gece bekçileri Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 16, 17, 18, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
beğendiğine sevindim tangel:))) yeni bölüm geliyor:) benim ilham perimde gececi:)))
Meriç ile birlikte eve doğru ilerlerken yerdeki taşlara dikkat etmeye çalışıyordum. Bakışlarımdan anlamış olacak ki kıs kıs gülüyordu.
“beceriksizliğine laf gelince hiç hoşuna gitmiyor değil mi tosbacık”
“hoşuna giden birini gördün mü mankafa”
“baksana seni baleye falan yazdırsak ya oturup kalkmayı zarafeti öğrenebilirsin belki… belki” ağzındaki yamuk gülüş daha çok sinirlenmem sebep oluyordu
“sen kendi işine baksana”
“kendi kendime eğlenemiyorum maalesef hele ki ortada senin gibi birisi varken”
“nasıl biriymişim ben” yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum.
“Kenan amcanın yerini aldığın günden beri grubun sinerjisi değişti fark etmiyor musun artık daha çok eğlenebiliyoruz ne de olsa ortamda en küçük olan sensin bu yüzden daha rahat davranabiliyoruz. Ve en önemlisi bize sürekli emirler veren her hareketimizi takip eden bir yetişkin de yok”
“yine de…”
“ne?”
“yok bişey”
Başımı kaldırdığımda kaşlarını çatmış bakıyordu.
“babanla devam etmemizi isterdin çünkü sana sıkıntı veriyor öyle mi?” dedi
“ben böyle bir şey söylemedim”
“egoist birisi olmadığını biliyorum ama sürekli “benim ne işim var burada” diye aklından geçirdiğini düşünüyorum.. Tek yaptığın konuştuğumuzda baş sallayıp sivilcelerinle uğraşmak, sanki konuştuklarımızı umursamıyormuşsun gibi… şu anda bile…” elimi alnımdan çektim. bunları mı düşünüyordu hakkımda gerçekten? İkimiz de sessiz kaldık kafamda ne cevap verebileceğimi tasarlıyordum.Devam etti :
“neredeyse bir asırdır bu ritüele uymak zorundayız bunu biliyorsun üstelik ailenin tek çocuğu olarak bu iş sana düşüyor” kendimi toparlayıp konuşmaya çalıştım.
“bunları defalarca dinledim sorun bu değil” sesimin titremesine engel olmaya çalışıyordum.
“baban 40 yaşını doldurdu Melek bunu biliyorsun ve kırk yaşını dolduran birisi için görevimiz çok tehlikeli her an yorgun düşebilirsin ve bu onlar için kaçırılmaz bir fırsat olur”
“beni anlamıyorsun” ipler kopmuştu çatallı sesime aldırmadan devam ettim
“sen bir erkeksin, diğerleri de öyle, hepinizi babalarınız yetiştirdi olması gerektiği gibi. Aynı şeyleri düşünüyor aynı şeyleri konuşabiliyorsunuz. sadece tek bir hareketiniz bile birbirinizi anlamanızı sağlayabiliyor. Aynı yaştasınız, aynı dönemlerden geçtiniz, kendinizi hiç çömez hissetmediniz çünkü hepiniz de acemiydiniz. Birlikteydiniz. Doğduğunuzdan beri hep birlikteydiniz ve ilk 15 yaşında görev sorumluluğunu aldınız. Peki ya ben 13 yaşında ilk deneyimimi yaşamam, en başından beri insanların hakkımdaki düşündüklerini bilerek sessiz kalmam, bunlar hiç mi aklına gelmiyor?”
Yol ortasında duruyorduk. Bir dakika boyunca bana baktı. Birden hızla kolumdan çekerek dut ağaçlarının bulunduğu araziye götürdü. Ceketini çıkarıp yere serdi ve başıyla “otur” işareti yaptı. İtaat edip oturdum. Kendisi de yerden bulduğu bir poşeti sermişti.
“insanların seninle ilgili ne düşündüğünü sanıyorsun” dedi bakışlarını uzaklara çevirmişti.
“sanmıyorum biliyorum” dedim. Bir yandan da bu fevri hareketlerinden tırsmaya başlamıştım.
“nerden biliyorsun” sesi sert çıkıyordu
“farkında mısın bilmiyorum benim kulaklarım var” dedim gülmeye çalıştım ama bakışlarıyla karşılaşınca kafamı önüme eğdim. Şirinlik yaparak ortamı yumuşatabilen insanlara hayrandım.
“çoğu şeyi içine attığını biliyorum, artık bana söyleyebilmelisin” dedi. Beklentiyle bakıyordu ama ben söylemeye hazır mıydım bilmiyordum. Birden gözüm karardı ve kendimi tutamadım.
“erkek olmalıydım” dedim bu cevabımı beklediği belliydi. Gözlerim doluyordu ve ben sitemlerime aralıksız devam ediyordum. “babaannem anlattı bana, herkesin ne düşündüğünü biliyorum. Lanetli birisiymişim gibi acıyarak ya da şaşırarak bakıyorlar bana… Üstelik bütün bu olanlardan haberim olmadığı zamanlarda da bu böyleydi. İlk yok ettiğim canavarın bile gülüşü hala kulaklarımda (bir anlamda iyiyiydi korkum sinire dönünce üstesinden kolay gelmiştim) en kötüsü de babamın bakışları… Uzun zamandır hiç göz göze gelmedik bakamıyorum yüzüne sanki suçluymuşum gibi” dedim. Bunları söylerken bir yandan da gözyaşlarının yanaklarımdan aktığını hissediyordum. Daha çok şey vardı söylenilecek. “Diğer kızlar gibi yaşamayı isterdim”, “kimsenin doğumumdan dolayı beni suçlamamasını sağlamayı” ya da “kabul görmeyi isterdim” demek istiyordum fakat bakışlarından zaten anladığı belli oluyordu. Bir müddet sustuk.
“sen özelsin tosbacık” dedi.
“iyi hissettirmeye çalışma” dedim
“hiç kimse sevmediği bir insanla iki yılını geçirmez, biz ise sürekli olarak beraberiz hiç ayrılmıyoruz seni gerçekten sevmesek değer vermesek bunu başarabilir miydik?”
Utanmaktan nefret ediyordum ve dua ediyordum iyi ki esmerdim. Hiçbir güç beni kızartamazdı.
“bende sizi seviyorum hepinizin de yeri çok ayrı eğer size bir şey olursa…”devam edemeyecektim.
“merak etme hiçbirimize hiçbir şey olmayacak, sen kendini farklı tutmadığın sürece hepimiz iyi olacağız” dedi. Ani bir hareketle kalktı. “bu kadar duygusallık yeter efsanelerin düştüğü hale bak” dedi.
Kolumdan tuttu ve kaldırdı. Eve yürümeye başladık. Yolda “duygusal tosba” diyerek takıldı. Bende kafasına yumruğumu indirdim.
Meriç ile birlikte eve doğru ilerlerken yerdeki taşlara dikkat etmeye çalışıyordum. Bakışlarımdan anlamış olacak ki kıs kıs gülüyordu.
“beceriksizliğine laf gelince hiç hoşuna gitmiyor değil mi tosbacık”
“hoşuna giden birini gördün mü mankafa”
“baksana seni baleye falan yazdırsak ya oturup kalkmayı zarafeti öğrenebilirsin belki… belki” ağzındaki yamuk gülüş daha çok sinirlenmem sebep oluyordu
“sen kendi işine baksana”
“kendi kendime eğlenemiyorum maalesef hele ki ortada senin gibi birisi varken”
“nasıl biriymişim ben” yavaş yavaş sinirlenmeye başlıyordum.
“Kenan amcanın yerini aldığın günden beri grubun sinerjisi değişti fark etmiyor musun artık daha çok eğlenebiliyoruz ne de olsa ortamda en küçük olan sensin bu yüzden daha rahat davranabiliyoruz. Ve en önemlisi bize sürekli emirler veren her hareketimizi takip eden bir yetişkin de yok”
“yine de…”
“ne?”
“yok bişey”
Başımı kaldırdığımda kaşlarını çatmış bakıyordu.
“babanla devam etmemizi isterdin çünkü sana sıkıntı veriyor öyle mi?” dedi
“ben böyle bir şey söylemedim”
“egoist birisi olmadığını biliyorum ama sürekli “benim ne işim var burada” diye aklından geçirdiğini düşünüyorum.. Tek yaptığın konuştuğumuzda baş sallayıp sivilcelerinle uğraşmak, sanki konuştuklarımızı umursamıyormuşsun gibi… şu anda bile…” elimi alnımdan çektim. bunları mı düşünüyordu hakkımda gerçekten? İkimiz de sessiz kaldık kafamda ne cevap verebileceğimi tasarlıyordum.Devam etti :
“neredeyse bir asırdır bu ritüele uymak zorundayız bunu biliyorsun üstelik ailenin tek çocuğu olarak bu iş sana düşüyor” kendimi toparlayıp konuşmaya çalıştım.
“bunları defalarca dinledim sorun bu değil” sesimin titremesine engel olmaya çalışıyordum.
“baban 40 yaşını doldurdu Melek bunu biliyorsun ve kırk yaşını dolduran birisi için görevimiz çok tehlikeli her an yorgun düşebilirsin ve bu onlar için kaçırılmaz bir fırsat olur”
“beni anlamıyorsun” ipler kopmuştu çatallı sesime aldırmadan devam ettim
“sen bir erkeksin, diğerleri de öyle, hepinizi babalarınız yetiştirdi olması gerektiği gibi. Aynı şeyleri düşünüyor aynı şeyleri konuşabiliyorsunuz. sadece tek bir hareketiniz bile birbirinizi anlamanızı sağlayabiliyor. Aynı yaştasınız, aynı dönemlerden geçtiniz, kendinizi hiç çömez hissetmediniz çünkü hepiniz de acemiydiniz. Birlikteydiniz. Doğduğunuzdan beri hep birlikteydiniz ve ilk 15 yaşında görev sorumluluğunu aldınız. Peki ya ben 13 yaşında ilk deneyimimi yaşamam, en başından beri insanların hakkımdaki düşündüklerini bilerek sessiz kalmam, bunlar hiç mi aklına gelmiyor?”
Yol ortasında duruyorduk. Bir dakika boyunca bana baktı. Birden hızla kolumdan çekerek dut ağaçlarının bulunduğu araziye götürdü. Ceketini çıkarıp yere serdi ve başıyla “otur” işareti yaptı. İtaat edip oturdum. Kendisi de yerden bulduğu bir poşeti sermişti.
“insanların seninle ilgili ne düşündüğünü sanıyorsun” dedi bakışlarını uzaklara çevirmişti.
“sanmıyorum biliyorum” dedim. Bir yandan da bu fevri hareketlerinden tırsmaya başlamıştım.
“nerden biliyorsun” sesi sert çıkıyordu
“farkında mısın bilmiyorum benim kulaklarım var” dedim gülmeye çalıştım ama bakışlarıyla karşılaşınca kafamı önüme eğdim. Şirinlik yaparak ortamı yumuşatabilen insanlara hayrandım.
“çoğu şeyi içine attığını biliyorum, artık bana söyleyebilmelisin” dedi. Beklentiyle bakıyordu ama ben söylemeye hazır mıydım bilmiyordum. Birden gözüm karardı ve kendimi tutamadım.
“erkek olmalıydım” dedim bu cevabımı beklediği belliydi. Gözlerim doluyordu ve ben sitemlerime aralıksız devam ediyordum. “babaannem anlattı bana, herkesin ne düşündüğünü biliyorum. Lanetli birisiymişim gibi acıyarak ya da şaşırarak bakıyorlar bana… Üstelik bütün bu olanlardan haberim olmadığı zamanlarda da bu böyleydi. İlk yok ettiğim canavarın bile gülüşü hala kulaklarımda (bir anlamda iyiyiydi korkum sinire dönünce üstesinden kolay gelmiştim) en kötüsü de babamın bakışları… Uzun zamandır hiç göz göze gelmedik bakamıyorum yüzüne sanki suçluymuşum gibi” dedim. Bunları söylerken bir yandan da gözyaşlarının yanaklarımdan aktığını hissediyordum. Daha çok şey vardı söylenilecek. “Diğer kızlar gibi yaşamayı isterdim”, “kimsenin doğumumdan dolayı beni suçlamamasını sağlamayı” ya da “kabul görmeyi isterdim” demek istiyordum fakat bakışlarından zaten anladığı belli oluyordu. Bir müddet sustuk.
“sen özelsin tosbacık” dedi.
“iyi hissettirmeye çalışma” dedim
“hiç kimse sevmediği bir insanla iki yılını geçirmez, biz ise sürekli olarak beraberiz hiç ayrılmıyoruz seni gerçekten sevmesek değer vermesek bunu başarabilir miydik?”
Utanmaktan nefret ediyordum ve dua ediyordum iyi ki esmerdim. Hiçbir güç beni kızartamazdı.
“bende sizi seviyorum hepinizin de yeri çok ayrı eğer size bir şey olursa…”devam edemeyecektim.
“merak etme hiçbirimize hiçbir şey olmayacak, sen kendini farklı tutmadığın sürece hepimiz iyi olacağız” dedi. Ani bir hareketle kalktı. “bu kadar duygusallık yeter efsanelerin düştüğü hale bak” dedi.
Kolumdan tuttu ve kaldırdı. Eve yürümeye başladık. Yolda “duygusal tosba” diyerek takıldı. Bende kafasına yumruğumu indirdim.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Minako-chan
Öhö öhö şimdi şunu söyleyeyim. Normalde o okumak gibi bir niyetim yoktu çünkü içimden gelmiyordu. Ancak yazarımızın da ısrarı üzerine dayanamadım bir okuyayım dedim. Okumak ne kelime meraktan çatladım desem yeri yani. Ve kesinlikle devam etsin derim.
Bu arada isimlerin baş harflerine dikkat yazım hataları olabilir ama bari bu küçük ayrıntıya dikkat et
Bu arada isimlerin baş harflerine dikkat yazım hataları olabilir ama bari bu küçük ayrıntıya dikkat et
KALBİMİN ANAHTARINI BULUP İÇİMDEKİ MANZARAYI KEŞFEDEBİLEN HERHANGİ BİR KİŞİ İÇİMDE HAPSOLMAYI GÖZE ALMIŞTIR
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
gene güzel bi bölümdü
bu arada bişey fark ettim
ilk bölümlerde öocuğun adı "miraç"tı bu bölüümde meriç olmuş =3
ona dikkat et
ayrıca konusmalar kiminse
miraç:...........
melek:......, dedi
gibi yazarsan hikayen daha anlaşılır olur.
yeni bölümü bekliyorum ^^
bu arada bişey fark ettim
ilk bölümlerde öocuğun adı "miraç"tı bu bölüümde meriç olmuş =3
ona dikkat et
ayrıca konusmalar kiminse
miraç:...........
melek:......, dedi
gibi yazarsan hikayen daha anlaşılır olur.
yeni bölümü bekliyorum ^^
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Konuşmaların başına isim yazman gerekmiyor pekala kim ne konuştuğu belli oluyor zaten şahsen ben çok iyi anlamış bulunmaktayım. Zaten normalde karakterlerin birbirleri ile konuşurken ki söz uslupşlarını iyi ayarlıyorsun devam etmen dileği ile inşallah...
KALBİMİN ANAHTARINI BULUP İÇİMDEKİ MANZARAYI KEŞFEDEBİLEN HERHANGİ BİR KİŞİ İÇİMDE HAPSOLMAYI GÖZE ALMIŞTIR
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
ilginiz için çok teşekkür ederim hepinize:) yorumlarınız benim için çok kıymetli:)
ay çok güldüm yaa gece dört civarı yazınca isimler bile değişebiliyor ve yazarken diyorum ki önemli bir hata yapıyorum ama ne:) dikkat ettiğin için çok teşekkürler:)) bir dahaki sefere daha sağlam kafayla yazmaya çalışacağım ama eğer uyku ile uyanıklık arasında olursam aklıma daha çok şey geliyor:))
minako-chan yazmış:
ay çok güldüm yaa gece dört civarı yazınca isimler bile değişebiliyor ve yazarken diyorum ki önemli bir hata yapıyorum ama ne:) dikkat ettiğin için çok teşekkürler:)) bir dahaki sefere daha sağlam kafayla yazmaya çalışacağım ama eğer uyku ile uyanıklık arasında olursam aklıma daha çok şey geliyor:))
Tangel yazmış:
canım bende anlıyorum konusmaların kime ait olduğunu
ama baskaları anlamayabilr hep fanfic yazarken dikkat edilmesi geren kurallardan biri .d.d
bu arada peki madem uyanıklık ve uyuma arasında yaz sen biz anlarız nasılsa
yeni bölüm hazırmı ?
3. sayfa (Toplam 18 sayfa) [ 259 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |