Hayatınız Zaten Cehennem Gibiyse, Yaşamak İçin Sebebiniz Ne?..
Spoiler:
Kendine geldiğinde loş bir odadaydı. Tavandan sarkan, mavi ışık yayan yaklaşık beş lambaydı ilk gördükleri. Sonrasındaysa beyaz önlüklü, beyaz maskeli beş-altı kişi… Sivri uçlu aletler, bir dolap…
Neredeyse vücudunu hissetmiyordu, bir tüy kadar hafifti. Neden burada olduğunu, hatta kim olduğunu bile hatırlayamıyordu. Ancak az sonra keskin bir acı tüm gerçekliğiyle başına saplandı. Ufak bir inilti kaçtı dudaklarından. Sesler duyuyor ancak anlam veremiyordu. Neden sonra bir kadının sakin bir tonla “Uyanıyor. Daha fazla ilaca ihtiyacı var.” dediğini anladı. Ardından koluna enjekte edilen ilaç… Yine kendini kaybediyordu.
Uyandığında yumuşak bir zeminde uzanıyordu. Başı çatlayacakmış gibi ağrıyor, vücudunun her noktasına iğne saplanıyordu sanki.
Yine bir dolap vardı karşısında. Ancak bu rüyasındakinden daha farklıydı. Rüyasında beyaz önlüklü adamlar tarafından sarılmıştı. Şimdiyse burada yalnızdı. Çok komikti. Fakat hayır, tek başına değildi. Sol tarafından düzenli soluk sesleri geliyordu. Başını o yöne çevirdiğinde kahverengi, tek kişilik genişçe bir koltukta, başını koltuğun kenarına yaslayıp uyuyan bir kız gördü. Kumral kıvırcık saçları çalı süpürgesine dönmüştü. Üzerinde ekose bir battaniye vardı. O anda tüm olayları hatırladı. Beth’le tartışırlarken önlerine çıkan bir yayayı ezmemek için direksiyonu okyanusa kırmasını, bariyerleri parçalayarak sonsuz maviliğe uçuşlarını, on metre yükseklikten arabayla denize çakılışlarını… Her şeyi net bir şekilde hatırlıyordu. Fakat sonrasında olanlarla ilgili bir fikri yoktu.
Kapı açıldı ve içeri beyaz önlüklü bir kadın ve adamla, bir başkası girdi.Kadın sert mizaçlıydı. Siyah saçlarını tepeden topuz yapmıştı. Bu haliyle aşırı otoriter öğretmenlere benziyordu. Arkasından yürüyen –yoksa yalpalayan mı demeliydi?- daha heyecanlı bir görünüşe sahipti. Elindeki deftere sürekli bir şeyler not alıyordu. Arada sırada kadına bazı konularda rapor veriyordu. En arkadan gelen dik omuzlu gencin yüzüne onu görünce hüzünlü bir gülümseme yerleşti. Kadın aynı rüyasındaki ses tonuyla:
“Ona gereken şey istirahat. Fazla yormamaya…” darken kumral saçlı kız esneyerek uyandı ve onu görüp ufak bir çığlık attı. Böylece kadının lafı yarım kalmış oldu.
“…dikkat edin, diyecektim.” diye homurdandı kadın. Arkasındaki asistanı –en azından o böyle düşünüyordu- ayıplar gibi kızı süzüyordu.
“Belle! Ah, ne kadar endişelendim bilemezsin. Sana bir bakayım.” Belle’nin yüzünü iki eli arasına alıp dikkatle inceledi. O sırada Belle kızın mavi gözlerindeki kırmızı parıltıları görüp şok oldu. Gerçekleşmesinden en çok korktuğu şeylerden biri olmuştu!
“Gayet iyi görünüyorsun!” dedi kız samimi bir tebessümle. Genç ise çoktan yatağın başına gelmişti.
“Bana ne oldu?” diye sordu boğuk bir sesle. Boğazı kurumuştu. Yine susamıştı. Belki de o beyaz önlüklü grup rüya değildi.
Birden kızın yüzü değişti. Hüzünlü bir hal aldı. Kadın öksürüp “geçmiş olsun dileklerini” ilettikten sonra odadan çıktı. Ardından da asistanı.
“Tiffany, lütfen söyler misin? Ne oldu bana?” son cümleyi tane tane söylemişti. Kararlı olduğunu belirtmek istiyordu. Gözlerini onunkilere sabitlemeye çalışıyordu ancak Tiffany çoktan bakışlarını indirmişti.
“Luke, o zaman sen söyle.” sesinin sert çıkmasını istemesine rağmen yalvarırmış gibi çıktığını biliyordu. Ancak çocuk bakışlarını kaçırmadı. Onun yerine bir adım öne çıkıp yatağın ucuna oturdu ve Belle’nin ellerini sıcacık avcunun içine aldı.
“En son ne hatırlıyorsun?”
“Okyanusa uçuşumuzu. Ve çığlıkları. Beth’in ve benim çığlıklarımızı. Sonrası koca bir hiçlik.”
Luke derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı:
“Okyanusa düştünüz. Haberi alınca hemen olay yerine geldik. Araba hurdaya dönmüştü. Ama sen yaşıyordun ve seni çıkardılar. Sonra da hastaneye geldik.”
“Beth,” dedi, “Beth’e ne oldu? O da iyi mi?”
Tiffany ve Luke bakıştılar. Kısa bir sessizlik oldu.
“Ah hayır,” dedi Belle ancak boğazındaki yumru yüzünden devamını getiremedi.
________________________________________
Soru çok isyankar oldu asdfgh Ama hikaye daha iç açıcı emin olun *-*
Bu, hikayenin ilk bölümü değil aslında. Ortalarından bir yer. Beğenilirse yayınlamaya başlayacağım
İlk böümünü bekliyorum.Ortalarda olduğu için yorum yapamayacağım.İlk bölümünü yazarsan seni takip edecek olan okurlar biri olmayı kabul ederim.Cevabını bekliyorum.
Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.
@elaaa: Çok teşekkür ederim ^^ Düzenli aralıklarla bölüm yayınlamaya kararlıyım. Ancak sınav haftası olunca gecikebilir. Çünkü bilgisayara giremiyorum falan filan
@prensesbenim:Evet ilk bölümü koyacağım. Ortalarından koymamın sebebi, ilk bölümde fazla aksiyon olmaması. Burada hiç aksiyon yok, tarzı önyargılar olursa diye ortalarından bir bölüm yayınlamaya karar verdim. Teşekkür ederim
Mügeeem, fanfice başlamışsın hayırlı uğurlu olsuun :3
Şu an bunları çizik bir bel kemiği ve kucağımda sıcak bir laptopla yazıyorum ühhüü :'3 O yüzden kendi fanficime bile giremiyorum :'3
Neyse gelelim Lanet'ineee :3
Her fanficin başı sıkıcı olur , Incarceron'u okumakta diretmeseydim o müthiş sonu okuyamazdım, ya da sonun başlangıcı mı demeli :3
Soruya vereceğim kendimce cevabım şu olurdu; İnsanların benden beklentileri var :3 Ve ben verdiğim sözleri tutarım.. :3
Anlatımın çok güzel, ama fazlasıyla akıcı değil bence, fazla devrik cümle var gibime geldi, ama ağrıdan da beynim sulanmış olabilir :3
İsimleri sevdim.. Luke, Tiffany, Beth :3 Luke ve Beth biraz olimposlu koktu bana ;3
Yayınlamaya başla :3 Takipçiniiiiiğiim
I'm the bone of my sword.
19 Şub 2012 21:11
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi
princess_serenity Güzelliğin Savaşçısı
Yaş: 27 Kayıt: 27 Şub 2011 Mesajlar: 1,316 Cinsiyet: Kız Nerden: Freeman's Mind Teşekkür: 142
Durumu: Çevrimdışı
princess_serenity Güzelliğin Savaşçısı
Konu: Yanıt: Lanet.
beğendim
devamını beklerim :3
""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
Haruka~: Teşekkür ederim Damlachanıım
Ama ben sana kıyamamm T_T Geçmiş olsun tekrar Ve bu haldeyken bile ffmi okuyup yorum attığın için kalp
İşte ben de bir şeyler yazmak istedim böyle bir şey çıktı ortaya. Umarım hoşunuza gider
Cevabına da yaklaştın yani ^^ İlerki bölümlerde replik olarak verse de vermese de cevabı algılayacağınızı düşünüyorum
Şey bence beynin sulanmamış xD Ben de pek beğenmiyorum anlatımımı ama hikayenin devamında yavaş yavaş düzeltmeye çalışacağım
Luke'la Beth'i oradan aldım evet :3 Ama hoşuma gidiyorlar yani n'apıyım xD
Tekrar teşekkürleer <3
princess_serenity: Teşekkürleer ^^ Şimdi koyacağım girişi, umarım beğenirsin <3
MoonMirror: Çok teşekkür ederiiim
CB: Melikeçiğ gelmiş hoşgelmiş asdfgh Luke Luke yiee *-*
Okumana çok sevindim sağol ya :3
elaa: Şimdi koydum yeni bölümü, iyi okumalar :-*
İlk bölümden önce "Giriş" var, o da ilk bölüm gibi. Sadece aksiyon yok, birazcık da kısa; adı öylesine yani Beğenmeniz dileğiyle... :3
Spoiler:
Giriş.
"...soğuktu, soğuk. Karanlık, dar, nemli bir alanda kapalıydı. Bir an önce gün ışığına kavuşmak istiyordu. Hayatta hiçbir şeyi bu şiddetle arzulamamıştı, o temiz havayı içine çekip, mavi gökyüzünü görmeyi istediği kadar..."
Korkuyla gözlerini açtı. Sinsi çaresizlik duygusu her yanını sarmıştı. Odaya şöyle bir göz gezdirdi.Yatağının karşısındaki duvar boydan boya ışıltılı bir sabahı gösteren camla kaplıydı. Camın iki yanında kapılar vardı. Sağındaki odanın çıkış kapısı, solundakiyse, aralık kapısıyla giysi odasıydı. Yatağın sağındaki duvarda bir çalışma masası ve kitaplık; solunda duvardaysa bir komodin ile kırılmış bir ayna vardı. Aynanın önünde yerde ise, cam kırıkları ve ahşap bir kutu... Aynanın kırılma sebebini hatırlıyordu, dün gece ani bir sinir kriziyle kutuyu ona fırlatmıştı ve ayna o anda onlarca yöne doğru çatlamıştı. Bir kısmı da kırılmıştı tabii.
'Kırık ayna uğursuzluktur...' diye düşündü ve omuz silkti. En son ne zaman bir şeyin uğursuzluğundan korkmuştu ki? Hatırlayamadığı kadar eski olmalıydı.
Yorganı üzerinden itti, yatağından kalktı. Çatlamış aynada kendi yansımasını gördü. Kırmızı saten geceliğiyle bir genç kız. Aynaya yaklaştı, bakışları çarpık yansımasındaki dalgalı siyah saçlardan bal rengi gözlerine kaydı. Evet, güzel bir kızdı. En azından çevredekiler öyle söylerdi.
Eğildi ve yerdeki ahşap kutuyu aldı. Dün gece olanları hatırlayınca öfkeyle yüzünü buruşturdu ve ahşap kutuyu hızla giysi odasının açık kapısından fırlattı. Tak. Metalik bir ses yayıldı. Anlaşılan kutu çelik kasaya çarpmıştı. O kutu kasaya asla layık değil, diye geçirdi içinden. Küçük adımlarla odaya yöneldi ve kutuyu yerden alıp ait olduğu yere, kırık aynanın dibine attı.
Kapısı çalındı. ‘Gel,’ dedi sakin bir sesle. Kapı yavaşça açıldı ve içeri on üç-on dört yaşlarında, aynı kendisininki gibi siyah, fakat düz saçlı bir kız girdi. Yeşil gözleri heyecandan ışıl ışıldı. Hızlı adımlarla odayı geçip yatağa uzanıverdi. Bir yandan da kıkırdıyordu. ‘Abla biliyor musun, sen çok hoş bir bayansın.’ Ancak sonra kırık aynayı görüp yüzünü buruşturdu.
“Yine mi?” dedi bıkkın bir sesle. “Yani seni anlıyorum ama, yıllardır sinirini çıkarmadın mı zaten o kutudan?”
“Sen bilemezsin... Bunun ne kadar can sıkıcı olduğunu. Sen istemiştin. Oysa ben, ben bundan nefret ediyorum.”
O anda odaya kusursuz bir smokin giymiş, yaşlıca bir adam geldi.
“Küçük Hanım, lütfen ablanızı rahatsız etmeyin. Bırakın da işine baksın.”
“Neden ama?” dedi kız dudağını büzerek.
“Bırak da Beth rahatına baksın Joseph. Zaten ben de çıkıyordum.”
“Siz nasıl isterseniz Bayan Isabelle.” dedi adam. Belle bu yaşlı adamı seviyordu. Onlara her zaman yardımcı olmuştu. Normal şartlar altında bu haldeyken –üzerinde bir gecelikle orada dikilirken- ondan utanması gerekirdi fakat Joseph o kadar uzun zamandır onlarlaydı ki, istese de utanamıyordu zaten.
Yavaş adımlarla kapıya yöneldi. Yaşlı adamın önünden geçerken Beth’in dargın bir sesle “Seni böylesine sıktığımı bilmiyordum abla.” dediğini duydu.
Not: Arkadaşlar Mozillada bazen forum içi noktalama işaretleri yerine semboller çıkıyor. Hoş değiller ama...
*rol tanrısı*~Aslıı^m.
Spoiler:
ssf.~
22 Şub 2012 22:22
princess_serenity Güzelliğin Savaşçısı
Yaş: 27 Kayıt: 27 Şub 2011 Mesajlar: 1,316 Cinsiyet: Kız Nerden: Freeman's Mind Teşekkür: 142
Durumu: Çevrimdışı
princess_serenity Güzelliğin Savaşçısı
Konu: Yanıt: Lanet.
çok güzel bir bölüm olmuş
devamını 316 gözle bekliyorum
adın ne
""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
Yaş: 27 Kayıt: 19 Oca 2012 Mesajlar: 386 Nerden: edo Teşekkür: 39
Durumu: Çevrimdışı
anahbeth Otaku
Konu: Yanıt: Lanet.
gerçekten çok merak uyandırıcı yeni bölümlerini sabırsızlıkla bekliyorum
oliposlu dan isimleri alman çok hoş bende onları çok sewiyorum
ellerine sağlık
neden neden neden bir türlü avatarımı değştiremiyorum neden beceremiyorum :'(
23 Şub 2012 19:23
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi
elaaa Süper Üye
Yaş: 31 Kayıt: 17 Oca 2012 Mesajlar: 824 Cinsiyet: Kız Nerden: Bermuda. Teşekkür: 280
Durumu: Çevrimdışı
elaaa Süper Üye
Konu: Yanıt: Lanet.
Tuttum ben bu fanficiği tam benlik smokinli adamlar, küçük hanımlar felan
Hadi devam et lütfen Isabella'nın o kutuyla derdini merak ediyorum...
Ellerine Sağlık
Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız