beklerizz zevkle okudummm

ilk iki bölümünü okudum,fena değil hoş gidiyorsun ama tavsiyem var olaylar bir anda hızla gelişmesin ve olabildiğince mantık sınırları içerisinde kalsın.

Tebrikler bu arada.

mantık derken ben orayı pek anlamadım

bu arada yeni bölüm gelmiycek heralde

yeni bölüm domuz gribimi oldu ne

davranışlar,geçişler,olaylar kalıbı mantık çerçevesinde olmalı biraz anlatması karışık aslında kısaca şöyle diyelim okuyan "hadi canım artık" demesin. Çocuksuluktan uzak durması gerekiyor diyelim.

Yazıyorum arkadaşlar bu sefer tedbirliyim Word de yazıyorum Galaxi bu arada o hikayenden sonra senin tavsiyelerin benim için gerçekten çok önemli.

Not: Az sonra bitirip yollıycam azcık daha sabır

Sailor V durdu, yorulmuştu. Kıyasıya dövüşmüştü Merkür'le. Kıyafetleri yine turuncu olurken dizlerinin üstüne çökmüştü. Kısa bir zaman sonra yerdeydi, gözleri yarı açıktı ve broşu çatlamıştı. Merkür'ün etrafı çizik içindeydi. Yerde gözlerini açmakta zorlanıyordu. Sıcaklıktan bir yerinin şakır şakır kanadığını anladı. Etraf kan gölüne dönmüştü zaten. Onun da broşu çatlamıştı. Ölümden korkmuştu hep aslında, çünkü acı çekmekten çok korkmuştu. Ama acı, çoğalmak yerine akan kanla birlikte uzaklaşıyordu. Etraf flulaşırken, o Ay'ın İksiri'ne odaklanmıştı.

Setsuna...
Neden ölümden bu kadar korktuğumu hiç düşünmemiştim. Ama artık korkmuyorum, ölüm bu muymuş? Bunu Minako'nun yapmasına üzülsem de umursamayacağım. Seni kullanamıyorum, üzgünüm. Çünkü ben... ben ölüyorum. Özür dilerim Setsuna...
Beni affet.

Merkür'ün broşu aniden patladı. Gözleri faltaşı gibi açılırken, müthiş bir çığlık attı. İşte acı buydu! Etrafı süper güçlü bir rüzgâr sardı. Merkür havaya yükseldi. Gözleri kapalıydı ama çığlık atmaya devam ediyordu. Diğerleri düşmemek için kolonlara tutunmak zorunda kaldılar. Yetmedi, Venüs'ün broşu da patladı ve o da aynı çığlığı attı. Rüzgâr güçlendi. Bir anda durdu. Durdu durmasına ama, iki savaşçının bedeni yere düşüp baloncuklar hâlinde kayboldu. Mars, tuttuğu paslanmış kapı kolunu bıraktı ve dizlerinin üstüne çöktü. " HAYIR! HAYIR! "

*

Usagi mermer masada yatarken havaya yükseldi. Kunzite ise bir kaç adım geri çekildi. Büyük bir ışık patlamasından sonra Ay Savaşçısı, Crystal gücündeydi. Yeniden mermer masaya indiğindeyse acı içinde çığlık attı. " HAYIR! SAVAŞÇILAR ÖLMÜŞ OLAMAZ! " Kunzite bir kahkaha attı. " Demek ölüyorlar... Öyleyse başlayabiliriz. " Taş Masa'ya yürüdü. Masanın yüzeyinde on tane sembol vardı. Bunlar canavarların işaretleriydi. Kunzite, elini ağzında kan lekeleri olan bir kurt resminin üzerine elini koyunca, sembol parladı. Bir çan sesi duyulduktan sonra, masanın yüzeyi ikiye bölündü. İkiye bölününce ortaya çıkan oyuktan bir ışık huzmesi fışkırdıktan sonra o oyuktan dışarı horultular içinde bir kurtadam çıktı. Çıkar çıkmaz Kunizte'ın önünde eğildi. " Efendimiz... " Kunzite ona kalkmasını söyledi. " Prensesi öldür, WereWolf. " WereWolf mermer masaya doğru ilerlemeye başladı. Elektrik bariyerini başarıyla geçtikten sonra korkuyla bakan iki mavi göze odaklanıp pençesini kaldırdı.

*

" Sana söylemiştim, Seiya! " diye bağırdı Taiki. " Diğer koridora sapmalıydık. Şimdi kızları da kaybettik! " Kızlar deyince üçünün de gözlerinden kalpler fışkırdı.

S: " Usagi... "
T: " Ami... "
Y: " Makoto... "

Taiki, Yaten'in sırtına bir tane şaplattı. " Daha dün hiç susmadan Rei'den söz ediyordun! Şimdi Makoto da nereden çıktı?! " Yaten ellerini birleştirip ona doğru ağlamaklı baktı. Bunu yaptığında kimse Yaten'den daha şirin olamazdı! O yemyeşil gözlerle kimse yarışamazdı zaten. " Ama ben ikisini de seviyorum! " Maker ve Fighter'ın başlarında birer damlacık belirdi. Fakat mavi bir ışık onları sıyırıp geçince arkalarına dönüp savaş pozisyonu aldılar. Sarışın bir adam onlara doğru bakıyordu. " Sen de kimsin?! " Adamın yüzünü bir tebessüm aldı. " Ben, Karanlık Krallık'ın dört korkunç generalinden Jadeite'im. Ve size bir teklifim var. " Taiki öne çıktı ve elini savurdu. " Hiçbir teklife açık değiliz! " Diğerleri de onayladılar. Birbirlerine bakıp başlarını salladıktan sonra Seiya saldırısını yaptı.

" Star Serious Laser! " Jadeite dalgacı bir şekilde nefes alıp verdikten sonra elini kaldırdı. Saldırıyı hiçbir şey yapmadan sadece elini kaldırarak durdurmuştu. Saldırı Seiya'ya geri çarpınca, Seiya da doğal olarak önce bir duvara kafasını çarpmış sonra bayılmıştı. Diğerlerinin pes etmeye niyeti yoktu.

" Star Gentle Uterus! "
" Star Sensitive Interno! "

Saldırılar hiçbir işe yaramadı. Ama hepsinin sonu aynı oldu. Jadeite, yerde yatan üçüne doğru yürüdü. " Sizden yararlanmak akıllıca olabilir. " Elini kaldırdı ve siyah dumanlar üçünü sardı. Hepsi uyandıklarından kalpleri kötülükle doluydu. Önünde eğildiler. " Efendimiz... " Jadeite sırıttı. " Diğerlerini öldürün! " Üçü de kalkıp koşmaya başladılar.

*

" ÖLMÜŞ OLAMAZLAR! HAYIR! HAYIR! "
" YETER MARS! "

Satürn bunu söyleyince Rei başını kaldırıp ona baktı. " Arkadaşlarım öldü. " diye fısıldadı. Ama sonra tipik bir şekilde bağırmaya başladı. " BENİM HİSLERİMİ ANLAMANA İMKÂN YOK! " Uranüs, Satürn'ün önüne atladı. " Ona bir daha bunu söyleme! " Uranüs, Mars'a patronluk taslayarak hayatının en önemli hatasını yapmıştı.

" Mars! Flame Sniper! "
" World Shaking! "

Kırmızı ve sarı ışıklar çarpıştı. Jüpiter ve Neptün birbirlerine gülümseyip onları durdurmaya çalıştılar. Onlar birer takımdı ve bunlar doğru değildi! Hotaru bağırdı. " ChibiUsa ve Kral Endymion yok! " Ama kimse bunu takacak durumda değildi. Hotaru baktı dinlemiyorlar, koşmaya başladı. Kimse fark etmedi onu. Uranüs o sırada uzay kılıcını çıkartmıştı.

" Burning Mandala! "
" Space Sword Blaster! "

Mars'ın saldırısı Uranüs'ün broşunu, Uranüs'ün kılıcı ise Mars'ın broşuna girince ikisi de çatladı. Aynı anda patladılar ve o büyük rüzgâr yeniden esmeye başladı. Neptün rüzgârın etkisiyle sürükleniyordu. Jüpiter rüzgâra karşı koymaya çalışarak Neptün'ü yakaladı. Rüzgâr durduğunda Uranüs ve Mars'ın bedenleri yoktu. Yalnızca havada süzülen binlerce baloncuk vardı. Jüpiter ve Neptün gözyaşı dökmenin sırası olmadığını bilseler de karşı koyamadılar. " Satürn'ün peşinden gitmeliyiz, Jüpiter. " Makoto onayladı ve koşmaya başladılar. " Acele etmeyin! " Arkalarına döndüklerinde Starlights ile karşı karşıyaydılar. Ama hepsinde şu anda siyah pelerinler olduğu için durmak ihtiyacı durdular. Tam onların yanlarına gideceklerken, hepsi ard arda saldırı göndermeye başladı. Mavi ışıkların arasından Michiru'nun yere düşüşünü gördü Makoto. Ona doğru uzanmaya çalışırken siyah bir bıçak broşuna saplandı. Başını zorla kaldırığında bunu Yaten'in yaptığını gördü. " Yaten... bunu neden yaptın? " Neptün ve Jüpiter'in bedenleri az sonra yok olmuştu bile...

*

" Bizi fark etmemeleri iyi oldu, Chibi Moon. "
" Evet Mamo-chan. Hem de fazlasıyla iyi... "

Elele koşarlarken bir el ChibiUsa'nın omzunu tutunca, hemen arkasında döndü. Yanlışlıkla Hotaru'yu yere savurmuştu tabii. " Hotaru! Affedersin. Diğerleri nerede? " Hotaru kendini tutamadı, ağlamaya başladı. ChibiUsa onu yerden kaldırdıktan sonra elini tuttu. " Hepsi öldü ChibiMoon! Birbirlerini öldürdüler! " Herkes dondu kaldı. Birbirlerini mi... öldürmüşlerdi?

İmkânsız... Demek bu yüzden az önce Prism gücüme döndüm. Usagi de aynı şekilde olmalı. İnanmıyorum. Biz bir takımız, bunu nasıl yaptılar?

" Sakin ol, Hotaru. İksir yanımızda. Usagi'yi kurtarmak şu anda birinci görevimiz. " Yeniden koşmaya başladılar. Starlights onlara yetişmemeliydi. En sonunda büyük bir kapının önüne geldiler. Kapının yanında bir parmak izi okuyucusu vardı. " Ah, burası babamın eski laboratuvarı. Bu parmak izi okuyucusu o zamandan kalmış olmalı. Eminim Kunzite bunu avantaj olarak kullanmıştır. Benim parmak izimi okuyabilir bu. " İşaret parmağını ona dayadı. Bundan sonra ekranda bir yazı belirdi. *Giriş Başarılı* Kapı açıldı.

ya kızım diğer bölümü de ekle,çabuuk, çatlıycam meraktan

Çok beklersin O_o

çok teşekkürler canım,onur duydum gerçekten. Ben yavaş yavaş okuyacağım geri kalanları yetişirim herhal

paramparça oldum resmen okurken herkes öldü ölmeyenler de kötü oldu bu işin sonunu düşünemiyorum artık

vay be kızlar birbirine düştü ha vah vah vah

İçerdeki görüntü hepsinin akıllarını uçurmuştu doğrusu. Kunzite, Jadeite ile konuşuyordu ama yanlarında üç kişi daha vardı. Üçü de siyah pelerinler giyiyordu ve onların önlerinde eğilmişlerdi. Bu arada Ay Savaşçısı yerinde yoktu. Kapının açılma sesiyle hepsi onlara döndüler. Satürn, Silence Glaive'i sallayıp ona doğru tuttu. Kunzite tabii ki hemen geriledi. Messiah'dan korkuyordu. " Ay Savaşçısı nerede! " Kunzite, Taş Masa'daki geriye kalan dokuz sembole dokundu ve ikiye ayrılan yüzeyden dokuz tane canavar çıktı. Bir tanesinin elinde kırbaç vardı, diğerlerinin üçünde ise kılıç bulunuyordu. Diğer beşi ateş konusunda ustaydılar. Şimdi yanlarında Mars olsaydı ne kadar güzel olurdu! " Baba? " Smokinli Şovalye otomatik olarak kızına döndü. " Baba, sen annemi bul. Biz onlarla... -hayır, dinle beni- Sen gitmelisin. Hadi koş! Koş! " Mamoru koşmaya başladı ama aklı tabii ki geride kalmıştı. En son kızının bağırmasıyla arkasına döndü. Chibi Moon, ona Ay'ın İksiri'ni fırlattıktan sonra Hotaru'ya katıldı. Starlights, ayağa kalkmış ChibiMoon'a doğru ilerliyorlardı.

Ellios... Ellios'a ihtiyacım var...

Ellerini birleştirdi. " Lütfen, Pegasus. Hayallerimizi koru. " Beyaz ışıltılar arasında pegasus, insan formunda açığa çıktı. Hemen sevdiği kızın önüne geçti. " Ona dokunmanıza izin vermeyeceğim. " Altın boynuzu parladı. ChibiUsa'ya döndü. " Zayıf noktaları nedir? " Chibi Usa, Starlights'ı neyin durdurabileceğini düşündü durdu. " Bingo! " diye bağırınca Ellios'un başında bir damlacık belirdi. " Prenses Kaakyu. Ancak prensesleri onları yeniden bilinçlendirebilir. " Ellios derin bir nefes aldı. " Nerede bulabiliriz onu? " Chibi Usa garip bir sesle cevabı verdi. " Samanyolunda yaşıyorlar bildiğim kadarıyla. Ama belki sen gidebilirsin? " Ellios cevap vermeden kayboldu. Şimdi ChibiUsa zarar veremeyeceği üç tanıdıkla baş başa kalmıştı. Hotaru dokuz canavarla uğraşıyordu. Silence Glaive'i bir o yana bir bu yana savurup duruyordu. ChibiUsa üstüne üstüne gelen Starlights'a baktı. " Lütfen durun! Lütfen! " Starlights bu lafla üstüne doğru koşmaya başladılar. ChibiUsa da kaçmak için arkasında döndü ve son hız başladı... " Silence Wall! " Elektrikten bir duvar, bir anda ortaya çıkınca Starlights elektrik alıp, inleyerek yere düştüler. " Hayır Hotaru! Onlara zarar ve- HOTARU DİKKAT ET! " Ama uyarmak için çok geç kalmıştı. Hotaru dizlerinin üzerine düştü ve yere yığıldı. Omuzları yavaşça inip kalkıyordu. ChibiUsa, ağlayarak elinde hançerle duran Taiki'ye baktı. Bu sırada Hotaru'nun broşu bir anda patladı. Aynı rüzgâr yeniden çıktı. Mermer masa yerinden çıktı ve oradan oraya savrulmaya başladı. Silence Glaive havada Hotaru'nun elinden kaydı ve Satürn baloncuklar hâlinde yok oldu. " HOTARU! HAYIR! " Tüm senshiler ölmüştü. Merkür, Mars, Jüpiter, Venüs, Uranüs, Neptün, Plüton ve Satürn... Hepsi gitmişti. Chibi Moon titreyerek Taiki'ye yeniden baktı. O ise kahkaha atıyordu. " SEN BUNU NASIL YAPARSIN! NE CÜRETLE - "

" Cık cık... Böyle devam edersen çok uzun yaşayacağını zannetmiyorum. " ChibiUsa'yı havadan sarkan ipler bağlayıverdi. O ise kurtulmak için çırpınıyordu. Kunzite bir kahkaha attı. O sırada artık olacaklardan korkan Jadeite'in karanlık bir oyuktan kaçtığının farkında bile değildi. " Neydi senin adın? Sailor Chibi Moon mu? Sen de diğerleri ve Prenses gibi bir ucubesin. " İşte bunu söylemesi... büyük bir hataydı. ChibiUsa bir anda parlayıverdi. Pembe bir ışık her tarafı aydınlatıyordu. " Sen ne cüretle senshilere ucube dersin? " Ama bitiremedi. Çünkü mavi ışıltılar arasında Ellios açığa çıktı. Fakat yanında biri daha vardı. Kırmızı saçları ve uzun etekli bir elbisesi olan birini. ChibiUsa'nın ışığı şu anda onun yanında hiçti. Hiç görmemişti onu...

Fireball Princess... Vay...

Prenses, arkasına, Starlights'a döndü. " Fighter! Maker! Healer! " Hepsi başlarını kaldırıp ona baktılar. Hepsinin kafasında bir şeyler canlanıyordu sanki...

Bu kadın... Onu hatırlıyorum.
Alnındaki o işaret...
Aklıma bir tütsü kutusu geldi...

Hepsi aynı anda baktılar Fireball Princess'e. İlk hatırlayan Fighter oldu. Üstündeki siyah pelerini fırlatıp attı. Pelerin Kunzite'ın yüzüne yapıştı. Başında bir damlacık belirdi. O sırada üçü de prensesin önünde eğilmişlerdi. " Biz... Majesteleri biz... " Prenses gülümsedi. " Açıklama istemiyorum, Healer. Şimdi göreviniz, yalnızca Serenity'yi bulmak. Anlaşıldı mı? "

" Evet, Majesteleri. " Üçü kalkıp Mamoru'nun gittiği yöne koşmaya başladılar. ChibiUsa ve Ellios birbirlerine baktılar. Ellios, ChibiUsa'nın elini yakaladı. " Hadi sen de git. Ona, " Eliyle prensesi işaret etti. " - ben yardım ederim. " ChibiUsa'nın gözleri doldu. " Olmaz Ellios. Ya sana bir şey olursa? " Avuçlarının içindeki eli iyice sıktı Pegasus. " Güven bana. " Ve birbirlerine arkalarını dönüp gözyaşları içerisinde farklı yönlere doğru koşmaya başladılar.

*

" Prens Endymion! "
" Baba! " Mamoru aniden durup arkasına baktı. Starlights'ı görünce savaş pozisyonu aldı. Ama ChibiUsa onu durdurdu. " Problem yok. Fireball Princess geldi, ve anlayacağın bayağı bir yararı oldu. " Mamoru onayladı. Hepsi birlikte koşmaya devam ettiklerinde, üç tane kapının önüne geldiler. Kapıların hepsinde birer surat belirdi ansızın. Birincisi konuşmaya başladı.

" Akıl bir gemidir, fikir dümeni
Kullandır kendini, göreyim seni.

Gerçek aşka inanan varsa,
Girsin kapımdan içeri.
O da yalnızca bir kişi,
Asla olmaz çift kişi. "

Diğer kapı da başladı konuşmaya...

" Bilmediğimiz gerçekler var,
Yalanlarla ortaya çıkan...

Gerçek kadar yalana inanan varsa,
Girsin kapımdan içeri.
sadece bir çocuk,
Asla olmaz yetişkini. "

Ve, son kapı.

" Ne kadar bilirsen bil,
Söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.

Bilime güvenen varsa,
Girsin kapımdan içeri.
Sadece iki kişi...
Girersen eğer üç kişi,
Amansız labirente dalarsın.
Çıkışı zordur, bulamazsın.
Aman ayağını denk al,
Sadece iki kişi gir.
Ölmek istemiyorsan,
Dışarıda bırak birini. "

Demek Serenity, kapılardan birinin arkasındaydı. Ama hangisi? Şartlar çok açıktı. ChibiUsa diğerlerine baktı ve ikinci kapıyı açtı. Diğerlerine bir el salladıktan sonra içeri girdi. Dört erkek birbirlerine baktılar. " Birbirimizi bırakamayız. Starlight birlikte gitmeli. " Mamoru hemen daldı. " Gerçek aşka inanmalısın önce. Sadece bir kişi girecek birinci kapıdan içeri çünkü. " Seiya ellerini beline koydu ve derin bir nefes aldı. " Öyleyse... Sen gir n birinci kapıdan. " Mamoru gülümseyerek birinci kapıdan içeri girdi. Starlights birbirlerine göz gezdirdiler. " Ben... ben geri dönmeliyim. "

" Fighter... "
" Hayır, dinle Yaten. Siz üçüncü kapıdan girin ve - "
" Sen gelmiyorsan gitmiyoruz. "

Sonuç olarak üçü de kapıdan girdi. Labirente düşeceklerini bile bile...

*

Sadece bir maviliğin ortasında yürüyordu Mamoru.

" Endymion! "
" Serenity! "

Sanki on yıldır görüşmüyorlardı. Birbirlerine sarılışları ve tutkuyla öpüşmeleri... Serenity ağlıyordu! " Endymion... Çok korktum... " Endymion gülümsedi. Birbirlerini bir tekrar kaybetmek istemiyor gibi sıkıca sarılmışlardı. " Buradayım, Serenity. Şş... Ağlama artık. Buradan nasıl çıkacağız? " Serenity onu bir çok yerden yürüttükten sonra bir kapıya geldiler. " Önce kızımı bulacağım. "

" Akıllıca. " Kapıdan içeri girdiklerinde bir beyazlığa çıktılar. Ellerini bırakmamışlardı. " Ama sen çok safsın... " Mamoru birden afalladı. " Hı? " Serenity, Endymion'un elini bıraktı. Ses ondan mı çıkmıştı? Görünüşe göre öyleydi. Çünkü yüzü ve kıyafetleri şekil değiştiriyordu. " Jadeite! " Mamoru hırlar gibi bir ses çıkardı. Az önce bir erkeği öptüğünü düşününce yere tükürdü - yani, olmayan bir 'yere'. " Ateş Topları! " Ard arda gelen ateş toplarından sıyrılmayı başardı. " Beşli saldırı! " Beş tane gül, hazırlıksız Jadeite'in yüzünü beş defa çizdi. Kanamaya başladılar. " Sen ne cüretle bunu yaparsın! " Yeniden ateş topu göndermeye hazırlanıyordu. Ama yapamadı.

" Star Sensitive Interno! "

Sürpriz bir saldırıydı bu. Healer öte yandan bağırdı. " Hepsi tuzaktı! Kapıların arkasında hiçbir şey yoktu! Kapılar sahteydi. Boşluğa açılan sahte kapılar! " Dördü beraber çalışmalılardı.

" Star Gentle Uterus! "
" Star Serious Laser! "
" Beşli Saldırı! "

Beş tane çizik ve büyük mavi gümüş ışınlar Jadeite'i yere yığmaya yetmişti. Bedeni siyah baloncuklar hâlinde yok olurken, diğer dördü gülüyorlardı. Mamoru'nun birden kafasına dank etti. " Usagi! Prenses'i bulmalıyız. Durun... siz kızımı bulur musunuz? " Bu sefer şaşılacak derecede uysal davranıyordu Starlights. Hiçbir şey söylemeden Chibi Moon'u bulmak için gittiler. Mamoru, Sahte Serenity'nin gösterdiği kapıdan dışarı çıktı ve Fireball Prensesi için koşmaya başladı. O sırada arkasından bir ses gelince hemen döndü.

Aman Tanrım...

ellerine sağlık..harika.sabırsızlıkla beklicim yeni bölümü