Hey,Joker. |
Yazar
Mesaj
Bu hikaye sadece bir hikaye.Devamı gelir ya da gelmez bilemem.Beğenmeniz dileğiyle.
Hey,Joker.
Gümüş rengi tül perdelerin arasından ay rengi teni ışıldıyor. Maziden gelen mutsuz bir senfoninin feryatları titretiyor ölümlü bir bedeni, karışıyor soluklara. Havaya karışan her solukta biraz daha gölgeye itilen düşler. Denize düşen kar tanelerinin hikâyesi olsun mu bizimkisi? Acıtıyor güzelliğin. Seni çağıyorum beni sarmalayan günahların arasından. Gün ışığı benimle, gece paletiyle fırçasını uzak tutuyor benden.
“Dokunuşlarıma kucak aç.
Çünkü herkes yanında olsa bile ben asla olmayacağım.
Senden uzak duracağım çünkü bu eğlenceli.
İyi bir poker oyuncusu değilsin, ha?”
Uzaklaşma. Dudaklarıma morfin sür tek bir gece için acı sona ersin. Çünkü buna ihtiyacım var.
“Kâğıdın üzerindeki mürekkebe damlayan su gibi akıp gidecek.
Adımların uzaklaştıkça daha da acı verecek.
Bir süre sonra izler bitecek.
İşte o zaman acı sonsuza kadar sürecek.
Artık yanında olmayacağım.”
Karanlıktayım. Öksüz sübyanların sprey boya ile adlarını yazdıkları yıpranmış duvara, adını fısıldıyorum. Nota kâğıdında yazanları okuyorum, şarkıyı söylüyorum. Sözler ilerledikçe adımların siliniyor. Daha fazla kırılıyor. İnciniyor.
“Çağırıyorsun günaha, sen şeytan mısın?”
Biliyor musun artık duymak istemediğimi? Plağı gramofona takıp fısıldıyorsun kulağıma. Dudaklarını saçlarımda hissediyorum. Her oyun bitmedi mi? Jokeri bulmadım mı hala? Neden devam ediyorsun? Pes etmeme izin ver artık! Sanma ki ben yoruldum, ben sadece kırıldım. Sıkıldım sorulardan. Sıkıldım asla bitmeyen kar fırtınalarından.
Donmak istemiyorum.
“Neden seni ısıtmama izin vermiyorsun?”
Yere damlıyor mürekkepten kopma gözyaşlarım. Hani şu siyah olanlar, bilirsin ya. Düşler tehlikelidir, alevlerden oluşmuş kafeslere hapseder bizi. Kafese giren bazı kişiler, kabullenmek istemez. Ve o bazıları kafesten kaçmak ister. Kaçamayacaklarını alevler içinde kavrulurken anlarlar. Ağlıyorum. Neden yanıma gelmiyorsun?
“Hah! Rahatsız olduğunuzu sanıyordum Majesteleri.
Unuttunuz mu yoksa?
Ben jokerim.
Herkes yanında olsa bile yanında olmayacak tek kişiyim.
Kırmızılar ve siyahlara bürünmüş kart destende herkesin bir eşi varken,
Ben tek olanım.”
Ben donuyorum. Bir gece için ihtiyacım var morfine. O şarkıyı söylediğim gece ihtiyacım var morfine. Maskemi düşürmeye niyetlendim. Hey, joker! Buraya bakar mısın? Kalabalık kart destesinden seni çekip alsam kırıklarıma sarılır mısın? Destemde siyah beyaz olan tek kart, destemdeki en renkli kart. İroni.
“En başından kendinizi bırakmanızı söylememiş miydim Prenses?
Neredesiniz?
Ben sizi beklerken yoktunuz.
Şimdi joker uzaklara gitmek istiyor.
Hizmetkârınız olarak daima iyiliğinizi düşünmeliyim.
Tutkular beklememeli.”
Nasıl da unutmuşum hizmetkârım olduğunu? Sana emir veriyorum lakin asla beni dinlemeyeceğini biliyorum. Jokere yalvarmamı istiyorsun, yakarışlarımı duymaya ihtiyacın var lakin asla yalvarmayacağımı biliyorsun. Hey, işi bırakabilirsin. Hafif bir yele kapılıp destemden uçup gidebilirsin. Beni yükseklerde tutma hadi. Yaklaş bana. Tutkular beklerken daha da alevlenirse yapılacak ne kalır? Siyah beyaz bir film içinde yaşamdaki en renkli insanlar oynuyor. Filmin sonu mutlu bitemez, bitmemeli. Unuttun mu yoksa? Biz mutlu sonları öldürenleriz.
“Pencereden dışarıya bakıyorsun.
Hatalısın.
Beni yere düşen kar tanelerinde arama.
Ben hemen arkandayım.”
Belki de seni görmekten korktuğum için yanlış yere bakıyorumdur? Belki de kırılmaktan korkan bir porselen bebeğimdir ben, sende siyah beyaz bir joker. Porselen kırılır, bilirsin.
“Kartlar ölümlü kâğıtlardan yapılmıştır.
Kartlar yırtılabilir.”
Sen jokersin. Sana bir şey olmaz değil mi? Hey, bu arada neden gri film şeritlerine hapsolmuştuk biz? Her pazar, eski bir sinemada oynatılan klişe bir filme ne zaman dönüştükte habersiz kaldım ben? Neden çağırıyorsun beni düşlerin arasına, alevlerin oraya? Yanmama izin vermeyeceksin değil mi? Beni alevlerden koruyacaksın değil mi?
“Hey, Prenses unuttunuz mu kâğıt yanar tutuşur.”
Ben gitmeni istemiyorum. Kelimeler titreyen dudaklarımdan dökülüyor. Neden biraz daha kalmıyorsun tam da teslimiyet vakti geldiğinde? Neden doruğa ulaştığında kar taneleri, sen terk ediyorsun arnavut kaldırımlı sokakları?
“Belki de görevim sona ermiştir.
Jokerin gitme vakti gelmiştir?”
Kulaklarımı kapayacağım ve geçen an içinde saçlarıma değen dudaklarını hatırlayacağım. Yeni “sen”ler olacak benim için.
Yeni “ben”ler olacak senin için.
“Gördün mü bir fark yok işte.
Aynı olacak başka senler ve benler”
Öyleyse buz rengi maskemi yine oturtuyorum yüzüme. Bunu yapmak zorundayım, gümüş kılıcımı tam da jokerin kalbinden geçirmeliyim. Kalabalık destemden seçiyorum siyah beyaz kartı elime gümüş iğnemi alıyorum ve tam kalbine, evet tam kalbine batırıyorum.
Bir gece için dudaklarıma morfin sürüldü ya. Her şey karşılıklıydı senin için. Başka bir acıyı alıp götürürken benden uzağa, beraberinde sende gidiyordun. İçimde yeni hüzün tohumları filizlenirken onları hasat edeceğim bir süre sonra desem de kendime, yalandı işte. Yerimde doğrularak son kez baktım kalbine iğne sapladığım karta ve araladım yosun yeşili gözlerimi. İpek çarşaflar serili yatakta yanım boştu. Kapının önünde ışık oyunlarından dolayı siyah beyaz görünen bir gölge gördüm. Güçlü çıkarmaya çalıştığı bir sesle fısıldadı Joker;
“Hoşçakalın, Prenses.”
Çıplak omzuma düşen bir gözyaşının ardından kapı çarparak kapandı. Başımı doğrulttum ve camın ardından görünen yıldızlı gökyüzüne baktım. Pencere çerçevesine sıkışmış bir şey fark ettim o sırada; bir desteden kopmuş joker. Onu sıkıştığı yerden çıkarttım ve gökyüzüne saldım.
Artık Joker gökyüzündeydi.
Hey,Joker.
Gümüş rengi tül perdelerin arasından ay rengi teni ışıldıyor. Maziden gelen mutsuz bir senfoninin feryatları titretiyor ölümlü bir bedeni, karışıyor soluklara. Havaya karışan her solukta biraz daha gölgeye itilen düşler. Denize düşen kar tanelerinin hikâyesi olsun mu bizimkisi? Acıtıyor güzelliğin. Seni çağıyorum beni sarmalayan günahların arasından. Gün ışığı benimle, gece paletiyle fırçasını uzak tutuyor benden.
“Dokunuşlarıma kucak aç.
Çünkü herkes yanında olsa bile ben asla olmayacağım.
Senden uzak duracağım çünkü bu eğlenceli.
İyi bir poker oyuncusu değilsin, ha?”
Uzaklaşma. Dudaklarıma morfin sür tek bir gece için acı sona ersin. Çünkü buna ihtiyacım var.
“Kâğıdın üzerindeki mürekkebe damlayan su gibi akıp gidecek.
Adımların uzaklaştıkça daha da acı verecek.
Bir süre sonra izler bitecek.
İşte o zaman acı sonsuza kadar sürecek.
Artık yanında olmayacağım.”
Karanlıktayım. Öksüz sübyanların sprey boya ile adlarını yazdıkları yıpranmış duvara, adını fısıldıyorum. Nota kâğıdında yazanları okuyorum, şarkıyı söylüyorum. Sözler ilerledikçe adımların siliniyor. Daha fazla kırılıyor. İnciniyor.
“Çağırıyorsun günaha, sen şeytan mısın?”
Biliyor musun artık duymak istemediğimi? Plağı gramofona takıp fısıldıyorsun kulağıma. Dudaklarını saçlarımda hissediyorum. Her oyun bitmedi mi? Jokeri bulmadım mı hala? Neden devam ediyorsun? Pes etmeme izin ver artık! Sanma ki ben yoruldum, ben sadece kırıldım. Sıkıldım sorulardan. Sıkıldım asla bitmeyen kar fırtınalarından.
Donmak istemiyorum.
“Neden seni ısıtmama izin vermiyorsun?”
Yere damlıyor mürekkepten kopma gözyaşlarım. Hani şu siyah olanlar, bilirsin ya. Düşler tehlikelidir, alevlerden oluşmuş kafeslere hapseder bizi. Kafese giren bazı kişiler, kabullenmek istemez. Ve o bazıları kafesten kaçmak ister. Kaçamayacaklarını alevler içinde kavrulurken anlarlar. Ağlıyorum. Neden yanıma gelmiyorsun?
“Hah! Rahatsız olduğunuzu sanıyordum Majesteleri.
Unuttunuz mu yoksa?
Ben jokerim.
Herkes yanında olsa bile yanında olmayacak tek kişiyim.
Kırmızılar ve siyahlara bürünmüş kart destende herkesin bir eşi varken,
Ben tek olanım.”
Ben donuyorum. Bir gece için ihtiyacım var morfine. O şarkıyı söylediğim gece ihtiyacım var morfine. Maskemi düşürmeye niyetlendim. Hey, joker! Buraya bakar mısın? Kalabalık kart destesinden seni çekip alsam kırıklarıma sarılır mısın? Destemde siyah beyaz olan tek kart, destemdeki en renkli kart. İroni.
“En başından kendinizi bırakmanızı söylememiş miydim Prenses?
Neredesiniz?
Ben sizi beklerken yoktunuz.
Şimdi joker uzaklara gitmek istiyor.
Hizmetkârınız olarak daima iyiliğinizi düşünmeliyim.
Tutkular beklememeli.”
Nasıl da unutmuşum hizmetkârım olduğunu? Sana emir veriyorum lakin asla beni dinlemeyeceğini biliyorum. Jokere yalvarmamı istiyorsun, yakarışlarımı duymaya ihtiyacın var lakin asla yalvarmayacağımı biliyorsun. Hey, işi bırakabilirsin. Hafif bir yele kapılıp destemden uçup gidebilirsin. Beni yükseklerde tutma hadi. Yaklaş bana. Tutkular beklerken daha da alevlenirse yapılacak ne kalır? Siyah beyaz bir film içinde yaşamdaki en renkli insanlar oynuyor. Filmin sonu mutlu bitemez, bitmemeli. Unuttun mu yoksa? Biz mutlu sonları öldürenleriz.
“Pencereden dışarıya bakıyorsun.
Hatalısın.
Beni yere düşen kar tanelerinde arama.
Ben hemen arkandayım.”
Belki de seni görmekten korktuğum için yanlış yere bakıyorumdur? Belki de kırılmaktan korkan bir porselen bebeğimdir ben, sende siyah beyaz bir joker. Porselen kırılır, bilirsin.
“Kartlar ölümlü kâğıtlardan yapılmıştır.
Kartlar yırtılabilir.”
Sen jokersin. Sana bir şey olmaz değil mi? Hey, bu arada neden gri film şeritlerine hapsolmuştuk biz? Her pazar, eski bir sinemada oynatılan klişe bir filme ne zaman dönüştükte habersiz kaldım ben? Neden çağırıyorsun beni düşlerin arasına, alevlerin oraya? Yanmama izin vermeyeceksin değil mi? Beni alevlerden koruyacaksın değil mi?
“Hey, Prenses unuttunuz mu kâğıt yanar tutuşur.”
Ben gitmeni istemiyorum. Kelimeler titreyen dudaklarımdan dökülüyor. Neden biraz daha kalmıyorsun tam da teslimiyet vakti geldiğinde? Neden doruğa ulaştığında kar taneleri, sen terk ediyorsun arnavut kaldırımlı sokakları?
“Belki de görevim sona ermiştir.
Jokerin gitme vakti gelmiştir?”
Kulaklarımı kapayacağım ve geçen an içinde saçlarıma değen dudaklarını hatırlayacağım. Yeni “sen”ler olacak benim için.
Yeni “ben”ler olacak senin için.
“Gördün mü bir fark yok işte.
Aynı olacak başka senler ve benler”
Öyleyse buz rengi maskemi yine oturtuyorum yüzüme. Bunu yapmak zorundayım, gümüş kılıcımı tam da jokerin kalbinden geçirmeliyim. Kalabalık destemden seçiyorum siyah beyaz kartı elime gümüş iğnemi alıyorum ve tam kalbine, evet tam kalbine batırıyorum.
Bir gece için dudaklarıma morfin sürüldü ya. Her şey karşılıklıydı senin için. Başka bir acıyı alıp götürürken benden uzağa, beraberinde sende gidiyordun. İçimde yeni hüzün tohumları filizlenirken onları hasat edeceğim bir süre sonra desem de kendime, yalandı işte. Yerimde doğrularak son kez baktım kalbine iğne sapladığım karta ve araladım yosun yeşili gözlerimi. İpek çarşaflar serili yatakta yanım boştu. Kapının önünde ışık oyunlarından dolayı siyah beyaz görünen bir gölge gördüm. Güçlü çıkarmaya çalıştığı bir sesle fısıldadı Joker;
“Hoşçakalın, Prenses.”
Çıplak omzuma düşen bir gözyaşının ardından kapı çarparak kapandı. Başımı doğrulttum ve camın ardından görünen yıldızlı gökyüzüne baktım. Pencere çerçevesine sıkışmış bir şey fark ettim o sırada; bir desteden kopmuş joker. Onu sıkıştığı yerden çıkarttım ve gökyüzüne saldım.
Artık Joker gökyüzündeydi.
BURCUYU SEWIOM BZ SUPERISSS ERIN HEATHERTONU GECTIIIK ZAAAA AYIQ OL
Hikayeni okumuştum birkaç gün önce ama yorum yapma fırsatım olmamıştı. Başlığı görünce aklıma geldi. Gayet akıcıydı, betimlemelerini sevdim. Olaylar gözümde canlandı diyebilirim, anlatım yönünden de çok hoştu. Devamını gelmesi yönündeyim, ama karar senin tabii ^^
by minako-chan
,
Medusa'm için irma ya teşekkürler ||
,
Medusa'm için irma ya teşekkürler ||
Spoiler:
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 7 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |