Karışık Yazılar Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
herkese teşekkürler^^
BAŞLAMAK
Goethe “Neyi yapabiliyorsan, ya da yapabileceğini hayal ediyorsan başla. Cesarette; akıl, güç ve büyü vardır.” diyor.
Lao Tzu’da “Binlerce kilometrelik bir yolculuk atılacak tek bir adımla başlar.” demiş.
Başlamak, ilk adımı atmak, öncü olmak...
Kısaca kendi kendinin lideri olmak. Zor iş be, hem de çoook zor iş...
Yapılmışı yapmak, başkasının gittiği yollardan gitmek, taklit etmek, takip etmek...
Tüm yaptığımız bu. Robert Frost bir dizesinde “Ormanda karşıma iki yol çıktı, ben az kullanılmış olanını seçtim.” diyor.
Kaçımız az kullanılmış yollardan yürüyoruz? Açılmış kapılardan geçiyoruz. Yeni kapılar açmaya gücümüz mü yok, cesaretimiz mi?
Kime sorsam herkesin bir hayali var. Ulaşmak istediği bir yer, olmak istediği bir şey var. Fakat ilk adımı atacak cesaretleri yok. Kurumuş cevizlere benziyoruz. Dışında sağlam ve sert bir kabuk, kırdıktan sonra ortaya çıkan büzüşümüş, çürümüş bir ceviz içi. Beyinlerimiz, yüreklerimiz ve ruhumuz bedenimizde gittikçe büzüşüyor, kuruyor.
Güvenli gördüğümüz kovuklarımızda, limanlarımızda konformist bir şekilde sakin sakin yaşıyoruz. Ya da yaşadığımızı sanıyoruz.
Jack Nicholson’ın başrolünü oynadığı bir film vardı “Guguk Kuşu”. Film bir akıl hastanesinde geçiyordu. Akıl hastanesindeki hastaların hayatlarını renklendirmeye çalışan, onları mutlu olmaya, kendilerine dönmeye çalışan sıra dışı bir roldeydi.
Hastalardan birisi de hiç konuşmayan Kızılderili şef. Bir sahnede Nicholson hastalarla iddiaya girmişti. Banyodaki ağır bir mermer bloğu yerinden kımıldatmak için. Bahis oynamışlardı. Nicholson bütün gücü ile bir iki kez mermer bloğu yerinden oynatmayak için hamle yaptı fakat başaramadı. Hiç bozuntuya vermeden silkindi ve “En azından ben denedim” dedi.
Ben denedim...
Bir şeyler denerken başarısız olabilirsiniz. En azından denerken başarısız olmuş olursunuz. Bu hiç denememekten, “Deneseydim ne olurdu?” kaygısından, içinizdeki eziklik, pişmanlık duygusundan binlerce kat daha iyi bir duygudur. Siz artık çekingen, içe dönük, başarısız olma korkusu ile kovuğuna çekilmiş, içi kurumuş ceviz benzeri ruhlardan olmayacaksınız. Siz artık özgürsünüz.
Denemelerinizi, adımlarınızı ne kadar sıklaştırırsanız başarıya o kadar yakınlaşacaksınız.
Sınırlarımızı zorlamıyoruz, çemberin dışına çıkamıyoruz, kendi sınırlarımızın ve yeteneklerimizin bile farkında değiliz. Hem kendi iç dünyamızı hem de çevremizdeki dünyayı keşfetmeye çıkabiliriz. Başlayabiliriz...
BAŞLAMAK
Goethe “Neyi yapabiliyorsan, ya da yapabileceğini hayal ediyorsan başla. Cesarette; akıl, güç ve büyü vardır.” diyor.
Lao Tzu’da “Binlerce kilometrelik bir yolculuk atılacak tek bir adımla başlar.” demiş.
Başlamak, ilk adımı atmak, öncü olmak...
Kısaca kendi kendinin lideri olmak. Zor iş be, hem de çoook zor iş...
Yapılmışı yapmak, başkasının gittiği yollardan gitmek, taklit etmek, takip etmek...
Tüm yaptığımız bu. Robert Frost bir dizesinde “Ormanda karşıma iki yol çıktı, ben az kullanılmış olanını seçtim.” diyor.
Kaçımız az kullanılmış yollardan yürüyoruz? Açılmış kapılardan geçiyoruz. Yeni kapılar açmaya gücümüz mü yok, cesaretimiz mi?
Kime sorsam herkesin bir hayali var. Ulaşmak istediği bir yer, olmak istediği bir şey var. Fakat ilk adımı atacak cesaretleri yok. Kurumuş cevizlere benziyoruz. Dışında sağlam ve sert bir kabuk, kırdıktan sonra ortaya çıkan büzüşümüş, çürümüş bir ceviz içi. Beyinlerimiz, yüreklerimiz ve ruhumuz bedenimizde gittikçe büzüşüyor, kuruyor.
Güvenli gördüğümüz kovuklarımızda, limanlarımızda konformist bir şekilde sakin sakin yaşıyoruz. Ya da yaşadığımızı sanıyoruz.
Jack Nicholson’ın başrolünü oynadığı bir film vardı “Guguk Kuşu”. Film bir akıl hastanesinde geçiyordu. Akıl hastanesindeki hastaların hayatlarını renklendirmeye çalışan, onları mutlu olmaya, kendilerine dönmeye çalışan sıra dışı bir roldeydi.
Hastalardan birisi de hiç konuşmayan Kızılderili şef. Bir sahnede Nicholson hastalarla iddiaya girmişti. Banyodaki ağır bir mermer bloğu yerinden kımıldatmak için. Bahis oynamışlardı. Nicholson bütün gücü ile bir iki kez mermer bloğu yerinden oynatmayak için hamle yaptı fakat başaramadı. Hiç bozuntuya vermeden silkindi ve “En azından ben denedim” dedi.
Ben denedim...
Bir şeyler denerken başarısız olabilirsiniz. En azından denerken başarısız olmuş olursunuz. Bu hiç denememekten, “Deneseydim ne olurdu?” kaygısından, içinizdeki eziklik, pişmanlık duygusundan binlerce kat daha iyi bir duygudur. Siz artık çekingen, içe dönük, başarısız olma korkusu ile kovuğuna çekilmiş, içi kurumuş ceviz benzeri ruhlardan olmayacaksınız. Siz artık özgürsünüz.
Denemelerinizi, adımlarınızı ne kadar sıklaştırırsanız başarıya o kadar yakınlaşacaksınız.
Sınırlarımızı zorlamıyoruz, çemberin dışına çıkamıyoruz, kendi sınırlarımızın ve yeteneklerimizin bile farkında değiliz. Hem kendi iç dünyamızı hem de çevremizdeki dünyayı keşfetmeye çıkabiliriz. Başlayabiliriz...
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): Saffiru, aki, laru
Böcüğümmmm ne güzel bir yazı böyle.
Sabah sabah bana güç verdi. (Gaza geldim bayaa ) Başlamak, ewet aslında bir insanın hayatında ki en önemli şeydir belkide. Başladığını bitir, diye kendime her zaman telkin ederim. Denemekten asla vazgeçmem..!
Çünkü ewet, asıl vazgeçersem pes edersem o zaman kaybetmiş olurum. Bende hep elimden gelenin en iyisini yaptım, diye düşünmek isterim. Bu yüzden elimden gelenin yaparım. Sonuç ne olursa olsun, önemli olan gösterdiğin çabadır.
Arigatooo Beyazz Böcüğümm ''Ene Ahıp Kiiii''
Sabah sabah bana güç verdi. (Gaza geldim bayaa ) Başlamak, ewet aslında bir insanın hayatında ki en önemli şeydir belkide. Başladığını bitir, diye kendime her zaman telkin ederim. Denemekten asla vazgeçmem..!
Çünkü ewet, asıl vazgeçersem pes edersem o zaman kaybetmiş olurum. Bende hep elimden gelenin en iyisini yaptım, diye düşünmek isterim. Bu yüzden elimden gelenin yaparım. Sonuç ne olursa olsun, önemli olan gösterdiğin çabadır.
Arigatooo Beyazz Böcüğümm ''Ene Ahıp Kiiii''
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Umudun HikaYeSi....
Dort mum sessizce yaniyordu.
odada sessizlik oldugu icin mumlarin sesi duyuluyordu.kapinin ardindaki cocuk dikkatle onlarin sohpetlerini dinliyordu...
"birinci mum ben Barisim.ama hic kimse benim yanmama, yardim etmek istemiyor.ne kadar yanmak istesemde biliyorum sonucem"dedi ve sessizce sondu...
"ikinci mum ben Samimiyetim.ama qaliba hic kimsenin bana ihtiyaci yok.artik yanmamin da bir manasi kalmadi"dedi ve karanliklara gomuldu...
"ucuncu mum ben de Sevgiyim.ama insanlar beni kendilerinden uzaklasdirmaga calisiyorlar.artik onlar kendi yakinlarini bile sevmiyorlar"dedi ve o da sondu...
Seslerin kesildiyini duyan cocuk iceri girdi .sonmus mumlara bakarak aglamaga basladi.
Dördüncü mum yavas bir sesle çocuğa teselli vererek:korkma ben yandigim sürece hic bir mum sonemez.cunku ben Umudum"dedi.
Gözleri parlayan Çocuk mumu götürdü ve diger mumlari da yandirdi... ^_^
(Alıntıdır..)
Dort mum sessizce yaniyordu.
odada sessizlik oldugu icin mumlarin sesi duyuluyordu.kapinin ardindaki cocuk dikkatle onlarin sohpetlerini dinliyordu...
"birinci mum ben Barisim.ama hic kimse benim yanmama, yardim etmek istemiyor.ne kadar yanmak istesemde biliyorum sonucem"dedi ve sessizce sondu...
"ikinci mum ben Samimiyetim.ama qaliba hic kimsenin bana ihtiyaci yok.artik yanmamin da bir manasi kalmadi"dedi ve karanliklara gomuldu...
"ucuncu mum ben de Sevgiyim.ama insanlar beni kendilerinden uzaklasdirmaga calisiyorlar.artik onlar kendi yakinlarini bile sevmiyorlar"dedi ve o da sondu...
Seslerin kesildiyini duyan cocuk iceri girdi .sonmus mumlara bakarak aglamaga basladi.
Dördüncü mum yavas bir sesle çocuğa teselli vererek:korkma ben yandigim sürece hic bir mum sonemez.cunku ben Umudum"dedi.
Gözleri parlayan Çocuk mumu götürdü ve diger mumlari da yandirdi... ^_^
(Alıntıdır..)
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (4 kişi): jandark, Saffiru, aki, neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): laru
İLGİNÇ BİR HAYAT FELSEFESi
Jackson Brown tarafından, “çağdaş yaşam evliyası” edasıyla verilmiş öğütler, anlamlı ve doyumlu yaşamak için kullanılabilecek bir bilgelik demetidir.
Her gün üç kişiye iltifat et...
Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret...
İnsanların doğum günlerini hatırla...
İnsanların gözlerinin içine bak...
Sık sık “lütfen” de...
Bir müzik aleti çalmayı öğren...
Duşta şarkı söyle...
Değerli takılarını saklama, kullan...
Her baharda çimen ek...
İlk önce sen “merhaba” de...
Ucuz otomobil kullan ama sahip olabileceğin en iyi evi al...
Hiçbir zaman okumasan da iyi kitaplarIn olsun...
Kendine ve başkalarına karşı bağışlayıcı ol...
Pabuçların boyalı olsun...
Hak ettiğini düşündüğünde maaşına zam iste...
Ne satarlarsa satsınlar, çocuk satıcılardan daima birşeyler al...
Her yıl iki şişe kan bağışı yap...
Evde yapılmış tatlıları asla reddetme...
Sevinçleri erteleme...
Teşekkür mektuplarını geciktirme...
Hiçbir zaman, asla umudunu yitirme, mucizeler her gün oluyor...
Öğretmenlere, itfaiyecilere ve gece bekçilerine saygı duy...
Ülkeni koruyanlara saygı göster...
Mesleğinin dümenlerini öğrenmekle zaman yitirme, mesleğini öğren...
Oyunu kullan...
Zekanı eğlendirmek için kullan, başkalaryıla eğlenmek için değil...
Islık çal...
Çocuklarını eğit ama sevgini göstermeyi de ihmal etme...
Asla kimseyi başkasının avukatı olmaya teşvik etme...
Sarhoşken kimseye görünme....
Jackson Brown tarafından, “çağdaş yaşam evliyası” edasıyla verilmiş öğütler, anlamlı ve doyumlu yaşamak için kullanılabilecek bir bilgelik demetidir.
Her gün üç kişiye iltifat et...
Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret...
İnsanların doğum günlerini hatırla...
İnsanların gözlerinin içine bak...
Sık sık “lütfen” de...
Bir müzik aleti çalmayı öğren...
Duşta şarkı söyle...
Değerli takılarını saklama, kullan...
Her baharda çimen ek...
İlk önce sen “merhaba” de...
Ucuz otomobil kullan ama sahip olabileceğin en iyi evi al...
Hiçbir zaman okumasan da iyi kitaplarIn olsun...
Kendine ve başkalarına karşı bağışlayıcı ol...
Pabuçların boyalı olsun...
Hak ettiğini düşündüğünde maaşına zam iste...
Ne satarlarsa satsınlar, çocuk satıcılardan daima birşeyler al...
Her yıl iki şişe kan bağışı yap...
Evde yapılmış tatlıları asla reddetme...
Sevinçleri erteleme...
Teşekkür mektuplarını geciktirme...
Hiçbir zaman, asla umudunu yitirme, mucizeler her gün oluyor...
Öğretmenlere, itfaiyecilere ve gece bekçilerine saygı duy...
Ülkeni koruyanlara saygı göster...
Mesleğinin dümenlerini öğrenmekle zaman yitirme, mesleğini öğren...
Oyunu kullan...
Zekanı eğlendirmek için kullan, başkalaryıla eğlenmek için değil...
Islık çal...
Çocuklarını eğit ama sevgini göstermeyi de ihmal etme...
Asla kimseyi başkasının avukatı olmaya teşvik etme...
Sarhoşken kimseye görünme....
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (4 kişi): Mai Kohana, laru, Saffiru, aki
"neptune" paylaştığın son iki yazı çok çok iyiymiş, anlatılmak istenenler çok güzel. Son zamanlarda cesaretlendirici bu tür yazılara çok ihtiyacımız var, sayende okudukça rahatlıyorum ve özümsüyorum
"laru" umut hakkındaki yazın çok doğru, o olmasa zaten yaşayamazdık
Her ikinizede teşekkürler paylaşımlarınız için
"laru" umut hakkındaki yazın çok doğru, o olmasa zaten yaşayamazdık
Her ikinizede teşekkürler paylaşımlarınız için
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): neptune, laru
teşekkür ederim^^
KİM ZENGİN
Günlerden bir gün çok zengin bir baba,ailesi ve oğlunu köye götürür. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin yanında iki gece geçirirler. Yolculuk dönüşü baba oğluna sorar:
_İnsanların ne kadar fakir bir hayat sürdüklerini gördün mü?
_Evet baba.
_Ne öğrendin peki?
Oğlu acı bir tebessümle gülümseyerek cevap verir:
_Şunu gördüm: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört tane. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim gömrüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün ufku görüyorlar.
Çocuk sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamaz ve çocuk ekler:
_Teşekkürler baba; ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için......
KİM ZENGİN
Günlerden bir gün çok zengin bir baba,ailesi ve oğlunu köye götürür. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin yanında iki gece geçirirler. Yolculuk dönüşü baba oğluna sorar:
_İnsanların ne kadar fakir bir hayat sürdüklerini gördün mü?
_Evet baba.
_Ne öğrendin peki?
Oğlu acı bir tebessümle gülümseyerek cevap verir:
_Şunu gördüm: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört tane. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim gömrüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün ufku görüyorlar.
Çocuk sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamaz ve çocuk ekler:
_Teşekkürler baba; ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için......
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): jandark, Saffiru, laru
neptune, gül ablam <3
edebiyat öğretmenimiz her derste birine edebi bir yazı okutuyor ve şimdi sıra bende. öğretmen bana bir parça bulmamı söylediği an -yemin ederim ki- aklıma başlığın geldi.
2-3 haftadır foruma girmiyordum ama sayende bir bahanem oldu. çok saol!
buraya eklediğin ilk mesajındaki "üç heykel" çok hoşuma gitti. onu okuyacağım.
seni çok seviyorum. <3
edebiyat öğretmenimiz her derste birine edebi bir yazı okutuyor ve şimdi sıra bende. öğretmen bana bir parça bulmamı söylediği an -yemin ederim ki- aklıma başlığın geldi.
2-3 haftadır foruma girmiyordum ama sayende bir bahanem oldu. çok saol!
buraya eklediğin ilk mesajındaki "üç heykel" çok hoşuma gitti. onu okuyacağım.
seni çok seviyorum. <3
İsim Makotom-->Valkyrie Cain
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Gülümm, son 2 yazıda mükemmel okurken bi garip oldum. Son yazıyı nerden anımsadığımı, bilmiyorum ama tekrar okumak güzeldi.. Paylaşım için çok teşekkürler balım. *-* gerçekten neye göre, kime göre, zenginlik? üzerinde düşünülünce içinden biçok ders çıkarabiliriz gibime geliyor..
PARANIN ALAMADIĞI
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken buldu. Çocuk babasına " Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun? " diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, " Bu senin işin değil " diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, " Babacım lütfen, bilmek istiyorum. " diye üsteledi. Adam, " İlla da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, " Peki bana 10 milyon borç verir misin? " diye sordu. Adam iyice sinirlenip, " Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi derhal odana git ve kapını kapat. " dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. . Adam sinirli sinirli, " Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder? " diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, " Belki de gerçekten lazımdı. "...
Yukarı çocuğun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, " Uyuyor musun? " diye sordu. Çocuk " Hayır. " diye cevap verdi. " Al bakalım istediğin 10 milyon. sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim. " dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, " Teşekkürler babacım..."
Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek " Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?...Benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok! " diye kızdı. Çocuk " Ama yeterince yoktu" dedi ve paraları babasına uzattı;
" İşte 20 milyon... bir saatini alabilir miyim babacım?...."
PARANIN ALAMADIĞI
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapının önünde beklerken buldu. Çocuk babasına " Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun? " diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, " Bu senin işin değil " diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, " Babacım lütfen, bilmek istiyorum. " diye üsteledi. Adam, " İlla da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, " Peki bana 10 milyon borç verir misin? " diye sordu. Adam iyice sinirlenip, " Benim, senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi derhal odana git ve kapını kapat. " dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. . Adam sinirli sinirli, " Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder? " diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, " Belki de gerçekten lazımdı. "...
Yukarı çocuğun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, " Uyuyor musun? " diye sordu. Çocuk " Hayır. " diye cevap verdi. " Al bakalım istediğin 10 milyon. sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim. " dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, " Teşekkürler babacım..."
Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek " Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?...Benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok! " diye kızdı. Çocuk " Ama yeterince yoktu" dedi ve paraları babasına uzattı;
" İşte 20 milyon... bir saatini alabilir miyim babacım?...."
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): neptune, Saffiru
"neptune" seninde belirttiğin gibi hikayede, asıl zenginlik insanın içinde. Bende her zaman böyle düşünmüşümdür hayat konusunda, bakarken değişik şeylerin farkına varark mutlu olmak hayattan, en büyük zenginlik sanırım
"laru" bir çocuk için hayattaki tek gerçek anne ve babasının ona gösterdiği sevgidir. Aileden sevgi görmeden yetişenlerin mutsuzluklarını zaten çevremde görüyorum ve üzülüyorum. Bunu çok güzel anlatmış hikayen
Paylaşım için ikinizede kocccamannn teşekkürlerimi sunuyorum
"laru" bir çocuk için hayattaki tek gerçek anne ve babasının ona gösterdiği sevgidir. Aileden sevgi görmeden yetişenlerin mutsuzluklarını zaten çevremde görüyorum ve üzülüyorum. Bunu çok güzel anlatmış hikayen
Paylaşım için ikinizede kocccamannn teşekkürlerimi sunuyorum
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): neptune, laru
Sözde Ve Özde Sevgi..
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
-Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?
-Bakın göstereyim, demiş, ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da 'derviş kaşıkları' denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş sofradakilere, "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz." diye bir de şart koymuş.
Peki!" deyip içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine, "Şimdi.." demiş ermiş:
-Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun." denilince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
"İşte!" demiş ermiş ve eklemiş:
-Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.
Şüphesiz ve şunu da unutmayın, hayat pazarında alan değil, veren kazançtadır daima!!...
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
-Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?
-Bakın göstereyim, demiş, ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da 'derviş kaşıkları' denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş sofradakilere, "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz." diye bir de şart koymuş.
Peki!" deyip içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine, "Şimdi.." demiş ermiş:
-Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun." denilince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
"İşte!" demiş ermiş ve eklemiş:
-Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.
Şüphesiz ve şunu da unutmayın, hayat pazarında alan değil, veren kazançtadır daima!!...
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Aynen öyle Gül'üm, sevilmenin yolu sevmekten geçiyor. Sevgi'yi ise yalnızca tüm kalplerini ortaya koyanlar, samimiyetle ona sarılanlar anlayabilir.. *-*
KORKU
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için...
KORKU
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için...
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): neptune, Saffiru
10. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 166 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |