__Işığın Kalbi__ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 14, 15, 16, Sonraki |
Yazar
Mesaj
hıı hikayaye bak beeeeeeee kızzz aquamarinn sakın öldürim deme şı hiro ve kiro yu aa bak olmaz ama
bu arada th3nd da geliomuş ooo ailemizi yeniden topladık eheehe
yha hikayeye yorum yazmak isterdim ma o kdr mükemmel olmuşki bşi yazamadım
bu arada th3nd da geliomuş ooo ailemizi yeniden topladık eheehe
yha hikayeye yorum yazmak isterdim ma o kdr mükemmel olmuşki bşi yazamadım
bir aquamarin eseridir
eeeeevtttttttt can cağızlarım bende geldim ama ben hikayeye sonradan katılacamda karakterimiz hazır
adı misty rubiyanna (doğru yazmışımdır inş.) nese nese bu kıs gizemli biridir hiro riko ve aura hakkındaki bazı şeyleri bilmektedir ama söylememektedir nedeni yazarımıza kalmıştır bu kıs aslen türktür ama ingilterede doğup büyümüştür deerrrrrrrrrrrmişim tabikide öle bişe yok kıs doğma büyüme ingilizdir ailesini küçük yaşta kaybetmiş ve büyük annesi ile yaşamaya başlamıştır
kızın fiziksel görünüşü hakkında
boyu normal bi seviyede kilosuda öle orantılı XD XD
gözleri mora kaçık biraz kahverengi saçlı saçları öle çok uzun değil omuzlarının biraz aşağısına kadar inio hayal edin işte bu kadarr hayırlı uğurlu olsun
unutmadan kızın isminin manasıda gizemli yakut
DiP NoT: ismini auramız bulmuştur XD
adı misty rubiyanna (doğru yazmışımdır inş.) nese nese bu kıs gizemli biridir hiro riko ve aura hakkındaki bazı şeyleri bilmektedir ama söylememektedir nedeni yazarımıza kalmıştır bu kıs aslen türktür ama ingilterede doğup büyümüştür deerrrrrrrrrrrmişim tabikide öle bişe yok kıs doğma büyüme ingilizdir ailesini küçük yaşta kaybetmiş ve büyük annesi ile yaşamaya başlamıştır
kızın fiziksel görünüşü hakkında
boyu normal bi seviyede kilosuda öle orantılı XD XD
gözleri mora kaçık biraz kahverengi saçlı saçları öle çok uzun değil omuzlarının biraz aşağısına kadar inio hayal edin işte bu kadarr hayırlı uğurlu olsun
unutmadan kızın isminin manasıda gizemli yakut
DiP NoT: ismini auramız bulmuştur XD
Falcı, müşterisinin göremediği bir şeyi görebilen kişidir: Onun bir budala olduğunu. [Ambrose Gwinnett Bierce]
yahu zaten bu Aura'nın bulduğu isimler varya öldürecek beni Evet sevgili misty miz hikayeye biraz daha sonra eklenecek aynı şekilde bu kız bişeyler daha biliyor ama çaktırmıyor çoook çektirecek bize bu hanım benden söylemesi eee ismininde bir anlamı var tabi hummm sıradaki bölümümüzde bir takım olaylar daha olacak sonra hayırlısıyla asıl konuya girmeye başlıycaz hehehehe neyse begenmenize gerçekten çok sevindim ^^ beni okumaya devam edin
tmm cnm okumaya devam ederizde bizim wonder love ne alemde bak pankartlarım hazır duruo padişahın ve vezirin bi onayı ile halkı ayaklandırırım bak çabuk olun XD
Falcı, müşterisinin göremediği bir şeyi görebilen kişidir: Onun bir budala olduğunu. [Ambrose Gwinnett Bierce]
Sevgili günlük;
İlk olarak özür dilemek istiyorum..Okul yarıyıl tatiline girdiğinden beri sana hiçbirşey yazamadım ve yazacak şeyler o kadar çoğaldıki...Her neyse zaman kaybetmeden anlatmaya başlıyorum...İNGİLTEREYE GİDİYORUZ!!!!Şaşırdın öyle değilmi..Evet banada oldukça süpriz oldu doğrusu...Ama her şeyi baştan anlatmalıyım ve bu eennn sonda yer alıyor maalesef..
Hiro ve Riko'nun kendilerini bana adadıklarını hatırlıyorsun herhalde..O gün ne kadar utandığımı bir ben birde Allah bilir...Ama asıl utanç ondan sonra başladı.Hiro ve Riko tepemden hiç inmiyorlardı.Sanki bana bir prensesmiş gibi davranıyorlar ve ne dersem anında yapıyorlardı.İlk başlarda bu hoşuma gitmişti ama daha sonra Tiran ve diğerlerinin benden uzaklaşmaya başladıklarını hissettim.Hiro ve Riko peşimden gelmesinler diye dersin ortasında tuvalete gitmeliyim diye çıktım ve Müzik odasına doğru koşmaya başladım.Koşuyordum çünkü onların peşimden geleceğini düşünüyordum...Odaya vardığımda Tiran oradaydı..Tek başına piyanonun başına oturmuş inanılmaz derecede duygu yüklü bir melodi çalıyordu.Beni farkedince çalmayı bıraktı ve yarı buruk bir gülümsemeyle bana baktı...
"Prenses..Burada ne işiniz var? Korumalarınız yokmu yoksa?"
Bu sözden bana karşı bir kırgınlık beslediğini farkettim..Bir müddet konuştuk ve bir karara vardım.Tiran'a müzik klübünü toplamasını ve paydosta kiraz ağaçlarının altında buluşmasını söyledim..O daha cevap veremeden ben odadan çıkmıştım.Ama orada konuştuklarımızdan onun hala bana karşı birşeyler hissettiğini anlamak zor değildi.
Koşarak sınıfa döndüm tabiki nefes nefese kalmış olduğumdan hemen beni sorguya çekmeye başladılar..
"Neredeydin?Neden koştun?Ya bişey olsaydı?"
Onlara sadece gülümsedim ve paydosu bekleyin dedim.Zİl çalar çalmazda onları kollarından tuttuğum gibi ağaçların altına sürükledim.Oraya gittiğimizde müzik klübü oradaydı..Herkese bana burada neler oluyor dercesine bakıyordu...Benim ise artık sabrım kalmamıştı..Onlara uzun uzun küslüğün hiçbirişe yaramayacağını,hep beraber çalışırsak çok daha başarılı olacağımızı söyledim ve planımı anlattım..Plana göre yıl sonundaki klüplerin sergileyeceği yetenek şovunda müzik klübü arkada şarkı söylerken dövüş klübüde önde kılıçlarla bir çeşit şov sergileyeceklerdi.Konuşmam bittiğinde onlarda pek onaylar bir tavır yoktu ama ben aynen şöyle dedim...
"Eğer bana gerçekten değer veriyor ve mutlu olmamı istiyorsanız bu düşmanlığınızı burada bittirirsiniz...Çünkü hissediyorumki Tiran her ne yaptıysa bundan pişman ve diğerleride bu durumdan pek memnun değil..Lütfen..Benim için..."
İşte bundan sonra amacıma ulaştım...Tiran,Keiji,Kari ve Zencer bir adım öne çıktılar ve ellerini uzattılar..Ama ikizler kararsız görünüyorlardı..Onlara öyle bir bakmışımki birden gülmeye hatta kahkaha atmaya başladılar.Daha sonrada gülmekten yaşarmış olan gözlerini sildiler ve kararlı bir gülüşle el sıkıştılar...İşte o anda ne kadar mutlu olduğumu kelimelerle anlatmanın imkanı yok...Yüz ifademden herkes bunu anlamış olmalıki birden beni kollarına alıp tezahürat yapmaya başladılar..Bize gören herkes aralarıdaki barışı anladılar ve çok şaşırdılar ama daha sonra büyük bir alkış tufanı koptu..Herkes buna çok sevinmişti ben ise mest olmuş durumdaydım...
İşte o günden sonra çalışmalara başladık ve gerçekten harika bir çalışma çıkardık ortaya...Şarkımızın adı "God knows"[şarkıyı dinlemek isteyenler youtube a "god know - complete version" yazabilir] du ve solistliğide ben yapıyordum..Hiro ve Riko ise kılıçlarla bir samuray dövüşü yapıyorlardı..Herşey mükemmeldi ve genenin sonunda beklenene şey oldu...En iyi klüp ödülü müzik ve dövüş klübüne geldi...Bu gerçekten harikaydı..Haklı çıkmıştım...Ve sıkı dur...Ödülümüzde....İngliltere de burslu okumaktı...Bu gerçekten harika bişeydi...Gösterinin sonunda ödülün kimde kalması konusundada bir tartışma yaşanmadı çünkü hiro ve tiran ödülü direk bana vermişlerdi...Şu anda ödülümüze bakıyorum ve gerçekten kendimizle gurur duyuyorum!!!!Ama asıl garip olaylar bundan sonra başladı..
Dönem sonunda herkes ingiltere için hazırlanıyordu...Dilde bir sıkıntı çekmeyeceğimizi düşünüyorduk çünkü zaten hepimiz ingilizce biliyorduk.Başımızdada görevli olarak İngilizce öğretmenimiz olacaktı..Ailelerin hiçbiri bir sorun çıkarmadı ve Keiji,Tiran,Zencer,Kari,Hiro,Riko ve benn hazırlanmaya başladıkkk...Gitmemeizden bir gün önde Hiro ve Riko beni aradılar...
"Aura çok özür dileriz bugün gelemiyoruz umarım evden dışarı çıkmayı düşünmüyorsundur...Sakın çıkma..Başına bir iş gelirse emin ol kendimizi asla affetmeyiz.."
"Sakin olun çocuklar başıma hiçbiriş gelmez siz merak etmeyinn..."
Tabi ben evde oturdummu? Hayır tabikide...Hemde hiç zaman kaybetmeden giyindim ve dışarıya çıktım..Ama nereye gideceğimi bilmiyordum..Bende okula gitmeye karar verdim...Ama etrafta hiç kimse yoktu..Öğretmenlerimle vedalaştıktan sonra bahçeye çıktım ve çakıllı patikada yürümeye başladım..Biraz daha gittikten sonra karşıma ufak bir klübe çıktı..Çok garip burayı daha önce hiç farketmemiştim.Sessizce içeriye girdim...İçeride oldukça güçlü görünen bir çocuk kılıçla çalışma yapıyordu...OLdukça mükemmel reflekslerivardı ve sanki kılıçla dans ediyordu..En az Hiro ve Riko kadar yetenekliydi.Ama yüzünü bir türlü göremiyordum..En sonunda çalışmayı bırakıp yan tarataki su şişesini alıp içmeye başlkadığında bende bağırıverdim
"ZENCERR!!????"
Birden şaşkınlıkla kafasını çevirdi ve bana bakmaya başladı en az benim kadar şaşkın görünüyordu...
"Aura?"
Şaşkınlığımızdan kurtulunca onun yanına gittim ve birlikte duvara yaslanıp oturduk...Onunla bol bol konuştuk ve bana aslında iyi bir kılıç ustası olmak istediğini ancak ailesinin buna izin vermediğinden dolayı bunu gizlice yaptığını söyledi..
"Ailen seni biraz fazla zroluyormuş gibime geldi Zencer..."
Bana garip garip baktı..
"Bana buralarda kimse Zencer demez...Herkes Z der.."
"Herkes benim umrumda değil...Umrumda olan şu anda sensin ve sen kendine Zencer denmesini istiyorsun çünkü kısaltılmış isimlerisevmiyorsun çünkü sonuç olarak sen Zencer sın ve kısaca Z olamassın öyle değilmi?"
Bana ne kadar garip baktığını tahmin dahi edemessin..Birden gülmeye başladı...Gülmek ona o kadar çok yakışmıştıki hayran hayran ona baktım..Niçin bakıyorsun dediğinde ise aynen şöyle cevap verdim..
"Gülmek sana çok yakışıyor niçin bunu saklamaya çalışıyorsunki?Ailenin san yeterince önem vermediğini düşündüğündenmi?Ama onlar senin için çalışıyorlar ve seni çok özlediklerinede eminim Zencer...Aileni bir kenara atamassın ve kendinide böyle sineye çekemessin..."
daha sonra kalktım ve yürümeye başladım...
"Şimdi anlıyorum...Bateri çalıyorsun çünkü onu kılıçla özleştiriyorsun...Bateriçalarkende aynı dans eder gibisin çünkü.."
Bunu söyledikten sonra yüzünde şaşkınca ifade hala vardı..Ama birden yine gülmeye başladı..Ayağa kalktı,yanıma geldi ve elimi tuttu..
"Sen gerçekten harikasın.."
Ben ise gülümsedim ve
"Öylemi dersin?"
"Evet..Sana söz..Bundan sonra çok daha aktif biri olacağım.."
"Hımmm bu karara varmanın sebebi nedir.."
"Sırlarımı başkalarına açıklayabilirsin..."
dedi ve bana göz kırptı...Bşraz daha konuştuktan sonra oradan ayrıldım ve oda kılıçla olan dansına devam etti...Gerçekten çok iyi biri o..
Okul sınırlarından çıktıktan sonra(nihayet *-*) yolda yürümeye başladım ve neden bilmem hava bana çoksıcak geldi..Kendimi bir suya atma isteği duydum kendimde ama ortadaki süs havuzuna gidemezdim...Bende şehirdeki kapalı havuza gittim...Oradan mayo aldım,duşumu yaptım ve havuza gittim..Burası oldukça pahalı bir yerdi bu nedenle oldukçada temizdi..Havuzu görünce kendime geldim zaten hemen atlama tahtasının en yukarısına tırmandım ama oradayken birşey oldu..Sanki içimde bir ateş yanıyordu ve onu söndürmek istiyordum ama bir yandanda o ateşin sönmemesini istiyordum sanki kendi içimde ikiye ayrılmıştın..Vücudum bendne isinsiz bunu tartışırken birden başım dönmeye başladı ve heryer karardı..Gözlerimi açtığımda bir cankurtaran başımdaydı..Ve açılın diye bağırıyordu..Kalp masajı yapmaya kalkıştı ama ben anında ayağa kalktım çünkü dudakları bana neredeyse değecekti ve bende çığlık atmaya başlayacaktım..Ama ayağa kalktığımda karşımdakinin Keiji olduğunu farkettim bugun süprizlerle dolu bir gündü..
Etraf sakişnleşince beni kuleye çıkardı..Yüzünden çok korktuğu belli oluyordu...Saçları şimdi çok daha güzel görünüyordu...Gözlüklerinin olmaması apayrı bir hava katmıştı ona..Elini tuttum ve konuştum..
"Sakin ol...Oldukça iyiym şimdi..Beni kurtardığın için teşekkür ederim.."
Bana baktı ve derin bir nefes aldı..
"Pekala anlat bakalım burada ne yapıyorsun?"
İşte bu sorudan sonra biz koptuk...Neden? Çünkü meğer bizim soğuk bey Keiji tam bir deniz canavarıymış...Sörf maceralarımı dersiniz cankurtaranlık tutkusumu dersiniz ne arasanız var ve o anlatıkça ben öyle bir dinlemişimki böyle neredeyse ağızım yere çarpacak..Konuşması bittiğinde kocaman gözlerle ona
"Oldukça hareketli bir yaşam.."
dedim oda gururlanarak
"Eh..Öyle sayılır"
dedi..Daha sonra ikimizde kahkahalarla gülmeye başladık...Nrilikte biraz yüzdük ve daha sonra oradan çıktım..Oldukça eğlenmiştik ama ben doyumsuz insan şimdide biraz yürümek istiyordum..Sanki enerjim hiç bitmeyecekmiş gibiydi...Ulusal parka gittim ve orada gölün kenarında sessizce yürümeye başladım ve tahmin edin kimi gördüm..Kari!!!Tesadüfün bu kadarı yani..İyiki okullar kapanmıştı yani bir güdne herkesi görmüştüm..Yanına gittiğimde batan güneşi seyrediyordu..Güneş gözlüklerini kaldırdı ve bana baktı.
"Vay vay vayyy Aura hanım siz.Hemde yanlız...Ya kurtlar saldırırsa ne oalcak?"
"Hımmm ne dersin? Bir saatliğine benim çobanım olurmusun?"
Bu cevabıma çok şaşırmıştı ama daha sonra kenara çekildi ve yanına oturmam için bana yer açtı..Bütün bir saat boyunca konuştuk,şeker yedik,dondurma yedik,sosisli yedik...Karnımız ağrımaya ve hazımsızlık çekmeye başladığımızdada birbirimizden ayrıldık ama oldukça mutluyduk..
Parktan çıktıktan sonra yolda yürümeye karar verdim...Hem yediklerimi sindirirdim ama birdenbire birisi arkadan koluma girdi . Şaşkınlıkla o yöne baktım ve iğrenç bir şekilde gülümseyen bir adam gördüm..
"Ne dersin aşkım birlikte yürüyelim?"
"Ben hiç sanmıyorum"
Elinden kurtulmaya çalıştım ama kolumu dahada sıktı
"Lütfen diyorum ama..."
"Hemen o kızı rahat bırak..."
Yola döndüğümde siyah uzun limuzinin içinden güneş gözlüklerini tepesine kaldırmış ve elini çenesinin altına koymuş umsarsızca bakan Tiran'ı gördüm...
"Sen ve hangi ordun pis zengin velet?"
İşte o anda limuzinin içinden 5 tane takım elbiseli ve gözlüklü iri yarı adamlar çıktı..Adam ise korkudan arkasına bile bakmadan kaçmaya başladı..Ben ise hala şoktan çıkamamıştım..
"Hey prenses buralarda tek başına ne yapıyorsun? İstersen gel seni eve bırakırız..."
"Hayır teşekkürler Tiran..Ama yürümeyi tercih ederim beni kurtardığınız içinde teşekkürler beyler..."
Ve yoluma devam ettim...Birkaç saniye sonra siyah lumizin hızla yanımdan geçti...Arkamdan biri bağırıyordu...
"Hey prenses o zman bende seninle yürürüm"
Tiran limuzinden benimle yürümek için inmişti..Ah şu çocuk...Yanıma geldi ve yürümeye başladık..İkimizde suçlu çocuklar gibi gülüyorduk..
"Eeee prenses..Gezimiz için hazırmısın?"
Birden yolun ortasında durdum ve etkileyici bir şekidle Tiran'ın gözlerinin içine baktım...
"Neden bana hala prenses diye hitap ediyorsun?"
Tiran benden biraz ötede durmuştu...Önce bu soruya şaşırdı ama daha sonra tebessümle elini karşı kaldırımda yürüyen kızlara yöneltti
"Şuradaki kızları görüyormusun? Yarım saattir bizi takip ediyorlar..Neden?Bana bakmak için...Peki onların gözlerini görüyormusun? Tamamen boş bir hayranlık ifadesiyle parlıyorlar..."
yoluna döndü ve devam etti Tiran;
"Ne zaman senin gözlerinde öyle boş boş bakmaya başlarsa,işte o zaman sana prenses demekten vazgeçerim Aura...Sen onlardan farklısın...Özelsin.."
İşte bu kelimeleri duyduktan sonra kıpkırmızı olmak deyimine apayrı bir anlam katmış bulunmaktayım..
Ahh içeriden hizmetçi kız bağırıyor..Zannedersem Hiro ve Riko geldiler...Evet sevgili günlük...Artık onlar burada kalacaklar...Ama bunu sana yolculuk sırasında yazarım..Uçağımız birkaç saat sonra kalkıcak ve bu uzun bir konu... Sevgilerimle kal...
İlk olarak özür dilemek istiyorum..Okul yarıyıl tatiline girdiğinden beri sana hiçbirşey yazamadım ve yazacak şeyler o kadar çoğaldıki...Her neyse zaman kaybetmeden anlatmaya başlıyorum...İNGİLTEREYE GİDİYORUZ!!!!Şaşırdın öyle değilmi..Evet banada oldukça süpriz oldu doğrusu...Ama her şeyi baştan anlatmalıyım ve bu eennn sonda yer alıyor maalesef..
Hiro ve Riko'nun kendilerini bana adadıklarını hatırlıyorsun herhalde..O gün ne kadar utandığımı bir ben birde Allah bilir...Ama asıl utanç ondan sonra başladı.Hiro ve Riko tepemden hiç inmiyorlardı.Sanki bana bir prensesmiş gibi davranıyorlar ve ne dersem anında yapıyorlardı.İlk başlarda bu hoşuma gitmişti ama daha sonra Tiran ve diğerlerinin benden uzaklaşmaya başladıklarını hissettim.Hiro ve Riko peşimden gelmesinler diye dersin ortasında tuvalete gitmeliyim diye çıktım ve Müzik odasına doğru koşmaya başladım.Koşuyordum çünkü onların peşimden geleceğini düşünüyordum...Odaya vardığımda Tiran oradaydı..Tek başına piyanonun başına oturmuş inanılmaz derecede duygu yüklü bir melodi çalıyordu.Beni farkedince çalmayı bıraktı ve yarı buruk bir gülümsemeyle bana baktı...
"Prenses..Burada ne işiniz var? Korumalarınız yokmu yoksa?"
Bu sözden bana karşı bir kırgınlık beslediğini farkettim..Bir müddet konuştuk ve bir karara vardım.Tiran'a müzik klübünü toplamasını ve paydosta kiraz ağaçlarının altında buluşmasını söyledim..O daha cevap veremeden ben odadan çıkmıştım.Ama orada konuştuklarımızdan onun hala bana karşı birşeyler hissettiğini anlamak zor değildi.
Koşarak sınıfa döndüm tabiki nefes nefese kalmış olduğumdan hemen beni sorguya çekmeye başladılar..
"Neredeydin?Neden koştun?Ya bişey olsaydı?"
Onlara sadece gülümsedim ve paydosu bekleyin dedim.Zİl çalar çalmazda onları kollarından tuttuğum gibi ağaçların altına sürükledim.Oraya gittiğimizde müzik klübü oradaydı..Herkese bana burada neler oluyor dercesine bakıyordu...Benim ise artık sabrım kalmamıştı..Onlara uzun uzun küslüğün hiçbirişe yaramayacağını,hep beraber çalışırsak çok daha başarılı olacağımızı söyledim ve planımı anlattım..Plana göre yıl sonundaki klüplerin sergileyeceği yetenek şovunda müzik klübü arkada şarkı söylerken dövüş klübüde önde kılıçlarla bir çeşit şov sergileyeceklerdi.Konuşmam bittiğinde onlarda pek onaylar bir tavır yoktu ama ben aynen şöyle dedim...
"Eğer bana gerçekten değer veriyor ve mutlu olmamı istiyorsanız bu düşmanlığınızı burada bittirirsiniz...Çünkü hissediyorumki Tiran her ne yaptıysa bundan pişman ve diğerleride bu durumdan pek memnun değil..Lütfen..Benim için..."
İşte bundan sonra amacıma ulaştım...Tiran,Keiji,Kari ve Zencer bir adım öne çıktılar ve ellerini uzattılar..Ama ikizler kararsız görünüyorlardı..Onlara öyle bir bakmışımki birden gülmeye hatta kahkaha atmaya başladılar.Daha sonrada gülmekten yaşarmış olan gözlerini sildiler ve kararlı bir gülüşle el sıkıştılar...İşte o anda ne kadar mutlu olduğumu kelimelerle anlatmanın imkanı yok...Yüz ifademden herkes bunu anlamış olmalıki birden beni kollarına alıp tezahürat yapmaya başladılar..Bize gören herkes aralarıdaki barışı anladılar ve çok şaşırdılar ama daha sonra büyük bir alkış tufanı koptu..Herkes buna çok sevinmişti ben ise mest olmuş durumdaydım...
İşte o günden sonra çalışmalara başladık ve gerçekten harika bir çalışma çıkardık ortaya...Şarkımızın adı "God knows"[şarkıyı dinlemek isteyenler youtube a "god know - complete version" yazabilir] du ve solistliğide ben yapıyordum..Hiro ve Riko ise kılıçlarla bir samuray dövüşü yapıyorlardı..Herşey mükemmeldi ve genenin sonunda beklenene şey oldu...En iyi klüp ödülü müzik ve dövüş klübüne geldi...Bu gerçekten harikaydı..Haklı çıkmıştım...Ve sıkı dur...Ödülümüzde....İngliltere de burslu okumaktı...Bu gerçekten harika bişeydi...Gösterinin sonunda ödülün kimde kalması konusundada bir tartışma yaşanmadı çünkü hiro ve tiran ödülü direk bana vermişlerdi...Şu anda ödülümüze bakıyorum ve gerçekten kendimizle gurur duyuyorum!!!!Ama asıl garip olaylar bundan sonra başladı..
Dönem sonunda herkes ingiltere için hazırlanıyordu...Dilde bir sıkıntı çekmeyeceğimizi düşünüyorduk çünkü zaten hepimiz ingilizce biliyorduk.Başımızdada görevli olarak İngilizce öğretmenimiz olacaktı..Ailelerin hiçbiri bir sorun çıkarmadı ve Keiji,Tiran,Zencer,Kari,Hiro,Riko ve benn hazırlanmaya başladıkkk...Gitmemeizden bir gün önde Hiro ve Riko beni aradılar...
"Aura çok özür dileriz bugün gelemiyoruz umarım evden dışarı çıkmayı düşünmüyorsundur...Sakın çıkma..Başına bir iş gelirse emin ol kendimizi asla affetmeyiz.."
"Sakin olun çocuklar başıma hiçbiriş gelmez siz merak etmeyinn..."
Tabi ben evde oturdummu? Hayır tabikide...Hemde hiç zaman kaybetmeden giyindim ve dışarıya çıktım..Ama nereye gideceğimi bilmiyordum..Bende okula gitmeye karar verdim...Ama etrafta hiç kimse yoktu..Öğretmenlerimle vedalaştıktan sonra bahçeye çıktım ve çakıllı patikada yürümeye başladım..Biraz daha gittikten sonra karşıma ufak bir klübe çıktı..Çok garip burayı daha önce hiç farketmemiştim.Sessizce içeriye girdim...İçeride oldukça güçlü görünen bir çocuk kılıçla çalışma yapıyordu...OLdukça mükemmel reflekslerivardı ve sanki kılıçla dans ediyordu..En az Hiro ve Riko kadar yetenekliydi.Ama yüzünü bir türlü göremiyordum..En sonunda çalışmayı bırakıp yan tarataki su şişesini alıp içmeye başlkadığında bende bağırıverdim
"ZENCERR!!????"
Birden şaşkınlıkla kafasını çevirdi ve bana bakmaya başladı en az benim kadar şaşkın görünüyordu...
"Aura?"
Şaşkınlığımızdan kurtulunca onun yanına gittim ve birlikte duvara yaslanıp oturduk...Onunla bol bol konuştuk ve bana aslında iyi bir kılıç ustası olmak istediğini ancak ailesinin buna izin vermediğinden dolayı bunu gizlice yaptığını söyledi..
"Ailen seni biraz fazla zroluyormuş gibime geldi Zencer..."
Bana garip garip baktı..
"Bana buralarda kimse Zencer demez...Herkes Z der.."
"Herkes benim umrumda değil...Umrumda olan şu anda sensin ve sen kendine Zencer denmesini istiyorsun çünkü kısaltılmış isimlerisevmiyorsun çünkü sonuç olarak sen Zencer sın ve kısaca Z olamassın öyle değilmi?"
Bana ne kadar garip baktığını tahmin dahi edemessin..Birden gülmeye başladı...Gülmek ona o kadar çok yakışmıştıki hayran hayran ona baktım..Niçin bakıyorsun dediğinde ise aynen şöyle cevap verdim..
"Gülmek sana çok yakışıyor niçin bunu saklamaya çalışıyorsunki?Ailenin san yeterince önem vermediğini düşündüğündenmi?Ama onlar senin için çalışıyorlar ve seni çok özlediklerinede eminim Zencer...Aileni bir kenara atamassın ve kendinide böyle sineye çekemessin..."
daha sonra kalktım ve yürümeye başladım...
"Şimdi anlıyorum...Bateri çalıyorsun çünkü onu kılıçla özleştiriyorsun...Bateriçalarkende aynı dans eder gibisin çünkü.."
Bunu söyledikten sonra yüzünde şaşkınca ifade hala vardı..Ama birden yine gülmeye başladı..Ayağa kalktı,yanıma geldi ve elimi tuttu..
"Sen gerçekten harikasın.."
Ben ise gülümsedim ve
"Öylemi dersin?"
"Evet..Sana söz..Bundan sonra çok daha aktif biri olacağım.."
"Hımmm bu karara varmanın sebebi nedir.."
"Sırlarımı başkalarına açıklayabilirsin..."
dedi ve bana göz kırptı...Bşraz daha konuştuktan sonra oradan ayrıldım ve oda kılıçla olan dansına devam etti...Gerçekten çok iyi biri o..
Okul sınırlarından çıktıktan sonra(nihayet *-*) yolda yürümeye başladım ve neden bilmem hava bana çoksıcak geldi..Kendimi bir suya atma isteği duydum kendimde ama ortadaki süs havuzuna gidemezdim...Bende şehirdeki kapalı havuza gittim...Oradan mayo aldım,duşumu yaptım ve havuza gittim..Burası oldukça pahalı bir yerdi bu nedenle oldukçada temizdi..Havuzu görünce kendime geldim zaten hemen atlama tahtasının en yukarısına tırmandım ama oradayken birşey oldu..Sanki içimde bir ateş yanıyordu ve onu söndürmek istiyordum ama bir yandanda o ateşin sönmemesini istiyordum sanki kendi içimde ikiye ayrılmıştın..Vücudum bendne isinsiz bunu tartışırken birden başım dönmeye başladı ve heryer karardı..Gözlerimi açtığımda bir cankurtaran başımdaydı..Ve açılın diye bağırıyordu..Kalp masajı yapmaya kalkıştı ama ben anında ayağa kalktım çünkü dudakları bana neredeyse değecekti ve bende çığlık atmaya başlayacaktım..Ama ayağa kalktığımda karşımdakinin Keiji olduğunu farkettim bugun süprizlerle dolu bir gündü..
Etraf sakişnleşince beni kuleye çıkardı..Yüzünden çok korktuğu belli oluyordu...Saçları şimdi çok daha güzel görünüyordu...Gözlüklerinin olmaması apayrı bir hava katmıştı ona..Elini tuttum ve konuştum..
"Sakin ol...Oldukça iyiym şimdi..Beni kurtardığın için teşekkür ederim.."
Bana baktı ve derin bir nefes aldı..
"Pekala anlat bakalım burada ne yapıyorsun?"
İşte bu sorudan sonra biz koptuk...Neden? Çünkü meğer bizim soğuk bey Keiji tam bir deniz canavarıymış...Sörf maceralarımı dersiniz cankurtaranlık tutkusumu dersiniz ne arasanız var ve o anlatıkça ben öyle bir dinlemişimki böyle neredeyse ağızım yere çarpacak..Konuşması bittiğinde kocaman gözlerle ona
"Oldukça hareketli bir yaşam.."
dedim oda gururlanarak
"Eh..Öyle sayılır"
dedi..Daha sonra ikimizde kahkahalarla gülmeye başladık...Nrilikte biraz yüzdük ve daha sonra oradan çıktım..Oldukça eğlenmiştik ama ben doyumsuz insan şimdide biraz yürümek istiyordum..Sanki enerjim hiç bitmeyecekmiş gibiydi...Ulusal parka gittim ve orada gölün kenarında sessizce yürümeye başladım ve tahmin edin kimi gördüm..Kari!!!Tesadüfün bu kadarı yani..İyiki okullar kapanmıştı yani bir güdne herkesi görmüştüm..Yanına gittiğimde batan güneşi seyrediyordu..Güneş gözlüklerini kaldırdı ve bana baktı.
"Vay vay vayyy Aura hanım siz.Hemde yanlız...Ya kurtlar saldırırsa ne oalcak?"
"Hımmm ne dersin? Bir saatliğine benim çobanım olurmusun?"
Bu cevabıma çok şaşırmıştı ama daha sonra kenara çekildi ve yanına oturmam için bana yer açtı..Bütün bir saat boyunca konuştuk,şeker yedik,dondurma yedik,sosisli yedik...Karnımız ağrımaya ve hazımsızlık çekmeye başladığımızdada birbirimizden ayrıldık ama oldukça mutluyduk..
Parktan çıktıktan sonra yolda yürümeye karar verdim...Hem yediklerimi sindirirdim ama birdenbire birisi arkadan koluma girdi . Şaşkınlıkla o yöne baktım ve iğrenç bir şekilde gülümseyen bir adam gördüm..
"Ne dersin aşkım birlikte yürüyelim?"
"Ben hiç sanmıyorum"
Elinden kurtulmaya çalıştım ama kolumu dahada sıktı
"Lütfen diyorum ama..."
"Hemen o kızı rahat bırak..."
Yola döndüğümde siyah uzun limuzinin içinden güneş gözlüklerini tepesine kaldırmış ve elini çenesinin altına koymuş umsarsızca bakan Tiran'ı gördüm...
"Sen ve hangi ordun pis zengin velet?"
İşte o anda limuzinin içinden 5 tane takım elbiseli ve gözlüklü iri yarı adamlar çıktı..Adam ise korkudan arkasına bile bakmadan kaçmaya başladı..Ben ise hala şoktan çıkamamıştım..
"Hey prenses buralarda tek başına ne yapıyorsun? İstersen gel seni eve bırakırız..."
"Hayır teşekkürler Tiran..Ama yürümeyi tercih ederim beni kurtardığınız içinde teşekkürler beyler..."
Ve yoluma devam ettim...Birkaç saniye sonra siyah lumizin hızla yanımdan geçti...Arkamdan biri bağırıyordu...
"Hey prenses o zman bende seninle yürürüm"
Tiran limuzinden benimle yürümek için inmişti..Ah şu çocuk...Yanıma geldi ve yürümeye başladık..İkimizde suçlu çocuklar gibi gülüyorduk..
"Eeee prenses..Gezimiz için hazırmısın?"
Birden yolun ortasında durdum ve etkileyici bir şekidle Tiran'ın gözlerinin içine baktım...
"Neden bana hala prenses diye hitap ediyorsun?"
Tiran benden biraz ötede durmuştu...Önce bu soruya şaşırdı ama daha sonra tebessümle elini karşı kaldırımda yürüyen kızlara yöneltti
"Şuradaki kızları görüyormusun? Yarım saattir bizi takip ediyorlar..Neden?Bana bakmak için...Peki onların gözlerini görüyormusun? Tamamen boş bir hayranlık ifadesiyle parlıyorlar..."
yoluna döndü ve devam etti Tiran;
"Ne zaman senin gözlerinde öyle boş boş bakmaya başlarsa,işte o zaman sana prenses demekten vazgeçerim Aura...Sen onlardan farklısın...Özelsin.."
İşte bu kelimeleri duyduktan sonra kıpkırmızı olmak deyimine apayrı bir anlam katmış bulunmaktayım..
Ahh içeriden hizmetçi kız bağırıyor..Zannedersem Hiro ve Riko geldiler...Evet sevgili günlük...Artık onlar burada kalacaklar...Ama bunu sana yolculuk sırasında yazarım..Uçağımız birkaç saat sonra kalkıcak ve bu uzun bir konu... Sevgilerimle kal...
İşte yeni bölümm th3nd e dua etsin okuyanlar onun sayesinde yazıyorum yoksa bugun yazmayacaktım yeni bölüm
*******************************
Evet...Tahminim doğruydu gelenler Hiro ve Riko'ydu...Onların karınlarını doyurdum ve odalarını göstererek odama çekildim.Tiran'la gezimizi hatırlıyormusun..İşte onunla yürümeye devam ettik ve bir evin önüne geldiğinde durdu.Burası bir apartman dairesiydi oldukça salaş görünümlü bir yerdi..Tiran'a ne var manasında baktım...O ise bana..
"Zannedersem Hiro ve Riko'ya gitmek istiyorsun ancak onların yerini bilmiyorsun.."
"Evet..Nerden bildin?"
"Akıl okuyabilen sadece sen değilsin prenses..."
Ona garip garip baktım...O ise bana
"2. kat numara 8 kendine iyi bak havaalanında görüşürüz.."
dedi ve gitti..Ben ise acaba olabilirmi diyerek etrafa baktım...Acaba gerçekten burada yaşıyor olabilirlermiydi? Bütün cesaretimi topladım merdivenleri teker teker çıkmaya başladım..Tiran'ın bana söylediği numaranın olduğu kapıya çıktım..Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklatmak için elimi uzattım..Ama elim havada kaldı..Kapıyı çalamadım..Tam gidecektimki durdum ve geri döndüm..Bütün cesaretimle kapıyı çaldım ve beklemeye başladım..Bir süre içeriden hiç ses çıkmadı..Tam gidiyordumki içeriden"Kimo?" diyen bir ses geldi.Ben ise titreyen bir sesle "Benim!" dedim..Kapıyı açtığında Riko gerçektende karşımda duruyordu...
"Aura?"
İçeriden Hiro'nun sesini duydum..
"Kim gelmiş Riko?"
Kapının arkasından bana baktı ve ikisininde yüz ifadesi aynıydı şimdi..Ben ise şok olmuş durumdaydım Riko elinde yemek kabıyla duruyordu ve Hirô'da elinde kıyafetlerle duruyordu..Birkaç saniye öylece donup kalmış olmaylıyız...Kendime geldiğimde
"Merhaba"
diyebildim sadece...Onlarda bana kafalarıyla karşılık verdiler.Daha sonrada beni içeriye davet ettiler..Burası oldukça temiz bir yerdi ve ufaktı ama anladığım kadarıyla Hiro ve Riko burada yanlız yaşıyorlardı...Uzun süren sessizlikten sonra itiraf vakti gelmişti..O anda birçok kırıcı konuşma geçti aramızda ama onları buraya yazarak dahada üzülmek istemiyorum...Ben tam ağlarken Hiro'nun bana şöyle demesiyle çok daha farklı duygular taşımaya başladım...
"O gün göl kenarında sen üzgnüce otururken sana Dövüş klübüne katılmanı teklif edecektik..Ama sen müzik klübünün sesine kaptırmıştın kendini..Saniye farkıyla seni kaybettiğimizi sandık ama çok teşekkürler...Sen öyle yapmadın..."
Bu konuya nasıl geçtiğimizi hatırlamıyorum ama bunu söylemesiyle onların boyunlarına atladım...Hiro ve Riko bana bütün hikayelerini anlattılar...Ailelerinin ölümünden sonra büyükanneleriyle yaşmaya başladıklarını,daha sonra onunda öldüğünü,okulun onlara verdiği bursu ve herşeyi..Tiran'ı, Keiji'yi ve diğerlerini...Ama artık kin yoktu aralarında ve mutluyduk...
Bombayıda ben patlattım
"Madem bundan sonra beni koruyacaksınız ve ne dersem yapacaksınız..Artık burada yaşamanıza izin vermeyeceğim...Gelip benimle birlikte yaşayacaksınız.."
Biraz mırın kırın etselerde sonunda kabul etmek zorunda kaldılar...Oldukça iyi bir ikna yeteneğine sahibim galiba...Dediğim gibi eve geldiklerinde büyük bir şok yaşadılar..Evin bu kadar büyük olacağını tahmin etmemişlerdi..Artık her istediklerine sahip olabilirler...Ne de olsa onlar benim en iyi dostlarım öyle değilmi?Sabah erkenden kalkıp havaalanına gitmeliyiz bu nedenle uyumam lazım..Yoksa çok uyumsuz olurum ve onlarında zevki kaçar..Umarım hayırlısıyla ingiltere'ye varabilirz...Acaba bizi yolda ne gibi maceralar bekliyor oalcak?
*******************************
Evet...Tahminim doğruydu gelenler Hiro ve Riko'ydu...Onların karınlarını doyurdum ve odalarını göstererek odama çekildim.Tiran'la gezimizi hatırlıyormusun..İşte onunla yürümeye devam ettik ve bir evin önüne geldiğinde durdu.Burası bir apartman dairesiydi oldukça salaş görünümlü bir yerdi..Tiran'a ne var manasında baktım...O ise bana..
"Zannedersem Hiro ve Riko'ya gitmek istiyorsun ancak onların yerini bilmiyorsun.."
"Evet..Nerden bildin?"
"Akıl okuyabilen sadece sen değilsin prenses..."
Ona garip garip baktım...O ise bana
"2. kat numara 8 kendine iyi bak havaalanında görüşürüz.."
dedi ve gitti..Ben ise acaba olabilirmi diyerek etrafa baktım...Acaba gerçekten burada yaşıyor olabilirlermiydi? Bütün cesaretimi topladım merdivenleri teker teker çıkmaya başladım..Tiran'ın bana söylediği numaranın olduğu kapıya çıktım..Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklatmak için elimi uzattım..Ama elim havada kaldı..Kapıyı çalamadım..Tam gidecektimki durdum ve geri döndüm..Bütün cesaretimle kapıyı çaldım ve beklemeye başladım..Bir süre içeriden hiç ses çıkmadı..Tam gidiyordumki içeriden"Kimo?" diyen bir ses geldi.Ben ise titreyen bir sesle "Benim!" dedim..Kapıyı açtığında Riko gerçektende karşımda duruyordu...
"Aura?"
İçeriden Hiro'nun sesini duydum..
"Kim gelmiş Riko?"
Kapının arkasından bana baktı ve ikisininde yüz ifadesi aynıydı şimdi..Ben ise şok olmuş durumdaydım Riko elinde yemek kabıyla duruyordu ve Hirô'da elinde kıyafetlerle duruyordu..Birkaç saniye öylece donup kalmış olmaylıyız...Kendime geldiğimde
"Merhaba"
diyebildim sadece...Onlarda bana kafalarıyla karşılık verdiler.Daha sonrada beni içeriye davet ettiler..Burası oldukça temiz bir yerdi ve ufaktı ama anladığım kadarıyla Hiro ve Riko burada yanlız yaşıyorlardı...Uzun süren sessizlikten sonra itiraf vakti gelmişti..O anda birçok kırıcı konuşma geçti aramızda ama onları buraya yazarak dahada üzülmek istemiyorum...Ben tam ağlarken Hiro'nun bana şöyle demesiyle çok daha farklı duygular taşımaya başladım...
"O gün göl kenarında sen üzgnüce otururken sana Dövüş klübüne katılmanı teklif edecektik..Ama sen müzik klübünün sesine kaptırmıştın kendini..Saniye farkıyla seni kaybettiğimizi sandık ama çok teşekkürler...Sen öyle yapmadın..."
Bu konuya nasıl geçtiğimizi hatırlamıyorum ama bunu söylemesiyle onların boyunlarına atladım...Hiro ve Riko bana bütün hikayelerini anlattılar...Ailelerinin ölümünden sonra büyükanneleriyle yaşmaya başladıklarını,daha sonra onunda öldüğünü,okulun onlara verdiği bursu ve herşeyi..Tiran'ı, Keiji'yi ve diğerlerini...Ama artık kin yoktu aralarında ve mutluyduk...
Bombayıda ben patlattım
"Madem bundan sonra beni koruyacaksınız ve ne dersem yapacaksınız..Artık burada yaşamanıza izin vermeyeceğim...Gelip benimle birlikte yaşayacaksınız.."
Biraz mırın kırın etselerde sonunda kabul etmek zorunda kaldılar...Oldukça iyi bir ikna yeteneğine sahibim galiba...Dediğim gibi eve geldiklerinde büyük bir şok yaşadılar..Evin bu kadar büyük olacağını tahmin etmemişlerdi..Artık her istediklerine sahip olabilirler...Ne de olsa onlar benim en iyi dostlarım öyle değilmi?Sabah erkenden kalkıp havaalanına gitmeliyiz bu nedenle uyumam lazım..Yoksa çok uyumsuz olurum ve onlarında zevki kaçar..Umarım hayırlısıyla ingiltere'ye varabilirz...Acaba bizi yolda ne gibi maceralar bekliyor oalcak?
merhametli kıs
da bunun anası babası bişe demezmi evine iki tane erkek alıo aaaaaa türkiyede olsa herhalde hiro ile riko yu bi daha göremezdik XD XD
şaka bi yana çok güzel olmuş kıs ellerine sağlık ayrıca kırmayıp yazdığın içinde çok arigatoo XD XD (thanks)
da bunun anası babası bişe demezmi evine iki tane erkek alıo aaaaaa türkiyede olsa herhalde hiro ile riko yu bi daha göremezdik XD XD
şaka bi yana çok güzel olmuş kıs ellerine sağlık ayrıca kırmayıp yazdığın içinde çok arigatoo XD XD (thanks)
Falcı, müşterisinin göremediği bir şeyi görebilen kişidir: Onun bir budala olduğunu. [Ambrose Gwinnett Bierce]
rica ederim jijim de Aura nın anne ve babası yok durun onada bir künye yapalım
Adı soyadı:Chrystna Aura Li Lumieré
Fiziksel Görünüşü:Bileklerine kadar uzanan kızıl/kahve saçlı ela/yeşil/mavi gözlü oldukça güzel bir kız...Böyle değişikliklerinin olmasının sebebi Aura'nın ruh halidir..Sürekli bir değiiklik içinde olan Aura'nın dış görünüşü sabit duramaz...
Karakteri: Aura oldukça gizemli bir kızdır...Herkes onun Fransa'dan geldiğini bilir...Ailesi Fransa'da olduğundan şehrin biraz dışında oldukça büyük bir evde tek başına yaşar...Hizmetçileri ve ona yardım eden birkaç kişi vardır evde...Asla kendini begenmiş değildir ve herkese yardımcı olmaya çalışır..İnsanların düşüncelerini duyuyormuş gibi davransada aslında o iç güdülerine güvenerek kesin konuşur..
Açıklayıcı oldum umarım
Adı soyadı:Chrystna Aura Li Lumieré
Fiziksel Görünüşü:Bileklerine kadar uzanan kızıl/kahve saçlı ela/yeşil/mavi gözlü oldukça güzel bir kız...Böyle değişikliklerinin olmasının sebebi Aura'nın ruh halidir..Sürekli bir değiiklik içinde olan Aura'nın dış görünüşü sabit duramaz...
Karakteri: Aura oldukça gizemli bir kızdır...Herkes onun Fransa'dan geldiğini bilir...Ailesi Fransa'da olduğundan şehrin biraz dışında oldukça büyük bir evde tek başına yaşar...Hizmetçileri ve ona yardım eden birkaç kişi vardır evde...Asla kendini begenmiş değildir ve herkese yardımcı olmaya çalışır..İnsanların düşüncelerini duyuyormuş gibi davransada aslında o iç güdülerine güvenerek kesin konuşur..
Açıklayıcı oldum umarım
3. sayfa (Toplam 16 sayfa) [ 228 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |