Uyandım yine.
Bomboş gibi görünen ama her kösesinde birilerinin olduğu; sessiz gibi görünen ama aslında çığlık çığlığa gözyaşlarıyla dolu olan bu evdeyim. Ayrılmayı çok istediğim ama bir türlü ayrılamadığım bu evde…
Saatimin çalmasına dakikalar kala gözlerimi açmış ve her sabah olduğu gibi ne saatle ne de kendi kendine uyanmak isteyen bir haldeyim.
Yavaşça doğruluyorum,sanırım..Yatarken giymeye alıştığım o mavi çoraplarımı çıkarıp yastığımın yanına iliştirirken gözlerim yanıyor yine ve ben kalkana kadar çoktan çalmaya başlıyor saatim.
Saat, tam 6.00 ı gösterirken el yordamıyla alarmı kapatıp banyoya yöneldiğimi hatırlıyorum ama sanki birisi beyinciğime sağlam bir sağ kroşe indirmiş gibi, yalpalıyorum.
Lavaboya vardığımda sabahın bu saatinde pek de sıcak olmasını beklemediğim sıcak tarafın musluğunu çeviriyorum; ama yanılıyorum. Su ılıkla sıcak arasında gidip geliyor. O ılığımsı suya kendimi bırakıp abdest aldıktan sonra odama girip kapımı örttüğümü hatırlıyorum. Alışkanlık bu ya, sanki etrafta ben ve cam kenarında susuzluktan çatlamak üzere olan, annemin menekşeleri dışında her hangi biri varmış da ses yapacaklarmış gibi, tutup bir de kapıyı kapatıyorum.
Sabah namazını bitirdikten sonra bir süre kalkamıyorum seccademin üzerinden. Sanırım yine Necip Fazıl’ın dizelerine gidiyor aklım, “ beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan; sen öp seccadem…”
Ellerime damlayan ıslak bir şey hissettiğimde fark ediyorum ağladığımı.
Gözlerimi kapatıp bekliyorum sadece…
Tekrar kalkıp yatağıma yatamaya üşendiğimden, oracıkta uyuyorum ve uyandığımda saat tam 8.30 u gösteriyor.
Mutfağa gidiyorum sonra. Dolaba bakıp anneannemin ve teyzemin zeytinyağlı dolmalarını, yaprak sarmalarını, barbunyalarını, pırasalarını ve en sevdiğim olduğunu bildikleri için rafa özenle yerleştirdikleri mercimek çorbalarını görüyorum ama onları elimin tersiyle itip, buzdolabının kapağını sertçe yüzlerine çarpıyorum. Beni ne çok düşündüklerini hiç düşünmeden hem de.. Masanın üzerinde kurumuş ve tahminimce biraz daha kalırsa küflenecek olan bir ekmek parçasını ve çeşmeden yarım bardaklık suyu alıyor ve sözde kahvaltımı ediyorum yine…
Salona gitmeye korkuyorum, mutfağın karşısındaki ya da banyonun yanındaki odalara. ve doğruca odama giriyorum…
Güneşin doğmasına rağmen etrafın bu denli karanlık olusunu yadırgamıyorum ve perdemi açmaya yeltenmiyorum bile. Çalışma masamdaki diz üstü bilgisayara bakıyorum. Üzerindeki iki parmak kalınlığında tozu temizlemeye takatim yok sanki ve hiç yaklaşmıyorum ona. Aylardır olduğu gibi..
Sadece gün boyu yatağımda oturup zikir çekiyorum, her zaman olduğu gibi; yine…
Son bir haftadan, on günden, ya da belki 1 aydan… hayır… belki de daha fazla zamandan beri…
Oldukça uzun bir zamandı orası kesin ama artık günlerin, haftaların ya da ayların benim için önemi yok nasıl olsa. Takvimleri sandıklayıp denize atalı çok oldu…
Tüm bu günler boyunca olanlar, kendilerini öncekilere dönüştürüp, tekrar ediyormuş süsü veriyorlar. Artık yoruldum. Hayatımın, artık ne tekrarını izlemek istiyorum ne de özetin bitmesini beklemek… araya giren reklamların son bulmasını ve yeni bölümün bir an önce başlamasını istiyorum.
Ama ilk önce, en nefret ettiğim şeyleri yapacağım. Her şeyin bir özetini geçeceğim. Böylece herkes öğrenmiş olacak; neden uyanıkken dahi uyuduğumu, uyurken bile ağladığımı, yürürken aslında kaybolan ruhumu nasıl çaresizce aradığımı… ben ben olacağım ama aslında ben olan bir başkası…
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): Alice, black rose, OleSea
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Yaş: 31 Kayıt: 24 May 2011 Mesajlar: 1,239 Cinsiyet: Erkek Nerden: ... Teşekkür: 550
Durumu: Çevrimdışı
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
Duygular..süpersin..
Yanlışın yokk..ancaakk..
Ben senden daha fazla betimleme beklerim mesela..uzuncana..sayfalar boyu..Çünkü yazım şeklin buna çok yatkın..
''Daha ilk bölüm olduğu için pek bir şey demeyeceğim..takipteyim..''
Diyeceğim senin de bana zamanında dediğin gibi ..
Heyecanla bekleyeceğim Hp-chan..
09 May 2012 2:52
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
hp*star Ay Savaşçısı
Kayıt: 19 Ksm 2010 Mesajlar: 730 Teşekkür: 320
Durumu: Çevrimdışı
hp*star Ay Savaşçısı
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
tek yorum o da olea'dan.. neden sasirmadim acaba -.- forumda benim kadar dusman toplamis baska adam var da sanki.. -.-" neyse
saol olea.
onceden de soyledigim gibi, onsozun cok fazla betimleme kaldirabilecegini dusunmedigim icin daha sade yazmistim. bu uzun zaman once yazdigim ve kitap seklinde uyarlamaya calistigim bir hikaye. bilgisayara gectigimde birinci bolumu ekleyecegim.
onsozun hikayeyle ilgili bilgi vermemesinin sebebiyse, zaten onsozle hikayenin cok da fazla ilgisi olmamasi (: tezatlik olusturmak niyetindeyim. zaten birinci bolumu okuyunca anlarsin ne demek istedigimi ^^
Okurken yoruldum. Yaşamış gibi. Konu hakkında en ufak fikrim yok. Zaten onca eleştiriden nasıl bir hikaye çıkar onu merak ettiğim için okudum. Yazımını beğendim. Okuduklarımdan yoruldum ama yazımın aktı gitti. Sevdim. İlk bölümde güzel gelirse takipte olurum:)
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.
10 May 2012 21:29
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): hp*star, OleSea
hoşuma gitti..hayatın içinden..devamınıda görmeliyiz ama..umarım kısa zamanda eklersin..
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Zaman diye birşey yoksa eğer
Nedendir bu farklı hissedişler..
Nedendir bu farklı yaşayışlar ve farklılıklar..
Bu vahşetler ve ihanetler..
Sensizlik ve boşluk..
Bunların tümünün yok mu sonu??
Yok mu birlikte güleceğimiz bir gün??
10 May 2012 23:11
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): hp*star, OleSea
Çok güzel olmuş... Bayıldım. Duyguları harika ifade ediyorsun..
Benim beceremediğim şeyi yani...
Takipçinim... 1. bölümü en kısa zamanda koy...
*Kiss,kiss,kiss NoW!~
13 May 2012 13:41
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): OleSea, hp*star
hp*star Ay Savaşçısı
Kayıt: 19 Ksm 2010 Mesajlar: 730 Teşekkür: 320
Durumu: Çevrimdışı
hp*star Ay Savaşçısı
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
@LadyinDeath
yordugum icin uzgunum ^^' ama begenmene sevindim (:
LadyinDeath yazmış:
Zaten onca eleştiriden nasıl bir hikaye çıkar onu merak ettiğim için okudum.
sanirim buradan " millete o kadar laf soyluyorsun ama bakalim terzi kendi sokugunu dikebilecek mi" gibi bir anlam cikardim (:
bakalim dikis dikebiliyor muymusum ^^"
birinci bolumden once bir de giris bolumu yayinlamak niyetindeyim. onsoz'un hikayeyi hemen ve tamamen yansitmayacagina dair ufak bir tuyo vermistim ama umarim giristen sonrasi sizleri hayal kirikligina ugratmaz (: iyi okumalar >>
~ GiRiŞ ~
Spoiler:
Çaat!
“Yine başlıyoruz öyle mi?” dedi yatağından doğrulurken. “Hiç bıkmayacaklar mi acaba, merak ediyorum.. yapmaya çalıştıkları şeyin bana zarar vermesini ummaları çok…” durdu,doğru kelimeyi arar gibiydi. “..zavallica”
Çaat!
Biraz önce kalktığı yatağa yavaşça tekrar oturdu ve gözlerini kapatıp odaklandı.
“ Saat 5:28. Rose, uyanabilirsin. Natalia, Kevin, Kazumi, Mehmet, Ahmet, Burcu ve diğerlerinin sadece iki dakikası kaldı.” dedi. Yerinden kalkıp siyah deri ceketini giydi ve sırt çantasını da koluna asıp, görmeye alıştığı o küçük odaya bakma gereği bile duymadan sessizce cıktı.
Sabahları yemek yemez, saçını dahi taramazdı bu yüzden de vakit kaybetmeden hazırlanıp evinden çıkabiliyordu.
Evi çok büyük değildi. Orta büyüklükteki kahverengi duvarlar ve beyaz mobilyalarla sadece ama şık bir görünüme sahip olan salona; geniş ama çıplak, beyaz duvarlı holden geçerek gidiliyordu. Mutfağın, salonun ve banyonun karşılarındaysa birer oda vardı. Hepsi de aynı şekilde sade dekore edilmişlerdi. Sadece.. her an taşınılacakmış gibi bir izlenim veriyorlardı. Eşyalar fazlasıyla toplu ve az sayıdaydı çünkü.
Çaat!
Saatine baktı usulca, tam beş buçuktu.
“ Burcu, Kazumi, Demet, Natalia ve Murat, uyanabilirsiniz.” dedi fakat sesi sadece kendinin duyabilecegi bir fısıltı tonundaydı. “ diğerleri… her zamanki gibi…”
Çıkınca kapıyı bir kez kilitledi ve asansörden inip apartmandan çıkınca, kapının önünde onu sadakatle bekleyen Ranger Rover’ına atladı hemen.
Depo tamamen doluydu, istediği yere gidebilirdi. Fakat bir yere gitmek istemeyi istemiyordu. Çünkü, aslında gidebilecegi bir yer olmadığını çok iyi biliyordu; kaçamazdı.
Çaat! Çatt! Çaaat!...
“saat altıyı geçti ama hala durmuyorlar. Böyle devam ederlerse sızıntı başlaya-“
düşüncelerini derin bir çınlama boldu. Aslında bunu o da bekliyordu. Arkasına yaslandi ve sadece dinlemeye başladı…
“ Uyanıyorum yine.
Bırakıyorum kendimi, nereden ve nasıl istersem.
Bir uçurum kenarındayım önce. Yosun tutmuş yaslı kayalara acımadan vuran kızgın dalgalarla göz göze geliyorum. Bana da o kadar sert vursunlar istiyorum. Bütün nefretlerini bana kussunlar istiyorum. Ucuna kadar gidiyorum uçurumun ve “ uçur beni buradan, yok et! Oldur ki kurtulayım tüm bunlardan!” diye haykırmak istiyorum. Ama sonra, bir anda bitiveriyor her şey; kararıyor…
‘ Yokluğun içinde var olmak ’ deyimini hep, o afilli filmlerde, süslü cümlelerle okurlarının gözüne bir parça boya sürme çabasında olan aptal yazarların kitaplarında ya da dikkat çekip onay almak için hep, herkesin görebileceği yerlere artistik laflar yazmayı maharet sayan sorunlu ergenlerin karalamalarında filan görmüşlüğüm ve okumuşluğum vardı fakat; o an, her şeyin karardığı ve yok olduğu o an, bir tek ben varmışım gibi hissediyorum. Yokluğun içinde var olmaya çalışıyormuşum gibi… ama hayır. Sadece ben değil; ben, ve bir de ‘ yokluk ’…
Uyanmak istiyorum sonra.. fakat ‘ yokluğun varlığı ’ buna izin vermiyor; her şeyimi benden çalıyor. Ne yaşadıklarım kalıyor geride, ne de yaşayacaklarım…
Sadece yokluğun, karanlığın, o hırsızın, u sözleri donuyor aklımda. Ya da en azından, aklımdan kalanlarda..
“ Beş bucuğu geçerken uyanamazsan, çaldıklarımı geri alamazsın…”
Sonrası bu iste. Ben, ya da artik benden ne kaldıysa, uyanmak istiyorum; beş buçuk olmadan…”
Duydukları onu şaşırtmış, kızdırmış, üzmüş ya da herhangi bir şekilde etkilemiş değildi. Sadece, gözlerini açmadan fısıldadı.
“Eğer senden çaldıklarımı geri almak istiyorsan, uyanmalısın.
Eğer uyanmak istiyorsan bunu, Beş bucuğu geçmeden yapmalısın. Beş Buçuk’ u geçmeden uyanamazsan…” fısıltısı tamamen yok olmadan önce sadece son bir kelime duyuldu:
Sonum yokluksa bu varlık niye demiş adamın birisi
Son kısım hoşuma gitti. Üstlerde leyla gibi oldum da son kısım heyecanı aldık seni yerimizde bekliyoruz hp. Terzinin işi güzel gibi:P
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.
13 May 2012 15:45
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): OleSea, hp*star
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Yaş: 31 Kayıt: 24 May 2011 Mesajlar: 1,239 Cinsiyet: Erkek Nerden: ... Teşekkür: 550
Durumu: Çevrimdışı
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
Harikasın..
Süpersin...eee ne diyim daha..
Bırakıyorum lan yazarlığı benden yazar mazar olmaz,böylelerini gördükçe utanıyorum kendimden
13 May 2012 15:58
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
hp*star Ay Savaşçısı
Kayıt: 19 Ksm 2010 Mesajlar: 730 Teşekkür: 320
Durumu: Çevrimdışı
hp*star Ay Savaşçısı
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
sana boyle dedirttigim icin asil ben utaniyorum TwT aha da utandim T_T
begenmene sevindigim ama onu da soyleyeyim *-*
Çok Yanlışım.
13 May 2012 16:15
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Yaş: 31 Kayıt: 24 May 2011 Mesajlar: 1,239 Cinsiyet: Erkek Nerden: ... Teşekkür: 550
Durumu: Çevrimdışı
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
Utanma..Cidden baya etkilendim T_T
13 May 2012 16:17
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
hp*star Ay Savaşçısı
Kayıt: 19 Ksm 2010 Mesajlar: 730 Teşekkür: 320
Durumu: Çevrimdışı
hp*star Ay Savaşçısı
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
@LadyinDeath
leyla gibi olduysan mecnun u da cagiralim. hem zaten benim biraktigim, birakacagim o leyla etkisini anca mecnun, ismail abi filan temizler.
terziligi annemden ogreniyorum ama yazmayi hayattan.. diyecegim harbi ergen psikolojisi olacak. en iyisi ben sadece "tesekkur ederim" diyeyim
@OleSea
yapma be bro utandirma beni T_T ama etkilenmis olmandan buyuk mutluluk duydugumu da belirtmeliyim *-*
Çok Yanlışım.
13 May 2012 19:14
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): OleSea, LadyinDeath
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Yaş: 31 Kayıt: 24 May 2011 Mesajlar: 1,239 Cinsiyet: Erkek Nerden: ... Teşekkür: 550
Durumu: Çevrimdışı
OleSea Aşk'ın Koruyucusu
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
Yeni bölüm ne zaman kardeşim ya?
17 May 2012 20:02
hp*star Ay Savaşçısı
Kayıt: 19 Ksm 2010 Mesajlar: 730 Teşekkür: 320
Durumu: Çevrimdışı
hp*star Ay Savaşçısı
Konu: Yanıt: Beş Buçuk'u Geçerken...
bakalim be bro (:
bu hafta acayip yogundum. bi gunde uc sinava birden girdigim bile oldu hic bos kalamadim. foruma bi kafa uzatip kacmak zorunda kaldim hep -.-
hafta sonu Allah izin verirse yeni bolumu pc ye gecirip yazicam.
Spoiler:
bilgisayarin basina gecemiyorum ama..
gozum kan canagi gibi olmus da,pc basina gecince laf yiyorum -_-
neymis efendim, madem gozum aciyormus niye bilgisayarla ugrasiyormusum
ilk bahari sevmiyorum arkadas -.- her tarafta bortu bocek ucmasini mi diyeyim yoksa polenler yuzunden habire alerjim tutmasini mi
velhasil..ben son bahar insaniyim en iyisi kasim ( dogdugum ay diye demiyorum tabi yani )
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız