Semerkant |
Yazar
Mesaj
"Titanic güvertesinde Rubaiyat! batının gözbebeği doğunun nadide çiçeğini taşıyor! Ey Hayyam! bize nasip olan şu güzel anı keşke kalkıp görebilseydin"
Amin Maalouf, Doğu ya, İran a bakıyor.Ömer Hayyam ın Rubaiyat ının çevresinde dönen içiçe iki öykü.1072 yılında, Hayyam ın Semerkant ında başlayan ve 1972 de Atlantik te bit(mey)en bir serüven.Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran ın tarihininde okunuşunun öyküsü/tarihi.
"Atlas Okyanusunun dibinde bir kitap yatıyor.Anlatacağım,işte onun hikayesi.Hikayenin sonunu belki biliyosunuzdur,o devrin gazeteleri nakletmişlerdi, o tarihten sonra yayımlanan kimi eserlerde de kayda geçti: Titanic 1912 yılında Nisan ın 14 ünü 15 ine bağlayan gece Newfoundland açıklarında battığında kurbanların en ünlüsü bir kitaptı..."
Semerkant tan alınmıştır.
İşte size ömer hayyam ın rubailerinden bikaç örnek
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı, hoca olmuşsun kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?"
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helali karıştırmam:
Seninle içilen sarap helaldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram
Dostunu erkekçe seven kişi
Pervane gibi özler ateşi:
Sevip de yanmaktan kaçanların
Masal anlatmaktır bütün işi.
Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
Yaşamak elindeyken bugüne bugün,
Ne diye bırakır, yarını düşünürsün?
Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;
Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün
Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.
Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;
Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;
Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.
Ah, Tanrı dünyayı yeniden yarataydı,
Yaratırken de beni yanında tutaydı;
Derdim: Ya benim adımı sil defterinden,
Ya da benim dilediğimce yarat dünyayı
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan;
Ölümden de korkmam, er geç ölür insan.
Ölmemek elimizde değil ki bizim:
İyi yaşamamak beni korkutan
ve benim en sevdiğim rubaisi
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
Amin Maalouf, Doğu ya, İran a bakıyor.Ömer Hayyam ın Rubaiyat ının çevresinde dönen içiçe iki öykü.1072 yılında, Hayyam ın Semerkant ında başlayan ve 1972 de Atlantik te bit(mey)en bir serüven.Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran ın tarihininde okunuşunun öyküsü/tarihi.
"Atlas Okyanusunun dibinde bir kitap yatıyor.Anlatacağım,işte onun hikayesi.Hikayenin sonunu belki biliyosunuzdur,o devrin gazeteleri nakletmişlerdi, o tarihten sonra yayımlanan kimi eserlerde de kayda geçti: Titanic 1912 yılında Nisan ın 14 ünü 15 ine bağlayan gece Newfoundland açıklarında battığında kurbanların en ünlüsü bir kitaptı..."
Semerkant tan alınmıştır.
İşte size ömer hayyam ın rubailerinden bikaç örnek
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı, hoca olmuşsun kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?"
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam?
Ben haramı helali karıştırmam:
Seninle içilen sarap helaldir,
Sensiz içtiğimiz su bile haram
Dostunu erkekçe seven kişi
Pervane gibi özler ateşi:
Sevip de yanmaktan kaçanların
Masal anlatmaktır bütün işi.
Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
Yaşamak elindeyken bugüne bugün,
Ne diye bırakır, yarını düşünürsün?
Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;
Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün
Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.
Gören göze güzel, çirkin hepsi bir;
Aşıklara cennet, cehennem, hepsi bir;
Ermiş ha çul giymiş, ha atlas;
Yün yastık, taş yastık, seven başa hepsi bir.
Ah, Tanrı dünyayı yeniden yarataydı,
Yaratırken de beni yanında tutaydı;
Derdim: Ya benim adımı sil defterinden,
Ya da benim dilediğimce yarat dünyayı
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?
Niceleri geldi, neler istediler;
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Dünya yıldıramazsın beni ne yapsan;
Ölümden de korkmam, er geç ölür insan.
Ölmemek elimizde değil ki bizim:
İyi yaşamamak beni korkutan
ve benim en sevdiğim rubaisi
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
Wladimir Bartol'dan Fedailerin Kalesi Alamut ile de devam edebilirsiniz bu kitaba.
hele ki suikastçıların doğuşuna meraklıysanız, Hasan Sabbah ve haşhaşiler.
ingilizce söylenmeye çalışılması hashasıan = haşhaşçılar, ve bu kelime zamanla törpülenip bugünkü halini alır, yani assassin.
hele ki suikastçıların doğuşuna meraklıysanız, Hasan Sabbah ve haşhaşiler.
ingilizce söylenmeye çalışılması hashasıan = haşhaşçılar, ve bu kelime zamanla törpülenip bugünkü halini alır, yani assassin.
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 6 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |