Tek Notalı Şarkı, Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5 |
Yazar
Mesaj






Bölüm 6; Değişim,
Dünyada sadece milyarlarla insan var ve, senin yapman gereken onu bulmak.. ya da.. onun seni bulması?
Arkamdaki kişiler, arabalar, sesler.. Nefes alan ya da almayan her şeyi ardımda bırakarak gözyaşlarımın arasında gözlerimi gökyüzüne diktim. Bulutlar, o anki ruh halimi anlatmak istercesine yoğun ve karaydı. Korkunç ve soğuk bir görüntüydü. Umutsuz ve bir o kadar da yalnız sesimin, "Neden bana bunu yapıyorsun!" diye bağırdığını duydum. "Neden ben de normal bir insan olamıyorum!" Ellerim, buz gibi ve ıslak mermere yapışmış gibiydi. Ne be, ne de başka bir güç bana en ufak bir hareket bile.. 'Pat!'
"Kahretsin," Kim olduğunu bilmediğim birisi arkamdaydı ve muhtemelen bir şey düşürmüştü. Arkamı dönüp; ona bakmam gerekirdi. Ama hayır, ben başımı kaldıramayacak kadar korkaktım! Ona burda ne aradığını, neden beni izlediğini, ne düşürdüğünü (ve evet, onu da merak ediyordum.) ve ne düşündüğünü sormalıydım. Ama sorabildiğim tek şey, "Birisi mi var orda?" oldu. Beni duyduğundan emin değildim, aslında kendimi duymayan tek kişi ben de olabilirdim. "Artık yok," Sesin sahibinin (?) uzaklaştığını ayak seslerinden anlamıştım. Gitmesini istemiyordum, o sesin uzaklaşmasına izin veremezdim. Ben, o sesin bana yakın olmasını istyirodum. "Gitme!" Vücudum ondan beklenmeyen bir hızla yerinden döndü. Görüşürümü engelleyen gözyaşlarım yüzünden onu göremiyordum. Sadece uzun, (erkek!) ve sırtında -herhalde- çanta olduğunu görebiliyordum. Ben elimi ona, (en azından havaya) doğru uzatırken bir yandan da "Bekle!" diye haykırıyordum. Bunu neden yaptığım sorusunun herhangi bir cevabı yoktu. O sadece yoldan geçen ve kitaplarını düşürdüğüm -çarptığım çocuğun o olduğuna yemin edebilirim.- birisiydi. Bundan fazlası değildi ki! Ya da, öyle miydi? İnsanı korkutacak derecede titreyen vücudum gözyaşlarını kaldıramayacağına karar vermiş ve beni tam yere, tam dizlerimin üstüne gömüvermişti. Yanaklarımdan aşağı oluk oluk inen yaşları, ellerim ile örtmeye çalıştım. (Ki öyle çoklardı ki yarısının gözlerime inmeye fırsat bulamadığını ve içime aktığını hissediyordum.) Çocuğun sesi beni biraz olsun rahatlatmıştı ama, söylediklerini bir daha düşündüğümde hiç de hoş olmadığına karar vermiştim. Karşımda, "Neyin var sesin!" diye bağırıyordu. "Derdin ne?!" İğrenç hissediyordum, ve, ve konuşamıyordum! Ellerimi yere koydum ve karşımdakine baktım. "Bilmiyorum," dedim. Diyebildiğim tek şey buydu. 'Bilmiyorum.' İlk önce omzumda, sonra da sırtımda bir el hissettiğimde bağırarak ve hıçkırarak yolun ortasında ağlamamın 'doğru' olmadığını daha yeni anlamıştım. Elleri çok sıcaktı, gerçekten sıcak. Omuzlarıma dokunan elleri omzumu yakıyordu. Kolları ile iğrenç şekilde titreyen vücudumu saran kişiyi göremiyordum. Yapabildiğim tek şey, bana oldukça yakın olan o kişiye sarılmak ve nefesimde nabzını hissederken artık bedenimin bir ölüden farksız olduğuna karar vermekti. Gözlerim kapanırken, huzurla gülümsediğimi hissettim..
Daniell
Daniell kollarının arasındaki zavallı bedenin nefesini hissedebiliyordu. Baygın kızın yüzüne baktı. Ona, yeşillikten bağıran gözlerini dikerek bilmiyorum dediği dudakları, huzurlu ama üzgün bir ifade ile bükülüp gülümsediğini fark etti. Kızın nefesi derinleşirken onu kucakladı ve tanımadığı bu bedene yardım etmesi gerektiğini düşündü. Öyle masumdu ki! Gitmesi gereken bir okul vardı. Belki de kızı okulun revirine götürebilirdi. Fakat okula, kollarında baygın bir kız ile giremeyeceğini biliyordu. En iyisi onu, iyileşene (ya da en azından uyanana) kadar bir yere götürmekti. Bu kızın, katil, hırsız ya da başka bir şey olmak gibi bir ihtimali yoktu. Üstelik yanağındaki yaşları ve gülümseyen dudakları ile bir bebeğe benziyordu. Evet, kızı evine götürebilirdi. Kızın her nefes alışında (ki, bu çok sık oluyordu) şişen göğsü ve baygın olmasına rağmen titreyen elleri Daniell'i biraz da olsa endişelenmesine sebep oluyordu. Kıza yardım etmeliydi. Öyle saf, öyle duru uyuyordu ki. Onu üzgün, yıkılmış ve mutsuz görmek istemiyordu..
Bedenimin, taş gibi sert veya buz gibi bir sedyede bekliyor olması düşüncesi ile gözlerimi kapalı tutuyordum. Karşımda pis nefesli, korkunç dişli, beyaz önlüklü iki çift (yoksa dört göz mü demeliyim?) göz olabilirdi. Ya da en kötüsü, harika bir yerde uyanabilir ve karşıma çıkan ilk kişiye 'Öldüm mü ben!' diye sorabilirdim. Ancak bunların hiçbiri olmadı. Vücudumu ilk kez sıcacık hissediyordum. Kollarımı örten yumuşak şey örtü müydü? Kendimi harika bir koku dumanı içinde hissediyordum. Belki de ölmüştüm. Evet, ölmüş olma ihtimalim çok yüksekti. Aslında sahip olmadığım bir cesaret ile gözlerimi açtım. Gördüklerim -göreceklerim.- beni şaşırtmıştı. Çimenlerin arasında üstümde melek kanadı tüylerinden yapılmış bir örtü ile bir cennet bahçesinde uyanacağımı düşünmüştüm. Fakat gördüğüm tek şey, tavandı. Bir evin tavanı. Benim evim değil. Benim tavanım pembe.. Burası benim evim değildi!!
Bu da kedimiiz. ♥
Dünyada sadece milyarlarla insan var ve, senin yapman gereken onu bulmak.. ya da.. onun seni bulması?
Arkamdaki kişiler, arabalar, sesler.. Nefes alan ya da almayan her şeyi ardımda bırakarak gözyaşlarımın arasında gözlerimi gökyüzüne diktim. Bulutlar, o anki ruh halimi anlatmak istercesine yoğun ve karaydı. Korkunç ve soğuk bir görüntüydü. Umutsuz ve bir o kadar da yalnız sesimin, "Neden bana bunu yapıyorsun!" diye bağırdığını duydum. "Neden ben de normal bir insan olamıyorum!" Ellerim, buz gibi ve ıslak mermere yapışmış gibiydi. Ne be, ne de başka bir güç bana en ufak bir hareket bile.. 'Pat!'
"Kahretsin," Kim olduğunu bilmediğim birisi arkamdaydı ve muhtemelen bir şey düşürmüştü. Arkamı dönüp; ona bakmam gerekirdi. Ama hayır, ben başımı kaldıramayacak kadar korkaktım! Ona burda ne aradığını, neden beni izlediğini, ne düşürdüğünü (ve evet, onu da merak ediyordum.) ve ne düşündüğünü sormalıydım. Ama sorabildiğim tek şey, "Birisi mi var orda?" oldu. Beni duyduğundan emin değildim, aslında kendimi duymayan tek kişi ben de olabilirdim. "Artık yok," Sesin sahibinin (?) uzaklaştığını ayak seslerinden anlamıştım. Gitmesini istemiyordum, o sesin uzaklaşmasına izin veremezdim. Ben, o sesin bana yakın olmasını istyirodum. "Gitme!" Vücudum ondan beklenmeyen bir hızla yerinden döndü. Görüşürümü engelleyen gözyaşlarım yüzünden onu göremiyordum. Sadece uzun, (erkek!) ve sırtında -herhalde- çanta olduğunu görebiliyordum. Ben elimi ona, (en azından havaya) doğru uzatırken bir yandan da "Bekle!" diye haykırıyordum. Bunu neden yaptığım sorusunun herhangi bir cevabı yoktu. O sadece yoldan geçen ve kitaplarını düşürdüğüm -çarptığım çocuğun o olduğuna yemin edebilirim.- birisiydi. Bundan fazlası değildi ki! Ya da, öyle miydi? İnsanı korkutacak derecede titreyen vücudum gözyaşlarını kaldıramayacağına karar vermiş ve beni tam yere, tam dizlerimin üstüne gömüvermişti. Yanaklarımdan aşağı oluk oluk inen yaşları, ellerim ile örtmeye çalıştım. (Ki öyle çoklardı ki yarısının gözlerime inmeye fırsat bulamadığını ve içime aktığını hissediyordum.) Çocuğun sesi beni biraz olsun rahatlatmıştı ama, söylediklerini bir daha düşündüğümde hiç de hoş olmadığına karar vermiştim. Karşımda, "Neyin var sesin!" diye bağırıyordu. "Derdin ne?!" İğrenç hissediyordum, ve, ve konuşamıyordum! Ellerimi yere koydum ve karşımdakine baktım. "Bilmiyorum," dedim. Diyebildiğim tek şey buydu. 'Bilmiyorum.' İlk önce omzumda, sonra da sırtımda bir el hissettiğimde bağırarak ve hıçkırarak yolun ortasında ağlamamın 'doğru' olmadığını daha yeni anlamıştım. Elleri çok sıcaktı, gerçekten sıcak. Omuzlarıma dokunan elleri omzumu yakıyordu. Kolları ile iğrenç şekilde titreyen vücudumu saran kişiyi göremiyordum. Yapabildiğim tek şey, bana oldukça yakın olan o kişiye sarılmak ve nefesimde nabzını hissederken artık bedenimin bir ölüden farksız olduğuna karar vermekti. Gözlerim kapanırken, huzurla gülümsediğimi hissettim..
Daniell
Daniell kollarının arasındaki zavallı bedenin nefesini hissedebiliyordu. Baygın kızın yüzüne baktı. Ona, yeşillikten bağıran gözlerini dikerek bilmiyorum dediği dudakları, huzurlu ama üzgün bir ifade ile bükülüp gülümsediğini fark etti. Kızın nefesi derinleşirken onu kucakladı ve tanımadığı bu bedene yardım etmesi gerektiğini düşündü. Öyle masumdu ki! Gitmesi gereken bir okul vardı. Belki de kızı okulun revirine götürebilirdi. Fakat okula, kollarında baygın bir kız ile giremeyeceğini biliyordu. En iyisi onu, iyileşene (ya da en azından uyanana) kadar bir yere götürmekti. Bu kızın, katil, hırsız ya da başka bir şey olmak gibi bir ihtimali yoktu. Üstelik yanağındaki yaşları ve gülümseyen dudakları ile bir bebeğe benziyordu. Evet, kızı evine götürebilirdi. Kızın her nefes alışında (ki, bu çok sık oluyordu) şişen göğsü ve baygın olmasına rağmen titreyen elleri Daniell'i biraz da olsa endişelenmesine sebep oluyordu. Kıza yardım etmeliydi. Öyle saf, öyle duru uyuyordu ki. Onu üzgün, yıkılmış ve mutsuz görmek istemiyordu..
Bedenimin, taş gibi sert veya buz gibi bir sedyede bekliyor olması düşüncesi ile gözlerimi kapalı tutuyordum. Karşımda pis nefesli, korkunç dişli, beyaz önlüklü iki çift (yoksa dört göz mü demeliyim?) göz olabilirdi. Ya da en kötüsü, harika bir yerde uyanabilir ve karşıma çıkan ilk kişiye 'Öldüm mü ben!' diye sorabilirdim. Ancak bunların hiçbiri olmadı. Vücudumu ilk kez sıcacık hissediyordum. Kollarımı örten yumuşak şey örtü müydü? Kendimi harika bir koku dumanı içinde hissediyordum. Belki de ölmüştüm. Evet, ölmüş olma ihtimalim çok yüksekti. Aslında sahip olmadığım bir cesaret ile gözlerimi açtım. Gördüklerim -göreceklerim.- beni şaşırtmıştı. Çimenlerin arasında üstümde melek kanadı tüylerinden yapılmış bir örtü ile bir cennet bahçesinde uyanacağımı düşünmüştüm. Fakat gördüğüm tek şey, tavandı. Bir evin tavanı. Benim evim değil. Benim tavanım pembe.. Burası benim evim değildi!!

Bu da kedimiiz. ♥
Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazamaz..


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea

''Yazmak mutsuzluktur,mutlu insan yamaz''diyen değerli yazarımız anlaşılan mutluluğa kavuştu ki; yazmıyor .
Yarın kalmış da olsa,hikayesel olarak çok bulunsa da bu tür hikayeler anlatımınla farklı bir fanfiction yazarıydın.
Umarım hiç yazmazsın bundan sonra..
Umarım hiç mutsuz olmazsın;yazmak adına.
Yarın kalmış da olsa,hikayesel olarak çok bulunsa da bu tür hikayeler anlatımınla farklı bir fanfiction yazarıydın.
Umarım hiç yazmazsın bundan sonra..
Umarım hiç mutsuz olmazsın;yazmak adına.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Kohana Mai
5. sayfa (Toplam 5 sayfa) [ 71 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |