Ağlıyordu... |
Yazar
Mesaj
Ağlıyordu , tenini rüzgarda daha da yakan göz yaşlarına inat ağlıyordu. Karşısında şahlanan siyah deniz her hıçkırıklara boğulmuş inlemesinde biraz daha hırçınlaşıyordu.
Kolundaki sepet gül doluydu, beyaz hiç koklanmamış taze güller, sekiz yıllık kısacık bir ömrün anısına denize bırakılan bembeyaz güller.
İki yıldır yanında yaşadığı Gürdal abisi o gece Kardeşi Gürdal olmuştu, sahnedeki rolüne Bengisu kardeşi Gürdal ‘ı yazmıştı ve Berkay’ın yerini dolduruyordu birkaç dakikalığına da olsa Gürdal abisi. Yirmi Dört Ekim İki Bin On akşamı hayatta olsaydı tam on yaşında olacak kardeşi için yüz beyaz gülü denize döküyordu Bengisu. Ufak fısıltılarla kardeşine konuşuyordu şimdi:
“Özledimm! En olmayacak anlarda beni neşelendiriveren o sen sesini özledim.Kokunu, gözlerindeki sadece sana ait olan ışıkla mutlu olmayı özledim.”Yaşlar sırayla boşalıyordu gözlerinden, teker teker acele etmeden, daha çok akacaklardı o gece çünkü biliyorlardı.Hatta bir ömür boyu akacaklardı için için , yavaş yavaş süzüldüler o yüzden.
Şimdi artık toparlanma zamanıydı, kendisine ailelik yapan bu insanlara daha fazla rahatsızlık vermemek için kendine gelmeliydi. O artık kocaman bir kız çocuğu olmuştu tam on yedi yaşında yorgun ve yıpranmış bir kız çocuğu. On beş yaşında tek başına yalpalayan bir yalnızlıkla baş başa kalmıştı Bengisu. O gece de yağmur yağıyordu, umutların kül olup zamanın akamadığı o gece Bengisu yüreğini kaybetmişti, yüreğinin içindeki o en içteki üç kişiyi kaybetmişti; annesini, babasını ve kardeşini…
Birkaç adım arkasında duran Gürdal Abisine döndü ve gözlerini silerek “Akşam için teşekkür ederim.”dedi.
Kolundaki sepet gül doluydu, beyaz hiç koklanmamış taze güller, sekiz yıllık kısacık bir ömrün anısına denize bırakılan bembeyaz güller.
İki yıldır yanında yaşadığı Gürdal abisi o gece Kardeşi Gürdal olmuştu, sahnedeki rolüne Bengisu kardeşi Gürdal ‘ı yazmıştı ve Berkay’ın yerini dolduruyordu birkaç dakikalığına da olsa Gürdal abisi. Yirmi Dört Ekim İki Bin On akşamı hayatta olsaydı tam on yaşında olacak kardeşi için yüz beyaz gülü denize döküyordu Bengisu. Ufak fısıltılarla kardeşine konuşuyordu şimdi:
“Özledimm! En olmayacak anlarda beni neşelendiriveren o sen sesini özledim.Kokunu, gözlerindeki sadece sana ait olan ışıkla mutlu olmayı özledim.”Yaşlar sırayla boşalıyordu gözlerinden, teker teker acele etmeden, daha çok akacaklardı o gece çünkü biliyorlardı.Hatta bir ömür boyu akacaklardı için için , yavaş yavaş süzüldüler o yüzden.
Şimdi artık toparlanma zamanıydı, kendisine ailelik yapan bu insanlara daha fazla rahatsızlık vermemek için kendine gelmeliydi. O artık kocaman bir kız çocuğu olmuştu tam on yedi yaşında yorgun ve yıpranmış bir kız çocuğu. On beş yaşında tek başına yalpalayan bir yalnızlıkla baş başa kalmıştı Bengisu. O gece de yağmur yağıyordu, umutların kül olup zamanın akamadığı o gece Bengisu yüreğini kaybetmişti, yüreğinin içindeki o en içteki üç kişiyi kaybetmişti; annesini, babasını ve kardeşini…
Birkaç adım arkasında duran Gürdal Abisine döndü ve gözlerini silerek “Akşam için teşekkür ederim.”dedi.
aqua_vita yazmış:
aa öyle deme, yorum yapılmaması güzel olmadığı göstermez ki.
bence devamı gelmeli bunun.
devamı gelirse, bu kısmı biraz sadeleştirip(kişileri eksiltip yaymak babında( biraz daha uzatırsan okunaklı ve dokunaklı olur acaip
mirror mirror, where's the crystal palace?
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 10 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |