The Disappear Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 7, 8, 9, 10, 11, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Evet yeni ve son bölümle sizlerleyiz =) Önceki bölümü Eternal Moon kendi başına yazmıştı, bu seferki bölümü de ben yazdım. Bu bölüm elimizde olmayan nedenlerden dolayı sezon sonu bölümü olmuştur çünkü Eternal Moon tatile çıkıyor ve muhtemelen Temmuz'da da biz tatile çıkacağız.
Neyse fazla söze gerek yok. Uzun bir tatil dönemi öncesi son bölüm sizlerle, umarım beğenirsiniz
******
8. bölüm: Gizemli Savaşçının Kimliği! Büyük Macera Başlıyor~
Herkes Eien’in gözünün içine bakmaktaydı. Eien:
- O… O aslında seni arıyordu… Mai.
Hepsi hep bir ağızdan bağırır:
- NE?!
Mai şaşkınlıkla:
- Ne… Nasıl… Neden?!
Eien:
- Senin eskiden asıl koruduğun kişiymiş o Mai.
Raion merakla Eien’e döner:
- E peki bu durumda… sen ne oluyorsun?
- Ben başka bir soylu ailenin prensesi oluyorum Rai, anlamadın mı?
Raion’un kafasında damla belirir.
Shizen:
- E peki senle alakası ne onun?
Eien’in yüzü bir anda kıpkırmızı olur.
- Be.. ben.. Şey.. Aslında orası biraz muamma.
Eien konuyu değiştirmek için hemen atak yapar:
- Neyse sanırım yavaş yavaş gitsek iyi olacak hava kararmaya başladı.
Mai:
- Haklısın. Bizimkiler bu sıralar pek geç eve dönmeme izin vermiyor zaten.
Shizen:
- Al benden de o kadar. Gidelim…
Yavaş yavaş beraberce oradan uzaklaşıp evlerine doğru gitmek için yola koyulurlar. Konuşmasalar da bu gizemli kişinin kim olduğunu ve neden kendini göstermediğini merak ediyordu. Hele içlerinde en çok içi içini kemiren kişi de Eien’di. Onu düşünmekten kendini alamıyordu “O kim, beni niye öptü…”
O sırada Eien bir ses duyar ve hemen arkasını döner. Hiçbir şey göremeyince tekrar önüne döner. Ama o sırada bir ses daha duyar. Mai, Eien’in bu dikkatli halini görür görmez kolunu tutar:
- Ei.. Sen iyi mi-
- Dönüşün!
- Ne?
- Dönüşün! Hepiniz!
Eien hemen dönüşür ve mızrağını bir yöne doğru sertçe fırlatır
- Aah!!
Eien yüzünde bir zafer gülümsemesi belirir ve içinden “Tam isabet!” diye geçirir. Hemen mızrağını fırlattığı yöne doğru koşmaya başlar. Onu merakla izleyen Mai, Shizen ve Raion da dönüşerek Eien’in arkasından koşarak onu takip ederler. Onlar Eien’in yanına gittiğinde Eien’i kıyafeti mızrakla ağaca saplanmış birisiyle görürler. Eien onu sorguya çekmektedir:
- Kimsin sen? Söyle!!
Cevap gelmez…
Eien oğlanın yakasına yapışır:
- Kimsin sen söyle artık, direnmenin manası yok!
Oğlan derin bir nefes alır:
- Pekala…
Yavaş yavaş oğlanın görüntüsü değişir. Gerçek hali gözükür.
Arashi ve Eien bir anda şaşkınlıkla bağırır:
- SEN?!
Leika:
- Neler oluyor?
Eien:
- Hatırlamadın mı? Arashi’nin gemideki oda arkadaşı Yuki. Ve aynı zamanda da… Sınıf arkadaşım.
O sırada Shizen ağlamamak için kendini fena halde sıkmaktaydı. Sinirden tir tir titriyordu. Arashi elini Shizen’in omzuna koyar:
- İyi misin sen?
Shizen birden Arashi’nin elini omzundan çeker ve Yuki’ye doğru avaz avaz bağırarak ve hüngür hüngür ağlayarak koşmaya başlar. Eien ve Leika de Yuki’ye bir şey yapmaması için Shizen’i sıkıca tutarlar. Shizen ağlayarak:
- Onu sen öldürdün SEN! Nanba senin yüzünden öldü!! Seni asla affetmeyeceğim! ASLA! ASLAA!!
Shizen'in aklına Nanba'nın öldüğü an gelir. O etrafı kaplayan ışık... Ve Nanba'nın yerde yatan kanlı görüntüsü. Aklına geldikte Shizen daha da çıldıracakmış gibi oluyordu. Kendini her ne kadar ağlamamak için sıksa da göz yaşlarına engel olamıyordu. Ağlarken aynı zamanda mırıldanır kendi kendine:
- Seni asla affetmeyeceğim... affedemem... asla...
Eien ile Leika da Shizen’i bir yandan zar zor tutmaya çalışırken bir yandan da yatıştırmaya çalışırlar:
- Sakin ol Shizen bu onun suçu değil! Nanba zaten ölmüştü!!
- Hıncını alacağın kişi o değil Shizen! Nairan!! Yuki’nin bunlarla alakası yok!
Shizen, Eien ve Leika onu yatıştırmaya çalışırken, hâlâ Eien ve Leika’dan kurtulmaya çalışıyordu. Hiçbir şekilde kimseyi dinlemiyordu. Shizen ağlamasına ve bağırmasına ara vermiyordu:
- Bırakın beni! O Nanba’yı öldürdü! Burada böylece duramam!!
Arashi araya girer. Ellerini Shizen’in omuzlarına koyar ve göz göze gelmelerini sağlar:
- Bana bak Shizen!! Kendine gelmelisin artık!!
Shizen aniden Arashi’yi ittirir, Eien ve Leika’dan da kurtulur ve Yuki’ye doğru gözlerindeki öfkeyle ilerler. Herkes olayı soluksuz izlemektedir. Shizen birden bıçağını çeker ve Yuki’yle göz göze gelir. Bıçağını Yuki’nin başının hemen yanına saplar. Tekrar ağlamaya başlar. Yavaş yavaş elini bıçağından çekerek yere doğru çökmeye başlar. Nanba’nın acısını tekrar yüreğinde hissetmektedir.
- Neden… Neden…
Yuki:
- Shizen… O zaten artık Nanba değildi…
Shizen öfkeyle bağırır:
- KES SESİNİ!!
Leika Shizen’in önüne çömelir:
- Shizen tamam… Kendine gel…
O sırada Eien de Yuki’ye döner:
- Sanırım her şeyi anlatmanın vakti geldi… Ne dersin?
Yuki hafif bir gülümsemeyle başını “Evet” anlamında sallar.
Artık iyice hava kararmış, yorucu bir günün sonunda evin yolu tutulmuştur. Gençler birbirinden ayrılıp evlerine giderler. Shizen kötü durumda olduğu için Raion da Shizenlerin evine gitme kararını alır ve babasına haber verir. Babası izin verdikten sonra Raion ve Shizen evlerine giderler.
- Bakıyorum da geç geldiniz.
Shizen’in annesi endişelenmiş bir şekilde Shizen ve Raion’u karşılar. Raion:
- Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız, özür dileriz.
- Önemli değil Raion, ama haber verseydiniz…
Shizen:
- Tamam anne, geldik işte!...
Shizen’in annesi, Shizen’in bu çıkışmasına şaşkınlıkla bakar.
- Neyse… siz içeri geçin, ben yemeğinizi koyayım.
Raion ve Shizen içeri geçerler. İçerde Shizen’in babası koltukta oturmuş, televizyon seyrediyordur. Shizen ve Raion’un geldiğini görünce muzip ama kinayeli bir ses tonuyla konuşur:
- Oo, kimleri görüyorum? Gelebildiniz demek. Siz dolaşıp durun, dünyadan haberiniz var mı acaba?
Raion:
- Ne oldu ki?
Shizen’in babası bir şey demez, sadece televizyonun sesini açar. Shizen ve Raion merakla televizyonu izlemeye başlarlar. Televizyonda haberler vardır.
- Türkiye’ye neler oluyor?! Bir yaratığın daha gelmesiyle Türkiye’de olaylar iyice karıştı. Halk panik içinde. Sadece Türkler değil, tüm dünya endişe içinde. Bundan sonra bir yaratığın ne zaman geleceği merak ediliyor….
Raion ve Shizen birbirlerine bakarlar, sonra televizyona geri dönerler. Halktan biri ile röportaj yapılmaktadır.
- Ben buraya Japonya’dan daha bu sabah geldim ve bu olanlara bakın! Japonya’da yetmiyormuş gibi Türkiye’yi de yaratıklar basmış! Peki o “kahramanlar” neden buraya gelmiyorlar?! Zaten onlar gelmeden önce bu tarz olaylar hiç yoktu! Onların bu işte bir parmağı olduğundan kesinlikle eminim! Onlar yüzümüzü boyamaya çalışıyorlar! Japonya, Türkiye ve hatta tüm dünya o “kahramanlara” dikkat etmeli!!
Shizen ve Raion haberleri hayrette izledikten sonra birbirlerine bakarlar. Shizen ancak Raion’un duyabileceği şekilde mırıldanır:
- Bu… olamaz…
Shizen’in babası ise kendi kendine haberlere yorum yapmaktadır:
- Aslında haklı. Onlar gelmeden önce…
- Baba ona bakarsan onlar olmasaydı belki de hepimiz yok edilmiştik!!
- Bundan emin olamayız kızım…
Shizen içinden “Baba… Sen de mi?...” diye geçirir. Raion ise Shizen’in kulağına eğilerek konuşur:
- Odana geçsek iyi olur. Bizimkileri aramalıyız.
Shizen “Evet” anlamında başını sallar ve Shizen’in odasına geçerler. Shizen vakit geçmeden hemen Mai’yi arar:
- Mai beni dinle çok öneml--
- Haberleri mi kastediyorsun?
- Evet! Napmalıyız?
- Bilmiyorum herhalde tüm insanlarla konuşup bu fikirden caydıramayız, değil mi?
- Yani… Off…
- Neyse kapamalıyım annem geliyor. Görüşürüz.
Mai hemen telefonu kapar. Shizen:
- O da biliyormuş.
- Duydum Shi. Ben de Eien’i arayım bari.
Raion hemen numarayı çevirir:
- Sen de duydun mu?
- Evet. Ben de sizi arayacaktım. Yapabilecek pek bir şeyimiz yok.
- Sen de mi… Of, hiçbir şey yokmuş gibi bir de bu çıktı başımıza!
- Boşuna dert yanmanın bir alemi yok Rai. Yarın bunu sakin kafayla konuşuruz.
- Tamam, görüşürüz.
Raion telefonu kapayınca Shizen ile Raion birbirlerine umutsuzca bakarlar. Bu kadar şeyden sonra insanların güvenini kaybediyorlardı. İnsanların güvenini kazanmanın bir yolunu bulmaları gerekiyordu. Ama Eien’in dediği gibi, buna kafa yormanın bir alemi yoktu. Yavaşça ayağa kalkar ikiside yemeklerini yemek için…
Artık öğlen olmuştu. O olanlardan bir gün geçmesine rağmen hiçbiri geçmişte olanlara sünger çekememişti. Hepsi de dün olanı düşünüyorlardır. O gizemli kişinin Yuki olması, Shizen’in çıldıracak noktaya gelmesi, ,insanların kendilerine olan güvenlerinin kırılması… En azından gerçek kimlikleri bilinmediği için şükrediyorlardı.
Son ders: Matematik… Eien öğretmenin tahtaya yazdıklarını bir bir deftere geçirmeye çalışıyordur. Öğretmen hızlıca soruları ve çözümleri tahtaya yazar ve soruyu tekrar etmeye başlar. Eien de yazmayı bitirdiği için öğretmeni dikkatle dinlemeye başlar. Öğretmen Yuki’nin sırasının önünden geçtiğinde ise Eien ve Yuki göz göze gelirler. Yuki Eien’e içten bir şekilde gülümser. Eien ise ani bir hareketle kafasını çevirir ve öğretmeni izlemeye devam eder. O sırada tenefüs zili çalar. Yuki Eien’in yanına gelir.
- Nasılsın… Eien’im?
Eien her ne kadar “Eien’im” lafına bozulsa da bir şey demez. Onun yerine Yuki’yi umursamaz bir tavırla defterlerini çantasına kaldırmaya başlar. Ama yanlışlıkla kalemini düşürür. Kalemini alacakken eğildiğinde, onun kalemini almak için eğilen Yuki’yle elleri buluşur. Eien sinirle birden elini geri çeker.
- Benim çıkmam lazım Yuki. Görüşürüz.
Hızlıca çantasını alarak dışarı çıkar. Yuki ise sadece onun arkasına bakmakla yetinir.
Eien okuldan hızlıca çıkarak bir parka doğru yol alır. Büyükçe bir ağacın önünde banka oturur. Hemen arından Mai de gelir. Nefes nefese kalmıştır.
- Üzgünüm geç kaldım. Hoca dersi biraz daha uzattı.
- Önemli değil.
Mai Eien’e dikkatlice bakar:
- Senin… bir derdin mi var Ei?
- Sayılır. Aslında biriyle konuşmaya çok ihtiyacım var…
- Dinliyorum.
- Bak… Yuki’yi biliyorsun. Onun beni sevdiğini de biliyorsun. Ama sorun şu ki…
- Sanırım sen onu sevmiyorsun.
Eien kafasını sallayarak onaylar.
- Geçmiş hayatımızda birbirimizi sevmemiz… Şimdi birbirimizi sevmemizi gerektirmiyor, değil mi?
- Valla benim başıma böyle bir şey gelmediği için yorum yapamayacağım *kafasında damla belirir* . . . Ama sevmek zorunda değilsin.
- Doğruyu söylemek gerekirse Yuki’nin bu tavrı kafamı daha da çok karıştı-
Eien birden duralar. Mai ise onu şaşkınlıkla izlemektedir. Eien yerinden kalkar ve arkasındaki büyük ağacın arkasına geçer:
- Sensin… değil mi?
Yuki hiçbir şey söylemez.
- *gülümser* Biz önceki hayatlarımızda da birbirimize aşıktık. Sence bunun bir değeri yok mu?
Eien Yuki’nin kalbini kırmadan bu işi anlatmak için kelimelerini dikkatlice seçer:
- Bak… Sorun da o. Geçmiş hayatlarımızda ne olduğumuz şu an beni ilgilendirmiyor, önemli olan şu an.
Yuki Eien’e biraz daha yaklaşır:
- Nasıl yani… Sen de benim hissettiklerimi… *öpecekmiş gibi dudaklarını onun dudaklarına yaklaştırır* hissetmiyor musun?
Eien elleriyle Yuki’yi iter:
- Yuki! Ben ciddiyim! Seni incitmek istemiyorum, sen çok iyi birisin ama seni sevmiyorum lütfen anla artık!...
Eien ağacın arkasından çıkıp bankta oturan Mai’yi çekiştirir:
- Gidiyoruz Mai!
- Bekle dur o kadar sert çekme!!!
Raion ve Shizen evlerine giderken Shizen’in telefonuna bir mesaj gelir. Shizen hemen mesaja bakar.
- Rai, bi baksana.
- Ha, ne var?
- Mai, “Eien ile biz Seiza Pastanesi’ne geldik siz de gelin. Yalnız Eien’in biraz morali bozuk şimdiden söyleyeyim. Sorun-“ …
- Sorun ne?
Shizen ağzını buruşturur:
- “Sorun Yuki”. . .
- Shizen...
- Ne var, ne?!
- *kafasında damla belirir* Tamam ya yok bi’şey. Neyse biz de gidelim artık.
Raion ve Shizen, Seiza Pastanesi’ne doğru yol alırlar. Pastaneye geldiklerinde bir masada Eien ve Mai’yi görüp yanlarına otururlar.
- Hoş geldiniz.
- Hoş bulduk.
Bir anlık suskunluk olur. Raion:
- Ee daha daha nasılsınız? . . . Eien?
- *şüpheli bir bakış atarak* Mai sen söyledin di mi?
- Neyi?
- Sen daha iyi bilirsin!
- Öf tamam evet ben söyledim.
Raion:
- E sonuç olarak?!
- Şöyle ki, be-
O sırada televizyonun sesi açılır. Televizyonda haberler vardır.
- Yaratık haberi ne kadar gün geçse de önemini kaybetmiyor sevgili seyirciler. Hatta ortalık git gide karışmakta. Şimdi mikrofonlarımızı . . .
Mai:
- Harika… Bu böyle devam mı edecek…
Shizen:
- Bir dakika… yine mi bu?!
Eien:
- Kim?
- Hatırlamadın mı? Dün o konuşup da ortalığı karıştıran kişi. *sesini kısarak* Bizi halka düşmanmış gibi gösteren kişi işte.
Raion:
- Gözüm sanki onu bir yerden ısırıyor… Size de tanıdık gelmedi mi?
Mai:
- Evet bana da öyle geldi… Aman Japonya’da yaşıyormuş işte bir yerde görmüşüzdür.
Eien:
- Her neyse. Ama buna bir çare de düşünmeliyiz.
O sırada birden birisi yanlarına gelir.
- Merhaba gençler!
- YUKİ?!
Shizen sert bir hareketle ayağa kalkacak olur, ama Raion onu elinden tutar. Shizen ve Raion göz göze gelirler. Shizen hafifçe başını sallar ve yerine tekrar oturur. Yuki’ye öfke dolu gözlerle bakmaktadır. Yuki:
- Haberleri siz de duydunuz sanırım…
Shizen:
- Sana kimse oturabilirsin deme- * Mai Shizen’i masanın altından tekmeler.* AH! . . . Yani… Evet duyduk.
Mai:
- Türkiye’de yaratıkların çıkması mı daha kötü yoksa hem Türkiye’dekilerin hem Japonya’dakilerin savaşçılara karşı cephe alması mı, karar veremedik…
Yuki:
- İkincisi için şimdilik bir çözümüm olmasa da… Şu yaratık işi… Türkiye’ye gideceğim ben.
Raion:
- NE?! Sen ciddi misin?!
- Evet, elbette. Buradakiler kadar oradakilerin de bize ihtiyacı var, bizi sevsinler ya da sevmesinler.
Eien hiç düşünmeden:
- Ben de geliyorum!
- Eie-
- Yuki sana “gelebilir miyim?” demedim “geliyorum” dedim. Anladın?
- Pekala, pekala.
Mai:
- *gülümser* Sadece ikinizin gideceğini mi sanıyorsunuz? Hah!
Raion:
- Mai haklı. Bizsiz gidemezsiniz.
Eien:
- Ama b-
Shizen:
- Aması falan yok, geliyoruz işte.
Yuki:
- Eee, burası savunmasız kalmayacak mı?
Shizen:
- Önemli olan şu anda Türkiye’yi savunmasız bırakmamak. Hem düşmanımızın hedefi Japonya değil, biziz. Muhtemelen grubu ayıracağımızı düşünerek bizi kolay hedef yapmaya çalışıyorlar.
Raion:
- Shizen? Sen bu kadar ciddi olu- *Shizen sert bir bakış atar* Tamam bir şey demedim ya *kafasında damla belirir* Ama haklısın. En yakın zamanda Türkiye’ye gitmemiz gerek.
Mai:
- *alaycı bir ses tonuyla* Ahaha tabi canım, ben hemen bizimkileri arayım. Zaten Türkiye’ye göndermek için can atıyorlar, değil mi?
Shizen:
- Ne yapmamızı bekliyorsun? Herhalde ailemize durup dururken “Biz Türkiye’ye gidiyoruz” demek saçma durur.
Mai:
- Ne yani kaçalım mı?
Yuki:
- Başka çarenizin olduğunu sanmıyorum. Uçak için biletleri falan hallederiz o mühim değil de. Ama ailenizden izin mi alırsınız, evden mi kaçarsınız, bilemeyeceğim.
Raion:
* kafasında bir ampul belirir* Birbirimizde kaldığımızı falan söylesek?
Shizen:
- Saçmalama arayıp öğrenirler.
- Eğer birbirimizde kalırsak, evet. Ama diğerleri için aynı şey söz konusu değil.
Yuki:
- O zaman siz haber verin ailelerinize, yarın akşama doğru gelirsiniz.
Eien:
- O zaman her şey tamam, değil mi?
Mai:
- Sanmıyorum. Türkiye’ye Türkiye hakkında hiçbir şey bilmeden 5 tane genç maceraya atılacağız. Ne Türkiye’yi biliyoruz, ne Türkçe.
Eien:
- Siz kendi adınıza konuşun. Benim az buçuk Türkçem var.
Raion:
- Al benden de o kadar.
Shizen:
- Sen ne zaman Türkçe öğrendin ya?
- Birkaç şey öğrendim işte.
Mai:
- Tamam o sorun da halloldu ama o kadar Türkçe ile anlaşabilir miyiz? Birine bir şey sormamız gerekirse falan?
Eien:
- Detaylara çok takılıyorsun Mai. Biraz olayları akışına bırak. Ayrıca animeci bir topluluk bulursak Türkiye’de pek sorun olmaz onlar Japonca bilir. Neyse. Akşama o zaman buluşuyoruz.
Yuki:
- Evet. Yarın havaalanının girişinde buluşalım. Neyse. Bu işi madem hallettik, ben gitsem iyi olacak. İyi günler size, görüşmek üzere.
Eve gittiklerinde sonraki gün arkadaşlarında kalmak için zor izin koparmış olsalar da, başarmışlardı. Biletler de alınmıştı. Her birinin içinde korku ve heyecan vardı. Bir gün geçmişti ve sadece bu macera için saatler kalmıştı. Ve yanlarına alacakları çantaları hazırlarken zaman geçmişti bile. Ve hepsi havaalanının yolunu tutmuşlardı.
Mai, Raion ve Shizen havaalanına gittiklerinde kapının önünde Yuki ve Eien’in orada bekliyor olduklarını görürler. Selam vererek yanlarına giderler. Eien:
- Biletleriniz burada. Raion, Shizen, bu iki bilet sizin.
Raion:
- Bizimkinin nesi özel ki?
Eien:
- Televizyonda İstanbul ve Antalya’da yaratıklar görüldüğü söylenmişti. Beraber olmamız gerek ama… Bu noktada ayrılmamız gerek. Sen ve Shizen’in biletleri farklı. Siz İstanbul’dan Antalya’ya geçeceksiniz, biz İstanbul’da kalacağız.
Shizen aniden sert bir çıkış yapar:
- PARDON DA NE HAKLA?! Kim seni patron seçti söyler misin Eien?! Daha önce haber verebilirdin en azından! Nerden biliyorsun belki biz Mai ile beraber gitmek isteriz??
- Önemli olan kimle gittiğin değil Shizen, burada görevimi-
- GÖREV OLDUĞUNU BEN DE BİLİYORUM! Ama kendini bu şekilde lider SEÇEMEZSİN! Ne hakla ha, NE HAKLA?! Hanımefendi kendince kararlarını versin, biz de kabullenelim öyle mi? Senin dediklerini uygulamak zorunda değiliz Eien tamam mı, DEĞİLİZ!
Raion:
- Shi saki-
- SAKİN FALAN OLA- *Raion kafasına yumruk çakar* SEN NE YAPTIĞINI SANIYORSUN?!
- Seni durdurmaya çalıştığımı sanıyorum Shizen! Sakin ol, tamam? Biz Antalya’ya gideceğiz, onlar da İstanbul’a. Burada bir sorun yok bence! Tamam daha önce de haberimiz olabilirdi ama artık yapacak bir şeyimiz yok! Hem… *gözleri parıldar* Deniz, kum, güneş, *sevinçten uçmaya başlar* harikaaaa!!
Eien:
- Tamam Rai cıvıma. Neyse uçağa geçsek iyi olur… Shizen?
- Tamam… Geçelim…
Beş genç uçaklarına doğru geçip yerlerini alırlar. Bir süre sonra da uçak havalanmaya başlar. Sakin bir yolculuktur. Az önceki gerginlikten sonra pek de sıcak bir muhabbet başlayamamıştır. Mai:
- Öff daha ne kadar oldu?
Yuki:
- Sadece yarım saat. Daha uzun bir yolumuz var.
Raion:
- Daha yarım saat mi?! Ben en azından bir saat falan geçmiştir sanıyordum. Of!...
Shizen:
- Yarım saattir denizin üstünden uçunca ne kadar yok kat ettiğimiz belli olmuyor tabi.
Raion:
- Aranızda yolun ne kadar süreceğini bilen var mı? *Ses çıkmaz* Eien sen biliyor musun?
- . . .
- Eien?
- . . .
- *dürterek* Aramızda mısın?
- Ne?
- Diyorum ki nerelerdesin?
- Yok bir şey ya, dalmışım.
Yuki:
- Var bir şey, belli.
Eien:
- Sadece her an bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Paranoyak oldum sanırım.
Mai:
- Boş ver ya. Biraz dinlenmeye çalış. Rahatlarsın. Ayrıca… Aşağısı ne kadar kayalık böyle?
Hiç tanımadıkları bir yolcu onlara dönerek alaycı bir tavırla konuşur:
- Evet öyle. Aşağı düşerseniz çok yazık olur, öyle değil mi?
Beş genç hayret dolu bakışlarla yolcuya bakarken yolcunun da gözleri parlıyor ve korkutucu bir şekilde şeytanı bir gülümsemeyle bakıyordur. Birden göz bebekleri kaybolur. Vücudu parçalanmaya başlar ve içinden bir yaratık çıkar.
Shizen:
- Olamaz…!
Yolcular çığlık çığlığa bağırmaya başlar. Bazıları kaçmak için yer ararken bazıları da korkudan bayılmaktadır. Mai:
- Bu karmaşada bizi fark etmezler. Dönüşmemiz gerek!
- Ama ya fark ed-
- Başka şansımız mı var sanıyorsun?!
Hepsi birden dönüşürler. Yaratık yumruğuyla saldırmaya çalışır ama kaçarlar. Arashi yaratığa karşı kılıcını çeker ve saldırmaya başlar. Yaratık bir süre direndikten sonra Arashi’nin elini tutar ve onu tekmeyle yere indirir. Shizen yelpazesiyle bir darbe savurur ama sadece bir sıyrık açar. Leika da baltasıyla saldırır. Yaratık şaşkınlığa uğramışken de Eien ve Yuki yaratığın arkasından onu ittirir. Yaratık kapıya doğru düşer. Leika baltasyıla kapıya bir darbe vurur ve ardından tekmeleyerek kapıyı kırar. Eien ve Yuki tekrar yaratığı ittirerek onu uçaktan dışarı atmaya çalışırlar. Böylece aşağıdaki kayalıklara düşerek yok olacaktır. Yaratık terslik çıkarmaya başlayınca Arashi kılıç darbeleriyle yaratığı zayıflatmaya çalışır ve sonunda başarırlar. Yaratık uçaktan düşer.
- YOK ARTIK!!
- İMKANSIZ!!
Beş genç de şaşırır çünkü yaratıktan bir çift kanat çıkmıştır ve uçmaya başlar. Leika tabancasını, Eien de yay ve oklarını çıkarırlar ve yaratığı vurmaya çalışırlar. Yaratık her saldırıdan uçarak kurtulur. Birden yaratık iki elinin avuç içini uçağa doğru doğrultur ve lazer demetleri atmaya başlar. Eien de son anda mızrağını atarak yaratığı yok etmeyi amaçlar ve mızrağını hızlıca atar. Ama saldırının etkisiyle de dengesini kaybeder ve uçaktan düşer. Arashi hemen zincirini çıkarıp aşağıya doğru sallandırır ama bu bir işe yaramaz çünkü zincirin boyu yetmemiştir:
- Lanet olsun!!!...
Birden Yuki de Eien’i kurtarmak için arkasından atlar. Kendisi hızlıca atladığı için Eien’e kolayca yakınlaşır.
- Eien! Eien! Kendine gel! Hemen!
Eien yavaşça gözlerini açar:
- Ben.. ne… YUKİ! Biz… OOO HAYIR!!
Eien ve Yuki aşağıya baktıklarında kayalıklara doğru hızlı yaklaştıklarını fark ederler. Umutsuzca birbirlerinin yüzüne bakarlar. Uçakta kalan diğer savaşçılar ise sadece ıslak gözlerle çaresizce onları izlemektedir…
Yeni Sezonuyla The Disappear Çok Yakında Devam edecek~
Neyse fazla söze gerek yok. Uzun bir tatil dönemi öncesi son bölüm sizlerle, umarım beğenirsiniz

******
8. bölüm: Gizemli Savaşçının Kimliği! Büyük Macera Başlıyor~
Herkes Eien’in gözünün içine bakmaktaydı. Eien:
- O… O aslında seni arıyordu… Mai.
Hepsi hep bir ağızdan bağırır:
- NE?!
Mai şaşkınlıkla:
- Ne… Nasıl… Neden?!
Eien:
- Senin eskiden asıl koruduğun kişiymiş o Mai.
Raion merakla Eien’e döner:
- E peki bu durumda… sen ne oluyorsun?
- Ben başka bir soylu ailenin prensesi oluyorum Rai, anlamadın mı?
Raion’un kafasında damla belirir.
Shizen:
- E peki senle alakası ne onun?
Eien’in yüzü bir anda kıpkırmızı olur.
- Be.. ben.. Şey.. Aslında orası biraz muamma.
Eien konuyu değiştirmek için hemen atak yapar:
- Neyse sanırım yavaş yavaş gitsek iyi olacak hava kararmaya başladı.
Mai:
- Haklısın. Bizimkiler bu sıralar pek geç eve dönmeme izin vermiyor zaten.
Shizen:
- Al benden de o kadar. Gidelim…
Yavaş yavaş beraberce oradan uzaklaşıp evlerine doğru gitmek için yola koyulurlar. Konuşmasalar da bu gizemli kişinin kim olduğunu ve neden kendini göstermediğini merak ediyordu. Hele içlerinde en çok içi içini kemiren kişi de Eien’di. Onu düşünmekten kendini alamıyordu “O kim, beni niye öptü…”
O sırada Eien bir ses duyar ve hemen arkasını döner. Hiçbir şey göremeyince tekrar önüne döner. Ama o sırada bir ses daha duyar. Mai, Eien’in bu dikkatli halini görür görmez kolunu tutar:
- Ei.. Sen iyi mi-
- Dönüşün!
- Ne?
- Dönüşün! Hepiniz!
Eien hemen dönüşür ve mızrağını bir yöne doğru sertçe fırlatır
- Aah!!
Eien yüzünde bir zafer gülümsemesi belirir ve içinden “Tam isabet!” diye geçirir. Hemen mızrağını fırlattığı yöne doğru koşmaya başlar. Onu merakla izleyen Mai, Shizen ve Raion da dönüşerek Eien’in arkasından koşarak onu takip ederler. Onlar Eien’in yanına gittiğinde Eien’i kıyafeti mızrakla ağaca saplanmış birisiyle görürler. Eien onu sorguya çekmektedir:
- Kimsin sen? Söyle!!
Cevap gelmez…
Eien oğlanın yakasına yapışır:
- Kimsin sen söyle artık, direnmenin manası yok!
Oğlan derin bir nefes alır:
- Pekala…
Yavaş yavaş oğlanın görüntüsü değişir. Gerçek hali gözükür.
Arashi ve Eien bir anda şaşkınlıkla bağırır:
- SEN?!
Leika:
- Neler oluyor?
Eien:
- Hatırlamadın mı? Arashi’nin gemideki oda arkadaşı Yuki. Ve aynı zamanda da… Sınıf arkadaşım.
O sırada Shizen ağlamamak için kendini fena halde sıkmaktaydı. Sinirden tir tir titriyordu. Arashi elini Shizen’in omzuna koyar:
- İyi misin sen?
Shizen birden Arashi’nin elini omzundan çeker ve Yuki’ye doğru avaz avaz bağırarak ve hüngür hüngür ağlayarak koşmaya başlar. Eien ve Leika de Yuki’ye bir şey yapmaması için Shizen’i sıkıca tutarlar. Shizen ağlayarak:
- Onu sen öldürdün SEN! Nanba senin yüzünden öldü!! Seni asla affetmeyeceğim! ASLA! ASLAA!!
Shizen'in aklına Nanba'nın öldüğü an gelir. O etrafı kaplayan ışık... Ve Nanba'nın yerde yatan kanlı görüntüsü. Aklına geldikte Shizen daha da çıldıracakmış gibi oluyordu. Kendini her ne kadar ağlamamak için sıksa da göz yaşlarına engel olamıyordu. Ağlarken aynı zamanda mırıldanır kendi kendine:
- Seni asla affetmeyeceğim... affedemem... asla...
Eien ile Leika da Shizen’i bir yandan zar zor tutmaya çalışırken bir yandan da yatıştırmaya çalışırlar:
- Sakin ol Shizen bu onun suçu değil! Nanba zaten ölmüştü!!
- Hıncını alacağın kişi o değil Shizen! Nairan!! Yuki’nin bunlarla alakası yok!
Shizen, Eien ve Leika onu yatıştırmaya çalışırken, hâlâ Eien ve Leika’dan kurtulmaya çalışıyordu. Hiçbir şekilde kimseyi dinlemiyordu. Shizen ağlamasına ve bağırmasına ara vermiyordu:
- Bırakın beni! O Nanba’yı öldürdü! Burada böylece duramam!!
Arashi araya girer. Ellerini Shizen’in omuzlarına koyar ve göz göze gelmelerini sağlar:
- Bana bak Shizen!! Kendine gelmelisin artık!!
Shizen aniden Arashi’yi ittirir, Eien ve Leika’dan da kurtulur ve Yuki’ye doğru gözlerindeki öfkeyle ilerler. Herkes olayı soluksuz izlemektedir. Shizen birden bıçağını çeker ve Yuki’yle göz göze gelir. Bıçağını Yuki’nin başının hemen yanına saplar. Tekrar ağlamaya başlar. Yavaş yavaş elini bıçağından çekerek yere doğru çökmeye başlar. Nanba’nın acısını tekrar yüreğinde hissetmektedir.
- Neden… Neden…
Yuki:
- Shizen… O zaten artık Nanba değildi…
Shizen öfkeyle bağırır:
- KES SESİNİ!!
Leika Shizen’in önüne çömelir:
- Shizen tamam… Kendine gel…
O sırada Eien de Yuki’ye döner:
- Sanırım her şeyi anlatmanın vakti geldi… Ne dersin?
Yuki hafif bir gülümsemeyle başını “Evet” anlamında sallar.
Artık iyice hava kararmış, yorucu bir günün sonunda evin yolu tutulmuştur. Gençler birbirinden ayrılıp evlerine giderler. Shizen kötü durumda olduğu için Raion da Shizenlerin evine gitme kararını alır ve babasına haber verir. Babası izin verdikten sonra Raion ve Shizen evlerine giderler.
- Bakıyorum da geç geldiniz.
Shizen’in annesi endişelenmiş bir şekilde Shizen ve Raion’u karşılar. Raion:
- Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız, özür dileriz.
- Önemli değil Raion, ama haber verseydiniz…
Shizen:
- Tamam anne, geldik işte!...
Shizen’in annesi, Shizen’in bu çıkışmasına şaşkınlıkla bakar.
- Neyse… siz içeri geçin, ben yemeğinizi koyayım.
Raion ve Shizen içeri geçerler. İçerde Shizen’in babası koltukta oturmuş, televizyon seyrediyordur. Shizen ve Raion’un geldiğini görünce muzip ama kinayeli bir ses tonuyla konuşur:
- Oo, kimleri görüyorum? Gelebildiniz demek. Siz dolaşıp durun, dünyadan haberiniz var mı acaba?
Raion:
- Ne oldu ki?
Shizen’in babası bir şey demez, sadece televizyonun sesini açar. Shizen ve Raion merakla televizyonu izlemeye başlarlar. Televizyonda haberler vardır.
- Türkiye’ye neler oluyor?! Bir yaratığın daha gelmesiyle Türkiye’de olaylar iyice karıştı. Halk panik içinde. Sadece Türkler değil, tüm dünya endişe içinde. Bundan sonra bir yaratığın ne zaman geleceği merak ediliyor….
Raion ve Shizen birbirlerine bakarlar, sonra televizyona geri dönerler. Halktan biri ile röportaj yapılmaktadır.
- Ben buraya Japonya’dan daha bu sabah geldim ve bu olanlara bakın! Japonya’da yetmiyormuş gibi Türkiye’yi de yaratıklar basmış! Peki o “kahramanlar” neden buraya gelmiyorlar?! Zaten onlar gelmeden önce bu tarz olaylar hiç yoktu! Onların bu işte bir parmağı olduğundan kesinlikle eminim! Onlar yüzümüzü boyamaya çalışıyorlar! Japonya, Türkiye ve hatta tüm dünya o “kahramanlara” dikkat etmeli!!
Shizen ve Raion haberleri hayrette izledikten sonra birbirlerine bakarlar. Shizen ancak Raion’un duyabileceği şekilde mırıldanır:
- Bu… olamaz…
Shizen’in babası ise kendi kendine haberlere yorum yapmaktadır:
- Aslında haklı. Onlar gelmeden önce…
- Baba ona bakarsan onlar olmasaydı belki de hepimiz yok edilmiştik!!
- Bundan emin olamayız kızım…
Shizen içinden “Baba… Sen de mi?...” diye geçirir. Raion ise Shizen’in kulağına eğilerek konuşur:
- Odana geçsek iyi olur. Bizimkileri aramalıyız.
Shizen “Evet” anlamında başını sallar ve Shizen’in odasına geçerler. Shizen vakit geçmeden hemen Mai’yi arar:
- Mai beni dinle çok öneml--
- Haberleri mi kastediyorsun?
- Evet! Napmalıyız?
- Bilmiyorum herhalde tüm insanlarla konuşup bu fikirden caydıramayız, değil mi?
- Yani… Off…
- Neyse kapamalıyım annem geliyor. Görüşürüz.
Mai hemen telefonu kapar. Shizen:
- O da biliyormuş.
- Duydum Shi. Ben de Eien’i arayım bari.
Raion hemen numarayı çevirir:
- Sen de duydun mu?
- Evet. Ben de sizi arayacaktım. Yapabilecek pek bir şeyimiz yok.
- Sen de mi… Of, hiçbir şey yokmuş gibi bir de bu çıktı başımıza!
- Boşuna dert yanmanın bir alemi yok Rai. Yarın bunu sakin kafayla konuşuruz.
- Tamam, görüşürüz.
Raion telefonu kapayınca Shizen ile Raion birbirlerine umutsuzca bakarlar. Bu kadar şeyden sonra insanların güvenini kaybediyorlardı. İnsanların güvenini kazanmanın bir yolunu bulmaları gerekiyordu. Ama Eien’in dediği gibi, buna kafa yormanın bir alemi yoktu. Yavaşça ayağa kalkar ikiside yemeklerini yemek için…
Artık öğlen olmuştu. O olanlardan bir gün geçmesine rağmen hiçbiri geçmişte olanlara sünger çekememişti. Hepsi de dün olanı düşünüyorlardır. O gizemli kişinin Yuki olması, Shizen’in çıldıracak noktaya gelmesi, ,insanların kendilerine olan güvenlerinin kırılması… En azından gerçek kimlikleri bilinmediği için şükrediyorlardı.
Son ders: Matematik… Eien öğretmenin tahtaya yazdıklarını bir bir deftere geçirmeye çalışıyordur. Öğretmen hızlıca soruları ve çözümleri tahtaya yazar ve soruyu tekrar etmeye başlar. Eien de yazmayı bitirdiği için öğretmeni dikkatle dinlemeye başlar. Öğretmen Yuki’nin sırasının önünden geçtiğinde ise Eien ve Yuki göz göze gelirler. Yuki Eien’e içten bir şekilde gülümser. Eien ise ani bir hareketle kafasını çevirir ve öğretmeni izlemeye devam eder. O sırada tenefüs zili çalar. Yuki Eien’in yanına gelir.
- Nasılsın… Eien’im?
Eien her ne kadar “Eien’im” lafına bozulsa da bir şey demez. Onun yerine Yuki’yi umursamaz bir tavırla defterlerini çantasına kaldırmaya başlar. Ama yanlışlıkla kalemini düşürür. Kalemini alacakken eğildiğinde, onun kalemini almak için eğilen Yuki’yle elleri buluşur. Eien sinirle birden elini geri çeker.
- Benim çıkmam lazım Yuki. Görüşürüz.
Hızlıca çantasını alarak dışarı çıkar. Yuki ise sadece onun arkasına bakmakla yetinir.
Eien okuldan hızlıca çıkarak bir parka doğru yol alır. Büyükçe bir ağacın önünde banka oturur. Hemen arından Mai de gelir. Nefes nefese kalmıştır.
- Üzgünüm geç kaldım. Hoca dersi biraz daha uzattı.
- Önemli değil.
Mai Eien’e dikkatlice bakar:
- Senin… bir derdin mi var Ei?
- Sayılır. Aslında biriyle konuşmaya çok ihtiyacım var…
- Dinliyorum.
- Bak… Yuki’yi biliyorsun. Onun beni sevdiğini de biliyorsun. Ama sorun şu ki…
- Sanırım sen onu sevmiyorsun.
Eien kafasını sallayarak onaylar.
- Geçmiş hayatımızda birbirimizi sevmemiz… Şimdi birbirimizi sevmemizi gerektirmiyor, değil mi?
- Valla benim başıma böyle bir şey gelmediği için yorum yapamayacağım *kafasında damla belirir* . . . Ama sevmek zorunda değilsin.
- Doğruyu söylemek gerekirse Yuki’nin bu tavrı kafamı daha da çok karıştı-
Eien birden duralar. Mai ise onu şaşkınlıkla izlemektedir. Eien yerinden kalkar ve arkasındaki büyük ağacın arkasına geçer:
- Sensin… değil mi?
Yuki hiçbir şey söylemez.
- *gülümser* Biz önceki hayatlarımızda da birbirimize aşıktık. Sence bunun bir değeri yok mu?
Eien Yuki’nin kalbini kırmadan bu işi anlatmak için kelimelerini dikkatlice seçer:
- Bak… Sorun da o. Geçmiş hayatlarımızda ne olduğumuz şu an beni ilgilendirmiyor, önemli olan şu an.
Yuki Eien’e biraz daha yaklaşır:
- Nasıl yani… Sen de benim hissettiklerimi… *öpecekmiş gibi dudaklarını onun dudaklarına yaklaştırır* hissetmiyor musun?
Eien elleriyle Yuki’yi iter:
- Yuki! Ben ciddiyim! Seni incitmek istemiyorum, sen çok iyi birisin ama seni sevmiyorum lütfen anla artık!...
Eien ağacın arkasından çıkıp bankta oturan Mai’yi çekiştirir:
- Gidiyoruz Mai!
- Bekle dur o kadar sert çekme!!!
Raion ve Shizen evlerine giderken Shizen’in telefonuna bir mesaj gelir. Shizen hemen mesaja bakar.
- Rai, bi baksana.
- Ha, ne var?
- Mai, “Eien ile biz Seiza Pastanesi’ne geldik siz de gelin. Yalnız Eien’in biraz morali bozuk şimdiden söyleyeyim. Sorun-“ …
- Sorun ne?
Shizen ağzını buruşturur:
- “Sorun Yuki”. . .
- Shizen...
- Ne var, ne?!
- *kafasında damla belirir* Tamam ya yok bi’şey. Neyse biz de gidelim artık.
Raion ve Shizen, Seiza Pastanesi’ne doğru yol alırlar. Pastaneye geldiklerinde bir masada Eien ve Mai’yi görüp yanlarına otururlar.
- Hoş geldiniz.
- Hoş bulduk.
Bir anlık suskunluk olur. Raion:
- Ee daha daha nasılsınız? . . . Eien?
- *şüpheli bir bakış atarak* Mai sen söyledin di mi?
- Neyi?
- Sen daha iyi bilirsin!
- Öf tamam evet ben söyledim.
Raion:
- E sonuç olarak?!
- Şöyle ki, be-
O sırada televizyonun sesi açılır. Televizyonda haberler vardır.
- Yaratık haberi ne kadar gün geçse de önemini kaybetmiyor sevgili seyirciler. Hatta ortalık git gide karışmakta. Şimdi mikrofonlarımızı . . .
Mai:
- Harika… Bu böyle devam mı edecek…
Shizen:
- Bir dakika… yine mi bu?!
Eien:
- Kim?
- Hatırlamadın mı? Dün o konuşup da ortalığı karıştıran kişi. *sesini kısarak* Bizi halka düşmanmış gibi gösteren kişi işte.
Raion:
- Gözüm sanki onu bir yerden ısırıyor… Size de tanıdık gelmedi mi?
Mai:
- Evet bana da öyle geldi… Aman Japonya’da yaşıyormuş işte bir yerde görmüşüzdür.
Eien:
- Her neyse. Ama buna bir çare de düşünmeliyiz.
O sırada birden birisi yanlarına gelir.
- Merhaba gençler!
- YUKİ?!
Shizen sert bir hareketle ayağa kalkacak olur, ama Raion onu elinden tutar. Shizen ve Raion göz göze gelirler. Shizen hafifçe başını sallar ve yerine tekrar oturur. Yuki’ye öfke dolu gözlerle bakmaktadır. Yuki:
- Haberleri siz de duydunuz sanırım…
Shizen:
- Sana kimse oturabilirsin deme- * Mai Shizen’i masanın altından tekmeler.* AH! . . . Yani… Evet duyduk.
Mai:
- Türkiye’de yaratıkların çıkması mı daha kötü yoksa hem Türkiye’dekilerin hem Japonya’dakilerin savaşçılara karşı cephe alması mı, karar veremedik…
Yuki:
- İkincisi için şimdilik bir çözümüm olmasa da… Şu yaratık işi… Türkiye’ye gideceğim ben.
Raion:
- NE?! Sen ciddi misin?!
- Evet, elbette. Buradakiler kadar oradakilerin de bize ihtiyacı var, bizi sevsinler ya da sevmesinler.
Eien hiç düşünmeden:
- Ben de geliyorum!
- Eie-
- Yuki sana “gelebilir miyim?” demedim “geliyorum” dedim. Anladın?
- Pekala, pekala.
Mai:
- *gülümser* Sadece ikinizin gideceğini mi sanıyorsunuz? Hah!
Raion:
- Mai haklı. Bizsiz gidemezsiniz.
Eien:
- Ama b-
Shizen:
- Aması falan yok, geliyoruz işte.
Yuki:
- Eee, burası savunmasız kalmayacak mı?
Shizen:
- Önemli olan şu anda Türkiye’yi savunmasız bırakmamak. Hem düşmanımızın hedefi Japonya değil, biziz. Muhtemelen grubu ayıracağımızı düşünerek bizi kolay hedef yapmaya çalışıyorlar.
Raion:
- Shizen? Sen bu kadar ciddi olu- *Shizen sert bir bakış atar* Tamam bir şey demedim ya *kafasında damla belirir* Ama haklısın. En yakın zamanda Türkiye’ye gitmemiz gerek.
Mai:
- *alaycı bir ses tonuyla* Ahaha tabi canım, ben hemen bizimkileri arayım. Zaten Türkiye’ye göndermek için can atıyorlar, değil mi?
Shizen:
- Ne yapmamızı bekliyorsun? Herhalde ailemize durup dururken “Biz Türkiye’ye gidiyoruz” demek saçma durur.
Mai:
- Ne yani kaçalım mı?
Yuki:
- Başka çarenizin olduğunu sanmıyorum. Uçak için biletleri falan hallederiz o mühim değil de. Ama ailenizden izin mi alırsınız, evden mi kaçarsınız, bilemeyeceğim.
Raion:
* kafasında bir ampul belirir* Birbirimizde kaldığımızı falan söylesek?
Shizen:
- Saçmalama arayıp öğrenirler.
- Eğer birbirimizde kalırsak, evet. Ama diğerleri için aynı şey söz konusu değil.
Yuki:
- O zaman siz haber verin ailelerinize, yarın akşama doğru gelirsiniz.
Eien:
- O zaman her şey tamam, değil mi?
Mai:
- Sanmıyorum. Türkiye’ye Türkiye hakkında hiçbir şey bilmeden 5 tane genç maceraya atılacağız. Ne Türkiye’yi biliyoruz, ne Türkçe.
Eien:
- Siz kendi adınıza konuşun. Benim az buçuk Türkçem var.
Raion:
- Al benden de o kadar.
Shizen:
- Sen ne zaman Türkçe öğrendin ya?
- Birkaç şey öğrendim işte.
Mai:
- Tamam o sorun da halloldu ama o kadar Türkçe ile anlaşabilir miyiz? Birine bir şey sormamız gerekirse falan?
Eien:
- Detaylara çok takılıyorsun Mai. Biraz olayları akışına bırak. Ayrıca animeci bir topluluk bulursak Türkiye’de pek sorun olmaz onlar Japonca bilir. Neyse. Akşama o zaman buluşuyoruz.
Yuki:
- Evet. Yarın havaalanının girişinde buluşalım. Neyse. Bu işi madem hallettik, ben gitsem iyi olacak. İyi günler size, görüşmek üzere.
Eve gittiklerinde sonraki gün arkadaşlarında kalmak için zor izin koparmış olsalar da, başarmışlardı. Biletler de alınmıştı. Her birinin içinde korku ve heyecan vardı. Bir gün geçmişti ve sadece bu macera için saatler kalmıştı. Ve yanlarına alacakları çantaları hazırlarken zaman geçmişti bile. Ve hepsi havaalanının yolunu tutmuşlardı.
Mai, Raion ve Shizen havaalanına gittiklerinde kapının önünde Yuki ve Eien’in orada bekliyor olduklarını görürler. Selam vererek yanlarına giderler. Eien:
- Biletleriniz burada. Raion, Shizen, bu iki bilet sizin.
Raion:
- Bizimkinin nesi özel ki?
Eien:
- Televizyonda İstanbul ve Antalya’da yaratıklar görüldüğü söylenmişti. Beraber olmamız gerek ama… Bu noktada ayrılmamız gerek. Sen ve Shizen’in biletleri farklı. Siz İstanbul’dan Antalya’ya geçeceksiniz, biz İstanbul’da kalacağız.
Shizen aniden sert bir çıkış yapar:
- PARDON DA NE HAKLA?! Kim seni patron seçti söyler misin Eien?! Daha önce haber verebilirdin en azından! Nerden biliyorsun belki biz Mai ile beraber gitmek isteriz??
- Önemli olan kimle gittiğin değil Shizen, burada görevimi-
- GÖREV OLDUĞUNU BEN DE BİLİYORUM! Ama kendini bu şekilde lider SEÇEMEZSİN! Ne hakla ha, NE HAKLA?! Hanımefendi kendince kararlarını versin, biz de kabullenelim öyle mi? Senin dediklerini uygulamak zorunda değiliz Eien tamam mı, DEĞİLİZ!
Raion:
- Shi saki-
- SAKİN FALAN OLA- *Raion kafasına yumruk çakar* SEN NE YAPTIĞINI SANIYORSUN?!
- Seni durdurmaya çalıştığımı sanıyorum Shizen! Sakin ol, tamam? Biz Antalya’ya gideceğiz, onlar da İstanbul’a. Burada bir sorun yok bence! Tamam daha önce de haberimiz olabilirdi ama artık yapacak bir şeyimiz yok! Hem… *gözleri parıldar* Deniz, kum, güneş, *sevinçten uçmaya başlar* harikaaaa!!
Eien:
- Tamam Rai cıvıma. Neyse uçağa geçsek iyi olur… Shizen?
- Tamam… Geçelim…
Beş genç uçaklarına doğru geçip yerlerini alırlar. Bir süre sonra da uçak havalanmaya başlar. Sakin bir yolculuktur. Az önceki gerginlikten sonra pek de sıcak bir muhabbet başlayamamıştır. Mai:
- Öff daha ne kadar oldu?
Yuki:
- Sadece yarım saat. Daha uzun bir yolumuz var.
Raion:
- Daha yarım saat mi?! Ben en azından bir saat falan geçmiştir sanıyordum. Of!...
Shizen:
- Yarım saattir denizin üstünden uçunca ne kadar yok kat ettiğimiz belli olmuyor tabi.
Raion:
- Aranızda yolun ne kadar süreceğini bilen var mı? *Ses çıkmaz* Eien sen biliyor musun?
- . . .
- Eien?
- . . .
- *dürterek* Aramızda mısın?
- Ne?
- Diyorum ki nerelerdesin?
- Yok bir şey ya, dalmışım.
Yuki:
- Var bir şey, belli.
Eien:
- Sadece her an bir şey olacakmış gibi hissediyorum. Paranoyak oldum sanırım.
Mai:
- Boş ver ya. Biraz dinlenmeye çalış. Rahatlarsın. Ayrıca… Aşağısı ne kadar kayalık böyle?
Hiç tanımadıkları bir yolcu onlara dönerek alaycı bir tavırla konuşur:
- Evet öyle. Aşağı düşerseniz çok yazık olur, öyle değil mi?
Beş genç hayret dolu bakışlarla yolcuya bakarken yolcunun da gözleri parlıyor ve korkutucu bir şekilde şeytanı bir gülümsemeyle bakıyordur. Birden göz bebekleri kaybolur. Vücudu parçalanmaya başlar ve içinden bir yaratık çıkar.
Shizen:
- Olamaz…!
Yolcular çığlık çığlığa bağırmaya başlar. Bazıları kaçmak için yer ararken bazıları da korkudan bayılmaktadır. Mai:
- Bu karmaşada bizi fark etmezler. Dönüşmemiz gerek!
- Ama ya fark ed-
- Başka şansımız mı var sanıyorsun?!
Hepsi birden dönüşürler. Yaratık yumruğuyla saldırmaya çalışır ama kaçarlar. Arashi yaratığa karşı kılıcını çeker ve saldırmaya başlar. Yaratık bir süre direndikten sonra Arashi’nin elini tutar ve onu tekmeyle yere indirir. Shizen yelpazesiyle bir darbe savurur ama sadece bir sıyrık açar. Leika da baltasıyla saldırır. Yaratık şaşkınlığa uğramışken de Eien ve Yuki yaratığın arkasından onu ittirir. Yaratık kapıya doğru düşer. Leika baltasyıla kapıya bir darbe vurur ve ardından tekmeleyerek kapıyı kırar. Eien ve Yuki tekrar yaratığı ittirerek onu uçaktan dışarı atmaya çalışırlar. Böylece aşağıdaki kayalıklara düşerek yok olacaktır. Yaratık terslik çıkarmaya başlayınca Arashi kılıç darbeleriyle yaratığı zayıflatmaya çalışır ve sonunda başarırlar. Yaratık uçaktan düşer.
- YOK ARTIK!!
- İMKANSIZ!!
Beş genç de şaşırır çünkü yaratıktan bir çift kanat çıkmıştır ve uçmaya başlar. Leika tabancasını, Eien de yay ve oklarını çıkarırlar ve yaratığı vurmaya çalışırlar. Yaratık her saldırıdan uçarak kurtulur. Birden yaratık iki elinin avuç içini uçağa doğru doğrultur ve lazer demetleri atmaya başlar. Eien de son anda mızrağını atarak yaratığı yok etmeyi amaçlar ve mızrağını hızlıca atar. Ama saldırının etkisiyle de dengesini kaybeder ve uçaktan düşer. Arashi hemen zincirini çıkarıp aşağıya doğru sallandırır ama bu bir işe yaramaz çünkü zincirin boyu yetmemiştir:
- Lanet olsun!!!...
Birden Yuki de Eien’i kurtarmak için arkasından atlar. Kendisi hızlıca atladığı için Eien’e kolayca yakınlaşır.
- Eien! Eien! Kendine gel! Hemen!
Eien yavaşça gözlerini açar:
- Ben.. ne… YUKİ! Biz… OOO HAYIR!!
Eien ve Yuki aşağıya baktıklarında kayalıklara doğru hızlı yaklaştıklarını fark ederler. Umutsuzca birbirlerinin yüzüne bakarlar. Uçakta kalan diğer savaşçılar ise sadece ıslak gözlerle çaresizce onları izlemektedir…
Yeni Sezonuyla The Disappear Çok Yakında Devam edecek~

by me~

teşekkürler tusako~ ^-^

fikir üretmede fena değilsem de yazmaya iyi değilim sanırım xD güzel yazmışsın arashi =P
neyse lafı uzatmıyorum uzun bi aradan sonra bölümleri yazmaya yeniden başlayacağız~
neyse lafı uzatmıyorum uzun bi aradan sonra bölümleri yazmaya yeniden başlayacağız~


arigato sun-chan ^^ sen 2. yi hatırlayabildin mi bu arada xD






Tatilden döndüğüm gibi okudum sezon finalini süper ya *-* Çok hoşuma gitti Yuki<3Eien taraftarıyım ben.. Şahsen zaten onların ölmeyecekleri belli
baş karakter yani ölemez ama ikisi arasındaki *Aşk Sorunu* ne olur bilemiyorum.. :/ Onun dışında her zamanki gibi mükemmeldi yeni sezonu bekliyorumm *-* <3

Lacrimis struit insidias cum femina plorat. 🌙


senin de beğenmene sevindim ma-chanım(buki) *-* yorumun için sen de sağol prenses hotaru o.O"
yeni bölüme başlamayı düşünüyoruz bugün yarın yollarız foruma =)
yeni bölüme başlamayı düşünüyoruz bugün yarın yollarız foruma =)


etkileyici bi sezon finali olmuş
dewamını bol bol(........) gözle bekliyemm


dewamını bol bol(........) gözle bekliyemm



blog'um ^_^
http://ayseelifersoy.blogspot.com/
her şey bunun için
http://www.venusforum.net/viewtopic.php?p=455663#455663

http://ayseelifersoy.blogspot.com/
her şey bunun için

http://www.venusforum.net/viewtopic.php?p=455663#455663




avatar ~ michiru
.
McFly ♥


8. sayfa (Toplam 11 sayfa) [ 153 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |