zorlu arayış |
|
Yazar
Mesaj
ZORLU ARAYIŞ
Issız bir sonbahar günüydü. Ormanda geziyordum. Gizemli sesler duyuyordum. Buna rağmen elimdeki haritaya göre ilerliyordum. Haritanın nereye gittiğini, sonunda ne olduğunu bilmiyordum. İçimden bir ses "Gitmelisin."diyordu,"Bu senin için bir fırsat. Artık insanlar seni önemseyecek."diyordu. Yaşamım boyunca kimse beni önemsememişti. Annem ve babam bile büyük kardeşime benden daha fazla önem vermişti. Eğer haritanın bittiği yerde benim daha fazla önemsenmemi sağlayacak en ufak bir şey varsa uğraşlarım boşuna olmayacaktı ama haritanın sonunda benim için bile önemsiz bir şey varsa her şey bitecekti. Benim bu dünyada yerim yoktu olmayacaktı da. İşte ormanda yürüyordum ve büyük gölü arıyordum. Oraya daha önce gitmiştim. Bu yüzden var olduğunu biliyordum. Bayağı bir yürüdükten sonra oraya vardım…
Göl, haritanın bittiği yer değildi. Tam aksine haritanın başladığı yerdi. Harita çok eskiydi. Bu yüzden göl olduğundan çok daha büyük görünüyordu. İçimden:
"Her şey başladı veya bitti."dedim. Haritaya göre ilk ipucu en büyük ağaçtaydı. Oraya ulaşmak için ormanın en sık yerinden geçmeliyim. Orada
tehlikeli olarak ne ararsan vardı; vahşi hayvanlar, kötü kuşlar, yılanlar, zehirli bitkiler... İşte girişteydim. İçerden ürkütücü sesler geliyordu ama buna değeceğine inanıyordum. İçerde ne olursa olsun oraya girmeliydim. Bir süre sonra cesaretimi toplayıp içeri girdim. Biraz yürüdükten sonra ağaçların dalları yüzünden ortalık karardı. "Allahtan yanıma evdeki el fenerini almışım." diye düşündüm. Çıkışa daha vardı. Bir ses duydum. Ses yakınırdan geliyordu. Çok korktum ama orada donup kalmıştım. Ses gittikçe yaklaşıyordu. Yanımda kendimi korumak için aldığım çakıyı çıkardım. Artık hazırdım. Çalılar titremeye başladı. Birden çalıların arasından bir tavşan çıktı. Çok hızlı bir şekilde kaçıyordu. Kaçtığı yere dikkat ettiğimde çıkışa gittiğini fark ettim. Peşinden koşmaya başladım. Tavşan sayesinde çıkışa kısa yoldan ulaştım.
Karşımda bütün ihtişamıyla dev gibi bir ağaç duruyordu. Aradığım ağacı buluştum. Ne yazık ki birçok kurukafa kazınmıştı. Haritada:"Doğru kurukafa doğru yöne götürür" yazıyordu. Aradığım kurukafayı bulmak için bayağı bir uğraştım. Aradığımı bulunca o yöne doğru ilerlemeye devam ettim. Son ipucu aynı zamanda haritanın eksik parçasının bulunduğu yer olacaktı. Oranın neresi olduğu kesin değildi. Sadece "Yönün doğru ise o kendini gösterecek," yazıyordu. 30dk kadar yürüdüm. Çok yorulmuştum ve hava kararıyordu. Çadırı kurdum, haritayı sakladım ve yönümü kaybetmemek için işaret koydum. Artık yanıma aldıklarımı yiyebilirdim. Yanıma bana 3 gün yetecek kadar yemek almıştım. Yemeği yiyip yattım...
Uyandığımda hava bayağı serindi. Hemen hırkamı giydim. Yola devam etmeliydim. İşaretime göre ilerlemeye devam ettim. Son işaret biraz belirsizdi. En azından doğru yolda olduğumu düşünüyordum. Yürüdükçe etraftaki şeylere çok dikkat ediyordum. Bir yere geldim ki oraya daha önce kimse girmemiş gibiydi. Ağaçtan çok yeşillik vardı. Aradığım yeri bulduğumu düşünmüyordum. Çok gizli olan bir harita açık bir alana konulmazdı değil mi? Ormanın bu kadar büyük olduğunu da bilmiyordum. Alan etrafı ağaçlarla çevrili, geniş bir yerdi işte. Her yeri altüst ettim ama ne bir işaret vardı nede haritada belirli bir yer. Aslında o anda göremediğim bir ayrıntı vardı o da yine bir kurukafaydı. Nerede idi? Bu en büyük soruydu. Aslında olabileceği tek bir yer vardı. Orası da büyük kayalıktı. Orası pek tehlikeli sayılmazdı fakat yanında bir bataklık vardı. Olduğum yerden orayı görebiliyordum. O yöne doğru bütün gücümle koşmaya başladım. Birkaç dakika sürmedi kayaya vardım. İşte kocaman kaya önümdeydi. Tek sorun gerçekten kocamandı ve dibinde bir bataklık vardı. Oraya varmam 2 gün sürdü kurukafayı ve haritayı bulmam 2 saat. Haritanın eksik parçası hiç yıpranmamıştı. Elimdeki harita ise çoğu yeri yıpranmış haldeydi. Birden elimdeki parçada bulunan bir kız resmi dikkatimi çekti. Aynı bana benziyordu ama onun yüzü daha güzeldi. Altında: “Dikkat çekmek istiyorsun.” Evet istiyordum. Devamında ise: “Ama bunu yapmak için gereken hazine yüreğinde. Bu harita yüreğinin anahtarına götürecek seni. Anahtar şifrenin çözüldüğü yerde.” yazıyordu. Şifre ise bir tekerlemeydi veya öyle bir şeydi sanırım. Şöyle yazıyordu:
Şimdiye kadar bakmadılar yüzüne,
Ama önemseyecekler seni,
Madem bu parçayı buldun,
Anahtar seni
Nerelere götürecek düşün.
Issız bir sonbahar günüydü. Ormanda geziyordum. Gizemli sesler duyuyordum. Buna rağmen elimdeki haritaya göre ilerliyordum. Haritanın nereye gittiğini, sonunda ne olduğunu bilmiyordum. İçimden bir ses "Gitmelisin."diyordu,"Bu senin için bir fırsat. Artık insanlar seni önemseyecek."diyordu. Yaşamım boyunca kimse beni önemsememişti. Annem ve babam bile büyük kardeşime benden daha fazla önem vermişti. Eğer haritanın bittiği yerde benim daha fazla önemsenmemi sağlayacak en ufak bir şey varsa uğraşlarım boşuna olmayacaktı ama haritanın sonunda benim için bile önemsiz bir şey varsa her şey bitecekti. Benim bu dünyada yerim yoktu olmayacaktı da. İşte ormanda yürüyordum ve büyük gölü arıyordum. Oraya daha önce gitmiştim. Bu yüzden var olduğunu biliyordum. Bayağı bir yürüdükten sonra oraya vardım…
Göl, haritanın bittiği yer değildi. Tam aksine haritanın başladığı yerdi. Harita çok eskiydi. Bu yüzden göl olduğundan çok daha büyük görünüyordu. İçimden:
"Her şey başladı veya bitti."dedim. Haritaya göre ilk ipucu en büyük ağaçtaydı. Oraya ulaşmak için ormanın en sık yerinden geçmeliyim. Orada
tehlikeli olarak ne ararsan vardı; vahşi hayvanlar, kötü kuşlar, yılanlar, zehirli bitkiler... İşte girişteydim. İçerden ürkütücü sesler geliyordu ama buna değeceğine inanıyordum. İçerde ne olursa olsun oraya girmeliydim. Bir süre sonra cesaretimi toplayıp içeri girdim. Biraz yürüdükten sonra ağaçların dalları yüzünden ortalık karardı. "Allahtan yanıma evdeki el fenerini almışım." diye düşündüm. Çıkışa daha vardı. Bir ses duydum. Ses yakınırdan geliyordu. Çok korktum ama orada donup kalmıştım. Ses gittikçe yaklaşıyordu. Yanımda kendimi korumak için aldığım çakıyı çıkardım. Artık hazırdım. Çalılar titremeye başladı. Birden çalıların arasından bir tavşan çıktı. Çok hızlı bir şekilde kaçıyordu. Kaçtığı yere dikkat ettiğimde çıkışa gittiğini fark ettim. Peşinden koşmaya başladım. Tavşan sayesinde çıkışa kısa yoldan ulaştım.
Karşımda bütün ihtişamıyla dev gibi bir ağaç duruyordu. Aradığım ağacı buluştum. Ne yazık ki birçok kurukafa kazınmıştı. Haritada:"Doğru kurukafa doğru yöne götürür" yazıyordu. Aradığım kurukafayı bulmak için bayağı bir uğraştım. Aradığımı bulunca o yöne doğru ilerlemeye devam ettim. Son ipucu aynı zamanda haritanın eksik parçasının bulunduğu yer olacaktı. Oranın neresi olduğu kesin değildi. Sadece "Yönün doğru ise o kendini gösterecek," yazıyordu. 30dk kadar yürüdüm. Çok yorulmuştum ve hava kararıyordu. Çadırı kurdum, haritayı sakladım ve yönümü kaybetmemek için işaret koydum. Artık yanıma aldıklarımı yiyebilirdim. Yanıma bana 3 gün yetecek kadar yemek almıştım. Yemeği yiyip yattım...
Uyandığımda hava bayağı serindi. Hemen hırkamı giydim. Yola devam etmeliydim. İşaretime göre ilerlemeye devam ettim. Son işaret biraz belirsizdi. En azından doğru yolda olduğumu düşünüyordum. Yürüdükçe etraftaki şeylere çok dikkat ediyordum. Bir yere geldim ki oraya daha önce kimse girmemiş gibiydi. Ağaçtan çok yeşillik vardı. Aradığım yeri bulduğumu düşünmüyordum. Çok gizli olan bir harita açık bir alana konulmazdı değil mi? Ormanın bu kadar büyük olduğunu da bilmiyordum. Alan etrafı ağaçlarla çevrili, geniş bir yerdi işte. Her yeri altüst ettim ama ne bir işaret vardı nede haritada belirli bir yer. Aslında o anda göremediğim bir ayrıntı vardı o da yine bir kurukafaydı. Nerede idi? Bu en büyük soruydu. Aslında olabileceği tek bir yer vardı. Orası da büyük kayalıktı. Orası pek tehlikeli sayılmazdı fakat yanında bir bataklık vardı. Olduğum yerden orayı görebiliyordum. O yöne doğru bütün gücümle koşmaya başladım. Birkaç dakika sürmedi kayaya vardım. İşte kocaman kaya önümdeydi. Tek sorun gerçekten kocamandı ve dibinde bir bataklık vardı. Oraya varmam 2 gün sürdü kurukafayı ve haritayı bulmam 2 saat. Haritanın eksik parçası hiç yıpranmamıştı. Elimdeki harita ise çoğu yeri yıpranmış haldeydi. Birden elimdeki parçada bulunan bir kız resmi dikkatimi çekti. Aynı bana benziyordu ama onun yüzü daha güzeldi. Altında: “Dikkat çekmek istiyorsun.” Evet istiyordum. Devamında ise: “Ama bunu yapmak için gereken hazine yüreğinde. Bu harita yüreğinin anahtarına götürecek seni. Anahtar şifrenin çözüldüğü yerde.” yazıyordu. Şifre ise bir tekerlemeydi veya öyle bir şeydi sanırım. Şöyle yazıyordu:
Şimdiye kadar bakmadılar yüzüne,
Ama önemseyecekler seni,
Madem bu parçayı buldun,
Anahtar seni
Nerelere götürecek düşün.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star

Bunun anlamı neydi? Çok düşündüm ama hiç bir şey bulamadım. E artık acıkmıştım. Yiyeceğim de çok az kalmıştı fakat şansım varmış ki yanda bir elma ağacı vardı. Hemen o tarafa gittim. Ağaca tırmanıp üç elma aldım. Onları yerken kayıp parçayı elimdeki ile birleştirdim. Birden güçlü bir ışık saçıldı. Birkaç dakika boyunca hiçbir şey görmedim. Yeniden bakabildiğimde avucumda harita yoktu bunun yerine bir anahtar vardı. Ama haritada şekli olan anahtar değildi bu.
Birden aklıma şifre geldi baş harfleri ŞAMAN oluyordu ve civarda bir şaman evi vardı. Oraya doğru koşmaya başladım. Kısa sürede oraya ayakbastım. Orada çok eskiden beri duran bir sandık vardı. Ormanla ilgili bunca şeyi bilmemin nedeni evden kaçıp buraya gelmemdi. Haritayı da bu şekilde bulmuştum. En çok uğradığım ağaçtaydı. Sandığın önüne gidip açtım. İçerde hiçbir şey yoktu! Bunca yolu boşuna mı gelmiştim yani? Sinirlendim sandığın içine bir daha baktım oradaki yüz –yansıma- benim değildi haritanın parçasındaki yüzdü.” Sen prensessin. Güce sahipsin,”dedi.
NE ANLAMA GELİYOR BU?
Bu da neydi şimdi? Sadık birden yok olmuştu ve geride çok ilginç kalemimsi bir şey bırakmıştı. O şeyi elime almaya kortum ama işte hayallerim gerçek olmuştu. Artık önemsenecektim. Gerçi şu şeyin ne işe yaradığını bulmalıydım. Cesaretlenip elime aldım. Bir anda o güzel uzun saçlarım kısacık, kahverengi gözlerim mavi, eski pasaklı kıyafetlerim de o ana kadar hiç görmediğim bir elbiseye dönüşüverdi. Daha “Ne oldu” dememe kalmadan harita ve sandıktaki yüzün sahibini gördüm. Çok sıcakkanlı birine benziyordu. Bana yıllardır aradığı biriymişim gibi bakıyordu. “ Sizi görmek ne güzel,”dedi. “Gelin benimle size her şeyi açıklayacağım. Lütfen benden korkmayınız,” dedi ve yürümeye başladı.
Biraz sonra arkasından yürümeye başladım. Şaman evinden çıkmak üzereydik ama bir anda boynundaki kolyeyi bir yere yerleştirdi. Yerden bir kapı açıldı merdivenlerden aşağı indik. Her yerde kurukafalar, kemikler ve ilginç ilginç şeyler vardı. Ben biraz korkmuştum. Kadın sanki bunu anlamış gibi “prenses korkmayınız, yüzyıllar sonra burayı hatırlayacağınızı düşünmüştüm. Sorun yok. Ne olursa olsun size görevinizi hatırlatıcım.” Dedi.
Birden aklıma şifre geldi baş harfleri ŞAMAN oluyordu ve civarda bir şaman evi vardı. Oraya doğru koşmaya başladım. Kısa sürede oraya ayakbastım. Orada çok eskiden beri duran bir sandık vardı. Ormanla ilgili bunca şeyi bilmemin nedeni evden kaçıp buraya gelmemdi. Haritayı da bu şekilde bulmuştum. En çok uğradığım ağaçtaydı. Sandığın önüne gidip açtım. İçerde hiçbir şey yoktu! Bunca yolu boşuna mı gelmiştim yani? Sinirlendim sandığın içine bir daha baktım oradaki yüz –yansıma- benim değildi haritanın parçasındaki yüzdü.” Sen prensessin. Güce sahipsin,”dedi.
NE ANLAMA GELİYOR BU?
Bu da neydi şimdi? Sadık birden yok olmuştu ve geride çok ilginç kalemimsi bir şey bırakmıştı. O şeyi elime almaya kortum ama işte hayallerim gerçek olmuştu. Artık önemsenecektim. Gerçi şu şeyin ne işe yaradığını bulmalıydım. Cesaretlenip elime aldım. Bir anda o güzel uzun saçlarım kısacık, kahverengi gözlerim mavi, eski pasaklı kıyafetlerim de o ana kadar hiç görmediğim bir elbiseye dönüşüverdi. Daha “Ne oldu” dememe kalmadan harita ve sandıktaki yüzün sahibini gördüm. Çok sıcakkanlı birine benziyordu. Bana yıllardır aradığı biriymişim gibi bakıyordu. “ Sizi görmek ne güzel,”dedi. “Gelin benimle size her şeyi açıklayacağım. Lütfen benden korkmayınız,” dedi ve yürümeye başladı.
Biraz sonra arkasından yürümeye başladım. Şaman evinden çıkmak üzereydik ama bir anda boynundaki kolyeyi bir yere yerleştirdi. Yerden bir kapı açıldı merdivenlerden aşağı indik. Her yerde kurukafalar, kemikler ve ilginç ilginç şeyler vardı. Ben biraz korkmuştum. Kadın sanki bunu anlamış gibi “prenses korkmayınız, yüzyıllar sonra burayı hatırlayacağınızı düşünmüştüm. Sorun yok. Ne olursa olsun size görevinizi hatırlatıcım.” Dedi.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star




1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 7 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |