SM 6. SEZON: TÜRKİYE MACERALARI Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12, 13, Sonraki |
Yazar
Mesaj


Bu bölümde 4 yeni karakter ekledim.
Eylül:Sweet Witch
Güneş:SaILoRSuN
Mihriban:Wish Stars
Reyhan:Kim olduğunu tahmin etmişsinizdir
Yeni bölüm karşınızda:
BÖLÜM 14
Adana Havaalanı’nın bekleme salonunda dört arkadaş sıkıntıdan patlamış bir halde beklemektedir.En solda oturan, uzun kızılımsı kumral saçlı, zarif bir kız olan Güneş, yanında oturan arkadaşına saati sorar:
Saat kaç, Reyhan?
Reyhan, kısa koyu renk saçlı, açık tenli, sakin, pek dikkat çekmeyen ama güvenilir biri izlenimi veren biridir.Ancak şu an bezgin görünmektedir:
Periyodik olarak her iki buçuk dakikada bir soruyorsun canım, daha yeni on buçuk oldu.
Reyhan, sağında oturan Mihriban’a bakar.Mihriban, her zamanki gibi gizemli, hoş ve sakindir.Sıkılmayan tek kişi odur, çünkü elindeki bulmaca sayfasıyla ilgilenmektedir.Reyhan,”Ne zaman ne yapılacağını daima biliyor” diye içinden geçirir.
Mihriban’ın yanındaki sandalye boştur.Sandalyenin sahibi Eylül, sıkıntıdan ikide bir kalkıp salonda ufak turlar atmaktadır.Her zaman etrafına enerji ve neşe saçan, esprili bir kızdır, ama boş kalmayı hiç sevmediği için şu an en çok sıkılan kişi odur.Daha fazla dayanamaz ve patlar:
Nerede kaldı bunlar yaa!Şimdiye gelmiş olmalıydılar.Biraz daha gecikirlerse örümceklenicez burada!
Mihriban, başını bulmacadan kaldırmadan cevap verir:
Yarım saat daha buradayız.Uçak rötar yapacak.
Eylül:
Nereden biliyorsun?
Mihriban:
Havaalanının sorumlu müdürü, yakın bir arkadaşımın babası.Ailelerimiz uzun zamandır tanışıyor.
Güneş:
Pes yani!Neden daha önce söylemedin?
Mihriban:
Sormadınız ki.
Diğerleri:
------------------------------------------------------------------------------------
Yarım saat sonra uçak gelir.İki grup birbiriyle tanışır.Ami, Makoto ve Güneş Reyhan’ın arabasına; Eylül, Minako, Rei ve Usagi de Mihriban’ın arabasına biner.Yolda Usagi’nin aklına ufak bir mesele takılır...
Usagi:
Yanlış anlamayın da biz dokuz kişi bir eve nasıl sığacağız?
Eylül:
İki katlı, iki yüz seksen metrekarelik bir evin yeterli olacağını düşünüyoruz.
Usagi:
Vay be.
-------------------------------------------------------------------------------------
Eve yerleştikten sonra Usagi’nin aklına ufak bir mesele daha takılır…
Usagi:
Öğle yemeğini ne zaman yiyoruz?
Eylül:
Ben önceden aklıma koymuştum eğer siz Adana’ya gelirseniz kebap-şalgamı ben ısmarlarım diye.Aklımda harika bir yer var…
Güneş:
Tabii ya, “Öz Hakiki Adana Kebapçısı”…Eylül’ün mekanı
-------------------------------------------------------------------------------------
Hep birlikte kebapçıya giderler.Adana kebabı ve şalgam suyu özellikle Usagi’nin çok hoşuna gitmiştir.
Usagi:
Garson!İki tane daha acılı Adana istiyorum!
Garson:
Abla acı bize ya!Sizin masaya iki garson bakıyoruz, yine de yetişemiyoruz.Kollarımız koptu ayaklarımız şişti valla.
Usagi:
Uzatma da getir şunları!
Güneş:
Buraya son gelişimizi hatırlıyorum da…
Makoto:
Ne olmuştu?
Eylül:
Reyhan, yemekleri kendisinin ısmarlayacağını söylemişti…
Mihriban:
Sonra da cüzdanını evde unuttuğunu fark etmişti.O akşam lokantanın bütün bulaşıklarını biz yıkamıştık
Reyhan:
Evde sorucam bunun hesabını sizden…
Güneş:
Kalkalım mı?Gezilecek yerler çok, zamanımız az.
Usagi:
Ama ben iki tane daha acılı Adana yiyecektim.
Rei:
O da eksik kalsın Usagi!Sildin süpürdün bütün lokantayı zaten.
------------------------------------------------------------------------------------
Akşama kadar Adana’nın tarihi güzelliklerini görürler.Ertesi gün de Ceyhan Nehri kıyısında piknik yapma kararı verilir.
Kimsenin olmadığı, sakin, güzel ve yeşili bol bir yer seçerler.Güneş ve Mihriban, mangalla uğraşmaya başlar; Reyhan ve Eylül salatayı yapar; Ami ve Makoto sofrayı hazırlar; Usagi ve Minako da yakındaki bir ağaca salıncak kurmaya çalışır.Rei kendine uygun bir iş ararken Güneş ondan mangal için biraz çalı çırpı toplamasını ister.Rei sevinerek kabul eder ve ormana doğru yola koyulur.
Ormanda ilerlerken bir imdat çığlığı duyar ve o yöne doğru koşar.Küçük bir çocuk, alev alev yanan ağaçların arasında kalmıştır.Rei, ne yapacağını şaşırmış bir halde donakalır.Ama az sonra kendini toparlar.
Rei:
Sakin olmalıyım, kontrolümü kaybedersem çok kötü şeyler oluyor…Geçen sefer neler olduğunu unutma Rei…
Gerçekten de geçen sefer pek de hoş şeyler olmamıştır…

Rei tüm ağaçları dokunarak tek tek söndürür.Çocuk da şaşkın şaşkın ona bakmaktadır.
Rei:
İyi misin?Korktun mu?
Çocuk:
Aaa! Abla sen süperkahraman mısın? Hani superman gibi…
Rei:
Aslında ben Marslıyım
Rei, çocuğa bir yığın öğüt verip evine götürdükten sonra piknik yerine geri döner.
-------------------------------------------------------------------------------------
Kızlar, bir gün sonra Japonya’ya gitmek üzere uçağa biner.Ama bir terslik vardır…
FİNAL BÖLÜMÜ YARIN
Eylül:Sweet Witch
Güneş:SaILoRSuN
Mihriban:Wish Stars
Reyhan:Kim olduğunu tahmin etmişsinizdir

Yeni bölüm karşınızda:
BÖLÜM 14
Adana Havaalanı’nın bekleme salonunda dört arkadaş sıkıntıdan patlamış bir halde beklemektedir.En solda oturan, uzun kızılımsı kumral saçlı, zarif bir kız olan Güneş, yanında oturan arkadaşına saati sorar:
Saat kaç, Reyhan?
Reyhan, kısa koyu renk saçlı, açık tenli, sakin, pek dikkat çekmeyen ama güvenilir biri izlenimi veren biridir.Ancak şu an bezgin görünmektedir:
Periyodik olarak her iki buçuk dakikada bir soruyorsun canım, daha yeni on buçuk oldu.
Reyhan, sağında oturan Mihriban’a bakar.Mihriban, her zamanki gibi gizemli, hoş ve sakindir.Sıkılmayan tek kişi odur, çünkü elindeki bulmaca sayfasıyla ilgilenmektedir.Reyhan,”Ne zaman ne yapılacağını daima biliyor” diye içinden geçirir.
Mihriban’ın yanındaki sandalye boştur.Sandalyenin sahibi Eylül, sıkıntıdan ikide bir kalkıp salonda ufak turlar atmaktadır.Her zaman etrafına enerji ve neşe saçan, esprili bir kızdır, ama boş kalmayı hiç sevmediği için şu an en çok sıkılan kişi odur.Daha fazla dayanamaz ve patlar:
Nerede kaldı bunlar yaa!Şimdiye gelmiş olmalıydılar.Biraz daha gecikirlerse örümceklenicez burada!

Mihriban, başını bulmacadan kaldırmadan cevap verir:
Yarım saat daha buradayız.Uçak rötar yapacak.
Eylül:
Nereden biliyorsun?

Mihriban:
Havaalanının sorumlu müdürü, yakın bir arkadaşımın babası.Ailelerimiz uzun zamandır tanışıyor.
Güneş:
Pes yani!Neden daha önce söylemedin?
Mihriban:
Sormadınız ki.

Diğerleri:

------------------------------------------------------------------------------------
Yarım saat sonra uçak gelir.İki grup birbiriyle tanışır.Ami, Makoto ve Güneş Reyhan’ın arabasına; Eylül, Minako, Rei ve Usagi de Mihriban’ın arabasına biner.Yolda Usagi’nin aklına ufak bir mesele takılır...
Usagi:
Yanlış anlamayın da biz dokuz kişi bir eve nasıl sığacağız?

Eylül:
İki katlı, iki yüz seksen metrekarelik bir evin yeterli olacağını düşünüyoruz.

Usagi:
Vay be.

-------------------------------------------------------------------------------------
Eve yerleştikten sonra Usagi’nin aklına ufak bir mesele daha takılır…
Usagi:
Öğle yemeğini ne zaman yiyoruz?

Eylül:
Ben önceden aklıma koymuştum eğer siz Adana’ya gelirseniz kebap-şalgamı ben ısmarlarım diye.Aklımda harika bir yer var…

Tabii ya, “Öz Hakiki Adana Kebapçısı”…Eylül’ün mekanı

-------------------------------------------------------------------------------------
Hep birlikte kebapçıya giderler.Adana kebabı ve şalgam suyu özellikle Usagi’nin çok hoşuna gitmiştir.

Usagi:
Garson!İki tane daha acılı Adana istiyorum!

Garson:
Abla acı bize ya!Sizin masaya iki garson bakıyoruz, yine de yetişemiyoruz.Kollarımız koptu ayaklarımız şişti valla.

Usagi:
Uzatma da getir şunları!

Güneş:
Buraya son gelişimizi hatırlıyorum da…

Makoto:
Ne olmuştu?

Eylül:
Reyhan, yemekleri kendisinin ısmarlayacağını söylemişti…

Mihriban:
Sonra da cüzdanını evde unuttuğunu fark etmişti.O akşam lokantanın bütün bulaşıklarını biz yıkamıştık

Reyhan:
Evde sorucam bunun hesabını sizden…

Güneş:
Kalkalım mı?Gezilecek yerler çok, zamanımız az.
Usagi:
Ama ben iki tane daha acılı Adana yiyecektim.

Rei:
O da eksik kalsın Usagi!Sildin süpürdün bütün lokantayı zaten.

------------------------------------------------------------------------------------
Akşama kadar Adana’nın tarihi güzelliklerini görürler.Ertesi gün de Ceyhan Nehri kıyısında piknik yapma kararı verilir.
Kimsenin olmadığı, sakin, güzel ve yeşili bol bir yer seçerler.Güneş ve Mihriban, mangalla uğraşmaya başlar; Reyhan ve Eylül salatayı yapar; Ami ve Makoto sofrayı hazırlar; Usagi ve Minako da yakındaki bir ağaca salıncak kurmaya çalışır.Rei kendine uygun bir iş ararken Güneş ondan mangal için biraz çalı çırpı toplamasını ister.Rei sevinerek kabul eder ve ormana doğru yola koyulur.
Ormanda ilerlerken bir imdat çığlığı duyar ve o yöne doğru koşar.Küçük bir çocuk, alev alev yanan ağaçların arasında kalmıştır.Rei, ne yapacağını şaşırmış bir halde donakalır.Ama az sonra kendini toparlar.
Rei:
Sakin olmalıyım, kontrolümü kaybedersem çok kötü şeyler oluyor…Geçen sefer neler olduğunu unutma Rei…
Gerçekten de geçen sefer pek de hoş şeyler olmamıştır…


Rei tüm ağaçları dokunarak tek tek söndürür.Çocuk da şaşkın şaşkın ona bakmaktadır.
Rei:
İyi misin?Korktun mu?
Çocuk:
Aaa! Abla sen süperkahraman mısın? Hani superman gibi…

Rei:
Aslında ben Marslıyım

Rei, çocuğa bir yığın öğüt verip evine götürdükten sonra piknik yerine geri döner.
-------------------------------------------------------------------------------------
Kızlar, bir gün sonra Japonya’ya gitmek üzere uçağa biner.Ama bir terslik vardır…
FİNAL BÖLÜMÜ YARIN










Eveet!işte final:
FİNAL BÖLÜMÜ
Kızlar, uçakta yerlerine oturduktan sonra bir terslik hissederler.
Minako:
Bir tuhaflık var ama ne olduğunu bilmiyorum…
Makoto:
Ben biliyorum, (derin bir nefes alır) köfte,lahmacun,haşlanmış yumurta,pastırma ve pide kokusu bu…
Usagi hafifçe kızarır…
Rei:
İnanılmazsın Usagi!Yanına “yolluk” mu aldın?
Usagi:
Ama Türklerin en sevdiğim alışkanlıklarından biri bu.
Ami derin bir nefes alır:
Tahmin ettiğimden de uzun bir yolculuk olacak…
-----------------------------------------------------------------------------------
Üç gün sonra…
Mamoru, Motoki’nin oyun salonuna morali bozuk bir şekilde girer.
Motoki:
Vay vay! Kimleri görüyorum, siz buralara uğrar mıydınız doktor bey?
Mamoru:
Kafam bozuk, en iyi sen düzeltirsin diye geldim.
Motoki:
Neden?Ne oldu?
Mamoru:
Usagi’ye şu Türkiye gezisinden beri bir şeyler oldu.Az önce parkta otururken ”Niyetin ciddi mi, yoksa benimle gönül mü eğlendiriyorsun?” diye sordu.Ben de tabii evleneceğimizi söyledim.”Öyleyse akşam beni istemeye gel.” dedi.Galiba Türk geleneğiymiş.
Motoki:
Bunun nesi kötü?
Mamoru:
Düğünden önce bu kadar sık görüşmemiz doğru değilmiş, ayda bir görüşecekmişiz, o da Shingo’nun gözetimi altında olacakmış!Daha ne olsun?
Motoki:
Bozma moralini hemen.Sadece Usagi tuhaf değil ki.Ami de geldi geleli Anadolu ve Türk tarihi araştırması yapıyor.Daha şimdiden şehir kütüphanesindeki her şeyi elden geçirmiş.
Mamoru:
Rei de tasarımlarında sırf Türk motifleri kullanmaya başlamış.
Motoki:
Bu arada, Makoto bana Café Mako’yu mantıcı yapmak istediğini söyledi.
Mamoru:
Minako da konservatuarda sürekli türkü söylüyormuş.
Motoki:
Türklerden fazla etkilenmişler.Bir an önce onlara Türkiye’yi unutturmalıyız.Yoksa topluca Türkiye vatandaşlığına geçmeye kadar götürürler işi.
Mamoru:
Yok canım, abarttın sen de…
O sırada kızlar koşarak içeri girer.
Usagi:
Mamo-chan, önce sana söylemek istiyorum aşkım: Biz topluca Türkiye vatandaşlığına geçtik!
Motoki ve Mamoru bir an birbirlerine bakar.Bir saniye sonra ikisi de baygın halde yere serilmiştirXD
Usagi:
Şakanın dozunu iyi ayarlayamadık galiba
KIZLARIN TÜRKİYE MACERALARININ JAPONYA'DAKİ SONU:)
FİNAL BÖLÜMÜ
Kızlar, uçakta yerlerine oturduktan sonra bir terslik hissederler.
Minako:
Bir tuhaflık var ama ne olduğunu bilmiyorum…

Makoto:
Ben biliyorum, (derin bir nefes alır) köfte,lahmacun,haşlanmış yumurta,pastırma ve pide kokusu bu…

Usagi hafifçe kızarır…

Rei:
İnanılmazsın Usagi!Yanına “yolluk” mu aldın?

Usagi:
Ama Türklerin en sevdiğim alışkanlıklarından biri bu.

Ami derin bir nefes alır:
Tahmin ettiğimden de uzun bir yolculuk olacak…


-----------------------------------------------------------------------------------
Üç gün sonra…
Mamoru, Motoki’nin oyun salonuna morali bozuk bir şekilde girer.
Motoki:
Vay vay! Kimleri görüyorum, siz buralara uğrar mıydınız doktor bey?
Mamoru:
Kafam bozuk, en iyi sen düzeltirsin diye geldim.

Motoki:
Neden?Ne oldu?

Mamoru:
Usagi’ye şu Türkiye gezisinden beri bir şeyler oldu.Az önce parkta otururken ”Niyetin ciddi mi, yoksa benimle gönül mü eğlendiriyorsun?” diye sordu.Ben de tabii evleneceğimizi söyledim.”Öyleyse akşam beni istemeye gel.” dedi.Galiba Türk geleneğiymiş.

Motoki:
Bunun nesi kötü?

Mamoru:
Düğünden önce bu kadar sık görüşmemiz doğru değilmiş, ayda bir görüşecekmişiz, o da Shingo’nun gözetimi altında olacakmış!Daha ne olsun?

Motoki:
Bozma moralini hemen.Sadece Usagi tuhaf değil ki.Ami de geldi geleli Anadolu ve Türk tarihi araştırması yapıyor.Daha şimdiden şehir kütüphanesindeki her şeyi elden geçirmiş.

Mamoru:
Rei de tasarımlarında sırf Türk motifleri kullanmaya başlamış.

Motoki:
Bu arada, Makoto bana Café Mako’yu mantıcı yapmak istediğini söyledi.

Mamoru:
Minako da konservatuarda sürekli türkü söylüyormuş.

Motoki:
Türklerden fazla etkilenmişler.Bir an önce onlara Türkiye’yi unutturmalıyız.Yoksa topluca Türkiye vatandaşlığına geçmeye kadar götürürler işi.

Mamoru:
Yok canım, abarttın sen de…

O sırada kızlar koşarak içeri girer.
Usagi:
Mamo-chan, önce sana söylemek istiyorum aşkım: Biz topluca Türkiye vatandaşlığına geçtik!

Motoki ve Mamoru bir an birbirlerine bakar.Bir saniye sonra ikisi de baygın halde yere serilmiştirXD
Usagi:
Şakanın dozunu iyi ayarlayamadık galiba

KIZLARIN TÜRKİYE MACERALARININ JAPONYA'DAKİ SONU:)




benim sayemde olan bişey yok bu yaptığın zaten senin doğal yeteneğin ben belki biraz yardım etmiş olabilirim ama yazdıkların tamamen senin eserin...
şu betimleme nasıl yapılır bide ben öğrensem çok iyi olcak


şu betimleme nasıl yapılır bide ben öğrensem çok iyi olcak


Olmuyor....Sürekli Çevremdekilere Zarar Vermekten Bıktım...


10. sayfa (Toplam 13 sayfa) [ 185 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |