Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir*
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 11, 12, 13, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic -> Sailor Moon Fan Fictions
 

6. sezonum nasıl
güzel devam et
80%
 80%  [ 20 ]
idare eder
16%
 16%  [ 4 ]
berbat bu işi bırak
4%
 4%  [ 1 ]
Toplam Oylar : 25

Yazar
Mesaj
princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Yaş: 26
Kayıt: 27 Şub 2011
Mesajlar: 1,316
Cinsiyet: Kız
Nerden: Freeman's Mind
Teşekkür: 142

Durumu: Çevrimdışı

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
owww bende bunu istiyordum Hayranlık Besliyor
geri getir alice'imi geri Kötülük Düşünmekte! Kötülük Düşünmekte! Kötülük Düşünmekte! Kötülük Düşünmekte!



gene acayip ve tahmin edilemez bölümleri olan arkadaşımızı tebrik ve taktir eder yeni bölüm Kayan Gözler beklerim Göz Kırpıyor (konuşma gibi oldu Dil Çıkartıyor )

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret

INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
17 Şub 2012 20:44
sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 28
Kayıt: 17 Hzr 2010
Mesajlar: 769
Cinsiyet: Kız
Nerden: İzmir
Teşekkür: 220

Durumu: Çevrimdışı

sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölümün devamını Gülücük Dağıtıyor


...
Güneş tatlı ışığıyla Nami'nin yüzüne vuruyordu. Gözlerini kırpıştırıp yatakta hafifçe doğruldu. Seiya yanında değildi. Alt kattan kısık sesli bir tartışmanın sesi geliyordu. Seiya ve Usagi'nin sesi kulaklarında yankılandı. Normalde umursamazdı fakat bir ses Nami'yi olduğu yere çiviledi.
Lea, diye düşündü. Burada.
Hızla ve sessizce alt kata indi. Merdivenlerin tam yanındaki kapı salona açılıyordu. Kapı aralığından karanlık koridora hafif bir ışık süzüyordu. Bir süre kapının gölgesinde kalıp konuşmayı dinledi.
"Sana inanmıyorum," diyordu Seiya ihtiyatlı bir sesle.
"Bence mantıklı Seiya. Sonuçta bir kara delik yok etti ve Ölü Savaşçı tarafından geri döndürüldü. Elinde olmayan şeyler yaşadı. İz bırakır biliyorsun. Hep bıraktı," dedi Usagi ölçülü bir ses tonuyla.
"Nami'yi öldürdü!"
"Aynı zamanda dün onu kurtardı."
"Evet, tabii, ne demezsin! Kurtarmışmış! Hah!"
"Seiya neden böyle agresifsin sorabilir miyim?" dedi Lea sakince.
"Sakın bana karşı onu savunma! Bilmediğin çok şey var Usagi!" diye haykırdı Seiya. Artık hiçbir şey umurunda değildi. Gözlerinin önünde Nami'nin ölmesini bekliyordu. Yavaşça, acı çekerek solan bir çiçek gibiydi ve Seiya sadece seyretmekle yetinebiliyordu.
"Anlat o zaman!" diye bağırdı Lea. Nami gölgede daha fazla beklemedi. Eninde sonunda öğreneceklerdi sonuçta. Kapıdan içeri usulca girip gözlerini Seiya'ya dikti. Onu görür görmez Lea'nın irkilerek geri sıçradığını duydu. Bu beklediği bir tepkiydi. Sonuçta yarı ölüydü artık.
"Söyle onlara." Seiya yalvaran gözlerle ona baktı.
"Yapamam, Nami..." Nami, Seiya'ya yaklaştı.
"Güçlü olmana ihtiyacım var. Bunu artık engellemenin bir yolu yok."
"Bir yolunu bulmak zorundayım, Nami! Lütfen...!" Seiya, Nami'nin elini tuttu. Sesi o kadar yoğundu ki, bir an için Nami gerçekten bir çözüm bulabileceğini düşündü. Ama o kadar kolay değildi.
"Biri bize neler olduğunu anlatabilir mi?" dedi Usagi yorgun bir edayla.
Nami hafif bir kahkaha attı. "Bir şey olduğu yok Usagi."
"Evet, önümüzdeki tek problem Nami'nin en geç bir ay içinde öleceği," dedi Seiya sert bir sesle.
"Nami," diye fısıldadı Lea. "Ne demek en geç bir ay?"
"Gül yok edildi," demekle yetindi Nami sadece. "Bir de sanırım beni öldürürken birilerini gerçekten kızdırmışsın. Gülün yok edilmesi sadece süreyi daralttı."
Lea Nami'nin yanına geçti. Bir elini omzuma koydu ama anında çekti. "Sen ciddisin," diye fısıldadı.
"Daha önce şaka yaptığımı hatırlamıyorum."
"Nami, bu konuda şaka yapmak zorundasın! Sen ölemezsin! Sen ölümsüzsün!"
"Görünüşe göre değilim Lea. Görünüşe göre buradaki mükemmel ölümsüz sensin," dedi Nami usulca. Lea irkildi. Nami hiçbirine bakmadan dışarı çıktı. Gitmeliyim, her şey daha beter olmadan gitmeliyim, diye düşündü. Artık her şey bitti.

***

Nami, dışarı çıktığında her şey daha berbat bir hal aldı. Güçsüzdü, bitkindi. Devam edebilecek inancı kendinde bulamıyordu ama durmadı. Nasıl hissettiği umurunda değildi. O Ölü Savaşçı idi ve bu asla değişmeyecekti. Öldükten sonra bile. Hatta belki bu kez adına gerçekten laik bir şekilde ölü kalabilirdi. Nami başını öne eğip nereye gittiğine bakmadan hızlı hızlı yürümeye başladı. Onu birbirinden habersiz takip eden iki kişi vardı. Biri sadece meraktan diğeri ise öldürmek için peşinden gidiyordu. Ama kimin öleceğini kimse bilmiyordu.

***

Evinden çıkıp hızla bir yere giderken gördü onu Mamoru. Her zamanki gibi teni beyaz bakışları donuk hareketleri otomatikti ama bu kez çökük omuzlarında tuhaf bir bitkinlik görmüştü. En güçlü savaşçıya bunu yapanın ne olduğunu o kadar merak etmişti ki, Alice'in geri döndüğünü bir anda unutup Nami'yi takip etmeye başlamıştı.
Onunla daha önce hiç konuşmamıştı. Bir ilk yaşayacaktı ve belki hiç cevap alamayacaktı ama merakı üstün gelmişti.
Nami'yi, ağaçlarla çevrili bir tepeye kadar takip etti. Bir süre sadece izlemekle yetindi. Bitkin bir şekilde dizlerinin üzerine çökmüş hızlı hızlı soluyordu. Sonra tekrar ayağa kalkıp şehrin siluetinin göründüğü tarafa doğru bakarak mırıldanmaya başladı.

Artık sevgilerde yerin yok benimle,
Yahut eski değerim kalmadı gözünde
Yapayalnız şu zavallı dünyada düşüyorum

Hep yapıyorsun bunu umarsızca kızıyorum
Kızgınlığım gözyaşı oluyor akıyor sonra
Lakin özür dileyişlerini dinlerken vakurca
Yüzündeki ifade kazınıyor kalbime aşkla

Tut beni sıkıca ve asla bırakma o boşluğa
Kollarınla sar beni fütursuzca
Dokunurken alınlarımız
Dalalım rüyalar alemine

Hep yapıyorsun bunu umarsızca kızıyorum
Kızgınlığım gözyaşı oluyor akıyor sonra
Lakin özür dileyişlerini dinlerken vakurca
Yüzündeki ifade kazınıyor kalbime aşkla

Tut beni sıkıca ve asla bırakma o boşluğa
Kollarınla sar beni fütursuzca
Dokunurken alınlarımız
Dalalım rüyalar alemine***


Sesi çok güzeldi. Neden daha önce söylememişti ki şarkı? Mamoru ona doğru kararsız bir adım attı. Ancak gölgelerin arasından çıkamadan biri Nami'ye seslendi.
"Çok dokunaklı. Ama başımıza fazla iş açtın sen artık!"
Nami tepki verme fırsatı bulamadan uzun bir kılıç göğsünden girip sırtından çıktı. Mamoru olduğu yerde donakalmıştı. Nami'nin vücudu öylece yere yığılırken uzun dalgalı siyah saçları olan bir adam gölgelere karışarak kayboldu.



Ayyyyyyy! Umarım beğenirsiniz bölümün devamı olarak koyuyorum yeni bölüm değil haberiniz olsun Çok Mutlu

*** Şarkı Guilty Crown adlı harika animeden alıntıdır. Dinlemek isteyenler için videoyu spoiler'a koyacağım. (benden söylemesi dinleyin süper şarkı. Ama hayır o değil de Gai'ye yapılmazdı bu yazık oldu karizmatik insana. Öhöm.. ne diyorum ya ben? Neyse uyku başıma vurdu saçmalıyorum asgasfdfgaf)

Spoiler:


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
18 Şub 2012 2:02
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Yaş: 26
Kayıt: 27 Şub 2011
Mesajlar: 1,316
Cinsiyet: Kız
Nerden: Freeman's Mind
Teşekkür: 142

Durumu: Çevrimdışı

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
ow Düşünce ow Düşünce owww Düşünce

nami ölüyor,alice dönüyor(orjinali) aman allahım dur daha neler görücez bakalım Çıldırmış Durumda Çıldırmış Durumda

kız senden korkmaya başladım Çıldırmış Durumda ölümsüz kızı öldürüyorsun Çıldırmış Durumda


güzel ve ürkütücü bir bölümdü (iyiki yatmadan okumamışım Dil Çıkartıyor )

unutmadan yeni bölüm Kötülük Düşünmekte! yeni bölüm Kötülük Düşünmekte! yeni bölüm Kötülük Düşünmekte!

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret

INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Şub 2012 11:18
elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Yorum yapmayacağımı söylemiştim ama tutamadım kendimi Gülücük Dağıtıyor

Olaylar iyice karışıyor anlaşılan...Nami, ölümsüz savaşçı ölümü tadıyor...İlk defa Seiya için üzülüyorum Nami'yle mutlu olabilirdi.

Ve Mamoru Hayranlık Besliyor Onun gülü herşeyi değiştirecek Gülücük Dağıtıyor Nami onun gözünün önünde ölüyor, Mamoru ne yapacak acaba...

Alice geldi gücü arkadaşlarını korumaya yetecek mi?

Yeni bölümmmmmm Gülücük Dağıtıyor



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Şub 2012 18:54
Hotaru_Usagi
Efsane Üye
Efsane Üye



Kayıt: 14 May 2010
Mesajlar: 2,149
Nerden: Hogwarts :3
Teşekkür: 459

Durumu: Çevrimdışı

Hotaru_Usagi
Efsane Üye
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Gülü gidince ölümlü mü oldu yani Nami? Öldü mü şimdi =( Nedeeğğnn T__T
Ah Nami gizemli savaşçım benim T__T
Seiya'ya da yazık olacak =(

Irmak neler yaptın sen böyleee ://

Hemen yeni bölüm isterim ki been *-*




*rol tanrısı*~Aslıı^m. Kucaklıyor

Spoiler:


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Şub 2012 19:52
sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 28
Kayıt: 17 Hzr 2010
Mesajlar: 769
Cinsiyet: Kız
Nerden: İzmir
Teşekkür: 220

Durumu: Çevrimdışı

sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Umarım beklentilerinize layık bir bölüm olmuştur çok fazla ilham gelmedi tekrar özür diliyorum Şaşırmış Durumda Beğenmeniz dileğiyle...


Bölüm 21
"Kırmızı Gül"


Nami olduğu yere yığılıp kalırken Mamoru ne yapacağını bilemedi. Doktorluk iç güdüsü hemen harekete geçip Nami'nin yanına koşmasını söylerken başka bir şeyi düşünmeksizin yanına gitti.
Nefes alıyordu. Ama çok zayıftı.
"Nami! Nami, sakın kendini bırakma! Gözlerini aç," diye haykırdı. Nami titrek bir şekilde gözlerini açtı. Bir elini yavaşça güçlükle kaldırıp göğsündeki yaraya dokundu. Uzaktan ayak sesleri duyuluyordu. Mamoru, Usagi ve diğer savaşçıların yanlarına doğru koştuğunu düşündü. Ama geç kalmışlardı. Yapabilecekleri pek fazla bir sey yoktu.
"Vay canına! Ne çok kan var..." Titrek bir kahkaha attı. Yarasından kan fışkırıyordu. "Kimsenin iyileştiremeyeceği bir şey."
"Böyle konuşma!" dedi Mamoru hiddetle. "Ben iyileştirebilirim."
Nami uzanıp Mamoru'nun bileğini yakaladı. "Zaten ölü birini hayatta tutamazsın."
"Saçmalıyorsun!" diye haykırdı Mamoru. "Sen ölü değilsin!"
"En fazla bir ayım vardı. Artık gerek yok, Mamoru. Ölmeye razıyım. Ben yokken her şey daha iyi. Lea, döndü biliyor muydun? O benden daha iyi."
"Lea umurumda mı sence? Sus da işimi yapayım!"
Nami uzanıp beklenmeyen bir güçle Mamoru'yu kendisinden uzaklaştırdı. "Adıma layık bir şekilde ölü kalmak istiyorum," dedi.
"Ölü olamazsın!"
"Neden?"
"Sen gidersen her şey daha mı iyi olacak sanıyorsun? Sandığımdan çok daha aptalmışsın Nami!"
"İnsanların istediği gibi biri olmaktan bıktım. Oyuncağınız olmaktan bıktım. Lea'nın yerini doldurmaya çalışmaktan yoruldum. İşte şimdi döndü ve bırakın gideyim, Mamoru. Bunu en iyi senin anlaman lazım."
"Gidemezsin!" diye bağırdı tekrar Mamoru. Güçlü bir şekilde Nami'nin bileğini tuttu. İzin veremezdi. İçinde bir yerlerde Nami giderse kimsenin hayatta kalamayacağına dair bir his vardı.
"Bırak beni," diye fısıldadı Nami usulca.
"Bırakamam!"
"Mamoru, eninde sonunda öleceğim zaten. Gül yok edildi. Buradakilerin tek umudu sensin." Nami daha fazla dayanamadı. Başı yavaşça yana düştü. Göğsü son kez kalktı. Kalbi pompalayacak kan bulamayana kadar çırpındı. Mamoru'nun gözleri dolmuştu. Daha önce Usagi'nin ölümünü görmüştü. Ama Nami'nin ölümü daha başkaydı. O zaman hiç kan yoktu ve Usagi'yi kollarına aldığında zaten ölüydü. Bu kez ise, hem nasıl olduğunu görmüş hem de Nami kollarında can vermişti.
"Nami?" diye fısıldadı sanki uykudaki bir çocuğu uyandırmaktan korkarcasına. Ama gerçek inkar edilemez derecede güçlü ve korkutucuydu ki, Mamoru donup kalmıştı. Kulaklarına bir kaç kişinin haykırışı geliyordu ama net olarak duyamıyordu. Her şey bunun için miydi yani? Bu kadar kolay mıydı ölüm? Öyle gibi görünüyordu. Baksana Nami ne kadar kolay gitmişti. Titremeye başladı. Kimseyi kaybetmek istemiyordu Mamoru. Bu tanımadığı kız bile ona ne kadar büyük bir acı yaşatmıştı. Hem doktor olmayı da bu yüzden istemiyor muydu? İnsanları kurtarmak için? Nami neden ölmüştü peki?
"Mamoru! Dikkat et!" diye çığlık attı Usagi. Mamoru, kollarında kanlar içinde yatan nami'den başka bir şeye dikkat etmezken Nami'yi öldüren uzun saçlı adam ona doğru bir hamle yapmıştı. O an zaman durdu sanki.
"Nami," diye fısıldadı Mamoru tekrar. Cevap bekliyordu, ufacık bir işaret hafif bir mırıldı.
"Karanlık," dedi Nami. Dudakları kıpırdamamıştı ama Mamoru yine de duymuştu onu. Elini sıktı. Küçük kardeşine destek olmak istiyormuş gibi tutup kendine çekti onu.
"Her şey bitecek Nami. Sonunda ışık parlayacak."
"Çok sıcaksın. Parlıyorsun. Kırmızı gülü görüyorum," diye fısıldadı belli belirsiz. "Yaşamı simgeleyen tatlı bir ışık... Senin ve Usagi'nin ışığı... Evreni aydınlatıyor..."
"Işık sadece karanlıkta parlar Nami," dedi Mamoru yavaşça.
Tam o sırada Nami'nin göğsünün üstünde bir gül tomurcuğu açtı. Mamoru'nun kalbinin üzerinde bir kırmızı gül duruyordu. Güzel ihtişamlı ve güçlü. Mamoru'nun gülü, Nami'nin etrafını sardı ve ışıldamaya başladı. Siyah gül gittikçe büyüyor güçleniyordu. Nami'nin açık yarası kapanmış artık ortada kandan eser yoktu. Mamoru'nun gülü yapabileceği her şeyi yapıp Nami'yi yeniden hayata döndürdükten sonra geri çekildi. Nami'nin Siyah Gül'ü baştan aşağı onu sarıp gücüyle kendisine çağırırken Nami'nin gözleri aralandı. Mamoru'ya bakarak hafifçe gülümsedi. Gül her şeyi bitirip geri çekilirken etrafa hakim olan kaosu fark ettiler. Nami artık güle yeniden sahip olduğu için hareketleri eskisi gibi çevikti. Mamoru ise biraz sersemlemişti. Ayağa kalkmaya çalışınca Nami onu omzundan aşağı bastırdı.
"Bu işin dışında kal yalvarırım," dedi ürkütücü bir ses tonuyla. "Bu benim savaşım." Mamoru'nun alnına bir öpücük kondurdu. Bunu yapar yapmaz Mamoru uykuya daldı. Nami şu durumda o gülü korumak için her şeyi yapardı.
Hızla Mamoru'yu zamanın dışında bütün bu kaos ortamından korunacağı bir yere hapsederken dönüştü. Fakat bu kez hiç yapmadığı bir şeyi yaparak ölüm yerine yaşam gücünü çağırdı. Her daim siyah olan kostümü, yaşamın gücüyle beyaza döndü. Daha önce bu gücü hiç kullanmamıştı. Ama bir şekilde nasıl olması gerektiğini biliyor hissediyordu.
Bir ışık parladı alacakaranlığa meydan okuyarak. Bir yıldız kaydı. İnsanların gözünü kamaştırarak. Ama kimse onu fark etmedi. Yaşamı ve aydınlığı taşıyan bir zincir tutuyordu elinde. Işıl ışıl parlayan gözlerle, ruhunun gerçeğine meydan okuyarak. Siyah, beyazın elini tuttu. Her şey sona ermeden önce bir kez, her şeyi bitirmek için birlik oldular. Vahşeti ve akan kanı durdurmak için. Alacakları kurban belliydi. Ellerinde tuttukları can onlara kendini sunmuştu. İki gül de biribirini kurtarırdı. Bu kez ikisi de yok olacaktı. Son savaş değildi bu. Oyunlar yeni başlıyordu.
Ölüm, yaşama fısıldadı. "Kokusu etrafa sinmiş yıkımın gerçekliği zihinlerimizde yer ederken anlamsızca."
Yaşam onu tamamladı. "Yağan yağmursa sanırsın gözyaşlarından bir fırtına."
Karanlık parladı ışıkta ama kimse bunu fark etmedi.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
18 Şub 2012 20:34
elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Oohh My God bu nasıl bir bölümdü böyleeeee

İlham gelmedi derken? Bunları yazanla gönderen aynı kişi mi Gülücük Dağıtıyor
Beklentimin üstünde çok üstünde bir bölümdü =)
Mamoru'nun böyle muhteşem biri olduğunu biliyordum zaten gülüyle kurtardı Nami'yi Seiya nerede gelsin de görsün Dil Çıkartıyor

Ama söylemeden geçemeyeceğim Nami bir daha Mamoru'yu öperse onu ben öldürürüm Dil Çıkartıyor Ben kıskanç bir kızım napabilirim ki Kahkaha Atıyor

Ellerine sağlık Irmak.Alıştım artık her gün 2 bölüm istiyorum senden Kahkaha Atıyor



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Şub 2012 20:52
princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Yaş: 26
Kayıt: 27 Şub 2011
Mesajlar: 1,316
Cinsiyet: Kız
Nerden: Freeman's Mind
Teşekkür: 142

Durumu: Çevrimdışı

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
*aradığınız üye kalp krizi geçirmektedir. daha sonra tekrar deneyiniz*

bu mu ilhamsız hali İnanamıyor! Çıldırmış Durumda

ilhamlı hali nasıl olacak Çıldırmış Durumda

bu arada elaya katılıp yeni bölüm beklerim Çok Mutlu

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret

INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
18 Şub 2012 21:23
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): sailor chibi chibi moon

sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 28
Kayıt: 17 Hzr 2010
Mesajlar: 769
Cinsiyet: Kız
Nerden: İzmir
Teşekkür: 220

Durumu: Çevrimdışı

sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölüm 22
"Kırık camlar"

*Finale adım adım yaklaşırken son bölümleri kişilerin gözünden anlatacağım. Bu bölüm Nami ile yaşayacağımız son bölümlerden biri. O yüzden siyah saçlı gizemli savaşçımıza bir veda amaçlı bu bölüm onun gözünden.

Ben çok küçükken bana kafesleri anlatmışlardı. Korkutucu ama anlamlı hikayelerdi onlar. O zamandan beri biliyordum aslında her yaşamın bir kafes olduğunu. Hepimizin hayatı bilindik bir düzen içerisinde gizliydi. Her sabah uyanır her gece uyur her saniye nefes alır ve eninde sonunda ölürdünüz. Bir de bu sonuncu görevi yanlış yoldan yapanlar vardı. İşte onlar kafesten kaçmaya çalışanlardı. Tıpkı şu an benim yaptığım gibi.
Benim ölüm olmam gerekiyordu, değil mi? O halde neden her şeyi bitirmek isterken yaşama dönüştüm? Ben neden bunu yaptığımı asla çözemeyecektim. Hoş artık buna kafa yoracak vaktimde yoktu. Ama birilerini kurtarmak için ölümden daha özverili bir şeye ihtiyacım vardı. Belki de yeminimi bozmakla yanlış yapmıştım ama umurumda değildi. Bu gece burada birileri ölecekti ve o kişi Seiya veya Usagi veya Lea olmayacaktı. Ben olacaktım.
Ölüm'ü düşünmek saçma derecede komikti. Bir ölümsüze göre. Ama artık bir ölümsüz değildim ve ölüm benim için yapabileceği her şeyi yapmıştı. Şimdi sıra kendi görevlerimdeydi. Pek çok şeyi yarım bırakmış gibi hissediyordum kendimi. Belki gerçekten bırakmışımdır... Fakat yapabileceğim başka ne vardı ki?
Dönüşümüm sona erince diğerlerine göz attım. Herkes savaşıyordu. Hatta bu kez gerçek bir savaş hakimdi ortaya. Buna ben mi sebep olmuştum yani? Güçlü olduğumun farkındaydım ama bu kadar büyük sorunlar yaratmamıştım hiçbir zaman. Nedenini biliyordum gerçi, etrafta o kadar çok kişi vardı ve ben onlara değer veriyordum ki saldırıya açık bir hale gelmiştim. Yapayalnız bir savaşçı olarak bu kadar kişinin varlığına alışkın değildim. Eğer şu an tek başıma olsaydım, yeminimi bozmama da gerek kalmazdı. Gölge kılıcını istediğim kadar sert ve ölümcül olarak kullanabilirdim fakat o zaman düşmanla beraber buradaki herkes de ölürdü. Dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Elimde saf ışıktan bir mızrak tutuyordum. Dışarıdan nasıl göründüğümü merak ediyordum ama bir önemi yoktu. Sonunda yaşam varsa ben yoktum. En azından bundan sonra olmayacaktım. Elimdeki mızrağı sıkı sıkı tuttum. Ne işe yaradığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu bu yüzden fiziksel becerilerimi ortaya dökmek zorundaydım. Fakat açıkçası kendimi pat diye savaşın ortasına atma gibi bir isteğim de yoktu. İki tarafı birbirinden ayırabilecek bir şeye ihtiyacım vardı. Bir bariyere ama nasıl yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Bütün algılarım açıktı bir yandan savaşı izliyordum fakat düşüncelerim hala neyi nasıl yapacağıma odaklıydı. O sırada bizim taraftaki kızlardan birinin çığlığı yankılandı kulaklarımda. Kim olduğunu umursamadan araya atladım ve, "DURUN!" diye haykırdım. Ve... Her şey bundan ibaretti. Her şey durmuştu. O an fark ettim ki çığlığını duyduğum kız Rei'ydi ve birkaç santim uzakta keskin bir kılıç boğazına inmek üzereydi. Alaşılan olaya tam zamanında dahil olmuşum.
Mızrağımı sıkıca kavrayıp, Rei'yi tehlikeye atmadan atılıp kılıcı uzaklaştırdım.
Zaman normale dönerken ne yapmam gerektiğini çözmüştüm. Anlaışan yaşam ve ölüm güçleri aynı şekilde işliyordu. Yani sadece söylemem yeterliydi. Vay canına... Farklı biri olsaydım yaşamın gücünü sevebilirdim.
"Nami," diye bağırdı Usagi. Sesinden rahatladığını duyuyordum. Tabii az önce öldüğümü düşünmüşlerdi. Gerçi, teknik olarak ölmüştüm. Beni bulan kızıl gül olduğu için şanslıyım doğrusu.
Ona bakmadan hafifçe gülümsedim. Hayret! Bu sıralar bu gülümsemeyi alışkanlık haline getirmiştim! Somurtkan biri olarak bu benim için oldukça alışılmadık bir durumdu.
"Nami..." Lea afallamıştı. Bunu bilmem için ona bakmama veya sesini duymama gerek yoktu. Her zaman onu şaşırtacak hareketler yapmıştım sonuçta.
Duraklama buraya kadardı. Geri ittiğim tuhaf -ve merak eden varsa evet, beni öldüren kişi- toparlanarak tekrar saldırıya geçti ama bu kez hedefi bendim.
"Siyah gül yıkımdır! Siyah gül ölüm getirir! Siyah gül yaşama dönüşemez!"
"Siyah her zaman yıkıma eşit değildir," diye mırıldandım. Bunu en yakından biliyordum. Ölüm ne kadar kötücül güç olarak görülse de ölümün ardından yeniden doğum gelirdi. Sonuçta bu da iyi bir etkiydi, değil mi? Mızrağımı elimde çevirerek hızla yabancıya doğru atıldım. Tanrım! Yeni zamanın düşmanları oldukça kabalaştılar! Bu tuhaf şahısın adı neydi kim bilir?
Ben de umursamaktan vazgeçip savaşmaya devam ettim.
"Senin ölmen gerekirdi! Şu an burada olmaman gerekirdi!"
Cevap vermek yerine hızla atılıp kılıcı tuttuğu elini yaralamaya çalıştım. Ama bir sorun vardı ki elimdeki mızrak yara açmıyordu!
Lanet olsun! Acaba neden ölüm daha cazip geliyor!? Birini yaralayamıyor veya öldüremiyorsam efor sarfedip savaşmamın ne anlamı var ki?! Bu direk teslim olmak gibi bir şey! İçten içe küfürler yağdırıyorum fakat bu kısmı kimseye açıklamak istemiyorum. Ben hala onurlu ve güçlü, eski dünya savaşçılarındanım.
"Dur!" diye fısıldadım hiddetle. Tıpkı önceki gibi her şey bir anlık duraksamaya girdi. Hızlı hareket etmeliydim bu yüzden hızlı bir şekilde tıpkı Mamoru'nun alnına kondurduğum öpücük gibi diğer kızların da alnına nazik bir öpücük kondurdum.
Her şey bu kadardı. Şimdi geleceğin Kristal Tokyo'sunu kuracak olan kişiler güvendeydi ve ben artık Ölüm olup bu tuhaf şahısın ve diğerlerinin işini bitirebilirdim.
Bir çukur hayal edin. Tam ortada yaşıyorsunuz. Her taraf boşluk. İşte benim kalbimde böyleydi. O boşlukta ya ölümdünüz ya yaşam. Benim yanımdaki boşluğu dolduran da Seiya idi. Bu yüzden ona özel bir veda vermek istiyordum. Beni pes etmekten alı koyduğu için. Yanımda durabildiği ve beni korumaya çalıştığı için. Hayır, bunların hiçbiri için değil ona kendim için veda etmeliydim. Kalbimdeki boşluğu doldurduğu ve evet, onu sevdiğim için.
Yaşam bedenimden sökülüp çıkarken rahatladığımı hissettim. Ölüm boşluklarımı dolduruyordu. Tanıyordum onu. İkisi de aynı şekilde çalışıyor olabilirdi ama benim için ölüm geldiğim yer gibiydi. Özlemini duyduğum siyah boşluk... Yaşam dokundu artık buraya. Burada kalmak bana yakışmazdı.
Gölgeler kılıcını çağırıp bu kez daha güçlü bir şekilde saldırdım ona. Yaşamdan ölüme geçişim yüzünden afallamıştı tuhaf şahsiyet. Ama umurumda değildi. Gölgelere emredip avuç içinden ufak bir kesik açtım. Onu öldürmeyecektim. Eğer her şeyi sonlandırmak istiyorsam onun beni asıl hapishaneye götürmesini beklemeliydim. Hızla atılıp kanayan avcumu alnına bastırdım.
"Dum tempus est mihi. Ubi es, cant***," dedim ve gitmesine izin verdim. Buradaki savaş bitmişti. Şimdi ise en kötü bölüm başlıyordu.
Her şeyi yeniden başlatıp, yok olmak.

Bu bir oyun. Hayat denen kafeslerde zincirlenerek geçirdiğimiz bir oyun. Kimilerinin oyuncağı olduğunuz bir oyun bu. Kazananı yok. Herkes kaybediyor...

***=Uzay benim olduğu sürece bana aitsin. Nerede olursan ol, saklanamazsın.



Beğenmeniz dileğiyle ^^ Biraz geç oldu ama umarım affedersiniz Kayan Gözler

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
21 Şub 2012 23:34
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Yaş: 26
Kayıt: 27 Şub 2011
Mesajlar: 1,316
Cinsiyet: Kız
Nerden: Freeman's Mind
Teşekkür: 142

Durumu: Çevrimdışı

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
nami gidiyor Üzgün ya da Ağlıyor
hani lea mı geri getirecektin sen Çılgın
yeni bölüm Kötülük Düşünmekte! yeni bölüm Çılgın yeni bölüm Dil Çıkartıyor yeni bölüm Gülücük Dağıtıyor yeni bölüm Çok Mutlu yeni bölüm Kahkaha Atıyor

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret

INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
21 Şub 2012 23:44
elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Nami'nin ağzından güzel bir bölüm okudum Gülücük Dağıtıyor

Sen her ne kadar Yalvarıyor gibi görsende ben ölümü kabullenişinin bir savaşçının gururu olarak düşünüyorum
Lea'ya gerek yok diye düşünüyorum ben Gülücük Dağıtıyor Nami varken onu aramıyorum zaten

Her ne kadar Finalin yaklaşmasına üzülsemde Yağmur'a katılıyorum Yeni bölümü istiyorummmmm Hayranlık Besliyor

Ellerine sağlık..



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
22 Şub 2012 0:02
Hotaru_Usagi
Efsane Üye
Efsane Üye



Kayıt: 14 May 2010
Mesajlar: 2,149
Nerden: Hogwarts :3
Teşekkür: 459

Durumu: Çevrimdışı

Hotaru_Usagi
Efsane Üye
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
Nami gidiyor ha, buna üzülürüm işte ben. Gitmesin o T_T
Sona yaklaşıyoruz adım adım, bakalım neyle karşılaşacağız?
Yeni bölüm beklerim Çok Mutlu




*rol tanrısı*~Aslıı^m. Kucaklıyor

Spoiler:


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
22 Şub 2012 19:25
sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 28
Kayıt: 17 Hzr 2010
Mesajlar: 769
Cinsiyet: Kız
Nerden: İzmir
Teşekkür: 220

Durumu: Çevrimdışı

sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder


Bölüm 23
"Silinen veda"

--Nami--

Uzay ve benim için zaman kavramı pek yoktur. Yalnızca geçen zamanın az mı çok mu olduğu ile ilgili bir tahminde bulunabilirim. Ki şu durumda söyleyebileceğim yegâne tahmin aradan çok ama çok uzun bir zamanın geçmiş olduğu. Yakın zamanda öğrendiklerime göre bana saldıran şu tuhaf şahısın ismi Avelious'muş. Kıyamet adında bir krallığın prensiymiş. Gerçi son zamanlarda bir prensten çok bir ölü. Aslına bakarsanız Kıyamet krallığının tümü ölü. En azından yok ettiğim kısmı. Savaş ve yok etme işlemi o kadar uzun sürmedi gerçi. Uzun süren, Avelious'un ve Kıyamet'in göründüğünden daha derinlerde olması ve benim onu biraz geç bulmam. Hayır, sorun benden kaynaklanmıyor. Sorun Avelious onu işaretlememin ne demek olduğunu çok iyi biliyor olması. Her fırsatta beni başka bir yere yönlendirip orada kılıcıma karşı durmaya çalıştı. Sonunda sinirlenip öldüreceğimi sanıyordu fakat işler onun istediği gibi gitmedi. Sonuçta sonsuzluk ölçülebilir bir kavram değil. Bende bu süre zarfından pek çok şey öğrendim. Bunlardan biri de sabırdı. Sabır olmadan hiçbir savaş kazanılmazmış. Bu, yeniçağ savaşçılarından çok daha iyi bildiğim bir kural işte. En sonunda Avelious evine dönmek zorunda kaldı. Bende peşinden gittim. Bir süre saklandım ve bu sürede biraz gözlem yaptım. Zamanın Tanrıları aşkına! Kıyamet halkının tümü kaçık! Şeytani Kara Kristal adında bir taşa tapınıyorlar. Tabi bu saçma taşın yanındaki hayaletten bozma iskeletimsi adama da tapınıyorlar. Orası beni ilgilendirmez gerçi. Gittim ve taşı parçalara ayırdım ama hayalet kaçmayı başardı. Taşın bir kısmını başka bir yerde muhafaza ettiğine dair şüphelerim var fakat uzun bir süre için yerinden kımıldamayacaktır. En azından kendine yandaş bulana kadar. Tabi bulabilirse... Her neyse! Neden bunları anlatıyorum ki? Benim asıl işim bulup yok etmek. Birileri için herhangi bir endişe duymak benim görevim değil. Tanrı aşkına birileri için endişe duyuyorum mu dedim? Muhtemelen şu an gördüğüm manzara beynimi bulandırmış olmalı.
Lanet, lanet, lanet!! Avelious'u tekrar diriltip öldürmek istiyorum! Onun yüzünden daima etrafına mavi bir ışık saçan kızıl gülün evi şu an simsiyah ve buz gibi bir gezegenden başka bir şey değil.
Ne kadar zamandır uyuyorlar? 50 yıl mı? Yoksa 100 yıl oldu mu?
Gerçi artık yapabilecek bir şeyim de yok. En azından Kristal Tokyo için her şey hazır. Tek gereken Usagi'nin uyanışı ve benimle beraber Lea'nın silinişi... Lea'yı uyandırmak istemiyorum ama bana bu işte yardım etmesi gerekiyor.
Yaklaşık 100 yıl önce şarkı söylerken öldürüldüğüm tepeye gittim. Dünya uzaktan görüldüğünden daha beter durumdaymış. Bütün bunlara ben sebep oldum. Daha kötü şeyleri hak ediyorum aslında...
Pişmanlık duymak için artık çok geç! İşe koyulma vakti. Ellerimi havaya kaldırıp herkesi uyandırmak için gücümü kullanmadan önce zihnimin gerisinde iki farklı ses yankılandı.
"Yapamazsın."
"... Sen artık ölüsün."
Yaşamın ve ölümün sesini tanıyacak kadar uzun süre yaşadım bu dünyada. Duraksadım. Haklılardı.
"Onları kaderine terk edemem," diye mırıldandım.
"Sen bize aitsin," diye başladı yaşam.
"... Onlara değil," diyerek tamamladı ölüm.
Haklılardı. Bütün bunların karşılığında onlara bir şey borçluydum. Ama almak istedikleri şey beni bile tereddüde düşürüyordu. Fakat yapabilecek bir şeyim kalmamıştı artık. Başımı eğdim ve beni almalarını bekledim. Ama sessizlik vardı. Hiçbiri bir harekette bulunmadı. Biliyordum ki eğer biri hareket ederse ve beni alırsa diğerinin yakıcı gücü beni paramparça edecekti. Anlaşma böyleydi.
"Neden bekliyorsunuz?" diye sordum. Canımı alabilmek için 100 yıl beklemişlerdi sonuçta.
"Seni affetmek istiyoruz," diye başladı ölüm soğuk ve ürkütücü sesiyle. Sanki konuşurken tenimi okşuyordu.
"Bunu neden yapasınız ki?” diye sordum duygulardan arınmış bir sesle.
"Çünkü sen bize sıradan birinin hizmet edeceğinden daha iyi şekilde hizmet ettin," dedi yaşam. Sesinde büyük bir şefkat vardı. "Bir başkası işimize yaramaz. Bir başkası bizi bu şekilde gözetmez."
"Size borçluyum."
"Bize borçlu değilsin. Yapman gerekeni yaptın."
"Peki, şimdi ne olacak?"
"Kaderini tamamlamalısın," diye başladı yaşam. Eskiye dönüyoruz anlaşılan.
"... Ama yaralısın."
"Biliyorum," Gücümü kullanmayı bıraktığım anda her şey bitecekti bunu da biliyordum.
"Onları kurtarırsan..."
"... Sen yok olursun."
"Buna izin vermezsiniz."
"Hayır, vermeyiz." dediler bir ağızdan. 100 yıl içinde boş durmamışlar anlaşılan.
"Ne olacak?"
"Seçim yap." dedi ölüm buz gibi bir şekilde. Artık acıma dönemi sona ermişti. "Seni ben seçtim. Ölüme aitsin. Buraya yaşam dokundu. Kalırsan seni terk ederim. Gelirsen sonsuza dek benim olacaksın ve belki senin için o küçük oğlanı bile yanıma alırım. Bu seni mutlu eder, değil mi?"
Gerçekten mutlu ederdi ama Seiya'yı bir mal gibi satın alamazdım. Bunu istemezdi. Bende istemiyorum. Ölüm uzayda bana sonsuza dek sahip olamaz. Uzayda yaşam da var. Ben var olursam yaşam da var olur ve yeterince zaman geçtikten sonra belki geri bile dönebilirim. Hiçbir şey aynı olmaz ama ölüp gitmekten iyidir.
"Sizinim. Ama önerdiğin şeyi istemiyorum. Seiya bir mal, bir eşya değil."
"Nasıl istersen," diye mırıldandı yaşam.
"Şimdi bırakın yaptıklarımı düzelteyim."
Cevap gelmedi. İşe o zaman beni görevimi tamamlamak için yalnız bıraktıklarını anladım. Gözlerimi açıp derin bir nefes aldım ve uykudaki arkadaşlarımın yanına gittim. Mamoru ve Usagi el ele uyuyordu. Diğer kızlar onların etrafını sarmıştı. Seiya ve diğerleri -Lea, Taiki, Yaten- çemberin dışına savrulmuştu. Lea'nın yanına gidip elimle hafifçe alnına vurdum. Derin uykusundan homurdanarak uyanan arkadaşım bir an sonra beni görünce şok oldu.
"Nami!" Ve beni şaşırtacak bir şey yaparak boynuma sarıldı. "Tanrım! Seni öyle kanlar içinde baygın görünce ne kadar korktuk bilemezsin," etrafı fark edince duraksadı. "Bekle, neredeyiz biz?"
"Her şey bitti Lea. Şimdi Uyanış zamanı."
"Ne yaptın sen?" diye söze başladı Lea. Ama ben durduracak gücü yoktu.
"Yapmam gerekeni," dedim. Her şey benim sorumluluğumdaydı. "Şimdi ise senin yapman gereken şeyler var."
Yutkundu. Kararlı bir şekilde gözlerime baktı. "Hadi yapalım!"
Bende onu şaşırtarak gülümsedim ve ona elimi uzattım. “Kaç yıldır uyuyoruz?” diye sordu.
“Yaklaşık 100 yıl,” diye cevaplayınca dehşet içinde yüzüme baktı ama Dünya’nın değişimini görünce duraksamadı.
“Sanırım benim görevim gidip Güneş’i canlandırmak?”
“Aynen öyle,” dedim tıpkı küçük bir çocukken yaptığımız gibi. Gülümsedi ve gözlerini siyaha bürünmüş Güneş’e çevirdi.
“Tekrar ne zaman?..” sorusunun devamını getiremedi.
“Bilmiyorum,” diye cevapladım onu. “Belki bu sondu.”
“Yargılandın mı?”
“Evet.”
“Karar ne?”
“Ben onlara aidim. Karar önceden de belliydi.”
“Kalabilirsin biliyorsun. Güneş’in yaşam gücünü seni hayatta tutmak için kullanabilirim.”
“Ne yaparsan yap Lea, işe yaramaz.”
“Neden?”
“Sorun şu ki; uzayı özledim. Ölüm ve beraberinde gelen şeyleri seviyorum. Ben buyum, Lea. Bunu değiştiremem.”
Lea gülümseyerek elimi tuttu. “Biliyorum. Keşke Ellian yerine kardeşim sen olsaydın.”
“Ah hayır. Kesinlikle olmaz! Ellian sana tapıyordu. Ben kesinlikle seni deli ederdim. Benim gibi bir kardeşin olmasını istemezdin.” Yüzüme tuhaf tuhaf baktı.
“Evet, muhtemelen sarayı yıkardık,” dedi ciddi bir ifadeyle. İşte o zaman soğuk ve ölü dünyada ikimizin kahkahaları yankılandı.
“Hafızalarını silecek misin?”
“Bizi hatırlamasalar daha iyi olur. Sence?”
“Katılıyorum.”
“İşe koyulalım.” Lea yavaşça başını sallayıp son kez sıkı sıkı sarıldı bana. Bir an için Lea’nın teklifini kabul edip burada kalmayı düşündüm ama sonra özlemim daha ağır bastı. Lea kolyesinin gücüyle Sonsuz Yaşam Krallığı ile bağlantı kurup Güneş’e dönerken bende Seiya’nın yanına gittim.
Kâbus görüyor, diye düşündüm. Ter içinde kalmıştı çünkü. Onu Lea’ya yaptığım gibi uyandırmadım. Gözlerimi kapatıp dudaklarımı dudaklarına yasladım. Donuk öpücüğü sona erdirip çekilirken titrek gözkapakları aralandı.
“Nami?” diye mırıldandı. Başı sallayınca gözleri parladı. Uzun uykunun verdiği sersemliğe rağmen çevik bir hareketle kalkıp bana sarıldı. Güçlü kolları hiç değişmemişti. Başımı göğsüne yasladım. Bir süre öyle kaldık. Saçlarımı okşayan nazik ellerinin hiçbir zaman durmasını istemiyordum.
“Seni uzun bir süredir kollarıma almamışım gibi hissediyorum,” diye mırıldandı.
“Yaklaşık 100 yıl,” diye karşılık verdim. Bir şey söylemedi ama kolları beni daha fazla sıkmaya başladı.
“Şimdi ne olacak?”
“Her şeyi yeniden başlatacağım. Kristal Tokyo ve Yeni Kraliçe Serenity’nin çağı başlıyor.”
“Hayır, bunu sormadım. Bize ne olacak, bunu soruyorum.”
Cevap veremedim. Boğazımda bir yumru oturdu, konuşamadım. Beline doladığım kollarımı biraz daha sıktım.
“Gitmen gerek?”
“Evet,” diyebildim sadece.
“Nereye?” diye sordu. Sesi kararlı duruşu sağlamdı. Bir ip cambazı olsam, düşeceğini bilerek yine de peşimden gelecek gibi bir tavır sergiliyordu. Belki yapardı. Ama ben izin vermezdim. Tıpkı şu an olduğu gibi. Ona sarılmaktan vazgeçip geri çekildim. Veda zamanı gelmişti işte…
“Bende geleceğim,” dedi.
“Bu kez olmaz, gideceğim yere benden başka birine yer yok.”
“Sensiz olamam Nami. Bunu biliyorsun. Seni ölümden döndürürken kaderlerimiz birleşti.” Sesi ısrarlıydı ama teknik olarak ondan daha yaşlı olduğum için –kaç yaşında olduğumu bilmesem de- beni kandırması olanaksızdı.
“Bu yüzden sana kendi kaderini getirdim,” diye mırıldandım ve öne eğilip onu öptüm. Aramızdaki kader bağı sessizce solup giderken Seiya güçsüzce geri çekildi.
“Sensiz olamam.”
“Neden? Benden önce hayatın çok daha iyiydi Seiya bunu biliyorsun. Kendi kaderini yaşıyordun arkadaşların vardı, birine bağlı olup onun peşinden gitmek zorunda değildin.”
“Bunların hepsi kelimesi kelimesine doğru fakat sorun şu ki; seni seviyorum.”
“Lea’yı ve Usagi’yi de sevmiştin.”
“Evet, ama hiçbiri benim için aynı anlamı ifade etmemişti. Usagi ünlü olmama rağmen benden uzak kalabilmeyi başarabildiği için ilgimi çekti ve yalan söylemiyorum, onu korumak istedim. Lea ise Usagi’nin tamamen zıttı sayılmazdı. Sadece ikisi de bana ihanet etti.” Elimi tutup kalbinin üstüne koydu. “Hissediyor musun? Burada atan bir kalp var ve bu kalp senin için atıyor Nami. Kaderimi bana geri vermen seni sevmekten vazgeçtiğim anlamına gelmiyor.”
Artık gözyaşlarıma engel olamıyordum. Uzay kadar yaşlı olabilirdim ama bu daha önce aşkı ve sevgiyi tattığım anlamına gelmiyordu. O an kendime acıdım. Bunca yıl kaçırdığım şeyleri fark etmeden uzayda oradan ortaya sürüklenmiştim. Aynı şey Seiya için de geçerliydi. Belki bu yüzden birbirimizi bu kadar iyi anlıyorduk. İkimizde amaçsızca sürüklenenler olduğumuz için. Ben uzayın karanlığıydım o ise bir yıldız. Aramızdaki tek fark buydu. Fakat onun benden daha büyük bir kalbi vardı. Tıpkı en karanlık köşede fitili ateşlenen mum gibi tatlı ışığı ile benim karanlığımı bile söndürmeyi başarmıştı.
“Bu bir veda değil,” dedim fısıltıyı geçmeyen bir sesle.
“Evet,” diye fısıldadı kulağıma. “Veda çok acımasız bir kavramdır. Yapabildiğinden bana geri dön yeter.”
“Döneceğim,” dedim. “Ne olursa olsun bir gün sadece senin için döneceğim.”
“Ne olursa olsun bekleyeceğim. Ve…” Bir şey hatırlamış gibi suratıma baktı. Önce gülümseyerek yanaklarımı ıslatan gözyaşlarını sildi ardından konuşmaya başladı. “Nami, seni hatırlamak istiyorum. Diğerlerine unutturacaksın biliyorum. Lea’yı ve kendini. Ama ben hatırlamak istiyorum. Her şeyi olduğu gibi. Seni, tatlı gülümsemeni, içimi ısıtan sesini, gözlerinde parlayan gözyaşlarını, güçlü duruşunu, elimi tutan elini,” yavaşça nefes aldı, “ve şarkını.”
“Şarkımı mı?” Şaşırmıştım. Şarkımı duyduğunu bilmiyordum. Duyduysa neden söylememişti ki?
“Evet, bir çiçekle ilgili olan şarkını.”
Güldüm. Şarkı sadece bir çiçekle ilgili değildi. Boğazımı temizledim ve uzun bir aranın ardından onun için söylemeye başladım. Sadece bu kez şarkı çiçekle ilgili değil, bambaşka şeylerle ilgiliydi.


Yüzünden gözyaşlarının süzüldüğünü hatırlıyorum
Seni asla bırakmayacağımı söylediğimde
Tüm bu gölgeler ışığını neredeyse söndüreceklerken
Beni burada yalnız bırakma deyişini hatırlıyorum
Ama tüm bunlar öldü, gitti ve bitti bu gece

Sadece gözlerini kapat
Güneş batıyor
İyi olacaksın
Seni kimse incitemez
Gün ışığı gelince
Sen ve ben güvende ve sağlıklı olacağız

Pencereden dışarıya bakmaya cesaret edemiyor musun, sevgilim?
Her şey yanıyor
Kapımızın dışında savaş devam ediyor
Bu ninniye tutun
Müzik kesilse bile

Sadece gözlerini kapat
Güneş batıyor
İyi olacaksın
Seni kimse incitemez
Gün ışığı gelince
Sen ve ben güvende ve sağlıklı olacağız***


Şarkımı bitirince gülümsedi.
“Bu güzel sesten bahsediyordum işte.”
Tekrar güldüm ve yanağına bir öpücük kondurdum. Artık gitmek zorundaydım.
“İyi geceler, sevgilim. Gün ışığı gelince güvende ve sağlıklı olacağız.” Ben daha cümlemi bitirmeden tekrar uykuya daldı. Beni hatırlamak istiyordu ve hatırlayacaktı. Çünkü bende onu unutmayacaktım.
Seiya’yı nazikçe tekrar yere bırakıp Usagi’nin yanına gittim. Altın sarısı saçları dalgalar halinde etrafa yayılmıştı. Bir elimi kalbine bir elimi de alnına koydum.
“Kristal çağın başlangıcı ve senin son uyanışın. Yeni Kraliçe olacak ve Dünya’ya barış ve huzur seninle gelecek.” Kulağına eğildim. “Güneş Savaşçısı ve Ölü Savaşçı hiç hayatınıza girmedi. Bizi unutun.” Sırtımı dikleştirerek geri çekildim. Usagi’nin uyanışını gözlerimle görmek istiyordum. Zamanın dışında bir yere çekilip bekledim. Usagi’nin göz kapakları titreyerek açıldı. Tuhaf bir şekilde etrafa göz attı, ardından kızları uyandırmaya çabaladı. Sonra bir süre ağladı. Tanrı aşkına! Kıza yeni bir krallık kuracak güç veriyoruz ama hala oturup ağlıyor! İnanılır gibi değil (!)
Devreye girmek istemesem de onu yönlendirmek zorundaydım. Uzaydan gelen bir esinti etrafımda döndükten sonra Usagi’yi yönlendirmeye başladı. Gümüş Kristal sessizce ışıldarken her şeyin sona erdiğini biliyordum. Gülümsedim. Kızlar yavaş yavaş uyandı ama hiçbiri ne olduğunu sorgulamadı. Yalnızca Seiya uyanır uyanmaz gözleriyle beni aradı.
“Güvende ve sağlıklı olacağız,” diye mırıldandı. Sesi titredi. Tatlı rüzgârım bu kez onu sarmalayıp rahatlatırken istemsizce elimi uzatıp yanağına dokundum. Gözleri direk olarak bana sabitlendi. Beni hissettiğini ama göremediğini biliyordum.
“Görevini yap. Bekleyeceğim,” dedi. Başımı sallayarak uzaklaştım. Artık her şeyin başladığı yere dönmeliydim.

Kokusu etrafa sinmiş yıkımın gerçekliği zihinlerimizde yer ederken anlamsızca
Yağan yağmursa sanırsın gözyaşlarından bir fırtına

Senin için geri döneceğim, Seiya…




***: Taylor Swift ft. The Civil Wars - Safe & Sound (from The Hunger Games soundtrack)




—Epilog—


İşte, bu bir peri masalının sonu. Altın Saçlı Kız ve savaşçılarının bitmeyen öyküsünün ufak bir kısmı. Onların öyküsü bazen acı bazen tatlı ama her zaman dostluk kokulu.

Sonrasında ne oldu diye soracak olursanız bence cevabı hepimiz biliyoruz. Nami’nin yok ettiği Şeytani Kara Kristal’in bir kısmı Ölü Hayalet tarafından saklanmıştı. Bu yüzden adam kendine biraz yandaş bulur bulmaz tekrar Kristal Tokyo’ya saldırdı. Kendilerine Kara Ay Klanı diyorlardı ki bunu hepimiz biliyoruz.
Mamoru ve Usagi evlendi. Birde kızları oldu. Nam-ı diğer Usagi yani bizim bildiğimiz ismiyle Chibi-usa.
Kristal Tokyo kurulduktan hemen sonra Taiki ve Yaten ayrılmayı seçtiler. Onlar gezegenlerine dönerken Seiya, Kristal Tokyo da kalmayı sürdürdü.
Aslında pek bir şey değişmedi. Ami, hala mantıklı ve arabulucuyu oynuyor. Rei, kraliçe olsa bile Usagi ile atışmayı sürdürüyor. Hatta artık Chibi-usa’dan da yardım almaya başladı. Makoto yemek yapıyor ve Minako sakar olmasına rağmen her işe koşturuyor. Sanatçılıktan vazgeçtiği söylenemez, sadece Yaten gittikten sonra kendini oyalamaya çalışıyor.
Luna ve Artemis’in de bir kızı oldu. İsmi bildiğimiz gibi Diana. Küçük kedi Chibi-usa ile oynamayı sürdürüyor.
Haruka, Setsuna ve Michiru ile kendilerini görev ve sorumluluğa kaptırmış gidiyorlar. Setsuna zamanın kapısına geri döndü. Arada sırada tuhaf bir kız sesinin ona talimat verdiğini duyar gibi oluyor ama bunun iç sesi olduğuna kendini inandırmış durumda.
Seiya hepsinden uzakta Usagi’nin eski evinin yanında Nami’yi beklemeyi sürdürüyor. Bazen akşam karanlığında ona göz kırpan yıldızların ardında Nami’yi hayal ediyor. Gelecek biliyor ama bu onu özlemesine engel değil.

Lea tek başına Güneş’te kalmayı sürdürüyor. Tui ve Laa hala onunla. İkisi hiç durmadan didişiyor ama Lea pek umursamıyor. Nasıl olsa her seferinde barışıyorlar. Arada sırada acaba bir kara delik patlatsam Nami geri gelir mi diye düşünmeden edemiyor ama sonra gülüp geçiyor. Yüz yıl öncesine dönmeyi pek istemiyor açıkçası.

Nami ise sessiz karanlığında iyileşmeye çabalıyor. Son savaşı onu dönülmez biçimde yaralamasına rağmen ne ölüm ne de yaşam ondan elini çekmedi. Yeni bir varis aramıyorlar. Nami onlara başka birinin yapabileceğinden daha çok şey vermişti. Ve ona borçlular. Nami tekrar gözlerini açarsa yaşam ve ölüm onu başka yerlere aktif göreve gönderecekti. Beklemek pek Nami’ye göre değildi.


İşte kahramanlarımız bu durumda. Her şey normal... Yani… En azından onlar için ne kadar normal olabilirse o kadar normal.


Spoiler:


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
06 Mar 2012 23:06
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Yaş: 26
Kayıt: 27 Şub 2011
Mesajlar: 1,316
Cinsiyet: Kız
Nerden: Freeman's Mind
Teşekkür: 142

Durumu: Çevrimdışı

princess_serenity
Güzelliğin Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
muhteşe bir son Hayranlık Besliyor Üzgün ya da Ağlıyor
resmen seiyayı sevdirdin sen bana Üzgün ya da Ağlıyor

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret

INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
06 Mar 2012 23:18
sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 28
Kayıt: 17 Hzr 2010
Mesajlar: 769
Cinsiyet: Kız
Nerden: İzmir
Teşekkür: 220

Durumu: Çevrimdışı

sailor chibi chibi moon
Ay Savaşçısı
Sailor Moon;SailorStarSun *Final bölümü eklenmiştir* Konu: Yanıt: Sailor Moon;SailorStarSun
Alıntıyla Cevap Gönder
princess_serenity yazmış:
muhteşe bir son Hayranlık Besliyor Üzgün ya da Ağlıyor
resmen seiyayı sevdirdin sen bana Üzgün ya da Ağlıyor


Beğenmene çok sevindim *-* Seiya iyidir ya candır o Hayranlık Besliyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
06 Mar 2012 23:21
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 11, 12, 13, Sonraki
12. sayfa (Toplam 13 sayfa) [ 193 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız