Yahya Kemal Beyatlı Sayfaya git: Önceki, 1, 2 |
Yazar
Mesaj
GÜFTESİZ BESTE
Sizi dün bekledim o yollarda
Ki gezindikdi bir zaman karda,
Kararan gözlerimle rüzgârda
Sizi dün bekledim o yollarda!...
Sanıyordum unuttunuz adımı,
Dediniz hissedince maksadımı:
"Beni hâlâ bu genç unutmadı mı
Ki bugün bekliyor bu yollarda?"
Nice sevdâlılarla sevgililer
Aşkı yollarda böyle beklediler!
Nice sevdâlılar da var ki diler
Akşam olsun bu kuytu yollarda!...
Sizi dün bekledim o yollarda
Ki gezindikdi bir zaman karda,
Kararan gözlerimle rüzgârda
Sizi dün bekledim o yollarda!...
Sanıyordum unuttunuz adımı,
Dediniz hissedince maksadımı:
"Beni hâlâ bu genç unutmadı mı
Ki bugün bekliyor bu yollarda?"
Nice sevdâlılarla sevgililer
Aşkı yollarda böyle beklediler!
Nice sevdâlılar da var ki diler
Akşam olsun bu kuytu yollarda!...
DENİZ TÜRKÜSÜ
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sâhilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide, dünyâ artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;
Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri,
Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;
Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.
Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,
Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"
Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!
Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,
Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.
Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli!
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli.
Ömrünün geçtiği sâhilden uzaklaştıkça
Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça,
Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık
Başka bir çerçevedir, git gide, dünyâ artık.
Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ;
Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ...
Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala
O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla.
Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır;
Hilkatin gördüğü rü'yâ biter, etrâf ağarır.
Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri,
Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri...
Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı;
Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı.
Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye,
Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın: "Yol nereye?"
Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan,
Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan!
Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu,
Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu.
Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız,
Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız,
Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!...
İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.
reichan harika olmuş süper yazmışsın...eee kimin nee-chanıyım diimi
neyse işte benim en çok sevdiğim şairdir kendisi. edebiyat öğretmenim ne zaman bir şiir bulun derse hep beyatlıdan alırdım lise yıllarımda
en çok da sessiz gemiyi severdim. hala a severim
yaptığın bu araştırma için çok çok teşekkürler canım kyodai-chanım benim
neyse işte benim en çok sevdiğim şairdir kendisi. edebiyat öğretmenim ne zaman bir şiir bulun derse hep beyatlıdan alırdım lise yıllarımda
en çok da sessiz gemiyi severdim. hala a severim
yaptığın bu araştırma için çok çok teşekkürler canım kyodai-chanım benim
YOL DÜŞÜNCESİ
Bu def’a farkına vardım ki ihtiyarlamışım.
Hayâtı bir camın ardında gösteren tılsım
Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyâhatte.
Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette.
Mısır ve Sûriye, pek genç iken, hayâlimdi;
O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi.
Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını,
Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını?
Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî.
Demek ki alemin artık göründü serhaddi.
Ne Akdeniz’'de şafaklar, ne çölde akşamlar,
Ne görmek istediğim Nil, ne köhne Ehrâmlar,
Ne Bâlebek’te lâtin devrinin harâbeleri.
Ne Biblos’un Adonis’den kalan sihirli yeri,
Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr,
Ne gül, ne lâle, ne zambak, ne muz, ne hurma ve nar,
Ne Şam semâsını yâlel’le dolduran şarkı,
Ne Zahle’nin üzümünden çekilmiş eski rakı,
Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhât!
Bu hâli, yaşta değil, başta farzeden bir zât
Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir îman!"
Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman."
Eğer mezarda, şafak sökmiyen o zindanda,
Cesed çürür ve tahayyül kalırsa insanda,
- Cihan vatandan ibârettir, îtikadımca -
Budur ölümde benim çerçevem, murâdımca;
Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir;
Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir;
Şerefli kubbeler iklimi, Marmara’yla Boğaz;
Üzerlerinde bulutsuz ve bitmiyen bir yaz;
Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz;
Birer birer görünen anlı şanlı cedlerimiz;
İçimde dalgalı Tekbir’i en güzel dînin;
Zaman zaman da "Nevâ-Kâr’ı" doğsun, Itrî’nin.
Ölüm yabancı bir âlemde bir geceyse bile,
Tahayyülümde vatan kalsın eski hâliyle.
Bu def’a farkına vardım ki ihtiyarlamışım.
Hayâtı bir camın ardında gösteren tılsım
Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyâhatte.
Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette.
Mısır ve Sûriye, pek genç iken, hayâlimdi;
O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi.
Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını,
Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını?
Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî.
Demek ki alemin artık göründü serhaddi.
Ne Akdeniz’'de şafaklar, ne çölde akşamlar,
Ne görmek istediğim Nil, ne köhne Ehrâmlar,
Ne Bâlebek’te lâtin devrinin harâbeleri.
Ne Biblos’un Adonis’den kalan sihirli yeri,
Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr,
Ne gül, ne lâle, ne zambak, ne muz, ne hurma ve nar,
Ne Şam semâsını yâlel’le dolduran şarkı,
Ne Zahle’nin üzümünden çekilmiş eski rakı,
Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhât!
Bu hâli, yaşta değil, başta farzeden bir zât
Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir îman!"
Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman."
Eğer mezarda, şafak sökmiyen o zindanda,
Cesed çürür ve tahayyül kalırsa insanda,
- Cihan vatandan ibârettir, îtikadımca -
Budur ölümde benim çerçevem, murâdımca;
Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir;
Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir;
Şerefli kubbeler iklimi, Marmara’yla Boğaz;
Üzerlerinde bulutsuz ve bitmiyen bir yaz;
Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz;
Birer birer görünen anlı şanlı cedlerimiz;
İçimde dalgalı Tekbir’i en güzel dînin;
Zaman zaman da "Nevâ-Kâr’ı" doğsun, Itrî’nin.
Ölüm yabancı bir âlemde bir geceyse bile,
Tahayyülümde vatan kalsın eski hâliyle.
Yahya Kemal'in milletvekilliği döneminde, Ankara'ya gelip gitme mecburiyeti; İstanbul sevgisini daha da arttırmış olmalı ki
Ankara'nın nesi güzel? diye sorulduğunda: "İstanbul"a dönüşü güzel.cevabını vererek kırk yılda bir doğru bir çift laf sarfetmiştir -_-
bu adamın ağır dilini gereksiz bulurum. modern edebiyat diye bişey çıkmış ama kendisi inatla divan edebiyatına bağlı kalmıştır (hem de cumhuriyetten sonra -__-'''')
tek beğendiğim şiiri de sessiz gemi'dir.
onun dışında gerçekten kasarak şiir yazmış bir şair olduğundan okuyucuyu yorar kendisi buna ustalık dese de ben fuzuli bi emek olarak görüyorum şiirlerini.
Ankara'nın nesi güzel? diye sorulduğunda: "İstanbul"a dönüşü güzel.cevabını vererek kırk yılda bir doğru bir çift laf sarfetmiştir -_-
bu adamın ağır dilini gereksiz bulurum. modern edebiyat diye bişey çıkmış ama kendisi inatla divan edebiyatına bağlı kalmıştır (hem de cumhuriyetten sonra -__-'''')
tek beğendiğim şiiri de sessiz gemi'dir.
onun dışında gerçekten kasarak şiir yazmış bir şair olduğundan okuyucuyu yorar kendisi buna ustalık dese de ben fuzuli bi emek olarak görüyorum şiirlerini.
Yalnız’ın adı okunduğunda
Okulda ya da yaşamda
Kimse
“Burada”
deyemez.
Ama
Yok da...
Okulda ya da yaşamda
Kimse
“Burada”
deyemez.
Ama
Yok da...
İSTANBUL'UN O YERLERİ
Aşkın şeref diyârını gördümdü bir zaman.
Yıldızlarıyle başka bir âlemdi her gece.
Kıpkırmızıydı şanlı ufuklarda her şafak.
Cânanla çıktığım tepeler... Başta Çamlıca..
Hâlâ muhayyilemde parıldar, resim gibi,
Yârin dudaklarında bitip başlayan visâl.
Cânanla gezdiğim kıyılar, sürdüğüm hayat,
Öz mâvilikle çerçevelenmiş o levhada,
Ömrün murâdımızca geçen mutlu günleri.
Yaş bastı. Görmedim nice yıldır o yerleri.
Görsem de görmesem de bu indimde bir benim;
Mâdem ki şimdi her biri kalbimdedir benim.
---------------------------------------
KAYBOLAN ŞEHİR
Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyârıdır
Evlad-ı Fatihân’a onun yâdigârıdır.
Firûze kubbelerle yalnız bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyla biz’di o.
Üsküp ki Şar dağ’ında devâmıydı Bursa’nın.
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Üç şanlı harbin arş’a asılmış silâhları
Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları.
Ben girmeden hayâtı şafaklandıran çağa,
Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa.
İs’a Bey’in fetihte açılmış mezarlığı
Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı.
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum, için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Aşkın şeref diyârını gördümdü bir zaman.
Yıldızlarıyle başka bir âlemdi her gece.
Kıpkırmızıydı şanlı ufuklarda her şafak.
Cânanla çıktığım tepeler... Başta Çamlıca..
Hâlâ muhayyilemde parıldar, resim gibi,
Yârin dudaklarında bitip başlayan visâl.
Cânanla gezdiğim kıyılar, sürdüğüm hayat,
Öz mâvilikle çerçevelenmiş o levhada,
Ömrün murâdımızca geçen mutlu günleri.
Yaş bastı. Görmedim nice yıldır o yerleri.
Görsem de görmesem de bu indimde bir benim;
Mâdem ki şimdi her biri kalbimdedir benim.
---------------------------------------
KAYBOLAN ŞEHİR
Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyârıdır
Evlad-ı Fatihân’a onun yâdigârıdır.
Firûze kubbelerle yalnız bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyla biz’di o.
Üsküp ki Şar dağ’ında devâmıydı Bursa’nın.
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Üç şanlı harbin arş’a asılmış silâhları
Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları.
Ben girmeden hayâtı şafaklandıran çağa,
Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa.
İs’a Bey’in fetihte açılmış mezarlığı
Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı.
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum, için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
çok seviyorum yahya kemalin şiirlerini
çok duygu yüklü
çok duygu yüklü
ŞARKI
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden;
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden;
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden;
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş!
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş.
Son demde bu mevsim gibi benzin de kül olmuş!
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden;
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden;
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden;
Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş!
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş.
Son demde bu mevsim gibi benzin de kül olmuş!
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
http://myanimelist.net/profile/Marvelgirl
animelist aldım yuhaa ^ . ^
animelist aldım yuhaa ^ . ^
2. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 30 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |