Öncelikle Claude destekçisi olduğumu söylemek isterim.
Bölüm, açılışsız başlar.
Hanna, Sebastian ve Claude bottadırlar. Hanna, Alois'in Ciel'in bedenindeyken anlaşma yaptığını ve Alois'in artık ağır basamadığını söyler. Ama Alois'in onunla ne için antlaşma yaptığını söylemez. (yani Alois'in Hanna'nın gerçekleştirmesini istediği dileği)
Hanna, Sebastian ve Claude'a Alois ile yaptığı antlaşmaya göre ikisinden birisinin ölmesi gerektiğini söyler . Ancak o zaman Alois, Ciel'in ruhunu bırakacaktır.
Hanna: "Ondan sonrada..." der ama Claude: "Eğer seni boğarsak..." diye lafını keser.
Hanna Ciel Phantomhive'ın tekrar canlanacağını söyler. ( Bu cümleyi çok iyi anlayamadım. açıkcası)
Bölüm, Kuroshitsuji.
Ölülerin adasına varmışlardır. Claude ada için, "şeytanların tapınağı" benzetmesindesinde bulunur ve Sebastian'ın tapınağı Ciel'inin ruhunu çaldığında paramparça etmesi hakkında söylenir.
Hanna'da onlara, buraya resmi bir iblis düellosu yapmaları için getirdiğini söyler.
Ciel'in içinde, Alois ve Ciel'in yıkık bir satranç tahtası üstüne kollarından birbirlerine zincirlenmiş olarak otururken görürüz. Alois, Ciel'e dileği gerçekleştiğinde onu rahat bırakacağını söyler, Hanna onu yiyeceği için Ciel'in tekrar kendi bedenine kavuşacağını söyler.
Alois Ciel'den özür diler, ama bunun Ciel'in çok soylu olduğu ve hem Claude hemde Sebastian'ın onu sevdiğinden dolayı da cezası olduğunu söyler.
Ciel ise bunu üzerine: "Sevmek mi? Ne kadar da iğrenç birşey. Sebastian'ı tanımıyorsun antlaşmanızın ne olduğunu öğrendiğinde..." der. Sahne değişir.
Bu sefer yer altında bir yerdedirler. Claude, Hanna'yı tutar. Sebastian'da Hanna'nın içindeki kılıcı çıkarır. Hanna kılıcı yukarı fırlatır. Kılıç toprağın içine girer ve Hanna der ki : "Birbirinize saldırdığınızda öldüremeyeceksiniz. ama bu kılıcın açacağı yara asla iyileşmeyecek ve deldiği ruh için ölümcül olacaktır." (burda büyük ihtimalle iblislerin ruhlarından bahsediyor.)
Savaşmaya başlarlar. Savaşırken çok önemli bir şey söylemedikleri için çevirmiyorum. Sebastian mağranın çok küçük olduğunu düşündüğü için mağrayı yıkmaya başlar.
Ciel'in içine geri dönülür.
Ciel: "İntikamımı aldım. Hala yaşıyor olmamın tek nedeni hala ruhumu yememiş olmasıdır."
Alois ise bunun üzerine kendi anlaşmasının önemsiz olduğu imasında bulunur. ( Hanna ile antlaşma yaptığı için, Claude ile olan antlaşmasından bahsediyo sanırım.)
Ciel: "İğrenç iblisler, amaçsız yere savaşıyorlar. Biri kazansa bile sonuçta eline ne geçicek ki..."
DRAMA.
DRAMA.
Eğer gerçekten kimin öldüğünü bilmek istemiyosan okuma.
OKUMA.
Bu sırada Sebastian, Claude'dan kılıcı almayı başarmış ve onu deşmiştir.
Claude, Ciel'in çok lezzetli olan ruhu için savaşırken ölmekten bahsetmeye başlar. Sebastian ise Claude'un lafını keser: "En sonuna kadar onun tarafından kontrol edildin." (Alois'in en başından bunu planladığını ima eder.)
Claude, Sebastian'dan cebinden gözlüklerini çıkarmasını ve takmasını ister. Sonrada der ki; "Eğer sıkıcı bir iblisin hayatına böyle bir canlılık katabiliyorsa, ruhu yenmeye değermiş." Sebastian ise, ölmek üzere olan biri için Claude'un çok fazla konuştuğunu söyler.
Ve Claude son sözlerini söyler:
"Samimiyeti, samimiyetsizliğe; yalanı, gerçeğe; sahipsiz bir köpeği bir Kont'a çevirmek. .... Kahyasının işidir." der. ve ölür.
CLAUDEEE. ben ki duygusuzun önde gideni burda salya sümüğe bağladım.
Sebastian: "Kimin kahyası olarak öldün acaba Claude?" der.
Ciel'in içine geri dönülür. Ciel, Alois'e mutlu olup olmadığını sorar. Alois: "Bilmiyorum, ama bilmekte istemiyorum" der ve yok olur. (Yani öbür tarafa gider, Hanna tarafından yenerek.)
Ciel: "Sebastian, gerçek gözlerinin önünde, bunu fark ettiğinde ne yapacaksın?"
Hanna, Alois'in en sonunda mutlu olduğunu söyler. Çünkü Claude onu kabul etmiştir ve Sebastian'a Alois ile olan antlaşmasının tamamlandığını söyler. Sebastian'dan kendisini öldürmesini ister, böylece Ciel'de kendi vucüduna geri dönebilecektir. (En baştaki Claude'un seni boğayım tavsiyesinin bu yüzden olduğunu anlıyoruz.)
"Ama Ciel Phantomhive vucüduna geri döndüğünde senin için bir ölüden farksız biri olmayacak. Artık mutlu olabileceğiz. Ciel Phantomhive..." der ve kayalıklardan aşağa atlar ve ne olduğunu duyamadığımız birşey söyler. Sebastian, Hanna'nın söylediği şey Sebastian'ı şok eder ve onun peşinden suya atlar.
Alois ve Hanna'nın saat kulesinde olduğu zamana geri dönülür. Hanna, Alois'e dileğini sorar. Eğer Claude'un sevgisiyse Alois'in dileği onu buna zorlayabileceğini söyler. Alois ie dileğinin iki iblisinde Ciel'in ruhunu yememesi olduğunu söyler. Hanna'da bunun üzerine onu öldürmeyi teklif eder.
Alois: " Hayır olmaz. Claude'un bana veremeyeceği bir sevgisi olduğunu gördüm." der.
Sebastian sudadır. "Bocchan benim için bir ölüden farklı olmayacak mı.. Acaba..."
Hanna, Ciel'i suya bırakır ve Claude'un öldüğü yere gider. "Dördümüzün sevgisi (Luka, Alois, Hanna ve Claude) artık sonuna geldi." der ve Alois'i Luka ile konuşurken duyarız. "Luka artık birlikteyiz! Hanna ve Claude'da burda! Artık yanlız olmayacağız! Hepimiz, çok mutlu olacağız!"
CLAUDEEEEE.
Sebastian hala sudadır ve Ciel'in yeni kahyası olduğu günleri hatırlar. Ciel bir pastanın tadına bakar ve pastayı Sebastian'ın suratına atar ve sadece dışdan güzel olduğunu ama tadının çok kötü olduğunu söyler. Sebastian yeni bir tane getireceğini söyler. Bunun üzerinede Ciel, Sebastian'a bir kahya olduğunu ve ona göre davranması gerektiğini söyler. Sebastianda (şimdiki zaman, suyun içindeki) : "Ben bir iblisim, insanlar için nelerin güzel tadda olup olmadığını anlayamam. Sadece ruhların tadını bilirim."
Eğer Ciel'e ne olduğunu öğrenmek istemiyorsan OKUMA.
OKUMA.
OKUMA.
Ciel gözlerini açar ve gözleri kırmızıdır. Sebastian, Ciel'in göğüsüne yumruk atar ve suyun içinde çevresi kıpkırmızı olur. (yani neymiş, Sebastian'da Claude gibi beğenmediği "yemeğini" çöpe atabilirmiş.)
Ara. Bu sefer ki tarot kart... The Devil.
Phantomhive malikanesindeyiz. Sahne birinci sezonun ilk bölümü gibi başlar, sadece Ciel'in tırnakları... siyahtır ve Sebastian'da Ciel'e siyah giysiler giydirir. Sebastian, Ciel'in kurdelesini bağlarken; Ciel'in gözleri kırmızı olur ve der ki : "Daha sıkı bağlamak ister misin?"
Sebastian: "Hayır."
Sebastian, Ciel'e çay koyar ama iblisler yemek yiyemedikleri için sadece "günlük rutin" yapılmaktaıdır. Ciel çayını "içer." Sebastian'a bugün neler yapılacağını sorar. Sebastian, bir program olmadığını söyler.
Mey-Rin odaya girer ve Ciel'e Elizabeth'in geldiğini söyler. Ciel ise sadece: "Anladım. Bugünün programına ben karar veririm o zaman" der. Sebastian oldukça hoşnutsuz bir ifadeyle Ciel'e bakar.
Sebastian, Bar ve Finny'e Elizabeth'e kaba bir şekilde davranmamalarını söyler. Bard ve Finny, Sebastian'a nereye gittiğini sorarlar. Sebastian yapması gereken işleri olduğunu söyler.
Elizabeth, Ciel'e sarılır ve onu çok özlediğini söyler. Giydiği kıyafetlerin hiç güzel olmadığını ve çok koyu olduğunu söyler. Ciel: "Değiştirmemi ister misin? Geçen sefer ki gibi." der. Bunun üzerine Elizabeth, Ciel'in hafızasının geri geldiğini anlar. Ciel, Elizabeth'i dansa kaldırır ve dans ederler.
Elizabeth, Ciel'e yüzüğünün nerde olduğunu sorar, Ciel sadece gülümser. oldukçada şeytanimsi bir gülüştür.Dans ettikleri müzikte biraz karanlık temalıdır. Elizabeth bunu dile getirir. Ciel'de gramafonun bozuk olduğunu söyler. Lizzie biraz daha kalmak istiyor gibidir ama vazgeçer.
Sebastian, Lau'nun dükkanındadır. Burdaki konuşmalardan Lau'nun kurtulduğu anlaşılır. Sebastian onu öldürme zahmet etmediği için, Lau'da Ciel'in yanında hiçbirşey olmamış gibi davranmayı kabul etmiştir. Sebastian, Lau'ya teşekkür amaçlı olduğunu söylerek siyah bir paket verir ve Ciel'in Londra'dan ayrılacağını söyler ve Ciel'in mesajını iletir:
"Seni öldürmeyi düşündüm ama bu zahmete girmeyeceğim. Seni bir daha görmeyeceğim sürece yaşayabilirsin." Bunun üzerine Lau'da Ciel'in anılarının geri geldiğini anlar ve Sebastian'a nerye gittiklerini sorar ama Sebastian çoktan gitmişti.
Kalafina'nın 8. bölümdeki şarkısı çalmaya başlar ve Sebastian'ı diğer karakterleri ziyaret ederken görürüz. Hepsine Lau'ya verdiği siyah paketten verir. Malikhaneye geri dönmüştür.
Bard, Finny ve Mei-Rin gittiği için oldukça üzgündürler. Ciel ise onlara, malikhaneyi istedikleri gibi kullanabileceklerini, isterlerse yakabileceklerini söyler. Bunun üzerine Bard: "Bunu asla yapmayacağımızı biliyorsunuz!"
Ciel: "Neden?
Finny: "Çünkü burda sizinle birlikte bir sürü anımız var!"
Ciel: "Hmph. Anılar gereksizidir. Bende bunun bir kanıtı değil miyim?"
Mei-Rin: "Ama, Küçük Bey!"
Ciel ve Sebastian giderler. Tanaka'yı, Sebastian'ın taktığı Baş Kahya rözetiyle görürüz.
Sebastian ve Ciel, araçtadırlar.
Ciel: "Antlaşmanın ne olduğunu anladığında yüzünü görmek için sabırsızlanıyordum Sebastian. Oldukça komikti, beni öldürmye çalışmak."
Sebastian'ın yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardır.
Sebastian: "İntikamınızı aldıktan sonra ruhunuzu yemeliydim. Bu yüzden senin kahyan oldum."
Ciel: "Ama hala burdayım, yaşıyorum."
Sebastian: "Evet yaşıyorsun. Ama bir insan olarak değil. İblis olarak."
Hanna'yı kayalıklardan düşerken görürüz ve der ki:
"Sahibimle yaptığım antlaşmaya göre, Ciel Phantomhive hayata bir iblis olarak dönecek."
Sebastian (içinden) :"Bu yüzden ben..."
Sebastian Ciel'i tekneye çıkarmıştır. Ciel'in göğüsünde Sebastian'ın az önce attığı yumruktan ve kandan iz yoktur.
Ciel: "Oldukça ilginç bir karşılama. İblis olarak uyanır uyanmaz beni öldürmeye çalıştın."
Sebastian: "Hayır, sadece gerçekten bir iblis olup olmadığını kontrol etmek istedim."
Ciel: "Anladım. Yani duruma en uygun şekilde davranmak istedin. Doğru kahya seçimi."
Sebastian tekrar hoşnutsuzdur.
ve tekrar içinden "Ruhunu aslya yiyemeyeceğim."
Ciel: Evet. Ve sana labirentte bir emir vermiştim." Ciel'in gözünde Sebastian'ın amblemi belirir. "Sonsuza kadar uşağım olacaksın."
Soma ve Agni siyah paketi açarlar. İçinde Funtom şekeri ve bir kart vardır. Kartta ise
"26 Ağustos 1889'da daha 13 yaşında ölen Ciel Phantomhive'ın Anısına"
yazmaktadır.
Sebastian ve Ciel, Açılıştada gördüğümüz siyah ve beyaz güllerin olduğu tepeye gelmişlerdir.
Sebastian: "Nereye gidelim?"
Ciel: "Fark etmez. sonuçta hem iblislerin hemde insanların olduğu bir yere gideceğiz."
Sebastian tepenin kenarına kadar yürür.
Ciel:"Bu çok güzel bir duyguymuş sanki üzerimdeki büyü kalkmış gibi hissediyorum."
Sebastian: "Evet bende asla bitmeyecek bir lanette tutulmuş gibi."
Ciel: "Sen benim kahyamsın."
Sebastian:"Evet sizin kahyanızım.Sonsuza kadar."
Ciel:"Şu andan itibaren, Bana tek bir şekilde cevap vereceksin. Anladın mı?" der ve Sebastian, Tepeden atlar.
"Emredersiniz, Lordum."
CLAUDEEEE