gece bekçileri Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 7, 8, 9 ... 16, 17, 18, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
Cuma sabahı Miraç ile birlikte okula gittik. Yine en erken biz gelmiştik. Çok geçmeden Sami Emin ve Gökhan geldiler. “uyuyamamış gibisin” kafamı kaldırıp Sami ye baktım. Diğerleri korkudan uyuyamadığımı düşünüyor olmalıydı. “düşünmem gereken şeyler vardı” dedim. “teneffüste görüşürüz beyler”.
Sınıfa doğru geçerken birinin beni izlediğini gördüm. Kalorifer peteklerine oturmuş elinde çizgi roman benzeri bir kitap ile bana doğru bakıyordu. Pek sık bakılmadığı için ilgimi çekmişti. Adımlarımı yavaşlatarak dikkat ettim. Bizim evin karşısına taşınan komşumuzun kızıydı bu. Bir iki ay önce görmüştüm. Kafamı kaldırıp etrafa bakmadığım için ilk defa bugün fark ediyordum. Kısa bir adı vardı ama unutmuştum. Yeni taşındıklarında kek götürmeye gittiğimde görmüştüm. Baktığımı görünce gülümsedi. Balköpüğü rengindeki gözleri ile çok masum bir duruşu vardı. Bende baş selamı verdikten sonra sınıfıma geçip sırama oturdum.
Okul bittiğinde Gökhan beni almaya geldi. Beraber okulun arka bahçesine geçtik.
“bugün fazla olacaklarını sanmıyorum” dedi Miraç. Bana acımayıp doğruları saklamamasına sevinmiştim.
“dikkat et, sakın yanlış bir hareket yapayım deme ve asla birden fazlasının üzerine gitme” dedi Sami. Yumruğunu sıkıyordu konuşurken.
Emin in bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bir şey söylemek istemiyor gibiydi. Gökhan a sıkıca sarılıp geri çekildi. “geceyi atlatacağını umuyorum”.
“portakala benden selam söyle” bende sıkıca sarıldım Gökhan a. Kaşlarını çatmış baktığını görünce parmağımı çatık kaşlarının ortasına koydum. “düşünmen gereken tek kişi kendinsin şu an”. Diğerleri de tek tek sarıldılar.
Miraç ile eve dönerken bayırın aşağısında durdum. “ne?” dedi bana dönerek. “ben eve gitmiyorum” dedim. “ne demek eve gitmiyorum” birden gözleri daha da açıldı. Gelip kolumdan tuttu. Üzerinden yayılan siniri hissedebiliyordum. “evden mi kaçıyorsun”. Karnına sert bir tekme attım. “kütüphaneye gidiyorum geri zekalı sersem” eli karnında hafif eğilmiş bana bakıyordu. “kaçacağımı düşündün değil mi itiraf et”. Sırtını dikleştirip sustu. Sinirim daha geçmemişti. “hayallerini yıktığım için özür dilerim ama korkup kaçmak gibi bir niyetim yok. Dünyadaki tek sorumluluk sahibi kişiler siz değilsiniz”. Bağırmaktan boğazım ağrımaya başlamıştı.
“bazen kendim yapmak istiyorum” dedi zor duyabileceğim bir sesle. “affet, görüşürüz” arkasını dönüp gitti. Afallamıştım. Miraç mı söylemişti bunu. Yemek üzere olduğum tırnağımı fark ederek elimi cebime atıp otobüslerin olduğu küçük terminale ilerledim.
Gitmek üzere olan otobüse yetişip ön koltuğa oturdum. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım. Dün gece tuttuğum notlara bakıp kütüphanede neler yapacağımı bir kez daha kontrol ettim. Konserve kutusunu andıran ilçe otobüsü hareket etti.
Üzüm bağlarına çevirdim yüzümü. Hızlı geçildiğinde kollarını yukarı kalkmış kollar gibi gözükürlerdi her bir budak. Ve soyut çalışma yapan bir heykeltıraşın eserleri gibi dururlardı her bir kaya parçası. Buraya özgü her şeyi seviyordum gerçi. Sanki her bir taşın, bitkinin ayrı bir ruhu varmış gibiydi.
Memleketime ailesinin yanından hiç ayrılmamış bir çocuk bağlılığı ile bağlıydım. Babalarımız veya onlardan önceki hiçbir savaşçı bulunduğumuz yeri terk etmemişlerdi. Başka bir yerde yaşamaya kalkmamışlardı. zaten yapamazlardı. Ara sıra ufak tatillere gittiğimiz oluyordu fakat kendi günümüzde hazır bulunmak zorundaydık.
Bu nedenle gelecek hakkında düşünmek istemiyordum. Sadece bulunduğum anı yaşamaya karar vereli uzun zaman olmuştu.
Otobüsten adımımı attığım anda şehirdeki kötü havayı içime çektim. Dikkat çekmeyeceğimi bilsem burnuma bir peçete koyarak yürürdüm. Mümkün olduğunca ağzımdan nefes almaya çalışarak büyük kütüphanenin bulunduğu yere geçtim hızlı adımlarla.
Saatimi kontrol ettim. Bir saat vardı kütüphanenin kapanmasına. Koşarak merdivenleri çıkıp ikinci katın sol kanadına ilerledim.
Geçmişten günümüze yaşadığımız bölgedeki efsaneleri ve mitleri bünyesinde barındıran kitaplardan arıyordum. Anahtar kelimeleri tuttuğum not defterini çıkarıp eski ciltli ansiklopedilerin bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Gece boyunca hazırladığım notlara bakarak yürümeye devam ettim. Eğilip kitaplara bakmaya başladım. Dört beş kitap kadar toplamıştım. Acele etmem gerekiyordu. Hava kararmak üzereydi.
Birden yukarıdan başıma kitap yağmaya başladı. Kaçamadan bulunduğum yere düştüm. Yaklaşık 30 tane kitap sayfaları çıkmış birbirine karışmış halde yere saçılmıştı. Kitapların bulunduğu rafın arka tarafından birisi başını uzattı.
“iyi misin” ?
Kafamı kaldırıp sesin sahibine baktım. Bakmam ve donup kalmam aynı anda gerçekleşti. Keskin hatlara sahip bir yüz, mahcup bir ifadeyle bana doğru geliyordu. Cevap veremedim. Dilim tutulmuş gibiydi. Yanıma gelip üzerimdeki kitapları toplamaya başladı. Bir yandan da “özür dilerim birden kaydım, tutunmaya çalışırken kitapları öne doğru ittiğimin farkında değildim”. Hala susuyordum. Şaşkın şaşkın bakıyor olmalıydım. “canın acıyor mu ?”. Cevap vermem gerektiğini bile hatırlayamıyordum. Bir çift koyu mavi göz sanki beni hipnotize etmiş gibiydi. Oda bana bakmaya başladı. Dünya durmuştu sanki. Sadece yere tuhaf bir biçimde oturmuş olan ben ve bana bakıp normal olup olmadığımı anlamaya çalışan bir çift göz vardı. Uzun bir koşudan sonra yorulup konuşacak dermanının kalmaması gibi bir şeydi hissettiğim. Fakat inanılmaz derecede canlı da hissediyordum. Dikkatle karşımdaki yüze bakıp zihnime kazımaya çalışıyordum sanki. Birden toparlanıp ayağa kalktım. Şaşkın görünüyordu.
Daha sonra beni çok utandıracak ve uzun yıllar hatırlayıp gülmeme sebep olacak bir şey yaptım.
Arkamı dönüp koşarak oradan kaçtım.
arkamda bıraktığım bu genç hayatımdaki en önemli insanlardan birisi olacaktı.
Sınıfa doğru geçerken birinin beni izlediğini gördüm. Kalorifer peteklerine oturmuş elinde çizgi roman benzeri bir kitap ile bana doğru bakıyordu. Pek sık bakılmadığı için ilgimi çekmişti. Adımlarımı yavaşlatarak dikkat ettim. Bizim evin karşısına taşınan komşumuzun kızıydı bu. Bir iki ay önce görmüştüm. Kafamı kaldırıp etrafa bakmadığım için ilk defa bugün fark ediyordum. Kısa bir adı vardı ama unutmuştum. Yeni taşındıklarında kek götürmeye gittiğimde görmüştüm. Baktığımı görünce gülümsedi. Balköpüğü rengindeki gözleri ile çok masum bir duruşu vardı. Bende baş selamı verdikten sonra sınıfıma geçip sırama oturdum.
Okul bittiğinde Gökhan beni almaya geldi. Beraber okulun arka bahçesine geçtik.
“bugün fazla olacaklarını sanmıyorum” dedi Miraç. Bana acımayıp doğruları saklamamasına sevinmiştim.
“dikkat et, sakın yanlış bir hareket yapayım deme ve asla birden fazlasının üzerine gitme” dedi Sami. Yumruğunu sıkıyordu konuşurken.
Emin in bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bir şey söylemek istemiyor gibiydi. Gökhan a sıkıca sarılıp geri çekildi. “geceyi atlatacağını umuyorum”.
“portakala benden selam söyle” bende sıkıca sarıldım Gökhan a. Kaşlarını çatmış baktığını görünce parmağımı çatık kaşlarının ortasına koydum. “düşünmen gereken tek kişi kendinsin şu an”. Diğerleri de tek tek sarıldılar.
Miraç ile eve dönerken bayırın aşağısında durdum. “ne?” dedi bana dönerek. “ben eve gitmiyorum” dedim. “ne demek eve gitmiyorum” birden gözleri daha da açıldı. Gelip kolumdan tuttu. Üzerinden yayılan siniri hissedebiliyordum. “evden mi kaçıyorsun”. Karnına sert bir tekme attım. “kütüphaneye gidiyorum geri zekalı sersem” eli karnında hafif eğilmiş bana bakıyordu. “kaçacağımı düşündün değil mi itiraf et”. Sırtını dikleştirip sustu. Sinirim daha geçmemişti. “hayallerini yıktığım için özür dilerim ama korkup kaçmak gibi bir niyetim yok. Dünyadaki tek sorumluluk sahibi kişiler siz değilsiniz”. Bağırmaktan boğazım ağrımaya başlamıştı.
“bazen kendim yapmak istiyorum” dedi zor duyabileceğim bir sesle. “affet, görüşürüz” arkasını dönüp gitti. Afallamıştım. Miraç mı söylemişti bunu. Yemek üzere olduğum tırnağımı fark ederek elimi cebime atıp otobüslerin olduğu küçük terminale ilerledim.
Gitmek üzere olan otobüse yetişip ön koltuğa oturdum. Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım. Dün gece tuttuğum notlara bakıp kütüphanede neler yapacağımı bir kez daha kontrol ettim. Konserve kutusunu andıran ilçe otobüsü hareket etti.
Üzüm bağlarına çevirdim yüzümü. Hızlı geçildiğinde kollarını yukarı kalkmış kollar gibi gözükürlerdi her bir budak. Ve soyut çalışma yapan bir heykeltıraşın eserleri gibi dururlardı her bir kaya parçası. Buraya özgü her şeyi seviyordum gerçi. Sanki her bir taşın, bitkinin ayrı bir ruhu varmış gibiydi.
Memleketime ailesinin yanından hiç ayrılmamış bir çocuk bağlılığı ile bağlıydım. Babalarımız veya onlardan önceki hiçbir savaşçı bulunduğumuz yeri terk etmemişlerdi. Başka bir yerde yaşamaya kalkmamışlardı. zaten yapamazlardı. Ara sıra ufak tatillere gittiğimiz oluyordu fakat kendi günümüzde hazır bulunmak zorundaydık.
Bu nedenle gelecek hakkında düşünmek istemiyordum. Sadece bulunduğum anı yaşamaya karar vereli uzun zaman olmuştu.
Otobüsten adımımı attığım anda şehirdeki kötü havayı içime çektim. Dikkat çekmeyeceğimi bilsem burnuma bir peçete koyarak yürürdüm. Mümkün olduğunca ağzımdan nefes almaya çalışarak büyük kütüphanenin bulunduğu yere geçtim hızlı adımlarla.
Saatimi kontrol ettim. Bir saat vardı kütüphanenin kapanmasına. Koşarak merdivenleri çıkıp ikinci katın sol kanadına ilerledim.
Geçmişten günümüze yaşadığımız bölgedeki efsaneleri ve mitleri bünyesinde barındıran kitaplardan arıyordum. Anahtar kelimeleri tuttuğum not defterini çıkarıp eski ciltli ansiklopedilerin bulunduğu tarafa doğru yürüdüm. Gece boyunca hazırladığım notlara bakarak yürümeye devam ettim. Eğilip kitaplara bakmaya başladım. Dört beş kitap kadar toplamıştım. Acele etmem gerekiyordu. Hava kararmak üzereydi.
Birden yukarıdan başıma kitap yağmaya başladı. Kaçamadan bulunduğum yere düştüm. Yaklaşık 30 tane kitap sayfaları çıkmış birbirine karışmış halde yere saçılmıştı. Kitapların bulunduğu rafın arka tarafından birisi başını uzattı.
“iyi misin” ?
Kafamı kaldırıp sesin sahibine baktım. Bakmam ve donup kalmam aynı anda gerçekleşti. Keskin hatlara sahip bir yüz, mahcup bir ifadeyle bana doğru geliyordu. Cevap veremedim. Dilim tutulmuş gibiydi. Yanıma gelip üzerimdeki kitapları toplamaya başladı. Bir yandan da “özür dilerim birden kaydım, tutunmaya çalışırken kitapları öne doğru ittiğimin farkında değildim”. Hala susuyordum. Şaşkın şaşkın bakıyor olmalıydım. “canın acıyor mu ?”. Cevap vermem gerektiğini bile hatırlayamıyordum. Bir çift koyu mavi göz sanki beni hipnotize etmiş gibiydi. Oda bana bakmaya başladı. Dünya durmuştu sanki. Sadece yere tuhaf bir biçimde oturmuş olan ben ve bana bakıp normal olup olmadığımı anlamaya çalışan bir çift göz vardı. Uzun bir koşudan sonra yorulup konuşacak dermanının kalmaması gibi bir şeydi hissettiğim. Fakat inanılmaz derecede canlı da hissediyordum. Dikkatle karşımdaki yüze bakıp zihnime kazımaya çalışıyordum sanki. Birden toparlanıp ayağa kalktım. Şaşkın görünüyordu.
Daha sonra beni çok utandıracak ve uzun yıllar hatırlayıp gülmeme sebep olacak bir şey yaptım.
Arkamı dönüp koşarak oradan kaçtım.
arkamda bıraktığım bu genç hayatımdaki en önemli insanlardan birisi olacaktı.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Minako-chan

oha süper
bu bölüm mükemmel ötesiydi
bittim tek kelimeyle
bu arada minna o balköpüğü gözlü kız benim asadsaf
ama masum olduğumu hiç zannetmiyorum orası ayrı .d.d
bezgincim çooook teşekkür ederim yeni bölüm ne zaman bu gece dimi dimi *-*
bekliyorum bakk *-*
sırf senin yazın için yazılıma çalısmadım
bu bölüm mükemmel ötesiydi
bittim tek kelimeyle
bu arada minna o balköpüğü gözlü kız benim asadsaf
ama masum olduğumu hiç zannetmiyorum orası ayrı .d.d
bezgincim çooook teşekkür ederim yeni bölüm ne zaman bu gece dimi dimi *-*
bekliyorum bakk *-*
sırf senin yazın için yazılıma çalısmadım

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
minako-chan yazmış:
ayyy çok sevindim beğendiğine


evet o kız sensin canım bakalım hikayede nasıl bir yer bulacak kendine:)
tüm tatlı cadılar masum görünüşlüdür

yazmaya çalışacağım ama çok geç gelebilir sen yazılına çalış yarın sabaha koyarım söz


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Minako-chan

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin
[quote="DarChi"]Yaa Ben başka bir çocuğun olmasını istemiyodum kii
Ben Gruplarından biri olur diye Düşünmüştüüm
Öyle daha Güzel Olurdu
Gerçi Yazara karışılmaz
Bölüm Güzeldi ama Bu bölüm aksiyon değil Romantizm mi kokuyodu ne
Devam devam
[/q
beğenmediğiniz bölümelri lütfen söyleyin:) çok ağırsa ö.m atın
darchiciğim çok saol eleştirdiğin için:) düşüncelerin benm için çok değerli:) bunların hepsi kanka o gözle bakamazlar birbirlerine diye düşünerek yazdım
aşk olarak farklı kişileri bulacaklar yani yeni karakterler olacak:)
katılmak isteyenler bana kendini tarif etsin bu arada:) yalnız yaş ve konumu farklılaştırabilirim yani evli mutlu çocuklu yapacağım üyeler de olacak:)))

Ben Gruplarından biri olur diye Düşünmüştüüm

Öyle daha Güzel Olurdu

Gerçi Yazara karışılmaz

Bölüm Güzeldi ama Bu bölüm aksiyon değil Romantizm mi kokuyodu ne

Devam devam

beğenmediğiniz bölümelri lütfen söyleyin:) çok ağırsa ö.m atın

darchiciğim çok saol eleştirdiğin için:) düşüncelerin benm için çok değerli:) bunların hepsi kanka o gözle bakamazlar birbirlerine diye düşünerek yazdım

katılmak isteyenler bana kendini tarif etsin bu arada:) yalnız yaş ve konumu farklılaştırabilirim yani evli mutlu çocuklu yapacağım üyeler de olacak:)))

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): bezgin



8. sayfa (Toplam 18 sayfa) [ 259 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |