gece bekçileri Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 14, 15, 16, 17, 18, Sonraki |
Yazar
Mesaj
ehm.. utanaraktan söylüyorum ki fanficini yeni okumaya başladım
neysee ama çoooooo..ok beğendim yaaa
çok şirin birine benziyo Melekcik..
neyse yeni bölümü bekliyorum çoooooooo..ok merakta kaldım
lütfen çabuk kooooy xD 

neysee ama çoooooo..ok beğendim yaaa





Döndüüüm ^^

by me~

| Otaku Sisterhood | sailor chibi chibi moon | Neo-Queen Serenity | MrsHeroin |
Kardeşlik imzası Neo-chanımdan~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
çok bekledik ama beklemekte güzel.. yeni bölümde öyle.. ( güzel.. )
mehmeti dinleyelim azcıkta..acaba melek için ne( ler ) düşünüyor..
merak ettim bak şimdi..
neysem.. artık bu kadar uzun süre bekletmezsin bizi umarım..
ilham perilerin boooooolllll olsun..

mehmeti dinleyelim azcıkta..acaba melek için ne( ler ) düşünüyor..
merak ettim bak şimdi..

neysem.. artık bu kadar uzun süre bekletmezsin bizi umarım..

ilham perilerin boooooolllll olsun..


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
sizin abla diyen dillerinizi yeeerim yeeerim ben
ayy çok mutlu oldum yaaa yeni okuyanlar var inşallah usandırmam sizi valla elimden geleni yapıyorum canlarım ama çoluk çocuk derken zaman geçiyor yoruluyorum Allahtan işim zevkli yoksa ne yapardım bilmem neyse uzatmadan hemmmen yeni bölüm koyuyorum
pazartesi...
saniyelerin en değerli olduğu zamanlar pazartesi sabahıdır. uyanmak için saate bakıp saniyenin tam 12 nin üzerine gelmesini beklersin ve kollarınla büyük bir çaba sarf ederek yorganı üzerinden atıp kendini yatağın sıcaklığından kurtarırsın.
anne baba ve yeni uyanıp dırdıra başlayan kardeşler kahvaltı masasına oturmuştu bile. hava durumu hakkında birbirimizi bilgilendirdikten sonra masadan kalkıp okullarımıza dağıldık.
gamze henüz uyanamamış olacak ki karşıdan geldiği halde beni farketmeden ilerliyordu. tüm yorgunluğu sırasında kıyafet uyumunu nasıl ayarlıyor ya da makyajı nasıl yapabiliyor diye şaşırırdım. esmer, orta boylu, toplu, yuvarlak yüz hatları olan büyük iri gözlere sahip tuhaf biz kızdı gamze.kendini daha çok göbekli olarak tanımlardı. birbirimize olan sevgimizi ya da dostluğumuzun boyutunu pek çok kez konuşmamıza rağmen adını koyamamıştık. dost kelimesi yetersizdi ve konuşmadan dahi birbirinin düşüncesini bilen iki insan için dost basitti. bana her zaman fazla duygusal olduğumu ve ergen gibi hareket ettiğimi söylemesine rağmen beni cesaretli bulurdu ve biliyordum ki üzülmekten ya da incinmekten ölesiye korkan bu nedenle etrafına dost olarak pek az kişiyi kabul edip gerideki herkesle arkadaş ilişkisini koruyan birisiydi. özel denlien bir hayatı olmazdı, olamazdı. erkeklere karşı her zaman bunu belli eder daha sonra kendi stratejisini kullanarak karşısındakinin ona kadın olarak bakmamasını sağlardı. bu nedenle kendini korurdu. başarıyorduda. hoş bir kız olmasına rağmen onun güzelliği ya da çirkinliği hakkında düşünmezdiniz. o sadece gamzeydi. ağlamaktan nefret eder bu nedenle kahkahayla içindeki tüm siniri ya da hüzünü boşaltmaya çalışırdı. gülmeyi kendine adet edinmesi bazen gülünmeyecek bir olayda bile kahkaha atabilmesi başlarda gıcık olsam da anlayabildiğim bir durumdu. zayıf görünmek ya da kendi duygularını belli edici bir olayı toplum önünde yaşamak ona göre değildi. kendisine bile ne hissettiğini sormazdı:
-melankolizm aptallar içindir. kişi kendinin palyaçosu olmalı. insanlar için değil kendim için eğleniyorum.
hal böyleyken çevresi hiç boş kalmazdı. enerjisinden dolayı en alakasız insanlar bile "kanka" yakıştırması yapmışlar ve lakabı böyle kalmıştı. arada unutup bana bu kelimeyi kullandığında bakışımdan anlar "özür dilerim" derdi. konuşacak lafı bitmez en bilinmedik şeylerde bile yorum yapardı. daha önceleri başka bir zamandan gelmiş gibi konuşurken insanlarla kaynaştıkça zamanla sıradan konuşmalarda da kendini gösterir oldu.
yanıma yaklaşınca yine enerjik halini gösterip konuşmaya başladı.
-bil bakalım kaç saat uyudum.
-3 olabilir mi
-bilemedin 2
-çok kızıyorum sana saat 4 e kadar ışığın açıktı. alıştır artık kendini ilerde zorlanırsın
-diyene bak. sen de uyumamışsın nerden biliyorsun o saate kadar ışığın açık olduğunu
-her lafa da cevabın var
bozulduğumu hissedince her zamanki gibi koluma girip dişlerini göstererek gülmeye başladı.
-hadi otobüs geldi
tıklım tıklım dolu olmasına rağmen şoförler ve muavinler neden bir boşluk hisseder hiç anlayamam. fakat bizimkiler artık otobüs literatürüne yeni terimler koymaya başlamışlardı
-vallahi boş
-yeminle boş
-gerçekten boş
öfleye püfleye gittiğimiz üniversite yolu hayatımızın en trajikomik dakikaları olmuştur. yolculukta edilen sohbetler, hiç tanımadığınız insanlarla sürekli fiziksel temas hali ve aynı zamanda inecek olan yolcunun tüm yolcuları harekete geçirmesi... gerçi bir anlamda gamzeye fayda sağlayabiliyor. pür dikkat izliyor etrafındakileri ve her bir insandan saçma sapan sözleri bulup yeni mottolar yapıp çevreye tanıtıyor. sadece bu sözlerden bile fıkra gibi dialoglar oluşturulabilir. yolcuların muhabbetleri ve şikayet tarzları hemen hemen aynıdır fakat yaratıcı fikirlere sahip bireyler hemen dikkat çeker.
-ayağımı paspas olarak kullanabilirsiz artık hissetmiyorum iyen gençlik
-bari kek falan verseler iller arası otobüs gibi gidiyoruz, diyen teyzeler e haklılarda tüm duraklarda beklenince 1 saati buluyor.
-gelecek olan yolcunun başımızın üstünde yeri var bi orası boş kaldı
ve gamze
-hazır göbekte varken hamileyim desem mi?
otobüs yolcululuğu tüm sıkıntısına rağmen keyiflidir. zaten tüm eğlenceyi sen yaparsın. hayatın neresinde olursa olsun kendi kendine eğlenemiyorsan sadece nefes alıyorsun demektir. yaşadığın her anı güzelleştirmeli ve her olayda tebessüm edebilmelisin. her ne kadar yapamasam da en azından bunları düşünebilmek bile bir başlangıç sayılabilir.

ayy çok mutlu oldum yaaa yeni okuyanlar var inşallah usandırmam sizi valla elimden geleni yapıyorum canlarım ama çoluk çocuk derken zaman geçiyor yoruluyorum Allahtan işim zevkli yoksa ne yapardım bilmem neyse uzatmadan hemmmen yeni bölüm koyuyorum

pazartesi...
saniyelerin en değerli olduğu zamanlar pazartesi sabahıdır. uyanmak için saate bakıp saniyenin tam 12 nin üzerine gelmesini beklersin ve kollarınla büyük bir çaba sarf ederek yorganı üzerinden atıp kendini yatağın sıcaklığından kurtarırsın.
anne baba ve yeni uyanıp dırdıra başlayan kardeşler kahvaltı masasına oturmuştu bile. hava durumu hakkında birbirimizi bilgilendirdikten sonra masadan kalkıp okullarımıza dağıldık.
gamze henüz uyanamamış olacak ki karşıdan geldiği halde beni farketmeden ilerliyordu. tüm yorgunluğu sırasında kıyafet uyumunu nasıl ayarlıyor ya da makyajı nasıl yapabiliyor diye şaşırırdım. esmer, orta boylu, toplu, yuvarlak yüz hatları olan büyük iri gözlere sahip tuhaf biz kızdı gamze.kendini daha çok göbekli olarak tanımlardı. birbirimize olan sevgimizi ya da dostluğumuzun boyutunu pek çok kez konuşmamıza rağmen adını koyamamıştık. dost kelimesi yetersizdi ve konuşmadan dahi birbirinin düşüncesini bilen iki insan için dost basitti. bana her zaman fazla duygusal olduğumu ve ergen gibi hareket ettiğimi söylemesine rağmen beni cesaretli bulurdu ve biliyordum ki üzülmekten ya da incinmekten ölesiye korkan bu nedenle etrafına dost olarak pek az kişiyi kabul edip gerideki herkesle arkadaş ilişkisini koruyan birisiydi. özel denlien bir hayatı olmazdı, olamazdı. erkeklere karşı her zaman bunu belli eder daha sonra kendi stratejisini kullanarak karşısındakinin ona kadın olarak bakmamasını sağlardı. bu nedenle kendini korurdu. başarıyorduda. hoş bir kız olmasına rağmen onun güzelliği ya da çirkinliği hakkında düşünmezdiniz. o sadece gamzeydi. ağlamaktan nefret eder bu nedenle kahkahayla içindeki tüm siniri ya da hüzünü boşaltmaya çalışırdı. gülmeyi kendine adet edinmesi bazen gülünmeyecek bir olayda bile kahkaha atabilmesi başlarda gıcık olsam da anlayabildiğim bir durumdu. zayıf görünmek ya da kendi duygularını belli edici bir olayı toplum önünde yaşamak ona göre değildi. kendisine bile ne hissettiğini sormazdı:
-melankolizm aptallar içindir. kişi kendinin palyaçosu olmalı. insanlar için değil kendim için eğleniyorum.
hal böyleyken çevresi hiç boş kalmazdı. enerjisinden dolayı en alakasız insanlar bile "kanka" yakıştırması yapmışlar ve lakabı böyle kalmıştı. arada unutup bana bu kelimeyi kullandığında bakışımdan anlar "özür dilerim" derdi. konuşacak lafı bitmez en bilinmedik şeylerde bile yorum yapardı. daha önceleri başka bir zamandan gelmiş gibi konuşurken insanlarla kaynaştıkça zamanla sıradan konuşmalarda da kendini gösterir oldu.
yanıma yaklaşınca yine enerjik halini gösterip konuşmaya başladı.
-bil bakalım kaç saat uyudum.
-3 olabilir mi
-bilemedin 2
-çok kızıyorum sana saat 4 e kadar ışığın açıktı. alıştır artık kendini ilerde zorlanırsın
-diyene bak. sen de uyumamışsın nerden biliyorsun o saate kadar ışığın açık olduğunu
-her lafa da cevabın var
bozulduğumu hissedince her zamanki gibi koluma girip dişlerini göstererek gülmeye başladı.
-hadi otobüs geldi
tıklım tıklım dolu olmasına rağmen şoförler ve muavinler neden bir boşluk hisseder hiç anlayamam. fakat bizimkiler artık otobüs literatürüne yeni terimler koymaya başlamışlardı
-vallahi boş
-yeminle boş
-gerçekten boş
öfleye püfleye gittiğimiz üniversite yolu hayatımızın en trajikomik dakikaları olmuştur. yolculukta edilen sohbetler, hiç tanımadığınız insanlarla sürekli fiziksel temas hali ve aynı zamanda inecek olan yolcunun tüm yolcuları harekete geçirmesi... gerçi bir anlamda gamzeye fayda sağlayabiliyor. pür dikkat izliyor etrafındakileri ve her bir insandan saçma sapan sözleri bulup yeni mottolar yapıp çevreye tanıtıyor. sadece bu sözlerden bile fıkra gibi dialoglar oluşturulabilir. yolcuların muhabbetleri ve şikayet tarzları hemen hemen aynıdır fakat yaratıcı fikirlere sahip bireyler hemen dikkat çeker.
-ayağımı paspas olarak kullanabilirsiz artık hissetmiyorum iyen gençlik
-bari kek falan verseler iller arası otobüs gibi gidiyoruz, diyen teyzeler e haklılarda tüm duraklarda beklenince 1 saati buluyor.
-gelecek olan yolcunun başımızın üstünde yeri var bi orası boş kaldı
ve gamze
-hazır göbekte varken hamileyim desem mi?
otobüs yolcululuğu tüm sıkıntısına rağmen keyiflidir. zaten tüm eğlenceyi sen yaparsın. hayatın neresinde olursa olsun kendi kendine eğlenemiyorsan sadece nefes alıyorsun demektir. yaşadığın her anı güzelleştirmeli ve her olayda tebessüm edebilmelisin. her ne kadar yapamasam da en azından bunları düşünebilmek bile bir başlangıç sayılabilir.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): d@ml@
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): bezgin, _GÜZEL_BLOOM_
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
pazartesi sabahı hakkında söylediklerin çok doğru bezgin abla
hayatımda beni bu kadar iyi anlatan sözlere bi burç yorumlarında rastlıyorum
ki burç yorumlarınında yarısı bazen hata yapıyolar işte xD otobüs diyologları da güzelmiş kendimi pek iyi hissetmiyodum bu otobüs diyologları Gamze'nin hayata bakış açısı içimde bir palyaço olduğunu fark ettirdi
gayet güzel bi bölümdü ama açıçası diğer bölümlerle ilgisini alakasını kavrayamadım
belkide benim feci balık olan isim hafızamdan ötürü ilişki kuramamışımdır karakterlerle hikaye arasında
ya da yanlış hikayedeyim burası gece bekçileri dimi 



gayet güzel bi bölümdü ama açıçası diğer bölümlerle ilgisini alakasını kavrayamadım




aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
yeni bölüm yok mu yaaa
böyle güzel şeyleri yazıyosunuz sonra da bizi merakta bırakıyosunuz haksızlık ya buu 



By Hotaru_Usagi

I’ve been looking in the mirror for so long.
That I’ve come to believe my souls on the other side.
EVANESCENCE~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
canlarım ya ben sizi yarı yolda bırakır mıyım
hiç 23 nisan çalışmaları mahvetti beni kendi sınıfım yetmediği gibi onları çalıştırmamı isteyen ortaokulları kıramadım(hayır diyememe hastalığından muzdaribim:((() toplam 3 sınıf çalıştırıyorum
inanın yazacak halim kalmıyor ama en yakın zamanda dönecem şu günleri bi atlatayım da bende merakla bekliyorum kendinize çoook iyi bakın öptümmm 



Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): d@ml@, jandark
bezgin yazmış:
yormasınlar bezgin ablamızı söle onlara gelir onları bi çalıştırırım bi daha sana sormazlr XP nese abartmıyım sana kolay gelsin 4 gözle bekliyorum yeni bölümüüü


By Hotaru_Usagi

I’ve been looking in the mirror for so long.
That I’ve come to believe my souls on the other side.
EVANESCENCE~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
yeni bölüm yetersiz geldi >.<
o kadar uzun aradan sonra hem olayları unutmuşuz hemde uzun bir bölüm değildi.
ıım olmaz bundan sonraki bölümü uzun isteriz.
macerada isteriz bezgin abla ona göre (:
böyle savaşlar falan.
birde ekdnimi görmek istiyorum xD
arkadaş olmak istiyorum melekle
savaşmak istiyorum.
macera çıksın coşalım yahu (:
yeni bölümleri isteriz bezgin abla ^^
o kadar uzun aradan sonra hem olayları unutmuşuz hemde uzun bir bölüm değildi.
ıım olmaz bundan sonraki bölümü uzun isteriz.
macerada isteriz bezgin abla ona göre (:
böyle savaşlar falan.
birde ekdnimi görmek istiyorum xD
arkadaş olmak istiyorum melekle

savaşmak istiyorum.
macera çıksın coşalım yahu (:
yeni bölümleri isteriz bezgin abla ^^
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
özürlerimi iletip, hemen yeni bölümü gönderiyorum:))) melek ile devam ediyoruz:))) desteğiniz için çoook teşekkür ederim hepinize birdeeen:)))
Perşembe gecesi dört çift göz üzerime çevrilmiş bir şekilde Gökhanların balkonunda oturuyordum. Uzun süren sakinliğimin ve farklılığımın sebebini çözmeye çalışan arkadaşlarım merakla söyleyeceğim sözleri bekliyorlardı. Ne yazık ki benim kelime haznem yaşadığım buhranı anlatmaya yetmezdi. Sadece oturup rüzgarın bedenimde hissettirdiği ürpertileri düşünmek ve ağaçların karanlıkta dans edişini izlemek istiyordum. Rüzgar sesi kimi zaman kabuslardan çıkagelmiş gibi düşündürse de şuan istediğim tek ses buydu. Ve tıpkı gece gibi zihnimin de karanlık olmasını istiyordum. Öyle karanlık olmalıydı ki mavi renk bile solmalıydı.
“titriyorsun” dedi Sami beni düşüncelerimden sıyıran boğuk bir sesle. İncelediğimde gülümsedim.
“titreyen sensin üşüdün mü?” dedim şefkatle. Soğuktan kızarmış yanaklarını büzüştürerek gülümsedi.
“içimizde en kilolu sensin yine de en çok sen üşüyorsun” dedi miraç, samiye bir battaniye daha vererek.
“üşümenin kiloyla alakası yoktur kansızım ben”
Gökhan ile Emin de tartışmaya katılınca gözler beni bırakıp sami ile miraç ın atışmasına yönelmişti. Yeniden düşüncelerime dönmüştüm. Beynimde yankılanan onlarca aforizmayı görmezden gelip kafamın içini felç etmek istiyordum.
Gökhan kahvemi uzattığında vicdan azabı duydum. Elleri buz gibiydi. Diğerleri de bu soğuk zamanda balkonda oturmak istediğim için peşimden gelmişlerdi. Son zamanlarda ben yapmak istediğim için pek çok saçma şeyi kabul etmişler ve neden sormamışlardı. Buz gibi havuza başımı soktuğumda sebep sormamışlardı. Gece yağmurda yürüyüş yapmak istediğimde peşimden gelmiş, sebep sormamışlardı ve evin önündeki güzelim dut ağacına baltayı vurduğumda yine kimseden ses çıkmamıştı. Hatta gelip odun haline getirmeme yardım etmişlerdi.
Üşüdüğümü söyleyip içeri geçtim. Rahatlama ifadelerini görebiliyordum. Sobanın etrafında daire olmaları komik görünse de onları bu hale getirdiğim için üzülmüştüm.
Bendeki değişiklikler gibi Sami ve miraçta da değişiklikler vardı. Miraç bize daha sık gelip gitmeye başlamıştı. Ve ne zaman gelse balkonda oturmak istiyor ya da babamın pencereye dönük koltuğuna geçiyordu. Sohbet konumuz ise hep evin dışarıdan görünen yerleriydi. Sokakta oynayan çocuklar, bahçedeki ağaçlar, göç eden kuşlar, karşı dağ eteklerine yerleşmiş köyler… Genellikle sustuğum için kendi anlatıyor ve köylerin ağaçsızlığından yakınırken bile kıs kıs gülüyordu. Gülümsemelerini zor bastırıyor olsa da arada gördüğümde bakışımdan anlıyor ve kendini toparlıyordu.
Sami ise yerinde duramıyordu. Okulda yanımızdan kalkıp çevrede geziniyor, bazen birini arar gibi duruşundan bekçilik ile normal hayatı karıştırdığını düşünüyordum. Sanki her an tetikte gibi etrafına bakınıyor başını ellerinin arasına alıp iki parmağıyla burun kemiğine bastırıyordu. Şiddetli bir baş ağrısı çekiyor gibi...
Gökhan her zamanki gibi popülerliğinden taviz vermiyordu. Gün geçtikçe daha anlamlı bakan yeşil gözleri ve yüzündeki çocuksu ifadenin gidip sert bir çehrenin gelişi onu daha hoş daha yakışıklı olmaya başlamıştı. Bayan hocaların bile yanından geçerken nefes tuttuğunu duyabiliyordum. Okuldaki saç modası da ona göre şekillenmeye başlamıştı fakat kimse onun gibi beceremiyordu.
Emin ise her zamanki gibi gördüğüm en sevimli en cana yakın kişi. Yanımda artık çok konuşmamaya özen gösteriyor sadece oturup baktığım yere gözlerini çeviriyordu. Sorunlarımı çözmemi beklediğini ve bana zaman tanıdığını biliyordum. Ama yalnız da bırakmak istemiyordu. Nerde olursam olayım bir şekilde yanımda bitiyor iri kahverengi gözlerini benden uzaklaştırıp başka şeyler düşünüyor gibi oturuyordu. Yalnız olacaksam da onların yanında yalnız kalmalıydım. Yalnızlığımı bile belirli ölçülere göre yaşamam kaderim gibi görünüyordu.
Perşembe gecesi dört çift göz üzerime çevrilmiş bir şekilde Gökhanların balkonunda oturuyordum. Uzun süren sakinliğimin ve farklılığımın sebebini çözmeye çalışan arkadaşlarım merakla söyleyeceğim sözleri bekliyorlardı. Ne yazık ki benim kelime haznem yaşadığım buhranı anlatmaya yetmezdi. Sadece oturup rüzgarın bedenimde hissettirdiği ürpertileri düşünmek ve ağaçların karanlıkta dans edişini izlemek istiyordum. Rüzgar sesi kimi zaman kabuslardan çıkagelmiş gibi düşündürse de şuan istediğim tek ses buydu. Ve tıpkı gece gibi zihnimin de karanlık olmasını istiyordum. Öyle karanlık olmalıydı ki mavi renk bile solmalıydı.
“titriyorsun” dedi Sami beni düşüncelerimden sıyıran boğuk bir sesle. İncelediğimde gülümsedim.
“titreyen sensin üşüdün mü?” dedim şefkatle. Soğuktan kızarmış yanaklarını büzüştürerek gülümsedi.
“içimizde en kilolu sensin yine de en çok sen üşüyorsun” dedi miraç, samiye bir battaniye daha vererek.
“üşümenin kiloyla alakası yoktur kansızım ben”
Gökhan ile Emin de tartışmaya katılınca gözler beni bırakıp sami ile miraç ın atışmasına yönelmişti. Yeniden düşüncelerime dönmüştüm. Beynimde yankılanan onlarca aforizmayı görmezden gelip kafamın içini felç etmek istiyordum.
Gökhan kahvemi uzattığında vicdan azabı duydum. Elleri buz gibiydi. Diğerleri de bu soğuk zamanda balkonda oturmak istediğim için peşimden gelmişlerdi. Son zamanlarda ben yapmak istediğim için pek çok saçma şeyi kabul etmişler ve neden sormamışlardı. Buz gibi havuza başımı soktuğumda sebep sormamışlardı. Gece yağmurda yürüyüş yapmak istediğimde peşimden gelmiş, sebep sormamışlardı ve evin önündeki güzelim dut ağacına baltayı vurduğumda yine kimseden ses çıkmamıştı. Hatta gelip odun haline getirmeme yardım etmişlerdi.
Üşüdüğümü söyleyip içeri geçtim. Rahatlama ifadelerini görebiliyordum. Sobanın etrafında daire olmaları komik görünse de onları bu hale getirdiğim için üzülmüştüm.
Bendeki değişiklikler gibi Sami ve miraçta da değişiklikler vardı. Miraç bize daha sık gelip gitmeye başlamıştı. Ve ne zaman gelse balkonda oturmak istiyor ya da babamın pencereye dönük koltuğuna geçiyordu. Sohbet konumuz ise hep evin dışarıdan görünen yerleriydi. Sokakta oynayan çocuklar, bahçedeki ağaçlar, göç eden kuşlar, karşı dağ eteklerine yerleşmiş köyler… Genellikle sustuğum için kendi anlatıyor ve köylerin ağaçsızlığından yakınırken bile kıs kıs gülüyordu. Gülümsemelerini zor bastırıyor olsa da arada gördüğümde bakışımdan anlıyor ve kendini toparlıyordu.
Sami ise yerinde duramıyordu. Okulda yanımızdan kalkıp çevrede geziniyor, bazen birini arar gibi duruşundan bekçilik ile normal hayatı karıştırdığını düşünüyordum. Sanki her an tetikte gibi etrafına bakınıyor başını ellerinin arasına alıp iki parmağıyla burun kemiğine bastırıyordu. Şiddetli bir baş ağrısı çekiyor gibi...
Gökhan her zamanki gibi popülerliğinden taviz vermiyordu. Gün geçtikçe daha anlamlı bakan yeşil gözleri ve yüzündeki çocuksu ifadenin gidip sert bir çehrenin gelişi onu daha hoş daha yakışıklı olmaya başlamıştı. Bayan hocaların bile yanından geçerken nefes tuttuğunu duyabiliyordum. Okuldaki saç modası da ona göre şekillenmeye başlamıştı fakat kimse onun gibi beceremiyordu.
Emin ise her zamanki gibi gördüğüm en sevimli en cana yakın kişi. Yanımda artık çok konuşmamaya özen gösteriyor sadece oturup baktığım yere gözlerini çeviriyordu. Sorunlarımı çözmemi beklediğini ve bana zaman tanıdığını biliyordum. Ama yalnız da bırakmak istemiyordu. Nerde olursam olayım bir şekilde yanımda bitiyor iri kahverengi gözlerini benden uzaklaştırıp başka şeyler düşünüyor gibi oturuyordu. Yalnız olacaksam da onların yanında yalnız kalmalıydım. Yalnızlığımı bile belirli ölçülere göre yaşamam kaderim gibi görünüyordu.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Jandan - Bezgine
Yawrum noluyor böyle
Durmak istediğimiz yerlerde değilmiyiz... Ait olmama durumu. Hayallerinden sıyrılılp hiç alkasız bir fani hayata kucak açmanın bunaltısı...Nasıl kurtarcaz biz bunda ya... Daha ehliyetimi almak için bile çaba vermedim ben. Halbuki ne güçlüydüm... Şimdi olduğum yerde bile değilim...Bahar yağmurları geldi ya depreşti yine özlemim...
Usakodan - Meleğe
Sevgili arkdaşım Melek,
Aslında birbirimizi tanımıyoruz ama kalbinden gelen sesleri duyabiliyorum. Ve seninde beni duyduğunu biliyorum. Dünya düzeninde sadece bizim sorumluluğumuz var gibi gelsede aslında aynı amaçla farklı yollarda bir çok süper kahramanın olduğunu biliyorum. Belki ayrı yerlerdeyiz, ayrı özel güçlerimizle dünyada ışığı çoğaltmaya çalışıyoruz... Ben diğerlerinin kalplerinden gelen sesi duyabiliyorum...
Pencereni aç, yüzünü rüzgara dön... Soğukta olsa... Kalbinde görmek istediklerini göreceksin VE Sesimizi duyacaksın...

Yawrum noluyor böyle

Usakodan - Meleğe

Sevgili arkdaşım Melek,
Aslında birbirimizi tanımıyoruz ama kalbinden gelen sesleri duyabiliyorum. Ve seninde beni duyduğunu biliyorum. Dünya düzeninde sadece bizim sorumluluğumuz var gibi gelsede aslında aynı amaçla farklı yollarda bir çok süper kahramanın olduğunu biliyorum. Belki ayrı yerlerdeyiz, ayrı özel güçlerimizle dünyada ışığı çoğaltmaya çalışıyoruz... Ben diğerlerinin kalplerinden gelen sesi duyabiliyorum...
Pencereni aç, yüzünü rüzgara dön... Soğukta olsa... Kalbinde görmek istediklerini göreceksin VE Sesimizi duyacaksın...
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
15. sayfa (Toplam 18 sayfa) [ 259 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |