ilk twilight fic hikayem
Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic
 
Yazar
Mesaj
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
açıklama: kahramanın açıklaması

Tam Adı: Vanessa Eleanora GARBLED (Cullen’lara katılmadan önceki adı) CULLEN
Doğum tarihi: 448
Lakabı: Lynx (vaşak) ya da Elly’dir
Doğum Yeri: Transilvanya – ROMANYA
Değişim Tarihi: Yok
Yaş: 17


Özel Yetenek:
Saf bir vampir (doğuştan vampir)
1) Karşısındaki varlığın kaslarını istediği gibi kontrol edebiliyor (kurtadamlar hariç)__[Ancak Carlisle'a söz verdiği için bu özelliğini çok gerekmedikçe kullanmıyor]
2) Koku, işitme ve görme duyuları dönüşmüş vampirlerden daha üstün ve her zaman yeni dönüşmüş bir vampir gibi güçlü ve hızlı.
3) En önemli özelliği dönüşmüş bir vampiri boynundan ısırdığı zaman dişlerindeki zehir panzehir etkisi yapıyor ve dönüşmüş olan vampiri dönüşmeden önceki insan haline çeviriyor ancak insan haline çevrildiklerinden itibaren ölmeye başlıyorlar.
**(Rosalie çok istediği için Eleanora bir kere onun üzerinde bu özelliğini deniyor ancak insan haline dönüştükten sonra ölmeye başlayınca Carlisle onu tekrar ısırıyor)


Fiziksel Özellikleri:
Tasvir : Kedi gibi zarif, uzun tırnaklı(pençe gibi), zayıf, uzun ve çok esnek. Bir insandan çok vampire benzeyen göz alıcı güzellikte biri.
Saç rengi: Siyah
Göz rengi: Karnı tokken sıvı altın ile açık yeşil karışımı bir renkte, aç olduğunda siyah, çok sinirli olduğunda ve diğer vampirleri ısırdığında ise kırmızı. Edward onu bulduğunda ise mordur.(çünkü: torpor (*) dan uyanmıştır ve birkaç yıl mor olarak kalır.)
Kişilik: Hiperaktif, sürekli neşeli, sporu ve müziği çok sevecen, genelde Alice ile aynı fikirleri paylaşan.


uyanışı ve cullenlara katılışı:Babası Lucian adında bir Antediluvian (*)’dır. Carlisle’ e göre Eleanora doğduğunda Lucian bir Methuselah(**)’ dır ve o yıllarda büyük bir vampir savaşı meydana gelmiştir. Bunun sonucunda Lucian kızını korumak için ona Torpor (***) yapar. Kendiside bir süre sonra bu uykuya yatacak ve kıyamet gününe kadar uyanmayacaktır.
Carlisle araştırma için daha yeni dönüşmüş bir vampir olan Edward la beraber Romanya’ya giderler. Güney Romanya’ya avlanmak için giden Edward ve Carlisle Wallachia bölgesinde garip ve büyük bir taş bulurlar. Biraz daha incelediklerinde bunun bir mezar olduğunu anlıyorlar Edward merak edip kapağını kaldırdığındaysa hayatında gördüğü en güzel kız sandığı bir vampiri karşısında uyurken buluyor. Mezar taşının üstünde bir takım semboller vardır. Onlara biraz baktıktan sonra Edward kıza yaklaşır kollarına alır ve yüzünü incelemeye başlar, o kızda garip bir şeyler vardır. Teni bugüne kadarki dokunduğu en soğuk tendir. Kardan bile daha beyaz bir teni yumuşacık ipek gibi saçları vardır. Bu güzellik karşısında Edward’ın başı dönmüştür. Ne yaptığının farkına bile varamadan ileri doğru eğilir gözlerine açıp kendine geldiğindeyse kendi dudakları onunkilere değdiğini fark eder. Bu temas sadece 1 sn sürmüştür ama Edward’ çok uzun bir süre gibi gelmiştir. Geri çekilip kıza baktığındaysa bir çift mor göz ile karşı karşıya gelmiştir. Hırlayarak ani bir şekilde mezardan uzaklaşmıştır.
İşte bu şekilde Eleanora 1472 yıllık uykusundan uyanmıştır.
Carlisle ve Edward’la beraber yolculuk etmeye başlar. Edward ile aralarında inanılmaz güçlü bir bağ oluşur. Bu öyle bir bağdır ki Eleanora, Edward nerde olursa olsun onun gözünden görebilir ve zihninden temas kurabilir. Ayrıca Edward’ın düşünce duyma yeteneği sayesinde Eleanora da Edward’ın etrafındakilerin neler düşündüğünü duyabilir.

DİP NOT:(*)Antediluvian: On üç Antediluvian. Hala yaşadıklarına inanılmaktadır. Yalnızca ikisinin adı bilinmektedir: Lucian ve Mekhet. Uyudukları ve kıyamet günü (Gehenna) geldiğinde uyanıp bütün çocuklarını yiyecekleri söylenmektedir.
Methuselah(**):Yaşlarının bin ile iki bin yıl arasında olduğu tahmin edilmektedir. Sayıları çok azdır. Antediluvian’lardan sonra dünya üzerindeki en güçlü vampirlerdir. Vampir dünyasını yöneten efendilerdir.
(***)Torpor: Vücutları ağır hasar aldığında "Torpor" denilen bir uykuya yatarlar. Bu uyku hasarın büyüklüğüne göre 1 yıldan 1000 yıla kadar sürebilir.

Zehra sağlam
Bölüm 1: Koku

“Hayır, Edward, bugün gitmek istemiyorum yarın olsa olmaz mı, hem ben daha acıkmadım bile” dedim mızmızlanarak. Daha 2 gün önce avlanmaya gitmiştim ve bugün çok yorgundum okula bile neden geldiğimi bilmiyordum zaten ezberlediğim dersleri tekrar tekrar görmek çok sıkıcıydı.
Edward’ın suratı asıldı “Peki tamam bende Emmett ile giderim. Uyuşuk, tembel Elly” sesinde alaycı bir ton vardı ama daha derinlerde sinir olduğunu hissedebiliyordum.
Kafeterya kapısına gelmiştik. Buradan nefret ediyordum çünkü bir sürü kişinin düşüncelerini aynı anda duyabiliyordum Edward sayesinde. Ama ben zihnimi engelleyince Edward’ın bile yokluğunu unutuyordum ve evet, her zaman buraya geldiğimde yaptığım gibi bugünde zihnimi kapatacaktım Edward’ a.
Kapıyı ittim ve bir sürü ses bir anda kafamda belirdi. Odaklanmalıydım. Konsantre ol. Evet.
Sonunda o boş uğultudan kurtulmuştum ama Edward onları engelleyemiyordu bu yüzden onun bu sıkıntısını istemesem de hissedebiliyordum.
“Ben bir şeyler alacağım ve Jessica’ların yanına geçeceğim. Bakalım şu yeni kız kimmiş onu öğrenelim.” dedim ve sırıttım. Karşılığını da Edward’dan sıcak bir gülümse olarak aldım.
“Çikolatanı unutma” bana hala gülümserken. Cebinden benim en sevdiğim çikolatamı çıkarttı ve bana uzattı.
“Teşekkürler” dedim ve belimi saran kolundan kurtulmak için yan tarafa doğru kaydım. Arkamı dönüp yemek bölümünden bir şeyler almak için hızlıca yürüdüm. Bazen saf bir vampir olduğum için seviniyordum çünkü ne kadar ihtiyacım olmasa da bir şeyler yemeyi seviyordum. Özelliklede çikolatayı.
Tabağımı önüme aldım ve hiç birine bakmadan birkaç parça bir şeyleri önümdeki tabağa çabucak koydum. Tabağımı tepsiye koydum ve bir anda heyecanlandığımı hissettim. İnsanların arasında oturacaktım. Daha da iyisi yeni biriyle tanışacaktım bu fikir daha da çok heyecanlanmama neden oldu. Tepsiyi kaldırdım olduğum yerde dönüp hızlı adımlarla yeni kızın ve diğerlerinin oturduğu masaya doğru ilerledim. Yolun yarısına gelmemişken Jessica’nın ailem hakkında dediklerini duydum, daha doğrusu “Cullen’ları” tanıtmasını.
“…Edward Cullen, çok saf ve çok sevimli. Ama buradaki kimse onun için yeterli değil, herkesin önemsediği biri… Benimde anlarsın ya boş yere zaman kaybı…”

Gülmemek için kendimi zor tuttum birden Bella’nın düşüncelerini duymak istedim bu yüzden tekrar Edward’la olan bağımı açık hale getirdim. Bu kız Edward’ında dikkatini çekmişti. Düşüncelerini duymam an meselesiydi. Ama hiç bir şey duyamadım. Bu nasıl olabilirdi. Masaya geldiğimde tepsiyi istem dışı biraz sert vurarak “merhaba kızlar” dedim. Sonra yerime oturdum. Bella’ya döndüm “Selam. Ben Eleanora Cullen. Sen Isabella olmalısın.” dedim. Elimi uzatmak için hafifçe kaldırdım ama hemen geri indirdim “ne yapıyorsun salak sen bir vampirsin tenin buz gibi ve sen elini uzatıyorsun”
Bunlar benim düşüncelerimdi. Edward düşüncelerimi duymuştu bu yüzden gözünden kaçırdığı saçma hareketimin ne olduğunu anlamıştı. Ona baktım suratı gerilmişti ve o an zihnimde tanıdık bir ses “Vampir olduğunu unutma Elly” dedi.
Bu Edward’ın sesiydi ama sanki çok uzaktan gelmişti. Başka bir şey düşünüyordu. Acaba ne…
“Evet, sadece Bella” dedi biraz şaşırmış ve birazda bunalmış bir şekilde. Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan “Evet, Bu arada arkadaşlarım bana Elly der” dedim.
Bana küçük bir tebessümle biraz baktıktan sonra tekrar yemeğini yemeye başladı. Sanki kızda bir gariplik vardı ama ne olduğunu anlayamadım.
Edward’ın bana verdiği çikolatamı açtım ve küçük bir ısırık aldım. Verdiği tadı ile kendimden geçtim. O güzel ve yumuşak tatlı tadı ağzımda dans ediyordu sanki. Doğuştan bir vampir olduğum için bir kez daha mutlu oldum. Bazı yiyeceklerin tadını almak inanılmaz bir şeydi. Keşke hepsinde işe yarasaydı. Ağzımdaki çikolata parçası bitip gözlerimi açtığımda Bella’nın Edward’a doğru ilgiyle baktığını fark ettim. Tekrar bitirmek üzere çikolatama döndüm.
Bella bütün teneffüs boyunca Jessica’nın sorularını yanıtladı. Jessica yüzünden benimle pek ilgilenemediği için memnundum.
Ders Fransızcaydı. Masadan kalkarken “Tekrar tanıştığıma memnun oldum Bella” dedim. Kitaplarımla beraber Fransızca sınıfına doğru yürüdüm.
Sırama oturdum ve beklemeye başladım. Huzurlu ve mutluydum. Ders başladı. Başlarda eğlenceli gibiydi ama bir süre sonra çok sıkıldığımın farkına vardım. Edward’ı merak ettim. Acaba ne yapıyordu. Onunla olan bağımı tekrar açık hale getirdim.
Bütün huzurum ve neşem bir anda yok oldu. Edward susamıştı hem de fazlasıyla. Kafasından geçen bütün planları görebiliyordum. 20 kişiyi birden oracıkta, laboratuarda öldürmeyi planlıyordu ve bunu birisi ya da bir şey için yapıyordu. Sonra bir koku başımı hafif döndürür gibi oldu. Edward’a daha fazla yoğunlaştım ve kokunun yanımdan geldiğini fark ettim. Bu sırada Edward kafasını hafifçe çevirdi ve onu gördüm. Bella Swan! Şaşkınlık duygusu fazla güçlüydü. Dişlerimi birbirine kenetledim ve Edward’la iletişim kurmaya çalıştım. Başaramadım. Kafası hiç olmadığı kadar doluydu. Sanki içinde büyük bir savaş veriyordu.
“Elly, iyimisin? Sanki biraz titriyorsun”
Bu sesle bir anda konsantrasyonum bozuldu ve kendimi yeniden Fransızca sınıfında buldum. Büyük bir şoka girmiş olmalıyım ki titrediğimi fark etmemişim. Angela Weber ile aynı sınıftaydık ve o benim titrediğimi fark etmişti.
“Evet, sadece biraz… Ürperdim.” Gülümsemeye çalıştım ama hala aklım Edward’daydı.
Ya kafasındaki planları uygularsa. Bunları düşünmemeliydim. Artık hemen zilin çalmasını istiyordum. Beklemeye başladım daha doğrusu dayanmaya. Hemen Edward’ın yanına gitmek istiyordum.
Zil! İşte bu sesi çok seviyordum. Hemen kitaplarımı topladım ve kendimi sınıfın dışına attım. Şimdi hem gözlerim hem de düşüncelerim Edward’ı arıyordu.
Edward sinirli bir şekilde arabasının kapısını açıyordu. Elimden geldiğince hızlı ancak dikkat çekmeden yürümeye çalışıyordum. Bu konuda pek de başarılı olduğum söylenemez çünkü hangi insanın yanından geçsem dönüp bana bakıyordu. Daha sakin yürümeye çalıştım ama başarılı olamadım.
Arabaya vardığımdaysa Edward’ı gözleri tavana dikili ve en sevdiği müziklerden birini CD çalardan dinlerken buldum. Anlaşılan o da sakinleşmeye çalışıyordu. Araba’nın kapısını açtım. Hiçbir tepki belirtisi yoktu. Bindim ve kapıyı sessiz bir biçimde kapattım.
Gözleri simsiyahtı. Ellerini hafif yumruk yapmıştı ve yüzündeki gergin ifade elmacık kemiklerini daha da belli ediyordu. Ama dikkatlice baktığımda yüzündeki ifade sadece gergin değil aynı zamanda hüzünlüydü. Nefesi ise benimki gibi düzensizdi.
“O da neydi öyle?” bunu o kadar hızlı ve garip bir şekilde söylemiştim ki çıkan sesin kendi sesim olduğuna inanamadım.
O anda doğruldu. Gözlerini kapattı ve hafif bir biçimde dudaklarını ısırdı. O sırada küçük bir inleme sesi duydum. Gözlerini açtığındaysa ağzından sadece tek bir kelime çıktı.
“Koku”



    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
07 Tem 2009 11:41
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
biraz uzun sanırım ama bunu yazmak için bayabi mitoloji kitabı karıştırmıştım Şaşırmış Durumda neyse yorumlarınızı bekliyorum



    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
07 Tem 2009 11:44
Lord Kunzite
Lanetli
Lanetli



Yaş: 38
Kayıt: 26 Oca 2009
Mesajlar: 1,729
Cinsiyet: Erkek
Nerden: Savaş Lordlarının Ülkesinden
Teşekkür: 741
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

Lord Kunzite
Lanetli
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
Hepsini okumadım ama böylesine güzel bir emek harcaman bile takdire şayandır diye düşünüyorum...
Bu fanfiğini daha müsaid bi zamanımda uzun uzun sindire sindire okuyacağım...
Emeğine sağlık...

Olmuyor....Sürekli Çevremdekilere Zarar Vermekten Bıktım...
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
07 Tem 2009 11:47
Sailor Star Fighter
Eternal Sailor Moon
Eternal Sailor Moon



Yaş: 28
Kayıt: 13 May 2009
Mesajlar: 2,601
Nerden: Eskişehir
Teşekkür: 249

Durumu: Çevrimdışı

Sailor Star Fighter
Eternal Sailor Moon
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
okudum gerçekten güzel devam ltfn Hayranlık Besliyor


Vinnie~
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
07 Tem 2009 11:52
deli_kiz
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Yaş: 31
Kayıt: 04 Tem 2007
Mesajlar: 1,347
Teşekkür: 41

Durumu: Çevrimdışı

deli_kiz
Güzelliğin Savaşçısı
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
Kesinlikle devam etmelisin deneme yazılarını unut ve ficine yoğunlaş yeni bölüm bekleriz =)(=

Falcı, müşterisinin göremediği bir şeyi görebilen kişidir: Onun bir budala olduğunu. [Ambrose Gwinnett Bierce]
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
07 Tem 2009 11:55
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
şuan sadece ilk üç bölüm yazılı dördüncününde ortalarındayım tatilde bitiricem inş. şimdi diğerkileride eklicem



    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
07 Tem 2009 12:05
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
2. bölüm: Öfke, acı, özlem, tutku


“Koku olduğunu bende biliyorum Edward ama sadece koku değil sanırım… Yanılıyor muyum?”
Gözlerinde merak ve endişe ile karışık bir bakışla beni süzdü.
“Evet. Sadece kokusu muhteşem başka ne olabilir ki?” alaycı ama gerçeği inkâr eder bir biçimde güldü. Bu beni daha da meraklandırmıştı.
“Derse geç kalıyordun elly. Gitmelisin.”
Bunu çok kararlı bir biçimde söylemişti. Bana karşı ilk defa bu kadar soğuktu. Zihnine hafifçe dokunmaya çalıştığımdaysa aklından sadece tek bir cümle geçiyordu.
Canavar olmak istemiyorum
“Bende senin canavar olmanı istemiyorum. Bu yüzden burada kalıyorum. Ders önemli değil o dersi defalarca gördüm. Sen daha önemlisin.” Yüzü bir anda düşünceli bir hal almıştı. Kafasını yeniden önüne çevirdi. Başını sürücü yastığına dayayıp gözlerini yeniden tavana dikti.
Ben hala ona bakıyordum. Yardım etmek için yanıp tutuştuğumu bir türlü göremiyor gibiydi.
Zil çaldı. Aramızdaki sessizlik zil sayesinde biraz bozulmuştu. Bende Edward’ın yaptığının aynısını yapmaya karar verdim. Başımı önüme çevirdim. Derin bir nefes verdim ve kendimi koltuğa daha da gömdüm. Saati kontrol ettim daha ders yeni başlamıştı. Bana çok uzun gelen bir zamandan sonra tekrar baktığımda saate sadece 10 dk geçmiş olduğunu gördüm. Açıkçası hayallerim yıkılmış bir an önce buradan gitmek istiyordum.
“Burada kal. Benim bir işim var sonra hemen geri döneceğim. Söz veriyorum.” Sonunda sesini duyabildim. Ama bu cümlesi beni şaşırttı. Bir işi vardı. Aklıma hemen Bella geldi. Doğruldum ve endişeli bir biçimde yüzüne baktım.
“Nereye gittiğini sanıyorsun!? Bende geliyorum” dedim ve bir anda elini tekrar beni yerime iterken buldum. Ne kadar hızlı olduğunu unutmuştum.
“Tamam, sana söz veriyorum bir aksilik çıkmayacak. Hemen dönerim” dedi ve ben daha ağzımı açamadan kapıyı kapattı ve hızla uzaklaştı. Arkasından bakmaktan nefret ediyorum. Gidişini izlemek çok sıkıcı olabiliyor bazen. Dikkatimi topladım ve yine zihninin içine girdim.
Küçük kampüsten ofise doğru hızlıca ilerleyişini gördüm. Kapıya geldiğinde durakladı. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi. İçerde sadece Bayan Cope vardı. Sessizce içeri girdi ancak Bayan Cope bunu fark etmedi.
“Bayan Cope?” dedi Edward.
Karşısında Edward’ı görünce kadının gözleri büyüdü. Şaşırmıştı.
“Ah.” dedi şaşırıp, zorlukla soluyarak. Bu beni güldürmüştü. Bu kadının Edward, Emmett ve Jasper’ a bir ilgisi vardı. Ama genelde Edward’a. Aslında sadece onun değil çoğu insan kızın ilgisi vardı.
Aptal, diye düşündü Bayan Cope. O neredeyse benim çocuğum olacak kadar genç. Böyle düşünmek için çok genç… “Merhaba Edward. Senin için ne yapabilirim?”.
Hahahaha gülme krizine girmek üzereydi. Sanırım bunu Edward’da hissetti. Yüzüne kısa bir sürede olsa kocaman bir gülümseme yerleşti. Daha sonra gülümseme kayboldu ve masanın önünde bulunan koltuğa doğru ilerledi.
Edward öne doğru eğildi ve kadının kahverengi irileşmiş gözlerine baktı.
Edward’ın amacını anlamıştım. En azından bir kısmını. Kadını etkileyip ona bir şeyler yaptıracaktı. Ama ne olduğunu kestiremedim. Yeniden dikkatle izlemeye başladım.
Hafif bir tebessümle “Bana ders programımla ilgili yardım edip edemeyeceğinizi merak ediyordum.”dedi.
Kalp atışları hızlandı. Heyecanlanıyordu. Bu görüntü yeniden gülmeme sebep oldu.
“Tabii ki Edward. Nasıl yardımcı olabilirim?” dedi. Çok genç, çok genç, diye düşündü bir anda. Bu sefer farkında olmadan kahkahalarla gülmeye başlamıştım. İyi ki arabanın içindeydim yoksa çoktan birileri bu gürültünün kaynağını anlamak için dışarı çıkmıştı.

“Acaba biyoloji sınıfımdan son sınıf seviyesinde fen dersine geçebilir miyim?
Fizik, mesela?” dedi Edward birden. Kahkahalar yerini hafif bir kıkırdamaya bırakmaya başlamıştı. Başta ne demek istediğini anlayamadım. Ama daha sonra biyoloji dersindeki son olay aklıma geldi. Tanrım!! Nasıl unuturum. Eminim vampirler arasında en unutkanları benimdir. Bunları bir kenara bırakıp tekrar Edward a yoğunlaştım.
“Aslına bakarsan Edward, Fizik şu anda oldukça dolu. Bay Banner bir sınıfta yirmi beşten fazla öğrenci olmasından nefret eder–” dedi Bayan Cope. Sanki bir şeyler kaçırmıştım.
“Ben problem çıkarmam.” Dedi Edward birden.
Tabi ki hayır. Kusursuz bir Cullen çıkarmaz diye düşündü Bayan Cope yeniden.. “Bunu biliyorum Edward; ama şuan ki haliyle sıralar tam yetiyor…”
“O zaman dersi bırakabilir miyim? O saati kendim çalışmak için kullanabilirim.” dedi Edward.
“Biyolojiyi bırakmak mı?” Çok şaşırmıştı ve bu her halinden belliydi. Bu delice. Bildiğin bir konuyu oturup dinlemek ne kadar zor? Mutlaka Bay Banner’la ilgili bir problem olmalı. Acaba Bob’la bu konuda konuşmalı mıyım? “Mezun olmak için yeterli kredin olmaz.” dedi Bayan Cope. Sanki mezun olmaya ihtiyacımız varmış gibi.
“Seneye tamamlarım.”dedi Edward.
“Belki de bunun hakkında ailenle konuşmalısın.”
Anlaşılan Bayan Cope’un Edward’ın istediği şeyi yapmaya niyeti yoktu.
Aslında Edward’ın birisinin üstünde etkili olduktan sonra o kişinin Edward’ın istediği bir şeyi yapmamasını ilk defa görüyordum.
Arkasındaki kapı açıldı. Gelenin kim olduğunu anlayamadım. Düşüncelerini Edward da duymuyordu ama o kim olduğunu önemsemeden Bayan Cope’a daha da yoğunlaştı. Edward Bayan Cope’u etkilemeye kararlıydı. Biraz daha yakına eğildi ve gözlerini daha büyük tuttu. Bu gözler eğer siyah yerine altın rengi olsalardı daha iyi işlerdi diye geçirdi içinden Edward.
“Lütfen Bayan Cope? Geçebileceğim başka bir bölüm yok mu? Birinde boş yer olması gerektiğinden eminim? Altıncı saat Biyoloji tek seçenek olamaz” dedi Edward. Gerçekten bu kadar çaresiz görünüyor muydu yoksa bu sadece bir rol müydü •?
Edward’ın yüzünde şimdi fazla büyük olmayan ama etkileyici bir gülümseme vardı.
Kalbinin atışları hızlanmıştı.şimdi çok daha net duyuluyordu. Çok genç, diye hatırlattı kendine. “Peki, belki Bob – yani Bay Banner’la konuşabilirim. Bir bakarım–”
Her şey bir anda oldu. Edward’ın içindeki canavarın yüzeye çıkmak için içini tırmalamaya başladığını hissedebiliyordum. Bir panik duygusu beni ele geçirir gibi oldu. Kapı tarafından muhteşem bir koku odayı doldurmuştu. Edward o anda neden kapıdan gelen kişinin düşüncelerini okuyamadığını anlamıştı.
Yavaş ve yumruklarını sıkarak arkasına döndü. Bella Swan sırtı kapının yanındaki duvara yaslı, elinde bir kâğıtla orada duruyordu. Sanki Edward’ı gördüğünde gözleri büyümüştü.
Sonra Edward’ın kafasından geçen planı görmeye başladım. Bayan Cope’un boynunu kırıp Bella’nın üzerine atlaması 1 sn den daha az sürerdi. Laboratuara kıyasla bu daha az bir bedel gibi görünüyordu Edward’a. Nefes alışını durdurdu. Bayan Cope’a döndüğünde kadın ondan biraz geri çekildi. Şimdi ifadesi değişmişti. Etkilenmiş olan derin kahverengi gözlerde artık korku görülüyordu.
“Boş verin o zaman. İmkânsız olduğunu görebiliyorum. Yardımınız için çok teşekkür ederim.” Nefesinin yettiği kadarıyla bu sözcükleri söylemişti. Bir anda döndü ve kapıya doğru yöneldi.
“Bizimle gelmeye mi karar verdin Elly?” dedi neşeli bir ses. Edward a konsantre olduğum için bu sesi tanımam biraz zaman aldı.
“Tabiki de Hayır Emmett.” Dedim sesime alaycı bir ton vererek. Gülümsedim ve devam ettim. “Audi TT varken kim hurda bir volvo’ya binmek ister ki?” tekrar sırıttım. Kapıyı açtım. dışarı çıkarken “evde görüşürüz” dedim. O anda Edward ile burun buruna geldim. Soluk soluğaydı. Bir süre bakıştıktan sonra kafamda bir ses yankılandı.
Evde her şeyi anlatacağım ama lütfen biraz zaman ver
Buna karşılık olarak verdiğim tek cevap Evde görüşürüz oldu. Hızlıca yanından geçtim ve mavi mini Coopers’ıma doğru yürümeye başladım. Edward bu arabanın volvo’ya göre daha dikkat çektiğini söylüyordu.
Aslında benim kullandığım ve en sevdiğim varlığım Audi TT’mdi. Ancak onu okula getirmeme izin verilmiyordu. Çünkü okulun ilk zamanlarında otoparka geldiğimde bütün başlar bana ve arabama çevriliyor ve fısıltılar başlıyordu. Ayrıca Carlisle bunun görgüsüzlük olduğunu söylüyordu. Yinede arabam bana göre hız, konfor, zenginlik ve zarafeti temsil ediyordu. Bu yüzden ondan asla vazgeçemiyordum.
Artık dönemin ortasındaydık ve herkes bu arabaya alışmıştı. O yüzden Audi TT’mi getirmem pek uygun kaçmazdı.

Alice ve Jasper arabanın başına gelmişlerdi ama benim geç geldiğimden pek sıkıntılı görünmüyorlardı. Aksine memnun gibiydiler.
“Merhaba. Hazırsanız gidelim?” diyerek Alice e sırıttım. Karşılığında oda bana sıcak bir gülümse verdi.
Arabaya bindiğimizde gri Volvo otoparkın çıkışına gelmişti bile. Peşinden otoparktan çıktım.
“Düşünceli görünüyorsun.” Alice bunu eğlenerek söylemişti. Ama o sırada aklım hala Edward ‘daydı.
“Hmm…”
“Elly iyi misin?” bu sefer Jasper konuşmuştu. Dikiz aynasından onlara bir baktım. Alice biraz endişeli Jasper ise boş gözlerle bana bakıyordu.
“İyiyim” . Şimdilik.
Onlara aldırmayarak tekrar Edward’a yoğunlaştım. Emmett ile Rosalie de ona aynı soruları sormuş olmalılar ki onlara “Gerçekten biraz kafam karışık o kadar” cevabını verdi.
Jasper’ın Alice’e “ Ne görüyorsun” demesiyle kendime geldim.
“Edward’ın gittiğini”. Alice bu kelimeleri söyler söylemez gazı kökledim. Bir an önce gri volvoya yetişip sürücüsüyle kavga etmek istiyordum. Hız göstergesini kontrol ettim. 140 ile giderken bir anda 210 a çıkmıştım. Tekrar yola baktığımdaysa gri Volvo önümdeydi. Direksiyonu sert bir şekilde sola kırdım ve volvonun yanına geldim. Kafamı çevirmeden tekrar sert bir şekilde sağa kırdım ve acı bir frenle arabayı durdurdum. Araba dururken hafif bir biçimde direksiyonu çevirmiştim. Bu sayede araba yı durdururken hafifçe döndürmüştüm. Şimdi volvonun önü arabamın sağ gövdesine bakıyordu. Kafamı çevirdiğimde üç çift meraklı gözle karşı karşıya gelmiştim. Edward arabadan indi tabi Rosalie ve Emmett da.
Ben, Alice ve Jasper’da onları taklit edermiş gibi arabadan indik.
“Ne yapmaya çalıştığını sorabilir miyim?” Edward’ın sesi sinirli değildi. Bu beni daha çok sinirlendirdi.
“Asıl ben senin ne yaptığını sorabilir miyim?”dedim. Sinirim hala geçmemişti ancak bir nedenden dolayı sesim normal çıkmıştı.
Rosalie “Neler oluyor” dedi.
“Alice” dedim sorarcasına.
“Gidiyorsun” dedi hüzünlü bir tonda Edward’a bakarak.
“Öyle mi?” diye tısladı dişlerinin arasından.
Bir süre sessizlik oldu.
“Ah” bu ses Alice’den gelmişti ama pek umursamadım. Edward’ın gözünün içine bakmaya çalışıyordum. Bana bir açıklama borçluydu ve bunu anlamasını istiyordum. Ama Edward bana değil Alice’e odaklanmıştı. Yüz ifadesi değişiyordu.
Konsantre oldum ve Edward’ın zihnine girmeye çalıştım.
Şimdi Şerif Swan’ın evine bakıyordum, Bella sarı dolaplı mutfakta arkası dönük bir biçimde duruyordu. Ona gölgelerin arasından bakıyordum… Kokusu beni ona çekiyor gibiydi. Baş döndürücü inanılmaz bir koku. Kendime engel olamıyor gibiydim. Sırtı dönüktü önündeki nesneyle ilgileniyordu.
“Dur!”
Edward’ın sesi görüntüyü yarıda kesti.
“Özür dilerim” dedi Alice. Ancak kafasında tekrar bir görüntü oluşmaya başlamıştı. Bu görüntü Bella ile ilgili değildi. Edward, Carlilse’nin siyah Mercedes’i ile 321 km hızla gece boş bir yolda giderken gördüm.
“Seni özleyeceğim.” dedi Alice “Ne kadar kısa zaman için gidiyor olursan ol.”
Emmett ve Rosalie birbirlerine endişeyle baktılar.
“Ne! Şaka yapıyor olmalısınız” dedim Alice ve Edward’a. İnanamıyordum. Bu kadar kolay mı olacaktı gitmesi. “Bana bir söz verdin. Evde her şeyi açıklayacağına dair bir söz verdin. Ayrıca nereye gidebilirsin ki. Bende seninle geliyorum.” Onu bu haldeyken yalnız bırakamazdım. Eminim Edward biyoloji laboratuardayken kafasında kurguladığı planları Alice ve Carlisle’da görselerdi onlarda Edward’ı yalnız bırakmak istemezlerdi.
“Hayır, benimle gelmiyorsun. Burada kalıp Esme ile benim için ilgilenmelisin”
Afallamıştım. Nasıl böyle şeyler diyebilirdi. Nerdeyse 100 yıldır onunla beraberdim. Onu ne kadar önemsediğimi hala anlayamamış gibi davranıyordu. Bu davranışları beni deli ediyordu.
“Merak etme. En kısa zamanda geri döneceğim” bunu derken çok samimiydi. Beni yalnız bırakmayacağını biliyordum. İstese de bırakamazdı. Nereye giderse gitsin onun olduğu yeri bulup yanına gidebilirdim. Bu düşünce biraz olsun beni mutlu etti. Sanırım bu yüzüme de yansımıştı çünkü Edward’da şimdi bana gülümsüyordu.
“Pekâlâ” dedim içimden hayır diye bağırmak gelse de.
Eğildi ve “teşekkürler” diye fısıldadı kulağıma. İçimi hafif bir özlem ve mutluluk hissi kapladı.
“Bizi burada bırak.” dedi Alice. “Carlisle’a kendin söylemelisin.”
Edward Alice’e döndü.
“Onları ben bırakırım. Sen git.” dedim istemeyerek.
“Doğru olanı yapacaksın.” diye mırıldandı Alice. “O Charlie Swan’ın tek ailesi. Bu onu da öldürür.”
“Evet.” dedi Edward düşünceli bir şekilde.
Bana baktı ve sonra arkasına bir daha bakmamak üzere arabasına döndü. Her bir adımda benden uzaklaşmasını görmek içimi yakıyor gibiydi. Kollarımı göğsümde kavuşturdum. Diğerlerinin arabama binişlerini duyabiliyordum. Ama şu anda onlar önemli değildi. Şu anda tek önemli olan Edward’dı. Gri volvonun motorunu duydum. Sonra tekerlerin geriye doğru giderken patinaj çekmesini gördüm. İçimde küçük bir anlaşmazlığa düştüm. İzin vermekle hata mı etmiştim?
Onu bu kısa sürede özleyecektim ama buna ben izin vermiştim.
Forks’a doğru hızla sürmeye başladı. Bir süre sonra görüş alanımdan çıkmıştı. Biraz daha arkasından baktıktan sonra kafamı öne eğdim ve yere ayaklarıma doğru bakmaya başladım. Neden arkasından baktığımı bilmiyordum beklide geri dönecek diye umut etmiştim. Bir an titrediğimi hissettim. Genelde çok sinirlendiğimde veya endişelendiğimde titrerdim ama bu seferki farklı gibiydi. İçimi bir merak kapladı. Hiç insan olmamıştım. Bu yüzden insanların ne gibi duygular hissettiklerini bilmiyordum. Acaba şu anda insan olsaydım neler hissederdim. Öfke, acı, özlem, tutku…
Düşünceler kafamın içinde çok hızlı birbirini tekrarlıyordu. Arkamı döndüm. Alice ön koltuktan elini neşe ile bana doğru sallıyordu. Ona doğru baktım. Alice her zaman benim kardeşim gibi olmuştu hatta kardeşten de öte… Arabaya doğru ilerledim. Ben arabaya bindiğimde Alice çoktan hepsine işin aslını anlatmıştı. Motoru çalıştırdım. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Resim ya da müzik ile kafamı dağıtmayı planladım ve eve bir an önce gidebilmek için gaza bastım.



    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
07 Tem 2009 12:12
dArk JeaNNe
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 30
Kayıt: 16 Tem 2008
Mesajlar: 786
Teşekkür: 33

Durumu: Çevrimdışı

dArk JeaNNe
Ay Savaşçısı
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
süper ha ha Çok Mutlu bayıldım baştan Elly bakş açısı ha Çok Mutlu
bende böyle bir şeyler yazmayı düşünmüştüm ama elimde o kadar çok hikaye var ki hangisine yetişiyim bilemedim
birinci bölümü birazcık daha anlatabilirdin a dört kitabıda yazacaksan böle iyi olmuş Çok Mutlu
Bu arada 12 bölüme kadar var Midnight Sun ondan sonra kafandan mı yazaksın galiba öyle olmuş Çok Mutlu
baya hazırlanmışsın bu çok güzel olmuş heyecanlı heyecanlı başlğı açtım filan ben aslında 4. kitaptan sonra yazmayı düşünmüştüm ama böle iyi olmuş Çok Mutlu
oley yine bir twilight artık kitaplarını ezbere bildiğim için okuyamıyordum Çok Mutlu
devam et en heycanlı okuyucunum şu anda Dil Çıkartıyor Çok Mutlu

Pasión de los cielos...
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
07 Tem 2009 12:19
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
saol sanırım 5. kitaba kadar yazamam biraz maymun iştahlıyımdırda Şaşırmış Durumda Çok Mutlu ama en azaından twilight ı bitirmeyi planlıyorum. Göz Kırpıyor 3. bölümüde ekliye bilirim ancak . gerikalanı beklemek zorundasınız Çok Mutlu



    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
07 Tem 2009 12:25
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
3.Bölüm: Arkadaş


“Endişelenme. En kısa zamanda geri dönecek.” dedi Alice. Eve gelmiştik. Jasper,Rosalie ve Emmett evin önünde inmişlerdi. Alice ise bana garaja kadar eşlik etmişti.
“Bilmiyorum Alice. Kafam çok karışık. Bu olanların tek sebebinin o kız olduğuna inanamıyorum.” dedim ve birden fark ettim. Evet, bütün bu olanlar onun suçuydu. İçimde kıza karşı bir öfke kabardı. Motoru durdurdum. Kendimi çabucak arabadan dışarı attım.
“Kız mı?” Alice’i şaşırmış gördüğüm nadir anlardan biriydi.
“Evet. Bella. Bugün olanların hepsi onun suçu. Eğer o kadar güzel kokmasaydı ya da biyoloji sınıfında Edward’ın yanına oturmasaydı her şey daha kolay olabilirdi.” Gerçekten olabilir miydi?
Alice ile beraber garajdan çıktık ve eve doğru yürümeye başladık.
Esme bizi bekliyor gibi kanepeye oturmuştu. İçeri girdiğimizi görünce ayağa kalktı.

“Merhaba Esme” yüzüme yapmacıkta olsa bir gülümse yerleştirmeye çalıştım. Başarılı olmuştum çünkü Esme’de bana gülümsüyordu.
“Eee… Edward nerde?”
“Esme izninle ben yukarı çıkmak istiyorum. Biraz yorgunum da.”
Arkamdan Alice’in nasıl baktığını tahmin edebiliyordum. Bütün yükü ona yıkmıştım. Esme Edward’ın nereye gittiği hakkında bilgi isteyecekti elbette ki. Ama ben bu konu üzerinde daha fazla konuşmak istemiyordum.


Odama çıktım ve kapıyı kapattım. Dünyada en sevdiğim yerlerden biriydi burası.
Çünkü bu dört duvarın içindeki benim dünyamdı.
Odam bıraktığım gibi değildi. Esme odamı toplamıştı. Ne kadar dağınık olduğumu benden iyi biliyordu. Aslında etrafta Esme varken daha huzurlu ve mutlu oluyordum. Ama bu özelliği bugün bende o kadar etkili olamamıştı.
Gardırobuma gittim. Rahatlamak daha doğrusu uyumak istiyordum. En sevdiğim pijamalarımı çıkarttım. Üzerinde The Nightmare Before Christmas’ın başrol oyuncusu Jack Skellington vardı.
Hemen üzerimi değiştirdim ve kendimi en köşede duvara dayalı olan büyük ve yumuşak yatağımın üzerine attım.
İşte saf vampir olduğum için memnun olduğum nedenlerden biri daha: Uyumak. Ne kadar ihtiyacım olmasa da uyumayı seviyordum.
İnsanlar gibi derin, uzun ve rüya görerek uyuyamasam da 2-3 saat bana yetiyordu.
Gerindim. Rahatlamaya çalıştım. Bugün olanları pek düşünmemeye çalıştım. Eğer düşünürsem uyuyamayacağımı biliyordum. Gözlerimi kapadım ve uykunun bedenime yavaş yavaş yayılışını hissettim.


Uyandığımdaysa hava kararmıştı. Kapı tarafından küçük bir tıkırtı geldi. hemen doğruldum ve beklemeye başladım.
“Girebilir miyim?” dedi Alice.
“Tabii…”
Yavaş bir biçimde kapıyı arkasından kapattı.
“Yarın ne yapmayı düşünüyorsun?” Sesindeki tonu tam olarak anlayamadım. Sanki endişe, merak ve neşe vardı.
“Hiç. Okula gitmeyi düşünmüyorum. Belki biraz avlanırım. Bilmiyorum” dedim.
Omuz silkti. “ Ben belki okuldan sonra bir yerlere gideriz diye umut etmiştim” dedi. Şimdi yüzünde ki ifade küçük bir çocuğun yalvarması gibiydi.
Hiç de fena bir fikir değildi. Kafamı dağıtmak ve zaman geçirmek için güzel bir düşünceydi.
“Aslında güzel bir fikir. Hmm… Tamam anlaştık.”
Bu fikri kabul ettiğim anda birden yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Çok neşelenmişti. Bende Alice’in o halini görünce birden neşelendim ve heyecanlandım.
Neşelendim çünkü karşımdaki kişi sevinirse (hele bu Alice ise) bende genelde sevinirdim.
Heyecanlandım çünkü uzun zamandır Alice ile bir yerlere gidip kız kıza eğlenmemiştik.
Hem giysilerimi de gözden geçirmeliydim. Çoğu 70 ve 80’lerin modasındandı. Bu konuda Alice’den yardım almayı çok istemiştim ancak giyim tarzlarımız pek uyuşmuyordu. Benim tercihim genelde sportif giysilerdi. Az da olsa birkaç tane pantolonum vardı.
Alice ise her tarz da giyinebilirdi.
“Tamam, o zaman. Jasper, Esme, Carlisle ve ben avlanacağız. Sende gelir misin?”
“Hayır. Aç değilim.” Aç değildim ancak gerçektende evde kalmayı istiyor muydum? Gülümsedim.
“Pekala, sen bilirsin. Ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Bilmiyorum. Belki biraz resim… müzik… internet veya kitap okurum.” Sırıttım. “Belki çok sıkılırsam arabayla birkaç tur atarım.”
“Peki. Sana iyi geceler.” dedi çabucak. Tekrar gülümsedi ve kapıyı çekti.
“Size de iyi avlanmalar.” diye bağırdım arkasından.
Kapıdan çıktıklarını duydum ve ardından sessizliğin sesini. Bu sesi bozmamak için nefes bile almıyordum. Ne kadar çok özlemiştim sessizliği. Bir süre yatakta öylece oturduktan sonra ayağa kalktım ve alt kattaki piyanonun yanına geldim.

Kafamı dağıtabileceğini düşündüğüm parçaları sırayla çalmaya başladım.
Önce Franz Liszt’in La Campanella senfonisini.
Ardından daha yavaş bir senfoni olan Beethoven’ın Fur Elise senfonisini ve tabi ki klasiklerden Moonlight senfonisi.
Chopen’den Fantastic İmproptu’yu çalmayı bitirdiğimdeyse saat epey geç olmuştu. En son Edward’ın bana öğrettiği Claude Debussy’den Clair De Lune’u çaldım. Onu çalarken sürekli Edward’ı düşündüm. Acaba şimdi nerdeydi. Daha da önemlisi ne yapıyordu.

Tekrar yukarı çıktım. Büyük kulaklığımı kafama geçirdim. Müziğin sesini sonuna kadar açtım ve kendimi yatağımın üzerine bıraktım yeniden. Edward gibi pek klasik müzik dinlemiyordum onları sadece piyano çalmak istediğim zaman dinlerdim. Daha çok rock ve metal dinliyordum. Özellikle senfonik metal çok iyi geliyordu. Bir süre sonra müzikle kendimden geçtim.
Birden gözüme çok parlak bir ışık huzmesi geldi. Gözümü açtığımdaysa güneş ışıklarının odamı doldurduğunu fark ettim. Sabah olmuştu. Zaman bu kadar hızlı nasıl geçebilmişti.
Ayağa kalkıp gerindim. Balkona doğru yönelip kapılarını açtım ve dışarıdaki kanepeye kıvrıldım. Şafağın sökmesini izlemek muhteşemdi.
Emmett neşeli bir ses tonu ile “Hala kalkmadın mı uykucu” diyene kadar kendimde olmadığımı anlayamamıştım.
“Hıı...” dedim şaşkın bir biçimde.
“okula sen mi bırakacaksın biz kendimiz gidelim mi.” dedi ve sırıttı.
“Evet, şey tabi geliyorum. Zaten Alice’e de söz verdim.”
Emmett hala kapıda bekliyordu ve gülümsüyordu.
Elimle tamam artık gidebilirsin gibisinden bir işaret yaptım.
“Çabuk ol.” dedi ve odamdan çıktı.
Altıma siyah bir pantolon ve üstüme de kırmızı V yakalı kadife kazağımı geçirdim. Çantama o gün dersi olan birkaç okul kitabını ve defteri ile beden dersinde rahat edebilmek için eşortman ve tişört attım çantaya. Lacivert ile siyah arasında olan pardesümü üstüme giydim ve odadan çıktım.

Aşağıda herkes beni bekliyordu.
“Tamam geldim. Hadi çıkalım. Hoşça kal Esme.” dedim ve hızlıca evin kapısına yürüdüm.
Okula geldiğimizde Audi’mi her zamanki yerine park ettim. Nedense oraya pek park eden olmuyordu. Hâlbuki okula yakındı ve pek görünmeyen bir yerdeydi.
Dersler çok çabuk geçmişti ve açıkçası ben yinede çok sıkılmıştım. Diğerleriyle beraber kafeteryaya geldim.
Ah hayır! Çikolatamı evde unutmuştum.
Buradaki salata bardan bir iki tane domates biraz da marul aldım. Tatları pek hoşuma gitmiyorlardı ama yiyebildiğim yegâne yiyeceklerdendi. Sadece annemin bana hamileyken yiyebildiği yiyeceklerin tadını alabiliyordum. Bu yüzden daha fazla bir şey alamadan diğerlerinin yanına gittim.
Bir ara kafamı hafifçe yana çevirdiğimdeyse Bella bu tarafa doğru bakıyordu.
Hafifçe gülümsedim ve elimi salladım. Karşılığında yüzünde garip bir gülümse belirdi ve kafasını öne çevirdi.
Son dersimiz bedendi. Bu dersi çok seviyordum çünkü yavaşta olsa koşabiliyor zıplayabiliyor yani kısacası hareket edebiliyordum. Özelliklede voleybolda benden daha iyi smaç basabilen biri yoktu. Aslında benden daha yükseğe sıçrayabilen biri yoktu.
Kızlar soyunma odasına giderken arkamda birkaç konuşma duydum. Sesi hemen tanıdım bu Bella’ydı ve diğer çocukta Mike Newton. Onları umursamayıp yoluma devam ettim.
Bella nedense beden dersine voleybol oynamak istememişti ama ısrarlara dayanamamış ve oynamayı kabul etmişti.
“Neden oynamak istemiyorsun ki” dedim neşe işinde yanına giderken. Oyuna mola verilmişti ve konuşmak için iyi bir fırsattı.
“Voleybol oynayamam. Aslında sporla ilgili birçok şeyi yapamam. Çok sakarım ve beceriksiz.” dedi biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi ses tonu. Biraz da utanıyordu sanırım.
Gülümsedim. Konuşma başlatmak ve onu daha yakından tanımak için can atıyordum.
“Biliyor musun Bella, içimden bir ses seninle iyi arkadaş olacağımızı söylüyor” dedim ve sırıttım.
Karşılığında şaşkın ama içten bir gülümseme yüzüne yayıldı.



    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
07 Tem 2009 12:31
hemavaz
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 37
Kayıt: 03 Oca 2009
Mesajlar: 707
Teşekkür: 16

Durumu: Çevrimdışı

hemavaz
Ay Savaşçısı
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
ben her zaman aynı olayları farklı kişilerin yorumlarıyla okumayı severim. yani bella tarfından edward tarafından yorumlanışı ve şimdi de yeni bir karakter tarafından... Bence çok hoş olmuş. tebrikler, ciddi bir araştırma devamını bekliyorum...

O
kadar güzel unutmuştun ki beni, Hatırlatmaya kıyamadım...

teşekkürler sun
Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
09 Tem 2009 20:54
laru
Efsane Üye
Efsane Üye



Yaş: 34
Kayıt: 31 Mar 2009
Mesajlar: 2,191
Cinsiyet: Kız
Nerden: Yeşil Kader
Teşekkür: 564

Durumu: Çevrimdışı

laru
Efsane Üye
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
çok güzel yazmışsın emek vermişsin devamınıda bekleriz eline sağlık Göz Kırpıyor Göz Kırpıyor

Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
10 Tem 2009 5:08
hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 30
Kayıt: 30 Hzr 2009
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: ordan,burdan,şurdan..her yerden
Teşekkür: 10

Durumu: Çevrimdışı

hotaru_cha
Beni Görmeye Alışın
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
ya arkadaşlar devamını eklemek isterim ama şuan daha 4. bölümü bitirmedim ve pek müsait değilim bitirdiğim zaman ekleyeceğim

Spoiler:




    Kraliçeden esintiler... Zarif


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
11 Tem 2009 20:38
rei hino
Venus Fan
Venus Fan



Yaş: 30
Kayıt: 22 Ağu 2007
Mesajlar: 601
Cinsiyet: Kız
Nerden: canımımn istediği yerdenn
Teşekkür: 3

Durumu: Çevrimdışı

rei hino
Venus Fan
ilk twilight fic hikayem Konu: Yanıt: ilk twilight fic hikayem
Alıntıyla Cevap Gönder
wayy süperr olmuşş Çok Mutlu


küçük melek'e sonsuz teşekkürlerr....
yuichirou's dreams
Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
13 Tem 2009 14:32
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 14 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız