Persephone'nin Rüyası FİNAL
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 6, 7, 8, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic -> Sailor Moon Fan Fictions
 
Yazar
Mesaj
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 13.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
o olgunu var ya ben...
cık cık cık...
leydilerin leydisi süper olmuş... Hayranlık Besliyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
04 Ksm 2011 21:26
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 13.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
bu hikayeyi ilk yazdığımda 3.sayfalara geleceğimi sanmazdım gerçi takip edenim fazla değil ama chopin sadece senin için bile yazarım Çok Mutlu hatta sadece senin için yazıp spoiler'lı sahneler mi eklesem fanfictionnet'ten alıntılayıp türkçeye çevirsem falan:DÇok Mutlu

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
04 Ksm 2011 22:32
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 13.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
sonra da internet aleminden ömür boyu banlanalım değil mi leydciğim Çok Mutlu
sen böyle olgun molgun takıl bakalım benim adım da elifse...endymion'u hödüklüğüne geri döndürürürürürürürm Kötülük Düşünmekte!

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
05 Ksm 2011 11:03
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 13.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
14.Bölüm-Bazı Aşklar Büyük Harfle Başlar.

-Hazırlıklı ol genç savaşçı?
-Anlamadım neredeyim ben?
-Rüyalarındasın.
-Burası çok güzel. Daha önce böyle bir yer görmemiştim.
-Geçmişe uyanışın zamanı geldi.
-Anlamıyorum sen de kimsin? Geçmişe uyanmak mı? Önceki yaşantımız mı? Bu nasıl olur?
-Sadece hisset.
-Ah içimi ısıtan bu sıcaklığı biliyorum. Kilometrelerce derin bir sevgi bu. Sadece onun ışığı bu denli sıcak ve içten olabilir. Neredeyiz? Bu güzel bahçe de neyin nesi böyle. Güllerin kokusu ne kadar hoş. Bu loş ışık ve bakılan her yerde aynı hissedilen mutluluk. Burası tıpkı onun enerjisi gibi. Burası o hayır burası ay öyle değil mi?
-Zamanı geldi savaşçı haber vermenin zamanı geldi. Uyanış yaklaşıyor.
-Uyanışta neyin nesi? Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum. Burası önceki hayatımızın merkezi öyle değil mi? Hissediyorum Ay’ın bir zamanlar tüm gezegenlerin ve tanrıların gözdesi olduğu zamanlar. Tanrıça Selene’nin kendi varisini belirlediği parlak günler. Onun tatlı ışığı herkes tarafından kıskanılıyordu. Tanrıçaların tanrıçası Hera dahi onun ışığına hayrandı. Peki nasıl oldu? Neler oldu?
-Büyük birliğin güçleri savaşçı geçmişteki hayatına odaklan. Bilmen gereken tüm cevaplar orada. Sen uyanışın bildirisi sen dirilişin habercisisin. Yeni dirilişe uyan. Geçmişin efendileri, geleceğe hükmetmek için geri geliyor.
-Geçmiş… Tanrıların yönetiminde geçen yüzyıllar. Tanrıların tanrısı Zeus, denizlerin efendisi Poseidon ve ölümün efendisi Hades. Chronos’un soyundan gelen asların asları. Onların soyundan gelen devamları… Zaman bekçisi, dirilişin habercisi ve son halka ölüm bekçisi. Sonuncu sadece seçilmişti. O kesinlikle bir savaşçı değildi. Kader onun ellerine ölümü bıraktı. Hades ölümsüzdü. Hadesin ölümsüzlüğü onu sadece seçilmiş kılıyordu. Onun görevi yoktu. Seçilmişlerin en kadersizi Chronos’un soyunun sonuncusu ellerinde ölümü taşıyordu. Ölümün efendisi olması için Hades’in ölmesi gerekiyordu. Her şey bu noktada mı başlıyor? Neler oluyor? Bunları da nereden biliyorum. Geçmiş kararmaya başlıyor. Tanrılar adaletini daim kılmak için Hades’i kullanıyor. İyiliği parlatmak amacıyla Hades’in sonsuzluğu üzerine satranç oynuyor. Zeus kardeşi Hades’i kurban seçiyor. Hades yanılgılarda. Olamaz Hades’in yanılgısı kaderin çizgileriyle oynuyor ve ve hayır prenses olmaz! Prensese dokunma! Onun yanına yaklaşmana izin vermeyeceğim! Ben dirilişin savaşçısı senin önüne geçeceğim!
-Hatırla savaşçı hatırla. Geçmişini asla unutma. Uyanışa yetişmelisin. Uyanışı harekete geçmeden engellemelisin.
-Prenses! Hayır, buna izin veremem. Prenses yine tehlike de. İyiliğin ve kötülüğün savaşı büyük birliğin ellerinde. Birlik yeniden mi canlanıyor? Dünya’da neler oluyor!
-İnanamıyorum Luna düşmanın son hedefi Rei’ydi.
-Artık bunu kendimize saklayamayız. Savaşçıları göreve çağırmak zorundayız Usagi.
-Evet haklısın. Rei’ye bir şey olmadığı için çok şanslıyım. Mamo-chan harika bir erkek. Onun yakınlarda olması Rei için büyük bir güç oldu. Yetişemeseydi… Rei’ye bir şey olsaydı kendimi hayatım boyunca affetmezdim.
-Rei şimdilerde nasıl?
-Bildiğim kadarıyla bir iki gün sürekli uyudu. Sanki tüm enerjisi gitmiş gibi olduğunu söyleyip durdu Yuichiro.
-Ah demek ki düşman insanların enerjisinin peşinde. Naru’nun peşine düştüklerinde amaçlarını anlamalıydık. O kız sürekli düşmanları kendisine çekiyor. Yani Amerika’dan geldiği gün yine saldırıya uğradı.
-Bu şekilde konuşmamalısın Luna. Biliyorsun belki de düşmanı kendisine çeken güzel bir enerjisi vardır.
-Ona hiç şüphem yok ama kızlara bu konuları anlattığımızda bize verecekleri tepkiden oldukça korkuyorum.
-Haklısın sanırım Luna biliyor musun o günden sonra Mamoru benimle doğru dürüst hiç konuşmadı. Yuichiro uyanana kadar sürekli Rei’nin yanında olduğunu söylüyor. Ziyaretlerimin çoğunda Mamoru’yu Rei’nin yanında buldum. Yuichiro oldukça düşünceli. Mamoru’nun işlerini bir kenara bırakıp uyandığında sürekli Rei ile konuşmaya çalıştığını söylüyor.
-Bu durum oldukça enteresan Usagi. Tabi bir de tarot meselesi var. Sanırım Mamoru Rei’nin falından oldukça etkilenmiş.
-Aaahhh Luna Mamoru büyük bir pişmanlık hissediyor galiba. Rei’nin başına gelenler hakkında sanki kendisini suçlar gibi.
-Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?
-Ah başka ne olabilir ki?

Parkın girişindeki çalılıklardan hışırtılı sesler çıkmaya başlar. Aniden çalıların içerisinden bir adam ortaya çıkar ve ileriyi gösterir.
-Usagi-san çok iyi niyetlisin.
-Yuichiro-san sen burada ne yapıyorsun?
-Sadece izle.
-O da ne öyle Mamoru?

Rei ve Mamoru parkın bir köşesinde yanyana oturmuş bir konu hakkında konuşuyorlardı. Usagi’nin görebildiği kadarıyla aralarında hararetli bir konu söz konusuydu. Mamoru, Rei’nin yanında gülümsüyor ve heyecanlı heyecanlı bir konu hakkında konuşuyordu. Bakışları oldukça içten ve mutluluk doluydu. Sanki kendisine bakıyor gibiydi ama tek sorun karşısındaki en yakın arkadaşı Rei’ydi. Son zamanlarda Mamoru’nun kendisine olan ilgisi gittikçe azalmıştı. Usagi bunu sadece normalleşme olarak yorumlamıştı ama bugün gördüğü sahne aslında Mamoru’nun mutlu olduğu o anları gösterir gibiydi. Mamoru Rei’nin yanında rahatlamış gözüküyordu. Yuichiro’ya göz ucuyla baktı. Yuichiro ise gördüğü sahne karşısında oldukça şaşırmış durumdaydı. Sürekli olamaz, olamaz hayır gibi kelimeleri ard arda sıralıyordu. Luna ise ne yorum yapacağını bilmiyordu. Bir şey söylemeden önce Usagi’nin kuracağı cümleleri dinleme kararı aldı. Luna konunun oldukça hassas olduğunu biliyordu. Gördükleri karşısında sadece şaşkınlık duyuyordu.
-Yuichiro-san sana inanamıyorum. Rei oldukça iyi görünüyor. Bir gün ziyarete gelmiyorum ve bana gelişmeleri bildirmiyorsun bile.
-Usagi-san sadece bunu mu görüyorsun?
-Yuichiro-san baksana ne kadar güzel sohbet ediyorlar. Mamoru’yu bu denli mutlu görmeyi özledim doğrusu. Neden uzaktan izliyorsun. Hadi yanlarına gidelim.
-Usagi-saaan sen gerçekten çok tuhafsın!
-Haaaaadiiii Yuichiro. Rei senin buradan onu izlediğini öğrenirse deliye dönecektir eminim.
-Aslında haklısın sanırım.
-Selaam minnaaa! Rei-chaan senin ayaklandığını görmek harika.
-Usagi-chaan teşekkür ederim. Siz neredeydiniz göremedik?
-Aslında parka doğru yürüyüş yapmayı planlıyorduk. Yolda Yuichiro’ya rastlayınca sizi farkettik. Mamoru-san senin çalışmadığını görmek çok mutlu edici. Görüşemiyoruz. Keşke bana da haber verseydiniz.
-Ah Usako! İşlerin yoğunluğunu biliyorsun. Özür dilerim seni arayamadım. Lütfen kusuruma bakma.
-Mamoru-san son zamanlarda oldukça yoğunsunuz. Rei’nin durumu da sizi çok üzdü sanırım her boş anınızda onun yanındasınız. Usagi sizin gibi bir sevgiliye ve Rei-chan gibi bir dosta sahip olduğu için çok şanslı.
-Teşekkürler Luna. Sanırım ben gitsem iyi olacak. Sonra konuşuruz Usako. Rei-chan kendine dikkat et. Luna, Yuichiro iyi günler.
-Ah hoşça kal… Bir öpücük dahi vermeden gittiğine inanamıyorum.
-Üzülme Usagi biliyorsun son zamanlarda oldukça yoğun ve bana karşı suçluluk hissediyor olmalı.
-Sağol Rei-chan. Özür dilerim seni koruyamadım.
-Hayır sorun değil. Daha dikkatli olmam gerekiyordu.
-Bu konuyu kendimizin halledeceğini düşünerek seni büyük tehlikeye attım. Sana bir şey olsaydı…
-Usagii-chaaann! Ağlamamalısın! Bu senin suçun değil! Bu kararı birlikte aldık biliyorsun. Hem ben olmadan da çok iyi olacağına eminim. Sen tüm sulugözlülüğüne rağmen oldukça güçlü bir kızsın bunu unutma. Kimseye ihtiyacın yok.
-Rei-chaaaannn!
-Tamam sulu göz ağla! Ağla ve rahatla.
-Düşman saldırı tarzını değiştirdi ve biliyorsun kimsenin savunmasız olmasını istemiyorum. Bu konuyu artık herkesin bilmesi gerekiyor.
-Haklısın Usagi-chan üzülme bu konuda birlik olmamızın zamanı geldi. Hem eminim kızlar bunca zaman böyle bir konuyu onlardan sakladığımız için bize oldukça kızacaklardır.
-Ahhh biliyorum bunun üstesinden nasıl geleceğimizi ise işte onu bilmiyorum.
-Bir şekilde atlatacağız. Emin ol.

Rei yaşadığı saldırı sonrasında tüm gücünü kaybetmiş bir halde günlerce uyudu. Karanlık uykulardı gördükler. Peşini bırakmayan düşünceler vardı ve öfkesine yenik düşen alevler. Ölüm çevresinde dans ediyordu. Ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide gidip geliyordu. Tüm bu acı ve korkunun arasında Rei’nin görmek istediği tek şey geleceğin ne olduğuydu. Bu sefer ki farklıydı. Karşılarındaki kendilerinden çok daha güçlü bir kuvvetti. Kabusları korkuları olmaya başlamıştı. Usagi’nin bu kararı onunda içini rahatlattı. Kızlara olan biteni anlatmak yeniden birlikte olmalarını sağlayacaktı. Eğer görevlerini Rei tamamlayamazsa o zaman görev kızlara kalacaktı. Bu durumda dünya her şekilde savunulmuş olacaktı. Seiya ise evlerinde ufak bir gezinti işin hazırlanmaktaydı. Kardeşleri onun bu ufak gezintilerinden artık rahatsızlık duymaya başlamış bir halde onu izlediler. Konuşmaları gerekti hem de acilen.
-Seiya neler olduğunu söyler misin?
-Taiki-san ne olabilir ki?
-Her gün o minik gezintilerine çıkıyorsun. Okulla bir alakan kalmadı. Arkadaş grubumuza nadiren katılıyorsun. Katıldığında ise bir yerlere dalıp gidiyorsun. Hayranlarımız bizi daha çok görmek istiyorum ama biz bile seni göremezken bu dileklerini gerçekleştirmek bizim içinde imkansız bir hal alıyor. Neler olduğunu konuşmamızın vakti geldi.
-Bir şey olduğu yok aşık oldum.
-Aşık mı oldun? Kime? Yaşadığı yeri dahi bilmediğin o kıza mı?
-En azından bir adı var Yaten kullanabilirsin öyle değil mi?
-Ah evet bir tek adını biliyorsun Perseph. Gerçek adı olup olmadığına dair hiçbir bilgin yok.
-Yanılıyorsunuz. Onun hakkında çok şey biliyorum. Heyecanlı sevecen sıcak kanlı olduğunu biliyorum. Güldüğünde nasıl mutlu olduğumu biliyorum. Onun yanında benim mutlu olduğumu biliyorum.
-Yaşadığı yeri, ne ile uğraştığını nereden geldiğini bilmiyorsun ama!
-Taiki-san bu kimin umurunda ben yaşadığı yerle ilgilenmiyorum ben onunla ilgileniyorum.
-Seiya kendine çeki düzen vermelisin. Kızla karşılaşmak için sokaklarda geziniyorsun. Buluşmuyorsunuz karşılaşıyorsunuz. Ona rastlamadığın günler avare avare dolaştıktan sonra eve geliyorsun.
-Yeter! Bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum! Yaten-kun, Taiki-san bu dünyaya geliş amacımız Ami ve Minakoya duyduğunuz aşktı. Prenses bize bu gezegende yaşama hakkı bahşetti çünkü burada aşık olduğunuz insanlar vardı. Onlara her bakışınızda kendi ülkenizi terketmenin bile size ne denli doğru geldiğini görüyorum. Bırakın da ben de bu mutluluğu tadayım. Bunu bana çok görmemelisiniz.
-Seiya!
-Üzgünüm Yaten. Sanırım o haklı. Bu dünyaya gelişi sadece bizler içindi. Usagi’den sonra heyecanlanacak bir şey buldu ona engel olamayız.
-Bu kızı tanımamak bize zarar verecek gibi gözüküyor.
-Zamana bırakmalıyız kardeşim yapmamız gereken tek şey bu.

Seiya içinde biriken öfke ile sokaklarda yürüyordu. Kardeşlerini bir türlü anlamıyordu. Sorun hep kendisiydi. Ami’nin yanında Taiki’nin nutku tutuluyordu. Onun zekasına yetişmek için her gece bıkmadan usanmadan matematik ve mantık çalışıyordu. Ami yanındayken ise ortamda başka birisinin olduğunu farketmiyordu bile. Peki ya Yaten’e ne demeliydi? Duygularını her açacağı zamanda Minako’nun onunla görüşmemek için bahane uydurduğu o günlerde bıkmadan usanmadan onu dinlemişti. Hiç şikayette bulunmamıştı. Yazdığı her şarkı Minako’nun nasıl güldüğü veya nasıl içten baktığı ile ilgiliydi. Kendisi ile bu konu hakkında kardeşleri ile bir kez olsun dertleşmemişti; onun nasıl hissettiğini sormamışlardı. Bugünse yine hislerini sormak yerine onun hatalarını gündeme getirmişlerdi. Seiya kardeşlerinin yaptığı bu haksızlığa dayanamıyordu. İçinde derin bir öfke beslemişti. Tam bu esnada arkasında onu hissetti.
-Geldiğine sevindim.
-Bu rastlantılar çok sıklaştı öyle değil mi Seiya?
-Haklısın. Sana rastlamak günümün en güzel anı.
-Teşekkürler benim için de öyle.
-Söylesene bugün ne yapmak istersin.
-Hiç. Sadece parkta gezip bu güzel havanın tadını çıkartmak istiyorum.
-Pekala bugün sohbet edelim ne dersin?
-Olur sanırım.

Seiya ve Perseph parkta kendilerine uygun bir köşede oturdular. Perseph heyecanla oyun oynayan çocukları izliyordu. Onların heyecanına oturduğu yerden ortak oluyordu. Zaman zaman tezahürat dahi yapıyordu. Seiya yanındaki bu heyecanlı kıza uzunca baktı. Kafasında hissettiklerini ve düşüncelerini tarttı artık zamanı gelmişti.
-Perseph.
-Evet Seiya.
-Bu gerçek adın öyle değil mi?
-Ah öyle evet.
-Peki soyadın var mı?
-Sanıyorum. Shoumetsu Perseph.
-Oh gittikçe ilginçleşiyor.
-Öyle mi dersin?
-Peki nerede yaşıyorsun.
-Ormanın derinliklerinde arkadaşlarımla yaşıyoruz. Onlar ilgi çekmeyi pek sevmiyorlar. Bu yüzden yaşadığımız yerin ıssız olmasına özen gösteriyoruz.
-Peki arkadaşlarının adı ne?
-Hypnos veThan. Kendileri en yakın arkadaşlarım. Çocukluğumdan beri onları tanırım.
-Ah arkadaşlarınla bir gün tanışmayı çok isterim.
-Onlarla tanışmanı bende çok isterim.
-Peki okuyor musun?
-Aslında henüz bir yere kaydolmadım. Bu ülkede ne kadar kalacağımı bilmiyorum.
-Gidecek misin?!
-Ah bilmiyorum. Gitmemeyi umuyorum sadece bu kısmı özel tutabilir miyim?
-Pekala. Neler yapmak seni mutlu eder?
-Ben çello çalabiliyorum. Ayrıca yapbozları da çok seviyorum. Çiçekleri kuşları güneşi gündüzü çok seviyorum.
-Nasıl bu kadar hayat dolusun?
-Sana bir hikaye anlatayım Seiya-kun. Zamanın belirliliğinin tartışıldığı çok uzak bir ülke varmış. Yaşamın solup gittiği he anından acı akan bir ülke… Bu ülkenin kralı herkesin kalbinde büyük korkular salan bir hükümdarmış. Bu toprakların o halde olmasının sebebi kralın korkunçluğu değil aksine o toprakların kötücüllüğü kralı oraya mahkum bırakmış. Kralın ise övünç duyacağı tek bir gücü varmış: adalet. Hükümdarlığı boyunca adalete dayanmış ve adil davranmış. Lakin diğer ülkelerin hükümdarları bu korkunç ülkeye uzaktan bakarak halkına her daim ne denli şanslı olduklarını hatırlatırmış. İyiliğin bileyiciliği diğer hükümdarların sağlamlığı olmuş bu korkunç ülke. Güzelliği ve iyiliği ile nam salan aşk dolu topraklar egemenliğini hep bu ülke üzerinden yaparlarmış. Zamanla bu ülkenin kralı adaleti sorgular olmuş. Adalet benim adaletimi istemiyorsa nasıl adil olabilirim diye düşünmüş durmuş. Nihayetinde kötülüğün iyilikten başka kaynağı olmadığını bulmuş. Düştüğü çamurun içinde bir pırlanta kararmış ve solmuş. Nihayetinde iyi insanlardan da iyi olan bu adam mahkum olduğu bu kötülüğün bir parçası olmuş. Benim geldiğim ülke de bu ülkelerden biri ama hangisi olduğunu senin bulman gerek.
-Senin geldiğin ülke Perseph; güneşin hiç batmadığı bir yer olmalı. Belki de güneşin kıskançlıkla parladığı bir gezegen. Senin ışıltın perseph herkesi kendine hayran bırakacak cinste. Bakışların ise insanı büyülüyor. Sana baktığımda kendimi, özgürlüğümü görüyorum. Mahkum olduğum kaderin çıkış anahtarı önümde duruyor gibi hissediyor. Sana bakınca Perseph çevremdeki tüm aşıkların birbirlerine bakışlarındaki o aptallığın aslında ne kadar kutsal olduğunu görüyorum. Ben sende aşkı görmek istiyorum. Seni yanımda görmek istiyorum. Bu tesadüfler beni yoruyor. Artık her şeyin bilinçli olmasını istiyorum.
-Seiya-san…
-Seni seviyorum…
Öpüştüler.
‘’Geleceğinde ise Aşıklar kartı var. Kendini kaptıracağın bir aşk söz konusu… Tüm varlığın boyunca aradığın bir duyguyu bulacaksın. Aşk tüm sorularının cevabı olacak. Öyle bir aşk ki bu kaderine ve tüm kutsal güçlere karşı senin isyanın olacak. Uyanış çok yakında Perseph. Hem de hiç ummadığın kadar yakınında…’’

14.Bölümün Sonu


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
06 Ksm 2011 19:45
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 14.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
bu mamoru ile rei'yi var ya parçalarım be üleeeeeeeeyn

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
06 Ksm 2011 19:55
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 14.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
15.Bölüm-Büyük Karmaşa! İmkansızın İmkanı!


-Efendim neden böyle kurak bir yerde yaşamımızı idame ettirmek zorundayız?
-Elimden gelen buydu. Çevrene bir bak Hypnos ne görüyorsun?
-Acı! Ölüm! Göz yaşı! Çevremde yalvaran insanları görüyorum. Hilekar ve düzenbazlar. Yaptıklarından, yaptıklarının sonucundan korkuyorlar. Hangi yöne gideceklerini bilmiyorlar; çünkü gittikleri her yön aynı yere çıkıyor. Korkuyorlar efendim çok korkuyorlar. Halbuki tüm bunların sebebi kendi seçimleri. Onlar burada cezalandırılmayı seçtiler. Onlar yüce divanın kurullarına bilerek ve isteyerek karşı geldiler. Değersiz yaşamlarını kendileri için değerli gördükleri mücevherler, yalanlar ve ihanetler süsledir. Bu yüzden buradalar! Bu yüzden acı çekiyorlar; çünkü hakkettiler. Şimdi sevgili efendim hepsini anlayabiliyorum ama sizin bu kahrolası yerde ne işiniz var anlayamıyorum.
-Seçimler Hypnos aslında her şey seçimlerle ilgili. Bana seçme hakkı bırakmadılar. Kardeşim Zeus gökyüzüne sahip oldu. Tüm evreni kaplayan o güzel mavi gökyüzüne… Şimşekler onun öfkesinin göstergesiydi. Yağmur ise bereketti. Onun inançları onu tanrıların tanrıları olma yolunda gün be gün ilerletti. Poseidon ise denizlerin sahibi oldu. Fırtınalı bir günde gelen dalgalar şiddetin ne denli yakınında olduğunu gösteriyordu. Ben ise yer altının efendisi oldum. Böylesi daha kolay olmuştu. Çevrene bak Hypnos benim kötü olmak için çabalamam gerekmiyor. Tüm bu insanlar aslında adaletin ne denli gerekli olduğunu gösteriyorlar. Acı çekiyorlar can çekişiyorlar çünkü bana değil birliğin emirlerine seçilmişlerin seçilmişlerine karşı çıktılar. Onlar kaderin kurbanlarıydılar.
-Tıpkı bizim gibi…
-Hypnos sen ve Thanatos bu ölüm yolunda benim kölelerim değil kadim dostlarımsınız. Birlik her törenine beni de davet ediyor. Kardeşim Zeus aralarında bulunmam için her seferinde bana diller döküyor. Bunu neden istiyor biliyor musun Hypnos? Kötülüğün körüklenmesi için uğraşılmasına gerek yoktur. Sevgili kardeşim Zeus varlığını benimle kutsamak istiyor. İyiliği kötülüğün efendisi Hades’ten daha yüce gösterebilecek bir güç yoktur. Ölüm ile tüm ölümsüzlere gizliden çağrıda bulunmak istiyor. Ben Yüce Zeus’um ve bana karşı geldiğinizde yanınız bu adamın yanı olacaktır.
-Efendim siz kötülüğün içindeki pırlantasınız. Ne denli değerli olduğunuzu biliyorsunuz. Afedersiniz haddimi aştım.
-Hypnos, önemli değil ama söylesene bana pırlantanın değerini belirleyen nedir? Pırlanta önemsenmeyen bir taş parçası olduğunda hala değerli sayılır mı? Ölümsüzlüğümün katlanılabilir yanı Persephone… Ona böyle bir gelecek bırakmak istemiyorum. Böyle bir gezegende büyüsün istemiyorum. Okyanus’un tüm maviliğine rağmen ona kalan dibindeki çamur. Bu onun tüm düşlerine bir hakaret. Söz ver bana Hypnos zamanım sonlandığında ona sahip çıkacaksın! Onun yanında senin olmanı istiyorum. Varlığın ile ne olursa olsun onu korumalısın. Benim kader yoldaşım olduğun gibi tek değerli varlığımın da yanında olmalısın. Söz ver bana!
-Efendi Hades o nasıl sözler! Kızınız benim yoldaşımdır. Parlayan gülüşüyle Persephone her daim benim canımdandır. Sizin kızınız kendi kızım kaderim yol arkadaşımdır. Tıpkı size olduğu gibi sizin kızınıza da sonsuza kadar bağlılık yemininde bulundum. Bağlayıcılığını biliyorsunuz. Ben ve kardeşim Thanatos sonsuza kadar sizin emrinizdeyiz; lakin böyle cümleler size yakışmıyor. Sizin ölümsüzlüğünüz varlığınızın en daim kanıtıdır. Bu şekilde beni üzmeyin lütfen.
-Biliyorum Hypnos zamanımın dolduğunu hissediyorum. Benim zamanım dolduğunda birlik en büyük hedefini gerçekleştirmiş olacak. Ölümü yenmek bir tanrının yapabileceği en güçlü olay olacak. Sözlerine güveniyorum Hypnos. Kızımı sana emanet ediyorum.
-Kızınıza sonsuza dek bağlı kalacağım efendim. Tıpkı size bağlı kaldığım gibi… Tüm kalbim bedenim ve ruhumla…

-Kızlara tüm bu olayları anlattığımızda eminim bizim sonumuz olacak.
-Usagi-chan bu konuda kızmakta haklı olduklarını biliyorsun; ama senin neden olayları onlara anlatmadığını öğrendiklerinde empati kuracaklarına eminim.
-Eh Rei’nin olayları bilmesi bizim için avantaj… Hem onun bağırtılarını dinlemeyeceğiz hem de kızların azabına tek başıma uğramayacağım.
-Usagiiii senin gibi bir kızdan böyle bir çıkarcılığı beklemezdim.
-Ah her neyse hazırlıklı olmamız gereken bir savaş var.
-Önümüzdeki savaşı bu denli ciddiye alman beni mutlu ediyor.
-Luna şu an için korktuğum tek savaş kızların vereceği tepkiler.
Usagi arkadaşlarıyla sırrını paylaşacak olmanın verdiği huzursuzlukla geceyi sabaha zor kavuşturmuştu. Yatağında dönüp durmayla geçen gecenin ardından annesinin bağırtısına gerek kalmadan yatağından kalkmış kendisini bekleyen tehlikeye hazırlanmıştı. Arkadaşlarının ona çok kızacağından emindi. Yine de tepkileri ne olursa olsun aldığı kararın arkasında durmak zorundaydı. Tek bir amacı vardı bu zamana kadar arkadaşlarının kendisini koşulsuz korumalarını karşılıksız bırakmamak…. Bu sefer koruyucu kendisi olacaktı. Durumun bu noktaya gelmesi en son isteyeceği şeydi. Olayların bu kadar içinden çıkılamaz bir hal alması kendisini artık itirafa sürüklüyordu. Rei ile ortak bir karar almışlar ve cafe’de tüm gerçekleri konuşmaya karar vermişlerdi.
-Rei ve Usagi son zamanlarda çok tuhaf davranıyorlar.
-Belki de kendimize verdiğimiz önemden onların sorunlarını göremedik.
-Ami-chan hadi ama en ufak bir sorunları olduğunda bize gelmeleri gerektiğini biliyorlar. Hem bizim onlardan daha önemli ne gibi sorunlarımız olabilir ki?
-Mina şöyle bir düşününce Yaten, Taiki ve Motoki’ye ayırdığımız zamanı sanırım kızlara ayıramadık. Onlarda kendilerini bizden soyutladılar.
-Makoto bence abartıyorsun. Biz her daim birlikte olmuşuzdur. Bu birbirimizi bulduğumuz ilk andan beri bu şekilde sürüp gitti. Bizimle paylaşmaları gereken bir dertleri olsaydı paylaşmalıydılar.
-Minako-chan, Makoto haklı sanırım kendimizi okula ve olmayan erkek arkadaşlarımıza öyle çok verdik ki asıl önemli mevzuyu dostluğumuzu unuttuk. Rei ve Usagi’nin ortak bir dertleri olduğuna göre konunun ne olduğunu çok merak ediyorum doğrusu.
-Kızlar öğrenmemize az kaldı sanırım Rei ve Usagi-chan’da geldiler.
-Minnaaaa selam! Nasılsınız?
-Usagi bizim nasıl olduğumuzdan daha önemli olan tabi ki sizin nasıl olduğunuz. Biliyorsunuz bizim için çok değerlisiniz. Bunu hiçbir zaman unutmayın.
-Minako-chan gerçekten inanılmazsın! Evet kızlar hepimiz iyiyiz ama sizin sorununuzun ne olduğunu merak ediyoruz.
-Makoto-chan, Minako-chan sizin gibi dostlarım olduğu için çok şanslıyım. Özür dilerim sizi koruyamadım.
-Usagi-chan neden ağlıyorsun? Sorunun ne olduğunu anlatmalısınız artık. Neler oluyor?
-Aslında kızlar yeni bir düşmanımız var.
-Michiru-san, Haruka-san siz de nereden çıktınız?
-Hem yeni bir düşman mı var?
-Neler oluyor? Bizim bilmediğimiz neleri saklıyorsunuz siz böyle.
-Kızlar sakin olun. Haruka ve Michiru’yu ben çağırdım. Onlarında dediği gibi yeni bir düşmanımız var. Usagi ile bunun üstesinden gelebileceğimizi düşündük; ama bana yapılan son saldırı artık herkesin bu gerçeği bilmesini gerektiriyordu.
-Rei-chan neler söylüyorsun böyle? Sana kim neden saldırdı?
-Ami sakin ol. Aslında kimin ya da neyin olduğunu biz de bilmiyoruz. Tek bildiğimiz düşmanın bir şeyin peşinde olduğu. Önceleri insanlara saldıran bir gölge vardı. Daha sonra bu gölge yerini bir kıza bıraktı gerçekten güçlü bir kıza… İnsanların kalplerinden sonsuzluk işaretini çıkarıyorlar ve bir şeye bakıyorlar. Son olaylarda ise enerjilerini almaya başladılar.
-Ah şimdi hatırlıyorum gri gözlü uzun siyah saçlı bir kız bana yaklaştı. Bir şeyler söyledikten sonra kalbini sun diye bağırdı. Sonrasında derin acı hissettim. Uyandığımda ise Usagi ve Mamoru ile odamdaydım.
-Ah Minako-chan düşman sana saldırdığı için çok üzgünüm. Elimden geleni yaptım ama Haruka ve Michiru gelmeseydi hepimiz ölebilirdik. Size bu acıyı tekrar ve tekrar yaşatmak benim için çok kötü.
-Usagi-chan düşmanın ortaya çıkışı ya da bana saldırması senin hatan değil. Bunun için ağlama lütfen.
-Ama böyle önemli bir konuyu bizden saklamanız büyük hata. Senin için bile Rei büyük sorumsuzluk…
-Makoto-chan üzgünüm. Sizin hayatınızın değişmesini istemiyorduk. Kendi başımıza halledebileceğimizi düşündük.
-Ama yapamadınız çünkü biz bir takımdık birlikte olmamız gerekiyordu. Tek başınıza mücadele etmeniz çok yanlış.
-Makoto-chan, Rei-chan sorunumuzun birbirimizle tartışmaktan daha önemli olduğunu biliyorsunuz. Lütfen buna bir son verin. Michiru-san, Haruka-san sizde dünya’ya düşman için geldiniz öyle değil mi?
-Aslında Ami bununla alakası yok; ama karşılaştığımız olaylar bize içgüdüsel olarak buraya gelmemizi söylemiş olabilir. Bizde bu konuda bilgi sahibi değiliz.
-Düşmanın amacını ve neyin peşinde olduğunu bilmiyoruz. Tek bildiğimiz insanlara saldırdığı. Sanırım araştırma yapmamız gerekecek. Artık en başında olması gerektiği gibi bu konuda hep beraberiz.
-Bir de rüyalar var.
-Rüyalar mı? Usagi-chan bundan bana da bahsetmedin.
-Rei üzgünüm bunların anlamını bende bilmiyorum. Mamoru ve benim gördüğümüz rüyalar. Karşılıklı sahneler gibi… Sanki birisi hatırlamamız gereken konular olduğunu söylemeye çalışıyor. Her rüya aynı yalnız ve mutsuz… Mektuplar var ve taşıyıcı. Bir kız var tam seçemiyorum. Endymion ile aramızda iletişimi sağlıyor. Kaderimizin bizim elimizde olmadığını söyleyip duruyor. Tüm canlılara ilgi duyuyor.
-Ah bunu en başından anlatmalıydın küçük tavşan.
-Neler oluyor Haruka?
-Bu çok net değil mi Haruka?
-Haklısın Michiru. Sanırım bizim bu konuda araştırma yapmamız lazım. Sonuç elde edersek size geri döneceğiz. Bizi bekleyin.
-Haruka-san, Michiru-san! İnanamıyorum gittiler.
-Bu da onların dövüşme şekli değil mi Rei-chan?
-Haklısınız. Kızlar gerçekten özür dileriz. Amacımız sadece sizleri korumaktı. Sizi kırmak gibi bir amacımız yoktu. Halledebileceğimizi düşünmüştük.
-Hepimiz niyetinizi biliyoruz ama biz bütün olduğumuzda işe yararız. Birlikte olmamız gerek. Bizden sır saklamamalısınız. Bizim hayatımız gibi sizin hayatlarınızda çok değerli biliyorsunuz. Uğruna ölünecek kadar…
-Makoto-chan.
Kızlar nihayetinde aralarındaki sırları ortaya dökmüşlerdi. İç gezegen savaşçıları adını dahi bilmedikleri düşmana karşı beraber savaşmak zorundalardı. Birbirlerine dikkatle baktılar. Hepsi Galaxia savaşını hatırladı. Uzun zaman olmuştu ve tüm olaylardan sonra yeniden savaşmak kendilerini iyi hissettiriyordu. Savaş her zaman olacaktı; düşman ise her daim yanı başlarında yaşayacaktı; ama önemi yoktu çünkü gezegen savaşçıları her şeye karşılık beraberlerdi. Rei kızların yanından önemli bir işi olduğunu vurgulayarak acele acele ayrıldı. Usagi ise Rei’nin ne işi olduğunu merak ediyordu. Geriye kalan kızlar beraber güzel bir gün geçirmeye karar verdiler. Alışveriş merkezinde mağazaları gezecekler daha sonrasında sinemaya gideceklerdi.Michiru ve Haruka ise yüzme salonunda düşünmekteydiler.
-Ne düşünüyorsun?
-Su oldukça güzel bana eşlik etmelisin.
-Michiru-san beni bu şekilde baştan çıkarmaya çalışmamalısın.
-Haruka seni baştan çıkarmaya ihtiyacım var mı dersin?
-Suyun içerisindeki bir perinin kimseyi baştan çıkarmaya ihtiyacının olacağını sanmıyorum.
-Su derinleşiyor. Gelecek ve geçmiş çizgisi kesişmeye başlıyor. Geçmişin gölgeleri geleceği etkiliyor.
-Bu da ne demek oluyor?
-Geçmiş yaşantılarımız Haruka? Bir şeyler hatırlıyor musun?
-Aslında uyanışımızın tamamlanmadığını biliyorum. Usagi’nin rüyaları gibi benim de aklımda kopuk kopuk öyküler var. Tanrıların tanrıları yargıladığı zamanlar. Aslında hepimizin birer piyon olduğu günler. Tanrıların amacının iyilik ve koruyuş değil güç ve iktidar olduğu zamanları hatırlıyorum. Tüm hatıralar birbirinden kopuk… Bir tek o bu hatıraların içerisinde parlıyor. Yüce Selene’nin seçtiği kişi… Selenity’nin gümüş kristali emanet etmekten onur duyduğu kişi… Kutsal 5’linin sonuncusu. Ay Savaşçısı…. Tüm güç ve iktidar yarışında içimi aydınlatan tek ışık onun ışığı…
-Uyanış çok yakında Haruka. Geçmiş gelecekten intikamını almaya geliyor. Hissediyorum. Ölüm yeniden doğuyor.
-Karanlığın yakında olduğunu bilmek Michiru seni bana daha uzak yapmıyor.
-Suya gelmelisin. Burasının harika olduğunu biliyorsun. Dinlendirici.
-Senin harika olduğunu biliyorum Michiru ve geldiğimde dinlenemeyeceğini de.
-Ölümü senin kokunla karşılamaya hazırım. Kaderimiz yeniden bizi savaşmaya çağırıyor.
-Korkuyor musun?
-Tenimde elinin ürpertisini hissederken mi? Hayır bu şekilde en acı ölümü bile karşılayabilirim.
-Daha fazla konuşma Michiru.
-Haruka.!
Kızlar alışveriş merkezine çoktan varmışları. Usagi ve Minako gördükleri tüm mağazalara tek tek baktılar. Geleneksel kıyafetlerin satıldığı mağazalara, daha Avrupai kıyafetlerin sergilendiği diğer mağazalara, ayakkabı dükkanlarına, parfümerilere tek tek hepsine uğradılar. Makoto ve Ami arkadaşlarının hızlarına şaşırmış bir şekilde arkalarından sürükleniyorlardı. Tüm alışveriş mağazaları talan edildiğinde geriye sadece tek bir mağaza kalmıştı. Alışveriş merkezinin en meşhur pastacısı… Kızlar büyük bir iştahla o yöne doğru ilerlemeye başladılar. Ancak büyük bir sürpriz onları bekliyordu. Mamoru ve Rei ellerinde poşetler ile başbaşa oturmuş kahve içiyorlardı. Usagi gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı. Onun saf algıları bile içten içe tehlike sinyalleri veriyordu. Kızlar ise gördükleri manzaraya anlam veremediler. Rei ve Mamoru günün bu saatinde ellerinde poşetler ile ne yapıyor olabilirdi kimse bilmiyordu. En nihayetinde Usagi herkesi kendine getirdi.
-Ah Rei ve Mamoru’nun da burada olacağını bilmiyordum. Hadi yanlarına gidelim.
-Mamoru-san, Rei-chan sizi birlikte görmek ne güzel sürpriz.
-Kızlaaar sizin buraya geleceğinizi bilmiyordum.
-Biz de senin önemli işlerinin burada olduğunu bilmiyorduk açıkçası. Mamoru-san seni de burada görmek oldukça hoş. Usagi birkaç gündür çok yoğun olduğunu söylüyor.
-Teşekkürler Makoto evet işler bu aralar biraz yoğun. Bizde Rei ile burada karşılaştık.
-Anlıyorum. Mamo-chan senin burada ne işin olabilir ki? Senin çalıştığını sanıyordum.
-Aslında Usako bir arkadaşıma hediye bakmam gerekti. Rei’ye rastlayınca bana yardım edebileceğini söyledi.
-Keşke bana haber verseydin.
-Usako! Seni arkadaşların ile eğlencenden mahrum etmek istemedim. Neyse kızlar ben kalksam iyi olacak.
-Ah evet kızlar yarın herkesi tapınağa bekliyorum güzel bir parti düzenliyorum.
-Rei-chan bundan hiç haberimiz yoktu.
-Aslında benimde planlarımda yoktu ama hepimizin eğleneceğine eminim. Parti için hazırlanmam gerek hoşçakalın.
-Bu da neydi böyle?
-Minako-chan emin ol benim de hiçbir fikrim yok.

Gece Tokyo sokaklarına usulca çökmüştü. Usagi camın kenarına oturmuş Ay’ı izliyordu. Bugün gördükleri ve daha önce karşılaştığı sahne onun bile kafasını allak bullak etmişti. Chibi-usa okuluna kendisini vermiş günlerini artık yeni arkadaşlarıyla daha samimi bir şekilde geçiriyordu. Kızlarında kendilerine göre dertleri vardı. Tüm bu kalabalığın içinde Usagi kendisini yıllar önce hissettiği gibi yalnız hissediyordu; ama bu sefer Mamoru uzaklarda değil yanıbaşındaydı. Onu kaybedebilme ihtimalini düşündü. İçi acıdı. Bunun olabileceğine imkan vermek istemiyordu. Gözlerinden yaşlar süzüldü. Luna onun bu duygusallığını farketti. Usagi’yi neşelendirmek için elinden geleni yapmaya çalıştı.
-Usagi-chaan söylesene sorun ne? Yine mi sulu gözlülüğün tuttu?
-Söylesene Luna. Biriyle sırf yıllarını geçirdin diye sonuna kadar gitmek zorunda mısın?
-Tabi ki değilsin. Birisini gerçekten seviyorsan onunla tüm ömrünü geçirebilirsin ama sevgi bittiyse hiçbir şeyin önemi yoktur.
-Peki bir tarafın sevgisi bittiyse.?
-O zaman bazı gerçekleri kabul etmek gerekir.
-Ben aşkımın kutsallığına inanmıştım. Onunda varlığıma inanmasını beklerdim. Sulugözlü aptal bir kızım ama duygularım için hiçbir zaman pişman olmadım. Her zaman en iyiyi en safı düşündüm hiçbir zaman parlamaktan korkmadım. Biliyor musun luna artık parlamaktan korkuyorum.
-Ah Usagi bunlar düşünmemelisin. Uyumalısın her gün yeni bir başlangıç doğurur ve beklemek en büyük yaraları bile usulca ok eder.

Usagi tüm korkuları ve hayal kırıklıkları ile uykuya dalmıştı. Luna haklıydı her yeni gün yeni bir başlangıç anlamına geliyordu. Sabah uyandı kahvaltısını yaptı. Babası her zamankinden fazla kendisi ile ilgilenmişti ve oldukça duygusaldı. Annesi kızıyla ne kadar çok gurur duyduğunu söyleyip duruyordu. Usagi çevresinde olup bitene anlam verememişti. Akşama kadar usulca ödevlerini yaptı. Aklının bir köşesinde yaşadığı acı vardı. Onu yoksaymaya çalıştı. Chibi-usa bile kendisine başka davranıyordu. Daha saygılı daha uzak… Olan bitene anlam veremedi. Luna, Rei’nin partisini hatırlattı. Usagi kıyafetlerini giydi. Parti istemiyordu ama arkadaşlarını yalnız bırakamazdı. Düşünceleri ile yolda yürüdü durdu. Hikawa tapınağına nasıl geldiğini bilmiyordu. Tapınak parti için hazırlanmıştı. Tapınağın uzun merdivenlerinde sağlı sollu minik kırmızı mumlar yanıyordu merdivenler boyunca kırmızı güller serpilmişti. Usagi çevresindeki ışık oyunlarını izleyerek merdivenleri çıktı. Merdiven bitiminde Tapınağın girişine kadar bembeyaz bir şerit uzanıyordu. Çevresi her çeşit çiçekle çevriliydi. Mumlar ise rengarenk bir şekilde sağlı sollu diziliyordu. Işıklar mor kırmızı pembe beyaz ve mavi renkleriyle mumlarla dans ediyordu. Usagi Rei’nin bu özenli girişine hayran kaldı. Tapınağa girmeden Rei onu bir kenara çekti.
-Usagi-chan! Sana inanamıyorum bu halin ne böyle! Daha fazla özenebilirdin.
-Üzgünüm Rei! Canım eğlenmek istemiyorum. Sadece arkadaşlarım için geldim.
-Sana inanamıyorum! Hemen sana çeki düzen vermeliyiz.
Rei, Usagi’yi kendi odasına sürükledi. Dolaptan beyaz uzun bir elbise çıkardı. Bu elbise tanıdık geliyordu. Prenses Serenity’nin yani geçmiş yaşamındaki ay prensesinin elbisesinin aynısıydı. Elbiseyi karşısında görmek içerisinde tarif edilemez mutluluk yaratmıştı. Elbiseyi hemen giydi. Beyaz tüllerle kaplı ayakkabılarını giydi. Rei, Usagi’nin saçlarını düzeltti ve papatlayalarla bezenmiş tacı başına kondurdu. Küpeleri ve takıları ile Usagi parlıyordu. Bilinci olmayan prenses geleceğine hazırlanıyordu. Rei kırmızı elbisesi içerisinde siyah saçları ile alev topu gibiydi. Yakıcı ve tehlikeli.. Usagi onu hayranlıkla izledi. Aynaya baktığında kendisiyle karşılaştı. Rei’den daha fazla şaşırtan aynada gördüğü kendisiydi. Bir prenses gibiydi. İçine yine bir hüzün çöktü. Prens olmadan en güzel prenses dahi neye yarardı. Rei Usagi’yi derin düşüncelerinden sıyırdı ve acele ile tapınağın içerisine çekti. Usagi gördüklerine inanamıyordu.
Hayalini kurduğu tüm gelecek karşısında duruyordu.

15.Bölümün Sonu

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
07 Ksm 2011 14:41
chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 15.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
nintikam zamanı...
sen duur
sen duur
ben bir yazayım bölümü dur seeen Kötülük Düşünmekte!

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
07 Ksm 2011 14:49
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 15.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
chopiin neyin intikamını alıyosun kızımÇok Mutlu istediğin gibi bölüm yazıyorum resmen siparişle bölümmü olur beni tehdit ediyorsun özelden bu kişisel haklara saldırıdır seni mahkemelere vericiğim international mahkemelerde yargılanacıksın cık cık!

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
07 Ksm 2011 14:54
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 15.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
Bu bölümü tek yazma sebebim olan Chopinime adıyorum. Geçmişini bana sunduğu için kendisine teşekkürü bir borç bilirim:)

16.Bölüm- Tutku? Kaç Tanımdan İbarettir?
Serenity her şeyi ile hazırdı. Ruhu ,bedeni, kalbi…her şeyi ile Endymion’u çağırıyordu. Onu istiyordu.
Hayaller ülkesinde bir prenses bembeyaz elbisesi ile çevresine bakınıyordu. Masum, korkmuş ürkek bakışları ile yanındaki Helios’u selamlıyordu. Teşekkürlerini sundu ona. Ne olacağını bilmiyordu. Tahmin edilemez sona doğru yürüyordu. Hayaller ülkesinde sadece masumiyetin parlaklığı hüküm sürüyordu. Gözlerini kapadı. Düşlerine veda edeli uzun zaman olmuştu. Şimdi gözlerini kapadığı anda karanlığın içine işleyen ışığı hissedebiliyordu. Dev gibi bir kale önünde dikiliyordu. Beyaz bembeyaz… Uzun bir sürenin ardından doğan bu parlaklık… Serenity göremeyişin bunca parıltısına yeniden hayran kalmıştı. Ardında adını fısıldayan bir ses duydu. Güçlü, korkusuz bir ses… Serenity’nin kalbini yerinden çıkaran o ses. Prensini hissedebiliyordu. Önce ensesinde bir ürperti. Sonrasında ise fısıltılara karışan minik öpücükler… Serenity ne yapacağını bilememiş bir halde yerinden kıpırdayamıyordu. Hayaller iç gıcıklayıcıydı. Bir fani uğruna onlardan vazgeçmek onun için yapılacak en kötü şeydi ama biliyordu o fani için her şeye değerdi. Endymion Serenity’nin beline dolanmış bir halde sevgilisini bekliyordu. Ona yeniden sarılmak, ona dokunmak uzaktan parıldayan o gezegeni avucunun içine almak gibi bir şeydi. Masumiyet sahiden dokunarak hissedilebilir miydi? Peki Endymion, Serenity’e dokunuşunda tüm o saflığı nasıl ellerinde hissetmişti? Farklıydı her şey çok farklıydı. Birbirini çağıran iki kristal beraberlik için yalvarıyordu. Nihayetinde Serenity gözlerini açtı. Nefesi kesiliyordu. Ellerini, kollarını hissedemiyordu. Ay bu kadar sıcak mıydı? Hiç bu kadar sıcağı hissetmiş miydi? Teninde, bedeninde bu denli sıcaklık? Endymion ona dokundukça bütün bedeni sarsılıyordu. Prensine dönüp gözlerinin içine baktı. Endymion karşısında kendisine meydan okuyan bu bakışlara şaşırmıştı. Beklemiyordu, utanç belki, hazırlıksız bir hal o bile normaldi ama bu bakışlar. Endymion içine işleyen bu bakışlar karşısında neye uğradığını şaşırmış bir halde duraksadı. Serenity bekledi; ne yapacağını bilmeden bekledi. Nelerin olacağından haberi yoktu ama ne hissedeceğini bildiğine emindi. Endymion daha fazla dayanamadı. Serenity’i kendisine çekti. Tüm bu zamanın özlemiyle, boşa sarıldığı tüm bedenlerin çirkinliği ile ve Serenity’nin herkesin karşısında parlayan ışıltısıyla sarhoş oluyordu. Endymion bunca zamanın deneyimi, bunca birlikteliğin bencilliğinden sıyrılıyor tüm acemiliği ile karşısında duran prensesine sarılıyordu. Durması gerektiğini biliyordu ama durmadı. Duramazdı. Kader bunun olmasını istiyorsa şayet durmak imkansızdı. Serenity ise Endymion’un dokunuşlarında eriyordu. Daha önce hissetmediği tüm bu duygular beynine hücum ediyordu. Prenses olmak, ölümsüz olmaz, kainata efendilik yapmak aşkın yanı başından geçebilir miydi? Endymion’un nefesine hiçbiri değişilebilir miydi? Serenity her şeyi bir kenara koydu. Sorumluluklarını, masumiyetini, temsil ettiği tüm değerleri kendisinden soyutladı. Endymionun gözlerine baktı. Kararlılığı gördü. Kendisine duyulan sevgiyi gördü. Artık Endymion dokunuşlarında yalnız değildi. Serenity’de ona eşlik ediyordu. Birbirlerine dokunuyorlar ve her dokunuşun kutsallığını anlıyorlardı. Endymion Serenity’de hiçbir yerde bulamayacağı bir duyguyu tatmıştı. Serenity’nin masumiyeti tüm iğrenç yaşamını temize çekiyordu. Serenity ise Endymion’da asla sahip olamayacağı bir gerçeği bulmuştu. Tutku…
Bir beyaz elbise yere düştü ve sonunda oldu. Altın kristal, gümüş kristalin kutsallığına kendini adadı. Kristaller tek bir an için parladı. Hayaller dünyası iki yüreğin parıltısıyla canlandı ve tüm gerçekler uykuya daldı.
"gerçek bu: sen olmayan her şey için ölüyüm ben."(...) "gecenin doruklarında dörtnala koşturmuştuk bedenlerimizi, daha da doruklara çıkmıştık doğan güneşlerle.(...) ben böyle seviyorum işte: zarafetini, gaddarlığını, inceliğini, kabalığını, olduğun şairi, olmadığın erkeği seviyorum. bir zamanlar çocuk olduğun ve bir gün ceset olacağın için seni seviyorum. Hem gövdeni, hem aklını seviyorum. Yalnızca boynunun düzgün çizgilerini değil, koltuk altının terini de seviyorum. Kanımı tutuşturan gücünü de, çocuk gibi elinden tutma hissi uyandıran güçsüzlüğünü de seviyorum...
Tanrı böyle sevemiyorsa ben de sevgimi tanrı yaparım!"

Usagi şimdi beyaz elbisesi içinde tapınağın girişinde bekliyordu. Çevresine bakındı. Gördüklerine anlam veremedi önce. Daha sonra beyaz güllerin arasına serpiştirilmiş orkideleri farketti. Çiçekler ahenkle dans ediyordu. Annesi, babası, kardeşi, arkadaşları herkes oradaydı. Ayakta onu izliyorlardı.
Minako turuncu mini elbisesi ve uzun saçlarını süslediği beyaz kurdalesi ile göz alıcı bir halde ona bakıyordu.

-Şahane gözüküyorsun Usagi. Bu gece aşkı sen temsil ediyorsun.
Makoto yeşil ve siyahlarla süslü uzun elbisesini giymişti. Bu renkler onun yüzünü aydınlatıyordu. Saçları ise topuz şeklindeydi ve gül küpeleri onların parlaklığına hayran kalmıştı.
-Usagiiii bugünün sürpriz olması için çok uğraştık. Bize kızma sakın.
Ami ise mavi ceketi ve siyah pantolonu ile oldukça modern bir görüntü sergiliyordu. Gözlükleri ile bu görünümünü tamamlıyordu.
-Usagi-chan senin hatrın için bunu düzenledik. Lütfen bizi bağışla.
Haruka ve Michiru tüm güzellikleri ile gecede yerlerini almışlardı. 3 Işık ve tabi Seiya’nın yeni kız arkadaşı da oradaydı. Annesi büyük bir ustalıkla babasını sakinleştirmeye çalışıyordu. Babası ise gözleri yaşlı kendisine bakıp söylenmekle meşguldü.
Herkes mutlu gözüküyordu. Zaman sanki o an için durmayı seçmişti. İçeri gireli daha birkaç saniye olmuştu olmasına ama sanki upuzun bir gün orada dikilmiş gibiydi. Nihayetinde onu gördü.
Siyah bir smokin içerisinde onu bekliyordu. Elinde ise tek bir kırmızı gül bulunuyordu. Yakışıklıydı. Kendisine bakışları ise geçmişten gelen bir anı gibi parıldıyordu. Babası annesinin iteklemesi ile kızının koluna girdi. Onu sevdiği adamın yanına kadar yürüttü. Usagi hala şaşkındı. Büyük baba bile oradaydı.

-Usako bunu seninle planlamak isterdim ama sürpriz olmasını istedim.
-Mamochan ben anlayamıyorum neler oluyor? Tüm bu güzel süsler de neyin nesi? Sen çok yakışıklı görünüyorsun.
-Ah Usako! Ben sana zarar gelmemesi için her zaman kaçtım. Senden uzak olmanın sana zarar vermeyeceğini düşündüm ama öyle olmadı. Ömrüm değişik zamanlarda değişik mekanlarda seni kaybetmekle geçti. Yeniden dirildim tek isteğim senin aşkındı. Geçmişin acılarını temize çekmeyi diledim. Seninle ömrümü birleştirmek istedim. Her zaman benimle olmanı istedim. Benimle geleceği yaşar mısın Usako? Evlen benimle.
-Mamo-chan! Ben, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Tabi seninle evlenirim bu çok ani oldu. Ben hiç beklemiyordum. Sen, Rei ben düşünmek istemedim ama içimden işte elimde değil. Mamo-chaaan seni çok seviyorum.

Gümüş kristal, yeniden altın kristali kendisine çekti. Yeni güç tüm dünyayı sardı. Usulca parladı. Onları izleyen tüm gözlerde büyük bir mutluluk vardı.
-Usagi-chaaaan, Mamoruuuu-saaan tebrik ederiiiiz!
-Kızlaaaar!
-Ah sana inanamıyorum Usagi! Bizim bir erkek arkadaşımız dahi yokken sen evlendin.
-Minako-chan biraz garip olmuyor mu?
-Yaten ne demek istiyorsun? Bilmediğim bir erkek arkadaşım mı var? O bir kenara bu konuda çabalayan birisini bile görmüyorum.
-Minako-chaan
-Tebrikler Usagi. Mutluluklar dilerim.
-Mutluluklar dolunay surat. Parıltının bu denli artacağını düşünmemiştim.
-Kızlar, Seiya, Yaten, Taiki teşekkür ederim. Ben çok mutluyum. Ne diyeceğimi bilmiyorum.
-Anne. Baba.
-Chibi-usa???
-Sizi tebrik ederim. (Reveransa geçmiştir.)
-Teşekkürler Chibi*usa.
-Sürprizin bu kadar olduğunu mu düşünüyorsunuz millet. Pekala hepimiz arka bahçeye geçelim.

Değişen her mekan yeni bir değişikliğin başlangıcıydı. Tapınağın arka tarafındaki geniş bahçe yine mumlarla aydınlatılmıştı. Çevreye birkaç masa ve sandalye atılmıştı. Açık büfe tahmin edileceği üzere Makoto’nun eseriydi. Haruka ve Michiru piyano ve keman ile hazır bir şekilde bekliyorlardı. Herkes parlayan bu çiften ışığından yararlanmak istiyordu.
-Prenses, Prens tebrik ederiz. Sizin adınıza çok sevindik.
-Haruka-san lütfen yapma!
-Bu halinle küçük tavşanım aslında tam da olduğun gibisin.
-Haruka-san onu bu mutlu gününde sıkıştırmayalım istersen.
-Michiru-san bırakta son anlarımın tadını çıkarayım. Artık o evli bir bayan. Hiçbir şey eskisi gibi kolay olmayacak.
-Harukaaa!

Haruka piyanonun başına geçmiştir. Önce duygusal notalar havada uçuşmuş daha sonra keman mutluluk ile eşlik etmiştir. Bu küçük bahçede herkes birbirlerine huzurla bakmakta ve hoş vakit geçirmekteydiler. Perseph içinde bulunduğu bu heyecan dolu anların şaşkınlığını yaşıyordu. Mutluluk gerçekten de sınırsızdı. İçinde bulunduğu durumun herhangi bir sınırı yoktu. Huzur insanlara çarpıp tekrar yansıyordu. Enerji gittikçe artıyordu sanki hiç bitmeyecekmiş gibi. Sanki sonsuz bir devinim tüm mekanı kaplamış gibiydi. Sarı saçları ve tüm masumiyetiyle bu kız tüm bu duyguların ve enerjinin karşısında iyi bir yansıtıcıydı. Ve bu sarışın masum kızın enerjisi hiçbir zaman bitmeyecek gibiydi. Perseph gözlerini kapadı. Kendini notaların ritmine bıraktı. Bembeyaz bir saray gözlerinin önünde canlandı. Tüm bu huzura acı yükleyen mutsuz bir an vardı. Beyaz sarayda dolaşan bir gölge vardı. Tüm bu huruzu alt üst etmeye yetecek derecede kötü bir kalp atışları kulaklarında çınladı ve bir ses içten bir ses onun adını haykırdı.
-Perse!
Mamoru ve Usagi bir köşeye çekilmiş birbirlerine bakıyorlardı. Usagi şaşkındı. Normal bir günde yapacakları Mamoru’nun koluna yapışıp Chibi-usa ile tartışmak olacaktı. Bugünse her zamankinden farklıydı. Tartışılacak bir an yoktu. Mamoru onundu. Uykuya daldığında onu ziyaret eden tüm rüyalar uyandığında da devam edecekti.
-Usako! Mutlu musun?
-Bunu sana nasıl tanımlayabilirim ki?
-Ben çok mutluyum Usako. Senin her zaman benim yanımda benimle olacağını bilmek başka bir mutluluk istemek büyük bir bencillik olur.
-Ayı görüyor musun Mamo-chan. Nasılda parlak öyle değil mi? Bazen usulca onu seyrediyorum. İçimi huzur kaplıyor. Sanki ona bakarken seni görüyorum. Senin bana bakışını hissediyorum. Uzaktan tüm bu maviliği izleyen o küçük kızın şimdi o mavilikler içinde gerçekleşen hayallerini düşünüyorum. Sonra Mamo-chan günler geçiyor ay’ın şekli bir küçülüyor bir genişliyor. Ben senin yanındayken Mamoru her zaman dolunay oluyorum. Işığı nasıl göndereceğimi bilmiyorum. Senin bana verdiğin enerji öyle yüksekki ben kendime sığmıyorum. Bu duygunun adı mutluluk olamaz. Ben arkadaşlarımla çok mutluyum. Ben ailemle dostlarımla çok mutluyum; ama seninle Mamoru ben her gün yeniden doğuyorum.
-Usako sen benim dünyamın içerisindeki küçük incisin. Varlığın geçmişimin geleceğe borcu. Varlığın kaderimde gurur duyduğum tek duygu. Senin varlığın Usako varlığımın anlamı… Sen benimsin Usako!
-Seninim.

Büyük akşam sona ermişti. Mamoru bu akşam Usagi’yi eve bırakmıyordu. Bu akşam ve geçirecekleri her günün akşamı beraber olacaklardı. Kalabalık usulca dağıldı. Mamoru ve Usagi ise Mamoru’nun evine gittiler. Artık yeni yaşam yerleri Mamoru’nun eviydi. Mamoru bu düğün organizasyonuna Usagi’yi katmamanın üzüntüsü ile evinde değişiklik yapmamıştı. Tüm seçimi ona bırakmıştı. Çevreyi kaplayacak pembeler, tavşanlar, pelüş oyuncaklar önemli değildi; ya da yanmış kurabiyelerin ve evi kaplayacak çığlıkların değeri hiç yoktu. Bir tek önemli vardı o da yanında duruyordu. Mamoru, Usagi’ye yaklaştı. Önce dudaklarını sonra yanaklarını öptü. Gözlerinin içine baktı. Sonra ona sımsıkı sarıldı. Usagi ise sadece sevgi sözcüklerini fısıldıyordu. Kalbinde yeniden bir kıpırtı hissediyordu. Geçmişten gelen güçlü bir kıpırtı ona bağırıyordu. Tarih kendini yeniliyordu.. Mamoru’nun elleri Usagi’nin teninde usulca gezindi.
Bir beyaz elbise yere düştü.
Prensesin düşü geçmişe yeniden uyandı.

16. Bölüm Sonu


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
15 Ksm 2011 19:48, Değiştirme: 16 Ksm 2011 21:47 (Toplamda 1 kere)
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): chopinetto

chopinetto
Sağlam Üye
Sağlam Üye



Kayıt: 16 Ekm 2011
Mesajlar: 166
Teşekkür: 20

Durumu: Çevrimdışı

chopinetto
Sağlam Üye
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 16.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
sanırım bir birleşme bu kadar güzel anlatılabilirdi...hikayenin gidişatının az çok bilsem de hatta bu hikaye benim hikayemin geleceği olsa da her bölümü apayrı bir heyecanla okuyorum...
bütün gün içim kıpır kıpırdı...nedensizce...
ama şimdi anladım ki nedensiz değilmiş...senin güzel kelimelerin beni çağırıyormuş, seni çok seviyorum leydiciğim...bulunmaz bir arkadaş ve yazarsın...
ilham perilerin daim olsun Hayranlık Besliyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
15 Ksm 2011 21:27
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): LadyinDeath

MoonBeste
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 33
Kayıt: 08 Ksm 2011
Mesajlar: 248
Nerden: Antalya-Türkiye
Teşekkür: 26

Durumu: Çevrimdışı

MoonBeste
Beni Görmeye Alışın
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 16.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
Hayranlık Besliyor bu kadarını ummamıştım ummadık taş baş yardı son bölümün hele ap ayrı olmuş ama gende o rei yi Kötülük Düşünmekte! azcık pataklasam nolurrrrr

ayrıca devam edecek misin Soru

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
21 Ksm 2011 19:15
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 16.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
Gülücük DağıtıyorGülücük DağıtıyorGülücük Dağıtıyor teşekkür ederim devam edeceğim tabi bitireceğim umarım Gülücük Dağıtıyor Chopin ile ortaklaşa yazıyoruz aslında o bana yardım ediyor ben ona genelde pembe dizi tavsiyelerinde bulunuyorum o yüzden onun hikayesi ile tamamlanıyor Gülücük Dağıtıyor chopinimden başka okuyucum olmasına da sevindim:)

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
22 Ksm 2011 15:10
MoonBeste
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 33
Kayıt: 08 Ksm 2011
Mesajlar: 248
Nerden: Antalya-Türkiye
Teşekkür: 26

Durumu: Çevrimdışı

MoonBeste
Beni Görmeye Alışın
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 16.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
siz yazınca bence ilgisiz kalmaz bence (ben yazsaydım kesin ilgisiz kalırdı)[/i]

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
22 Ksm 2011 22:22
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 16.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
Chopin mi? Siz yazınca da ilgisiz kalmaz ama onun sınavları var. Maalesef kendisi burslu bir öğrenci o yüzden çook çalışmak zorunda. Sınavları bitene kadar Chopine pek rastlayacağımızı sanmıyorum. Ayrıca sizli bizli konuşmaya gerek yok zaten bu başlıkta ben sen, sen ben varızGülücük DağıtıyorGülücük DağıtıyorGülücük Dağıtıyor
Zaten fflerde sürekli onun adının geçmesinin sebebi tek okuyucum o Çok Mutlu sende olmasını istediğin bir anı bana öm at sana da bir bölüm adayayım Gülücük DağıtıyorGülücük DağıtıyorGülücük Dağıtıyor


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
23 Ksm 2011 11:12
MoonBeste
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 33
Kayıt: 08 Ksm 2011
Mesajlar: 248
Nerden: Antalya-Türkiye
Teşekkür: 26

Durumu: Çevrimdışı

MoonBeste
Beni Görmeye Alışın
Persephone'nin Rüyası FİNAL Konu: Yanıt: Persephone'nin Rüyası 16.Bölüm
Alıntıyla Cevap Gönder
samiyetin için teşekür ederim Hayranlık Besliyor yanlızca bu birleşmeden sonrasın merak ediyorum biliyorum zordur belki yazmak ama insan merakediyor mesela ev eşyası alırken azatışacaklar mı falan gibisinden böyle bir bölüm olursa iyi olurdu gelecek bölüm için benim yazmayı planladıyım sezonu bir okusan kötü dersin çünkü mamoruyu sevme ramen az entira çevirmedimde ondan.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
23 Ksm 2011 17:32
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 6, 7, 8, Sonraki
3. sayfa (Toplam 8 sayfa) [ 110 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız