Tek Notalı Şarkı, Sayfaya git: 1, 2, 3, 4, 5, Sonraki |
Yazar
Mesaj
BÖLÜM 1; Hanımefendi.
..Dolabı kapatması ile, o nefret dolu bakışları yüzünden geriye sıçramam bir oldu. "Delirdin mi sen?" diye çıkıştı. "Beni yalnız mı bırakacaksın?!" Üzgün oldugumu anlaması için boynumu egdim. "Şaka yapıyor olmalısın!" Sesi bu sefer daha yüksek çıkıyordu. "Bana şaka yaptıgını söyle!" Kolumu sertçe kavrayan elini ittim. "Üzgünüm, ama benim kararım degil. Beni dinlemiyorlar bile." Işte bu dogruydu, ailem beni dinlemiyordu. "Iyi ama.." dedi. Yutkundu, gözlerinin doldugunu sezebiliyordum. Gözleri hüzünle donakaldı.. Aramızda nedensiz bir sessizlik oldu, ne diyecegimizi bilmiyorduk. Bogazım dügümlenmişti. Hafiften alçak sesi, sessizligi bozdu. "Gitmek zorunda mısın?" Başımı salladım, zorundaydım. Tekrar sessizlik oluştu aramızda, rahatsızdım. Sesimi yükseltmeye çalışarak "Hey!" dedim. "6. sınıfa başladıgımız günleri hatırlıyor musun? Çok eglenceli oldugunu söyleyemem." Gülümsedi, huzursuzluk yok olmuştu. "Evet." dedi. "Hatta, ilk gün kafeteryayı bulamamıştık. 8. sınıflara sormaya çalışmıştık." Kıkırdadım, o günler gözümün önünde canlanıyordu. "Tarif ettikleri yer, çıka çıka hizmetli odası çıkmıştı!" diye devam etti sözlerine. Sarı buklelerinin arkasında kalan mavi küpeleri, en az masmavi gözleri kadar dikkat çekiyordu. Neşeli bir sesle, "Yemekte boş masa bulamamıştık, merdiven boşlugunda yemiştik." diye katıldım konuşmaya. Güldü, ben de güldüm. "8. sınıflar çok zalim görünmüştü gözümüze." Gözlerini kıstı, sanırım hatırlamaya çalışıyordu. "Hatta," dedim. "Çöm dediklerinde çok üzülmüştün, aglamıştın sen!" Bu sefer yüzünde, inceden hınzır bir tebessüm oluştu. Daha iki gün önce, 6. sınıflara "Çömler!" diye bagıran oydu, nede olsa. "Ve.." dedi. Cümlesini bitirmeden, arkadan bir ses yükseldi. "Diana!" Omzumun üstünden, bana seslenen kişiye baktım. Josh koridorun uzak bir köşesinde, elini kaldırıp var gücüyle bagırıyordu. "Hey Diana! Vay canına! Size yetişmek ne güç iş!" Bir kaç dakika sonra, yanımda bitti. Kolunu omzuma koyup, koyu kahverengi saçlarının arasından bana baktı. Sıcak bir gülümsemeyi yarıda bırakan sesi, yine Chloe'nin idi. "Olan var, olmayan var." Kıkırdadım, Josh elini omzumdan çekip sırıttı. "Nasıl gidiyor, Chloe?" Chloe omzunu silkti, Josh'ı pek sevmezdi zaten. "Bu var ya bu.." diyerek, çenesi ile beni gösterdi. "Liseyi başka okulda okuyacakmış, bizi terk ediyor kısacası!" Josh kaşlarını çattı. "Ne, nereye gidiyor?" Elimi, başımın arkasına götürdüm. "Annemler.. Başka bir okula yazdırmışlar.. Daha önce söyleyecektim.. Ama şey oldu işte.. Ben de sana.. Söyleyemeyince işte.." Kolumu tutan elini gevşetti. "Ah, iyi." dedi. Iyi? Iyi miydi ki? "Sevgiline bir şeyler söylesene, be adam." dedi Chloe. "Bizi terk edip gidecegini sanıyor, hanım efendi. Bak bak bak!" Şaka yapmıyordu, bir bakıma haklıydı da. Josh'ın yumuşak davranıp, beni anlayacagını biliyordum. Ona güvenim sonsuzdu! "Azarlama onu baldız!" diye bagırdı Josh, Chloe'ye sert bir bakış atarak. Şu baldız, enişte, yenge olayı falan çok anlamsız geliyordu bana açıkçası. Pek de sorun degildi, Josh benim oldugu sürece. Josh'un yanagına sulu bir öpücük kondurdum. "Sonra görüşürüz bitanem!" diye bagırdım, kolidordan koşarak uzaklaşırken.
BÖLÜM 2; Sona dogru,
"Bu, okuldaki son haftamız!" Chloe'nin sesi uzaktan geliyordu. Tabi ya! Kulaklıklarımı çıkartıp, başımı saga çevirdim. Chloe, sıcaktan terlemiş olan alnını bileginin içi ile silerek omzuma vurdu. "Hı-hı." dedim, umursamaz bir biçimde. "Hadi ama Di!" diye bagırdı. Açıkçası, başımı kitabımdan kaldırmak istemiyordum. Tostundan büyük bir ısırık alıp, yarı dolu agzı ile "Beni yalnız bırakacagına inanamıyorum Nady." dedi, masum bir ses tonuyla. "Adım Diana! Nady, Nad veya Nadia degil!" Aslında adım, ne Di, ne de Nad. Adım Diana Nadia, kulaga epey komik gelen bir isim yani. "Her neyse!" dedi, tostunun agzındaki o şeyini.. O.. Parçasını yutarak. "Agzını kapat, sıçan!" diyerek gözlerimi kıstım. Dişlerini, dilini ve kalan bütün organları ve diger şeyleri de göstererek ağzını açtı. O sırada ona her ne kadar bir yumruk indirmek istesem de, sinirimi yatıştırarak kitabıma döndüm. Ayaklarını sıramın kenarına koyup kalem kutusunu düşürdü. Pantolonu ince bileklerini sıyırmış, bağcıkları çözülmüş ayakkabısını dirseğim ile ittim. Faydası yoktu, kitaplarımı ve silgimi de düşürme girişiminden sonra yerimden doğruldum. "Amacın ne Chloe?" Gözlerimi ağır çekim ile ona çevirdim, tostunu bir bütün halinde ağzına attı ve ellerini çırptı. Bacaklarını sıramdan çekip yere indi, kitapları eline aldıktan sonra tekrar sıraya fırlattı. Sınıfta bir tek ikimiz kalmıştık. (Chloe'nın beden eğitimine çıkmaması gerekiyor, astımı yüzünden koşamıyor.) Bana bakıp omzuma kolunu doladı, "Son haftamız, Nady." Sınıfın duvarları, çiğ bir sarı boya ile kaplıydı. Pencere kenarındaki boşlukta Bayan Mükemmel'in defterleri ve kapağı yere düşmüş olan ruju duruyordu. Yazı tahtasında Geometri dersinden kalma huniler, üçgenler ve kareler vardı. Sınıf her zamanki gibi havasız, ama serindi. Sınıfın kokusunu içime çekerek cevap verdim. "Bunu biliyorum Chly.* Burdan gitmek istemiyorum, ben de senin kadar üzgünüm!" Suratını omzuma gömdü. "Ah, evet. Diana be.." Güm!!! Kapı büyük bir gürültüyle çarpmıştı. Chloe beni bırakıp, arkasını döndü. Uzun boylu, esmer çocuğun yeşil gözlerinin içinde kaybolmuş, sadece onun sesini duyar olmuştum. "Selam bebek." Bu gür sesinin sahibinin bana yaklaşmasının heyecanı ile sıçradım. "Josh, sen.. Kapıyı kırıyordun!" Ona sarılıp kolumu kolunun arkasından geçirdim ve diğer elimi tuttum. Tanrım, öyle hoş kokuyordu ki! Chloe öksürdü. "Size kan kere söyleyeceğim, olanı var, olmayanı var." Gülümseyip o harika kokunun benden uzaklaşmasına izin verdim. Josh'ın kolunu itmeye yetecek gücüm yoktu ki, onun elini omzumdan itmek istemiyordum da zaten! "Sizin futbolunuz yok muydu Josh?" Chloe'nın öksürüğü kulağımı çınlatınca ikimiz de ona baktık. Mutlulukla gülümsüyordu. Aslında..Gülümsediği kişi kesinlikle ben değildim. O Josh'a bakıyordu.. Sanki ondan ho.. "Evet, vardı! Ama sevgilim bir hafta sonra gidecek ve ben futbol oynayacağım ha!" Düşüncelerim dağılmış, paramparça olmuştu. Josh'un güven dolu sesine kapılmıştım. "O kadar da odun değilimdir herhalde." Elimi ağzıma götürüp güldüm. Chloe omuzlarını kaldırıp gülümsedi. Josh'ın ona sert bir bakış atması ile, onun kahkaha atması bir olmuştu. "Odun olmadığına inanmamı bekleme, haha!" Josh, Chloe'nun karnına sıkı bir dirsek attı, ya da atmaya çalıştı. Chloe büyük bir çeviklik ile onun elini tutup itti. Bana ilginç gelen tek şey.. Onun elini tutarken, gözlerindeki mutluluktu. Bunu düşünmemem gerektiğini biliyordum ama Chloe'nın Josh'dan gerçekten hoşlanıyor olabileceği olasılığı beni korkutuyordu. Sevgilim ve en iyi arkadaşım..
Bütün düşünceler, ödevler, okulun son haftasında olduğumun yükü ile dolan başımı yastığıma koyup, bir süre dinlenmeliydim. Yatağımın baş ucunda duran kırmızı çerçeveli fotoğrafı elime alıp göğsüme bastırdım. Chloe'nın ve benim, yanaklarımızı birbirine bastırarak mutlulukla gülümsediğimiz bu fotoğrafı başucumda görmek beni biraz da olsun rahatlatmıştı. Chloe'dan kuşku duyduğum için kendimden nefret ediyordum. Elimi yastığımın altına sokup, o mükemmel serinlik ile gözlerimi kapattım. "Tanrım.." diye mırıldandım. "..bu kadar, teşekkür ederim."

..Dolabı kapatması ile, o nefret dolu bakışları yüzünden geriye sıçramam bir oldu. "Delirdin mi sen?" diye çıkıştı. "Beni yalnız mı bırakacaksın?!" Üzgün oldugumu anlaması için boynumu egdim. "Şaka yapıyor olmalısın!" Sesi bu sefer daha yüksek çıkıyordu. "Bana şaka yaptıgını söyle!" Kolumu sertçe kavrayan elini ittim. "Üzgünüm, ama benim kararım degil. Beni dinlemiyorlar bile." Işte bu dogruydu, ailem beni dinlemiyordu. "Iyi ama.." dedi. Yutkundu, gözlerinin doldugunu sezebiliyordum. Gözleri hüzünle donakaldı.. Aramızda nedensiz bir sessizlik oldu, ne diyecegimizi bilmiyorduk. Bogazım dügümlenmişti. Hafiften alçak sesi, sessizligi bozdu. "Gitmek zorunda mısın?" Başımı salladım, zorundaydım. Tekrar sessizlik oluştu aramızda, rahatsızdım. Sesimi yükseltmeye çalışarak "Hey!" dedim. "6. sınıfa başladıgımız günleri hatırlıyor musun? Çok eglenceli oldugunu söyleyemem." Gülümsedi, huzursuzluk yok olmuştu. "Evet." dedi. "Hatta, ilk gün kafeteryayı bulamamıştık. 8. sınıflara sormaya çalışmıştık." Kıkırdadım, o günler gözümün önünde canlanıyordu. "Tarif ettikleri yer, çıka çıka hizmetli odası çıkmıştı!" diye devam etti sözlerine. Sarı buklelerinin arkasında kalan mavi küpeleri, en az masmavi gözleri kadar dikkat çekiyordu. Neşeli bir sesle, "Yemekte boş masa bulamamıştık, merdiven boşlugunda yemiştik." diye katıldım konuşmaya. Güldü, ben de güldüm. "8. sınıflar çok zalim görünmüştü gözümüze." Gözlerini kıstı, sanırım hatırlamaya çalışıyordu. "Hatta," dedim. "Çöm dediklerinde çok üzülmüştün, aglamıştın sen!" Bu sefer yüzünde, inceden hınzır bir tebessüm oluştu. Daha iki gün önce, 6. sınıflara "Çömler!" diye bagıran oydu, nede olsa. "Ve.." dedi. Cümlesini bitirmeden, arkadan bir ses yükseldi. "Diana!" Omzumun üstünden, bana seslenen kişiye baktım. Josh koridorun uzak bir köşesinde, elini kaldırıp var gücüyle bagırıyordu. "Hey Diana! Vay canına! Size yetişmek ne güç iş!" Bir kaç dakika sonra, yanımda bitti. Kolunu omzuma koyup, koyu kahverengi saçlarının arasından bana baktı. Sıcak bir gülümsemeyi yarıda bırakan sesi, yine Chloe'nin idi. "Olan var, olmayan var." Kıkırdadım, Josh elini omzumdan çekip sırıttı. "Nasıl gidiyor, Chloe?" Chloe omzunu silkti, Josh'ı pek sevmezdi zaten. "Bu var ya bu.." diyerek, çenesi ile beni gösterdi. "Liseyi başka okulda okuyacakmış, bizi terk ediyor kısacası!" Josh kaşlarını çattı. "Ne, nereye gidiyor?" Elimi, başımın arkasına götürdüm. "Annemler.. Başka bir okula yazdırmışlar.. Daha önce söyleyecektim.. Ama şey oldu işte.. Ben de sana.. Söyleyemeyince işte.." Kolumu tutan elini gevşetti. "Ah, iyi." dedi. Iyi? Iyi miydi ki? "Sevgiline bir şeyler söylesene, be adam." dedi Chloe. "Bizi terk edip gidecegini sanıyor, hanım efendi. Bak bak bak!" Şaka yapmıyordu, bir bakıma haklıydı da. Josh'ın yumuşak davranıp, beni anlayacagını biliyordum. Ona güvenim sonsuzdu! "Azarlama onu baldız!" diye bagırdı Josh, Chloe'ye sert bir bakış atarak. Şu baldız, enişte, yenge olayı falan çok anlamsız geliyordu bana açıkçası. Pek de sorun degildi, Josh benim oldugu sürece. Josh'un yanagına sulu bir öpücük kondurdum. "Sonra görüşürüz bitanem!" diye bagırdım, kolidordan koşarak uzaklaşırken.
BÖLÜM 2; Sona dogru,
"Bu, okuldaki son haftamız!" Chloe'nin sesi uzaktan geliyordu. Tabi ya! Kulaklıklarımı çıkartıp, başımı saga çevirdim. Chloe, sıcaktan terlemiş olan alnını bileginin içi ile silerek omzuma vurdu. "Hı-hı." dedim, umursamaz bir biçimde. "Hadi ama Di!" diye bagırdı. Açıkçası, başımı kitabımdan kaldırmak istemiyordum. Tostundan büyük bir ısırık alıp, yarı dolu agzı ile "Beni yalnız bırakacagına inanamıyorum Nady." dedi, masum bir ses tonuyla. "Adım Diana! Nady, Nad veya Nadia degil!" Aslında adım, ne Di, ne de Nad. Adım Diana Nadia, kulaga epey komik gelen bir isim yani. "Her neyse!" dedi, tostunun agzındaki o şeyini.. O.. Parçasını yutarak. "Agzını kapat, sıçan!" diyerek gözlerimi kıstım. Dişlerini, dilini ve kalan bütün organları ve diger şeyleri de göstererek ağzını açtı. O sırada ona her ne kadar bir yumruk indirmek istesem de, sinirimi yatıştırarak kitabıma döndüm. Ayaklarını sıramın kenarına koyup kalem kutusunu düşürdü. Pantolonu ince bileklerini sıyırmış, bağcıkları çözülmüş ayakkabısını dirseğim ile ittim. Faydası yoktu, kitaplarımı ve silgimi de düşürme girişiminden sonra yerimden doğruldum. "Amacın ne Chloe?" Gözlerimi ağır çekim ile ona çevirdim, tostunu bir bütün halinde ağzına attı ve ellerini çırptı. Bacaklarını sıramdan çekip yere indi, kitapları eline aldıktan sonra tekrar sıraya fırlattı. Sınıfta bir tek ikimiz kalmıştık. (Chloe'nın beden eğitimine çıkmaması gerekiyor, astımı yüzünden koşamıyor.) Bana bakıp omzuma kolunu doladı, "Son haftamız, Nady." Sınıfın duvarları, çiğ bir sarı boya ile kaplıydı. Pencere kenarındaki boşlukta Bayan Mükemmel'in defterleri ve kapağı yere düşmüş olan ruju duruyordu. Yazı tahtasında Geometri dersinden kalma huniler, üçgenler ve kareler vardı. Sınıf her zamanki gibi havasız, ama serindi. Sınıfın kokusunu içime çekerek cevap verdim. "Bunu biliyorum Chly.* Burdan gitmek istemiyorum, ben de senin kadar üzgünüm!" Suratını omzuma gömdü. "Ah, evet. Diana be.." Güm!!! Kapı büyük bir gürültüyle çarpmıştı. Chloe beni bırakıp, arkasını döndü. Uzun boylu, esmer çocuğun yeşil gözlerinin içinde kaybolmuş, sadece onun sesini duyar olmuştum. "Selam bebek." Bu gür sesinin sahibinin bana yaklaşmasının heyecanı ile sıçradım. "Josh, sen.. Kapıyı kırıyordun!" Ona sarılıp kolumu kolunun arkasından geçirdim ve diğer elimi tuttum. Tanrım, öyle hoş kokuyordu ki! Chloe öksürdü. "Size kan kere söyleyeceğim, olanı var, olmayanı var." Gülümseyip o harika kokunun benden uzaklaşmasına izin verdim. Josh'ın kolunu itmeye yetecek gücüm yoktu ki, onun elini omzumdan itmek istemiyordum da zaten! "Sizin futbolunuz yok muydu Josh?" Chloe'nın öksürüğü kulağımı çınlatınca ikimiz de ona baktık. Mutlulukla gülümsüyordu. Aslında..Gülümsediği kişi kesinlikle ben değildim. O Josh'a bakıyordu.. Sanki ondan ho.. "Evet, vardı! Ama sevgilim bir hafta sonra gidecek ve ben futbol oynayacağım ha!" Düşüncelerim dağılmış, paramparça olmuştu. Josh'un güven dolu sesine kapılmıştım. "O kadar da odun değilimdir herhalde." Elimi ağzıma götürüp güldüm. Chloe omuzlarını kaldırıp gülümsedi. Josh'ın ona sert bir bakış atması ile, onun kahkaha atması bir olmuştu. "Odun olmadığına inanmamı bekleme, haha!" Josh, Chloe'nun karnına sıkı bir dirsek attı, ya da atmaya çalıştı. Chloe büyük bir çeviklik ile onun elini tutup itti. Bana ilginç gelen tek şey.. Onun elini tutarken, gözlerindeki mutluluktu. Bunu düşünmemem gerektiğini biliyordum ama Chloe'nın Josh'dan gerçekten hoşlanıyor olabileceği olasılığı beni korkutuyordu. Sevgilim ve en iyi arkadaşım..
Bütün düşünceler, ödevler, okulun son haftasında olduğumun yükü ile dolan başımı yastığıma koyup, bir süre dinlenmeliydim. Yatağımın baş ucunda duran kırmızı çerçeveli fotoğrafı elime alıp göğsüme bastırdım. Chloe'nın ve benim, yanaklarımızı birbirine bastırarak mutlulukla gülümsediğimiz bu fotoğrafı başucumda görmek beni biraz da olsun rahatlatmıştı. Chloe'dan kuşku duyduğum için kendimden nefret ediyordum. Elimi yastığımın altına sokup, o mükemmel serinlik ile gözlerimi kapattım. "Tanrım.." diye mırıldandım. "..bu kadar, teşekkür ederim."

Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazamaz..
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea




"Odun." kısmı için Nur'uma ayrı bir teşekkür ederim. Ve Aiba'ya. Aibaaaa. ♥ Her neyse, hahaha. Kitap yazmayı hiç düşünmedim, zaten pek de okunmazdı. İkinize de teşekkür ederiim. ^^
-Nur-chan mı deniyor öyle? Açıkçası umrumda değil. Nur, kalbimdeki yerin apayrı. Hahaha. "Kalbimi Allah verdi , içini sen doldurdun Nur."

-Nur-chan mı deniyor öyle? Açıkçası umrumda değil. Nur, kalbimdeki yerin apayrı. Hahaha. "Kalbimi Allah verdi , içini sen doldurdun Nur."


Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazamaz..


LoLoLollipop yazmış:


CNBLUE-SS501-Led Apple-NU'EST-B.A.P-No Min Woo

Prenses Nur yazmış:
Hihihi, kitabın başına "Nur'a Teşekkürlerim ile.." yazacağım. Gerçekten, yazacağım. (Evet odun olan o, kız ağladı diye ben ağlıyorum. Oralı olmuyor beyefendi. ) Sen Msn açsanaaa. Teşekkür ederim, güzel yazmamı sen ve Biricik sağlıyorsunuz. ^^ Bu arada sıraya kazımam yetmedi, şimdi de bileğimde yazıyor. (A♥E)

Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazamaz..





şevval-chan, bana söylemek yok haa
kız valla unicorn munikorn anlamam bağlarım seni ağaca haa
(ne alaka yaa
)
aşkolsun bi haberdar etmek yok mu beni hıh
vermiyom işte sana saman
şaka bir yana söleseydin keşke...
neyse gene süper bir bölüm olmuş
fazla kitap okuya okuya kitaplardaki cümle kalıplarını öğrenmişsin. aynı kitabın bir sayfasını okur gibi hissettim aferin unicorncuk
(veya benim değimimle boynuzluu
)
(bu arada ben niye yokum o sırada
)

kız valla unicorn munikorn anlamam bağlarım seni ağaca haa
(ne alaka yaa

aşkolsun bi haberdar etmek yok mu beni hıh
vermiyom işte sana saman

şaka bir yana söleseydin keşke...
neyse gene süper bir bölüm olmuş

fazla kitap okuya okuya kitaplardaki cümle kalıplarını öğrenmişsin. aynı kitabın bir sayfasını okur gibi hissettim aferin unicorncuk


(bu arada ben niye yokum o sırada

Spoiler:
""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual

princess_serenity yazmış:
Ay canım olur mu hiç öylee? Ben seni haberdar etmek isterdim ama, film izliyordun ki. Rahatsız etmek istemedim ben dee. ^^'
- Eee, cümle kalıpları kendiliğinden akıyor öyle. Bilmiyorum, aklıma eseni yazıyorum. Hiç zorlamadan yazdım hatta, hemen oldu. O.o
+ Saman yok mu samaaaaaaaaan?!
Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazamaz..

1. sayfa (Toplam 5 sayfa) [ 71 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |