kitaplardan sözler Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, Sonraki |
Yazar
Mesaj
"Kaç altmış saniye daha var küsmeye, barışmaya, tanışmaya, aşık olmaya, yaşamaya, ölmeye? Güneşi yakalayıp zamanın önüne geçmeye? O hep özleyip bi türlü aramadığın, sonra da cenaze törenini bile kaçıracağın can dostunu görmeye? "
*Düş Hekimi-Yalçın Ergir
----------------------------------------
"Terk etmiş olduğum ya da terk etmek üzere olduğum insanlar beni terketmişlerdi... Burada ya da geldiğim yerde de olsam, geçmişi yeniden yakalama umudu boş bir beklenti, insan hiçbir şeyi bıraktığı yerde bulamıyor, kızarmış palamutun kokusunu bile..."
*Kızarmış Palamutun Kokusu* adlı kitabın arka kapağından..
---------------------------------
""Önce kelime vardı. diye başlıyor yuhannaya göre incil.Kelimeden öncede yalnızlık vardı.Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık...Kelimenin bittiği yerde başladı;Kelime söylenmeden önce başladı.kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelime ile birlikte yaşadı insanın içinde.Kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü,dayanılmaz oldu."
-----------------------------------------------------
"+Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz..?
- Hayır Olric. Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere...
+Ben kötü birimiyim efendim..? Yüreğimde giden onca insanın yüreğinde bir yerim olduğuna neden inanmakta zorlanıyorum..?
-Onlar gerçekten gittiği içindir olric..."
*Oğuz Atay/Tutunamayanlar
*Düş Hekimi-Yalçın Ergir
----------------------------------------
"Terk etmiş olduğum ya da terk etmek üzere olduğum insanlar beni terketmişlerdi... Burada ya da geldiğim yerde de olsam, geçmişi yeniden yakalama umudu boş bir beklenti, insan hiçbir şeyi bıraktığı yerde bulamıyor, kızarmış palamutun kokusunu bile..."
*Kızarmış Palamutun Kokusu* adlı kitabın arka kapağından..
---------------------------------
""Önce kelime vardı. diye başlıyor yuhannaya göre incil.Kelimeden öncede yalnızlık vardı.Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık...Kelimenin bittiği yerde başladı;Kelime söylenmeden önce başladı.kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelime ile birlikte yaşadı insanın içinde.Kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü,dayanılmaz oldu."
-----------------------------------------------------
"+Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz..?
- Hayır Olric. Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere...
+Ben kötü birimiyim efendim..? Yüreğimde giden onca insanın yüreğinde bir yerim olduğuna neden inanmakta zorlanıyorum..?
-Onlar gerçekten gittiği içindir olric..."
*Oğuz Atay/Tutunamayanlar
"ilk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın... (C.S.)"
>funnylife<
yenielmakurdu
>funnylife<
yenielmakurdu
olmak ya da olmamak, işte bütün mesele!
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
shakespeare
düşüncemizin katlanması mı güzel
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter demesi mi?
ölmek, uyumak sadece!
düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
çünkü, o ölüm uykularında
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanları?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
shakespeare
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Turkuaz
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Turkuaz
Ateş yaklanıyor. Eğer biz yanarsak, siz de bizimle yanarsınız.
---
"Beni seviyorsun, gerçek mi değil mi?" "Gerçek."
---
Kazanmak ün ve talih anlamına gelir , kaybetmekse kesin ölüm anlamındadır. Açlık Oyunları başlasın!
------------
Açlık Oyunları kitaplarından.
*rol tanrısı*~Aslıı^m.
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Turkuaz, harukausagi
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Turkuaz, Hotaru_Usagi
Gözyaşları, boş gözyaşları bilmem ne anlama gelir,
İlahi bir çaresizliğin derinliklerinden akar, Kalpte coşup, gözlere dolar,
Mutlu güz tarlalarına bakıp,
Geri gelmeyecek günleri anarken.
- Tennyson
Bir ahuya rastladım kırlarda dolaşırken,
En güzelden de güzel- gerçek bir peri kızı,
Topuklarında saçı, keklik gibi seken,
Vahşi- ürkek bakışlı.
- Keats
... Bir şahin pençeleriyle yakaladı cıvıl cıvıl renkli bülbülü, çıkardı onu
bulutların üstüne zorla, ağlrken o yürek parçalarcasına, canı yanıyordu
çarpık pençelerin altında, şahin dedi kibirle, " Seni sefil! Neden feryat
edersin? Elindesin senden çok güçlüsünün, nereye götürürsem
gitmelisin, söylesende şarkını!"
- Hesiodos
İlahi bir çaresizliğin derinliklerinden akar, Kalpte coşup, gözlere dolar,
Mutlu güz tarlalarına bakıp,
Geri gelmeyecek günleri anarken.
- Tennyson
Bir ahuya rastladım kırlarda dolaşırken,
En güzelden de güzel- gerçek bir peri kızı,
Topuklarında saçı, keklik gibi seken,
Vahşi- ürkek bakışlı.
- Keats
... Bir şahin pençeleriyle yakaladı cıvıl cıvıl renkli bülbülü, çıkardı onu
bulutların üstüne zorla, ağlrken o yürek parçalarcasına, canı yanıyordu
çarpık pençelerin altında, şahin dedi kibirle, " Seni sefil! Neden feryat
edersin? Elindesin senden çok güçlüsünün, nereye götürürsem
gitmelisin, söylesende şarkını!"
- Hesiodos
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Turkuaz
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): sailor usagi
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Turkuaz
"İnsanlar kendilerini düşündükleri için yaşadıklarını sanırlar; ama anladım ki, gerçekte onları hayatta tutan tek şey sevgidir. Kim yüreğinde sevgi taşırsa Tanrı'ya yaklaşır; Tanrı da o kişinin yüreğindedir, çünkü sevgiyi yaratan da O'dur."
(Lev Tolstoy-İnsan Ne İle Yaşar?)
(Lev Tolstoy-İnsan Ne İle Yaşar?)
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Turkuaz
-Bütün günler birbirine benzediği zamanlarda insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe hayatta karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.
-Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez, kendince görür.
-Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.
-Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.
Simyacı'dan.
-Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez, kendince görür.
-Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.
-Her şey bir ve tek şeydir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.
Simyacı'dan.
*rol tanrısı*~Aslıı^m.
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): LadyinDeath, Turkuaz
“Evet. Örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak. Sen benim için tek ve eşsiz olacaksın, ben de senin için.”
Benim yaşamım çok tekdüze. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni. Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlaların benim için hiçbir anlamı yoktur. Bu da çok üzücü. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.”
“Çok sabırlı olmalısın. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın...”
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalıdır.”
İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.
Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi tilki. “İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun. ”
Senin yaşadığın yerdeki insanlar” dedi küçük prens “bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ve yine de aradıklarını bulamıyorlar.”
“Doğru bulamıyorlar” dedim.
“Ve aslında aradıkları şeyi tek bir gülde ya da bir avuç suda bulabilirlerdi.”
“Evet haklısın” dedim.
“Ama gözler göremez. İnsanın kalbiyle bakması gerekir.
“Günaydın” dedi küçük prens.
“Günaydın” dedi satıcı. İnsanların susuzluğunu gidermek üzere hazırlanmış tabletler satardı. Haftada bir kez bu tabletlerden aldınız mı o hafta hiç susamazdınız.
“Peki bunları niçin satıyorsunuz?”
“Çünkü bu insanlara çok vakit kazandırıyor. Uzmanlar bunun araştırmasını yaptılar. Haftada tam elli üç dakika kazanıyorsun.”
“Peki bu elli üç dakikada ne yapıyorlar?”
“Canları ne isterse.”
“Eğer elli üç dakikam olsaydı” dedi küçük prens “bir su pınarına doğru ağır ağır yürürdüm.”
” Büyükler rakamları sever. Onlara yeni bir arkadaşınızdan söz ettiğinizde size hiçbir zaman önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek biriktiriyor mu diye sormazlar size. Hep” Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu . Büyüklere “pembe tuğladan pencerelerinde sardunyalar çatısında güvercinler olan … güzel bir ev gördüm” derseniz bu evi bir türlü gözlerinde canlandıramazlar. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm.” demeniz gerekir .
O zaman haykırırlar : “NE HOŞ! …”
" Sizler gibi benim gibi küçük prensi sevenler için evrenin kimbilir neresindeki bir koyunun bir çiçeği yemiş ya da yememiş olması çok önemli bir şeydir. Gökyüzüne bakın. Kendinize 'acaba koyun çiçeği yedi mi yemedi mi?' diye sorun. Bakın her şey nasıl da değişiyor. Ve bunun neden bu kadar önemli olduğunu büyükler asla anlayamazlar."
" Sen de kendi kendini yargilarsin diye karsilik verdi kral. En zoru da budur. İnsanin kendini yargilamasi baskasini yargilamasindan daha zordur. İyi yargilamayi basarirsan gercek bilge oldugunu kanitlamis olursun.`
" Dogru. Herkesten ancak verebilecegini istemek gerek dedi kral. "
Küçük Prens. Le Petite Prens
Benim yaşamım çok tekdüze. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni. Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlaların benim için hiçbir anlamı yoktur. Bu da çok üzücü. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.”
“Çok sabırlı olmalısın. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın...”
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalıdır.”
İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.
Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi tilki. “İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun. ”
Senin yaşadığın yerdeki insanlar” dedi küçük prens “bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ve yine de aradıklarını bulamıyorlar.”
“Doğru bulamıyorlar” dedim.
“Ve aslında aradıkları şeyi tek bir gülde ya da bir avuç suda bulabilirlerdi.”
“Evet haklısın” dedim.
“Ama gözler göremez. İnsanın kalbiyle bakması gerekir.
“Günaydın” dedi küçük prens.
“Günaydın” dedi satıcı. İnsanların susuzluğunu gidermek üzere hazırlanmış tabletler satardı. Haftada bir kez bu tabletlerden aldınız mı o hafta hiç susamazdınız.
“Peki bunları niçin satıyorsunuz?”
“Çünkü bu insanlara çok vakit kazandırıyor. Uzmanlar bunun araştırmasını yaptılar. Haftada tam elli üç dakika kazanıyorsun.”
“Peki bu elli üç dakikada ne yapıyorlar?”
“Canları ne isterse.”
“Eğer elli üç dakikam olsaydı” dedi küçük prens “bir su pınarına doğru ağır ağır yürürdüm.”
” Büyükler rakamları sever. Onlara yeni bir arkadaşınızdan söz ettiğinizde size hiçbir zaman önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: sesinin tonu nasıl? Hangi oyunları sever? Kelebek biriktiriyor mu diye sormazlar size. Hep” Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? kaç kilo? Babası ne kadar kazanıyor?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu . Büyüklere “pembe tuğladan pencerelerinde sardunyalar çatısında güvercinler olan … güzel bir ev gördüm” derseniz bu evi bir türlü gözlerinde canlandıramazlar. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm.” demeniz gerekir .
O zaman haykırırlar : “NE HOŞ! …”
" Sizler gibi benim gibi küçük prensi sevenler için evrenin kimbilir neresindeki bir koyunun bir çiçeği yemiş ya da yememiş olması çok önemli bir şeydir. Gökyüzüne bakın. Kendinize 'acaba koyun çiçeği yedi mi yemedi mi?' diye sorun. Bakın her şey nasıl da değişiyor. Ve bunun neden bu kadar önemli olduğunu büyükler asla anlayamazlar."
" Sen de kendi kendini yargilarsin diye karsilik verdi kral. En zoru da budur. İnsanin kendini yargilamasi baskasini yargilamasindan daha zordur. İyi yargilamayi basarirsan gercek bilge oldugunu kanitlamis olursun.`
" Dogru. Herkesten ancak verebilecegini istemek gerek dedi kral. "
Küçük Prens. Le Petite Prens
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
3. sayfa (Toplam 6 sayfa) [ 84 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |