Persephone'nin Rüyası FİNAL
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 6, 7, 8, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic -> Sailor Moon Fan Fictions
 
Yazar
Mesaj
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası <8.Bölüm>
Alıntıyla Cevap Gönder
dediğim gibi ben yazmana yardım ederim konu bulmanda yardımcı olurum ama yazma kısmını sana bırakırım çünkü okumak istiyorum:) mamo-usa sahnelerinin aslında o kadar romantik olması animeye ters ama bende mamoru böyle olsun istemişimdir hep:D gerçi bir nedeni var adam korkuyo sevdiceğini yine kaybetmekten:)

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
28 Ekm 2011 23:37
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): chopinetto

chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası <8.Bölüm>
Alıntıyla Cevap Gönder
bence mamoru bazen hödükleşiyor animede mangayı daha çok sevdim o yüzden...
bende o hödük mamoruyu öyle bir aşık edicem ki nihahahahaha neye uğradığını şaşıracak

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
29 Ekm 2011 14:15
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası <8.Bölüm>
Alıntıyla Cevap Gönder
Bu bölüm Chopinetto'ya Elifchan'a ithaf edilmiştir. Onun müziğinin daim olması dileğiyle...Not:cinsiyeti kafana takma Yaten'in kıskancağı biri olması gerekirdi Gülücük Dağıtıyor

9.Bölüm-Aşk Tanrıçaları'da Bazen Sorun Yaşar!

-Benden ne kadar da uzaksın? Bizim bir arada olmamız en başından engellenmiş bir durum. Sen rüyalar aleminde gezinirken benim zamanım henüz başlıyor. Çok uzak bir köşeden sadece sessiz bir gezegeni izliyorum. Güneş sizi aydınlattığında ben ise uykuda oluyorum. Benim ışığım seni aydınlatmaya yetmiyor. Öyle hüzünlü bir ışık ki benim sahip olduğum seni sadece derin bir uykuya hapsediyor. Evren bile bize ters işlerken bizim birbirimizi yeniden bulmamız nasıl söz konusu olacak?
-Endişelenmeyin onun kalbinin size ait olduğu gerçeğini hiçbir kader değiştiremez.
-Ah! İnanamıyorum gelebilmene çok sevindim. Neler oldu hemen anlatmalısın!
-Bu mektup size efendim. Tüm sorularınız cevabı burada yazılı.
-Gerçekten mi? Teşekkür ederim binlerce kez teşekkür ederim. Senin gibi bir arkadaşım hayır hayır bir kardeşim olduğu için çok şanslıyım.

Aydınlığım, Serenity’im
Senden uzakta geçen tüm bu zamana hayret ediyorum. Geceleri uyuyamıyorum. Çok uzak bir gezegende beni izleyen o kızı düşünüyorum. Rüyalarımı süsleyen tatlı gülüşünü ve bana sevgiyi yeniden ve yeniden öğreten gözlerini düşünüyorum. Her yerde seni görüyorum. Güller, Serenity’im seninle birlikte ektiğimiz güller senden habersiz her yeni günde daha da büyüyorlar. Kokusu seni bana getirmiyor. Burası çok karışık. Ailenin aramızdaki ilişkiyi öğrenmesi ikimiz içinde işkence oldu. Dünyadaki bu karışıklığın Gümüş Binyıl Krallığındaki etkilerini duydukça daha da üzülüyorum; ve sen prensesim benim yüzünden yeniden içine kapanmak zorunda kalıyorsun. Beni senin mutsuzluğundan başka hiçbir şey üzümez. Serenity gökyüzü ve yeryüzü tanrıları ne derse desin varlığım daima sana ait olacak ve senin ışığının aydınlattığı her karanlık gecede ben varlığın için minnetle dolacağım. Krallığınızın dünya’da olan olaylardan uzaklaşmak adına balolar düzenlediğini, ailenin senin dikkatini dağıtmak için devamlı ve devamlı balolar, eğlenceler düzenlediğini söylüyorsun. Nasıl bir üzüntüdür bu ki mutlu olmanı dilemek en büyük isteğimken mutluluğunun beni unutmana bağlı olması en büyük acım oluyor? Seni mutsuz edeceğimi bile bile senden vazgeçmeyerek bencilliğin sınırlarını zorladığımı biliyorum ama yine de ay ışığım seni yeniden görmek istiyorum. Sonucu ne olursa olsun beni beklediğin baloya geleceğim. Son kez olacağını bilsem bile kollarında can vereceğim. Işığını benden esirgeme varlığın beni ayakta tutan tek şey. Serenity seni seviyorum.
Prens Endymion.

-Olamaz o rüya da neydi öyle? Gerçeklerle dolu ama bana bir o kadar uzak bir rüya. Bir kız vardı nasıl biriydi sahi? Yüzünü tam hatırlamıyorum!? Mamoru’nun bahsettiği rüyalar bu şekilde mi yoksa? İnanamıyorum.Peki adını koyamadığım bu üzüntü de ne böyle?
Tokyo’da sabah olmuştur. Usagi Chibi-usa’yı okula bırakmak için yola koyulmuştur. Luna ise evinde keyif yapıyordur. Ami acele acele okuluna koşturuyor ve sınavına son kez tekrar yapmanın umudunu taşıyordur. Makoto ise bugünü cafe’de çalışmaya ayırmıştır. Rei Yuichiro’nun gelişiyle başbaşa vakit geçirme kararı almıştır. Minako ise 3 Işık grubu ile okulunun yolunu tutmuştur.
-İnanamıyorum 3 Işık grubu ile aynı okula gitmek…
-Üstelik arkadaşımızsın Minako-chan. Çok şanslı bir kızsın.
-Eh siz de benim gibi bir arkadaşa sahip olduğunuz için oldukça şanslı sayılırsınız.
-Kesinlikle haklısın Minako-chan.
-Ah Yaten-kun teşekkür ederim.
Okulun koridorunda herkes bir posterin başına toplanmış ilgiyle yazılanları okuyordur.
-Hey bu kalabalıkta ne böyle?
-Baksanıza baylar yeni bir etkinlik söz konusu sanırım.
-Hey bakın Bay Himayo Natsumi bizim salonumuzda yeni bir konser verecekmiş.
-Bu harika o çok yakışıklı biri.
-Ayrıca harika piyano çalıyor.
-Şahane bir resital olacak.
-Hey arkadaşlar kimmiş bu Himayo Natsumi?
-Minako-chaan yoksa bilmiyor musun? Dünyaca ünlü bir piyanist kendisi ve çok şanslıyız ki bizim okulumuzda da bir konser düzenliyor ve acele edersek bilet bulabileceğiz.
-İnanamıyorum nasıl biri ki bu bay Himayo.
-Minako-chan senin böyle ünlü bir piyanisti bilmediğine inanamıyorum. Beni oldukça şaşırttın.
-Aslında şey biliyordum canım sadece çok iyi tanımıyordum.
-Yaten sanırım bay Himayo’nun müziği Minako’ya pek uymuyor.
-Bunu da nereden çıkardın Seiya-san.
-Belki de Minako için müzikler fazla yorucu geliyordur. Notaları takip etmek oldukça zor ne de olsa.
-Taiki-san, Seiya-san, Yaten-kun çok kabasınız.

Minako 3 ışık grubunun kendisine bu şekilde davranmasından hiç hoşlanmamıştı. Gururu incinmiş bir şekilde okulun bahçesine doğru koştu. Galaxia ile olan son savaştan bu yana Yaten ile sürekli iletişim halindeydiler. Yıldızlar arası bir iletişim söz konusuyken nasıl bu kadar kaba olabilirdi? Dünya’ya geldiklerinden bu yana kendisine gösterilen özel ilginin farkında olsa da Yaten’in kendisine hala açılamaması hiç hoşuna gitmiyordu. Bu yaşına kadar doğru düzgün pek ilişki yaşayamamıştı. Sürekli adalet ve sevgi için uğraşıp durmuştu. Doğru erkeği bekliyordu. Kendisi ve kalbi için doğru adamı bulduğu an anlayacaktı.Geçen bunca zamana rağmen bu konuda pek başarılı olamamıştı. Şimdi içinde bulunduğu durumu düşünüyordu. Usagi’nin yıllardır sahip olduğu biricik aşkı vardı ve bu aşk öyle büyüktü ki geçmie uzanan uzun bir öyküydü. Amichan ise Taiki ile oldukça samimiydi tamam henüz aralarında ilişki manasında bir şey yoktu ama Taikisan hiçbir zaman onunla bu şekilde konuşmazdı. Ami’nin zekasına hayranlık duyuyordu. Rei ise Yuichiro ile birlikteydi. Rei’nin Yuichiro’ya yaptığı onca şeyden sonra bile beraber olmaları mucizeydi. Üstelik Yuichiro Rei’yi kaybetme korkusu sebebiyle evlenme dahi teklif etmişti. Makoto-chan ise en nihayetinde Motoki ile birşeyler muhakkak yaşayacaktı. Motoki de tıpkı Taiki gibi Makoto’nun temizlik aşkına, güzel yemeklerine ve gücüne hayrandı. Makoto’nun sahip olduğu tüm yetenekler Motoki’yi kendisine hayran bıraktırıyordu. Kendisine gelince uzun zamandır Yaten ile iletişim halinde olmasına rağmen bugün ki durum ona açıkça onun sevgisini kazanamadığını gösteriyordu.Bu durum içini bir kez daha parçaladı. Etrafını sarmış bunca aşık insanın içerisinde yalnız olmak bir hayli zordu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.
-Hey sen güzel bayan neden ağlıyorsunuz?
-Ben şey aslında bir sebebi yok. Birazdan geçeceğine eminim.
-Sizin gibi güzel gözlere sahip birisinin ağlaması yürek burkucu lütfen o güzel gözlerinizde mutluluk pırıltılarından başka bir sonuç çıkmasın.
-Ben şey teşekkür ederim.
-Sizi bu denli üzen durumun ne olduğunu merak ediyorum doğrusu.
-Aslında kendimi yalnız hissettim. Biliyorum bu oldukça bencilce bir durum ama bu şekilde hissetmemeye çabalasam da daha ötesini yapamıyorum.
-Sizin gibi güzel birinin yalnız olması çok tuhaf. Bence sizin içinizdeki cevheri göremiyorlar.
-İçimdeki cevher mi?
-Dinleyin.
-(Bir süre dinledikten sonra) Üzgünüm ama ben bir şey duyamıyorum.
-Yanılıyorsunuz bayan ben sizden yükselen şahane bir melodi duyuyorum.
-Nasıl yani? Benden mi?
-Evet ama duymanız için çok iyi kulak vermeniz gerek. Bakın dinleyin önce yükseliyor daha sonra alçalıyor. Bir anda hareketli bir müzikken bir diğer an hafifleşiyor. Arkadaşları için her şeyi yapmaya hazır cesur bir kalp ama arkasında kendisine güveni olmayan yalnız bir kalp ve tüm mutsuzluk için kendisini sorumlu tutuyor.
-Ben bunu nasıl… Yani bunu da nereden çıkardınız?

-Gözlerinin akıttığı yaşlar kadar kalbinin melodisi de seni ele verir bunu unutma.
Minako tanımadığı bu gizemli yabancı ile konuşurken Yaten’de Minako’yu arıyordur. Minako’ya sadece şaka yapmak istemişlerdir ancak durum oldukça tuhaf bir hal almıştır. Aralarındaki ilişki tam da istediği gibiyken Minako’nun kalbini kırmak kendisinde büyük hayal kırıklığı yaratır. Pişmanlıklar içerisinde Minako’yu arar. Bahçede Minako’yu bulduğunda ise onun heyecanla başka bir adamı dinlediğini görünce gözlerine inanamaz. Bu manzara karşısında oldukça şaşırır. Minako’nun kendisinden başka biriyle ilgilenmesi karşısında oldukça üzülür. Ama hafızasındaki tüm sesler bunun olacağını bildiğini haykırır ona. En başından duygularını onunla paylaşmadığı için kendisine kızar ve duyduğu tüm öfke ile oradan uzaklaşır. Minako ise tanımadığı bu adam karşısında oldukça şaşkındır. Karşısında kendisini hiç tanımayan ama kalbinin sesini duyduğunu hayır sesi değil melodisini duyduğunu söyleyen bir adam vardır. Yetmiyormuş gibi bu adam kalbinin melodisinden karakter analizi yapıyordur ve vardığı sonuçlar inanılmayacak kadar doğru varsayımlardır. Karşısındaki bu adam karşısında oldukça şaşıran Minako Yaten’in sebep olduğu kalp kırıklığının acısını biraz da olsa unutmuştur. Tüm dikkatini karşısında duran bu adama vermiştir.
-Herkesin kalbinin melodisini duyabiliyor musunuz?
-Hayır bu mümkün değil sadece kalbi güzel olanların melodisi açıktır.
-Tıpkı okunmaya hazır açık bir kitap gibi.
-Evet kalbinin okunmasını ne kadar çok istersen melodinde o kadar yüksek olur. Kalbimizdeki tüm iyilikler melodimizin coşkusunu artırır hüzünler ise ritmimizi yavaşlatır ama kalbimizi kötülüklerden arındırırsak karşımızdakine her zaman hoş bir melodi dinletiriz.
-Bu gerçekten harika. Hiç bu açıdan bakmamıştım. Duyguları oldukça yoğun bir insan olmalısınız.
-Teşekkür ederim duygularıma oldukça güvenirim. Şunu unutmayın sadece insan öleceğini bile bile yaşamaya mahkumdur.
-Yaşamak oldukça güzel ve ölüm belki de o kadar korkulacak bir durum değildir.
-Belki de ama ölüm insanın duygularını daha canlı hissetmesini sağlıyor. Siz de ise ölümün izini görüyorum.
-Nasıl yani?
-Uzak geçmişinizde büyük bir kaza geçirdiğinize eminim.
-Bunu. Bunu nereden çıkardınız?
-Başından büyük belalar geçmiş insanlar ancak ağlamadan önce düşünürler. Gözlerinden akan yaşa pişman olan insanlar o gözyaşlarının ne denli önemli olduğunu ve sahip olduklarının ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan insanlardır.
-Haklısınız başımdan birkaç kez böyle olaylar geçti.
-Ama siz bunları başarı ile atlattınız öyle değil mi?
-Arkadaşlarım sayesinde evet.
-Konuşmamızın başından beri değerli arkadaşlarınızdan bahsediyorsunuz oldukça değerli insanlar olmalı.
-Onlar en iyisidir.
-Saat kaç olmuş. Üzgünüm şimdilik gitmem gerekiyor.
-İsminizi söylemediniz?
-Ah ben Himayo Natsumi.
-İnanmıyorum siz şu ünlü piyanist misiniz?
-Adımı bilmenize şaşırdım. Pek bilinen bir piyanist değilim.
-Sahiden mi? Oldukça alçak gönüllüsünüz kızlar yakışıklılığınıza hayran.
-Teşekkür ederim. Ve siz?
-Ah özür dilerim ben Aino Minako. Memnun oldum.
-Minako-san seni ve arkadaşlarını bu akşamki konserime davet ediyorum. Senin gibi enerjisi yüksek insanların konserime farklı bir tad katacağına eminim ve belki benimle bir düet yaparsın.
-Siz benim şarkı söylediğimi nereden biliyorsunuz?
-Eh burada bulunduğuna ve bu denli güzel bir melodiye sahip olduğuna göre…
-Teşekkür ederim.
-Hoşçakalın Minako-san.
-Hoşçakalın Bay Himayo.

Minako bu yeni tanıştığı adam karşısında oldukça şaşırmıştı. Yaten’in yaptığı saygısızlıktan sonra kendisine gelen bu hoş iltifatlar oldukça iç rahatlatıcıydı. Yaten’ün düşündüğü gibi cahil ve popüler kültür tuzağı biri değildi. Hem ne olmuş adını hiç duymadıysa bu onun cahil olduğu anlamına gelmez sadece bu konulara ilgisi olmadığını gösterirdi. Belki de bu konulara ilgi göstermesi gerekirdi. Yine de kalbi hala kırık kafası ise karışıktı. Bay Himayo’yu düşündü. Onun bu nazik davetini kızlara iletmeliyim diye düşündü ve akşamlarının ne denli hoş olacağı hayaline kendisini kaptırdı. Yaten ise Minako’yu başka birisi ile görmenin acısıyla yolunda ilerliyordu. Gün kararmaya başlamış güneş yerini yavaş yavaş karanlığa bırakıyordu. Yolda dikkatsizce yürüyen Yaten birisine çarpmaktan kendisini alamadı.
-Özür dilerim efendim dikkat etmiyordum.
-Yaten-kun bir sorun mu var?
-Mamoru-san sen miydin? Kusura bakma pek dikkat etmiyordum.
-Çarpış şeklinden bunun ne kadar doğru olduğunu görebiliyorum.
-Kusura bakma.
-Yaten-kun bir sorun mu var? Biz erkekler sorunlarımızı konuşmaktan çekinsekte benimle istediğin konuda konuşabilirsin. Farklı bir bakış açısı oluşturabileceğimizden eminim.
-Mamoru-san teşekkür ederim. Aslında çok önemli bir sorun var.
-Yaten-kun seni dinliyorum.
-Söylesene Mamoru-san Usagi’nin senin için uygun kişi olduğunu nasıl anladın?
-Bunu anlamadım en başından beri biliyordum.
-Nasıl yani? Mamoru-san kırılma ama Usagi ile siz birbirinize çok zıt iki kişisiniz ama size baktığımda birbirine bu denli zıt olan iki kişinin dayanılmaz cazibesini ve bütünlüğünü görüyorum.
-Ah Yaten-kun bu aslında çok basit. İnsanlar Yaten-kun eksik yaratılırlar. Bu yüzden devamlı hayatımızda bizim için özel birilerinin olmasını isteriz. Kalbimizin eksik olan kısımlarını tamamlamaları için. Usagi’ye gelince o benim tüm eksikliğimi tamamlıyor. O sahip olamadığım çocukluğum, küçük yaşta kaybettiğim ailem ve varlığına daima şüpheyle baktığım aşkın en büyük kanıtı.
-Ona hissettiğin aşk çok kutsal değil mi?
-Tüm aşklar kutsaldır Yaten-kun.
-Ama sizin kaderiniz bir. Geçmişten gelen bir beraberliğiniz var ve bu dünyada yeniden birbirinizi buldunuz.
-Emin ol Yaten-kun geçmişimde o olmasaydı da şimdiki zamanımda onun olacağını biliyorum. Ben onda kendimi mutlu ve umarsız hissediyorum. Tüm dünyam aydınlanıyor. Her yer aydınlanıyor. Öyle bir parlaklık ki bana sunduğu ben ben olmaktan çıkıyorum. Onunla ben biz oluyoruz.
-Böyle bir aşka sahip olmak için ne yapmak gerek Mamoru-san?
-Sanırım önce duygularını kabul edip karşı tarafa bunu söylemen gerekiyor?
-Bu da nereden çıktı?
-Minako’ya olan hislerinin hepimiz farkındayız hatta Usagi bile farkında.
-Bunun bu derece aşikar olduğunu hiç bilmiyordum.
-Bu konuda emin olabilirsin.
-Peki duygularımı açmam için oldukça geç kaldıysam. Minako kendisine layık bir erkek bulduysa?
-Hiçbir zaman geç değildir Yaten-kun yeter ki uğraşmasını bil.
-Her aşk uğruna verdiğin savaş değerinde kutsaldır.Aşkları kutsallaştıran bizleriz Yatenkun çaba verdiğimiz her şeyi özelleştiren bizleriz.
-Sanırım haklısın. Mamoru-san teşekkür ederim.

Yaten, Mamoru ile konuştuklarından sonra kendisini hafiflemiş hisseder. Dünya hakkında ve duygular hakkında öğrenmesi gereken çok şey vardır. Sonuç ne olursa olsun Minako için savaşacaktır. Artık şunun bilincindedir ki bu dünyaya geliş sebebi bu zamana kadar itiraf edemese de Minako’dan başka birisi değildir. Onu bu dünya’ya çeken sebep için savaşmamak onun aşkından mahrum kalmak bir yıldız savaşçısına kesinlikle yakışır bir durum değildir. Düşüncelerini özenle toplar . Fırsat bulduğu ilk anda duygularını Minako’ya açacaktır. Öncesinde bugün için ondan özür dilemesi gerektiğini düşünür. Bu düşüncelerle eve varan Yaten eve girdiği gibi arkadaşları tarafından sürüklenerek yola çıkarılır.Seiya Minako’nun onları konsere davet ettiğini söyler. Hem de Himayo Natsumi’nin özel konukları olarak.. Herkes konser salonunun önünde buluşmuştur.
-Evet arkadaşlar sayemde Bay Himayo Natsumi’nin özel konukları olarak bu şahane konseri izleyeceğiz. Demek ki bazı çok büyük düşünürlerin aksine tüm isimleri bilmenin gereği yokmuş.
-Ah Minako-chan bugün söylediklerim için üzgünüm.Seni üzmek istememiştim.
-Önemli değil Yaten-Kun.
-Arkadaşlar sanırım önceden gerilimli bir hava oluşmuş.
-Ah önemli değil Rei-chan bugün Minako’ya biraz takıldıkta sanırım kalbini kırdık bizler de özür dileriz Minako-chan amacımız seni üzmek değildi.
-Önemli değil arkadaşlar. İsterseniz sizi Bay Hiyamo Natsumi ile tanıştırabilirim. Bizi kulisinde karşılayacağından eminim.

Tüm arkadaşlar Hiyamo Natsumi’nin odasını tutmuşlardır. Bay Natsumi onları gördüğü için oldukça mutlu olmuştur.
-Minako-chan harika bir orkestra ile kulisime geldiniz beni çok memnun ettiniz.
-Orkestra mı? Nerede hani?
-Usagi-chan mecazi anlamda demek istedi sanırım. Merhaba efendim sizin gibi ünlü bir piyanist ile tanışmak bizim için büyük bir şeref.
-Asıl ben teşekkür ederim. Sizin melodilerinizi duymak benim içinde güzel bir enerji oluşturdu. Oldukça coşkulu bir ritim duyuyorum. Birbirini tamamlayan notalar heyecanla arka arkaya geliyor.
-Ah ne kadar güzel bir yaklaşım bazılarının aksine benim melodimin güzel bir kısım oluşturduğuna eminimç
-Rei-chaaan yoksa sen bana mı taş atıyorsun?
-A aaa ne münasebet neden sana taş atacak mışım aptal Usagi?
-Ah sizin dostluğunuzun tınısı ise oldukça hareketli. Hararetli ama kırılmaz bir bütünlükle dolu. Çok hoş çok hoş.
-Peki bay Hiyamo söyler misiniz müziğe ne zaman başladınız sizin için çok zor değil mi bu yaşta bu denli başarılı olmak?
-Ah bu çok güzel bir soru. Müziğe 3 yaşında başladım. O gün bu gündür çalıyorum. Açıkcası müzik benim için tutkudan da öte bir ihtiyaç...Günde 8-10 saat piyano çalışıp yorgunluktan mutlu olan birisiyim. Özellikle konserlerde yaşadığım heyecan o kadar değişik ki; sanki yüzlerce insan yok sadece tuşlar ve ben varım.Başka bir yerdeyim, çalma eylemi değil de yaşama eylemini hissediyorum.Sanırım piyano olmada yaşayamam ben; çünkü başka türlü yaşamayı bilmiyorum, o olmadan nefes dahi alamam. Dediğim gibi 3 yaşında başladım çalmaya dolayısı ile de konuşmam daha tam oturmadan notaları ezbere bliyordum; ve şimdi de her şeyi piyano ile anlatıyorum. Sanırım bu işi seçmemdeki sebep de bu.
-Bay Hiyamo işinize duyduğunuz tutku gerçekten örnek alınacak cinsten. Siz adından söz edilecek kadar harika bir piyanistsiniz.
-Teşekkür ederim elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.

Herkes Bay Hiyamo’nun sözlerinden etkilenmiş bir şekilde salona doğru yola koyuldular. Konser tıpkı Bay Hiyamo’nun duyguları gibi tutkulu,aşk dolu ve heyecanlıydı. İnsanın müziğine bu denli sahip çıkmasının sonuçlarını görüyorlar, duyuyorlardı. Yaten Bay Hiyamo’nun müziğindeki kutsallığa hayran kaldı. Tıpkı Mamoru’nun dediği gibi Bay Himayo’nun müziği de harcadığı çaba derecesinde kutsaldı ve artık o da emindi Minako bu dünya da uğruna zaman yok edilecek tek kişiydi. Konser bitiminde herkes dinledikleri müziğin etkisiyle yavaş yavaş dağılmaya başlamışlardı. Konser alanında kalanlar Mamoru ve Usagi’ydi. Usagi her zamanki gibi ihtiyaç molasını en sona saklamıştı. Kızlarsa okulun bahçesinde beklemekle meşgullerdi. Bay Hiyamo ise bir konseri daha başarı ile tamamlamanın gururunu yaşayarak odasına doğru yürümekteydi tam bu esnada arkasından bir ses ona haykırdı.
-Bay Hiyamo müziğinize hayran kaldım ve şu herkesin kalbindeki melodinin güzelliğine. Sizce benim kalbiminde güzel bir melodisi var mıdır?
-Senin kalbinde güzel kızım iyilikleri kötülüğe mahkum edilmiş notalar hissediyorum. Senin müziğin oldukça güzel ama makus kaderi onun güzel bir şekilde yansımasına engel oluyor. Senin melodin hüzünlü bir sonbahar melodisi.
-Söyledikleriniz oldukça duygulandırıcı Bay Hiyamo ve bende sizin kalbinizin melodisini dinlemek istiyorum. Kalbinizi bana sunun.

Bay Hiyamo ne olduğundan habersiz kalbinde derin acı ve hüzün hissetmektedir. Kalbi yerinden çıkar gibi olmuştur ve çığlıklar ile bu duruma tepki verir. Usagi ve Mamoru ise bu çığlıkları duymuş dönüşerek olay yerine gelmişlerdir.
-Hey sen insanların kalbindeki notaları daha çok güzel bir şekilde yorumlayan, müziğine yıllarını vermiş bu adamı rahatsız etmeye utanmıyor musun.?_ Ayrıca harika geçen bir geceyi her zamanki gibi berbat ettin. Ben Ay Savaşçısı kutsal ay adına seni cezalandıracağım.
-Ay Savaşçısı üzgünüm ama onu yeniden elimizden kaçırdık.
-Aradığını Bay Hiyamo’nun kalbinde de bulamadı desene.
-Sanırım. Genç adam için bu zor bir deneyim olsa gerek ona yardım edelim.
-Haklısın Mamo-chan.

Mamoru ve Usagi Bay Himayo’ya yardım ederek onu rahat bir yere gitmesini sağlarlar. Olaylar sonrası her ikisi de sessiz bir şekilde evin yolunu tutmuşlardır. Ertesi gün Usagi ve Mamoru haricinde herkesin içi huzurla doludur. Seiya ise herkesten uzakta Crawn Café’de kızıl saçlı güzeli yeniden görebilme ümidiyle oturmaktadır. Elinde yapbozu ile uğraşmakla meşguldür. İçgüdüleri onu yanıltmamıştır. Perseph onu tam da aradığı yerde bulmuştur.
-Merhaba.
-Ah merhaba senin buraya geleceğini hissetmiştim.
-Belki de aynı frekansta işliyoruz.
-Dilerim öyledir aksi halde seninle karşılaşmak oldukça zor.
-Üzgünüm. Sen ne yapıyorsun öyle.
-Yapbozla uğraşıyorum bak.
-O nasıl bir şey öyle küçük küçük parçalar.
-Bak bu resmi görüyor musun bu resmin bütün hali ve bu küçük parçalar bir araya geldiklerinde bu resmi oluşturacaklar.
-Yani sen bana bu küçük parçaların bu resmi oluşturabileceğini mi söylüyorsun.
-Tabii aslolan bu küçük parçalar. Resmi büyük açıdan değil küçük açılardan görmelisin.
-Anlıyorum aslında çok iyi anlıyorum Seiya-san teşekkür ederim.
9. Bölüm Sonu.


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
29 Ekm 2011 22:19
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): chopinetto

chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 9.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
utandırdın beni ladychan Hayranlık Besliyor
gene çok güzel bir bölüm olmuş, hödük olmayan bir mamoru...beni ne denli mutlu ediyor bilemezsin Gülücük Dağıtıyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
29 Ekm 2011 22:34
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 9.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
ayrıca devamını isteriiiim isterim de isteriim Kötülük Düşünmekte! aha bu da beryl Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
30 Ekm 2011 17:55
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): LadyinDeath

LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 9.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
artık gelişme bölümüne geçebiliriz olaylar biraz hareketlensin bakalımGülücük Dağıtıyor


10.Bölüm-Zorlu Mücadele! Dönmemek İçin Direnen Geçmiş

-Hypnos, Tharnatos buna inanamayacaksınız.
-Neler oluyor Persephine yoksa onu buldun mu?
-Hayır henüz bulamadım ama söylesene Hypnos olaya bakış açımızı değiştirsek farklı bir sonuca varır mıyız?
-Nasıl yani? Ben anlamıyorum. Tharnatos neden bahsettiği hakkında bir bilgin var mı?
-Aslında bende pek bir şey anlamadım vakit daraldıkça içinden çıkılamaz bir hal alıyor doğrusu.
-Buraya bakın bunun ne olduğunu biliyor musunuz?
-O ne öyle küçük küçük karton parçalarına benziyor.
-Hypnos sen ve aceleciliğin… Bu resmi görüyor musun bu küçük parçalar birleştirildiğinde bu büyük resmi oluşturuyorlar. Yani bu minik parçaların her biri büyük resmi oluşturmak için büyük önem taşıyorlar.
-Yani sen bana dünyadaki insanların üşenmeden o koca resmi minicik parçalara bölüp sonra da yeniden birleştirmeye çalıştığını mı söylemeye çalışıyorsun?
-Bu aslında Hypnos bir oyun. Dünya’da bunu vakit geçirmek için kullanıyorlar. Haklısın biraz sinir bozucu ama harika bir fikir.
-Hynos sanırım Persephone buradan bir noktaya varmaya çalışıyor ve bu durum bizim için nasıl bir sonuç yaratacak merak ediyorum doğrusu.

-Ah Tharnatos, Hypnos çevrenize bakın her şey nasıl da uçsuz bucaksız değil mi? Her yer yemyeşil her yerde çeşit çeşit renk var kırmızı bile Tharnatos o ölümcül kırmızı bile bu dünya da insanların en kutsal saydığı hissin rengi. Aşkın rengi Tharnatos… Tüm bu karanlıklar güneş her doğduğunda kayboluyor ve Tharnatos biz bu sonsuz yaşamda sonsuzluğu tek kişinin kalbinde arıyoruz.
-Haklısınız efendim bu konu hususunda ısrar eden sizdiniz.
-Hypnos sorunda burada zaten yanlış yere bakıyoruz. Söylesene bana Tharnatos insanların kalplerinden toplayacağımız enerjileri bizim için bir çıkış noktası olamaz mı?
-Persephone onların ölümlerinden mi bahsediyorsun?
-Ah hayır sevgili kardeşim efendimiz onların kalplerinde taşıyor olabilecekleri enerjiyi alabileceğimizi söylüyor ve yeterli seviyeye geldiklerinde sonsuz bir ışık oluşturabilecekler.
-Haklısın Hypnos bunu yapabilir miyiz ha Tharnatos?
-Aslında şey…
-Tabiki Persephone bunun için ölüm kaçaklarına ihtiyacımız olacak biliyorsun kalplerindeki gücü biz tek başımıza alamayız.
-Ah! İyiliğe ulaşmak için kötülüğü kullanmak bunun ne kadar doğru olabileceğini bilmiyorum. Onlara bir şey olmaz değil mi?
-Sadece son derece yorgun düşecekler. Dinlenmeleri gerekecek belki de biraz uzun bir istirahat.
-Hypnos biliyorsun eğer başarısız olursak eğer kaderimize mahkum edilip oraya geri dönersek biliyorsun o insanları tekrar görmek… Ben bunun sorumluluğunu istemiyorum.
-Siz hiç merak etmeyin efendimiz. Bu bölgeyi bize bırakın. Siz insanların kalplerinde aramalar yaparken biz de bu küçük yapboz parçalarını bir araya getirmeye çalışacağız.
-Ah Hypnos beni desteklediğin için teşekkür ederim.Bu bölgede dikkat çekmek istemiyorum. Burası dikkatinden sakınmak istediğim insanlarla dolu; ama siz dostlarım bu görevi benim için yapmayı gerçekten istiyor musunuz?
-Bu bizim görevimiz ve en temel arzumuz efendimiz.
-Teşekkür ederim tüm yardımlarınız için teşekkür ederim.

Persephone sonunda bir noktadan başlayacaklarını umut ederek odadan ayrılır. Ormanın içerisinde iri ağaçların arasında okyanusa yakın ıssız bir yerde ufak bir kulübede yaşamaktadırlar. İnsanların dikkatlerini çekmeden yaşamlarını devam ettirmek temel hedefleridir aslında. Dikkat çektikleri her insan onlar için birer tehlikeden ibaret ve şayet görevlerini yerine getirmeden herhangi bir insan sırlarına erişirse sonsuz lanet onların izlerini bırakmayacaktır. Persephone ve arkadaşları lanete duydukları derin öfke ile ondan uzak durmak için ellerinden geleni yapmaktadır. Persephone’nin gidişinden sonra ikiz kardeşler kendi aralarında durum değerlendirmesi yaparlar.
-Tharnatos kardeşim Persephone oldukça akıllı bir kız. Biliyorsun bunu akıl ettiği için oldukça şanslı.
-Hypnos ondan sakladıklarımız için kendimi suçlu hissediyorum.
-Asla Tharnatos onu ne denli sevdiğini biliyorum inan aynı sevgiyi bende içimde taşıyorum ama düşün Tharnatos düşün kendisinin bulması gereken detayları ona biz verirsek bizim sonumuz ne olur?
-Sonumuz ne olursa olsun Hypnos onun bu hevesli halleri beni derin acılara sürüklüyor; ve herşeyden habersiz bir hal takınmak bu çok zor.
-Kardeşim onun bir şansı olabilir biliyorsun. Onun geçmişi, en azından geçmişini bilmesi gerek.
-Bunu bilmesini ona borçluyuz bunu ona herkes borçlu.
-Hypnos söylesene bana ölüm kaçakları bir insanın kalbindeki enerjiyi almaya çalışırlarsa ne olur?
-Onları yönetemezsek ki yönetilmesi imkansız canlılardır bir insanın tüm enerjisini alarak yeniden hayata dönmeye çalışırlar. Ölüm kaçakları olmalarının sebebi de budur. Cezaları henüz belli olmayan ruhlar onlar.
-Bunun ne denli tehlikeli olduğunu bildiğin halde neden bunu ona söylemedin?
-Hissettiği heyecanı sende gördün ona engel olmak istemedim.Onları hizmetimize çağırdığımızda yönetmek için elimden geleni yapacağım.
-Peki yönetemezsek?
-O zaman sevgili kardeşim kendi gezegenimizde bizi bekleyen çok iş olacak.

Usagi her gece rüyasında aynı rüyaları görmeye devam etmektedir. Önceleri Mamoru’nun kendisine anlattığı rüyanın bir etkisi olduğunu düşünür. Devam eden rüyaların sadece etkilenmiş hafızasının bir oyunu olduğunu düşünür; ama mektupta yazılanları rüyasında her okuduğunda içinde oluşan acı aynı acıdır. Derin bir hüzün ve pişmanlık yüreğini kaplar. Son satırlarda hissettiği aşk ise tüm bu hüznü katlamaktan başka etki yapmaz. Bu satırlarda tüm bu rüyada sonu en başından belli olan bir birliktelik söz konusudur yine de ne olursa olsun birbirinden ayrılmak istemeyen iki kalp farklı atmosferlerde birbirleri için atmaktadırlar. Bu iki kalbin sahibi Prenses Serenity ve Prens Endymion’dan başkası değildir. Bu durum hususunda Mamoru ile konuşma kararı alırlar. Her fırsat buluşunca Chibi-usa bir şekilde aralarına dahil olduğu için konuşma fırsatı bulamazlar. Chibi-usa’nın gelişi olayları daha bir yoluna koymuştur. Mamoru’nun Usagi’ye karşı takındığı tavır değişmemiştir. Hala içten ve sevecen her şeyden önemlisi sevgisini belli eden adamdır lakin biraz daha durulmuştur. Sevgisinin koruma güdüsüne belki de Chibi-usa’yı da eklediği için tüm ilgi odağı Usagi olmaktan çıkmıştır. Bu durum USagi’yi birazda olsa sakinleştirir. Mamoru gibi akıllı ve öngörülü bir adamın bile bu şekilde davranması durumların ciddiyetinin ancak ve ancak bir yansıması olabilir ve bu durum her dilde tek bir anlama gelebilir. Tehlike… Yine de Usagi uzun süren uğraşlar ve feda ettiği birkaç harçlıktan sonra Mamoru ile baş başa kalabilme ihtimali bulmuştur. Mamoru onu akşam yemeği için kendi evine davet etmiştir.
-Mamooo-chaaan söylesene bana kaç erkek kız arkadaşı için yemek pişirebilir?
-Paha biçilmez bir erkek arkadaşım öyle değil mi?
-Ah sen bir tanesin Mamo-chan.
-Ah sende öylesin Usako. Haydi gel bana yardım et.
-Bundan emin misin mutfağın birbirine karışacağına eminim.
-Önemli değil salata yapabilirsin öyle değil mi?
-Pekala şimdi biraz ondan alalım sonra biraz yeşilik,azıcık acı sos. Biraz tuz. Bu tuz değil mi? Ah hayır şekermiş. İyi ki katmamışım. Çok beceriksizim öyle değil mi? Ah ama bittiğinde biçimsiz olsa da tadının harika olacağına eminim. Mamo-chan orada dikilmiş ne yapıyorsun öyle?
-Seni izliyorum.
-Heeey bu hiç adil değil ama ben burada yemeğin en zor kısmı ile uğraşırken senin orada sadece beni izlemen adaletsiz bir anlaşma oldu doğrusu.
-Seni birşeyler ile uğraşırken izlemek hoşuma gidiyor. (Eline bir bezi alır Usaginin yanına gider) Baksana yanaklarına sos bulaşmış. (Sosu yavaş yavaş siler.)
-(Usagi kırmızı sosunda etkisiyle yanakları kızarmış bir halde kendisine hayran hayran bakan bu adama daha da yaklaşır) Teşekkür ederim Mamo-chan biliyorsun biraz sakarım.
-Oldukça sakarsın. (Bez ile silmesi bittiğinde Usagi’nin yanaklarına minik öpücükler kondurmaya başlar.)
-Mamo-chan….
-Usako!
-(Bu sıcak duruma kendisini fazlasıyla kaptıran Usagi Mamoru’yu içindeki tüm hisler aksini söylese de birden uzaklaştırır) Ah Mamo-chan konuşmamız gereken şeyler var.
-(Mamoru tekrar Usagi’ye yaklaşır) Daha sonra konuşmamız mümkün değil mi? Seninle başbaşa kalmayı özledim.
-Mamoru-san! Seninle bu konuyu başbaşa konuşmak için Chibi-usa’ya harçlıklarımı ve enfes kurabiye hakkımı vermek zorunda kaldım. Her ne kadar şu an benim için vazgeçilmez olsa da konuşmalıyız.
-(Mamoru, Usagi’nin ciddi tavırlarını gördükten sonra daha fazla uzatmaz)Pekala yemeğimizi yerken konuşalım istersen.
-Ah olur.
-Usako seni dinliyorum bir sorun mu var?
-Aslında var. Senin bana anlattığın rüya var ya…
-Evet.
-O rüyaları görmeye devam ediyor musun?
-Aslında seni endişelendirmek istememiştim ama evet ara ara görüyorum.
-Peki nasıl rüyalar?
-Nasıl rüyalar…Bir bakalım bir kız var. Onu endişe ile bekliyorum. Kızın yüzünü seçemiyorum sonra bana doğru geliyor. Onu gördüğümde içimde derin bir mutluluk oluşuyor sanki tüm acılarımdan sıyrılmışım gibi. Sonra kız bana gülleri soruyor onların yanına gitmek istiyor. Kızın sesindeki tınıdan bulunduğum yere karşı bir merak bir özlem içerisinde olduğunu düşünüyorum ve sonra bir mektup var elimde onu okumaya başlıyorum. İçerisinde derin bir özlem söz konusu. Beni kendisine davet ediyor. Satırları okumaya devam ettikçe içimde derin bir acı ve özlem hissediyorum. Sonra karar aşamasına geliyorum. Ne olursa olsun görmeyi istiyorum. Bana o mektubu yazan sensin Usako.
-Ben aslında bende buna benzer bir rüya gördüm.
-Nasıl yani sende mi gördün? Ne zaman anlat bana Usagi.
-Bana rüyanı anlattığın gece bende bir rüya gördüm. Yine bir kız var. Odamda oturmuş dünya’yı izliyorum. Dünya’dan çok uzaktayım. Senin gözlerin kadar mavi bu gezegeni uzaktan özlemle izliyorum. Kafam karışık bir haldeyim. Sonra bir kız geliyor bana emin olmam gereken tek şeyin senin aşkın olduğunu söylüyor.Bana bir mektup veriyor. Senin sözlerini okuyorum. İçimde derin bir özlem var. Sanki seni uzun zamandır görmüyormuşum gibi. Yanıma geleceğinden bahsediyorsun. Sonrasında uyanıyorum. Önceleri senin bana anlattığın rüyanın bir etkisi olarak bu rüyayı gördüğümü düşünmüştüm ama sonra hemen hemen her gece aynı rüyayı görmeye başladım.
-Usako. Belki de bilincimiz bize oyun oynuyordur. Geçmiş yaşantımı düşününce temel hatlarını biliyorum sana olan aşkımı biliyorum ama geri kalan her şey bulanık. Biliyorsun ilk savaşımızda Beryl’in o zamanlarda bize karşı büyük bir tehdit oluşturduğunu öğrenmiştik ama şartların ne olduğunu ne kadar zorlarsam zorlayayım hatırlamıyorum.
-Mamoru-chan benim de senden farklı bir durumum yok. Hiçbir şey yok. Boş.Peki ikimizinde rüyasındaki şu kız sence ne olabilir.
-Sana da bana da mektup getiren aynı kişi sanırım. Aramızda mesaj taşıyan birisi söz konusu demekki. İkimizinde içinde oluşan derin özlem birbirimizi göremediğimizi gösterir. Bu da demek oluyor ki geçmişimizde ikimizin arasında gidip gelen birisi söz konusu.
-Tıpkı postacı gibi.
-Evet tıpkı postacı gibi ama bu seferki gezegenler arası bir postacılık.
-Mamoru-san geçmişimiz hakkında sen veya ben bir şey hatırlamıyoruz ama gelecekten gelen mektupta bizi bir tehlikenin beklediğini ve bu konuda bilgilendirilmemizin onlar için imkansız olduğu yazıyordu. Belki de Chibi-usa gelecekte anne ve babasının geçmişi hakkında konuştukları bir takım şeyleri biliyordur.
-Haklısın Usako! Belki de tüm bu konular hakkında bilgi sahibi olabilir onunla konuşmamız gerek.
-Bu oldukça zor olacak. Oldukça akıllı bir kız o . Her ne kadar gıcık olsa da.
-Anne babasının genlerini taşıyor ona kızmamalısın. Yemek nasıl olmuş bu konuda yorum yapmadın?
-Mamo-chaaaan sen yediğim en şahane yemekleri yapıyorsun. Sen harikasın.
-Sende harikasın Usako konuşacağımız başka bir şey var mı peki?
-Bana gününün nasıl geçtiğini anlatabilirsin.
-Usako! Ben daha fazla konuşmak istemiyorum.
-Mamochan…

Gecenin geri kalanında Usagi’nin hissettiği içini yakan bir ateş ve kalbinin atmasını sağlayan heyecandı. Tüm kanı yüzüne hücum etmişti ve Mamoru kafasındaki tüm soru işaretlerini sadece Usagi yanındayken gölgeleyebiliyordu. Onun yanında usulca nefes alan bedeni acılarını az da olsa hafifletiyordu. Mamoru hala şaşkındı üzerinden geçen onca zamana rağmen Usako’ya duyduğu özlem hala aynı acıdaydı; ondan uzakta olduğu günleri düşündü. Uzak geçmişine yolculuk etmesine gerek yoktu. Sadece Galaxia kendisine saldırdığında hissettiklerini hatırlaması yetiyordu. Usagi’yi yalnız bırakarak gitmenin verdiği pişmanlık, ölümün birbirlerini ayıracağını hissettiğinde yaşadığı pişmanlık, onsuz günlerin bir şekilde geçeceğini düşünmesinin verdiği pişmanlık ve ona sahip olmanın ne denli büyük bir şans olduğunu unutup sanki sonsuza kadar onunmuş gibi davranmasının yarattığı pişmanlık. Tüm bu pişmanlıklar üstüste binerek Mamoru için içerisinden çıkılamaz bir durum oluşturuyorlardı. Derin bir nefes aldı kalbinde ve beyninde hissettiği tüm acıyı Usagi’nin saçlarına doğru gömdü ve onu yeniden ve yeniden ona sahip olduğu için duyduğu minnettarlıkla öptü. Ertesi gün Usagi ve Mamoru Chibi-usa’dan laf alabilmek için oldukça güzel bir plan hazırlamıştı. Öncelikle hep beraber hayvanat bahçesine gideceklerdi. Daha sonrasında yemek yiyecekler ve buldukları her fırsatta Chibi-usa ile konuşacaklardı.
-Usagi-chaan, Mamo-chaan sizinle bir gün geçirmek benim için harika olacak. Sanki yeniden annem ve babamla gibiyim sadece annem biraz daha sakar ve zevzek.
-Chibiusaaaa! Senin için böyle bir gün planladığıma beni pişman etme istersen.
-Chibi-usa Usagi haklı artık her ikinizde büyüdüğünüze göre birbirinize karşı daha saygılı olmalısınız.
-Mamo-chaaan büyüyen sadece yaşlarımız ben Usagi’de başka büyüyen bir şey görmüyorum.
-Chibi-usa chaaan! Mamoru haklı biraz daha olgun davranmanın zamanı geldi. Nasıl olsa geçen her zaman beni senin annen olmaya biraz daha yakınlaştırıyor.
-Usagi bu aptal tavırlarına devam ettiğin sürece geleceğimin ne kadar sağlam olduğu hususunda çekincelerim var.
-Chibi-usa, Usagi aranıza girmem büyük hataydı sanırım nasıl biliyorsanız öyle yapın ama lütfen şu an için bu kadar uzatmayın!
-Mamo-chaan pekala bugün için bu sakar tavşanla ateşkes yapabiliriz.
-Hah sadece bugün için mi? Sen nasıl bir çocuksun böyle. Seni nasıl bir anne yetiştirdi!?
-Ah bunu merak etmen iyi oldu Usagi
-Ah aslında çocuklar yaramaz olunca annelerinin bir suçu olmuyor! Ateşkesini kabul ediyorum hem sen ateşkes konusunda ne kadar da bilgilisin böyle. Kavga ettiğin çok insan var sanırım.
-Hayır annem ve Mars Savaşçısı arasında halkın önünde geçerli olan ateşkes anlaşması var.
Gerçekten imza attıkları bir anlaşma mı?
-Evet resmi Kraliyet damgası taşıyan bir anlaşma.
-Ah ikisinin aksi takdirde pekte güven teşkil etmeyeceğine emindim.
Konuşmalar eşliğinde hayvanat bahçesini gezmişlerdir. Maymunlar karşısında şebeklik yapan Usagi ile Chibi-usa dalga geçmiş, Fillerin kocaman hortumuna şaşıran Chibi-usa’yı ise Usagi korkutmuştur. İki çocuk ruhlu kızın arasında kalan zavallı Mamoru ise bir o köşeye bir bu köşeye koşuşturmuştur. Yine de gelecekteki ailesi olacak bu iki kıza baktıkça ne kadar doğru bir hayat olacağını düşünerek imrenmiştir. Gelecek korkabileceği bir hal değildir aksine gelecek beklediği bir hal almıştır. İnsan geri kalan ömrünü geçireceği insanı bulduğunda zamanın hızlı bir şekilde akıp gitmesini ister diye geçirir içerisinden. Yine de bu iki kıza baktığında geleceğin güzelliğini bir yana koyup ne denli korunmaya değer olduğunu düşünür ve gelecek bu ailenin temeli tarafından ne pahasına olursa olsun korunmak zorundadır. Hayvanat bahçesi gezmesi bittiğinde herkes yorulmuş bir halde yemek yemeye geçmiştir. Usagi ve Mamoru’da bu ortamın konuyu açmak için en uygun zaman olduğunu düşünür.
-Chibi-usa söylesene gelecekteki hayatından memnun musun?
-Aslında şu andaki hayatımdan pek farkı yok sadece annem ve babam saygıyı hak eden birer insan konumunda ve sürekli diplomasi ile uğraşmak zorundalar.
-Eğitimin nasıl gidiyor okula gidiyor musun?
-Annem en çok okuluma özen gösteriyor ama prenses olmak çok zor. Okul haricinde savaşçılardan özel dersler alıyorum. Annem ve babam tam donanımlı olmam için ellerinden geleni yapıyorlar.
-Bu çok sevindirici gelecekte iyi bir anneyim sanırım.
-Aslında Usagi gelecekteki annemin sen olduğuna inanmak imkansız ama üzülerek söylüyorum ki sen en iyisisin; ve Mamoru-chan sen sahip olduğum en iyi ve en yakışıklı babasın.
-Chibi-usa chan teşekkür ederim peki annenle babanın arası nasıl?
-Geleceğinizi merak ediyorsunuz öyle değil mi? Merak etmeyin dediğim gibi şu andan bir farkı yok gelecek sizinle birlikte şekilleniyor. Annem ve babam Kristal Tokyo’nun örnek çifti. Her yıl evlilik dönümlerinde onlar adına bir balo düzenlenir ve herkes bu baloya eğlenmek içn değil de bu iki çiftin dans ederken birbirlerine ne kadar aşık baktığını görmek için gelirler. Annem ve babam gelecekte sahip olmak istediğim evliliğin temeliler. Mars Savaşçısı onların aşkının gerçekten ibret alınması gereken bir hikaye olduğunu söylüyor.
-Peki sen bu hikayeyi biliyor musun?
-Aslında pek bilmiyorum ne de olsa benim annem ve babam bu sizin birbirinizi öperken izlemek gibi bir şey.
-Anlıyorum ama bildiğin birkaç hikaye vardır öyle değil mi? Geleceğe hangi hikayelerimizi götürdüğümüzü merak ediyorum doğrusu.
-Aslında Usagi beraber yaşadığımız pek çok anıyı savaşçılarla bir araya gelip yaad ediyorsunuz. Tabi geçmişle bağlantım olduğu için benim bu sohbetlerde bulunmam yanlış; ama gizli gizli dinlediğim birkaç hikaye var tabi.
-Ah Chibi-usa chan lütfen lütfen lütfen söyle çok merak ediyorum.
-Bir bakalım Mars Savaşçısının Yuichiro’dan evlenme teklifi almasını hala konuşuyorsunuz.Sonra Venüs’ün hayatına ilişkin bir takım olaylar annemle babam ise gizli gizli nasıl tanıştıklarını ve birbirlerine sahip oldukları için ne denli şanslı olduklarını konuşuyorlar. Sonrasında kadeh kaldırıyorlar zaten.
-Peki önceki yaşamlarımıza dair bildiğin bir şey var mı?
-Mamoru-san gelecekte uzak geçmişten bahsetmek yasaktır ama bazen annemle babamın bir balodan söz ettiğini ve bu baloda olan olaylar neticesinde hüzünlendiklerini biliyorum.
-Teşekkürler Chibi-usachan oldukça aydınlatıcı oldu.

Yemeklerini yedikten sonra evlerine doğru yürümeye başlarlar. Chibi-usa yolda gördüğü bir arkadaşına yetişmek için koşmaya başlar ve genç çiftin yanlarından uzaklaşır. Mamoru ve Usagi ise Chibiusa ile yaptıkları konuşmayı tartışmaktadırlar.
-Pek bir faydası olmadı ha ne dersin Mamo-chan?
-Gelecekte uzak geçmişten bahsetmenin yasak olması kötü oldu.
-Yine de tanıştığımız zamanları yıllar sonra bile konuşmak çok romantik. .Teşekkürler Mamo-chan.
-Seninle tanışmak oldukça romantik Usako! Teşekkür etmesi gereken benim.Yalnız Chibiusa’nın bahsettiği şu balo Beryl ve düşmanların Ay Krallığına saldırdığı balo olmalı.
-Bunu nereden biliyorsun?
-Olaylar bu şekilde gelişiyor gibi gözüküyor.
-Anlıyorum o halde gördüğümüz rüyalarda o gece ile bağlantılı olmalı.
-Bilmiyorum Usako! Bildiğim tek şey geleceğim için ne pahasına olursa olsun savaşacağım.

Mamoru ve Usagi cephesinde olaylar bu şekilde gelişirken Minako ve Yaten cephesinde Yaten duygularını açmak için büyük çabalar veriyordu. Minako ile ne zaman yalnız başlarına konuşmaları gerekse ya birileri bu yalnızlığa ortak oluyor ya da Minako ondan uzaklaşmaya çalışıyordu. En nihayetinde Minako’yu konuşmak için parka davet etti. Minako önce derslerini bahane etse de daha sonra görüşme isteğini kabul etti. Yaten parkta çiçekleri ile hazır bir halde bekliyordu. Bu esnada Hypnos ise enerjisi yüksek birisini aramaktaydı. Hypnos parkın çevresinde dolaşırken sarışın bir kız farketti. Enerjisi öyle içten ve yüksekti ki kalbindeki ritmin oldukça yüksek olduğuna emindi. Hedef belirlenmişti. Hypnos’un ilk görevi bu kız olacaktı. Geriye sadece uygun olan ölüm kaçağını çağırmak kalmıştı.
-Sen güzel sarışın kız bu tarafa bak!
-Afedersiniz bir sorun mu vardı acaba?
-Bana yaklaş.
-Siz de kimsiniz ben hiçbir şey anlamıyorum.
-Enerjin oldukça dikkat çekici.
-Ah bu konuda son zamanlarda çok fazla iltifat alıyorum doğrusu.
-Enerjine ortak olmak istiyorum.
-Anlamadım.
-Sonsuz enerji ortaya çık.

Minako ne olup bittiğini anlayamaz. Kalbine derin bir acı saplanmıştır. Tüm bu acı çığlıklar içerisinde anlayabildiği tek şey yeni bir düşmanın ortaya çıktığıdır ve yapması gereken yeniden Venüs savaşçısı olmasıdır ama acı onu güçsüz bırakmıştır. Usulca yere çöker. Bu esnada çığlıkları duyan Usagi ve Mamoru olay yerine gelirler. Gördükleri görüntü karşısında oldukça şaşırmışlardır. Minako önünde turuncu bir sonsuzluk işareti ile baygın bir şekilde yatmaktadır. Karşısındaki ise önceki düşmanları gölgenin aksine parlak uzun siyah saçları ve buz mavisi gözleriyle ben tehlikeliyim sinyalleri veren bir kızdır.
-Hey kalbi aşkla çarpan bu genç kıza yaptıklarının bedelini ağır ödeyeceksin. Sen ve o gölge her kimseniz amacınıza öyle kolay ulaşamayacaksınız. Kutsal ay adına sizi cezalandıracağım.
-Sen de kimsin böyle?
-Ben Ay Savaşçısı bu gezegeni korumak bizim görevimiz.
-Hah her yerin bir koruyucusu olmak zorunda ne de olsa ah şu Tanrılar Kurulu.
-Sen neden bahsediyorsun öyle.?
-Her neyse seni ölüm kaçağımla başbaşa bırakıyorum ortaya çık Icy!

Gri bir buzdan heykel topraktan yer yüzüne çıkmıştır. Hiç vakit kaybetmeden bir buz kütlesini Minakonun kalbine diğer kütleleri ise Ay Savaşçısı ve Smokinli Şövalyenin üzerine doğru salmıştır.
-Icy görevini biliyorsun. Sana engel olmalarına izin verme ben gidiyorum.
-Aaaaaaaysiiiiiiiii
-Sen de nesin böyle bizi serbest bırak bu camlar da ne neler oluyor?
-Ay savaşçısı düşman artık sandığımız gibi kaçmıyor. Taktik değiştirmiş olmalılar.
-Ne yapacağız Smokinli Şövalye?
-Bir şekilde öncelikle şunun kollarından kurtulacağız.

Icy sardığı bu çifti iyice sıkmaktadır. Minako’nun kalbi ise parlak turuncu rengini kaybetmeye başlamış artık mat bir renge doğru gitmeye başlamıştır. Minakonun rengi soldukça Icy daha da güçlenmiş hapsettiği çemberlerden kaçılamayacak hale gelmiştir.Sonlarının gelmesinden korkan Ay Savaşçısı kurtulmak için her şeyi yapar tam bu esnada büyük bir su kütlesi ve yer sarsıntısı Icy’ye doğru gelmiştir.
-Koruyucu gezegenim 9 büyük gezegenin en güçlüsü Uranüs Savaşçısı burada.
-Koruyucu gezegenim 9 büyük gezegenin zerafet timsali Neptün Savaşçısı burada.

Uranüs ve Neptün birlikte saldırarak Icy’i yok ederler. Ay Savaşçısı ve Smokinli Şovalye özgürdürler. Minako’nun kalbi ise eski rengine kavuşmuştur. Durumu yeni yeni kavrayan Usagi öncelikle Minako’ya sonsuzluk işaretini geri vererekek hızlıca Uranüs ve Neptün’ün yanına doğru gider.
-Küçük tavşanım yıllar sonra seni yine tehlikenin içinde bulmak sana yazılmış bir kadar öyle değil mi?
-Haruka-san…Michiru-san…

10.Bölümün Sonu


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
30 Ekm 2011 18:09
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 10.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
ehehehehehehe miçürüüü harükaaaa geldiler...ah ah neler yazardım ben şidi bunlara var ya Dil Çıkartıyor
gene süper olmuş leydiciğim... Kayan Gözler

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
30 Ekm 2011 18:46
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 10.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
11.Bölüm- Uzak ve Yakın Birleşti. Gezegenler Bir Arada
-Haruka-san, Michiru-san sizi yeniden görebildiğime inanamıyorum.
-Evrenin neresinde olursan ol insan gecesini aydınlatan ay ışığını özlüyor öyle değil mi Usagi?
-Michiru-san sizi çok özledim.
-Hadi ama küçük tavşan ağlamak sana yakışmıyor.
-Haruka-san uzun zamandır yoktunuz ve ben sizi yeniden karşımda gördüğüm için çok mutluyum.
-Anlaşılan minin prensesimiz bizi epey özlemiş. Bu durum Mamoru’ya karşı hala bir şansım olduğunu mu gösterir acaba?
-Haruka! Hiç sanmıyorum ne Mamoru-sama ne de ben böyle bir şansı sana asla vermeyeceğiz.
-Pekala, pekala. Usagi’nin gözyaşları biraz dindiğine göre neler olup bittiğini konuşsak iyi olacak.

Mamoru ve Usagi Minako’yu uyandığında evine bırakmışlardı. Minako olan biteni tam hatırlayamıyordu.Bu duruma içten içe sevinen Usagi Minako’yu bu kargaşaya sürüklemediği için rahatladı. Sadece ufak bir bayılma geçirdiğini söyleyerek Minako’yu rahatlatmayı denedi. Minako hayal meyal bazı olaylar hatırlıyordu; ancak ne kadar uğraşırsa uğraşsın kafasında olup biteni yerli yerine oturtamıyordu.Tek hatırladığı parlak gözleri ve siyah saçlarıyla bir kızın ona sorular sorduğuydu. Daha sonrası için kalbinde bilmediği bir acı hissetse de aklında buna dair herhangi bir anı yoktu.Yaten ise parkta Minakoyu beklemiş ve onun bu saatten sonra gelmeyeceğini düşünerek hüzünlü bir şekilde evinin yolunu tutmuştu. Yolda kırmızı bir spor araba dikkatini çekti ve bu durum içinde geçmişten gelen bir his oluşmasına sebep oldu.Yalnız Minako’nun bu tavrına karşılık duyduğu derin kırılmışlık ve üzüntü bilincini diğer olayları algılamaya kapalı hale getirmişti.Mamoru ve Usagi Minako’yu evine bıraktıktan sonra aceleyle cafe’ye doğru yol almışlardır. Usagi eski dostlarını yeniden görmenin heyecanıyla yerinde duramıyordur ve işte orada cafe’nin en ücra köşesinde mavi kot pantolonu ve ceketiyle Haruka onun yanında ise oldukça zarif ve güzel gözüken gülüşüyle büyüleyen Michiru oturmaktaydı. Onları gördüğünde hızını alamayan Usagi, Haruka’nın boynuna sarılır. Mamoru ise Michiru ile selamlaştıktan sonra sevgilisinin bu coşkulu karşılamasının dinmesini beklemeye başlar. Birbirinden uzakta geçen onca uzun yıla karşın eski dostlar arasındaki güçlü bağ hiçbir şekilde zayıflamamıştır.
-Anlatın bakalım mutlu aşıklar. Sevgilinden hiç kopamayacağa benziyorsun Usagi.
-Haruka-san üzgünüm ama Mamochan karşısında gerçekten hiç şansın yok.
-Minik tavşanım ben kaderimi uzun zaman önce kabullendim.
-Usagi-chan, Haruka seninle uğraşmaya duyduğu derin özleme daha fazla dayanamadı. Aramızda kalsın ama onu her gece gizli gizli ay ışığını izlerken yakalıyordum.
-Michiru biraz abartmıyor musun? Ben sadece ışıltısından uzakta kalamıyorum.Ne de olsa ruhumuzu aydınlatacak kadar parlak bir ışık o.
-Haruka abartı sohbette sevdiğim bir detay değil biliyorsun.Nerede sevdiğimi ise en iyi senin bilmen gerek öyle değil mi?
-Olamaz yine olgun sohbetlerine giriştiler.
-Mamoru-san senin başarılı bir genetik mühendisi olduğunu duyduk. Tebrik ederiz.
-Teşekkürler Haruka-san, Michiru-san. Sizleri yeniden görmek en az Usagi kadar beni de oldukça mutlu etti. Görevlerinizin bunca zaman görüşmemize engel olması oldukça üzücü bir durum.
-Galaxia ile olan savaştan sonra tüm evrene derin bir huzurun yayıldığını hepimiz biliyoruz; ama düşmanlarımız bu denli canlı bir gezegeni rahat bırakmayacaklardır. Bu tehditleri uzak tutmak biz dış gezegen savaşçılarının görevi Prensim.
-Görevinize bağlılığınıza ve ciddiyetinize büyük bir saygı duyuyorum ancak bugün yaşadıklarımız üzerine eklenince Dünya’ya gelişiniz bir tesadüf eseri olamaz öyle değil mi?
-Mamoru-san aslında gelişimiz tamamen tesadüf eseri oldu. Dünyada dikkatimizi çeken herhangi bir sorun gözükmüyordu.
-Haruka haklı. Dediğim gibi Dünya’ya geliş sebebimizin temelinde buraya ve siz ebedi dostlarımıza duyduğumuz özlem vardı. Ancak bugün karşılaştığımız durum aldığımız kararın içeriğinde farkında olmadığımız bazı içgüdüsel dürtülerinde olduğunu gösteriyor.
-Haklısınız bugün içinde bulunduğumuz durumu henüz biz de çözemiyoruz.
-Mamoru-san, Usagi-chan Dünya’da neler oluyor?
-Aslında Michiru-san görüldüğü gibi yeni bir düşmanımız var. Son olayda artık saldırmaya da başladılar. Daha önce sadece bir gölge vardı ve bir şey arar gibiydi.
-Gölge mi? Bir şey mi arıyor? Şu olayı en başından anlatsanız iyi olacak.
-Aslında Mamoru olayları ben anlatsam iyi olacak. Michiru-san, Haruka-san her şey gayet normal gidiyordu; ta ki bir gölge bunu mahfedene kadar. İlk başta bir gölgenin bir insanın kalbine şüpheyle baktığını gördüm. Sonsuzluk işareti kalplerinden çıkmıştı. Gölge aradığını bulamadığında ortadan kayboluyordu. Önceleri bununla tek başıma savaşabileceğimi düşündüm. Kimsenin hayatını yine cehenneme çevirmek istemiyordum. Tabi öyle olmadı önce Luna ardından Rei durumu öğrenmek zorunda kaldılar. Rei ile bu konudan kimseye bahsetmemeye karar verdik. Gölgenin zarar vermeyişi bizi bu kararı almaya itti. Mamoru’ya tüm bu olayları ben anlattım. Son olay hepsinden farklıydı. Siyah uzun saçlı gri parlak gözlü bir kız Minako’ya saldırdı. Daha sonra bir canavar ortaya çıktı. Canavarın varlığını beklemediğimiz için şaşkınlıkla olanları izlemek zorunda kaldık ve biliyorsunuz sizin sayenizde kurtulduk.
-Dünya’da epey olay olmuş sanırım. Dünya haricinde herhangi bir gezegende sorun gözükmüyor. Düşmanın hedefi sadece Dünya olarak gözüküyor. Düşman aradığının sadece ve sadece dünya’da olduğunu düşünüyor gibi görünüyor.
-Haruka-san haklısın ve rüyalar var.
-Rüyalar mı?
-Mamoru ve benim gördüğümüz rüyalar… Geçmişimize dayalı olduklarını düşünüyoruz. Dünya ve ay arasında haber taşıyan bir kız var ve biz birbirimize mektup gönderiyoruz.Bu olayın gerçek olup olmadığını bilmiyoruz ama acısı gerçekmişçesine hala can yakıcı.
-Belki de uyanışımızdan önceki yaşantılarınıza ait anılardır bunlar. Bunun olasılığı çok yüksek biliyorsunuz hiçbirimiz henüz bilincimizi tamamen kazanamadık.
-Ne olursa olsun Usagi-chan seni koruyacağız.
-Haruka-san, Michiru-san geri döndüğünüz için teşekkür ederim.

Haruka, Michiru, Mamoru ve Usagi cafe’de yaptıkları sohbetlerinin ardından birbirlerinden ayrıldılar. Haruka ve Usagi kızları şaşırtmak için bir plan yaptılar. Ertesi gün herkes Oyun merkezinde toplanacaktı. Mamoru Usagi’yi evine bıraktı. Michiru ve Haruka ise eski evlerine gittiler. Michiru uzun zamandır yüzmediği havuzunda keyif yaptıktan sonra duş aldı.Haruka ise Michiru’yu beklemekteydi.
-Michiru dünyaya geldiğimiz gerçekten bir tesadüf değil mi?
-Haruka deniz durguna benziyor. Prensesin çevresinde herhangi bir tehlike sezemiyorum.
-(Haruka Michiru’nun saçlarını havlu ile kurutmaya başlar) Michiru söylesene bunun ne anlamı olabilir?
-(Michiru ıslak saçları ile Haruka’ya döner ve onu kendisine çeker) Bu şu demek oluyor Haruka biz bilincinde olmasak dahi prensesi koruma görevimiz bizi işin başına çağırdı.
-O halde deniz sana yalan mı söylüyor Michuru?
-Hayır sadece düşmanımızın hedefinde henüz prensesimiz yok ama onun ışığını farkettikleri an söndürmeye çalışacaklarından eminim.
-Bazı ışıltılar herkesin dikkatini çekiyor değil mi Michiru?
-Bazı ateşler ise hiçbir zaman sönmüyor Haruka.
-Senin ateşin hiçbir zaman sönmeyecek ne dersin Michiru?
-Yine de deneyebilirsin.

Haruka ve Michiru yıllar önce ayrıldıkları odalarına yeniden merhaba dediler. Birbirlerine duydukları aşk ve özlemle tüm olayları bir kenara bırakarak birbirlerine sarıldılar. Haruka ne olursa olsun Michiru tarafından bulunduğu için kendisini şanslı sayıyordu. Onsuz geçen günlerinde amacı olmayan bir serseriydi; ama Michiru tüm zerafetiyle hayatına girdiğinde gerçek amacının ne olduğunu anladı. Tüm savaşlar hayal kırıklıkları ve pişmanlıklar bir yana Michiru tüm arzularının ve isteklerinin vücut bulmuş şekliydi. Haruka ve Michiru birbirlerine ait olan iki savaşçıydı ve durum ne olursa olsun kimse bunu değiştiremeyecekti. Ertesi gün Usagi sabah erkenden uyanarak tek tek kızları aradı ve herkesi oyun merkezindeki turnuvaya çağırdı. Herkes araba yarışında bir şansa sahipti ve kazananı büyük ödül bekliyordu.
-Usagi’nin hepimizi her zamanki gibi buraya sürükleyip geç kaldığına inanamıyorum. Sorumsuz şapşal.
-Rei-chan eski haline dönmene oldukça sevindim. Her ne kadar bu Usagi için sorun oluşturacaksa da seni yeniden neşeli görmek benim çok mutlu etti.
-Teşekkürler Makoto-chan biliyorsun beraber olduğumuz sürece halledemeyeceğimiz sorun yok. Sorun ne olursa olsun siz yanımda olduğunuz sürece halledeceğimize eminim.
-Ah kızlar sahip olduğumuz bu dostluk için minnettarım. Değil mi Minako-chan?
-Ha?! Evet haklısınız.
-Neyin var Minako-chan.
-Kızlar kafam çok karışık.
-Bu defa hangi konserin peşindesin söyle bakalım.
-Hayır, öyle değil sorun Yaten-kun.
-Sonunda sana açıldı mı yoksa Minako-chan?
-Hayır aslında niyetinin ne olduğunu bilmiyorum. Her seferinde benimle konuşmak istiyor ama ben bir bahane bulup ondan kaçıyorum. Son olayın beni ne kadar etkilediğini biliyorsunuz. Dün parkta buluşmamız için oldukça ısrar etti ve ben kabul ettim; ama yolda giderken bir şeyler oldu. Uyandığımda ise Usagi ve Mamoru beni odama taşıyorlardı. Usagi-chan benim sadece bayıldığımı ve parkta şans eseri bana rastladıklarını söylediler. Tabi bu durumda parka gidemedim. Bugün olan biteni anlatmak için Yaten’i aramaya çalışsam da bana hiçbir şekilde cevap vermedi.
-Bayıldın mı?
-Rei-chan ah evet bu da önemli tabi ama bilmiyorum Yaten-kun bana açılamadan benden vazgeçti sanırım. Sadece değerimi anlasın istemiştim.
-Minako-chan endişelenme elbet seni bir şekilde arayacaktır. Merak etme.
-Değil mi Ami-chan umarım öyle olur. Bu sefer bu kadar uzatmayacağım eminim.
-Minako-chaaan çok garipsin doğrusu.
-Kızlaaaaaaaaaaarrrr! Herkes turnuva’ya hazır mı bakalım.
-Usagi-chan seni aptal aptal aptal! Herkesi buraya toplayıp kendince etkinlik oluşturuyorsun ve yine geç kalan sen oluyorsun.
-Ah üzgünüm bugün dersimin kaçta bittiğini unutmuşum. En azından kötü bir sebeple geç kalmadım değil mi?
-Neyse ne turnuvası bu anlat bakalım.
-Tabiki de araba yarışı oynayacağız. Kazanan kişiye büyük sürprizim var. En iyi ile bir yarış onu bekliyor.
-Usagi kendini en iyi olarak en sonda mı yarıştıracaksın?
-Ami-chan lütfen biraz sabret.

Turnuvaya başlamışlardır. Makoto-Rei ile, Minako-Ami ile eşleşmiştir. Usagi’nin tek kalması herkesin aklına en iyi olarak kendisini görüp görmediği sorusunu getirmiştir.Usagi ise tüm bu soruları bir yana koyarak ilk galiple kendisinin yarışacağını ve adil bir yarışma olacağını söyler ve rahatlatır. Rei, Makoto’yu çok zorlanarak yenmiştir. Minako ise Ami’nin mantıklı oynayışı karşısında zorlansa da büyük bir çaba sarfederek Ami’yi geride bırakmıştır. Rei karşısına rakip olarak Usagi’yi ister. Rei için Usagi’yi yenmek çocuk oyuncağı şeklindedir. En nihayetinde final Rei ve Minako arasında olur. Çekişmeli geçen bu yarışın sonunda galibiyet Minako’nun olmuştur.
-Evet, evet,evet büyük ödülüm nerede? Kazanan benim üzülme Rei-chan sen de en az benim kadar iyiydin ama bu yarışlar için ne kadar çok çalıştığımı biliyorsun.
-Evet Minako-chan derslerinden daha fazla özen gösteriyorsunç
-Ami-chan herkesin bir hobisi olması gerektiğini söyleyen sendin.
-Aslında bu oyunların bir hobi olup olmadığı konusunda şüphelerim var.
-Eh hadi Usagi büyük ödülüm nerede?
-Minako kendini epey geliştirmişsin. Benimle de yarışmak ister misin?
-Haruka-san? Michiru-san? Büyük sürpriz siz miydiniz?
-Hoş bir sürpriz olacağını düşünmüştük. Olmadı mı yoksa?
-Ah sizleri gördüğüme inanamıyorum.
-Tamam kızlar sakin olun, sakin olun bizlerde sizi çok özledik.

Kızlar Haruka ve Michiru’yu karşılarında gördüklerinde tarifsiz bir heyecan yaşarlar. Herkes aynı anda Haruka ve Michiru’ya sarılmaya çalışır. Haruka ve Michiru kızların yaşının ne olursa olsun içlerinde sahip oldukları çocuksu heyecanın kaybolmayacağını düşündü. Yeniden onların heyecanına tanık olmak dingin hayatlarını bir kenara bırakıp kendilerini onların enerjilerinin arasına bırakmak ikisi içinde oldukça sakinleştiriciydi. Eski dostlar yeniden bir araya gelmişti ve sohbet her zamankinden daha derindi.
-Haruka-san, Michiru-san geliş sebebinizi neye borçluyuz?
-Ah Rei-chan gelişimiz seni pek neşelendirmedi sanırım.
-Ah yok yok aksine sizinle birlikte olduğum için çok mutluyum ama sorun yok değil mi?
-Ah hayır sorun yok gibi gözüküyor. En azından bulunduğumuz yerden bu şekilde duruyor.
-Buna oldukça sevindim. Rei-chan eminim ki bizi özledikleri için geldiler.
-Haklısın Minako-chan. Geliş sebebimiz sakin sulardan biraz yorulduk. Sizinki gibi enerjik ve dinamik arkadaşlarımızı özledik.
-Ah Michiru-san gelmeniz öyle mutluluk verici ki. Bir daha gidecek misiniz?
-Bilmiyoruz ama görünen o ki uzun bir süre buradayız.
-Peki dünyada ne yapacaksınız?
-Minako-chan, Usagi ona karşı şansımın olmadığını söylüyor; ama belki sana karşı bir şansım vardır ne dersin?
-Haruka-san ben şey ne diyeceğimi bilmiyorum. Sen bir kızsın.
-Haruka istersen kızları bu sorularınla yorma ne dersin. Aslında ben müzik öğretmeni olarak çalışacağım. Keman dersleri vereceğim. Haruka ise uzun zamandır özlediği işe, yarışlara geri dönmeyi düşünüyor.
-Harika kendinize dünyada bir yol bile çizmişsiniz bu çok harika.
-Teşekkürler Makoto-chan. Sizler bizim yokluğumuzda ne yaptınız?
-Ah Rei-chan Yuichiro ile nişanlandı.
-Usagiiiiii! Çok boşboğazsın sana inanamıyorum.
-Senin adına sevindim Rei-chan.
-Teşekkürler Michiru-san.
-Ah seni de kaçırdığıma inanamıyorum Rei.
-(Hep bir ağızdan) Haruka-saaaaannn.

Kızlar yeniden bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyorlardı. Haruka ve Michiru kızların ne denli büyüdüğünü şaşkınlıkla izlediler. Şaşkın prensesleri Usagi bile her ne kadar çocuksu tavırlarına devam etse de olgun davranmaya çalışıyordu. Rei-chan bir tek Usagi ile atışıyordu onun harici cümleleri ve tavırları oldukça kadınsıydı ve Yuichiro’nun adını duyduğunda aldığı surat şekli aralarındaki ilişkinin ne kadar romantik olduğunun kanıtıydı. Ami her zaman olduğu gibi oldukça alçak gönüllü bir hal içerisindedir. Minako’nun kendilerine bakışı ise dün gece olan olayları hayal meyal hatırladığını veya hafızasında bir şeyleri yokladığını göstermektedir. Yine de ne olursa olsun yeniden kızların arasında olmak tüm dinginliğe ve yalnızlığa rağmen aslında ait oldukları yerin neresi olduğunu herkese gösteriyordu.
11. Bölüm Sonu


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
01 Ksm 2011 13:32
OleSea
Aşk'ın Koruyucusu
Aşk'ın Koruyucusu



Yaş: 30
Kayıt: 24 May 2011
Mesajlar: 1,239
Cinsiyet: Erkek
Nerden: ...
Teşekkür: 550

Durumu: Çevrimdışı

OleSea
Aşk'ın Koruyucusu
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 11.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
Lady..bir ara zamanım olursa bütün bölümleri okuyacağım inş..1. bölümü okuyabildim ancak..
Sailor Moon gibi bir anime olunca değişik bir şeyler bekleniyor..BakalımÇok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
01 Ksm 2011 13:39
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): LadyinDeath

chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 11.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
haruka michuru ....ihihihihihihihihih Şaşırmış Durumda Hayranlık Besliyor
gene mikemmel gene!

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
01 Ksm 2011 13:56
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 11.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
şimdi yeni bir bölüm ekleyeceğim chopin. Ben yazarken çok eğlendim bakalım sen beğenecek misin?

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
01 Ksm 2011 17:42
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 12.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
12.Bölüm-Kelt Haçı Açılımı


-Thanatos buna inanamayacaksın!
-Yine ne gibi bir sorun söz konusu sevgili kardeşim?
-Dünya’da ölüm kaçaklarını yerle bir edecek potansiyel gizli. Persephone haklı olabilir Thanatos. Belki de tüm bu çabanın gerçek bir amacı vardır.!
-Sen neden bahsediyorsun Hypnos neler oluyor?
-Onları gördüm Thanatos. Dünya’nın gerçek ışığını gördüm. Güç ile karşılaştım. Dünya gerçekten de söyledikleri gibi savunmasız bir yer değil. Çok güçlü varlıklar tarafından korunuyor.
-Bu ne anlama geliyor Hypnos? Seni bu kadar etkileyen şey de nedir?
-Onun enerjisini hissettim!
-Kimin?
-Güllerin prensinin Thanatos. Onun enerjisini tüm vücudumda hissettim.
-Bu nasıl olur? Birlik dağıldı. Herkes derin uykuya hapsoldu. Tıpkı bizim gibi.
-Ama biz uyandık sevgili kardeşim.
-Bizim uyanışımız gibi Kutsal 5’linin de uyandığını mı söylüyorsun? Bu imkânsız Hypnos!
-Peki bizim uyanışımız nasıl oluyor? Thanatos kabullenmelisin artık! Ay’ın tanrıçası bu dünyada uyandı ve aradığımız onun parıltısı.
-Kardeşim Ay Tanrıçasının, kutsal 5’linin uyanışı bizi bu kadere mahkum eden lanetin gerçekleştiği anlamına gelir. Bizim uyanışımız onların uyanışını destekledi demektir ve çok çok uzaktan bizi kendisine çeken o ışık gerçekten var demektir. Hypnos söylediklerin gerçekse Persephone haklı.
-Thanatos bunun doğru olduğuna eminim. Persephone bir belirsizliğin peşinde değil. Kutsal 5’linin son ışığını arıyor. Son uyanmışın ışığını özlüyor. Rüyalarında karşısında dikilen ama hatırlayamadığı, hatıralarının sonuncusunu arıyor. Bir hayalin peşinde gerçeği kovalıyor. Durum artık o kadar umutsuz değil.
-Hypnos sevgili kardeşim hazırlıklı olmalıyız. Durum gösteriyor ki.
-(ikisi birlikte) Uyanış yakında…

-Her yıl bu görevi bana vermek zorunda olduklarına inanamıyorum!
-Hayatım her sene önsezilerinle insanlara gelececekleri hakkında ufak ipuçları vermesen eminim bu kadar üzerine gelmezler.
-Ne yani sen şimdi popülerliğimi sadece kehanetlere mi bağlıyorsun?
-Senin kehanetlerin Rei beni her anlamıyla sana bağlıyor.
-Yuichiro üzgünüm ama seni kendime bağlamak için hiçbir büyüye başvurmadım.
-(Yuichiro Rei’yi kendisine çeker) Yanılıyorsun Rei-chan bakışların kullandığın en güçlü büyüydü ve ben tüm bu yıllar boyunca bu büyüden kaçmanın yolunu bir türlü bulamadım.
-(Rei kollarını Yuichiro’nun boynuna dolar ve onu öpmeye başlar) Ne yani benden kurtulmak için bu kadar mı isteklisin?
-(Yuichiro öpücükler karşısında nefes nefese cevap vermeye çalışır) Öyle bir büyü ki bana yaptığın cehennemin en kızgın ateşlerinin beni yakacak olduğunu bilsem yine de yörüngemi değiştirmem /ve usulca Rei’yi kanepeye doğru öperek sürükler)

Rei kendisine bir süre Yuichiro’nun öpücükleri ile şımartma fırsatı vermiştir. Kendisinin ateş üzerindeki tüm ustalığına rağmen Yuichiro’nun ateşi bu denli ustaca yönetmesi Rei’yi çıldırtmaktadır. Bir insanın hem bu denli saf hem de bu denli tutkulu oluşu Rei’yi haretler içerisinde bırakmıştır. Ancak Rei farkındadır ki ateşin en kuvvetli hali en saf halidir veateş saflaştıkça okunacak hale gelmektedir. Rei Yuichiro’da ateşin tüm sırrını okumaktadır. Önce artan coşkusunu sonra karşısında nefessiz kalışını, kulağına fısıldadığı aşk sözcüklerini ve ardından gelen deerin sükuneti… Rei için Yuichiro sahip olunacak en kutsal anların bütünüdür. Aşkın kutsallığı karşısındaki ateşin derin tutkulsu ve bağımsızlığındandır. Rei Yuichiro ile hem ateşe ölecek kadar bağlı hem de tüm evreni ateşle yakacak kadar bağımsızdır. Rei Yuichiro’nun dudaklarında hissettiği tutkuyu kafasında evirip çevirirken zamanın ne denli çabuk işlediğini farkeder.
-Ah Yuichiro yanından ayrılmak istemezdim ama biliyorsun görev beklemez.
-Seni yanımdan yollamak zor olsa da görevlerini yerine getirmen gerekli. Tapınakla ben ilgilenirim ve sen gelene kadar burada aynı tutkuyla bekleyeceğim.

Rei her yıl olduğu gibi büyük bir mağazanın yıllık kutlamalarında dileyen kişilere fal bakma görevini üstlenmiştir. Bu görevi almasının temel nedeni büyük babasına onun yokluğunda hiçbir işi yarıda bırakamayacağına dair verdiği söz ve tabi her yıl gittikçe artış gösteren hayran kitlesidir. Rei kimi insan için günlük yorumlarda bulunsa da kimi insanın enerjisinden o kadar çok etkilenmektedir ki onlarla kehanetlerini paylaşmaktan geri kalmaz. İşte bu kehanetlerin doğruluk payı Rei’yi her yıl aynı dönemde bu mağazada çalışmaya yönlendirir. Bu sırada Seiya kardeşlerinden kaçak bir halde huzur bulmak için kitapçının birinde son zamanda çıkan kitapları gözden geçirmektedir.
-Seni yeniden görmek çok güzel.
-Ah PErseph seni görmek oldukça hoş. Yapbozla olan ilgin sonrası aceleyle ortadan kayboldn. Bu kayboluşların hoşuma gitmiyor.
-Seiya-san üzgünüm sadece yapboz bana bir takım düşünceler verdi ve bunu arkadaşlarımla paylaşmak için sabredemedim.
-Gerçekten de garip birisin Perseph. Hadi gel şurada kahve içelim.
-Sıcak çikolata olursa harika olur.
-Pekala, pekala sen nasıl istersen. Biliyor musun Perseph ne zaman seni göreceğimi hissetsen karşıma çıkıyorsun.
-Yani beni görmeyi çok fazla istemiyorsun sanırım çok az karşılaştığımıza göre.
-Ah kesinlikle hayır. Bunu ne kadar çok istediğimi bilemezsin; ama seninle karşılaştığım günlerde daha farklı bir şey hissediyorum. Garip bir heyecan adını koyamadığım bir enerji. Sanki bana bir mesaj gönderiyormuşsun gibi.
-Seiya-san kim bilir belki bende senin gibi karşılaşmayı o kadar çok hissediyorumdur ki bu enerji oluşturup ikimizin arasında mesaj taşıyor hale geliyordur.
-Perseph hiç bu şekilde düşünmemiştim. İnsanların enerji yayan varlıklar olduğuna inanıyorsun öyle değil mi?
-Tabi ki her insanın kendilerine özel enerjileri vardır. Bazıları sakin, bazıları yoğun, bazıları melodik ama hepsi farklı.
-Peki sence benim enerjim nasıl?
-Sizin enerjiniz Seiya-san uzak. Gökteki yıldızları bilirsiniz. Tıpkı onlar gibi aydınlatıcı, özendirici, zarif ama uzak… Yakın olmaya çalıştıklarına sizi yakalamaya çalıştıklarına eminim; ama uzak durmak zorundalar çünkü yıldızların erişilemez özelliği buradan gelir değil mi Seiya-san?
-Sen! Yıldızlar konusu nasıl?! Yani kastettiğin ünlü olmak mı?
-Hayır Seiya-san, hayır. Ben küçük bir kızken gökyüzünün ne kadar da uzak olduğunu düşünürdüm. Benim geldiğim yerde karanlık daha makbuldür çünkü kötülüğü karanlıktan daha iyi gölgeleyen başka bir şey yoktur; ama yıldızlar tüm o karanlıkta parlayarak göz kırpan küçük oyunculardır ve onlara dikkatle bakar ne demek istediklerini anlamaya çalışırsan sana fısıldarlar: yalnız değilsin; ama ulaşamazsın çünkü Seiya-san onlar çok uzaklara göklere aittirler. Tıpkı bizim toprağa ait olduğumuz gibi.
-Haydi gel seni çok hoş bir arkadaşıma götürceğim; aslında onunla tanışmıştın. Rei-chan her yıl bu zamanlarda bir alışveriş merkezinde fal bakar. Enerjisine inandığı insanlara ise kehanetlerde bulunur. Bir keresinde bana da bulunmuştu ve oldukça haklıydı.
-Ah fal mı baktıracağız? Bu çok enteresan olacak pekala.

Seiya ve Perseph birlikte alışveriş merkezine doğru yürürler. Yolda gündelik olaylardan bahsederler. Seiya, Yaten’in içinden çıkamadığı aşk hayatını anlattı. Perseph ise arkadaşları ile bu yeni şehrin nasıl tadını çıkardıklarından bahsetti. En nihayetinde alışveriş merkezine vardıklarında Rei’nin bulunduğu odanın önünde oluşan uzun kuyrukta yer alırlar.Uzun bir bekleyişten sonra nihayetinde sıra onlara gelmiştir.
-Seiya-kun, Perseph-chan sizi birlikte görmek ne büyük sürpriz hoşgeldiniz.
-Teşekkürler Rei-san. Bugün oldukça yoğun bir gün geçirmiş olmalısın. Uzun süre sırada bekledik.
-Ah haklısınız insanlar bugün her zamankinden daha kalabalıktı. Örgütlü bir şekilde gelmişler.
-Gerçekten de geleceğini öğrenmek isteyen çok kişi var değil mi .Rei-chan?
-Ah Perseph insanlar sadece geleceği öğrenmek istemiyor onların geleceğine yön verebileceğine inanıyorlar. Peki gençler sizin için ne yapabilirim?
-Aslında Rei-chan bugün insanların sahip oldukları enerjiler hususunda Perseph ile oldukça hoş bir sohbette bulunduk. Benimde aklıma senin bu konudaki uzmanlığın geldi ve işte buradayız.
-Ah insanlar gerçekten de kendine has enerjilere sahiptir. Perseph benim için 5 adet kart seçer misin?
-Pekala işte bunlar olsun o halde.
-Tamam kartlara bir bakalım. Ölüm, kader çarkı, joker, aşıklar ve uyanış. Oldukça enteresan kartlar. Perseph söyle bana hayatın hususunda derin endişeler mi taşıyorsun?
-Aslında büyük beklentilerim var ve bunun sonucunda da büyük endişelerim. Korkularımın kaynağı isteklerimdir.
-Seçtiğin kartlar her şeyi oldukça açık ifade ediyor. Şu an ki durumda ölüm var. Bu kart bir bitişi temsil eder ama senin enerjinle birleşince ben ölümün kendisini hissediyorum. Sanki ölüm senin enerjinle can buluyor. O denli keskin ve kararlı. Geçmişinde kader çarkı var. Yaşadığı olayların üzerinde senden daha çok kaderin bir suçu olduğunu düşünüyor olabilirsin.Bu kart senin kutuplaşmalarda kendi yerini belirlemen gereltiğini söylüyor olabilir. Kader kattı Joker’in etkisinde. Perseph, Joker tarot’un kutsal gücüdür. Geçmişinde kaderin sana oynadığı tüm oyunlarda senin bir suçun yok gibi duruyor. Tüm yaşadıklarının sorumlusu senin yönünü, kaderini tayin eden senden daha güçlü kutsal bir güç veya karar. Bu da bana kaderin senin üzerindeki ne denli etkili olduğunu gösteriyor. Geleceğinde ise Aşıklar kartı var. Kendini kaptıracağın bir aşk söz konusu. Tüm varlığın boyunca aradığın bir duyguyu bulacaksın. Aşk tüm sorularının cevabı olacak. Öyle bir aşk ki bu kaderine ve tüm kutsal güçlere karşı senin isyanın olacak. Uyanış çok yakında Perseph. Hem de hiç ummadığın kadar yakınında...

Rei önünde duran kartlara dikkatle baktı. Birbirinden güçlü 5 kader kartı önünde duruyordu. Bugün baktığı tüm falların aksine bu kızın enerjisi kartlara yaşam veriyorordu.Ortadaki ölüm kartı ise korkutucu bakışlarıyla bağırıyordu.
‘’Varlığım sadece senin varlığına bağımlı.’’

12.Bölüm Sonu


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
01 Ksm 2011 19:28
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 12.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
amanın...nırırnınııın...
perseph de geldi tam olduk, bütün tanrıçlar toplandık!

beni deli etme leydi-chan yeni bölüüüüm :d
açgözlü okuyucu halleri Çok Mutlu

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
01 Ksm 2011 19:49
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): LadyinDeath

LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 11.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
OleSea yazmış:
Lady..bir ara zamanım olursa bütün bölümleri okuyacağım inş..1. bölümü okuyabildim ancak..
Sailor Moon gibi bir anime olunca değişik bir şeyler bekleniyor..BakalımÇok Mutlu


Okuman beni mutlu eder:) bende değişik bir şeyler yazmayı denedim bakalım ne olacak:)

@chopin
senin kutsal beşliye birliğe göndermelerde bulundum geçmişi ona göre güzel yaz he Çok MutluÇok Mutlu yok persephone benim hikayemde baştan beri var kızım hikayenin özü o bekleyin 15. bölümden sonra yavaş yavaş ortaya çıkacak her şey 25. bölümde bitiririm herhalde Çok Mutlu


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
01 Ksm 2011 20:22
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 12.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
13.Bölüm-Bazen Kader İki Aşığı Sırf Yeniden Ayırmak İçin Biraraya Getirir

*Yanıtlamadım mektubunu.
Yapamadım. Öyle perişandım ki.
Perişanlık değil de, utanç içindeydim.
Fark ettim ki, duygularımı açmasaydım sana,
Bırakmayacaktın kendini.
Her zaman üstündün benden, hele duygularda.
Istırabının da böyle olacağını düşünmeliydim.
Sana yazmakla, yazmanı istemekle hata ettim.
Kabahatliyim.

Hala da mektubuna yanıt değil bu yazdıklarım.
Mektup denemezdi ki ona,
bir hıçkırıktı. erkek kadının karşısında ağladığında,
babası, kardeşi, sevgilisi. Kim olursa olsun,
çocuğu gibi oluverir kadının gözünde.
Ah! Seni rahatlatmak için ne yapabilirim?
Yüreğimdeki acı kalktı bağrıma çöreklendi.
Utanç içindeyim,
asla yok olmayacağını bildiğim bir utanç.
Beni bağışlamanı dileyemem senden.
Sevdana kuşkunun gölgesi düşer, istemem.
Bir haftadır, yedi gündür, mektubunu yanımda taşıyorum,
her götürdüğüm yerde suçluyor beni,
sanki sensin taşıdığım.
Artık yazmamak gerek diye düşünmüştüm.
Şimdi diyorum ki, gaddarlıktır, aptallıktır bu.
Olan oldu ikimize de.
Açtığımız gibi iyileştirelim yaralarımızı. Mektup yazalım.
Seni böyle rahatlatırım ancak.
Beni böyle rahatlatırsın ancak.
Elimizde kalan azıcık mutluluğu yitirmeyelim.
Hayatımızı mahvettiler,
ama karışamazlar mektuplarımıza, onlara dokunamazlar.
Satırlarında kocam olduğunu okuyacağım,
karın olarak sesleneceğim sana.
Kağıt üzerinde daha da yakınlaşırız,
daha yumuşak, daha sıcak sesleniriz birbirimize.
Mutluymuş gibi yaşayan,
önce teklifsizleşen, ardından gaddarlaşan, sonunda kayıtsız kalan

inkâr etme beni, kendini, ya da bizi.
Yaz bana, gizli düşüncelerini öğreneyim.
Yanında gezdireyim mektuplarını,
onları seni öptüğüm gibi öpeyim.
Kıskanmaya gücün varsa,
tek rakibin, öptüğüm mektupları kıskan.
Özensizce, düşünmeden, çekinmeden yaz bana.
Beynini değil yüreğini dinlemek istiyorum. Kadınca...
Beni sevdiğini duymadan yaşayamam artık.
Aşkın can damarı oldu hayatımın.

İçimde taşıdığım varlığın varlığımın sonu olacağını söylüyorlar.
Senin varlığının sonum olacağına inanmak istemiyorum.
Endymion kader çizgimizin tümden değiştiği herkesin dilinde.
Değil mi ki seni bana getiren kader şimdi seni benden götürmek isteyecek
O halde senin yokluğunun başladığı yerde benim de yokluğum başlayacak
Ebediyete uzanan bir hayatta Selene’nin dünyaya duyduğu aşk devam edecek.


-Bu! Bu da neydi böyle yine mi bir mektup. Elimde bir mektup… Zaman dilimi farklı bu kez içimde mektupların heyecanı ama kırık, buruk bir heyecan. Usako hayır hayır Serenity benden uzak kaldığında her şeyin daha iyi olacağını mı düşündü? Yeniden onu kendimden uzaklaştırmam mı gerekecek. Bunu ona yapamam. Peki onu korumamın tek yolu buna bağlıysa? Usako üzgünüm!

-Thanatos, Hypnos buna inanamayacaksınız! Uyanış yakında! Zaman yaklaşıyor.
-Persephone yine neden bahsediyorsun?
-Uyanışın yakında olduğuna eminim. Dünya’nın kahini bana bunun çok yakın bir zamanda olacağını söyledi.
-Yine neler saçmalıyor bu kız?
-Ah Hypnos her gelişimde seni şaşırttığımı biliyorum ama bana inanmalısın. Bugün bir ateş okuyucu ile karşılaştım. Dünyada ateş okumak serbest biliyorsun. Oldukça başarılı bir kız. Ateş ile harika bir ritm yakalamış. Tıpkı ölüm gibi, o da kaynağını sanki ateşten alıyor. Bana kaderden yaşadıklarımın vahimliğinden benim suçumun olmayışından uyanışınsa çok yakında olduğundan bahsetti. Ve tabi aşktan bahsetti.
-Ah Persephone aşk senin uyanışın olamayacak maalesef bu gidişatın aşkın sadece senin sonun olacağını gösteriyor.
-Hypnos neden öyle diyorsun?
-Çünkü benim sevgili Persephone’m senin de çok iyi bildiğin üzere dünya’da nefes alan bir insana aşık olman yasak. Kurallarımıza aykırı!
-Ama bizimde yaptığımız bu değil mi? Burada tüm dogmaları öğretileri yıkmak için bulunmuyor muyuz? Bizden habersiz bize çizilen kaderi yıkmak temel amacımız değil mi söyle Hypnos!
-Haklısınız efendim ama biliyorsunuz ki o da yanlış. Babanız 18 yaşınızda o çok merak ettiğiniz dünyayı görebilmeniz için size sadece bahar ve yazı dünya’da geçirme hakkı verdi. Zavallı babanızın tek isteği buydu.
-Ah Thanatos. Bana babamı bir daha anlatır mısın?
-Persephone yıllar yıllar boyunca bunu anlatıyoruz. Dinlemekten sıkıldığını düşünüyordum.
-Hayır Thanatos. Onu sadece bu şekilde yaşatabiliyorum.
-Senin baban Persephone soyu çok uzun zaman öncelerine dayanan bir Tanrı’ydı. Tanrı ve tanrıçaların zamanında efendilerin efendisiydi. 3 Kardeşi ile birlikte hava deniz ve yer altı dünyasını paylaşmışlardı. Kardeşi Zeus, gökyüzüne sahip oldu. Şimşeklerin efendisi yüce divanın başkanıydı. Poseidon ise denizlerin efendisiydi. Fırtınalı bir deniz her zaman Poseidon’un adaletinin göstergesiydi. Ne zaman kötü bir olay peydah olsa deniz kabarmaya başlardı. Senin baban Hades ise yeraltının efendisiydi. Bizler Thanatos ve Hypnos zamanın ölüm Tanrısının yardımcılarıydık. Hypnos kabusların ve düşlerin efendisi ben ise ölümün gardiyanıydım. Ömrümüz boyunca hep adil yaşadık; ancak olaylar farklı boyut kazandı. Bazı kötü olaylar oldu. Bunları biz de hatırlamıyoruz çünkü biliyorsun senin gibi bizlerde bu yeni yaşamda tekrar gözlerimizi açtık. Kötülüğün her zaman bir efendiye ihtiyacı vardı. Sen Chronos’un soyundan gelenlerdensin. Senin gibi Chronos soyunun varisleri zamanın bekçiliğini ve yeniden dirilişi aldılar. Sen ise ölümün yeni efendisi olarak seçildin. Üzgünüm Persephone ama ellerinde ölümü taşıyan yalnız sendin.
-Bu geçmiş yaşamımda benim seçimim değildi sanırım değil mi Thanatos?
-Hayır Persephone bizim aksimize sen sadece seçilmişlerdendin. Babanın kaderini almanın mümkün olması imkansızdı.Babanda buna inanıyordu. Ancak onun ölümsüzlüğü elinden alındı. Sen Persephone kötülüğün içindeki pırlantaydın tıpkı baban gibi.Tıpkı efendi Hades gibi… Bir pırlantayı kötülüğün içinde ne kadar tutarsan tut değerinden hiçbir şey kaybetmez ancak kirlenmeye ve pislenmeye başlar. Babana da olan buydu çevresinin pisliği onu da kirletmeye başlamıştı. Persephone yüce divanın affı yoktur. Onlar bu kaderi hepimiz için uygun gördüler.
-Onu neden hiç hatırlamıyorum?
-Persephone sanırım bu kadar yeter öyle değil mi eminim sende en az bizim kadar yorgunsundur?
-Ah hem de nasıl ama oldukça eğlenceli bir gün geçirdim.
-Eğlenmene sevindik gerçekten. Senin mutlu olmanı her şeyden çok istiyoruz
. Onun için Hades için…
Japonya artık sıcak yaz havalarına uyanıyordu. Rei görevine kaldığı yerden devam ediyordu. Kafası karışık bir halde gelen giden müşterilere gereken talimatları ve bilgileri veriyor her gelen müşterinin teşekkürlerini kabul ediyordu. Mamoru gördüğü rüyanın etkisiyle son zamanlarda durgunlaşmaya başlamıştı.Usagi bu durgunluktan memnundu. Onun bir problemi olabileceğinden ziyade artık korkularını geride bıraktığını hatta eski normal düşüncelerine döndüğünü düşünmekteydi. Seiya her gün Perseph ile görüşüyor. Onunla bir köşede,parkta veya oyun merkezinde rastlama umuduyla her yeri geziyordu. Şanslı günlerinde olmalıydı ki her gün rastlayabiliyordu. Birlikte geçirdikleri her gün Seiya Perseph’in içtenliğine,canlılığına ve sevecenliğine hayran kalıyordu. İçinde ona karşı gittikçe büyüyen taşmak isteyen duygular vardı. Yeniden doğduğunu bir yıldızın çevreyi yeniden aydınlatmaya başladığını düşünüyordu. Haruka yarışlara katılmaya başlamış daha şimdiden 5 birincilik elde etmişti. Michiru ise harika bir keman öğretmeniydi ayrıca geçen haftalarda 3 Işık ile verdikleri konser oldukça ses getiriciydi. Herkes hayatlarına bir şekilde devam etmenin peşindeydiler. Rei görevinin son gününü gerçekleştireceği sırada 2 davetsiz misafiri ağırlayacağının ve sonuçların onu ne kadar şaşırtacağının farkında bile değildi.
-Rei-chaaaaaaannnnn!
-Ah inanmıyorum. Usagi-chaan, Mamoru-san sizde nereden çıktınız böyle?
-Rei-chan son gününde seni yalnız bırakacağımı düşünmedin değil mi? Bize de bir fal bakmanı istiyoruz.
-Mamoru-san bunu sende mi istiyorsun? Sen hep rasyonel davranmışsındır. Beni şaşırttın.
-Söz konusu sen olduğunda iç güdülerine güvenmemiz gerek değil mi Rei?
-Haklısın seçin kartları bakalım.

Rei Usagi ve Mamoru’nun seçtiği kartlara usulca baktı. Kartlar ortak seçimleri olmasına rağmen daha çok Mamoru’ya yöneliyordu. Rei bu duruma oldukça şaşırdı. Usagi’nin açtığı fala inancının daha fazla olduğunu sanmıştı ancak içinde bulunduğu durum Mamoru’nun sorununun daha büyük bir güç olduğunu gösteriyordu. Gördükleri karşısında iyice düşündükten sonra yorumlamaya başladı.
-Ah siz genç aşıklar için oldukça güzel bir fal görüyorum. Mamoru-san geçmişinde bir kız var?
-Ah kesinlikle benim değil mi Mamochan fallarda bile seni yalnız bırakmıyorum.
-Usagiiii-chaaan lafımı bitirmeme izin ver! Hayır bu sen değilsin. Senden olgun ve güzel biri. Bu kişiyle kısa süre birlikteliğin olmuş fakat hala aranızı iyi görüyorum. Ah bu konunun buraya yansıması ne saçma ama bu kart özellikle bana bağırıyor sanki bu kişiden yardım almalısın Mamoru.
-Anlamadım Mamoru’nun benden başka sevgisi mi oldu? Oldu mu Mamoru?
-Ben. A şey. Ben bilmiyorum Usagi istersen dinlemeye devam edelim.
-Mamoru-san kartlar sana düşündüğünün en doğru karar olduğunu söylüyor ancak sen daha bu karara varmamışsın. Yapman gereken bir karar var ve bu kararı aldığında kişilerin hayatları değişecek. Aklındaki sorulara bulduğun cevaplar karşısında kader çizginde değişme görüyorum. Kartlar sorunun çok büyük olduğunu söylüyor. Bir an önce karar vermelisin.
-Rei-chaaan ben hiçbir şey anlamıyorum. Nasıl bir fal bu böyle? Söylesene evleneceğimizi göremiyor musun hı bak orada belki gözüküyordur?
-A evet evlilik gözüküyor haklısın ama ne zaman bilemiyorum.
-Hayal kırıklığına uğradım. Yine de sağol Rei-chan. Ne zaman eve gidiyorsun? İstersen sana evine kadar eşlik edelim?
-Aslında teşekkürler çocuklar. Yalnız kalıp düşünmem gereken bazı konular var. Kafam oldukça karışık.
-Bir sorun mu var?
-Hayır. Sadece kendim halledebilirim inanın.

Rei Mamoru’ya yansıtmasa da Mamoru’nun alacağı bir kararın Usagi’nin kaderini baştan başa değiştireceğini görmüştü. Mamoru Usagi’ye farklı bir gözle bakmaya başlıyordu. Usagi’nin saflığı bu sefer işine yaramıştı. İçinden geçenleri söylerken o kişinin kendisi olduğu aklına gelmemişti ancak cümleler bittiğinde kartların kendisini gösterdiğini anlayabiliyordu. Mamoru’da kendisine doğru bir yöneliş güçlü bir istek görmüştü. Olaylar gittikçe yön değiştireceğe benziyordu. Usagi ve Mamoru ise yolda başbaşa yürümekteydiler. Mamoru her zaman ki sessiz haline bürünmüştü. Usagi ise onun durgunluğunun biraz da olsa farkındaydı ama herhangi bir yorumda bulunmaktan kaçınıyordu sadece onu neşelendirmek için uğraşıyordu.
-Mamo-chaaaan söylesene bana geçmişinde benden başka bir kız oldu mu?
-Hayır Usako! Senden daha fazla değer verdiğim biri olmadı.
-Peki Rei’nin bahsettiği kız kimdi?
-Bir fikrim yok. Aslına bakarsan bende bilmiyorum.
-Peki Mamoru söylesene aklını kurcalayan konular neler?
-Usako benim hayatında olmam ya sana zarar veriyorsa?
-Her seferinde bu konu hakkında tartışmak zorunda mıyız? Senin varlığın bana zarar vermiyor. Yaşama gücü, hayata tutunma aşkı, hayallerime umut veriyor. Varlığın beni mutlu ediyor Mamo-chan.Sensiz bir hayatı düşünemiyorum. Dünya’nın dönmemesi gibi acı verici. Senin gittiğini beni bıraktığını gördüğümde, Galaxia bana gümüş kristali gösterdiğinde kalbimin durduğunu hissettim. O an hiçbir şey yoktu. Her şey durmuştu. Hayat kurtarılmaya değmiyordu. İnsanlar öyle değerli gözükmüyordu. Sensiz bu hayatta nefes almanın hiçbir manası yoktu. Bir tek sen ve senin yokluğun gerçekti. O an kalbimi kaybetmiştim. Beni ayakta tutan yine de senin bana döneceğnin umuduydu. Senin bana döneceğini içten içe bilmek buna inanmak istiyordum. Bunca zaman sonra yeniden bunu düşünmek istemiyorum.Senin yokluğunun başladığı yerde benimde yokluğum başlar.
-Usako!

Mamoru Usagi’yi kendisine çekti. Her zamanki gibi öpüşüyorlardı; ama bu sefer bir takım şeyler farklıydı. Mamoru’nun ritmi farklıydı. Önce duygusal bir akım oluşmuştu aralarında sonra ise Usagi’nin hayal edemeyeceği kadar büyük bir tutku vardı. Sonrasında derin nefes alışında ona duyduğu heyecanı görebiliyordu. Mamoru Usagi’yi hiç bu şekilde öpmemişti. Usagi ise aşkın kaç hali olabileceğini ilk defa görebilmişti. Mamoru Usagi’nin dudaklarında Rei’nin bahsettiği o nihai kararı vermişti. Nihayetinde Usagi’yi evine bırakıp yalnız kaldığında Mamoru kararının ağırlığından çok rahatlığını düşünüyordu. Şimdi ihtiyacı olan Rei ile konuşmaktı. Tercihlerinin hiçbir zaman Usagi’ye zarar vermesine izin vermeyecekti. Usagi için vazgeçiş gerekiyorsa vazgeçecekti. Düşünceleri içini kemiriyordu. Kararının verdiği acı ve oluşabilecek pişmanlık bir noktada çekişiyordu. Rei haklıydı kararı herkesi etkileyecekti. Etkilemek uzun zamandır yapmadığı bir şeydi. Artık geçmişin prensi olarak Dünya adına bir karar vermeliydi. Yaklaşan tehlike en güçlü sinyalleri gönderiyordu. Mamoru’da yapması gerekeni yaptı içi ne kadar acısa da düşünse de kararını verdi. Rei ise son günün yorgunluğu ile evinin yolunu tutmuştu. Kendisini takip eden kişinin farkına henüz varmamıştı.
-Demek Persephone’nin bahsettiği şu ünlü kahin sensin. Ateşle oynayabilecek kadar güçlüysen güzel kız eminim enerjisi yüksek birisindir.
Rei yürümeye devam eder. Aniden içine bir korku düşer arkasından gelmekte olan birisinin olduğuna emindir. Koşmaya başlar ancak çok geçtir. Gri gözlü uzun siyah saçlı simsiyah mini elbisesi ile bir kız onu etkisi altına almıştır.
-Ateşle oynayan bir kız için oldukça hızlı bir koşucusun. Merak etme canını yakmayacağım. Enerjini buradan bile hissedebiliyorum. Kim bilir istediğim enerjinken sahip olduğum sonsuzluk olur. Ateşin kızı sun kalbini!
Rei kalbinde derin bir acı hisseder. Yapabileceği son şey Usagi’ye görüntülü saatinden ulaşmaya çalışmak olur. Usagi cevap verdiğinde ise sadece Rei’nin çığlıklarını duyar. Usagi Rei’nin Hikawa tapınağının uzun merdivenlerinin başında olduğunu anlar. Arkadaşının canına yetişmek için tüm gücüyle koşmaya başlar. Ancak oraya daha yakın birisi vardır. Rei’nin çığlıklarını duyan Mamoru aceleyle Smokinli Şövalye’ye dönüşür.
-Orada dur bakalım. Kalbi temiz olan bu kıza eziyet etmene izin vermeyeceğim.
-Sen de kimsin a sen dün gördüğüm kızın yanındaki garip kostümlü adamsın. İşimde bitti zaten. Ne yazık enerjisi çok yüksek olmasına karşılık sonsuzluğu içinde taşımıyor. Ama bu kutsal enerjiye saygım var onun enerjisini ölüm kaçaklarına bırakmak yerine bir çırpıda ben alacağım.
-Bunu yapmana izin vermeyeceğim orada dur.!

Hypnos bu adamın bu kıza gösterdiği özen karşısında etkilenmişti. İçinde adını koyamadığı bir duygu hissetmişti. Canlı kırmızı sonsuzluğuyla karşısında duran kız bu adamın sevgisine layık değildi. Kalbinin sonunu bir çırpıda eline aldı ve enerjisini içine çekti. Ölüm kaçaklarına bu işi yaptırmak daha kolaydı. Persephone onlara kötülüğü yasaklamıştı. İnsanın kalbi derdi kötülük yaptıkça bundan haz duyar. Biz bile bile kötülük yapmayacağız biz farklı olacağız. Buna inanarak savaştılar ama şimdi bu kötülük bu ufak kötülük kendisini yeniden yaşadığına inandırıyordu. Onu yaşatan bu dünya ya da nefes alma güdüsü değildi. Onun varlığı adaletli kötülüktü. Hypnos düşüncelerine dalmışken Smokinli Şövalye üzerindeki etkisini kaybetmişti. Bu sırada Smokinli Şövalye bir adet gülü Hypnos’a doğru atmıştı. Hypnos vücuduna değen gül ile şaşkına dönmüştü. Beklemiyordu. Bu koku, bu his, bu aşk… Hypnosun canlılığı sekteye uğramıştı. Neye uğradığını şaşıran Hypnos Rei’nin enerjisi içerisinde ortadan kaybolmuştu. Smokinli Şövalye Rei’nin soluk bedeni karşısında büyük bir şoka uğramıştı. Soluğu hemen onun başında aldı. Rei’nin başını usulca dizlerinin üzerine aldı ve sakince seslendi.
-Rei, Rei iyi misin? Uyanmalısın Rei! Bizi böyle bırakamazsın. Senin iyi olman için her şeyi yapacağım!
Bu sırada Usagi, Yuichiroya’da haber vermiş ikisi birlikte tapınağın merdivenlerine varmışlardı. Yuichiro ve Usagi merdivende birlikte olan iki kişiye bakıyordu. Oğlan diz çökmüş kız ise başını onun dizlerinin üzerine koymuştu. Elleri ise birbirine kenetlenmişti. Yuichiro ve Usagi karşılarındaki bu sahneyi seyrediyordu.
‘’ . Senden olgun ve güzel biri. Bu kişiyle kısa süre birlikteliğin olmuş fakat hala aranızı iyi görüyorum. Ah bu konunun buraya yansıması ne saçma ama bu kart özellikle bana bağırıyor sanki bu kişiden yardım almalısın Mamoru.’’

13.Bölümün Sonu


*işaretli bölüm Abelard ve Heloise mektuplarından alıntıdır.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
04 Ksm 2011 21:02
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 6, 7, 8, Sonraki
2. sayfa (Toplam 8 sayfa) [ 110 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız