Kaderin Öpücüğü -Kiss of Destiny- (Bölüm 3) Sayfaya git: 1, 2, 3, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
Uzun zamandır yazmaya uğraştığım ve sizlerle paylaşmak istediğim bir hikayem var ama ne kadar beğenirsiniz bilemem. Eğer ilgi görürse yayınlamaya devam ederim. Birde iyi kötü yorum yaparsanız çok sevinirim
KADERİN ÖPÜCÜĞÜ
Bölüm 1
Ağaçların arasından sızan güneş ışığını yırtan sesler kulaklarıma ulaşınca içimi parçalayarak geçip gidiyor beni ormanın karanlığında tek başıma bırakıyordu:
-Michiii !! Ablaaa!! Nerdesin?
-Mikaaa !!
Gözlerimi defalarca gördüğüm rüyadan açmamı sağlayan şey telefonumun alarmıydı.Saat sekiz olmuştu.Artk kalkmalıyıdım ama o kadar uykum vardıki gözlerimi açamıyordum.Biraz daha uyusam iyi olacaktı ama bu seferde birileri arıyordu.El yordamıyla telefonu tekrardan buldum ve kimin aradığına baktım.Arayan kişi Cansuydu.Açmasam beni rahat bırakmazdı.Uykulu sesimle:
-Efendim Cansu? diye açtım.
-Hala uyuyor olamazsın değilmi? Bugün pikniğe gidecektik unuttun mu?
-Ciddi olamazsın.Bugun müydü?
-Evet , ne zaman gelirsin? Bende malzemeleri hazırlamaya başlayayım?
-Yarım saate oradayım.Görüşürüz.dedim ve onu beklemeden kapattım.
Bugün pazar sabahıydı evde tektim ama bu güzel günü Cansuyla piknik yapmak için ayarlamıştık.Kalktım hazırlanmaya başladım kızıl saçlarıma eşlik eden siyah eşofman takımımı giydim çantamı hazırladım ve mutfağı yağmaladıktan sonra evden çıktım.
Bugün kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his vardı içimde ama yinede güzel bir gün geçireceğimize inanıyordum.
Yarım saatlik yolun ardından Cansuların evine varmıştım.Kapının ziline uzandım ve çaldım:ding dong
Biraz bekledikten sonra kapı açıldı.Karşımda en sevdiğim , en samimi arkadaşım Cansu vardı. Onu o halde görünce hayal kırıklığına uğramıştım resmen.Cansu hala hazır gözükmüyordu.
-Cansu hala hazır değil misin ?
-Hayır hayır tabi ki hazırım.Tüm malzemeleri hazırladım sadece üstümü değiştireceğim o kadar.
-
-Biraz bekler misin acaba ? Hemen geliyorum ben.
-Tabi ki.Bekliyorum ama çabuk ol
-Tabi ki, dememle içeri fırlamış ve odalara bir girip bir çıkmaya, bir şeyler aramaya başlamıştı.Kapıyı açık bırakıp gittiğinden onu görebiliyordum.Mutfakla kendi odası arasında mekik dokuyordu.Odadan odaya geçerken koşuşturuyordu resmen.Böyle giderse takılıp düşebilidi.İçeriye doğru seslendim:
-Cansu ben bekliyorum sakin ol.Yoksa takılıp düşeceksin
-Endişelenme sen, ben alışkınım bana bir şey olmaz.
-Tamam ama sen yine de dikkat et.
Nihayet mekik dokumayı bırakmış ve kendi odasına girmişti.Odanın kapısını kapatmıştı.Anlaşılan üstünü değiştiriyordu.Odadan çıktığında üstünde rahat gözüken mor bir eşofman takımı vardı.Bu seferde hızlıca mutfağa girmiş, piknik sepetiyle geri dönmüştü.Hazır görünüyordu.
-Hazırım.Hadi artık gidelim.dedi ve kapıyı çektikten sonra kilitledi.Elindeki piknik sepeti pek ağır gözükmüyordu ama yine de nezaketen sordum:
-Yardıma ihtiyacın var mı Cansu?
-Teşekkürler ama hayır yardımlık bir şey yok ki..
-Tamam ,sen bilirsin..
Gülümseyerek söylemişti.Bende gülümsemesine gülümseyerek karşılık vermiştim.Elindeki anahtarı yandan takmış olduğu spor ve şık duran çantasının içine hiç bakmadan öylesine atmıştı.
Bende yanıma onunki gibi spor bir çanta almıştım.içine o an aklıma ne geldiyse onları koymuş ve evden hemencecik çıkmıştım.
AhhhDalıp dalıp gidiyorum ya.Nereye gidiyosam..Birlikte yan yana yakındaki ormana doğru yürümeye başlamıştık.Orman en fazla yarım saat uzaktaydı.Bundan sık sık giderdik Cansularla.Ailelerimiz yakın olduklarından nerdeyse her hafta sonu bu ormana pikniğe giderdik ama bu ikimizin ilk yalnız yapacağımız pikniğimiz olacaktı bu ormanda.Yol boyunca havadan sudan ne yapacağımızı falan konuştuk.Konuşmayı normalde ikimizde sevmesekte birbirimizi bulunca bizi susturabilene aşk olsun.
Tüm yol boyunca konuşunca zaman çabucak geçti, yol çabucak bitti.Nihayet ormana varmıştık.
-Sence ilk ne yapalım?
-Bence ilk nerde piknik yapacağımıza karar verelim sonrada ormanda yürüyüşe çıkalım.
-Benimde aklımdan öyle geçiyordu.Haydi o zaman bir an önce gidelim ki bol bol eğlenmeye vaktimiz kalsın. dedim.
Bir süre ormanın derinliklerine doğru yürüdük.Ağaçların gölgeleri, güneşin sıkmayan sıcaklığı, suyun sesi ve hafif hafif esen rüzgarla süslenmiş harika bir yerdi burası.Nihayet yeterince gittiğimize kanaat getirince durdum.Ben durunca Cansu da durdu ve elindekileri yere bıraktı.
-Cansu burda duralım.Burası çok uygun bir yer bence.Hı ne dersin ?
-Olur,tamam.
İkimizde susmuş ve ormanı izlemeye dalmıştık.Şu an bulunduğumuz yer cennet gibiydi.Ormanın üsten nasıl göründüğünü merak etmiştim ilk defa.Acaba bu orman ne kadar genişti ki?Biz bu ormanın derinliklerine ne kadar inmiştik?Ormanın derinliklerine indikçe manzara daha da güzelleşiyordu sanki.Aklımda bu sorular belirmişti ama dile getirmemiştim.Sonunda kendimi manzaranın güzelliğinden alabildiğimde:
-Orman gözüme daha önce hiç bu kadar güzel ve çekici gözükmemişti.Sanki bildiğimiz orman gitmiş yerine yenisi gelmiş.Değil mi Cansu?
-
Kendini manzara çok kaptırmış olsa gerek cevap vermemişti.
-Cansu?
- E-efendim Çisem ne oldu?
- Orman gözüme daha önce hiç bu kadar güzel ve çekici gözükmemişti.Sanki bildiğimiz orman gitmiş yerine yenisi gelmiş.Değil mi?
-Evet cidden değişmiş gibi gözüküyor. Burası beni çekiyor sanki derinlere doğru.Senide çekiyor mu?
....
KADERİN ÖPÜCÜĞÜ
Bölüm 1
Ağaçların arasından sızan güneş ışığını yırtan sesler kulaklarıma ulaşınca içimi parçalayarak geçip gidiyor beni ormanın karanlığında tek başıma bırakıyordu:
-Michiii !! Ablaaa!! Nerdesin?
-Mikaaa !!
Gözlerimi defalarca gördüğüm rüyadan açmamı sağlayan şey telefonumun alarmıydı.Saat sekiz olmuştu.Artk kalkmalıyıdım ama o kadar uykum vardıki gözlerimi açamıyordum.Biraz daha uyusam iyi olacaktı ama bu seferde birileri arıyordu.El yordamıyla telefonu tekrardan buldum ve kimin aradığına baktım.Arayan kişi Cansuydu.Açmasam beni rahat bırakmazdı.Uykulu sesimle:
-Efendim Cansu? diye açtım.
-Hala uyuyor olamazsın değilmi? Bugün pikniğe gidecektik unuttun mu?
-Ciddi olamazsın.Bugun müydü?
-Evet , ne zaman gelirsin? Bende malzemeleri hazırlamaya başlayayım?
-Yarım saate oradayım.Görüşürüz.dedim ve onu beklemeden kapattım.
Bugün pazar sabahıydı evde tektim ama bu güzel günü Cansuyla piknik yapmak için ayarlamıştık.Kalktım hazırlanmaya başladım kızıl saçlarıma eşlik eden siyah eşofman takımımı giydim çantamı hazırladım ve mutfağı yağmaladıktan sonra evden çıktım.
Bugün kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his vardı içimde ama yinede güzel bir gün geçireceğimize inanıyordum.
Yarım saatlik yolun ardından Cansuların evine varmıştım.Kapının ziline uzandım ve çaldım:ding dong
Biraz bekledikten sonra kapı açıldı.Karşımda en sevdiğim , en samimi arkadaşım Cansu vardı. Onu o halde görünce hayal kırıklığına uğramıştım resmen.Cansu hala hazır gözükmüyordu.
-Cansu hala hazır değil misin ?
-Hayır hayır tabi ki hazırım.Tüm malzemeleri hazırladım sadece üstümü değiştireceğim o kadar.
-
-Biraz bekler misin acaba ? Hemen geliyorum ben.
-Tabi ki.Bekliyorum ama çabuk ol
-Tabi ki, dememle içeri fırlamış ve odalara bir girip bir çıkmaya, bir şeyler aramaya başlamıştı.Kapıyı açık bırakıp gittiğinden onu görebiliyordum.Mutfakla kendi odası arasında mekik dokuyordu.Odadan odaya geçerken koşuşturuyordu resmen.Böyle giderse takılıp düşebilidi.İçeriye doğru seslendim:
-Cansu ben bekliyorum sakin ol.Yoksa takılıp düşeceksin
-Endişelenme sen, ben alışkınım bana bir şey olmaz.
-Tamam ama sen yine de dikkat et.
Nihayet mekik dokumayı bırakmış ve kendi odasına girmişti.Odanın kapısını kapatmıştı.Anlaşılan üstünü değiştiriyordu.Odadan çıktığında üstünde rahat gözüken mor bir eşofman takımı vardı.Bu seferde hızlıca mutfağa girmiş, piknik sepetiyle geri dönmüştü.Hazır görünüyordu.
-Hazırım.Hadi artık gidelim.dedi ve kapıyı çektikten sonra kilitledi.Elindeki piknik sepeti pek ağır gözükmüyordu ama yine de nezaketen sordum:
-Yardıma ihtiyacın var mı Cansu?
-Teşekkürler ama hayır yardımlık bir şey yok ki..
-Tamam ,sen bilirsin..
Gülümseyerek söylemişti.Bende gülümsemesine gülümseyerek karşılık vermiştim.Elindeki anahtarı yandan takmış olduğu spor ve şık duran çantasının içine hiç bakmadan öylesine atmıştı.
Bende yanıma onunki gibi spor bir çanta almıştım.içine o an aklıma ne geldiyse onları koymuş ve evden hemencecik çıkmıştım.
AhhhDalıp dalıp gidiyorum ya.Nereye gidiyosam..Birlikte yan yana yakındaki ormana doğru yürümeye başlamıştık.Orman en fazla yarım saat uzaktaydı.Bundan sık sık giderdik Cansularla.Ailelerimiz yakın olduklarından nerdeyse her hafta sonu bu ormana pikniğe giderdik ama bu ikimizin ilk yalnız yapacağımız pikniğimiz olacaktı bu ormanda.Yol boyunca havadan sudan ne yapacağımızı falan konuştuk.Konuşmayı normalde ikimizde sevmesekte birbirimizi bulunca bizi susturabilene aşk olsun.
Tüm yol boyunca konuşunca zaman çabucak geçti, yol çabucak bitti.Nihayet ormana varmıştık.
-Sence ilk ne yapalım?
-Bence ilk nerde piknik yapacağımıza karar verelim sonrada ormanda yürüyüşe çıkalım.
-Benimde aklımdan öyle geçiyordu.Haydi o zaman bir an önce gidelim ki bol bol eğlenmeye vaktimiz kalsın. dedim.
Bir süre ormanın derinliklerine doğru yürüdük.Ağaçların gölgeleri, güneşin sıkmayan sıcaklığı, suyun sesi ve hafif hafif esen rüzgarla süslenmiş harika bir yerdi burası.Nihayet yeterince gittiğimize kanaat getirince durdum.Ben durunca Cansu da durdu ve elindekileri yere bıraktı.
-Cansu burda duralım.Burası çok uygun bir yer bence.Hı ne dersin ?
-Olur,tamam.
İkimizde susmuş ve ormanı izlemeye dalmıştık.Şu an bulunduğumuz yer cennet gibiydi.Ormanın üsten nasıl göründüğünü merak etmiştim ilk defa.Acaba bu orman ne kadar genişti ki?Biz bu ormanın derinliklerine ne kadar inmiştik?Ormanın derinliklerine indikçe manzara daha da güzelleşiyordu sanki.Aklımda bu sorular belirmişti ama dile getirmemiştim.Sonunda kendimi manzaranın güzelliğinden alabildiğimde:
-Orman gözüme daha önce hiç bu kadar güzel ve çekici gözükmemişti.Sanki bildiğimiz orman gitmiş yerine yenisi gelmiş.Değil mi Cansu?
-
Kendini manzara çok kaptırmış olsa gerek cevap vermemişti.
-Cansu?
- E-efendim Çisem ne oldu?
- Orman gözüme daha önce hiç bu kadar güzel ve çekici gözükmemişti.Sanki bildiğimiz orman gitmiş yerine yenisi gelmiş.Değil mi?
-Evet cidden değişmiş gibi gözüküyor. Burası beni çekiyor sanki derinlere doğru.Senide çekiyor mu?
....
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
@melis: beğenmene cok sevindim yeni bölumu yakın zamanda yayınlamaya calışacagım.
@harukausagi: cok tesekkurler ama o kadar ıyı yazdıgimı dusunmuyorum.forumda ne yazarlar var.
@harukausagi: cok tesekkurler ama o kadar ıyı yazdıgimı dusunmuyorum.forumda ne yazarlar var.
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): melis
Bende beğendiğimi söyleyebilirim.Yorum yapmak için erken.Devamını kısa sürede bekliyorum.
Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
her haftasonu en yakın arkadasımla pıknıge gtmeyı cok ısterdım ama su durumda bu imkansız yorumun icın tesekkurler alice dediğim gibi yeni bölumu yarın yayınlamayı dusunuyorum ama bakalım..
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Umarım beğenirsiniz
Bölüm 2
Gerçekten de burada gizemli bir hava vardı.Beni benden alıyor,derinliklerine çekiyor, etkiliyordu.Bu orman daha önce defalarca geldiğimiz orman olamazdı.Buna imkan yoktu.
-Beni.Evet…Bu orman aynı orman mı Cansu?
-Evet.Aynı orman olmalı.Bu civarda başka orman yok ki…
-Herneyse…Bunu sonra konuşuruz.Şimdi piknik sepetini falan bırakalım , gezintiye çıkınca konuşuruz..
-Tamam. dedi ve sustu.
Piknik alanlarını geçip ormanın içine girdiğimizden etrafta pek masa yoktu.Gerçi olsa da ben yerde oturmayı tercih ederdim.Bunu ikimizde bildiğimizden yanımıza kilim almıştık.kilimi koyduğu yerden çıkardıktan sonra düz, otsuz, taşsız bir yere yerdim.
Kilim baklava dilimi desenliydi ve kırmızının tonlarından dokunmuştu.Bu kilimi ilk defa görüyordum.Yeni mi diye de sormadım çünkü son derece eski görünüyordu.Büyük ihtimal eski olduğundan daha önce hiç kullanılmamıştı ve bende bu yüzden görememiştim.Ben kilimi serdikten sonra Cansu da piknik sepetini üzerine koymuş ardından da kendini kilimin üzerine atmış ve gökyüzüne bakmaya başlamıştı.Bende yanına bağdaş kurup oturmuştum.
Dikkatini boynumdaki kolye çekmiş olmalıydı ki kalktı kolyeme doğru uzandı ve inceledi. Sonra elini kendi boynuna götürdü ve boynundaki kolyesini açığa çıkardı. Benimkinin birebir aynısıydı.Benim kolyemi bana annem on sekizime girdiğim gün hediye etmişti ona ise benimkine benzer bir tane görünce hemen almış ve hediye etmiştim. Hediye ederken de arkadaşlığımızın mührü olsun demiştim. Demek hala saklıyordu ve hatta takıyordu.Söze o başladı:
-Aynı kolyeyi takmışız.Arkadaşlığımızın mührü.
-Ben bu kolyeyi hiç çıkarmıyorum ki.Çünkü hep seni hatırlatıyor ve bu hoşuma gidiyor.
-Demek sende benim gibi düşünüyorsun.Ne güzel.
-Öyle.
Belki de bunun için birbirimizin en yakın arkadaşıydık.Çoğunlukla aynı düşündüğümüz ve birbirimizi anladığımız için.Bu benim için o kadar önemliydiki.Çünkü kim olursa olsun anlaşılmak ister.Acısını sevincini paylaşmak,güvenmek ister karşısındakine.
Daldığım derin düşünceler deryasından çıkarak sordum:
-Yanına mp3 çalar aldın mı ?
-Maalesef ki almadım..
-Neyse.Ne yapalım.Bizde konuşuruz.
-Aklıma ne geldi.Geçen gün aldığımız kitap vardı ya hani,hatırlıyor musun onu?
-Iıııı.... Hangisi ?
-Vampir efsanelerini içeren.
-Hımm.Evet ,hatrladım.Güzel,gizemli,çekici,okuma isteği uyandıran ,sürükleyici...Ben bitirdim hemencecik..
-İnanmıyorum sana.Bitirdin demek.Ben daha yarısını anca okudum.
-Bir şey olmaz,bir ara bitirirsin sen.Bu aralar haberleri izledin mi hiç?
Bunu sorduğumda yüzünde soru işaretinin oluşacağını biliyordum ,öylede oldu.Kastetdiğim şey aylardır ortadan kaybolan ve bir daha bulunamayan çocuklar ve gençlerdi.Yaş aralıkları on-yirmi iki olarak değişiyordu.Polis bunlar için özel bir ekip bile kurmuştu ama hiçbirine ulaşamamıştı,tek bir ipucu dahi yoktu geride.
-Evet,izliyorum ancak neyden bahsediyorsun? Kayıp vakalarından m?
-Tam üstüne bastın.Şu sıralar kayıp vakaları özellikle çocuklarda fırlamış.Üstelik kaybolan çocuk ve gençleri hiç kimse bulamıyor.Polis aramaları geniş kapsamlı olarak yapıyor ama sonuç alamıyor.Kayıp olanların çoğu ise bizim gibi on sekizinde.Tam özgürlüğünü kazanınca kaybolmak…Ve büyük olasılıkla ölmek,ne acı bir son.Düşünsene…dedim.
-Değil mi?
Söyleyecek başka bir şey bulamamıştı belli ki.
Cansu dikkatlice beni incelemeye başlamıştı yine.Ama bu kez farklıydı.Endişeli gibi.Bende ona bakmaya başladım.Sol gözümün altına kulağıma yakın bir yerde beliren kırmızı lekeye bakıyordu.Aklından geçenleri tahmin ediyordum ve bu benim için hiç mi hiç iyi değidi.Gözlerinin derinlerindeki o koyu karanlıkta: ’’Bu leke önceden burda yoktu,nasıl olduda birden belirdi acaba? Sivilce değil bu belli.Doğum lekesi gibi ama o da değil.Üstelik çok belirgin.Belki bir yerlere çarmıştır, hayır ya olamaz çarpsa bu kadar küçük olamaz ve morarırdı.Gerçi yüzünde de çok hoş durmuş ya.Dur, dur ya, kitap.Ama bu olabilir mi? Bu mümkün mü? Kitapta vampirlerin çeşitleri yazılmıştı.Ama bu sadece bir efsane olmalı. Efsaneler gerçek olabilir mi? Vampirler gerçekten var olabilirler mi?Bunu anlamanın tek bir yolu var.Efsaneye göre bunun üç kanıtı var.Birisi buysa…eğer...diğer ikisi de varsa...Eğer gerçekse ne yapabilirim ki...Ne diyebilirim ki?..Sen vampir misin diye mi soracağım...Neyse...Ne olursa olsun bunu öğreneceğim.Allah’ım ne olur bu sadece bir şüphe olsun.Çisem,bir vampir olamaz.Olmamalı.Neden?..’’.
İşte tüm bunları o koyu mavi gözlerinin içinde iyice küçülmüş olan gözbebeklerinin derinliklerine bakarak kolayca anlamıştım.Beynimin içinde alarm zilleri çalmaya başlamıştı.Hızlı hızlı düşünüyordum ama çözüm bulamıyordum.Beynim durmuştu.Çalışmıyordu.Kalbimse zaten apayrı bir havada,küt küt atarken iyice heyecanlanıyordum.
’Ne yapmalıyım,ne yapmalıyım?’ diye soruyordum kendi kendime ama cevap alamıyordum.Ne beynim ne de kalbim cevap vermiyordu.Artık işitiyor ama duymuyor, bakıyor ama görmüyordum.
Cansu’nun sesi beynimde yankılanıyordu adeta:
-Çisem, saçın rüzgardan dağılmış hep, yeniden bağlamamı ister misin?
Ne söylediğini anlamıyordum.Ne demek istiyordu?Bu kelimelerin anlamı neydi?Ama ağzım kontrolümden çıkmıştı adeta.Kendi kendine konuşuyordu.Söz geçirememiştim, sus diyememiş, susturamamıştım.Sanki ben bedenimden çıkmış uzaktan olanları izliyordum.
Yorumlarınızı bekliyorum
Bölüm 2
Gerçekten de burada gizemli bir hava vardı.Beni benden alıyor,derinliklerine çekiyor, etkiliyordu.Bu orman daha önce defalarca geldiğimiz orman olamazdı.Buna imkan yoktu.
-Beni.Evet…Bu orman aynı orman mı Cansu?
-Evet.Aynı orman olmalı.Bu civarda başka orman yok ki…
-Herneyse…Bunu sonra konuşuruz.Şimdi piknik sepetini falan bırakalım , gezintiye çıkınca konuşuruz..
-Tamam. dedi ve sustu.
Piknik alanlarını geçip ormanın içine girdiğimizden etrafta pek masa yoktu.Gerçi olsa da ben yerde oturmayı tercih ederdim.Bunu ikimizde bildiğimizden yanımıza kilim almıştık.kilimi koyduğu yerden çıkardıktan sonra düz, otsuz, taşsız bir yere yerdim.
Kilim baklava dilimi desenliydi ve kırmızının tonlarından dokunmuştu.Bu kilimi ilk defa görüyordum.Yeni mi diye de sormadım çünkü son derece eski görünüyordu.Büyük ihtimal eski olduğundan daha önce hiç kullanılmamıştı ve bende bu yüzden görememiştim.Ben kilimi serdikten sonra Cansu da piknik sepetini üzerine koymuş ardından da kendini kilimin üzerine atmış ve gökyüzüne bakmaya başlamıştı.Bende yanına bağdaş kurup oturmuştum.
Dikkatini boynumdaki kolye çekmiş olmalıydı ki kalktı kolyeme doğru uzandı ve inceledi. Sonra elini kendi boynuna götürdü ve boynundaki kolyesini açığa çıkardı. Benimkinin birebir aynısıydı.Benim kolyemi bana annem on sekizime girdiğim gün hediye etmişti ona ise benimkine benzer bir tane görünce hemen almış ve hediye etmiştim. Hediye ederken de arkadaşlığımızın mührü olsun demiştim. Demek hala saklıyordu ve hatta takıyordu.Söze o başladı:
-Aynı kolyeyi takmışız.Arkadaşlığımızın mührü.
-Ben bu kolyeyi hiç çıkarmıyorum ki.Çünkü hep seni hatırlatıyor ve bu hoşuma gidiyor.
-Demek sende benim gibi düşünüyorsun.Ne güzel.
-Öyle.
Belki de bunun için birbirimizin en yakın arkadaşıydık.Çoğunlukla aynı düşündüğümüz ve birbirimizi anladığımız için.Bu benim için o kadar önemliydiki.Çünkü kim olursa olsun anlaşılmak ister.Acısını sevincini paylaşmak,güvenmek ister karşısındakine.
Daldığım derin düşünceler deryasından çıkarak sordum:
-Yanına mp3 çalar aldın mı ?
-Maalesef ki almadım..
-Neyse.Ne yapalım.Bizde konuşuruz.
-Aklıma ne geldi.Geçen gün aldığımız kitap vardı ya hani,hatırlıyor musun onu?
-Iıııı.... Hangisi ?
-Vampir efsanelerini içeren.
-Hımm.Evet ,hatrladım.Güzel,gizemli,çekici,okuma isteği uyandıran ,sürükleyici...Ben bitirdim hemencecik..
-İnanmıyorum sana.Bitirdin demek.Ben daha yarısını anca okudum.
-Bir şey olmaz,bir ara bitirirsin sen.Bu aralar haberleri izledin mi hiç?
Bunu sorduğumda yüzünde soru işaretinin oluşacağını biliyordum ,öylede oldu.Kastetdiğim şey aylardır ortadan kaybolan ve bir daha bulunamayan çocuklar ve gençlerdi.Yaş aralıkları on-yirmi iki olarak değişiyordu.Polis bunlar için özel bir ekip bile kurmuştu ama hiçbirine ulaşamamıştı,tek bir ipucu dahi yoktu geride.
-Evet,izliyorum ancak neyden bahsediyorsun? Kayıp vakalarından m?
-Tam üstüne bastın.Şu sıralar kayıp vakaları özellikle çocuklarda fırlamış.Üstelik kaybolan çocuk ve gençleri hiç kimse bulamıyor.Polis aramaları geniş kapsamlı olarak yapıyor ama sonuç alamıyor.Kayıp olanların çoğu ise bizim gibi on sekizinde.Tam özgürlüğünü kazanınca kaybolmak…Ve büyük olasılıkla ölmek,ne acı bir son.Düşünsene…dedim.
-Değil mi?
Söyleyecek başka bir şey bulamamıştı belli ki.
Cansu dikkatlice beni incelemeye başlamıştı yine.Ama bu kez farklıydı.Endişeli gibi.Bende ona bakmaya başladım.Sol gözümün altına kulağıma yakın bir yerde beliren kırmızı lekeye bakıyordu.Aklından geçenleri tahmin ediyordum ve bu benim için hiç mi hiç iyi değidi.Gözlerinin derinlerindeki o koyu karanlıkta: ’’Bu leke önceden burda yoktu,nasıl olduda birden belirdi acaba? Sivilce değil bu belli.Doğum lekesi gibi ama o da değil.Üstelik çok belirgin.Belki bir yerlere çarmıştır, hayır ya olamaz çarpsa bu kadar küçük olamaz ve morarırdı.Gerçi yüzünde de çok hoş durmuş ya.Dur, dur ya, kitap.Ama bu olabilir mi? Bu mümkün mü? Kitapta vampirlerin çeşitleri yazılmıştı.Ama bu sadece bir efsane olmalı. Efsaneler gerçek olabilir mi? Vampirler gerçekten var olabilirler mi?Bunu anlamanın tek bir yolu var.Efsaneye göre bunun üç kanıtı var.Birisi buysa…eğer...diğer ikisi de varsa...Eğer gerçekse ne yapabilirim ki...Ne diyebilirim ki?..Sen vampir misin diye mi soracağım...Neyse...Ne olursa olsun bunu öğreneceğim.Allah’ım ne olur bu sadece bir şüphe olsun.Çisem,bir vampir olamaz.Olmamalı.Neden?..’’.
İşte tüm bunları o koyu mavi gözlerinin içinde iyice küçülmüş olan gözbebeklerinin derinliklerine bakarak kolayca anlamıştım.Beynimin içinde alarm zilleri çalmaya başlamıştı.Hızlı hızlı düşünüyordum ama çözüm bulamıyordum.Beynim durmuştu.Çalışmıyordu.Kalbimse zaten apayrı bir havada,küt küt atarken iyice heyecanlanıyordum.
’Ne yapmalıyım,ne yapmalıyım?’ diye soruyordum kendi kendime ama cevap alamıyordum.Ne beynim ne de kalbim cevap vermiyordu.Artık işitiyor ama duymuyor, bakıyor ama görmüyordum.
Cansu’nun sesi beynimde yankılanıyordu adeta:
-Çisem, saçın rüzgardan dağılmış hep, yeniden bağlamamı ister misin?
Ne söylediğini anlamıyordum.Ne demek istiyordu?Bu kelimelerin anlamı neydi?Ama ağzım kontrolümden çıkmıştı adeta.Kendi kendine konuşuyordu.Söz geçirememiştim, sus diyememiş, susturamamıştım.Sanki ben bedenimden çıkmış uzaktan olanları izliyordum.
Yorumlarınızı bekliyorum
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
yorumun ıcın tesekkurle silver aslında bu bölum daha uzun olacaktı ama ortam pek musait degildı..zaten bu ıkı bolumu onceden yazmıstım sımdı sadece duzenleyıp yayınladım...bundan sonra mumkun oldugu kadar uzun yazmaya calısırım
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
1. sayfa (Toplam 3 sayfa) [ 34 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |