Geçmiş'in Hediyesi-Tanrılar Savaşı 16. Bölüm EKLENDİ :) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 16, 17, 18, Sonraki |
Yazar
Mesaj


Vereceğiz elbette ama ilerleyen bölümlerde:) Diğer ffleri okuduğun için kolay çözersin merak etme. Heyecanı kaçırmayalım sonra:)

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.






İyi anlamda söyledi tabiki:)
Dikkatli okumuşsun değer vererek. Eminim herkes öyle okumuştur ama senin dikkatine hayran kaldık teşekkür ederiz:)
Dikkatli okumuşsun değer vererek. Eminim herkes öyle okumuştur ama senin dikkatine hayran kaldık teşekkür ederiz:)
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.




Ben yokken neler olmuş öyle neyse fazla birşey kaçırmamışım. Yeni bölümü beğendim.Gerçekten zeusun yanındakini ve kızıl saçlıyı beğendim.Anahbethnin dediği gibi o perse olabilir bence ayrıca zeusun yanındaki chronos olabilir mi ? bu arada usaginin evli ve hamile olmasını çok sevindim
bence küçük bir kutlama yapmalıyız
neyse bu biraz fazla oldu sanırım
yeni bölümü bekliyorum merekla.




Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.

Yeni bölüm çok yakında aramızda:)
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



Bölüm 4: Görünenin Ardında
Sırlar yine mi ayıracaktı Ay ve Dünya’yı?
Gizli olan gerçekte neydi? Mutluluk mu, şüphe mi…yoksa ihanet mi?
Usagi yatağının her köşesini ezberlemişti…sağ tarafı yine yoksundu…Saate göz göz gezdirdi…1:30…Mamoru yine işteydi…Oysa onun varlığına şu an o kadar çok ihtiyacı vardı ki…Onun gözlerine uzun uzun bakıp…anlatmaya, onun sevincini içinde hissetmeye…
Saat 2:00’yi gösterdi…Usagi bu gecelerde en özlemle beklediği kapı tıkırtısını duydu…gözlerini sımsıkıca kapadı…Her şeyin bir rüyadan ibaret olması dileği ile…
….
Mamoru banyodan gelen seslerle gözlerini açtı…Usagi yerinde yoktu.
-Usako!
-Ba-banyodayım mamochan…
-Bir şey mi oldu?
-ha-hayır
Usagi yüzüne bir kez daha soğuk su çarptı, daha hiç bir şey yememişken nasıl bu kadar midesi bulanabiliyordu? Hem Mamoru şüphelenmeye başlamıştı…oysa o ona öyle güzel bir süpriz hazırlamıştı ki…
-Usako…yüzün yine bembeyaz olmuş…lüyfen inat etme de bir dok-
-Mamoru…bak gerçekten gerek yok…pisboğazlığım biraz ters tepmeye başladı o kadar…
-Biraz ateşin de var…
-İyiyim…sen beni düşünme…
-Seni düşünmediğim bir an bile olmuyor ki…
Usagi gülümser…
Minako: Usagi kolumu koparıcaksın!
Usagi: ama ama ama ama! Bu çok önemli…en muhteşem patiği bulmamız lazım tamam mı!
Minako: Usagi milyonlarca mağaza var bir sakin ol!
Usagi: oyunbozan!
Minako: dolunay surat!
…
Alacakaranlık. Her yer derin bir sessizliğe gömülmüş. Koşuyor, kaçmaya çalışıyor ama neyden kaçtığını bilmiyor. Önceleri Kerberos’un nefesini hissettiğine yemin edebilirdi. Şimdi ise bir gölge kendisini kovalıyordu. Durdu kaçmanın saçmalık olduğunu düşündü. Sonrasında ise ufak bir mum ışığı etrafı aydınlattı. Kendisinden oluşan kopya sürüsü çevresini sarmıştı. Ona nefretle bakıyorlardı.
İhanet! İhanet! İhanet!
Kaçmaya çalıştığın gerçekler beyninin içindeler.
İhanet! İhanet! İhanet! Lethe ihaneti affetmez!
Cehennem ihanetin en büyük ödülüdür!
Kaçış olamaz onun sonsuzluğundan.
Hissettiysen bir kere onun nefesini,
Bir daha kaçış yoktur .
Tüm gölgelerin üzerine yürüdüğünü farketti. Boğuluyordu. İçini derin bir karanlık kaplamıştı. Sonra tüm bu öfke ve acının ardından onun sesini duydu.
-Nereye kadar kaçabilirsin kardeşim? Ölümün nefesini hissedebiliyor musun? Zamanında efendisi olduğun gerçeğin senin peşinde unutma. Eninde sonunda senin yerini bulacağım. Şimdilik iyi geceler.
İrkildi ve terler içinde uyandı. Rüyalarına gelmiş olamazdı. Yerini bulması çok zordu. Rüyalarını ise bulması bu kadar kolay olmuştu. Tüm bunlardan kaçması uzaklaşması gerekiyordu. Soğuğu içerisine çekti ve gökyüzüne tüm dikkati ile konsantre olmuş düşmüş tanrı’nın yanına yürüdü. Zavallı tanrı bir şeyi bekler gibiydi. Dikkatle ve inatla…
-Sizce başarılı olabilecek mi efendim?
-Onun hırsına hayranım. Yeniden denemek için açtı gözlerini. Kibri ve öfkesi gözlerini karartsa da kendisine şans veren efendisine her zaman sadık olacaktır. Gerekli zamanı bize yaratacağından emin olabilirsin.
-Ona güvenmek hususunda yine de çekincelerim var. Ne olursa olsun yenilmiş birisi. Er ya da geç açık verecektir.
-Hepimiz yenilmiş değil miyiz eski dostum?
-Dirilişin gerçekleşeceğinden haberdarlar. O küçük zebani onları uyandırdı. Zavallı seçilmiş artık eskisi kadar değerli değil.
-Değer zavallı köle değer olaylara bağımlı bir değerdir. Şu an için en değersiz olan kader zamanı geldiğinde önünde eğilecekleri kadar kıymete binecektir ve tüm o gereksiz sözler aşk sevgi iyilik değersiz hallerine geri dönecektir. Biliyorsun dostum devinim.
-Yine de temkinli olmalıyız. Uyandırmamız gereken tanrılar var.
-Korkuyor musun dostum?
-Hayır kaybedecek hiçbir şeyim yok. Korku kaybetmeye değer varlıkları olanlar içindir.
Mamoru kendini kağıtlara bırakır…Ne kadar çok kağıt…o kadar çabuk Usako’yu yeniden görmek demekti…son günlerde ondan iyice uzaktaydı, işler iki aşığı en uzak köşelere mahkum ediyordu...düşüncleri bile bulanktı…bir anda gözlerinin önünde bir görüntü…kulaklarını çınlatan bir fısıltı duyar…
‘seçilmiş prenses tehlikede, kalbini kapadığın kalp şimdi acılar içinde...ormanın ortasındaydı genç kız, elinde ruhu...ölüyordu, kaybediyordu varlığını...’
-Bu da neydi şimdi?
Sırlar ayırmıştı binlerce yıl önce iki kalbi…esarete ve özleme sürüklemişti onları…ya şimdi binlerce yıl sonra…tarih kendini tekrar mı edecekti? Kulakları çınlatan bu sözler ona neyi getirecekti? Ya da ondan neleri götürecekti?Sesler onlara geçmişi mi yoksa geleceği mi getirecekti?
-Bay Chiba mesai bitmek üzere…ama ben raporlar konusunda hala geriyim…
-Bayan Kato, isterseniz evime gidelim, hem eşimle tanışırsınız hem de biraz çalışmış oluruz
-Elbette
Akahana içten bir gülümseme ile karşılık Verdi…hava yine en sevdiği koku ile bürünmüştü…biraz tutku…biraz geçmiş
Minako: Usagi! Ama ama ama ama şu elbiseyi de alalım nolur!
Usagi: ben bu alışverişe benim için çıktığımızı zannediyordum…
Minako: Ben aşk tanrıçasıyım her zaman modayı takip etmeliyim…
Usagi: ben de ay prensesiyim doğucak çocuğuma patik almalıyım
Mutluluk bu kadar kolay mıydı? Yoksa sessizliğin kandırmacına kapılan savaşçılar bu yanılsamayı bir mutluluk olarak mı görürlerdi?
Mutluluk gerçekte ne idi?
Gökyüzü akşamın turunculuğuna büründüğünde Usagi evinin kapısına uzandı…hazırdı…o ve bebeği sözleri dökmeye hazırdı…
Ama kader ve düşman onlar için çok farklı bir görüntü hazırlamıştı…
-Mamoru…Ben geldim…Mamoru?
İşte karşısındaydı…kızıl saçları ile tıpkı onu andırıyordu…İşte tarih ve geçmiş yeniden onu boğuyordu…Mamoru ve…o…Nasıl?
Mamoru cevap dahi veremeden kapının çarpılışı işe sustu…kader ona en büyük oyununu oynamıştı…tıpkı binlerce zaman önceki yalnız prense oynadığı oyunlar gibi…Geçmiş’in Hediyesi artık yola çıkmıştı…fakat bu bir çok taşın daha yerinden oynayacağının habercisiydi…
Bir tanrı beyaz karların üzerinde süzüldü. Gökyüzüne başını çevirdi. İçinde yeniden canlanmaya çalışan hislere yol verdi. Şimşekleri kalbinde hissetti. Derin bir coşku, öncesi bir sükunet ve nihayetinde parlak bir ışık.
-Seni bekliyordum eski dostum. Efendine itaat et.
Yerin ve göğün yegane sahibi uyanışını bekleyecek
Ve sen sevgili şimşek yeniden benim yoldaşım olacaksın.
Bu sefer zavallı tanrı kükrüyordu:
Ay prensesi…
Terra’nın varisi…
Yaklaşan kaderinize biyat edin…
Hayallerinizle kurduğunuz bu dünyanın
Kabuslarınızla yıkılacak olmasına alışın.
Ay prensesi…
Kaderine azat et…
Yaklaşan kaderi hisset…
Japonya tıpkı geçmişte olduğu gibi bir prensese ağlıyordu…
Belki de çakan şimşekler geçmişin saklanmış öfkeleriydi…
Sırlar yine mi ayıracaktı Ay ve Dünya’yı?
Gizli olan gerçekte neydi? Mutluluk mu, şüphe mi…yoksa ihanet mi?
Usagi yatağının her köşesini ezberlemişti…sağ tarafı yine yoksundu…Saate göz göz gezdirdi…1:30…Mamoru yine işteydi…Oysa onun varlığına şu an o kadar çok ihtiyacı vardı ki…Onun gözlerine uzun uzun bakıp…anlatmaya, onun sevincini içinde hissetmeye…
Saat 2:00’yi gösterdi…Usagi bu gecelerde en özlemle beklediği kapı tıkırtısını duydu…gözlerini sımsıkıca kapadı…Her şeyin bir rüyadan ibaret olması dileği ile…
….
Mamoru banyodan gelen seslerle gözlerini açtı…Usagi yerinde yoktu.
-Usako!
-Ba-banyodayım mamochan…
-Bir şey mi oldu?
-ha-hayır
Usagi yüzüne bir kez daha soğuk su çarptı, daha hiç bir şey yememişken nasıl bu kadar midesi bulanabiliyordu? Hem Mamoru şüphelenmeye başlamıştı…oysa o ona öyle güzel bir süpriz hazırlamıştı ki…
-Usako…yüzün yine bembeyaz olmuş…lüyfen inat etme de bir dok-
-Mamoru…bak gerçekten gerek yok…pisboğazlığım biraz ters tepmeye başladı o kadar…
-Biraz ateşin de var…
-İyiyim…sen beni düşünme…
-Seni düşünmediğim bir an bile olmuyor ki…
Usagi gülümser…
Minako: Usagi kolumu koparıcaksın!
Usagi: ama ama ama ama! Bu çok önemli…en muhteşem patiği bulmamız lazım tamam mı!
Minako: Usagi milyonlarca mağaza var bir sakin ol!
Usagi: oyunbozan!
Minako: dolunay surat!
…
Alacakaranlık. Her yer derin bir sessizliğe gömülmüş. Koşuyor, kaçmaya çalışıyor ama neyden kaçtığını bilmiyor. Önceleri Kerberos’un nefesini hissettiğine yemin edebilirdi. Şimdi ise bir gölge kendisini kovalıyordu. Durdu kaçmanın saçmalık olduğunu düşündü. Sonrasında ise ufak bir mum ışığı etrafı aydınlattı. Kendisinden oluşan kopya sürüsü çevresini sarmıştı. Ona nefretle bakıyorlardı.
İhanet! İhanet! İhanet!
Kaçmaya çalıştığın gerçekler beyninin içindeler.
İhanet! İhanet! İhanet! Lethe ihaneti affetmez!
Cehennem ihanetin en büyük ödülüdür!
Kaçış olamaz onun sonsuzluğundan.
Hissettiysen bir kere onun nefesini,
Bir daha kaçış yoktur .
Tüm gölgelerin üzerine yürüdüğünü farketti. Boğuluyordu. İçini derin bir karanlık kaplamıştı. Sonra tüm bu öfke ve acının ardından onun sesini duydu.
-Nereye kadar kaçabilirsin kardeşim? Ölümün nefesini hissedebiliyor musun? Zamanında efendisi olduğun gerçeğin senin peşinde unutma. Eninde sonunda senin yerini bulacağım. Şimdilik iyi geceler.
İrkildi ve terler içinde uyandı. Rüyalarına gelmiş olamazdı. Yerini bulması çok zordu. Rüyalarını ise bulması bu kadar kolay olmuştu. Tüm bunlardan kaçması uzaklaşması gerekiyordu. Soğuğu içerisine çekti ve gökyüzüne tüm dikkati ile konsantre olmuş düşmüş tanrı’nın yanına yürüdü. Zavallı tanrı bir şeyi bekler gibiydi. Dikkatle ve inatla…
-Sizce başarılı olabilecek mi efendim?
-Onun hırsına hayranım. Yeniden denemek için açtı gözlerini. Kibri ve öfkesi gözlerini karartsa da kendisine şans veren efendisine her zaman sadık olacaktır. Gerekli zamanı bize yaratacağından emin olabilirsin.
-Ona güvenmek hususunda yine de çekincelerim var. Ne olursa olsun yenilmiş birisi. Er ya da geç açık verecektir.
-Hepimiz yenilmiş değil miyiz eski dostum?
-Dirilişin gerçekleşeceğinden haberdarlar. O küçük zebani onları uyandırdı. Zavallı seçilmiş artık eskisi kadar değerli değil.
-Değer zavallı köle değer olaylara bağımlı bir değerdir. Şu an için en değersiz olan kader zamanı geldiğinde önünde eğilecekleri kadar kıymete binecektir ve tüm o gereksiz sözler aşk sevgi iyilik değersiz hallerine geri dönecektir. Biliyorsun dostum devinim.
-Yine de temkinli olmalıyız. Uyandırmamız gereken tanrılar var.
-Korkuyor musun dostum?
-Hayır kaybedecek hiçbir şeyim yok. Korku kaybetmeye değer varlıkları olanlar içindir.
Mamoru kendini kağıtlara bırakır…Ne kadar çok kağıt…o kadar çabuk Usako’yu yeniden görmek demekti…son günlerde ondan iyice uzaktaydı, işler iki aşığı en uzak köşelere mahkum ediyordu...düşüncleri bile bulanktı…bir anda gözlerinin önünde bir görüntü…kulaklarını çınlatan bir fısıltı duyar…
‘seçilmiş prenses tehlikede, kalbini kapadığın kalp şimdi acılar içinde...ormanın ortasındaydı genç kız, elinde ruhu...ölüyordu, kaybediyordu varlığını...’
-Bu da neydi şimdi?
Sırlar ayırmıştı binlerce yıl önce iki kalbi…esarete ve özleme sürüklemişti onları…ya şimdi binlerce yıl sonra…tarih kendini tekrar mı edecekti? Kulakları çınlatan bu sözler ona neyi getirecekti? Ya da ondan neleri götürecekti?Sesler onlara geçmişi mi yoksa geleceği mi getirecekti?
-Bay Chiba mesai bitmek üzere…ama ben raporlar konusunda hala geriyim…
-Bayan Kato, isterseniz evime gidelim, hem eşimle tanışırsınız hem de biraz çalışmış oluruz
-Elbette
Akahana içten bir gülümseme ile karşılık Verdi…hava yine en sevdiği koku ile bürünmüştü…biraz tutku…biraz geçmiş
Minako: Usagi! Ama ama ama ama şu elbiseyi de alalım nolur!
Usagi: ben bu alışverişe benim için çıktığımızı zannediyordum…
Minako: Ben aşk tanrıçasıyım her zaman modayı takip etmeliyim…
Usagi: ben de ay prensesiyim doğucak çocuğuma patik almalıyım
Mutluluk bu kadar kolay mıydı? Yoksa sessizliğin kandırmacına kapılan savaşçılar bu yanılsamayı bir mutluluk olarak mı görürlerdi?
Mutluluk gerçekte ne idi?
Gökyüzü akşamın turunculuğuna büründüğünde Usagi evinin kapısına uzandı…hazırdı…o ve bebeği sözleri dökmeye hazırdı…
Ama kader ve düşman onlar için çok farklı bir görüntü hazırlamıştı…
-Mamoru…Ben geldim…Mamoru?
İşte karşısındaydı…kızıl saçları ile tıpkı onu andırıyordu…İşte tarih ve geçmiş yeniden onu boğuyordu…Mamoru ve…o…Nasıl?
Mamoru cevap dahi veremeden kapının çarpılışı işe sustu…kader ona en büyük oyununu oynamıştı…tıpkı binlerce zaman önceki yalnız prense oynadığı oyunlar gibi…Geçmiş’in Hediyesi artık yola çıkmıştı…fakat bu bir çok taşın daha yerinden oynayacağının habercisiydi…
Bir tanrı beyaz karların üzerinde süzüldü. Gökyüzüne başını çevirdi. İçinde yeniden canlanmaya çalışan hislere yol verdi. Şimşekleri kalbinde hissetti. Derin bir coşku, öncesi bir sükunet ve nihayetinde parlak bir ışık.
-Seni bekliyordum eski dostum. Efendine itaat et.
Yerin ve göğün yegane sahibi uyanışını bekleyecek
Ve sen sevgili şimşek yeniden benim yoldaşım olacaksın.
Bu sefer zavallı tanrı kükrüyordu:
Ay prensesi…
Terra’nın varisi…
Yaklaşan kaderinize biyat edin…
Hayallerinizle kurduğunuz bu dünyanın
Kabuslarınızla yıkılacak olmasına alışın.
Ay prensesi…
Kaderine azat et…
Yaklaşan kaderi hisset…
Japonya tıpkı geçmişte olduğu gibi bir prensese ağlıyordu…
Belki de çakan şimşekler geçmişin saklanmış öfkeleriydi…
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): 0704b
Kim bu kızılşın yoksa yoksa aman Allahım
Xoxo gossip girl.

Xoxo gossip girl.
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.




Kızım sen gerçekten 14 yaşında mısın? Maşallah zehir gibi zekan var. Acayip dikkatlisin hayran kaldım. :Bizlerde dahil her okuyucudan aynı performans beklenmeli. Alkışlıyorum seni.
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.




3. sayfa (Toplam 18 sayfa) [ 262 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |