Kaybolmuş. |
Yazar
Mesaj
Tanıtım;
Utanç
Onun tatlı kıvırcık saçları, buz gibi rüzgarda sallanıyordu. Sahil kumları uçuşuyordu, gözlerimi korumak için kısmıştım. Ve bu görüş alanımı engelliyordu. Tıpkı uçuşan saçlarımın da görüş açımı engellediği gibi. onunla aramızda iki metre vardı. Kollarıyla yüzünü kum tanelerinden korumaya çalışırken ''Beni bırakma!'' diye bağırdı. Adını haykırdım ben de. Yapacak bir şeyim yoktu. ''Honnor!''. Utanç, yakıyordu içimi. Korku sarmıştı ruhumu, ve o huzursuzluk hissi... Herkes yaşar bir huzursuzluk. Ruhlarında taşığıdığı pislikleri günahları yüzünden. Masum olan yok dünyada, ben de değildim zaten. Ama her zaman içimde olan huzursuzluktan başka bir şeydi bu. ''Neden?'' diye sordum kendime. Daha büyük bir utanç kapladı bedenimi, sustum. Adından başka bir şey söyleyemedim ona, bağıramadım. Korkuyordum.Bana değil ,kendine yapacaklarından. Susmam, her şeyi daha kötü hale getiriyordu belkide ama söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı artık. Ağlamaklı bir sesle bağırdı Honnor:
''Beni bırakma!''
Daha ne kadar fazla acı ve ızdırap çektirmeye çalışıyordu bana? Üzülmesi yakıyordu içimi, öldürüyordu beni. Kum tanelerinden gözümü bile açamıyordum, konuşmaya çalıştım: ''Honnor, sakinleş!'' Deniz dalgalarına değecekti ayaklarım, ayaklarımız. İkimizinde ayakları çıplaktı. O, kot pantlonunun paçalarını katlamıştı, üzerinde bir tişört vardı. Rüzgar yüzünden karnı açılıyordu.
''Canım çok yanıyor Aurlina''
Ağzıma girencek olan kum taneleri yüzünden konuşamıyordum, fakat bir an ağzımı açtım:
''Biliyorum Honnor, üzgünüm, çok üzgünüm!''
Sesinde bolca acı vardı. Sesinden artık tamamen ağlıyor olduğundan emindim.
''Neden beni sevmedin ki? Neden, sevgilim? Yüzüklerimi takacaktık, birbirimize ait olacaktık! Beni sevdiğini sanmıştım!
''Seni seviyorum Honnor!''
Artık rüzgar, delirmiş gibiydi, dalgalar artık ayaklarımı değdi değecekti, sudan korktum ve uzaklaşmak için bir adım geriye zıpladım. kum tanelerimi bacaklarıma çarpıyordu. Bu bıraz canımı yakıyordu. Altımda bir şort üstümde bir bluz vardı.
Yalan söylüyorsun!
Honnor,acı dolu bir çığlık attı. Ne olduğunu en başta anlamadım sonra koruma iç güdüsüyle hızlıca gözlerim bedeninde bir yara aradı ama daha kötüsünü gördü.
''Honnor çekil oradan!''
Honnor, hıçkırarak konuşuyordu:
''Neden çekileyim ki? Neden? Salağım, beceriksizin tekiyim sevilmiyorum bile!''
Su dalgaları kumlara, kumlardan Honnor'un ayaklarına ulaştı ve Honnor, acı dolu bir çığlık daha attı. Çoktan gözlerim dolmuştu. Çığlıklarım arasından tektrar adını söyledim:
''Honnor!''
Dyanamadım, onu korumak zorundaydım. Ona doğru koştum. Parmak uçlarımla koşuyordum. Su, ayaklarıma değiyor olabilirdi ama bu, umrumda değildi. Hiçbir zaman hızlı koşan biri olamadım. Fakat, o an Tanrı'ya yarlardım. Daha hızlı olabilmek için. Gittikçe yaklaşıyordum. Su honnor'un ayaklarını tamamen kaplamıştı, Honnor artık bana değil denize dönmüştü. Çığlık atmıyordu. Başını öne eğmişti. Ona koşarken kollarımı açtım ve üzerine atladım. tüm gücümle onu dalgaların olduğu yerden en uzağa itmeye çalıştım. Sonra herşey sarsıldı. Afalladım. Kollarımda, yanımda bir yerlerde onu aradım. Yanımdaydı. Düşmüş olduğunda afallamış olmalıydı hala. Kumda uzanmış öylece yatıyordu ve ben, yanındaydım.Rüzgar artık hafiflemişti ama hala kum taneleri uçuşuyordu ve saçlarım, kumların arasına girmişti. Her yerim kumdu. Rahat bir nefes alıp, başımı kumların üstüne koydum. O anda Honnor un acı dolu iç çekişini duydum. Ayaklarına baktım. Mosmordu. Ayakları mosmordu. Korktum, içim gitti. Dizlerimin üstüne panikle kalkmaya çalıştım. O ise, o anda bağırdı. birden çok kestin bir acı hissettim. İnledim. ayaklarım kumların içindeydi. Sorun bu değildi fakat kumlar canımı çok yakıyordu. ayaklarımdaki kumları temizledim, sonra Honnor'a baktım. başını dizlerinin arasına almış, hıçkırarak ağlıyordu. yanına geldim ve ona yaslandım. Ben de birkaç damla göz yaşı döktüm. Ama onun gibi ağlayamıyordum. Honnor'a yaslanış şekilimden dolayı ayaklarım kuma batıyordu. Acıyla tekrar inledim. Ama önemli değildi. Acı, önemli değildi. Ona iyice yaslandım ve gözlerimi yumdum. Uykunun derinliklerinden bir kaç saniyelikte olsa beni hafifçe çıkaran sesini duydum.
''Uykucu.'
Ve sonra, tekrar karanlığa daldım.
Utanç
Onun tatlı kıvırcık saçları, buz gibi rüzgarda sallanıyordu. Sahil kumları uçuşuyordu, gözlerimi korumak için kısmıştım. Ve bu görüş alanımı engelliyordu. Tıpkı uçuşan saçlarımın da görüş açımı engellediği gibi. onunla aramızda iki metre vardı. Kollarıyla yüzünü kum tanelerinden korumaya çalışırken ''Beni bırakma!'' diye bağırdı. Adını haykırdım ben de. Yapacak bir şeyim yoktu. ''Honnor!''. Utanç, yakıyordu içimi. Korku sarmıştı ruhumu, ve o huzursuzluk hissi... Herkes yaşar bir huzursuzluk. Ruhlarında taşığıdığı pislikleri günahları yüzünden. Masum olan yok dünyada, ben de değildim zaten. Ama her zaman içimde olan huzursuzluktan başka bir şeydi bu. ''Neden?'' diye sordum kendime. Daha büyük bir utanç kapladı bedenimi, sustum. Adından başka bir şey söyleyemedim ona, bağıramadım. Korkuyordum.Bana değil ,kendine yapacaklarından. Susmam, her şeyi daha kötü hale getiriyordu belkide ama söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı artık. Ağlamaklı bir sesle bağırdı Honnor:
''Beni bırakma!''
Daha ne kadar fazla acı ve ızdırap çektirmeye çalışıyordu bana? Üzülmesi yakıyordu içimi, öldürüyordu beni. Kum tanelerinden gözümü bile açamıyordum, konuşmaya çalıştım: ''Honnor, sakinleş!'' Deniz dalgalarına değecekti ayaklarım, ayaklarımız. İkimizinde ayakları çıplaktı. O, kot pantlonunun paçalarını katlamıştı, üzerinde bir tişört vardı. Rüzgar yüzünden karnı açılıyordu.
''Canım çok yanıyor Aurlina''
Ağzıma girencek olan kum taneleri yüzünden konuşamıyordum, fakat bir an ağzımı açtım:
''Biliyorum Honnor, üzgünüm, çok üzgünüm!''
Sesinde bolca acı vardı. Sesinden artık tamamen ağlıyor olduğundan emindim.
''Neden beni sevmedin ki? Neden, sevgilim? Yüzüklerimi takacaktık, birbirimize ait olacaktık! Beni sevdiğini sanmıştım!
''Seni seviyorum Honnor!''
Artık rüzgar, delirmiş gibiydi, dalgalar artık ayaklarımı değdi değecekti, sudan korktum ve uzaklaşmak için bir adım geriye zıpladım. kum tanelerimi bacaklarıma çarpıyordu. Bu bıraz canımı yakıyordu. Altımda bir şort üstümde bir bluz vardı.
Yalan söylüyorsun!
Honnor,acı dolu bir çığlık attı. Ne olduğunu en başta anlamadım sonra koruma iç güdüsüyle hızlıca gözlerim bedeninde bir yara aradı ama daha kötüsünü gördü.
''Honnor çekil oradan!''
Honnor, hıçkırarak konuşuyordu:
''Neden çekileyim ki? Neden? Salağım, beceriksizin tekiyim sevilmiyorum bile!''
Su dalgaları kumlara, kumlardan Honnor'un ayaklarına ulaştı ve Honnor, acı dolu bir çığlık daha attı. Çoktan gözlerim dolmuştu. Çığlıklarım arasından tektrar adını söyledim:
''Honnor!''
Dyanamadım, onu korumak zorundaydım. Ona doğru koştum. Parmak uçlarımla koşuyordum. Su, ayaklarıma değiyor olabilirdi ama bu, umrumda değildi. Hiçbir zaman hızlı koşan biri olamadım. Fakat, o an Tanrı'ya yarlardım. Daha hızlı olabilmek için. Gittikçe yaklaşıyordum. Su honnor'un ayaklarını tamamen kaplamıştı, Honnor artık bana değil denize dönmüştü. Çığlık atmıyordu. Başını öne eğmişti. Ona koşarken kollarımı açtım ve üzerine atladım. tüm gücümle onu dalgaların olduğu yerden en uzağa itmeye çalıştım. Sonra herşey sarsıldı. Afalladım. Kollarımda, yanımda bir yerlerde onu aradım. Yanımdaydı. Düşmüş olduğunda afallamış olmalıydı hala. Kumda uzanmış öylece yatıyordu ve ben, yanındaydım.Rüzgar artık hafiflemişti ama hala kum taneleri uçuşuyordu ve saçlarım, kumların arasına girmişti. Her yerim kumdu. Rahat bir nefes alıp, başımı kumların üstüne koydum. O anda Honnor un acı dolu iç çekişini duydum. Ayaklarına baktım. Mosmordu. Ayakları mosmordu. Korktum, içim gitti. Dizlerimin üstüne panikle kalkmaya çalıştım. O ise, o anda bağırdı. birden çok kestin bir acı hissettim. İnledim. ayaklarım kumların içindeydi. Sorun bu değildi fakat kumlar canımı çok yakıyordu. ayaklarımdaki kumları temizledim, sonra Honnor'a baktım. başını dizlerinin arasına almış, hıçkırarak ağlıyordu. yanına geldim ve ona yaslandım. Ben de birkaç damla göz yaşı döktüm. Ama onun gibi ağlayamıyordum. Honnor'a yaslanış şekilimden dolayı ayaklarım kuma batıyordu. Acıyla tekrar inledim. Ama önemli değildi. Acı, önemli değildi. Ona iyice yaslandım ve gözlerimi yumdum. Uykunun derinliklerinden bir kaç saniyelikte olsa beni hafifçe çıkaran sesini duydum.
''Uykucu.'
Ve sonra, tekrar karanlığa daldım.



sailor serenity yazmış:
Aslında 1-2 tanıtım daha yapıp öyle bölümlere geçmeyi planlıyorum bilmiyorum, ne dersin... Bu gün ikinciyi yazcağım ama derseniz bırak, yazma üçüncüyü, direk bölüme geçerim. Ama tanıtımda bir kaç şeye değinecektim onun eksikliğini bir şekilde, bir bölümde gidermeliyim. Bir bölümde azıcık üstünde durmalıyım, bölümün tamamını kaplamaz herhalde..
Değil mi?
OleSea yazmış:
O duygu eksikliği karakterin kendinden, yani benden kaynaklanan bir şey. Hissiz anlatımın nedeni aslında büyük bir şeye bağlı. Tanıtımda bolca değineceğim buna. Ah, tabii sana da soruyorum bu gün 2. Tanıtımı kesin yazacağım, 3. tanıtımı da yapsam mı? Hem, olaya bir önden giriş olacak, hemde ben ısınırım. Uzun zamandır bir şey yazmıyordum, ne yalan söyleyeyim. E, tabii dersen ne gerek var, hikayeyi merak ediyorum, 3.yü yazmam. Siz bilirsiniz. ^-^




@Olesea Elimden geldiğince yapmaya çalışacağımi emin olabilirsin.
@Sailor serenity Aynen. Ben de öyle düşünmüştüm.
@black rose Teşekkür ederiiim ^-^
Şimdi, anlayacağınız üzere tanıtımlar gecikti.
Peki neden?
Çünküüü,
İlham perilerim yoktu.
Şimdi varlar ve ben, yazmaya hazırım. Herkese tekrardan çok teşekkür ederim.
Ve şey, 2. Tanıtım kısa oldu, kusura bakmayın.
Tanıtım 2: Esir.
İçindeki korkuyla uyandı. Bedeni, acı içindeydi. İlk defa, ruhu kadar. Bir şeyler görmeye çalıştı ama ortam loştu ve o, hala sersemdi. Her saniye acıyı daha fazla hissetmeye başladı.. Sustu, ben başta acıyı dinledi.. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama zaman geçtikçe acı artmıştı ve artık istemsizce inliyordu. Gözleri ortama alışmaya başladığında her şey gözünün onune geldi.. Neden burada olduğu, ne yaptığı, ona ne yapacakları.. Büyük bir kalp çarpıntısı geçirdi.. Bağırmaya başladı.. Konuşmaya çalışıyordu, ''Hayır!'' diye bağrmaya gerekirse anlaşma yapmaya.. Ama o da içten içe biliyordu, artık çok geçti. Ağzını açtığında söylemek istediği kelimelerin yerini tuhaf sesler tutuyordu. Konuşamıyordu, bedeninin kontrolunu kaybetmişti. Çok korktu. Bağırdı, ve bağırdı kolları oynatmaya çalıştı, ama yapamıyordu. Nedenini bağırmaktan ve çırpınmaktan yorgun düşünce anladı.. Zindandaydı.. Çıplaktı, ve oturur vaziyetteydi. kolları zincirlenmiş, ayak bilekleri kesilmişti.. Yerde kanlar vardı. Yaralarını fark edince acısı çok daha artmaya başladı.. Ağzını açtı, ne yaptığını bilmiyordu.. O sırada biri geldi, parmaklıklardan onu izledi. Once çıplak bedenini, sonra yüzünü. ''Bağırmayı kes!'' diye bağırdı. Kız korkmuştu, Daha çok bağırmaya başladı. ''Bu acı bitsin!'' diye düşündü. Bir şekilde, Ya kendiliğinden, yada biri sayesinde. Ölmek istiyordu, şu şekilde çektiği acı bitebilirdi, değil mi?
Bağırdı ve bağırdı..
@Sailor serenity Aynen. Ben de öyle düşünmüştüm.
@black rose Teşekkür ederiiim ^-^
Şimdi, anlayacağınız üzere tanıtımlar gecikti.
Peki neden?
Çünküüü,
İlham perilerim yoktu.
Şimdi varlar ve ben, yazmaya hazırım. Herkese tekrardan çok teşekkür ederim.
Ve şey, 2. Tanıtım kısa oldu, kusura bakmayın.
Tanıtım 2: Esir.
İçindeki korkuyla uyandı. Bedeni, acı içindeydi. İlk defa, ruhu kadar. Bir şeyler görmeye çalıştı ama ortam loştu ve o, hala sersemdi. Her saniye acıyı daha fazla hissetmeye başladı.. Sustu, ben başta acıyı dinledi.. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama zaman geçtikçe acı artmıştı ve artık istemsizce inliyordu. Gözleri ortama alışmaya başladığında her şey gözünün onune geldi.. Neden burada olduğu, ne yaptığı, ona ne yapacakları.. Büyük bir kalp çarpıntısı geçirdi.. Bağırmaya başladı.. Konuşmaya çalışıyordu, ''Hayır!'' diye bağrmaya gerekirse anlaşma yapmaya.. Ama o da içten içe biliyordu, artık çok geçti. Ağzını açtığında söylemek istediği kelimelerin yerini tuhaf sesler tutuyordu. Konuşamıyordu, bedeninin kontrolunu kaybetmişti. Çok korktu. Bağırdı, ve bağırdı kolları oynatmaya çalıştı, ama yapamıyordu. Nedenini bağırmaktan ve çırpınmaktan yorgun düşünce anladı.. Zindandaydı.. Çıplaktı, ve oturur vaziyetteydi. kolları zincirlenmiş, ayak bilekleri kesilmişti.. Yerde kanlar vardı. Yaralarını fark edince acısı çok daha artmaya başladı.. Ağzını açtı, ne yaptığını bilmiyordu.. O sırada biri geldi, parmaklıklardan onu izledi. Once çıplak bedenini, sonra yüzünü. ''Bağırmayı kes!'' diye bağırdı. Kız korkmuştu, Daha çok bağırmaya başladı. ''Bu acı bitsin!'' diye düşündü. Bir şekilde, Ya kendiliğinden, yada biri sayesinde. Ölmek istiyordu, şu şekilde çektiği acı bitebilirdi, değil mi?
Bağırdı ve bağırdı..
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): sailor serenity


Devamlılığı varsa takip ederim. Şimdilik okumuyorum. Devamlılığı varsa ya da biterse okumaya başlayacağım. Hatta hayatıma anlam katarsa bu hikaye arşivlenecektir. 


KALBİMİN ANAHTARINI BULUP İÇİMDEKİ MANZARAYI KEŞFEDEBİLEN HERHANGİ BİR KİŞİ İÇİMDE HAPSOLMAYI GÖZE ALMIŞTIR




1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 14 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |