St.Yohanna Parkı |
Yazar
Mesaj
1. Bölüm: Parklar Arasındaki Gizli Kapı
Adiel, bankta oturmuş, yüzündeki hoşnutsuz, garip ifadeyle etrafına bakıyordu. Garip şekilde kafasını sürekli aynı yerlere çeviriyordu. Bir nedeni vardı elbet. Uzaktan bakıldığında çok garip görünsede bunu yapmak, normal görünmekten daha önemliydi. Hissediyordu, havadaki değişimi, iğrenç kokuyu... Ayrıca çıtırtılar duymaya başlamıştı. Nasıl olur, bu sefer arkasındamıydılar? "Olamaz." - rezil olmak pahasına güvercin gibi hızlı hızlı kafasını sağa sola çevirmesi bir işe yaramamıştı. Bu iki sürtük nasıl olsa hep beklemediği bir yerde bitiyordu.
"Adieeeel!" - bankın arkasında birden belirmiş iki adam, kafalarını iki yandan uzatmış ona bakıyorlardı. Parkın havasındaki değişim şimdi daha belirgindi. Adiel’in botlarının sağında solunda sis bulutları belirmişti. Bankın rengi bile daha farklıydı sanki. Peki onlar gelince bütün bunlar neden oluyordu. Bunu onlara sormasına imkan yoktu!
"Adiel! Lionel bak şu çocuğa, bizi yine takmıyor." dedi sağdaki sarışın olan. İsmi Charles'dı. Lionel, Adiel’in suratına baktı ve gülümsedi. İkisi de bankın önüne geçip oturmuşlardı bile. "Charles üstüne gitmeyelim. Bence bugün büyük gün." dedi Lionel. Charles "Ne dersin? Bu gün Adiel bizimle gelecek mi?". Adiel bu cümleyi tamamen reddeden bir ifadeyle, ayağa kalktı ve ikisine dönüp bağırdı "Böyle bir şeyden hiç bahsetmedim!". "Adiel, Adiel, Adiel... Kaçırdığın şeyi öğrenince, bundan bahsetmediğin her gün için bir parmağını koparasın gelecek." "Parmakların yetmeyince de kollarını belki?!".
İkisi nerden çıkmıştı, bilmiyordu ama söylediklerinde haklı olabilirlerdi. Bu parktan o parka giden geçitten geçmek... Bunu söylemişlerdi. Diğer parka gidince bütün hayatı değişecekti. Şimdiki hayatı tamamen kapanıp yeni bir hayat başlayacaktı. Yeni bir hayat! "Bu hayatından çok daha farklı." demişlerdi. "Adiel bi kere olsun o aptal kafanı kumun içinden çıkart ve cesaret göster!" dedi Adielin içinden bir ses - ah, Adiel içindeki aptal sesi susturamazsa bugün cidden "büyük gün" olacaktı.
"Buna cidden ihtiyacım var." dedi Adiel, kafası önde. "Yeni bir hayata ihtiyacım var, bu benim istediğim hayat değil. Öyle olmasaydı beni seçmezdiniz. Buna cidden ihtiyacım var!" Adiel bir anda o kadar fazla cümle söylemişti ki, birazda hırstan olsa gerek, nefes nefese kalmıştı.
“Koca botlar banktan kalktı,
Koca botlu göğe baktı,
Ayağında botlar vardı,
Gözlerinde değişim.”
***
"Lionel, bu şiiri şimdi mi yazdın?" "Evet Charles. Bu günün şerefine." - ikisi Adielin kollarından tutuyorlardı. Onu ağaçların arasında, çimenlerin üstünde yürütüyorlardı. Kokuları gittikçe ağırlaşıyordu, yürümeye devam ederken mevsim sonbahar oldu. Adiel gördüklerine inanamıyordu. Yılın ilk mevsimine dönüyorlardı. Yeni hayatının ilk gününe gidiyor olmalıydılar. Koku ise şimdiki hayatından geliyor olmalıydı.
Adiel iğrenç kokuları yüzünden öksürdükçe daha çok yürüyorlardı ama; Adiel hissedebiliyordu, yeni bir yere geldiklerini. Sonra güneşin bir yerden kaybolup diğerine geçtiğini gördü. Bir anlık bir şeydi. Evet kesinlikle farklı bir zamanda ve farklı bir yerdeydiler.
Biraz daha yürüyüp kırmızı çalılığın üzerinden atladılar ve "İşte geldik!" dedi Charles. Yüzündeki garip gülümsemeyse... O ifadeden hiç bahsetmemeliydi. "Ne!!" Adiel ikisinin ona aç gözlerle bakmasına bir anlam veremiyordu. Biri önünde diğeri arkasındaydı. "Bu çocuğa inanamıyorum..." Lionel gülmeye başladı. "Gülmenin sırası değil! Canlı yem getirmeyeli çok oldu. Mezarlık Şovalye'm bu salağın tadına bakmak için can atıyor!
Adiel kandırılmıştı. Söyledikleri düpedüz yalandı! Ama onun tadına bakmak... Ne dediklerini hiç anlamıyordu ama kaçacak hiçbir yer olmadığını hissediyordu. Bir şey onu burda, tam olduğu yerde tutuyordu.
"IZAPHOR!" diye bağırdı Charles. Ardından elinde kocaman bir balta olan, yeşil gümüşten "Mezarlık Şovalyesi" hemen yanında bitti. "ZEPHYR!", Lionel'in uzun kılıçlı şovalyesi de çok geç kalmadı. Silahlarını birden kuru toprağa indirdiler. Adiel sağa sola dönüp duruyordu. Olanlara anlam vermesi olanaksızdı.
"Cursed Circle!" diye bağırdılar ve silahlara teğet geçen siyah bir çember oluşturdular ama; sonrasında uzun süre hiçbir şey yapmadan beklediler. Adiel ne yaptıklarını anlamıyordu, sadece içinin ısındığını ve bir şeyin ona doğru, normal değil, bilmediği, hiç geçmediği bir yoldan yaklaştığını hissediyordu. "Yolunda gitmeyen bir şey var." dedi Lionel yüzündeki korku dolu ifadeyle. İki "Şovalye Sahibi" dehşet içinde Adiel'e bakakaldılar...
Gelecek bölümde: Daha önce hiç "Mezarlık Atı" görmemişlerdi.
Adiel, bankta oturmuş, yüzündeki hoşnutsuz, garip ifadeyle etrafına bakıyordu. Garip şekilde kafasını sürekli aynı yerlere çeviriyordu. Bir nedeni vardı elbet. Uzaktan bakıldığında çok garip görünsede bunu yapmak, normal görünmekten daha önemliydi. Hissediyordu, havadaki değişimi, iğrenç kokuyu... Ayrıca çıtırtılar duymaya başlamıştı. Nasıl olur, bu sefer arkasındamıydılar? "Olamaz." - rezil olmak pahasına güvercin gibi hızlı hızlı kafasını sağa sola çevirmesi bir işe yaramamıştı. Bu iki sürtük nasıl olsa hep beklemediği bir yerde bitiyordu.
"Adieeeel!" - bankın arkasında birden belirmiş iki adam, kafalarını iki yandan uzatmış ona bakıyorlardı. Parkın havasındaki değişim şimdi daha belirgindi. Adiel’in botlarının sağında solunda sis bulutları belirmişti. Bankın rengi bile daha farklıydı sanki. Peki onlar gelince bütün bunlar neden oluyordu. Bunu onlara sormasına imkan yoktu!
"Adiel! Lionel bak şu çocuğa, bizi yine takmıyor." dedi sağdaki sarışın olan. İsmi Charles'dı. Lionel, Adiel’in suratına baktı ve gülümsedi. İkisi de bankın önüne geçip oturmuşlardı bile. "Charles üstüne gitmeyelim. Bence bugün büyük gün." dedi Lionel. Charles "Ne dersin? Bu gün Adiel bizimle gelecek mi?". Adiel bu cümleyi tamamen reddeden bir ifadeyle, ayağa kalktı ve ikisine dönüp bağırdı "Böyle bir şeyden hiç bahsetmedim!". "Adiel, Adiel, Adiel... Kaçırdığın şeyi öğrenince, bundan bahsetmediğin her gün için bir parmağını koparasın gelecek." "Parmakların yetmeyince de kollarını belki?!".
İkisi nerden çıkmıştı, bilmiyordu ama söylediklerinde haklı olabilirlerdi. Bu parktan o parka giden geçitten geçmek... Bunu söylemişlerdi. Diğer parka gidince bütün hayatı değişecekti. Şimdiki hayatı tamamen kapanıp yeni bir hayat başlayacaktı. Yeni bir hayat! "Bu hayatından çok daha farklı." demişlerdi. "Adiel bi kere olsun o aptal kafanı kumun içinden çıkart ve cesaret göster!" dedi Adielin içinden bir ses - ah, Adiel içindeki aptal sesi susturamazsa bugün cidden "büyük gün" olacaktı.
"Buna cidden ihtiyacım var." dedi Adiel, kafası önde. "Yeni bir hayata ihtiyacım var, bu benim istediğim hayat değil. Öyle olmasaydı beni seçmezdiniz. Buna cidden ihtiyacım var!" Adiel bir anda o kadar fazla cümle söylemişti ki, birazda hırstan olsa gerek, nefes nefese kalmıştı.
“Koca botlar banktan kalktı,
Koca botlu göğe baktı,
Ayağında botlar vardı,
Gözlerinde değişim.”
***
"Lionel, bu şiiri şimdi mi yazdın?" "Evet Charles. Bu günün şerefine." - ikisi Adielin kollarından tutuyorlardı. Onu ağaçların arasında, çimenlerin üstünde yürütüyorlardı. Kokuları gittikçe ağırlaşıyordu, yürümeye devam ederken mevsim sonbahar oldu. Adiel gördüklerine inanamıyordu. Yılın ilk mevsimine dönüyorlardı. Yeni hayatının ilk gününe gidiyor olmalıydılar. Koku ise şimdiki hayatından geliyor olmalıydı.
Adiel iğrenç kokuları yüzünden öksürdükçe daha çok yürüyorlardı ama; Adiel hissedebiliyordu, yeni bir yere geldiklerini. Sonra güneşin bir yerden kaybolup diğerine geçtiğini gördü. Bir anlık bir şeydi. Evet kesinlikle farklı bir zamanda ve farklı bir yerdeydiler.
Biraz daha yürüyüp kırmızı çalılığın üzerinden atladılar ve "İşte geldik!" dedi Charles. Yüzündeki garip gülümsemeyse... O ifadeden hiç bahsetmemeliydi. "Ne!!" Adiel ikisinin ona aç gözlerle bakmasına bir anlam veremiyordu. Biri önünde diğeri arkasındaydı. "Bu çocuğa inanamıyorum..." Lionel gülmeye başladı. "Gülmenin sırası değil! Canlı yem getirmeyeli çok oldu. Mezarlık Şovalye'm bu salağın tadına bakmak için can atıyor!
Adiel kandırılmıştı. Söyledikleri düpedüz yalandı! Ama onun tadına bakmak... Ne dediklerini hiç anlamıyordu ama kaçacak hiçbir yer olmadığını hissediyordu. Bir şey onu burda, tam olduğu yerde tutuyordu.
"IZAPHOR!" diye bağırdı Charles. Ardından elinde kocaman bir balta olan, yeşil gümüşten "Mezarlık Şovalyesi" hemen yanında bitti. "ZEPHYR!", Lionel'in uzun kılıçlı şovalyesi de çok geç kalmadı. Silahlarını birden kuru toprağa indirdiler. Adiel sağa sola dönüp duruyordu. Olanlara anlam vermesi olanaksızdı.
"Cursed Circle!" diye bağırdılar ve silahlara teğet geçen siyah bir çember oluşturdular ama; sonrasında uzun süre hiçbir şey yapmadan beklediler. Adiel ne yaptıklarını anlamıyordu, sadece içinin ısındığını ve bir şeyin ona doğru, normal değil, bilmediği, hiç geçmediği bir yoldan yaklaştığını hissediyordu. "Yolunda gitmeyen bir şey var." dedi Lionel yüzündeki korku dolu ifadeyle. İki "Şovalye Sahibi" dehşet içinde Adiel'e bakakaldılar...
Gelecek bölümde: Daha önce hiç "Mezarlık Atı" görmemişlerdi.
üyeliğimin silinmesini istedim ama haalaaa silinmedi. artık ne zaman silinir bilmiyorum.
bir paylaşım daha yapayım mı?! xD süper yorumun için teşekkür ederim hotaru..
http://storyofyohanna.blog.com/ hikayenin kendi bloğu. yakında geliştiricem. böle hazır tema fln oldu biraz ama...
http://storyofyohanna.blog.com/ hikayenin kendi bloğu. yakında geliştiricem. böle hazır tema fln oldu biraz ama...
üyeliğimin silinmesini istedim ama haalaaa silinmedi. artık ne zaman silinir bilmiyorum.
2.Bölüm: Aziz Yohanna'nın Oyunu
2.Bölüm: Aziz Yohanna'nın Oyunu
Adiel korku içinde etrafındaki çizgiye bakarken Charles'ın avazı çıktığı kadar bağırdığını duydu. Charles yanından uçarak geçti ve yere yapıştı, ardından ayağa kalktı ve Lionel'e bağırmaya başladı:"Bu da ne?! Bu nasıl olabilir! Bunun hesabını Yohannaya sorucam! Bizi böyle kandırması iğrenç! Ya öldürseydik!" "Öldüremezdiniz." "Kapa o koca gaganı Yohanna!" - Charles feryat figan bağırırken Yohanna ona uzaklardan bir yerden cevap vermişti, ama ortalıkta görünmüyordu. Öte yandan herkes, Charles'a çifte atan beyaz ata bakıyordu.
"Görüyor musun? O bir avcı!" diye bağırdı Lionel'e. Charles korkudan olduğu yere oturmuş ve "Mezarlık Atı"na bakan Adiel’i göstererek. "Onu öldürseydik n'olacağını biliyordun değil mi Yohanna!" - Charles bağırmaya devam ediyordu ama onun dışında kimse sesini çıkarmıyordu. Bir kaç kez aynı şeyleri söyledikten sonra yoruldu ve sustu. Lionel kaşlarını çatmış ona bakıyordu. "Bu kadar mızmızlanıcağını düşünmemiştim Charles..." - dedi atın arkasında biten kırmızı mini etek ve siyah büstyer giymiş, 18 yaşlarında görünen bir kız."Kusuruna bakma Yohanna, tekmeyi yiyince kafası karıştı." dedi Lionel. Gözlerini devirmiş, somurtarak Charles'a bakıyordu.
"Daha önce ben de hiç görmemiştim. Bu bir mezarlık atı. Şovalyeler kadar kullanışlı mı bilmiyorum ama onlardan çok farklı..." "Nasıl farklı?" "Göreceksiniz Lionel. Bu gece avında Adiel’e yardım etmek zorundasınız. Eminim çok korkucak. Bu arada Charles, eğer yeni bir yandaş buldum, gidip alın deseydim bu kadar fazla uğraşmazdın. O yüzden size yalan söylemek zorunda kaldım. Şovalyeler de benim tarafımdan tembihliydiler." dedi ve gülmeye başladı - "Ama at biraz asi çıktı, ha?"
Charles Yohanna'nın kaybolmasının ardından düşünceli düşünceli ata ve korkudan önünde kala kalmış Adiel’e bakmaya başladı. "Ona talim yaptırmamızı istiyor. Gece avından önce başlamak isterdim ama şuna bak! Önce onu bu duruma alıştırmamız gerekiyor." - bezmiş şekilde eğildi ve elini Adiel'in omzuna koydu. "AAA!" - Adiel çığlığı basmıştı, ama yinede hareket etmedi çünkü bunun Charles olduğunu farketmişti. "Korkucak bir şey yok. Senin dışında herkese zarar verir. Sen Yohanna tarafından seçildin, at da sana zarar vermemek üzere Yohanna tarafından eğitildi." "Onu nerden satın aldı acaba?" "Bilmiyorum Lionel, şimdi sırası değil. Ehem, ne diyordum? Evet, tam sırası. Şimdi ona bir isim takmalıyız."
Adiel durumu tam olarak anlayamıyordu ama; korkulacak birşeyin olmadığını o da hissediyordu. At onu korumuştu. Şimdi de sağına soluna bakınıyor, sakin sakin duruyordu. Ayağa kalktı. Dudağını yamultarak güldü. Çok heyecanlıydı, sanki piyango vurmuş gibi, bir yandan iyi hissediyor; bir yandan da korkuyordu.
Ata doğru elini uzattı, at başını aniden kaldırınca "Ha?" - biraz korktu - diye sorguladı. At tekrar sağa sola bakınmaya başlayınca elini uzatıp ona dokundu. At başını eğdi ve eline sürtmeye başladı. "İsmi..." dedi biraz korkarak ve şaşkın, "İsmi Demetrius" dedi Yohanna uzaktan. "Güzel isim" dedi üçü birlikte. "Şimdiden iyi anlaşmaya başladınız, ne iyi..." - diye cevap verdi Yohanna. "Hep böyle bilmişlik yapar" dedi Lionel. "Onu zehirlemeyi bırakın!" "Pis gaganı kapamanı söylemiştim Yohanna..."
Üçüde yürümeye koyuldu - "Artık avlanma vakti evlat!". Yohannanın sürpriziyse parkın kuzey yakasında onları bekliyordu.
Gelecek bölümde: Kuzey yakasına yürürken: "Avcı ne demek?" *"Kum(ruh) fırtınası!" - hortumun kalbinde yatan esrarengiz nesne. *Gelecek bölüm Ölüm Kapısına dokunuş. Kehanetin kaybolmaya yüz tutmuş parçası Yohannayı şarşırtıyor. Avcıları ölümcül bir görev bekliyor...*
2.Bölüm: Aziz Yohanna'nın Oyunu
Adiel korku içinde etrafındaki çizgiye bakarken Charles'ın avazı çıktığı kadar bağırdığını duydu. Charles yanından uçarak geçti ve yere yapıştı, ardından ayağa kalktı ve Lionel'e bağırmaya başladı:"Bu da ne?! Bu nasıl olabilir! Bunun hesabını Yohannaya sorucam! Bizi böyle kandırması iğrenç! Ya öldürseydik!" "Öldüremezdiniz." "Kapa o koca gaganı Yohanna!" - Charles feryat figan bağırırken Yohanna ona uzaklardan bir yerden cevap vermişti, ama ortalıkta görünmüyordu. Öte yandan herkes, Charles'a çifte atan beyaz ata bakıyordu.
"Görüyor musun? O bir avcı!" diye bağırdı Lionel'e. Charles korkudan olduğu yere oturmuş ve "Mezarlık Atı"na bakan Adiel’i göstererek. "Onu öldürseydik n'olacağını biliyordun değil mi Yohanna!" - Charles bağırmaya devam ediyordu ama onun dışında kimse sesini çıkarmıyordu. Bir kaç kez aynı şeyleri söyledikten sonra yoruldu ve sustu. Lionel kaşlarını çatmış ona bakıyordu. "Bu kadar mızmızlanıcağını düşünmemiştim Charles..." - dedi atın arkasında biten kırmızı mini etek ve siyah büstyer giymiş, 18 yaşlarında görünen bir kız."Kusuruna bakma Yohanna, tekmeyi yiyince kafası karıştı." dedi Lionel. Gözlerini devirmiş, somurtarak Charles'a bakıyordu.
"Daha önce ben de hiç görmemiştim. Bu bir mezarlık atı. Şovalyeler kadar kullanışlı mı bilmiyorum ama onlardan çok farklı..." "Nasıl farklı?" "Göreceksiniz Lionel. Bu gece avında Adiel’e yardım etmek zorundasınız. Eminim çok korkucak. Bu arada Charles, eğer yeni bir yandaş buldum, gidip alın deseydim bu kadar fazla uğraşmazdın. O yüzden size yalan söylemek zorunda kaldım. Şovalyeler de benim tarafımdan tembihliydiler." dedi ve gülmeye başladı - "Ama at biraz asi çıktı, ha?"
Charles Yohanna'nın kaybolmasının ardından düşünceli düşünceli ata ve korkudan önünde kala kalmış Adiel’e bakmaya başladı. "Ona talim yaptırmamızı istiyor. Gece avından önce başlamak isterdim ama şuna bak! Önce onu bu duruma alıştırmamız gerekiyor." - bezmiş şekilde eğildi ve elini Adiel'in omzuna koydu. "AAA!" - Adiel çığlığı basmıştı, ama yinede hareket etmedi çünkü bunun Charles olduğunu farketmişti. "Korkucak bir şey yok. Senin dışında herkese zarar verir. Sen Yohanna tarafından seçildin, at da sana zarar vermemek üzere Yohanna tarafından eğitildi." "Onu nerden satın aldı acaba?" "Bilmiyorum Lionel, şimdi sırası değil. Ehem, ne diyordum? Evet, tam sırası. Şimdi ona bir isim takmalıyız."
Adiel durumu tam olarak anlayamıyordu ama; korkulacak birşeyin olmadığını o da hissediyordu. At onu korumuştu. Şimdi de sağına soluna bakınıyor, sakin sakin duruyordu. Ayağa kalktı. Dudağını yamultarak güldü. Çok heyecanlıydı, sanki piyango vurmuş gibi, bir yandan iyi hissediyor; bir yandan da korkuyordu.
Ata doğru elini uzattı, at başını aniden kaldırınca "Ha?" - biraz korktu - diye sorguladı. At tekrar sağa sola bakınmaya başlayınca elini uzatıp ona dokundu. At başını eğdi ve eline sürtmeye başladı. "İsmi..." dedi biraz korkarak ve şaşkın, "İsmi Demetrius" dedi Yohanna uzaktan. "Güzel isim" dedi üçü birlikte. "Şimdiden iyi anlaşmaya başladınız, ne iyi..." - diye cevap verdi Yohanna. "Hep böyle bilmişlik yapar" dedi Lionel. "Onu zehirlemeyi bırakın!" "Pis gaganı kapamanı söylemiştim Yohanna..."
Üçüde yürümeye koyuldu - "Artık avlanma vakti evlat!". Yohannanın sürpriziyse parkın kuzey yakasında onları bekliyordu.
Gelecek bölümde: Kuzey yakasına yürürken: "Avcı ne demek?" *"Kum(ruh) fırtınası!" - hortumun kalbinde yatan esrarengiz nesne. *Gelecek bölüm Ölüm Kapısına dokunuş. Kehanetin kaybolmaya yüz tutmuş parçası Yohannayı şarşırtıyor. Avcıları ölümcül bir görev bekliyor...*
üyeliğimin silinmesini istedim ama haalaaa silinmedi. artık ne zaman silinir bilmiyorum.
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 9 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |