk kez okula başladığı sene hissetmişti.Tiyatro gösterileri vardı ve herkesin tüm ailesi ordaydı.Babası da geleceğine söz vermişti .Ama sahneye çıktığında babası yoktu.Ve ilk kez kalbinde bir boşluk hissetmişti.Rolü bitip sahneden indiğinde bile belki gelir umuduyla perdenin arkasından tüm oyun boyunca beklemişti.Ama gelmemişti.Şimdi olduğu gibi...Bu düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı.Artık bu şeye üzülmeyecekti. Nerdeyse 12 yaşına girecekti ve okulda herkes tarafından seviliyordu.Bu çok sevindirici bir şeydi onun için . Sonra üzerini değiştirdi ve eve gitmek için yola koyuldu.Tüm o kalabalık dağılmıştı.Sessiz bir öğleden sonraydı.Yolda yürürken önüne çıkan bitmiş kola şişesine vurdu.Kola şişesi bir çift ayağın önünde durdu. Eric başını kaldırdı ve sessiz öğleden sonra Eric in çığlığı ile çalkalandı.Ve artık Eric in olduğu yerde yere yığılmış çantası vardı.
*********************************************************************
Eric'in ailesi polis karakolunda heyecanla bir haber çıkmasını bekliyorlardı.Eric maçtan sonra eve gelmemişti.Eric 'in annesi Mrs.Stily peçetesi ile burnunu siliyordu.Oldukça genç bir kadındı.Bahçeyle uğraşmayı seven ve sürekli güler yüzlü.Ama bu gün belki de hayatında ilk defa kendine olan güveni gitmiş ve sanki sürekli acılar çekmiş biri gibiydi.Burnu silmekten kıpkırmızı olmuştu ve gözleri de her an ağlamaya hazır bir şekilde bekliyordu.Ağlamaya hazır beklemek dışında birde sürekli hararetle polis memuru ile konuşan kocasını izliyordu.
************************************************************************
Mr.Stily polise tüm olayı anlatmıştı.Kendisinin o saatlerde evde olmadığını , karısının maçtan sonra Eric eve gelmeyince korkup ona haber verdiğini anlattı.O küçük dağları ben yarattım edası hala yerindeydi.Belki oğlunu bir daha göremeyecekti ama yinede pişmanlık duyacak mıydı?Oğlunun en mutlu günlerinde onun yanında olmadığı için kendini suçlayacak mıydı?Ama Bay Stily’li asla vicdan azabı çekmezdi.Elbet bu olayda da kendini rahatlatacak bir şey bulacaktı.
Tıpkı David davasında olduğu gibi.Bay Stily bir avukattı.Ve yine onun için sıradan başlayan bir davasında çocuğuna yanlış aşı yapıldığı ve çocuğu sakat kaldığı için o hastaneye dava açan David de karşı hiç acımamıştı. Hastanenin avukatıydı ve asla para kaptırmamalıydı.Davayı kazandı.Ama bir süre sonra bir haber aldı. Bay David çocuğuna bakamamıştı.Sürekli gece gündüz çalışmış ama yinede ilaçlarını alamamıştı.Sonunda kendisini de kızını da öldürmüştü.Eğer hastaneden tazminat alsaydı , çocuğunu ameliyat ettirecekti ama olmamıştı.Bay Stily davayı haksız olduğu halde kazanmıştı ve bir ailenin yok olmasına sebep olmuştu.Ama bu faciadan sonra bile ben işimi yaptım diyebilmiş ve hiç vicdan azabı duymadan çok değer verdiği işine devam etmişti.
O yüzden çocuğunun kaybolmuş olmasında yine kendini suçlamayacaktı.Polis memuruna olayı anlattıktan sonra memur eşinin yanına gidip oturmasını ve oranın şefi Bay Orsin’ni beklemesini söylemişti.Bay Stily de öyle yaptı.Eşinin yanına gitti.Karşısındaki sandalyeye oturdu. Eşine dikkatlice baktı.Bayan Stily Bay Stily nin tersine insancıldı.Süslenmeyi pek sevmezdi.Sade giyinirdi.Şimdi ise tamamen perişandı.Bay Stily küçümseyen gözlerle karısını izlerken ofisin kapısı açıldı.İçeri şişmanca bir adam girdi.Yakasında 'Mel Orsan Polis Şefi 'yazıyordu.Masanın arkasında kaybolan sandalyeye oturdu.Şişman ve kısa boylu olduğundan oturunca dahada küçük kaldı.Yanakları pembeydi.45 yaşlarında ve kır şaçlıydı.Gözleri yuvalarında küçücük kalmıştı.Bu küçük gözlerle Bayan Stily’ye ve Bay Stily’ye baktı.Sonra herhangi bir çekmeceden kayıp formu çıkardı.Eline cebinden çıkarıp az önce masaya koyduğu kalemi aldı.Kalın bir ses tonuyla
'Şimdi bu kayıp formunu doldurmamız lazım.Lütfen sorularıma cevap verin" dedi kabaca.
Bayan Stily evet anlamında başını salladı.Bay Orsin soruları sormaya başladı.

Kayıp Formu

isim:Eric Stily
boy:1.55
kilo:45
Doğum tarihi:14.11.1995 yaş:12
kaybolma tarihi:10.11.2007 /cuma
Kaybolduğu yer: rift valley Street
Kaybolduğu saat:19:00 suları
ev adresi:rose Street No:45 /Amerika


forum doldurmak bittikten sonra kağıdı bay Stily’ye uzattı.
"Lütfen imzalayın" dedi ve kalemini uzattı.
Bay Stily kalemi alıp forumu imzaladı.Sonrada kalemi tekrar polis şefine verdi.Polis şefi yüzünü ekşiterek foruma baktı ve forumu mühürleyip ofis kapısına yürüdü.Kapıyı açtı ve arkasına dönerek
”Artık burada beklemeyin.Biz sizi ararız.Eve gidebilirsiniz."
dedi ve homurdanarak başka bir odaya gitti.Bay ve bayan Stily ise polis karakolundan çıkıp evlerinin yolunu tuttu.
***************************************************************************
Bayan Stily sabaha kadar uyumamıştı.Gözleri ağlamaktan harap olmuştu.Tüm gece camın önünde telefonun çalmasını beklemişti.Sabaha doğru,ışık ufuktan doğarken de uyuyakalmıştı.Kocasının onu dürtmesi ile uyandı.Bay Stil elinde iki kravat tutuyordu.Bayan Stily gözlerini ovuşturarak uyandı.Ne olduğunu anlamamıştı.Bay Stily yine o küçümseyen ses tonu ile
”Bugün önemli bir toplantım var hangi kravat daha güzel?"
dedi.Bayan Stily kulaklarına inanamıyordu.Tiksinen gözlerle karşısında duran adama bakıyordu.
"Sen sen hala iş mi düşünüyorsun?"dedi.
Sesi boğuklaşmıştı.Ağlamak üzereydi.Ayağı kalktı.Gözlerinde artık belli bir öfke vardı.
"Eric kayboldu.:O yok.Başına ne geldiğini bile bilmiyoruz.Ve sen oğlun için endişelenmiyorsun.Bu olanların tek sebebi sen ve senin iş , başarı aşkın.Çocuğunla biraz daha ilgilenmediğine yanmıyorsun bir de hala iş mi diyorsun?"
Artık sesini kısma lüksünü göstermiyordu.Sadece bağırıyordu.yıllardır için de biriken öfkeyi kusuyordu.Bay Stily şaşırmıştı.sonra kendini topladı ve artık oda sesini alçaltma özeninde bulunmuyordu.
”Ya demek bunlar benim şuçum öyle mi?Ben çalışmıyor olsam sen nasıl bu kadar rahat yaşayabilirdin.Bu evi bu lüksü nasıl bulurdun.Bu sahip olduğun her şey benim.Sen ben olmadan bir hiçsin"
Bayan Stily hızla merdivenlere gitti.Üst kata çıktı ve yatak odasına girdi.Dolaptan valizini çıkardı ve tüm eşyalarını koymaya başladı.O sırada Bay Stily'de odaya geldi.Öfkeli bir biçimde
"Sen ne yaptığını sanıyorsun.Sen beni terk edebileceğini mi düşündün?Kendini ne sanıyorsun.Hiç bir kadın beni terk edemez.Bunu iyici anla.Eğer bu evden gidersen geriye çok kötü dönersin.İnan ayaklarıma kapansan da o zaman affetmem.” dedi.
Bayan Stily ise sanki o odada yokmuş gibi eşyalarını toplamaya devam etti.Tamamen bittiğinde bavulu kapadı ve eşini iterek aşağıya indi.Bay Stily hemen peşinden aşağıya indi.
"Bak ben ciddiyim eğer bu evden çıkarsan sürüne sürüne geri dönersin.Hiç bir yerde yaşayamazsın.Tüm iş kapılarını kapatırım.bunu yaparım hiç acımadan."diye bağırdı.
Bayan Stily ise artık kendini güçlü hissediyordu.
”Elinden geleni ardına koyma "diye bağırdı ve kapıyı açtı.
Bahçeden tam çıkarken polis arabası ile karşılaştı.
**********************************************************************************
Bay ve Bayan Stily polis karakolunda şefin odasında sessizce bekliyorlardı.Bayan Stily tam evden çıkmışken polis arabası gelmiş ve onları karakola getirmişti.Bu olanın Eric’le ilgili olduğu kesindi.İkisinin de sessiz bekleyişini içeri giren polis şefi bozdu.Masasına geçti ve oturdu.Bay ve Bayan Stily e bakıyordu.
”Size bir kaç haberim var.Eric'i bulamadık.ama içinde okul kartının olduğu spor çantasını bulduk"
dedi ve masanın altından bir çanta çıkardı.Bunu Bayan Stily'e uzattı.
"Bu Eric'e mi ait?"
Bayan Stily heyecanla
"Evet bu Eric'in.Nerde buldunuz oğlum oğlum nerde”. dedi.
Polis Şefi üzgün bir ses tonuyla
”Bunu maç yaptıkları sahın arkasındaki ıssız yolda bulduk.Yerde dağılmış duruyordu.Birde."
bir an durakladı ama sonra devam etti
"Birde yerde kanla çizilmiş bir şekil vardı."
Bayan Stily kan lafını duyar duymaz bir çığlık attı.
"Eric Eric'in kanımı o "
lafını tamamlayamadan göz yaşlarına boğulmuştu.Polis Şefi
“Sakin olun bu daha belli değil kan laboratuarda.Kimin kanı olduğu yada ne kanı olduğu yakında belli olacaktır..Yalnız eğer Eric'in kanı ise bu gerçekten ümüdlerimizi azaltır.Yani kanıyla şekil çizecek kadar cani bir insan ona her şeyi yapar" dedi.
Bayan Stily bu söylenenlerin olmaması için dua ediyordu.Bu olmamalıydı.
*****************************************************************************
Polis Şefinin ofisinde sessiz bir bekleme başladı.Dakikalar saat hatta yıl gibi geliyordu.Bayan Stily bu kanın Eric'e ait olmaması için yalvarıyordu.Başını ellerinin arasına almış sessizce ağlıyordu.Aradan tam 24 saat geçmişti. Yasal soruşturma başlamıştı.Basket takımındakiler sorguya çekilecekti.Takım kaptanı Bay Bloow odaya girdi.Polis şefi oturmasını işaret etti.Bayan Stily'nin yanındaki boş koltuğa oturdu.Her halinden huzursuz olduğu belli oluyordu. Önce tereddüt etti ama sonra kısık bir sesle
"Ben gerçekten çok üzüldüm.Eric çok iyi bir çocuktu ve herkes tarafından sevilirdi.Ben ne olduğunu anlamadım yani o çok iyi bir oyuncuydu.Umarım bir şey olmadan bulunur" dedi.
Sesinde titreme vardı.Polis şefi kuşkulu gözlerde takım kaptanını izliyordu.Sonra ayağa kalktı ve ofis camından dışarıya baktı.Derin bir nefes aldı ve Bay Bloow'nun üzerine doğru eğildi.Kısık ama kararlı bir sesle
”Ben kaç yıldır polisim biliyor musun?Tam 15 yıldır.Bu polisliği bu kadar iyi yapmamın bir sebebi de biri yalan söyledi mi hemen anlarım.Şimdi ne biliyorsan anlat yada ben araştırıp bulayım.Ne dersin kararını ver" dedi ve doğruldu.Bay Bloow artık iyice terlemişti.Kravatını hafif genişletti.
“Bakın tek bildiğim son 5 gündür değişik kıyafetli adamlar onu izliyor.Bir gün antreman çıkışı yine onları kapıda gördüm.Birazda kızdım.Sonuçta burada o tip insanların durması spor organizasyonuna gölge düşürebilirdi.Yanlarına gittim.Burada ne aradıklarını sordum.Adamların üzerinde siyah, uzun paltolar vardı ve başları da şapka ile kapalıydı.Biri başını kaldırdı.Yüzü hafif içine çökmüştü.
Sanki yıllardır yüzünü yıkamıyor gibiydiler.Gözleri kırmızıydı.Sonra bir an siyaha döndü."duraksadı.Gerçektende anlattıkça bir kasvet yayılıyordu."yani böyle birşey olamaz bende bir an yanılmış olabilirim.Sonra çok uzaktan gelirmiş gibi bir ses “Sadece o çocuğu istiyoruz” dedi ve Eric'i gösterdi.Sonrada gittiler" dedi.
Sözlerini bitirmişti.Sanki her an o adamları tekrar görecekmiş gibi gözlerini kapatıp açıyordu.Bayan Stily hayretler içinde kalmıştı.Birden ayağa fırladı.
"Siz siz bunu bize nasıl söylemezsiniz."diye bağırıyordu ve Bay Bloow'nun üzerine yürüdü.Bay Bloow iyice büzülmüştü.
“Ben ben korktum.Yani eğer söylersem bana bir şey yapabilirdiler" dedi kendini haklı çıkarmaya çalışır gibi.Polis şefi Bay Bloow'u kolundan tutup dışarıya çıkardı ve bu adamların robot resmini çizmek için başka bir odaya gönderdi.
Sonra başka bir polis memurunun ona uzattığı kağıdı aldı ve ofisine girdi.Boğazını temizleyerek “Kan testleri sonuçları geldi.Eric'in kanı değil.Sanrım bir hayvan tüylü bir hayvanın kanı."dedi
.Bayan Stily o kanın Eric'e ait olmamasına sevinmişti ama yinede bir hayvana zarar verebilecek kadar cani bir insan Eric'e her şeyi yapardı.Polis şefi
“Bakın artık sadece arama çalışması yapabiliriz.Başka yapabileceğimiz hiç bir şey yok.Ama umudunuzu kaybetmeyin.Elimizden geleni yapacağız.Elimizden geleni"
Ne yaparlarsa yapsınlar karşılarında sıradan çocuk hırsızları yoktu.Ve Eric için yapabilecekleri bir şeyde yoktu.

-3.
1 Ay sonraları
-------------------
Türkiye
-----------------


Annesi Emir’i kolundan zorla çekerek alış-veriş mağazasına soktu.Geniş ve büyük bir mağazaydı.İçi parlayan vitrinlerine sahip dükkanlarla doluydu.Yürüyen merdivenlere doğru gittiler.Annesi Emir’i zorla çekmekten sıkılmıştı.

“Neler oluyor Emir.Daha dün hevesle gelmek istiyordun şimdi ise…..”

dedi ve Emir’in elini bırakıp bir cevap beklemeye başladı.Emir ilkten sanki cevap vermeyecekmiş gibi durdu ama sonra başını kaldırdı ve annesine baktı.Gözleri hafif dolmuştu.Tereddüt içinde kısık sesle konuştu.

“Anne ben şey ben…..”etrafına baktı kimse dinliyor mu diye sonra devam etti “Ben dün bir rüya gördüm.Bu mağazayı gördüm ve karanlık sisler içindeydi.Çok korkunç” dedi ve başını hemen eğdi.Çok korktuğu yüzünden anlaşılıyordu.Annesi eğildi ve sarıldı.İçten ve sakinleştiren bir sesle

“Ah Emir bu sadece bir rüya.Hem ben yanındayım.Söz kostümünü alıp hemen çıkacağız.Sonra istediğin bir yere de gidebiliriz.” dedi ve çocuğunun dağınık siyah saçlarının arasına elini sokup daha da karıştırdı.Saçları böyle olunca çok sevimli gözüküyordu.Emir başını kaldırdı ve annesine baktı.Hala gözlerinde korku vardı ama “tamam” anlamında başını salladı ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladılar.Emir asansörleri küçüklüğünden beri sevmezdi.Nedenini bilmiyordu ama sevmiyordu.2.kattaydılar.Etraf cıvıl cıvıl dükkanlarla doluydu.İlerde vitrini çeşitli kostümlerle dolu olan bir dükkana girdiler.Her türlü kostümün olduğu bir dükkandı.Prens kostümleri,prenses kostümleri,kurt adam kostümleri,cadı kostümleri,ağaç kostümleri ve bir çoğu…. Tiyatrolar için ideal bir dükkandı.İçeri girdiklerinde onları genç bir bayan karşıladı.Üzerinde bir siyah etek , beyaz gömlek ve eteğinin renginde bir yelek.Yeleğin üzerinde isminin ve yaptığı işi yazan bir rozet.Yüzü bir sürü boya ile doluydu.Saçlarını abartılı bir şekilde kabartmıştı.Bu görünümü ile güzel olduğunu düşündüğü kesindi.Tiz bir sesle

“Dükkanımıza hoş geldiniz.Her türlü kostümün bulabileceğiniz bir dükkandır.”

dedi ve gülümsedi.Gülünce yüzüne ne kadar fazla makyaj yaptığı daha da belli oluyordu.Siyah küçük gözlerini Emir’e çevirdi.

“Ne kadar tatlı bir çocuk.”dedi yapmacık bir edayla.Sonra Emir’in annesine döndü ve

“Size nasıl yardımcı olabilirim Bayan ?”dedi ve bekledi.Annesi “İnci Er” dedi ve kapıda onları karşılayan bayan
“Nasıl yardımcı olabilirim Bayan Er?

dedi.

“Şey bize bir prens kostümü lazım.Oğlum için.Okullarında güzel bir tiyatro düzenliyorlar.”

dedi.Onlara bakan danışman bayan Emir’e göz gezdirdi.

“Eminim çok yakışıklı bir prens olacak.”dedi ve bakışlarını Bayan Er’e geçirdi.”Kaç yaşında?”dedi bir yandan da prens kostümlerinin olduğu bölüme gidiyordu yavaş yavaş .Emir ve annesi de onu takip ediyordu.

“7 yaşında ama yaşıtlarına göre biraz zayıf” dedi ve Emir’i görebilmesi için dahada öne çıkardı.Kadın gözleriyle bir kez daha Emir’i taradıktan sonra kıyafetler arasından bir kıyafet çıkardı ve uzattı.
“Sanırım bu uygundur.Üzgünüm ama deneyecek yer yok hem olmasa geri getirebilirsiniz” dedi
.Bayan Er eline aldı ve inceledi.Sonra uygun anlamında kafasını salladı. Kadın
“O zaman verin ben pakete koyayım sizde kasaya parayı ödeyin” dedi .
Kıyafeti alarak başka bir bölüme gitti. Emirlerde parayı ödemek için kasaya gittiler.Sonra kıyafet alıp dükkandan ayrıldılar.Emir bir an önce gitmek için annesini çekiştiriyordu.Karşılarında açık bir asansör vardı.Normalde asansörleri sevmezdi ama bir an önce buradan çıkmak istiyordu.Kapısı kapanmasın diye Emir koşarak içine girdi.Annesi de peşinden koşuyordu ama birden önünden bir şey çıktı ve ona bakarken asansörün kapısı kapandı.Bayan Er koşarak yürüyen merdivenlere gitti.Emir asansörlerde yalnız kalmaktan korkardı.Sonra bir çığlık duyuldu ve Emir’in annesi daha hızlı koştu.Asansör açılmadan yetişmişti.Soluk soluğa kapının açılmasını bekledi.Kapı bir tik sesinden sonra açıldı.Ama içinde Emir yoktu.Ve aynada kanla çizilmiş bir şekil vardı başka hiç bir şey yoktu.


<<< 1.Bölüm>>>
Giz kendisine öfke dolu gözlerle bakan bir oda dolusu insanla baş başaydı.Az önce kavga etmişti.Kavga ettiği kızın burnu kanıyordu.Kızın ailesi ve müdür birde zaten Giz'e gıcık olan öğretmenler orda onu seyrediyordu.Müdür sinirine hakim olmakta zorlanıyordu.Çünkü bu Giz'nın ilk kavgası değildi.Son olmayacağını da belliydi.Bunun için bir terapistte gidiyordu ama içinde sanki başka biri vardı.Hırçın ve saldırgan bir ruh.Çok sinirlendiğinde normal Giz gidiyor yerine bu ruh geliyordu sanki.Kendisini durdurmaya çalışsa da yapamıyordu.Ömür boyuda yapamayacaktı.Müdür bir burnu kanayan kıza bir de Giz'e baktı.Titreyen bir sesle
“Bunu sen mi yaptın kızım?”
dedi ama birden burnu kanayan kızın annesi hışımla
“Ne demek sen mi yaptın?Kızım yalan mı söyleyecek.Tabi ki bu yaptı.Zaten duyduğum kadarıyla bu ilk vakası değil.Böyle lerini okulda tutmamak gerek.Vahşice yaşayacakları bir yere götürmeliyiz”
dedi.Gözleri ile küçümseyen bir şekilde Giz’e bakıyordu.Giz o an öleceğini düşünmüştü. Müdür bu kez ortamı yumuşatmaya çalışan bir sesle
“Tabi ki kızınız yalan söylemiyordur.Ama birde olayı diğer taraftan dinlemek iyi olur”
dedi.Kadın hala tam ikna olmamıştı ama bir şey demedi ve hala o bakışlarla Giz’e bakmayı sürdürdü. Giz yutkundu.Kendisini çaresiz hissediyordu.Ürkek bir sesle
“Evet efemdim ben yaptım”
dedi.Utanıyordu.İnsanlar ne kadar hak ederse etsin birine zarar verme fikri bile onu üzüyordu (Bu kişi en büyük düşmanı olsada).İlerde oturan yaşlı bir öğretmen düşünceli bir şekilde
“Giz senin ne kadar sevecen bir insan olduğunu biliyorum.Hiç bir canlıya isteyerek zarar vermeyeceğini de.Şimdi neden yaptığını anlatır mısın lütfen?”
dedi.Bu konuşan matematik öğretmenleri olan Cihan Can’dı.Çok sevecen ve yaşlı bir öğretmendi.Şefkatli , iyi yürekli biriydi.Giz’in en sevdiği öğretmeniydi. Giz onun sesini duyunca biraz rahatlamıştı.Ama hem rahatlamış hem de daha çok utanmıştı.Öğretmeninden böyle cümleler duymak onu sevindirmişti.Ama onun karşısında bu iyi niyetlerinin tam tersi bir şekilde çıkmakta onu utandırmıştı.Başını kaldırdı ve öğretmeni ile göz göze geldi.Gözlerinde güven veren bir şey vardı.Giz tüm cesaretini topladı .
“Böyle bir şey yapmayı hiç istemezdim.Bu olaydan ve daha önce olanlardan övünmüyorum. Hatta utanıyorum.Ama ama kendime hakim olamıyorum.Bu karşı konulamaz bir şey”
sustu.Doğru kelimeleri bulmaya çalışıyordu.Böyle beter bir durumdan daha da beter bir duruma düşmek istemiyordu. “Ben arkadaşım Burak ile kantinde oturuyordum.Bir süre sonrada bahçeye çıkmak için arka kapıya gittik.Tam çıkarken arkamdan bir ses geldi.Bu Lara’nın sesiydi.Yanında da hiç ayrılmadığı 2 arkadaşı vardı.Aslında biz Lara ile hiç anlaşamayız. O nedenle onu dinlemek istemedim ve tekrar kapıya yöneldim.Ama o bu sefer yüksek bir sesle ‘Bir yetim olarak çok sevinmelisin.Bizim seviyemizde olmadığın halde şans eseri burada okuyorsun.Teyzenin yanında bir sığıntı olarak yaşıyorsun.Seninde biyolojiden çok iyi bileceğin gibi bir parazit olarak’ dedi.Yine arkadaşım Burak sayesinde kendimi tuttum.Tekrar kapıya yöneldik ama bu sefer öncekinden de yüksek bir sesle ‘Aaaa unutmuşum.Sen zaten kendi başına bir parazitsin ama siz ailece bir parazitsiniz. Duymadığımızı sanma sizin ailenizin şu an zengin olmasının sebebi yanlarında çalıştıkları insanların ölüp tüm paranın size kalması.Yoksa siz bizim seviyemizde olduğunuzu mu sanıyorsunuz?Bu okul sadece soyluları alır ama görüyorum ki seviyesi iyice düşüyor.Sen de , senin annende ve tüm ailendeki herkes birer parazit birer sığıntı.Aynı küçük böcekler gibi’ dedi .O an tek hatırladığım kendimi Burak’ın elinden kurtarıp Lara’ya doğru koşmamdı.Aslında koşmamak istemişti ama dayanamadım.”
dedi ürkekçe.Gözleri dolmuştu hafiften.Lara’nın annesi küçümseyen bir sesle Giz’e yumuşamış ve acıyan gözle bakan müdüre baktı.
“Ne yani kızım doğru söylemiş.Hala sizin bunları nasıl okula aldığınızı anlamazken birde kızıma vurmuş.Hala onu bu okulda tutamazsınız.”
dedi . Müdür kararsızdı ama Cihan öğretmene de baktıktan sonra
“Seni okuldan atmayacağım.Ama aileni çağırıp bir uzaklaştırma alacaksın Giz.Şimdi dışarıda ailenin gelmesini bekle”
dedi.Giz çıkarken Lara ve annesi itirazlarını müdüre söylüyordu.Kapıyı kattı.Her zaman ki gibi Burak onu kapıda bekliyordu.Hemen ayağıya fırladı.
“Ne oldu.Seni kovmadılar dimi? Hem sana inanmadıysalar bende şahitlik edebilirim.O gıcık kızın her zaman ki gibi haksız olduğu belli.Hem babam zaten onların ailece öyle olduklarını söylüyor.Kendini beğenen.”
Diye devam ederken Giz onun lafını yarıda kesti.
“Hayır kovmadılar”
dedi. Burak o anda sanki üzerinde binlerce ton kalkmış gibi rahatlamıştı.
“Ama teyzemi arıyorlar ve uzaklaştırma alacağım”
dedi üzgün bir şekilde ve odanın karşısında ki banklara geçip oturdu.Burak’ta onun yanına.
“Bak eğer istersen sen okula gelmediğin zamanlarda bende gelmeyeyim beraber tüm günümüzü oyun oynayarak ve eğlenerek geçiririz”
dedi ve heyecanla Giz’den gelecek cevabı beklemeye başladı.Giz biraz öfkeli birazda mutsuz bir halde
“Birincisi uzaklaştırma günlerimi eğlenerek geçireceğimi sanmıyorum.Sonuçta teyzem beni yine o terapiste götürecek ve tüm günüm o grup çalışmaları ile geçecek.İkincisi seninde benim yüzümden okula gitmemene katlanamam.”dedi ve tam o anda konuşmak isteyen Burak’ı susturarak “Konu burada kapandı” dedi ve başını yere çevirdi.İçinde kötü bir his vardı.Burak hiçbir öneri sunamadığına üzülmüş bir halde Giz’i seyrediyordu.Hafif endişeli hafif de güven verici bir sesle
“Senin neyin var?Hem istersen teyzenle bende konuşurum bu kadar üzülme.Hem o çok iyi biri.Sana büyük bir ceza vermez”
dedi.Giz başını kaldırdı.Yüzünde karasız bir ifade vardı.
“Bilemiyorum.Hem sırf o değil.İçimde başka kötü bir his daha var.Uf çok kötü bir gün”
dedi ve başını tekrar çevirdi.Ellerinin arasına aldı.Burak’ta elini omzuna koydu.Ve birden kapı açıldı.Müdür kapıdaydı.Yüzünde de üzgün bir ifade vardı.
“Giz kuzenin Emir kaybolmuş.Teyzenler şu an karakolda birazdan Burak’ın abisi gelecek ve seni alacak.Giz Giz kızım iyi misin?”
Giz Emir için canını verecek kadar çok seviyordu.Şimdi o kaybolmuştu.Birden bacaklarını hissetmediğini anladı.Kendisini boşlukta gibi hissediyordu.Her şey kararmıştı.Ve artık Giz’in baygın bedeni yere yığılmıştı.

<<<<2.Bölüm>>>
Giz hafifçe gözlerini araladı.Her yer sanki dumanlı gibiydi.Hiç bir şey net değildi.Birkaç cisim gözünün önünde hareket ediyordu.Görüntü netleşince bunların Burak ve Burak’ın abisi Emre olduğunu anladı.Yavaşça doğruldu.Ne olmuştu?Bunu düşünürken birden aklına geldi.
“Emir” dedi.
Hemen ayağıya kalktı.Ama Burak buna engel oldu.
“Saçmalama biraz dinlen .Hem” abisine baktı. “Hem Emir’i bulacaklar merak etme değil mi abi?”dedi.Abisi bir polisti.Ve şu anda da onun ofisindeydiler.”Evet Giz merak etme.Şu an teyzen olanları anlatıyorlar.Mutlaka bulacağız.”dedi.
Giz ikna olmamıştı ama peki anlamında başını salladı.Sonra koltukta iyice arkasına yaslandı. Emre ve Burak’ta oturdular.Hepsi gergindiler .
“Nasıl olmuş?Emir nasıl kaybolmuş?” dedi Giz.Burak bilmediğini ifade eden bir anlamda başını salladı.Şimdi ikisi de Emre’ye bakıyorlardı.Sonuçta bir polis olarak olaylar hakkında bir bilgisi vardı.
Emre önce kararsızdı gibiydi ama sonra anlatmaya başladı.
“Tam olarak tüm ayrıntıları bilmiyorum.Ama sanırım alış verişe gitmişler” derken Giz kafası ile onayladı.
“Evet tiyatro için kostüm alacaklardı.Prens olacaktı.”dedi.Sesi titriyordu.
Emre devam etti
“Sonra kıyafetlerini alıp dükkandan çıkmışlar ve asansöre binmek için gitmişler.Emir asansöre binmiş ama teyzen tam binerken önünden bir şey geçmiş ve binememiş.O sırada kapı kapanmış.Teyzende merdivenlerden hızla inmeye başlamış o sırada bir” biraz durdu,yutkundu “bir çığlık duymuş ve daha hızlı koşmaya çalışmış .Nitekim asansör açılmadan yetişmiş.Ama açıldığında Emir içinde yokmuş ” dedi ve sustu.Giz olanları dinledikçe iyice meraka kapılmıştı.Çok kötü olmuştu.Nasıl kaybolabilirdi.
“Yani nasıl yokmuş.Uçmamış ya?”
Bunu soran Burak oldu.Giz’de bunu merak ediyordu ama soramıyordu.Tutulup kalmıştı.Şimdi gözlerini Emre’ye dikmiş heyecanla cevabı bekliyordu.Emre başını kaşıdı
“İşte orası karışık.Asansör açıldığında Emir yokmuş ve bir işaret bir şekil varmış.Aynaya çizilmiş.Şeyle.Şey.Söyleyeceğim ama telaşlanmayın ” dedi.Ama görünüşlerine bakılırsa daha da meraklanmış ve telaşlanmışlar diye düşündü içinden Emre.Tekrar kafasını kaşıdı.Genelde böyle çıkmazlarda bu hareketi yapardı.
“Şey kanla çizilmiş bir şekil.”dedi ama birden o kadar telaşlanmışlardı ki hemen “bakın Emir’in kanı olup olmadığını bilmiyoruz ama laboratuar sonuçları birazdan gelir o zaman anlayacağız.”dedi.
Ama yinede tam sakinleşmemişlerdi.Sonuçta Emir’in kanı da olabilirdi.Bu korkunç olurdu.Giz kalbin de büyük bir acı hissediyordu.Tarif edilemez bir şeydi bu.Birden aklına bir şey geldi.Hemen ayağıya fırladı.Heyecanla
“Gittikleri mağaza oldukça büyük bir mağazaydı.Asansör içinin kamera kayıtları olmalı değil mi?” dedi.Burak’ta kafasıyla onaylayarak
“Evet olmalı değil mi abi?”dedi.
Emre ayağı kalktı.Olabilir miydi?Tereddütle
“Bu kadar heyecanlanmayın.Şimdi gidip kayıtları alırım ama olmayadabilir.”dedi.
Giz hemen lafa atladı
“Bizde gelelim.Burada boş boş duruyoruz.Bir yardımımız olur belki” dedi.
“Hayır hayır olmaz burada kalmalısınız ” dedi ama bir faydası yoktu çünkü çoktan hazırlanmışlardı. Sıkılarak
“Peki “dedi.Bir yandan da içinden “Bu çocuklar ne zaman benim sözümü dinleyecekler” diye geçiriyordu.

Arabayla mağazanın önüne geldiler.Bir kaç tane daha polis vardı.Arabayı durduğunda Emre arkasını döndü.
“Bakın hiçbir şeye kesinlikle dokunmayın.Hepsi çok önemli kanıt.Yanımdan ayrılmayın kesinlikle anladınız mı?”dedi şüpheyle.
Burak Giz’e baktı.Emre’nin anlayamayacağı şekilde bu ikisinin arasında özel bir ilişki vardı. Gözleri ile anlaşabiliyor gibiydiler.Burak abisine döndü
“Tamam söz” dedi ve Giz’e beraber hemen indiler.Emre’de emniyet kemerini çıkarıp peşlerinden fırladı.Asansörün etrafı çevrilmişti.Giz asansörün önünde durdu.Aynada kendisini ve o şekli görüyordu.Bir de Emre’yi.Şekil inanılmaz şekilde tanıdık geliyordu.Belki bir yerde görmüş olabilirdi. Ama nerde diye düşündü?Bu düşünceler içinde olan tek kendisi değildi.Emre’de o şekili sanki daha önce görmüş gibiydi.Giz ona döndü.Yüzünde anlam verilemez bir ifade vardı.Giz’in ona baktığını görünce hemen kendisini topladı ve başka bir görevlinin yanına gitti.Giz onu izlemeye devam etti. Ve Emre’de Giz’in onu izlediğini biliyordu.Çünkü yine başını kaşıyordu.Bunu ne zaman yapsa bir şeyleri gizlemeye çalışır ya da zor durumda kalırdı.Görevli ile görüşmesi bittikten sonra Giz ve Burak’ın yanına geldi.Hala gözlerini Giz’den kaçırıyordu.Giz ise hiç bıkmadan ona bakmayı sürdürüyordu. Emre ise elinden geldiğince bakışlarını ondan kaçırıyordu.Sonunda dayanamadı.
“Ne var Giz.Niye bana öyle bakıyorsun?”dedi.
Bir yandan da hala başını kaşıyordu.Tedirgindi.Buraksa hiçbir şeyden haberi olmadan onları izliyordu.Giz gayet sakin bir şekilde
“Daha önce o şekili görmüş gibi hissediyorum.Bir yerde gördüğüme eminim.Ve bence sende buna eminsin.Ben nerde olduğunu hatırlamıyorum ama sen hatırlıyorsun değil mi?”dedi.
Emre ise iyice terlemişti.Hala başını kaşıyordu.Gözlerini hala kaçırarak
“Hayır .Sadece bir şeyler anımsatıyor ama bilmiyorum.Tamam mı?Bilmiyorum?”dedi.Sesi biraz yüksek çıkmıştı.Sonra arkasını döndü.
“Eğer görüntüleri izlemek istiyorsanız fazla bir vaktimiz yok.Birazdan görüntülere el konulacak.”
Dedi ve yürüyerek merdivenlerden çıktı.Burak hala hiçbir şey anlamamıştı.Giz ise hiç ısrar etmedi. Ama biliyordu.İkisi de hiç konuşmadan Emre’nin peşinden gittiler.
Asansörün şu an kullanılamıyor olması büyük bir sorundu.Bu mağaza tam 8 katlıydı ve görüntülerin olduğu oda da 8.kattaydı. Şu an iki asansörde araştırılıyordu.Asansörde herhangi bir zara yoktu.Ama Emir nasıl asansörden çıkmıştı.Ve o şekil nasıl oraya gelmişti.Ve daha önemlisi o şekil neden Giz’e o kadar tanıdık geliyordu.
Merdivenlerin sonuna ulaştıklarında hepsi nefes nefeseydi. Burak en son çıkandı ve kendisini yere atıp ölü gibi uzanmıştı.Bazı olayları abartmayı ne kadar da çok sever.Bu nedenle kimse ona aldırmadı. Giz ve Emre odaya girdiler.Normal boyutta bir odaydı.Küçük küçük televizyonlardan oluşan kocaman bir ekran vardı.Hepsi ayrı ayrı bir bölgeyi gösteriyordu.Çevrede çeşitli aletler daha vardı ama Giz onların neye ait olduğu ile ilgili en ufak bilgiye sahip değildi.Oda fazla aydınlık değildi.Loş bir aydınlığa sahipti.Basık bir havası olmadığını söylemek yalan olurdu.Onlar içeri girdiklerinde tüm ekranların önünde oturan adam birden doğruldu.Anlaşılan onlar gelmeden önce bir telefon gelmişti.Adam orta yaşlıydı.Saçlarının önleri hafif kırlaşmıştı.Klasik bir erkekti.Belli bir yaştan sonra ,yavaş yavaş göbeği çıkan ,saçları kırlaşan,hayatın heyecanını kaybetmiş biri.Giz birden kendisine şaşırdı.Bir anda bu kadar şeyi nasıl düşünmüştü. Emre adamın elini sıktı.O sırada da Burak içeri girmişti. Adam kendi sandalyesine oturdu.Emre’de onun yanındaki sandalyeye.Giz ve Burak ise ayaktaydılar.Adam tok ve kalın bir sesle
“İsterseniz ilk mağazaya girişlerinden çıkışlarına kadar her görüntüye bakalım” dedi.Emre’de başı ile onayladı.İlk mağazaya giriş görüntüleriydi.Teyzesi Emir’i zorla mağazaya sokmuyordu.Her şey aynı ifadedeki gibiydi.Şimdide mağazadan çıkışları vardı.Yine teyzesinin anlattığı gibi çıktılar.Bu anda herkes görüntüye daha da yaklaşmıştı.Soluklarını kesmiş görüntüyü izliyorlardı.Tam asansöre giderken teyzesinin önünden bir şey geçiyordu .Sonra Emir asansöre biniyor ve kapı kapanıyordu.
Emre telaşla
“Biraz geri al.O önünden geçen şey ne “dedi.
Adam görüntüyü geri aldı ve durdurdu.Herkes pür dikkat görüntüyü inceliyordu.Giz adama
“Görüntüyü yaklaştırsana “dedi.Adam aslında bu emir tarzı hitaptan hoşlanmamıştı.Sonuçta kendinden küçük birinden emri almak hoş olmasa gerek.Ama bir şey demedi ve görüntüyü yaklaştırdı. Görüntü biraz bozulmuştu.Ama ne olduğunu anlamaya çalıştılar.Neydi bu?Herkes kendi kendine düşünüyordu.Ve bir şeyler bulmaya çalışıyordu.Giz sessizliği bozdu
“Tüylü bir şey gibi görünüyor bilemiyorum” dedi.Ama tüylü olsa da neydi ve bir ipucu değeri taşıyor muydu?Burak artık iyice ekrana yapışmıştı.Şimdi ise herkes düşünmeyi bırakmış onu izliyordu . Burak’ın yüzünde birden koca bir gülümseme belirdi.
“Hey bu bir kedi.Evet bu bir kedi” dedi heyecanla.Emre görüntüye tekrar baktı.Kedi?Olabilir miydi?
“Bunu nasıl anladın” dedi Emre kuşkuyla.Şüphesiz orda ki herkes bunu merak etmişti. Burak sakin bir ses tonuyla
“İzninizle” dedi ve adamın yerine geçti.Bilgisayar dendi mi gerçekten iyiydi.Sonra bir şeyler yaptı.Görüntüyü resim olarak aldı ve negatife çevirdi.Sonra da siyah beyaz .Gerçekten de kediye benziyordu.Ama bir kedi ne gibi bir ipucu olabilirdi ki?Tam bu anda Emre’nin telefonu çaldı. Arayan polis şefiydi.Telefonu kapattıktan sonra hemen ayağıya kalktı.
“Şey bu görüntülerin mağazaya girişten çıkışa ve asansör görüntülerini bir kopyasını alabilir miyim?” dedi adam olur anlamında başını salladı.Emre bundan memnun olmuştu.
“Haydi gidiyoruz çocuklar.Birde unutmadan ben buraya hiç gelmedim tamam?”dedi ve dışarı çıktılar. Beraberce aşağıya indiler.Giz2de Burak’ta ne olduğunu anlamamıştı.Arabaya bindiklerinde Emre
“Bakın çocuklar .Bu başka bir departmanın görevi ve benim soruşturma yerinde olmam biraz tuhaf kaçardı.Şimdi hemen eve gidip izleyelim tamam mı?Bakalım asansörde neler olmuş?”dedi ve arabayı çalıştırarak eve doğru yol aldı.Ama bakalım bu kadar ümitle bağlandıkları kaset onlara gerekli bilgiyi verebilecek miydi?

<<<3.Bölüm>>>
Eve varmışlardı.Emre ve Burak’ın evine gelmişlerdi.Zaten Giz ile onların evleri yan yanaydı. Emre kapıyı çaldı.Sadık uşakları Mısırlı Aladdin kapıyı açtı.Oldukça yaşlı bir adamdı.Tam 26 yıldır bu aileye hizmet ediyordu.Çok fazla konuşmayan ama her işi büyük bir titizlik ve itina ile yapan biriydi .
Kapıyı açtıktan sonra hoş geldiniz anlamında bir selam verip onlar içeri girdikten sonra kapıyı kapattı.Onları büyük salona kadar takip etti.Emre hemen televizyonun yanına gitmişti.DVD ile uğraşıyordu.Aladdin kısık bir sesle
“Bir isteğiniz var mı efendim?”dedi.
Emre ise hayır anlamında başını anlamında salladı.Aladdin bir şekilde emir olmadığına sevinmiş gibi geldi Giz’e.Ama sonra saçmaladığını düşünerek o düşünceyi aklından uzaklaştırdı.Emre ise kaseti halletmişti.Sevinç ve merakla
“Oldu hadi gelin “diye bağırdı.Giz Emre’nin bu konu ile ilgilenmesini sadece bir polis olduğu ya da komşuları olduğu için yaptığını sanmıyordu.Başka bir şey vardı ama şu an bunu düşünmek herhangi bir sonuça ulaştırmazdı onu tersini çıkmaza ve karmaşıklığa sürüklerdi.O yüzden şimdilik bu düşünceyi de aklından uzaklaştırdı ama sakin bir anda bunu tekrar dile getirecekti.
Televizyon oldukça büyüktü.Büyük bir vitrinin içindeydi ve inceydi.Görüntü kalitesi ise mükemmeldi.Karşısında büyük bir koltuk takımının üç kişilik koltuğu duruyordu.
Emre çoktan oturmuştu.Giz’de onun yanına oturdu.Emre’nin yüzünde tarif edilemez bir gülümseme vardı. Sanki bilmediği çok önemli bir sırrı örenecekmiş gibiydi.Bu ifadeyi böyle yorumlamıştı çünkü bir kere daha Emre’yi böyle görmüştü.Bu ifadeyi ne zaman Emre’nin yüzünde görse tanırdı.Şimdide o ifadeydi.Yine aynı şeydi.Neydi bu?.Emre’yi bu olaya çeken neydi.Kesinlikle işaret ile ilgili olmalıdır diye düşündü Giz.
O düşüncelere dalmışken Burak’ın sesi ile irkildi.Burak elinde üç meyve suyu ve bir çok abur cubur ile geri döndü.
“Hey içinizde acıkan yok mu?Ben kurt gibi açıktım” dedi sesine neşeli bir ton vermeye çalışarak.
Koltuğa geldi ve Emre ile Giz ‘in arasına oturdu.Her birine meyve suyunu verdi.Emre sabırsız bir şekilde
“Evet başlatıyorum hazır mısınız?”dedi.Bir taraftanda meyve suyundan bir yudum aldı.Sanki kendisinde ki heyecanı onlarda da görecekmiş gibi gözlerine baktı.Giz ile göz göze geldiğinde tekrar gözleri kaçırdı.İnanılmaz bir şeydi bu ama sanki Giz’in gözleri onu delip geçiyordu.Burak
“Başlat abi.Bakalım küçük bir çocuğu kaçıran PİSLİK kim?”dedi öfkeli bir sesle.
Emre’de Giz’den bir şey beklemeden başlattı.
Görüntü mağazaya girişleri ile başlıyordu.Biraz ileri aldı.Tam asansöre binmeye gittikleri andı. Emir asansöre biniyor ama Giz’in teyzesi binemiyordu ve kapı kapanıyordu.Tüm görüntüler bittikten sonra asansörün içindeki kameranın görüş alanında görüntü en baştan başlıyordu.Emir asansöre biniyor belli ki annesini bekliyor ama birden kapı kapanıyor.Emir asansörde tek , yüzünden korktuğu anlaşılıyor.Sonra bir ses duyuluyor ve Emir yukarı bakarak çığlık atıyor.Birden görüntü bitiyor.Ekranda bir şey gözükmüyor ama DVD hala işliyor.Sonra görüntü tekrar geliyor ve içinde Emir yok ve işarette çizilmiş.
Herkes şok içinde birbirine baktı.Neydi bu?Emre bir an durduktan sonra görüntüyü geriye sardı izledi ama yine aynıydı.Yine geriye sardı,yine ve yine.Kimse konuşmuyordu.Emre tekrar tekrar görüntüyü geriye sarıyordu.Giz hala düşünüyordu.Neydi bu?DVD o an bile kameranın işlediğini gösterirken nasıl olurdu?Kamerada bir bozukluk mu olmuştu?Ama tam da o anlara denk gelen bir bozukluk muydu bu?Tesadüf mü?Hayır olamazdı diye düşündü Giz.Bu kadar tesadüf olmazdı.Birde Emir neden çığlık atmıştı?Yüzünden çok korktuğu belli oluyordu.Neden çok korkmuştu?Ne onu korkutmuştu?Bu kadar korkunç neydi?
Giz bu sorular ile meşgulken birden kendine geldi.Emre artık televizyonla uğraşmayı bırakmış salonu turluyordu.Burak ise DVD yi çıkarmış televizyonu açmıştı.Kanallar arasında zaplıyordu.Birden Giz’in dikkatini bir şey çekti.O şekildi bu.Hemen ayağı fırladı
“Burak geri gel.Deminki kanalı aç” diye bağırdı.
Burak şaşırmıştı.Birden afalladı.Kumandanın tuşlarını değiştirmeyi bırak adını bile unutmuş olabilirdi. Şaşkındı.Giz hızla elindeki kumandayı aldı.Deminki kanalı aramaya başladı.Birden buldu. Yabancı bir haber kanalıydı.Canlı yayında bir yeri çekiyorlardı.Yaşlı bir profesör ve yanında bir genç, oldukça güzel bir bayan vardı.Muhabir heyecanla bir şeyler soruyor adamda sükunetle yanıtlıyordu. Emre’de şimdi televizyona iyice yaklaşmıştı.Kameralar adama soruları sorduktan sonra arkadaki taş girişe doğru yaklaştı.Geniş ve oldukça büyüktü.Harika bir mimariydi.Görünüşü ,taşların ustaca kesimi … Ve birden onu gördü.O şekli.Ordaydı.En ortada kocaman ve gümüştü.Güneş vurdukça parlıyordu. Işık huzmeleri üzerinde dans ederken gerçektende büyüleyici görünüyordu ama kanla çizilmiş şekli bu kadar büyüleyici değildi.Burak hala şaşkındı.Emre ise şekli tanımış ve konuşmaları dinliyordu.Giz ise sadece şekle yoğunlaşmıştı.Hipnoz gibi bir şeydi bu.Işıkların üzerinde ki dansı.Göz alıcı.Birden
“Yıkım Uygarlığı” dedi.Kendisi de ne dediğini bilmiyordu.Sadece birden ağzından çıkmıştı. Şimdi Emre’de Burak’ta ona bakıyordu.Giz kendisini tuhaf hissetti.İnsanlar ona deli gibi bakıyordu sanki.
Ve bir süre bu bakmalar sessizce sürdü.Sonra televizyonda ki muhabir İngilizce olarak “Yıkım Uygarlığı” diye bağırdı.Emre birden Giz’e döndü. “Yıkım uygarlığı dedi adam da” dedi.Şimdi olaylar iyice karışmıştı.Adam heyecanla İngilizce olarak bir şeyler anlatıyor Emre onları dinlerken Burak’sa tereddüt içinde Giz’e bakıyordu.Sonra haber bitti ve Emre ayağı kalktı.Burak gözlerini şimdi Emre’ye çevirmişti.Bu Giz’i biraz olsun rahatlatmıştı.Emre önce Giz’e baktı sonra ise mutfağa doğru gitti.Bir bardak su içiyordu anlaşılan.Giz’in arkası dönük olmasına rağmen Giz hala bakışlarının sırtında gezindiğini biliyordu.Emre meraklı bir ses tonu ile
“Yeni bir arkeolojik keşif yapılmış.Yeni bir uygarlık bulduklarını düşünüyorlar.Ve canlı yayında ki yazıt okuyan adama bakılırsa bu uygarlığın adı Yıkım uygarlığıymış.”dedi ve durdu hala bakışları Giz’in üstündeydi “Adını nasıl bildin Giz?”dedi.İşte Giz’in beklediği soru gelmişti.Ama ne diyecekti? O bile nasıl bildiğini bilmezken.Hem o an hissettiği şey,insanlarda kavga ederken hissettiği şeyle aynıydı. İçince sanki başka bir şey vardı hırçın,zeki ve gizemli.O şey konuşmuştu.Giz değil o şeydi. Şimdi kendisine bakan bu iki kişiye bunu anlatmalı mıydı?Ne düşüneceklerdi hakkında? Belki de deli diyeceklerdi ona .Başka ne diyebilirlerdi ki?O bile bazen kendisini deli miyim acaba gibi sorularda savaşırken bulurken?
Gözlerini onlardan kaçırıyordu.Derin derin nefes alıyordu.Tereddüt içinde ağzı açıldı.
“Bilmiyorum” dedi.
Bilmiyorum mu?Daha iyi bir yalan bulamamış mıydı?Bir taraftan kendisine kızıyor bir taraftan da ne tepki vereceklerine bakıyordu.Burak sadece başını çevirdi.Giz’in bazen böyle şeyler dediğini duymuştu.Yani bilmediği halde bazen Giz’in elinde olmasa da birileri ile kavga yaptığını.Ama daha önce hiç. Konuşmalarını da kendisi söylemediğini söylememişti .Yine de soru sormadı .Emre ise hala düşünüyordu.Ama oda bir şey demedi.Sadece boğazını temizledi.
“Ben karakola gidiyorum.Sanırım bu bir ipucu.Amirime söyleyeceğim.Görüşürüz” dedi ve salonu telaşla terk etti.Sonra da tamamen gittiğine dair kapı sesi geldi.Giz rahatladı.Sonuçta Burak bu kadar olmasa da tuhaflıklarına biraz alışkındı.Ama Emre onu deli zannedebilirdi.Hatta zannetmişti.Giz ayağıya kalktı.Sesi ürkek ve ağlamaklıydı.
“Ben ben gidiyorum.Eve” dedi ve hemen gitti.Burak ise hiç bir şey demedi
Evin kapısına geldi.Ama içeri girmedi.Düşünmeye ihtiyacı vardı.Her zaman gittiği yere havuzun oraya gitti.Oturdu ve ayaklarını suya daldırdı.Hava son sıcak günlerini yaşıyordu.Yavaş yavaş sonbahar geliyordu.Yapraklar solmaya başlamıştı.Şehre hüzün çöker gibiydi.Tıpkı Giz’in gözlerine düştüğü gibi.
Gerçekten deli miydi?Şu ana kadar yaptığı tüm kavgalarda bunu ileri sürmüştü ve bunun sadece bir his olduğunu düşünmüştü.Ama şimdi.Kendi bile bilmediği şeyleri söylemişti.Nasıl bilmişti? Bu sorularının cevabını ne zaman bulacağını bilmiyordu ama bulacaktı.Bulmalıydı.Buna MECBURDU.

<<<4.Bölüm>>>
Giz o gece hiç uyumadı.Odasından da hiç dışarı çıkmadı.Neden çıkacaktı ki? Teyzesini üzgün görmek için mi?Zaten artık Burak’ın da onunla konuşacağını sanmıyordu.Neden konuşacaktı ki? “Burak çok normal ve iyi biri,ama ben çok garip biriyim bir de insanlara istemesem de zarar verebiliyorum” diye geçirdi içinden.
Bir taraftan da bu Yıkım Uygarlığının ne olduğunu düşünüyordu.Neydi bu?Emir kaybolduktan sonra asansörde ki o işaret,simge….Bu Yıkım Uygarlığı’na aitti ama …Daha yeni canlı yayında keşfedilmiş bir uygarlığın simgesini kim niçin kullanırdı?Bir de bu kullananlar çocuk hırsızlarıyken.
Giz bunları düşünmekten başına ağrılar girmişti.Ayağı kalktı.Masasına gitti.İçi su dolu bardağı eline aldı.İyi ki havuzdan sonra eve geldiğinde su almıştı.Çünkü odasına daha yeni çıkmışken teyzeni ve eniştesi gelmişti .Giz kesinlikle onlarla özellikle teyzesiyle karşılaşmak istemiyordu.Onu ağlarken görmek Giz’in kaldırabileceği bir durum değildi.
Suyunu tam bitirmişti ki bir tıkırtı duydu.İlkten ne olduğunu anlamamıştı.Hatta şaşırmıştı. Sonra bir ses daha…Şimdi anlamıştı.Camına bir şey çarpıyordu.Hemen cama gitti.Korkuyordu.Tereddütle başını dışarı çıkardı ve onu gördü.Burak camın altında üzerinde gri eşortmanı ve gri siyah çizgili t-shirt i ile duruyordu.Saçları hala havadaydı.Bir an için Giz onun uyurken de saçlarının hep böyle diken diken olup olmadığını düşündü elinde olmadan.sonra kendini topladı.
“Senin burada ne işin var?”dedi biraz şaşkın biraz sitemkar bir sesle.Çünkü tüm gün boyunca gelip Giz’i görmemişti.Hoş Giz’de bu durumda onu görmek istemezdi ama yine de kızgındı.
Ama Burak bunu çoktan unutmuş gibiydi.Yüzünde anlam verilemez bir ifade vardı..Heyecanla
“Giz çabuk buraya gel.Evdekiler evde olmadığımı anlamadan sana çok önemli bir şey söylemem gerek ” dedi ve ekledi “Emir’le ilgili”.Giz Emir’in adını duyunca heyecanlandı.
“Tamam hemen geliyorum” dedi ve koş arak odadan çıktı.
Çıktığı an çıktığına pişman oldu.Teyzesi uyumuş muydu?Yavaşça parmak uçlarında gitmeye başladı.Tam merdivenlerin başına ulaşmıştı ki bir ses duydu.Bir hıçkırık sesi.Teyzesinin odasından geliyordu.Kendisine engel olamadı ve odaya doğru yaklaştı.Kapısı açıktı.Aralıktan baktı.Teyzesi pencerenin kenarına oturmuş ellerinde Emir’in prens kostümü ağlıyordu.Eniştesi ise koltuğa oturmuş sadece duruyordu.Giz o an kalbinde büyük bir acı hissetti.Tarif edilemez bir acı.Gidip teyzesinin boynuna sarılmak,onunla her gün ağlamak istiyordu.
Birden kendisine geldi.Yavaş yavaş içeri girmekte olduğunu fark etti.Bunu yapamazdı.Hemen geri çekildi.Tekrar merdivenlerin başındaydı.Teyzesinin sesi kulaklarında çınlıyordu.O kadar kötü bir durumdaydı ki.Şu an bu olanların hiç yaşanmamasını diledi.Birde ceza alıp topla terapiye katıldığı zamanların hayatının en kötü anları diye sayardı.Halbuki hiç bunlar yaşanmasaydı da her gün o saçma terapilere razı olurdu.
Yavaşça ve sessizce inmeye başladı.Burak.’ı bekletmek istemiyordu.Hem de Emir ile ilgili haberleri hemen öğrenmek istiyordu.Kapıyı sessizce açtı.Az kalsın anahtarı almayı unutuyordu.Hemen geri dönüp salonda ki masanın üstünde ki anahtarı aldı.Kapıyı da kapatarak dışarı çıktı.
Dışarı çıkar çıkmaz gecenin soğuk rüzgarları yüzüne vurdu.Uzun siyah saçları havalanmıştı.Hiç bir zaman toplamadığı,toplasa da baştan savma topladığı o uzun siyah saçları.Emir’in çok sevdiği siyah saçları…Emir.Nerdeydi şimdi.Üşüyor muydu?Aç mıydı,susamış mıydı,korkmuş muydu?
Bu düşüncelerle yürürken kendisini arka bahçede buldu.Burak orda bekliyordu.Yüzünden anlaşılabileceği gibi çok üşümüştü.Giz onu beklettiği için çok üzüldü.Yavaşça yanına gitti. Burak’ta ellerini nefesi ile ısıtıyordu.Onun geldiğini görünce telaşla
“Nerde kaldın.Biraz daha gecikseydin donacaktım ve donmuş bir ben inan istemesin” dedi hafif bir gülümseme ile.Giz’de ona gülümsemek isterdi ama hiç içinden gelmiyordu.Burak’ta bunu anlamıştı.
“Bak her an evde yokluğumu hissedebilirler.Ve bir polis abisi olunca insanın ve bir de evhamlı annesi olunca inan burası polis arabası dolar çok önemli bir şeymiş gibi.”dedi yine gülümseyerek sonra lafına devam etti “Neyse az önce susamıştım ve su içmeye gidiyordum.Bir baktım abim salonda polis amiri ile konuşuyor.Hani şu keşif var ya Yıkım Uygarlığı işte orayı aramışlar.Orda ki çalışan listesini istemişler.Sonra adam o kaşifi yapan adam amiri aramış.Sıkı dur.Bizden ayrı 2 kişi daha aramış orayı.O 2 kişinin de anlattığına göre o simge kanla çizilmiş varmış” dedi ve soluk aldı. Soluksuz konuşmuştu.Giz şaşkındı.
“Yani İstanbul’da başkaları da mı kaçırılmış?”dedi şaşkın bir şekilde.
Burak hayır anlamında kafasını salladı.
“İşte tuhaf yanlardan biri de bu.Bu kaçırılanlardan biri 2 ay önce İngiltere’de kaçırılmış.Biri de 1 ay önce Amerika da.Ve hepsi de tam 1 er ay arayla.Tüm detayları bilmiyorum sanırım onlarda bilmiyor ama o ülkeler den birkaç polis gelecek.Ortamı ve olayı incelemeye.Ortak yanları filan bulmaya.” dedi ve eve baktı.
“Giz üzgünüm gitmem gerek.Annem şimdi beni arıyordur belki.Bak üzülme tamam mı?Emir’i bulacağız.Bu çocuk hırsızlarını da.Sen merak etme” dedi ve koşarak eve gitti.Ama arkasında kafası şimdi daha da fazla soru işaretleri ile dolan Giz bırakarak.


<<<5.Bölüm>>>
Giz Burak’la konuşmasından sonra kendisine gelemedi.Kafasında ki soru işaretlerine her saniye yenisi ekleniyordu.Gece hiç uyumamıştı.Bu olaylar artık çok karmaşık bir hal almıştı.Burak’ın dedikleri gece boyunca tekrar tekrar gözünün önüne geldi.Şu ana kadar olaya sıradan bir çocuk kaçırma olayı gibi bakarken şimdi olay esrarengiz bir hal almıştı.İçinden çıkılması güç bir hal.
Bunları düşünürken her gün okula gitmek için çalan saati çaldı.Hemen ayağıya kalktı.Hiç uyumamıştı .Şimdi okulda nasıl ders dinleyecekti?Tam bu an da aklına geldi.Uzaklaştırma almıştı. Okula gitmeyecekti. “İsabet oldu” diye geçirdi aklından.Bu durumda okul fikri çok uzak bir ihtimaldi. Saçları her zaman ki gibi açık ve dağınıktı.Simsiyah saçlarının yanında bembeyaz teni çok uyumluydu. Gözleri masmaviydi.Kakülleri gözlerinin üzerine düşüyordu.Ve çok da güzel görünüyordu.Saçlarını elleri ile karıştırdı.Emir’inde saçlarını böyle karıştırırdı.Ve bu ona çok yakışırdı.
Emir..Yine Emir gelmişti aklına.Acaba nerdeydi?Onu kaçıranlar ona bir şey yapmış mıydı?Kafası o kadar karışıktı ki.Zaten küçükken sevdiği birini hatta iki kişiyi kaybetmişti.Bir daha bu kadar sevdiği birini kaybetmeye dayanamazdı.İçinde inanmak istemediği korkunç bir gerçek vardı.Bu sıradan bir olay değildi.Bunun olmamasını diliyordu ama tüm gidişata bakınca bu öyle gözüküyordu.Bunu hala kabul etmek istemiyordu.Sürekli Emir’in görüntüsü gözünün önündeydi.Gülmesi ,şakaları her şeyi… Üzerine sabahlığını geçirdi ve aşağıya indi.İndiği an inmemiş olmayı diledi.Çünkü teyzesi kahvaltı masasında oturmuş,çay içiyordu.Gözleri şişti.Belli ki tüm gece ağlamıştı.Giz fark edilmeden geri gitmeye çalıştı ama çok geçti.Teyzesi onu görmüştü.Sesi her an ağlayacak gibiydi.
“Sen niye giyinmedin.Birazdan Burak seni almaya gelir.Çabuk olsan iyi edersin” dedi.
Giz ne diyeceğini bilmiyordu.Bir an giyinip gidiyormuş gibi yapmak sonra da okula gitmeden bir parkta ya da bir yerlerden oyalanıp akşam yine Burak’la buluşup gelme fikri geldi aklına.Ama ne kadar geciktire bilirdi ki.
“Şey teyze Burak beni almaya gelmeyecek.Çünkü ben uzaklaştırma aldım” dedi bir solukta.Tüm azarları bir an işitip bitmesini istiyordu.Ama teyzesi hiç bir şey demedi.Sadece Giz’e bir baktı ama sonra başını başka bir tarafa çevirdi ve konuşmadı.Bunu söyleyeceği aklına gelmezdi ama o an azar işitmemiş olmak hiç hoşuna gitmedi.Teyzesinin sessiz kalması sinir bozucuydu.Azarlamasını beklerken neden sessizlikti?Dayanamadı ve sordu.
“Teyze bak isteyerek olmadı.Yani o an kendimi tutamadım.Biliyorsun işte.O tüm ailemize hakaret etti. Ve ben tutmak istedim ama tutamadım kendimi.”duraksadı.Teyzesinin tepkisini bekliyordu. “ee bir şey demeyecek misin?”dedi hafif şaşırmış bir şekilde.Teyzesi ise sadece elinde ki bardağı yere bıraktı ve sakin bir şekilde
“Desem ne değişecek Giz.Ne fark edecek.Daha önceleri de dedim değil mi?Ama sen devam ettin.Elinde olup olmaması beni ilgilendirmez.Şu an Emir kayıp ve bunlarla uğraşacak vaktim yok. Sana hiçbir şey demeyeceğim Giz.Artık benim demem bir şey ifade etmez.Senin kendi kendine demen gerek.”dedi ve üst kata çıktı.Giz ise olduğu yerde kalmıştı.Teyzesine kızgın bir şekildeydi.Ne zannediyordu teyzesi.Bunları bilerek yaptığını mı?Ne yani Giz her gece ağlayarak bir daha yapmamaya kendisine söz verirken bunu önemsemediğini mi sanıyordu?O an kendisini durdurmak istese de yapamadığını biliyordu.Bir insana zarar vermek yeterince kötü bir şeydi.Birde teyzesi bunu yapmamanın kendi elinde olduğunu mu sanıyordu?O kadar öfkeliydi ki.Belki de ilk defa bu kadar kızmıştı teyzesine.
Masaya baktı.Ama canı hiç bir şey yemek istemiyordu.Şu an sadece yalnız kalmak ve mümkünse tüm gün teyzesini görmemeyi diliyordu.Birden gözüne bir kağıt ilişti.Masada teyzesinin çay içtiği yerdeydi. Gidip kağıdı eline aldı.


Kayıp Formu

isim:Emir Er
boy:1.20
kilo:30
Doğum tarihi:14.12.2000 yaş:7
kaybolma tarihi:10.12.2007 /cumartesi
Kaybolduğu yer: …..Alış veriş merkezi/Bakırköy
Kaybolduğu saat:13:00 suları
ev adresi:Paşazade mah. Muamma cad. No:19 /Bakırköy


Bu Emir’in kayıp formuydu.Elleri titriyordu.Bu anı görmek,bu bu berbat bir şeydi.Tarif edilemez. İlk defa kendisini tutamadı ve ağlamaya başladı.Ağlıyordu.Hep ondan alınan sevdikleri için ağlıyordu.Emir’de gitmemeliydi.Eğer kaybolmasaydı 3 gün sonra doğum günüydü.Giz çoktan hediyesini bile almıştı.Ama ama veremeyecekti.
Birden kapı çaldı.Giz elinde ki kağıdı yere düşürdü.Sonra eğilip yerden aldı ve kapıya doğru gitti.Her gün bu saatte gelen kişi gelmişti.Havaya dikik saçları,bol pantolonu ,spor ayakkabısı,dışarı çıkarılmış gömleği ve gri üzerinde kuru kafa resmi olan kapşonlu sweat shirtü ile Burak karşısında duruyordu.Giz hemen gözlerini sildi.Burak’ın karşısına böyle çıkmak istemiyordu.Giz üzgün bir ses tonu ile
“Boşuna geldin Burak.Unuttun mu ben uzaklaştırma aldım “dedi.
Burak ise acele ile
“Biliyorum ama ben s

Ryuzaki L . You're the only one that I love for real...
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
10 Şub 2008 13:07, Değiştirme: 15 Şub 2008 17:06 (Toplamda 1 kere)
Naturela
Venüs Savaşçısı
Venüs Savaşçısı

Avatar

Yaş: 32
Kayıt: 18 Tem 2007
Mesajlar: 1,019
Nerden: Dünya.
Teşekkür: 2

Durumu: Çevrimdışı

Avatar
Naturela
Venüs Savaşçısı
Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile ) Konu: Yanıt: Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile )
Alıntıyla Cevap Gönder
        <<<6.Bölüm>>>

Giz sıradan bir şekilde giyinip erkenden evden çıktı.Evde fazla kalmak istemiyordu. Teyzesine hala çok sinirliydi.Nasıl olurda bunun kendi elinde olduğunu düşünürdü . İnanamıyordu. Herkes böyle düşünebilirdi ama teyzesi.Bu olamazdı.Giz’i en iyi tanıyan kişi teyzesiydi ama bunu nasıl düşünürdü.
Bu düşüncelerle okulun kapısına ulaşmıştı.Saatine baktı.Daha erkendi.Karşıdaki parka oturup beklemeye başladı.Gözlerini yolun sonunda ki yıkık binaya dikmiş , bekliyordu.Tüm hayatını düşünüyordu.Ailesinin ölmesini , o büyük kazayı.Kazanın nasıl olduğunu bilmiyordu. Araba ile tatile gidiyorlardı.Giz uyuyordu.Birden gözlerini açtı ve karşısında iki çift göz gördü. Kırmızı iki göz.Birden içine bir şey girdiğini hissetti.Önce soğuk bir rüzgar sanki tüm vücudunu dolaştı.Tüyleri diken diken olmuştu .Sonra da sıcak bir rüzgar tüm vücudunu okşar gibi esiyordu.Gözleri kapandı ve uykuya daldı.Uyandığında başında doktorlar vardı.Bir şeyler diyorlardı birbirlerine.Sonradan anlatılanlara göre araba ile bir uçurumdan yuvarlanmışlar .Ama Giz’de tek çizik bile yoktu.Anne babası ise ölmüştü. Giz o gün gördüklerini ve yaşadıklarını anlatmadı.Kimseye. Deli olduğunu düşüneceklerdi.
Birden bir şey irkilmesine neden oldu.Yıkık binada bir şey hareket etmişti.Korkunç derecede tanıdık gelen bir şey.İçinde kabaran bir merak duygusu ile ayağıya kalktı.Binaya doğru gidiyordu.Elinde olmadan bir şey onu çekiyordu.Kendini tutamadan yola attı.Ani bir fren sesi duyuldu.Dönüp baktığında bir adamın arabası ile az kalsın ona çarpmak üzere olduğunu gördü.Adam arabadan başını sarkıtıp Giz’e bağırdı.Giz ise bir şey diyememişti. Sadece binaya gidiyordu.Bir süre sonra arkasında ki sesler kesildi.Binanın girişine varmıştı. Daha önce bu binaya gelmemiş olmasına rağmen ilk girişte tanıdık gelmişti.Direk üst kata çıktı.Dışarıdan görüldüğü gibi yıkıktı.Camları kırılmıştı.Pencere pervazları sökülmüştü.Eski tahtalar camlara çakılmıştı.Duvarlara bir sürü resimler çizilmiş,yazılar yazılmıştı.Tavanda bir lamba vardı.Oldukça kirli bir lambaydı.Büyük ihtimalle de yanmıyordu.Çünkü kablolarının yarısı dışarıdaydı.Lambanın altında eski tahta bir kasa vardı.Giz kasaya doğru yaklaştı.Tahtalarının kimi yeri küflüydü.İçeride ki pis kokunun kaynağı olduğu anlaşılıyordu. Yaklaştıkça üzerinde bir şey olduğunu gördü.Bir resim belki diye düşündü.İyice yaklaşınca bunun o işaret olduğunu gördü.Kırmızı bir sıvı ile çizilmişti.Giz iyice üzerine eğildi. Şekilin televizyonda gördüğünden ne kadar farklı olduğunu düşündü.Televizyonda ki şeklin insanı baştan alıcı bir güzelliği varken bu insanın tüylerini ürpertiyordu.Giz şimdi şekille iyice burun burunaydı.Birden tepesinde ki lamba kendisinden beklenmeyecek şekilde yandı.Işığı Giz’in gözlerini alıyordu.Giz hemen kasanın altından çekildi.Elleri ile gözlerini ovuşturuyordu.Sonra tekrar lambaya baktı.Sanki büyük bir rüzgar varmış gibi sallanıyordu. Işıklar tahtada ki şekle nüfuz ettikçe sanki şekil tüm ışığı emiyordu.Bir süre sonra Giz’in gözleri inanılmayacak şekilde açıldı.Her taraf o şekille dolmuştu.Her taraf büyüklü küçüklü şekil ile doluydu.Lamba delice sallanıyor,ışık huzmeleri etraftaki şekillerle nüfuz ettiğinde sanki büyük bir hızla emiliyordu.Işıklar ve şekiller döndükçe Giz’in başıda dönüyordu. İnanılmaz bir duyguydu bu.İstemsiz bir şekilde kendini yere attı.Ellerini gözlerine bastırdı. Ağlıyordu.Ağlamak istemediği halde ağlıyordu.Gözleri kapalı olsa da o şekillerin hala döndüğünü biliyordu.Hissedebiliyordu.Sonra birden bir rüzgar soğuk bir rüzgar bedenini sarmaya başladı.Damarlarında akan kanın donduğunu hissediyordu.Aynı arabada o kaza günü olduğu gibi.Tüm vücudu diken diken olmuştu.Vücudu titreme ile birlikte şiddetle sallanıyordu.Birden her tarafı ılık bir şey ile birlikte kaplandı.Donmuş kanı sanki yeniden akmaya başlamıştı.O korkunç titreme gitmişti.İyice uyuşmaya başlamıştı vücudu. Yavaşça uzandı.Tenini saran ılık duygu yavaş yavaş artıyordu.Bu huzur verici bir şey değildi. O anda oradan çıkıp gitmek istiyordu ama uyuşuyordu ve göz kapaklarını açamayacak hala geldi. Uyuyordu.Kendisini bir daha hiç uyanamayacak gibi hissetti ama karşı koyamıyordu. Sadece uyuyordu.Kulağında birkaç sözcük fısıldanıyordu
“Seni de almaya geleceğiz.Büyük gün sende arınacaksın.Eskisi gibi üzerine düşeni yapacaksın.Ruhun bedeninden çıkıp tüm hayatına son vermeyi arzulayacaksın.”

-------
Giz yavaşça gözlerini araladı.Başında korkunç bir ağrı vardı.Midesi bulanıyordu.Gözleri bulanık görüyordu.Elleri ile gözlerini ovuşturdu.görüntü netleşmeye başlamıştı.İki çift göz gördü.İlkten bunun o araba kazasında ki şey olduğunu zannetti ama sonradan anladı.Bu Burak’tı.Heyecanla ve korkuyla Giz’e bakıyor ve telefondan bir yerleri aramaya çalışıyordu. Giz kendisini zorlayarak konuştu
“Nerdeyiz?”dedi.Sanki hafızasında büyük bir boşluk vardı.Sonra yavaş yavaş parçalar yerine oturmaya başlamıştı.Buraya gelişini , gördüklerini tek tek hatırlamaya başlamıştı. Hala ona korku ile bakan Burak’ın buraya nasıl geldiğini düşünmeye başladı.
“Sen nasıl geldin buraya?Hem bana ne oldu?” dedi ve başını tuttu.Ağrıyordu.Burak ise hala şaşkındı ve telefonu elinden bırakıp
“Ben seni bekledim parkta.Sonra bizim servis arabasının sahibi seni gördüğünü söyledi.Az kalsın araba çarpıyormuş sana .Bu binayı tarif ettiler ve bende koşarak geldim.Sen ise yerdeydin.Bir an bir an” sözünü tamamlayamadı.Sesi titremişti.Hemen Giz’in elinden tutup kaldırdı.Giz’in tüm kemikleri titriyordu.Bir an tekrar düşeceğini zannetti ama Burak onu tutmuştu.Vücudunda ki kemikler kırılmış gibiydi.Başı ağrıyordu.Burak’ın yardımı ile binadan dışarıya çıktılar.Okulun karşısında ki banklara oturdular.Giz hala titriyordu.Buraksa hala şaşkın ve korkan gözlerle ona bakıyordu.
“Ne oldu Giz?Orda ne işin vardı?” dedi Burak.Giz ise sadece yere dikmiş gözlerini düşünüyordu.Her olanı hatırlıyordu şimdi ama anlatmalı mıydı?Ya deli olduğumu düşünürse diye geçiriyordu içinden.Deli.Son zamanlarda ne de çok bu kelimeyi düşünüyordu. Yani nerden biliyordu. Belki de deli olarak düşünmeyeceklerdi onu.Belki sadece kendisinin düşüncesiydi bu.Belki de değildi.Belki de deli derlerdi.
“Ufff” dedi birden.Bu “Belki”ler onu çıldırtıyordu.Başını ellerinin arasına aldı.Burak hala onu seyrediyordu.Giz ne diyeceğini bilemiyordu.Tek bildiği Burak’a yalan söylemek istemiyordu.Başını kaldırıp Burak’la göz göze geldiler.Gözlerinde ki merakı okuyabiliyordu. Giz elini Burak’ın yanağına götürdü.Onun hep yardımına koşan kişiye yalan söyleyemezdi.

“Bak Burak sana her şeyi anlatacağım ama biraz korkuyorum.Yani bunlar benim hayal gücümün ürünü değil ve senin bana inanmamandan korkuyorum” dedi.
Eli hala Burak’ın yanağındaydı.Kan dolaşımının hızlandığını hissedebiliyordu.Neden olduğunu bilmiyordu ama şimdi burada Burak’ın gözlerinin içine bakmak içinde farklı duygular uyandırmıştı.Burak’la ilk tanıştıkları gün gelmişti gözlerinin önüne.Burak her zaman ki gibi giyinmiş ve derse en son gelmişti.Hocanın kızmasına rağmen eğlenceli bir şekilde davranmıştı.Esprili ve cezaya yatkın biriydi.Sırasına geçerken takılıp Giz’in üzerine düşmüştü.Ve ilk kez o zaman göz göze gelmişlerdi.Ve…


Giz Burak’ın sesi ile irkildi.Ani bir hareketle elini Burak'ın yanağından çekti.

“Şey ne dedin duyamadım?” dedi gözlerini kaçırarak.
“Dedim ki ne olursa olsun ben senin deli olduğunu düşünmem”
Giz küçük bir tebessümle karşılık verdi.Hala gözlerini kaçırıyordu.Kalbi hızlı atıyordu.Şu ana kadar hiç böyle atmamıştı.Kendisini yatıştırmaya çalışarak başını Burak’a çevirdi.
Gözleri fal taşı gibi açılmıştı.Şaşkın ve korkmuş bir anlam bürümüştü yüzü . Konuşamıyordu.Sanki boğazında bir şeyler düğümlenmişti.Sadece bir kelime süzüldü ağzından dışarıya.
“Emir…”


Ryuzaki L . You're the only one that I love for real...
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
15 Şub 2008 17:04
Naturela
Venüs Savaşçısı
Venüs Savaşçısı

Avatar

Yaş: 32
Kayıt: 18 Tem 2007
Mesajlar: 1,019
Nerden: Dünya.
Teşekkür: 2

Durumu: Çevrimdışı

Avatar
Naturela
Venüs Savaşçısı
Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile ) Konu: Yanıt: Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile )
Alıntıyla Cevap Gönder
Arkadaşlar bu tamamıyla Yıkım Uygarlığı 1 sezon oluyor. Bu mayıs sonunda 2. sezona başlayacağım. 1.sezonda kayıplarımızı, onların hayatlarını ve başrolde ki öenmli kişileri görmüştük. 2.sezon ise tarihe dayalı olacak. Yıkım uygarlığının gizemli ve karanlık tarihine. 1.sezonumu okuyan herkese teşekkür ederim. 2.sezonda görüşmek üzere Çok Mutlu

Ryuzaki L . You're the only one that I love for real...
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
22 May 2008 17:16
sailor maron
Üye
Üye



Kayıt: 09 May 2008
Mesajlar: 53
Cinsiyet: Kız

Durumu: Çevrimdışı

sailor maron
Üye
Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile ) Konu: Yanıt: Yıkım Uygarlığı (Düzenlenmiş Hali ile )
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok güzell olmuşş canımm dewamınıı büük kbir sabırsızlıkla bekliyorumm dierr sitede sağlıkk problemlerinden dolayıı uzun bir site bu yazıyı yazmayı ara vermiştin. Geçmişş olsunn Gülücük Dağıtıyor Gülücük Dağıtıyor

İmza ve avatar için kendime teşekkür ederim Dil Çıkartıyor
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
22 May 2008 17:38
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 4 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız