Onlar Halka değilki FİL :D:D:D Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Ben gene vazgeçtim Filler olucak konum
Filler yapraklarla, ağaç kabuklarıyla, meyvelerle, otlarla ve bitkilerle beslenirler. 24 saatlik bir günün %70-90'ını ya beslenerek veya bir yemek kaynağına doğru hareket ederek geçirirler. Günün geri kalan kısmında ise banyo yaparlar, su içip dinlenirler ve uyurlar. Hareket etmeden önce genellikle bir bölgede birkaç gün kadar kalırlar. Bu sürenin kısa olması önemlidir çünkü eğer hareket etmezlerse bulundukları yerdeki bitki topluluklarını tamamen yok edebilirler.
Günümüzde filler, Doğu Afrika başta olmak üzere diğer Afrika bölgeleri ve Uzakdoğu'da özellikle de Sri Lanka'da yaşarlar. Yeni beslenme alanlarına yaptıkları göçler daha çok kurak havalarda gerçekleşir. Bu yüzden kuru havalarda daha fazla sayıda fil sürüsüne rastlanır. Yağışlı havalar fillerin üremesi için uygun ortamlardır. Çiftleşme ve doğumlar bu sezonda olur. Fillerin gebelik süresi 22 aydır. Bu süreyle karada yaşayan memeli hayvanlar arasında en uzun gebelik süresine sahiptirler. Bu nedenle gebe kalmalarıyla, doğum yapmaları aynı hava koşullarına rastlar. Böylece yavrular yiyeceğin bol olduğu zamanda doğmuş olurlar. Doğumlarındaki bu mükemmel zamanlama dikkat çekicidir.
Hortum, bir filin en büyük yardımcısıdır. Fil, birbirinden farklı birçok işlemi hortumu sayesinde gerçekleştirir. Hortumundan nefes alır, yiyecekleri onunla tutarak ağzına götürür, koku alır, hatta bazen serinlemek için kendine hortumuyla su fışkırtır. Bu çok işlevli hortum, bir ağacın dalını bükebilecek kadar güçlü aynı zamanda yerden bir bozuk parayı kaldırabilecek kadar da hassastır.
1700'lü yıllarda bilim adamları fil hortumunun tek bir kas parçasından meydana geldiğini zannediyorlardı. Ancak modern araştırmalar bilim adamlarını hayrete düşürdü. İnsan vücudundaki kasların sayısı 639'u geçmezken bir fil hortumunda yaklaşık 50.000 kas olduğu ortaya çıktı. Üst üste eklenmiş halkalar görünümündeki bu kaslar sayesinde fillerin hortumları mükemmel bir hareket kabiliyeti kazanmaktadır.
Kas Grupları Arasındaki Mükemmel Uyum
Hortum, iki temel kas grubundan oluşur. Çapraz bağlantılı kaslar hortumun kıvrılarak her yöne dönebilmesini sağlar. Bu kas grupları ağır hareketlerin yapılmasına imkan verir ve bir kaldıraç gibi çalışır. Bazı kas grupları ise, en hassas hareketleri mükemmel bir kontrolle yapar. Bu bölge, insan parmakları kadar hassastır. Kaslar arasındaki bu uyum sayesinde ise filler hortumlarını sorunsuz bir şekilde diledikleri yönde kullanabilirler.
Hortumun Hayati Önemi Evrimin Geçersizliğini Gözler Önüne Sermektedir
Hortum sadece bir burun değildir. Filler için hayati bir önem taşır. Herhangi bir nedenden dolayı hortumun zarar görmesi kısa sürede filin ölümüne sebep olur. Evrim teorisini savunan çevreler, canlıların sahip oldukları özelliklerin sözde tesadüfler sonucunda, aşama aşama meydana geldiğini iddia ederler. Halbuki fil hortumu gibi kompleks bir yapı, ancak on binlerce kasın aynı anda var olmasıyla görevini yerine getirebilir. Örneğin bu kas gruplarından herhangi biri var olmasa fil, hortumunu hareket ettiremez ve kısa sürede ölür. Oysa filler milyonlarca yıldır hortumlarını rahatça kullanırlar. Canlı bedenlerindeki bu gibi tasarımlar, bize tüm canlıları yaratanın Yüce Rabbimiz olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Uzun süre fillerin iletişim sistemlerini inceleyen bilim adamları, fillerin birbirleriyle insanların duyamadığı ses tonları olan infraseslerle iletişim kurduklarını belirlemiştir. Çok güçlü ancak düşük frekanslı sesler olan infrasesler, insanlar tarafından yalnızca özel kayıt cihazlarıyla duyulabilir. Ancak filler bu özel sesler aracılığıyla uzun mesafeli bir çağrıyı uygun hava koşullarında 10 km'lik mesafelere bile duyurabilmektedirler.
Filin Hortumu Örnek Alınarak Yapılan Robot Kol
Bilim adamlarının robot kol tasarlarken en çok zorlandıkları konulardan biri kolun hareket özelliğidir. Bir robot kolun işe yarayabilmesi için, o işin gerektirdiği tüm hareketleri yapabilmesi şarttır. Doğaya baktığımızdaysa, Allah'ın doğadaki canlıların uzuvlarını, ihtiyaçlarını tam karşılayabilecek hareket kapasitesine sahip olarak yaratmış olduğunu görürüz. Bu konudaki en çarpıcı örneklerden biri de yine fillerin hortumudur.
ABD'deki Rice Üniversitesi'nde yapılan robot kol, fil hortumunun ne kadar üstün bir yapı olduğunu daha net ortaya çıkarmıştır. Fil hortumunda iskelet benzeri tek bir yapı bulunmaz. Bu özellik, hortuma büyük bir hareketlilik imkanı ve hafiflik sağlar. Buna karşın robotik kolun bir omurgası vardır. Ayrıca fil hortumu her yere yönelebilecek kadar büyük bir hareket serbestliğine sahiptir. Oysa robotik kol sahip olduğu 16 bağlantı sayesinde sadece 32 çeşit hareket yapabilir.
Filler yapraklarla, ağaç kabuklarıyla, meyvelerle, otlarla ve bitkilerle beslenirler. 24 saatlik bir günün %70-90'ını ya beslenerek veya bir yemek kaynağına doğru hareket ederek geçirirler. Günün geri kalan kısmında ise banyo yaparlar, su içip dinlenirler ve uyurlar. Hareket etmeden önce genellikle bir bölgede birkaç gün kadar kalırlar. Bu sürenin kısa olması önemlidir çünkü eğer hareket etmezlerse bulundukları yerdeki bitki topluluklarını tamamen yok edebilirler.
Günümüzde filler, Doğu Afrika başta olmak üzere diğer Afrika bölgeleri ve Uzakdoğu'da özellikle de Sri Lanka'da yaşarlar. Yeni beslenme alanlarına yaptıkları göçler daha çok kurak havalarda gerçekleşir. Bu yüzden kuru havalarda daha fazla sayıda fil sürüsüne rastlanır. Yağışlı havalar fillerin üremesi için uygun ortamlardır. Çiftleşme ve doğumlar bu sezonda olur. Fillerin gebelik süresi 22 aydır. Bu süreyle karada yaşayan memeli hayvanlar arasında en uzun gebelik süresine sahiptirler. Bu nedenle gebe kalmalarıyla, doğum yapmaları aynı hava koşullarına rastlar. Böylece yavrular yiyeceğin bol olduğu zamanda doğmuş olurlar. Doğumlarındaki bu mükemmel zamanlama dikkat çekicidir.
Hortum, bir filin en büyük yardımcısıdır. Fil, birbirinden farklı birçok işlemi hortumu sayesinde gerçekleştirir. Hortumundan nefes alır, yiyecekleri onunla tutarak ağzına götürür, koku alır, hatta bazen serinlemek için kendine hortumuyla su fışkırtır. Bu çok işlevli hortum, bir ağacın dalını bükebilecek kadar güçlü aynı zamanda yerden bir bozuk parayı kaldırabilecek kadar da hassastır.
1700'lü yıllarda bilim adamları fil hortumunun tek bir kas parçasından meydana geldiğini zannediyorlardı. Ancak modern araştırmalar bilim adamlarını hayrete düşürdü. İnsan vücudundaki kasların sayısı 639'u geçmezken bir fil hortumunda yaklaşık 50.000 kas olduğu ortaya çıktı. Üst üste eklenmiş halkalar görünümündeki bu kaslar sayesinde fillerin hortumları mükemmel bir hareket kabiliyeti kazanmaktadır.
Kas Grupları Arasındaki Mükemmel Uyum
Hortum, iki temel kas grubundan oluşur. Çapraz bağlantılı kaslar hortumun kıvrılarak her yöne dönebilmesini sağlar. Bu kas grupları ağır hareketlerin yapılmasına imkan verir ve bir kaldıraç gibi çalışır. Bazı kas grupları ise, en hassas hareketleri mükemmel bir kontrolle yapar. Bu bölge, insan parmakları kadar hassastır. Kaslar arasındaki bu uyum sayesinde ise filler hortumlarını sorunsuz bir şekilde diledikleri yönde kullanabilirler.
Hortumun Hayati Önemi Evrimin Geçersizliğini Gözler Önüne Sermektedir
Hortum sadece bir burun değildir. Filler için hayati bir önem taşır. Herhangi bir nedenden dolayı hortumun zarar görmesi kısa sürede filin ölümüne sebep olur. Evrim teorisini savunan çevreler, canlıların sahip oldukları özelliklerin sözde tesadüfler sonucunda, aşama aşama meydana geldiğini iddia ederler. Halbuki fil hortumu gibi kompleks bir yapı, ancak on binlerce kasın aynı anda var olmasıyla görevini yerine getirebilir. Örneğin bu kas gruplarından herhangi biri var olmasa fil, hortumunu hareket ettiremez ve kısa sürede ölür. Oysa filler milyonlarca yıldır hortumlarını rahatça kullanırlar. Canlı bedenlerindeki bu gibi tasarımlar, bize tüm canlıları yaratanın Yüce Rabbimiz olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Uzun süre fillerin iletişim sistemlerini inceleyen bilim adamları, fillerin birbirleriyle insanların duyamadığı ses tonları olan infraseslerle iletişim kurduklarını belirlemiştir. Çok güçlü ancak düşük frekanslı sesler olan infrasesler, insanlar tarafından yalnızca özel kayıt cihazlarıyla duyulabilir. Ancak filler bu özel sesler aracılığıyla uzun mesafeli bir çağrıyı uygun hava koşullarında 10 km'lik mesafelere bile duyurabilmektedirler.
Filin Hortumu Örnek Alınarak Yapılan Robot Kol
Bilim adamlarının robot kol tasarlarken en çok zorlandıkları konulardan biri kolun hareket özelliğidir. Bir robot kolun işe yarayabilmesi için, o işin gerektirdiği tüm hareketleri yapabilmesi şarttır. Doğaya baktığımızdaysa, Allah'ın doğadaki canlıların uzuvlarını, ihtiyaçlarını tam karşılayabilecek hareket kapasitesine sahip olarak yaratmış olduğunu görürüz. Bu konudaki en çarpıcı örneklerden biri de yine fillerin hortumudur.
ABD'deki Rice Üniversitesi'nde yapılan robot kol, fil hortumunun ne kadar üstün bir yapı olduğunu daha net ortaya çıkarmıştır. Fil hortumunda iskelet benzeri tek bir yapı bulunmaz. Bu özellik, hortuma büyük bir hareketlilik imkanı ve hafiflik sağlar. Buna karşın robotik kolun bir omurgası vardır. Ayrıca fil hortumu her yere yönelebilecek kadar büyük bir hareket serbestliğine sahiptir. Oysa robotik kol sahip olduğu 16 bağlantı sayesinde sadece 32 çeşit hareket yapabilir.
Merakla bekliyoruz
Sailor Moon / Sailor Venus Fan Sitesi
Forum Kuralları | İstek - Şikayet Kutusu
Biliyor muydunuz?
Bir filin yaklaşık 5 ton ağırlığında olduğunu…
Fillerin genellikle sürü halinde dolaştıklarını ve bir sürüde yaklaşık olarak 30 fil olduğunu…
Günde ortalama 225 kg ot yediklerini ve bu rakamın 30 filden oluşan bir sürü için günde yaklaşık 7.000 kg (7 ton) ot tüketimi anlamına geldiğini…
Çok iri bir cüsseye sahip oldukları için vücutlarını serin tutmak konusunda dönem dönem zorlandıklarını, bu yüzden de serinlemek için çok büyük olan kulaklarını fan olarak kullandıklarını…
Sürünün dişi fil tarafından yönetildiğini…
24 saatlerinin 16 saatini yemek yemeye harcamak zorunda olduklarını…
Bu derece ağır olmalarına rağmen yere şaşılacak şekilde yumuşak bastıklarını ve bunun parmak kemiklerinin altında minder görevi yapan esnek bir yağ tabakası sayesinde mümkün olduğunu…
Normal bir insanın yediği yemek bedenindeki bütün işlemlerden yaklaşık 24 saatte geçerken, bu işlemin bir filde iki buçuk gün sürdüğünü…
Bir filin yaklaşık 5 ton ağırlığında olduğunu…
Fillerin genellikle sürü halinde dolaştıklarını ve bir sürüde yaklaşık olarak 30 fil olduğunu…
Günde ortalama 225 kg ot yediklerini ve bu rakamın 30 filden oluşan bir sürü için günde yaklaşık 7.000 kg (7 ton) ot tüketimi anlamına geldiğini…
Çok iri bir cüsseye sahip oldukları için vücutlarını serin tutmak konusunda dönem dönem zorlandıklarını, bu yüzden de serinlemek için çok büyük olan kulaklarını fan olarak kullandıklarını…
Sürünün dişi fil tarafından yönetildiğini…
24 saatlerinin 16 saatini yemek yemeye harcamak zorunda olduklarını…
Bu derece ağır olmalarına rağmen yere şaşılacak şekilde yumuşak bastıklarını ve bunun parmak kemiklerinin altında minder görevi yapan esnek bir yağ tabakası sayesinde mümkün olduğunu…
Normal bir insanın yediği yemek bedenindeki bütün işlemlerden yaklaşık 24 saatte geçerken, bu işlemin bir filde iki buçuk gün sürdüğünü…
Fil
Büyükanne fil, bir tehlikenin varlığını hissettiği anda hemen etrafındakileri uyarır. Onun sesini duyan bütün filler kaçışmaya başlarlar. Göster
Fillerin davranışları her araştırıldığında, daha bir karmaşık ve gizemli oldukları ortaya çıkıyor. Bilim adamlarının gözledikleri bu gizemli davranış, aile gruplarının haftalarca birbirlerini görmeden aynı yönde ilerleyip, sözleşmiş gibi bir yerde buluşmalarıydı. Buluşmalar yiyeceğin ve suyun az olduğu yerlerde değil de, çok olduğu yerlerdeydi. Bu gizem ancak 1984 yılında Afrika fillerinin seslerini kaydeden bir çalışmayla çözüldü. Filler tanıdıkları veya kendilerine akraba olan bireylerin seslerini ayırt ediyor ve bizim duyamayacağımız kadar düşük frekansta haberleşiyorlardı! İnsanlar sadece 20-20.000 Hz arasındaki sesleri duyabildikleri için, fillerin düşük frekansta (15-35 Hz arasında) çıkardıkları ultrasonik sesleri hiç duyamıyorlardı. Ultrasonik ses dalgaları diğer yüksek frekanslı ses dalgaları gibi çabuk bozulmadıkları için 10 km gibi uzun mesafelere ulaşabiliyor ve böylece insanların duyamayacağı bir frekanstan aileler arası iletişim sağlanabiliyor. Bir grup fil stres altındayken, 30-40 kilometre ötedeki diğer filler huzursuzluk belirtileri gösteriyor ya da kurak yaz aylarında susamış bir grup 100-150 kilometre ileride yağmur yağan bir yere doğru gidebiliyor. Nasıl ? Bunun cevabı daha derinlerde, gizli...
Filin ön dişleri uzunluğuyla çok çeşitli işlere yarar. Kendini koruma, kazma veya kesici araç olarak kullanabilirler... Yaşlı bir erkek filin dişi 50 kiloyu bulabilir.
Afrika'da filler üzerine çalışan bir araştırmacının dikkatini, bir grup filin davranışları çekmiş. Filler ağırlıklarını bir ayaklarından diğerine veriyor, öne doğru uzanıyor ve bazıları tek ayaklarını havaya kaldırıyorlar. Bir süre sonra başka fillerle buluşuyorlarmış. Acaba filler diğer grubun yaklaştığını nasıl anlıyorlar? Bir dizi araştırma başlatan bilim adamları, yeraltındaki titreşimler aracılığıyla petrol bulmak için kullanılan "Jeo-fon"larla fillerin seslerini dinlemeye başladılar. Sonuçta fillerin gerçekten de yerden ilettikleri sismik sinyallerle haberleştiklerini buldular! Fillerin çıkardıkları ultrasonik sesler karadan çok iyi iletiliyor ve 30 kilometre gibi çok daha uzak mesafelere ulaşıyordu. Bilim adamları fillerin yüzlerce kilometre uzaktaki yağmur yağan bölgeye yönelmelerini ise gök gürültüsünün yerde oluşturduğu sismik titreşimlere bağlıyorlar. Fillerin, ölü bir fil ile karşılaştıklarında uzun süre hortumlarıyla ve de hafifçe ayakları ile dokundukları gözlenmiş. Belki de ayakları ve hortumlarıyla yerde cansız yatan filin vücudunda titreşim olup olmadığını hissetmeye çalışıyorlar...
DNA analizlerine dayandırılarak yapılan yeni bir çalışmaya göre Afrika ve Asya fili olmak üzere iki tane tür olduğu sanılıyordu. Fakat fillerin DNA'sına bakarak yapılan araştırmanın sonuçlarına göre bu iki grup birbirinden yaklaşık 2 milyon yıl önce ayrılmış, neredeyse bir kaplanla aslan kadar birbirlerinden farklı.
Asya filinin yarısından fazlasının bulunduğu Hindistan'ın nüfusu 1 milyarın üzerinde. İnsanların nüfusu artmaya devam ederken, fillerin yaşam alanları daralmakta. Göster
Afrika orman fili (Loxodonta cyclotis) ve Afrika savana fili (Loxodonta africana) alt tür konumundan tür seviyesine yükseltildiğinde durumları daha da kritikleşiyor. Sadece 300 bin tane Afrika savana fili ve 150 tane Afrika orman fili kalmış. Zaten sayıları daha az olan bu türün kaçak olarak avlanması ve de yaşadıkları ormanlarda kaçak avcılığın tespitinin çok zor olması nedeniyle sayılarının hızla azalacağı tahmin ediliyor. Asya fili 4000 yıl boyunca ehlileştirilmiş ve insanlarla birlikte çalışmış. Filin dağılım gösterdiği bu bölgeler aynı zamanda insan nüfusunun da en kalabalık olduğu yerler. Ne yazık ki günümüzde bu sevimli devlerin yok oluşu devam ediyor, yaşama alanları korkunç bir hızla daralıyor. Birçok ülkede fildişi avının ve ticaretinin yasaklanmasına rağmen, her ikisi de kaçak olarak devam ediyor. Karada yaşayan bu en büyük memelinin dayanılmaz diş ağrısı ile birlikte...
4 çocuk ağırlığında minik bir bebek
Bir bebek fil yaklaşık 100 kilo ağırlığındadır. Bu ,4 çocuğun ağırlığına eşittir. Fil yavruları aşağı yukarı 2 yıl boyunca anne karnında kalırlar. Yeni doğan bebek, günde 10 litreye yakın su içer.
Fillerin su sevgisi
Su kıyısına ulaşan filler büyük bir keyif içinde yıkanırlar. Sonra çamurda yuvarlanarak bedenlerindeki asalaklardan arınırlar. Tüm bu temizlik işlemleri tamamlandıktan sonra da yemeklerini yerler.
200 kilo
Bu sayı filin bir günde yediği ot, dal, kabuk ve meyvenin ağırlığıdır.
Kulakları bir örtü kadar büyük
Afrika filinin kulakları 1,80 metre yüksekliğinde ve 1 metre enindedir. Filler kulaklarını sıklıkla sallarlar. Böylece dolaşım halindeki kanlarını 5 dereceye kadar soğutabilirler. Bu sayede kanları bedenlerini sıcaktan koruyup, serinlemelerini sağlar.
Büyükanne fil, bir tehlikenin varlığını hissettiği anda hemen etrafındakileri uyarır. Onun sesini duyan bütün filler kaçışmaya başlarlar. Göster
Fillerin davranışları her araştırıldığında, daha bir karmaşık ve gizemli oldukları ortaya çıkıyor. Bilim adamlarının gözledikleri bu gizemli davranış, aile gruplarının haftalarca birbirlerini görmeden aynı yönde ilerleyip, sözleşmiş gibi bir yerde buluşmalarıydı. Buluşmalar yiyeceğin ve suyun az olduğu yerlerde değil de, çok olduğu yerlerdeydi. Bu gizem ancak 1984 yılında Afrika fillerinin seslerini kaydeden bir çalışmayla çözüldü. Filler tanıdıkları veya kendilerine akraba olan bireylerin seslerini ayırt ediyor ve bizim duyamayacağımız kadar düşük frekansta haberleşiyorlardı! İnsanlar sadece 20-20.000 Hz arasındaki sesleri duyabildikleri için, fillerin düşük frekansta (15-35 Hz arasında) çıkardıkları ultrasonik sesleri hiç duyamıyorlardı. Ultrasonik ses dalgaları diğer yüksek frekanslı ses dalgaları gibi çabuk bozulmadıkları için 10 km gibi uzun mesafelere ulaşabiliyor ve böylece insanların duyamayacağı bir frekanstan aileler arası iletişim sağlanabiliyor. Bir grup fil stres altındayken, 30-40 kilometre ötedeki diğer filler huzursuzluk belirtileri gösteriyor ya da kurak yaz aylarında susamış bir grup 100-150 kilometre ileride yağmur yağan bir yere doğru gidebiliyor. Nasıl ? Bunun cevabı daha derinlerde, gizli...
Filin ön dişleri uzunluğuyla çok çeşitli işlere yarar. Kendini koruma, kazma veya kesici araç olarak kullanabilirler... Yaşlı bir erkek filin dişi 50 kiloyu bulabilir.
Afrika'da filler üzerine çalışan bir araştırmacının dikkatini, bir grup filin davranışları çekmiş. Filler ağırlıklarını bir ayaklarından diğerine veriyor, öne doğru uzanıyor ve bazıları tek ayaklarını havaya kaldırıyorlar. Bir süre sonra başka fillerle buluşuyorlarmış. Acaba filler diğer grubun yaklaştığını nasıl anlıyorlar? Bir dizi araştırma başlatan bilim adamları, yeraltındaki titreşimler aracılığıyla petrol bulmak için kullanılan "Jeo-fon"larla fillerin seslerini dinlemeye başladılar. Sonuçta fillerin gerçekten de yerden ilettikleri sismik sinyallerle haberleştiklerini buldular! Fillerin çıkardıkları ultrasonik sesler karadan çok iyi iletiliyor ve 30 kilometre gibi çok daha uzak mesafelere ulaşıyordu. Bilim adamları fillerin yüzlerce kilometre uzaktaki yağmur yağan bölgeye yönelmelerini ise gök gürültüsünün yerde oluşturduğu sismik titreşimlere bağlıyorlar. Fillerin, ölü bir fil ile karşılaştıklarında uzun süre hortumlarıyla ve de hafifçe ayakları ile dokundukları gözlenmiş. Belki de ayakları ve hortumlarıyla yerde cansız yatan filin vücudunda titreşim olup olmadığını hissetmeye çalışıyorlar...
DNA analizlerine dayandırılarak yapılan yeni bir çalışmaya göre Afrika ve Asya fili olmak üzere iki tane tür olduğu sanılıyordu. Fakat fillerin DNA'sına bakarak yapılan araştırmanın sonuçlarına göre bu iki grup birbirinden yaklaşık 2 milyon yıl önce ayrılmış, neredeyse bir kaplanla aslan kadar birbirlerinden farklı.
Asya filinin yarısından fazlasının bulunduğu Hindistan'ın nüfusu 1 milyarın üzerinde. İnsanların nüfusu artmaya devam ederken, fillerin yaşam alanları daralmakta. Göster
Afrika orman fili (Loxodonta cyclotis) ve Afrika savana fili (Loxodonta africana) alt tür konumundan tür seviyesine yükseltildiğinde durumları daha da kritikleşiyor. Sadece 300 bin tane Afrika savana fili ve 150 tane Afrika orman fili kalmış. Zaten sayıları daha az olan bu türün kaçak olarak avlanması ve de yaşadıkları ormanlarda kaçak avcılığın tespitinin çok zor olması nedeniyle sayılarının hızla azalacağı tahmin ediliyor. Asya fili 4000 yıl boyunca ehlileştirilmiş ve insanlarla birlikte çalışmış. Filin dağılım gösterdiği bu bölgeler aynı zamanda insan nüfusunun da en kalabalık olduğu yerler. Ne yazık ki günümüzde bu sevimli devlerin yok oluşu devam ediyor, yaşama alanları korkunç bir hızla daralıyor. Birçok ülkede fildişi avının ve ticaretinin yasaklanmasına rağmen, her ikisi de kaçak olarak devam ediyor. Karada yaşayan bu en büyük memelinin dayanılmaz diş ağrısı ile birlikte...
4 çocuk ağırlığında minik bir bebek
Bir bebek fil yaklaşık 100 kilo ağırlığındadır. Bu ,4 çocuğun ağırlığına eşittir. Fil yavruları aşağı yukarı 2 yıl boyunca anne karnında kalırlar. Yeni doğan bebek, günde 10 litreye yakın su içer.
Fillerin su sevgisi
Su kıyısına ulaşan filler büyük bir keyif içinde yıkanırlar. Sonra çamurda yuvarlanarak bedenlerindeki asalaklardan arınırlar. Tüm bu temizlik işlemleri tamamlandıktan sonra da yemeklerini yerler.
200 kilo
Bu sayı filin bir günde yediği ot, dal, kabuk ve meyvenin ağırlığıdır.
Kulakları bir örtü kadar büyük
Afrika filinin kulakları 1,80 metre yüksekliğinde ve 1 metre enindedir. Filler kulaklarını sıklıkla sallarlar. Böylece dolaşım halindeki kanlarını 5 dereceye kadar soğutabilirler. Bu sayede kanları bedenlerini sıcaktan koruyup, serinlemelerini sağlar.
fil deyince aklıma nedense ilk okulda okuduğumuz cin ali serisindeki sirkteki fil aklıma gelir
Bir arkdşaın sitesinden öğrendiğim kadarıyla Filler zıplayamayan tek hayvanlarmış =))) Ben de severim filleri çok hoşuma giderler hatta =)) Ayrıca fillerin şans getirdiğine inanılır geçmişten beri. O yüzden evlerimizde de fillerle ilgili şeyler görmek mümkün. Mesela eskiden bizim beyaz fillerimiz vardı minicik minicik 7 mi 9 tane mi neydi*-* Çok şekerlerdi =D
Beni en çok etkileyen özelikleri birbilerini kollayıp korumları yani birlik ve beraberlikleri çok yüksek bir bireyleri öldüğünde çok ağlarlar ve bütün filler toplanır ve yas tutarlar.
Ayrıca dedğin gibi sere fillerin çok büyük şans getirdiğine inanırlar
Ayrıca dedğin gibi sere fillerin çok büyük şans getirdiğine inanırlar
Afrika filleri, sesleri taklit edebiliyor.
Nature Dergisi'nin son sayısında çıkan makaleye göre, Avusturyalı zoolog Peter Tyack başkanlığındaki ekip, tamamen farklı ortamlarda yaşayan iki Afrika filini inceledi.
İncelemenin ardından Afrika fillerinin sesleri taklit edebildikleri belirlendi.
Uzmanlar, Kenya'nın Tsavo ulusal parkında tutulan 10 yaşındaki dişi fil Mlaika ve İsviçre'nin Bale kentinde hayvanat bahçesinde yaşayan 23 yaşındaki erkek fil Calimero'yu gözlem altına aldılar.
Geceyi karayoluna 3 km mesafede geçiren dişi fil, kamyon sesini andıran, türünün çıkardığı seslerden bambaşka sesler çıkardı ve bu sesler spektrogramda da incelendi.
Bale'de 18 yılını iki Asya filiyle yan yana geçirmiş olan Calimero ise, Asyalı filler gibi ses çıkarmaya başladı.
Uzmanlara göre, memeli kara hayvanları arasında şempanzeden sonra ilk kez bir başka hayvanın ses taklidi yapabildiği belirlendi.
Maymunlardan başka, deniz memelileri ve kuşlar da ses taklidi yapabiliyor.
buda bir filin doğum ile görüntüler
Nature Dergisi'nin son sayısında çıkan makaleye göre, Avusturyalı zoolog Peter Tyack başkanlığındaki ekip, tamamen farklı ortamlarda yaşayan iki Afrika filini inceledi.
İncelemenin ardından Afrika fillerinin sesleri taklit edebildikleri belirlendi.
Uzmanlar, Kenya'nın Tsavo ulusal parkında tutulan 10 yaşındaki dişi fil Mlaika ve İsviçre'nin Bale kentinde hayvanat bahçesinde yaşayan 23 yaşındaki erkek fil Calimero'yu gözlem altına aldılar.
Geceyi karayoluna 3 km mesafede geçiren dişi fil, kamyon sesini andıran, türünün çıkardığı seslerden bambaşka sesler çıkardı ve bu sesler spektrogramda da incelendi.
Bale'de 18 yılını iki Asya filiyle yan yana geçirmiş olan Calimero ise, Asyalı filler gibi ses çıkarmaya başladı.
Uzmanlara göre, memeli kara hayvanları arasında şempanzeden sonra ilk kez bir başka hayvanın ses taklidi yapabildiği belirlendi.
Maymunlardan başka, deniz memelileri ve kuşlar da ses taklidi yapabiliyor.
buda bir filin doğum ile görüntüler
1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 30 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |