Darker Than Light |
Yazar
Mesaj
Bu küçük metini çok önceden yazmıştım... Aklımdayken sizinle paylaşayım dedim
Yine gözleri kıpkırmızı kesilmiş şekilde ağlıyordu. Ağzından çıkan tek ses ise hıçkırık sesleri idi. Onu her zaman üzenler sonraki gün pişman olup ayaklarına sarılıp af dilerlerdi ve istediklerinide alırlardı, aslında aldıklarını sanırlardı. Çünkü "o" her zaman affederdi onları, bu sebep ile de kimse "o"nu üzmekten ve kırmaktan çekinmezdi. Tabikide "o" bunların hepsine alışmış vaziyetde idi. Yapacak birşeyi yoktu zavallının. Tek yapabildiği umursamaz bir tavır takınıp içindeki karanlığa her seferinde biraz daha bağlanmaktı. Sonra bir gün hiç yaşamadığı bir duygu ile karşı karşıya kaldı. Aşık olmuştu ve her seferinde aşık olduğu kişiyi düşünüp ondan aklını alamıyordu. Aşka inanırdı ama bu onun için daha da çok bağlayıcı gelmişti, aşkı ilk defa yaşadığından böyle hissetti belkide, kim bilir. Sonra bu aşkıda onu kırdı ve döktü. Paramparça olmuş yüreği dayanamadı. İçindeki karanlığa tuttuğu ışığını kaybetmişti ve tekrar o karanlığa sarıldı. Bu sefer öyle bir sarıldı ki... Elinde tek kalan şeydi o karanlık ve onu da kaybetmek istemiyordu. Gözlerinin nemi gitti bir gün, karanlığa sarılmış bir durumda değil, o karanlığın kendisi olup çıkmıştı. Kendini hapis ettiği kafesten ayrıldı ve dünyayı dolaşmaya başladı. Yeni yüzler ve yeni olan çoğu şey gördü. Yüzünde ne bir gülümseme, ne de bir tepki vardı. Sonra rüzgarı keşfetti, hayatı boyunca yüzünü okşayan tek şey sadece bir rüzgar idi. Onu da kattı karanlığına, yürüdü ve yürüdü... Aradan yıllar geçti. Artık genç bir insandı ve bundan nefret ediyordu. Çünkü sürekli üzülmesinin tek nedeni olarak "tam anlamıyla" insan olmasını görüyordu. Bir gün tekrar bir yüze aşık oldu ve çok korktu. Yeniden üzülecekti, yeniden ihanet edecekti karanlığına... Bu sefer öncekinden daha çok sevdi, içinde o sevgiyi büyüttü ve büyüttü. Taştı en sonunda içine sığımadı, sel olarak taştı içinden ve sonunda içinden bu aşkıda attı. Sonra bir parıltı gördü, bir ışık hüzmesi ona doğru yaklaşıyordu ve "o" hem korku hemde merak içinde bakakaldı. Ve anladı ki... içindeki karanlık aslında onun sürekli aradığı ışık idi. Kafesine geri döndü ve bir gün karanlığın onu almasını bekledi ve son nefesini verirken içinde büyük bir huzur ve yüzünde bir gülümseme vardı. O artık dünyanın ışığından arınmış bir "insan"dı.
Yine gözleri kıpkırmızı kesilmiş şekilde ağlıyordu. Ağzından çıkan tek ses ise hıçkırık sesleri idi. Onu her zaman üzenler sonraki gün pişman olup ayaklarına sarılıp af dilerlerdi ve istediklerinide alırlardı, aslında aldıklarını sanırlardı. Çünkü "o" her zaman affederdi onları, bu sebep ile de kimse "o"nu üzmekten ve kırmaktan çekinmezdi. Tabikide "o" bunların hepsine alışmış vaziyetde idi. Yapacak birşeyi yoktu zavallının. Tek yapabildiği umursamaz bir tavır takınıp içindeki karanlığa her seferinde biraz daha bağlanmaktı. Sonra bir gün hiç yaşamadığı bir duygu ile karşı karşıya kaldı. Aşık olmuştu ve her seferinde aşık olduğu kişiyi düşünüp ondan aklını alamıyordu. Aşka inanırdı ama bu onun için daha da çok bağlayıcı gelmişti, aşkı ilk defa yaşadığından böyle hissetti belkide, kim bilir. Sonra bu aşkıda onu kırdı ve döktü. Paramparça olmuş yüreği dayanamadı. İçindeki karanlığa tuttuğu ışığını kaybetmişti ve tekrar o karanlığa sarıldı. Bu sefer öyle bir sarıldı ki... Elinde tek kalan şeydi o karanlık ve onu da kaybetmek istemiyordu. Gözlerinin nemi gitti bir gün, karanlığa sarılmış bir durumda değil, o karanlığın kendisi olup çıkmıştı. Kendini hapis ettiği kafesten ayrıldı ve dünyayı dolaşmaya başladı. Yeni yüzler ve yeni olan çoğu şey gördü. Yüzünde ne bir gülümseme, ne de bir tepki vardı. Sonra rüzgarı keşfetti, hayatı boyunca yüzünü okşayan tek şey sadece bir rüzgar idi. Onu da kattı karanlığına, yürüdü ve yürüdü... Aradan yıllar geçti. Artık genç bir insandı ve bundan nefret ediyordu. Çünkü sürekli üzülmesinin tek nedeni olarak "tam anlamıyla" insan olmasını görüyordu. Bir gün tekrar bir yüze aşık oldu ve çok korktu. Yeniden üzülecekti, yeniden ihanet edecekti karanlığına... Bu sefer öncekinden daha çok sevdi, içinde o sevgiyi büyüttü ve büyüttü. Taştı en sonunda içine sığımadı, sel olarak taştı içinden ve sonunda içinden bu aşkıda attı. Sonra bir parıltı gördü, bir ışık hüzmesi ona doğru yaklaşıyordu ve "o" hem korku hemde merak içinde bakakaldı. Ve anladı ki... içindeki karanlık aslında onun sürekli aradığı ışık idi. Kafesine geri döndü ve bir gün karanlığın onu almasını bekledi ve son nefesini verirken içinde büyük bir huzur ve yüzünde bir gülümseme vardı. O artık dünyanın ışığından arınmış bir "insan"dı.
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 5 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |