Karışık Yazılar Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 10, 11, 12, Sonraki |
Yazar
Mesaj
laruuu inanmıyorum sonunda biri okudu sağol badem şekerim ya beğenmene sevindim
hemen yenisini ekleyeyim
KÖRLERİN HİKAYESİ
. Dere tepe, dağ ova dolaşmasını seven tek gözlü bir adam varmış. Yürür yürür gidermiş, gider gider yürürmüş.
Bir gün uzaklarda renkleri karmakarışık bir köy görmüş; alacalı bulacalı garip bir köy. Yaklaşmış köye doğru. Yolları bir tuhaf, evleri bir tuhaf, insanları bir tuhafmış köyün...
Girince köyün içine anlamış meseleyi. Körler köyüymüş burası. Kadınların, erkeklerin, çocukların, velhasıl herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri...
Gezginci adam karar vermiş burada yaşamaya:
Hiç değilse benim bir gözüm var, diyormuş.
Körler ülkesinde şaşılar kral olur, derler. Ben de bunların başına geçer yaşarım.
...
Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları, burunları çok hassasmış. Kendilerine göre kurdukları bir düzen içinde yuvarlanıp gidiyorlarmış.
Adam şaşkın hallerine bakıyormuş onların. Yürümeleri, konuşmaları doğrusu başka türlüymüş.
...
Bir gün körlerden biri öteki körün malını aşırmış. Sadece tek gözlü adam görmüş bunu. Bağırarak ilan etmiş:
- Filanca malını çaldı falancanın.
Körler:
- Nereden biliyorsun o kadar uzaktan duyulmaz ki, demişler.
- Ben duymadım, gördüm. Gözüm var benim. Görüyorum.
Körler göz diye, görmek diye bir şey bilmiyorlarmış. Uzun yıllar içinde çoktan unutmuşlar bu hissi.
- Ne demek görmek, demişler, nasıl görüyorsun yani, duyulmayacak mesafeden anlıyor musun ne olup bittiğini?
- Anlıyorum tabii...
- inanmayız, imtihan edeceğiz seni...
...
Adamı almışlar, uzakça bir yere dikmişler. Tecrübeleriyle biliyorlarmış o uzaklıktan hiçbir şeyin işitilmeyeceğini.
- Anlat bakalım, şimdi biz ne yapıyoruz, demişler.
Adam anlatmış:
- Oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz, Şu ayağa kalktı, bu elini oynattı, beriki bacağını sallıyor vs...
Derken körler bir evin içine girmişler, bağırmışlar:
- Anlatsana...
- İçeri girdiniz göremiyorum ki...
Körler bilmedikleri için içeri girmenin ne olduğunu:
- Ne olmuş yani içeri girmişsek. Elli santim fark etti, anlat anlat, demişler.
- Arada duvar var görmüyorum.
Körler :
- Sen atıyorsun, demişler. Demincek tesadüf etti.
Bak, şimdi bilemiyorsun.
- Çıkın dışarı, söyleyeyim.
- Bu kadar uzaktan duyunca ha içersi, ha dışarısı, ne çıkar yani...
- Ben duymuyorum, ben görüyorum, diyormuş adam.
- Öyle şey olmaz, demiler. Sende bir bozukluk var. Saçmalıyorsun, acayip şeyler söylüyorsun. Hekime muayene ettireceğiz seni...
...
Adamı yaka paça köyün hekimine götürmüşler. Hekim de kör tabii... Elleriyle yoklamaya başlamış adamı. Yoklamış ve parmaklarını adamın yüzünde gezdirirken:
- Buldum, demiş. Bozukluk burada...
Adamın açık olan gözünü kastediyormuş hekim ve:
- Saçmalaması bundan dolayı, diyormuş. Ben şimdi hallederim, düzeltirim onu...
Körler ülkesine kral olmaya kalkan gezginci zor bela kurtarmış kendini oradan.
Körler görenleri anlayamazlar. Saçmalıyor sanırlar ve onu da düzeltip kendilerine benzetmek için gözlerini çıkarmaya uğraşırlar.
HG. Wells
hemen yenisini ekleyeyim
KÖRLERİN HİKAYESİ
. Dere tepe, dağ ova dolaşmasını seven tek gözlü bir adam varmış. Yürür yürür gidermiş, gider gider yürürmüş.
Bir gün uzaklarda renkleri karmakarışık bir köy görmüş; alacalı bulacalı garip bir köy. Yaklaşmış köye doğru. Yolları bir tuhaf, evleri bir tuhaf, insanları bir tuhafmış köyün...
Girince köyün içine anlamış meseleyi. Körler köyüymüş burası. Kadınların, erkeklerin, çocukların, velhasıl herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri...
Gezginci adam karar vermiş burada yaşamaya:
Hiç değilse benim bir gözüm var, diyormuş.
Körler ülkesinde şaşılar kral olur, derler. Ben de bunların başına geçer yaşarım.
...
Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları, burunları çok hassasmış. Kendilerine göre kurdukları bir düzen içinde yuvarlanıp gidiyorlarmış.
Adam şaşkın hallerine bakıyormuş onların. Yürümeleri, konuşmaları doğrusu başka türlüymüş.
...
Bir gün körlerden biri öteki körün malını aşırmış. Sadece tek gözlü adam görmüş bunu. Bağırarak ilan etmiş:
- Filanca malını çaldı falancanın.
Körler:
- Nereden biliyorsun o kadar uzaktan duyulmaz ki, demişler.
- Ben duymadım, gördüm. Gözüm var benim. Görüyorum.
Körler göz diye, görmek diye bir şey bilmiyorlarmış. Uzun yıllar içinde çoktan unutmuşlar bu hissi.
- Ne demek görmek, demişler, nasıl görüyorsun yani, duyulmayacak mesafeden anlıyor musun ne olup bittiğini?
- Anlıyorum tabii...
- inanmayız, imtihan edeceğiz seni...
...
Adamı almışlar, uzakça bir yere dikmişler. Tecrübeleriyle biliyorlarmış o uzaklıktan hiçbir şeyin işitilmeyeceğini.
- Anlat bakalım, şimdi biz ne yapıyoruz, demişler.
Adam anlatmış:
- Oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz, Şu ayağa kalktı, bu elini oynattı, beriki bacağını sallıyor vs...
Derken körler bir evin içine girmişler, bağırmışlar:
- Anlatsana...
- İçeri girdiniz göremiyorum ki...
Körler bilmedikleri için içeri girmenin ne olduğunu:
- Ne olmuş yani içeri girmişsek. Elli santim fark etti, anlat anlat, demişler.
- Arada duvar var görmüyorum.
Körler :
- Sen atıyorsun, demişler. Demincek tesadüf etti.
Bak, şimdi bilemiyorsun.
- Çıkın dışarı, söyleyeyim.
- Bu kadar uzaktan duyunca ha içersi, ha dışarısı, ne çıkar yani...
- Ben duymuyorum, ben görüyorum, diyormuş adam.
- Öyle şey olmaz, demiler. Sende bir bozukluk var. Saçmalıyorsun, acayip şeyler söylüyorsun. Hekime muayene ettireceğiz seni...
...
Adamı yaka paça köyün hekimine götürmüşler. Hekim de kör tabii... Elleriyle yoklamaya başlamış adamı. Yoklamış ve parmaklarını adamın yüzünde gezdirirken:
- Buldum, demiş. Bozukluk burada...
Adamın açık olan gözünü kastediyormuş hekim ve:
- Saçmalaması bundan dolayı, diyormuş. Ben şimdi hallederim, düzeltirim onu...
Körler ülkesine kral olmaya kalkan gezginci zor bela kurtarmış kendini oradan.
Körler görenleri anlayamazlar. Saçmalıyor sanırlar ve onu da düzeltip kendilerine benzetmek için gözlerini çıkarmaya uğraşırlar.
HG. Wells
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): laru, Valkyrie Cain
sanırım hikayenin ne söylemek istediğini çok iyi anladım..
biraz düşününce çok manidar anlamlı bişiler anlatılmaya çalışılmış bu günlerde böyle
şeyleri en iyi anlayacak olan benim sanırım teşekkürler kawaii böcüğümm..
bakan ama görmeyen insanlardan kaçınmak gerek..
biraz düşününce çok manidar anlamlı bişiler anlatılmaya çalışılmış bu günlerde böyle
şeyleri en iyi anlayacak olan benim sanırım teşekkürler kawaii böcüğümm..
bakan ama görmeyen insanlardan kaçınmak gerek..
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
kaymaklım bitanem bende bu hikayeyi bi yerde gördüm çok hoşuma gitti
eminim sende beğeneceksin.. senin sayfana ekliyorum umarım bi mahsuru olmaz..
işte Duyguların hikayesi
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş.
Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş,
çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman,
Aşk yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın ?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.
Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir 'den yardım istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et !"
"Sana yardım edemem, Aşk.
Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin."
diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş:
"Üzüntü, seninle geleyim."
"Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş;
ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "
Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş.
Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki,
onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında,
Aşk 'a yardım eden yoluna devam etmiş.
Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk,
Bilgi 'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?"
"O, Zaman 'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir..."
eminim sende beğeneceksin.. senin sayfana ekliyorum umarım bi mahsuru olmaz..
işte Duyguların hikayesi
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş.
Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş,
çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman,
Aşk yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın ?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.
Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir 'den yardım istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et !"
"Sana yardım edemem, Aşk.
Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin."
diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş:
"Üzüntü, seninle geleyim."
"Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş;
ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "
Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş.
Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki,
onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında,
Aşk 'a yardım eden yoluna devam etmiş.
Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk,
Bilgi 'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?"
"O, Zaman 'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir..."
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): Valkyrie Cain, neptune, aysu
laru benim sevdiğim anlatılardan bir tanesi bu hiçbir sakıncası yok balım güzelbulduğun yazıları bizimle paylaş tabe çok mutlu olurum badem şekerim teşekkürler canee
işte bir tane daha
ZENGİNLİK, BAŞARI, SEVGİ
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakalli üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti.
Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi: ''Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz'' dedi. Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı: ''Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, Zenginlik'tir'' dedi. ''Bu yanımda oturan arkadaşımın adı Başarı, benim adım ise Sevgi'dir."
Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: "Şimdi evinize gidin ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın" dedi. "İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin kararınızı bize bildirin.''
Kadın Sevgi'nin önerisini eşine anlattığında adam "Aman ne güzel, ne güzel" dedi. "Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginlik'i davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur."
Eşinin kararına itiraz etti kadın: "Başarı'yı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?" dedi. Sonra tekrar baş başa verdiler. "Aslında galiba en iyisi Sevgi'yi davet etmek. Hem ona yardımcı olmak bize de mutluluk verecek..." kararını verdiler.
Bu karar üzerine kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu: "İçinizde hanginiz Sevgi idi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun..."
Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevgi'nin arkasından eve doğru yürümeye başladılar. Kadın büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlik ile Başarı'ya sordu: "Siz niçin geliyorsunuz? Hani sadece biriniz gelebilirdi?" dedi.
Kadının sorusuna, üç yaşlı birlikte cevap verdiler: "Eğer içimizden yalnızca Zenginlik veya Başarı'yı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz dışarıda bekleyecektik..." dediler. "Fakat siz Sevgi'yi davet etttiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.'' Ve kadının ''Niçin?'' diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:
"Çünkü Sevgi'nin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman onun yanında oluruz..."
işte bir tane daha
ZENGİNLİK, BAŞARI, SEVGİ
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakalli üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti.
Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi: ''Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz'' dedi. Ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı: ''Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, Zenginlik'tir'' dedi. ''Bu yanımda oturan arkadaşımın adı Başarı, benim adım ise Sevgi'dir."
Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu: "Şimdi evinize gidin ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın" dedi. "İçimizden yalnızca birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin kararınızı bize bildirin.''
Kadın Sevgi'nin önerisini eşine anlattığında adam "Aman ne güzel, ne güzel" dedi. "Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden Zenginlik'i davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur."
Eşinin kararına itiraz etti kadın: "Başarı'yı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?" dedi. Sonra tekrar baş başa verdiler. "Aslında galiba en iyisi Sevgi'yi davet etmek. Hem ona yardımcı olmak bize de mutluluk verecek..." kararını verdiler.
Bu karar üzerine kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu: "İçinizde hanginiz Sevgi idi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun..."
Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevgi'nin arkasından eve doğru yürümeye başladılar. Kadın büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlik ile Başarı'ya sordu: "Siz niçin geliyorsunuz? Hani sadece biriniz gelebilirdi?" dedi.
Kadının sorusuna, üç yaşlı birlikte cevap verdiler: "Eğer içimizden yalnızca Zenginlik veya Başarı'yı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz dışarıda bekleyecektik..." dediler. "Fakat siz Sevgi'yi davet etttiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.'' Ve kadının ''Niçin?'' diye sormasını beklemeden, Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:
"Çünkü Sevgi'nin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman onun yanında oluruz..."
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): magdalane's curse, laru
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
GERÇEK DOSTLUK BÖYLE OLUR
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat bir tanesi çok kurnaz atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadaş , diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir. Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok
beğendiğini ve kendisine vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez.Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.
Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir
ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının iş yerine gider
ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadaşına kızamaz. Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır.
Saf adam artık zengindir. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir. Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur, Kimsesi olmadığını
öğrendiği kadına; Kendisinin de yanlız olduğunu söyler ve bu evde birlikte
yaşıyalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç
düşünmeden kabul eder. Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine
uygun bir kız bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl
bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler.Yaşlı kadın ona uygun bir
kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler. Görüşmeler
sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi
kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır. Biraz da
geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir .
Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek
isteğiyle mikrafonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; Eskiden çok
sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim . Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. işlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. çok üzüldüm, ama yinede arkadaşıma kızmıyorum .çünkü biz gerçek dosttuk. Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha
fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya;
Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı.
İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi.
Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını
istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı (Hayat kadınıydı)
Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu
şekilde kurtardım.İşleri bozulduğunda gelip benden iş
istedi, Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim.
Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam ölmek
üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi.Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim. Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz böyle dostuz.
ne kadar güzel bir hikaye yaa valla ağlayasım var..
bu arada:
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat bir tanesi çok kurnaz atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadaş , diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir. Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok
beğendiğini ve kendisine vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez.Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.
Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir
ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının iş yerine gider
ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadaşına kızamaz. Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır.
Saf adam artık zengindir. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir. Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur, Kimsesi olmadığını
öğrendiği kadına; Kendisinin de yanlız olduğunu söyler ve bu evde birlikte
yaşıyalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç
düşünmeden kabul eder. Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine
uygun bir kız bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl
bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler.Yaşlı kadın ona uygun bir
kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler. Görüşmeler
sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi
kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır. Biraz da
geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir .
Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek
isteğiyle mikrafonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; Eskiden çok
sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim . Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. işlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. çok üzüldüm, ama yinede arkadaşıma kızmıyorum .çünkü biz gerçek dosttuk. Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha
fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya;
Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı.
İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi.
Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını
istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı (Hayat kadınıydı)
Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu
şekilde kurtardım.İşleri bozulduğunda gelip benden iş
istedi, Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim.
Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam ölmek
üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi.Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim. Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz böyle dostuz.
ne kadar güzel bir hikaye yaa valla ağlayasım var..
bu arada:
Spoiler:
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (3 kişi): Valkyrie Cain, Neo Queen Serenity, neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
İÇERDEN AÇILAN KAPI
19. yüzyılın büyük İngiliz ressamlarından William Holman hunt’ın, bahçeyi tasvir eden bir tablosu Londra Kraliyet Akademisi’nde sergileniyordu. Hunt’un “kainatın ışığı” adını verdiği bu tabloda geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapıya vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu. Tabloyu tetkik eden bir sanat eleştirmeni Hunt’a dönerek: “ güzel bir tablo doğrusu, ama manasını bir türlü kavrayamadım” dedi, “adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona tokmak takmasını unutmuşsunuz da ...”.
Hunt gülümsedi: “ adam alelade bir kapıyı vurmuyor ki...” dedi. “ bu kapı, insan kalbini temsil ediyor. Ancak içeriden açılabildiği için dışına tokmağa ihtiyaç yoktur”.
19. yüzyılın büyük İngiliz ressamlarından William Holman hunt’ın, bahçeyi tasvir eden bir tablosu Londra Kraliyet Akademisi’nde sergileniyordu. Hunt’un “kainatın ışığı” adını verdiği bu tabloda geceleyin elindeki fenerle bahçede duran filozof kılıklı bir adam görülüyordu. Adam, serbest kalan eliyle bir kapıya vuruyor ve içeriden bir cevap bekler gibi görünüyordu. Tabloyu tetkik eden bir sanat eleştirmeni Hunt’a dönerek: “ güzel bir tablo doğrusu, ama manasını bir türlü kavrayamadım” dedi, “adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona tokmak takmasını unutmuşsunuz da ...”.
Hunt gülümsedi: “ adam alelade bir kapıyı vurmuyor ki...” dedi. “ bu kapı, insan kalbini temsil ediyor. Ancak içeriden açılabildiği için dışına tokmağa ihtiyaç yoktur”.
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Valkyrie Cain, laru
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
gülomm ben bu yazıyı bi yerde daha okumuştum ve beni cidden çok etkilemişti yaa
bizimle paylaştığın için arigato gozaimasu canee tatlumsun
bu hikaye her zaman için çok hoşuma gider.. inş beğenirsiniz.
Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkinda bir hikaye anlatilir.
Yolculuğun bir asamasinda iki arkadas tartisirlar biri ötekine bir tokat atar .
Tokati yiyenin cani çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar:
"BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.
Yikanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler .
Tokadi yiyen yikanirken bataga saplanir bogulmak üzereyken arkadasi tarafindan kurtarilir.
Bogulmak üzere olan arkadas tam selamete çiktiktan sonra bir kaya parçasi üzerine su sözleri kazir:
"BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI."
Tokadi vuran ve sonra en iyi arkadasinin hayatini kurtaran kisi ona Şöyle der," senin canini yaktigimda bunu kum üzerine yazdin ama simdi kayaya kaziyorsun,neden?
"Öbür arkadas ona söyle cevap verir.
"Biri bizi incittiginde bunu kum üzerine yazmaliyiz ki bagislama rüzgari estiginde onu silebilsin.
Ama biri bize iyi bir sey yaparsa onu kayaya kazimali ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.
"INCINMELERINIZI KUMA , GÖRDÜGÜNÜZ IYLIKLERI KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN.
Denilir ki: özel birini bulmak bir dakikanizi alir,onu degerlendirmeniz bir saat içinde olur,onu
sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
Bu sözleri hiç unutamayacaginiz kisilere söyleyiniz ve bu sözleri size söyleyen kisiye de göndermeyi unutmayiniz.
Bu onlari asla unutmayacaginizi bilmelerini saglayan kisa bir mesajdir.
Eger kimseye söylemediyseniz bu demektir ki telas içindesiniz ve dostlarinizi zaten unutmussunuz.Yasamaya zaman ayirin.
(alıntıdır)
bizimle paylaştığın için arigato gozaimasu canee tatlumsun
bu hikaye her zaman için çok hoşuma gider.. inş beğenirsiniz.
Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkinda bir hikaye anlatilir.
Yolculuğun bir asamasinda iki arkadas tartisirlar biri ötekine bir tokat atar .
Tokati yiyenin cani çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar:
"BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI.
Yikanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler .
Tokadi yiyen yikanirken bataga saplanir bogulmak üzereyken arkadasi tarafindan kurtarilir.
Bogulmak üzere olan arkadas tam selamete çiktiktan sonra bir kaya parçasi üzerine su sözleri kazir:
"BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI."
Tokadi vuran ve sonra en iyi arkadasinin hayatini kurtaran kisi ona Şöyle der," senin canini yaktigimda bunu kum üzerine yazdin ama simdi kayaya kaziyorsun,neden?
"Öbür arkadas ona söyle cevap verir.
"Biri bizi incittiginde bunu kum üzerine yazmaliyiz ki bagislama rüzgari estiginde onu silebilsin.
Ama biri bize iyi bir sey yaparsa onu kayaya kazimali ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin.
"INCINMELERINIZI KUMA , GÖRDÜGÜNÜZ IYLIKLERI KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN.
Denilir ki: özel birini bulmak bir dakikanizi alir,onu degerlendirmeniz bir saat içinde olur,onu
sevmek için bir gün yeter ama sonra onu unutabilmek için bir ömrün geçmesi gerekir.
Bu sözleri hiç unutamayacaginiz kisilere söyleyiniz ve bu sözleri size söyleyen kisiye de göndermeyi unutmayiniz.
Bu onlari asla unutmayacaginizi bilmelerini saglayan kisa bir mesajdir.
Eger kimseye söylemediyseniz bu demektir ki telas içindesiniz ve dostlarinizi zaten unutmussunuz.Yasamaya zaman ayirin.
(alıntıdır)
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Valkyrie Cain, neptune
2. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 166 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |