Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 18, 19, 20 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj
*.*.*.*
Videoda tıklansın bence =)
Evet sevgili günlüğüm,
Geldim...
Yine ben yine hayat yine nefes...
Arkadaşlarımla güzel bir hafta sonu atlattım. Pişman değilim yine olsa yine yaparım. Güldüm eğlendim. Gereksiz olan espirilere bile kahkahalar attık... Nefesimiz kaçana kadar hem de... Eve geç geldik. Yanlış trene bindik, vesaire işte...
Karar verdim büyük fotoğraf makinalarından alıcam. Kullanmak istiyorum. Kullanamasam bile kimsenin kulanmasına izizn vermicem. Gözümün önünde dursun, kendimi mutlu hissedicem mi bu yüzden bende bilmiyorum.
Arkadaşlarımın bir çok fotoğrafını çektim. Ama şunu fark ettim, ben hiç bir fotoğraf karesinde yokum... Çeken ben olduğum için olabilir ama
Balık ekmek , kahve, çay, tatlı , alışveriş, sohbet, yemek... trafik,uyku, mutluluk, korku hepsi içinde ... Ha bide Resimler tabi... Bir kaçı sana emanet günlüğüm, diğerlerini albüme koyucam...
Aslında burda iskelenin üstündeyiz ve üzerimizde şeffaf bir branda var. Hava soğuk nede olsa ...
Resim o yüzden bulanık
O güzel gün batımı. Bunu bile zar zor çektim... Kızların bu tür fotoğraflardan hoşlanmadığını belirtmeliyim.
Buda kaçak bir poz daha
,
Kahvelerde geldi
Fal bakmanın, sonuçları ....
Resimler bunlar
Daha iyilerini bende isterdim ama malesef
(Sanırım çok gülmekten zaman kalmadı fotolar için
)
İkinci el kitapçıdan,eski bir kaç kitap aldım. Yeni kapaklardan ziyade ,eski görünümlü olanlar ilgimi daha çok çekiyor... Trende gelirken rastgele birini çıkardım, çantadan ...
Kitabın içinde geçen, ama okuyunca herkesin kalbinden geçen cümleleri yine sana not düşüyorum günlüğüm
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça ulaşmanın, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
SiZi Seviyorum ...
GünlüğüM ve Dİğerleri
Usagi Tsukino
Videoda tıklansın bence =)
Evet sevgili günlüğüm,
Geldim...
Yine ben yine hayat yine nefes...
Arkadaşlarımla güzel bir hafta sonu atlattım. Pişman değilim yine olsa yine yaparım. Güldüm eğlendim. Gereksiz olan espirilere bile kahkahalar attık... Nefesimiz kaçana kadar hem de... Eve geç geldik. Yanlış trene bindik, vesaire işte...
Karar verdim büyük fotoğraf makinalarından alıcam. Kullanmak istiyorum. Kullanamasam bile kimsenin kulanmasına izizn vermicem. Gözümün önünde dursun, kendimi mutlu hissedicem mi bu yüzden bende bilmiyorum.
Arkadaşlarımın bir çok fotoğrafını çektim. Ama şunu fark ettim, ben hiç bir fotoğraf karesinde yokum... Çeken ben olduğum için olabilir ama

Balık ekmek , kahve, çay, tatlı , alışveriş, sohbet, yemek... trafik,uyku, mutluluk, korku hepsi içinde ... Ha bide Resimler tabi... Bir kaçı sana emanet günlüğüm, diğerlerini albüme koyucam...
Aslında burda iskelenin üstündeyiz ve üzerimizde şeffaf bir branda var. Hava soğuk nede olsa ...



O güzel gün batımı. Bunu bile zar zor çektim... Kızların bu tür fotoğraflardan hoşlanmadığını belirtmeliyim.


Buda kaçak bir poz daha


Kahvelerde geldi


Fal bakmanın, sonuçları ....

Resimler bunlar




İkinci el kitapçıdan,eski bir kaç kitap aldım. Yeni kapaklardan ziyade ,eski görünümlü olanlar ilgimi daha çok çekiyor... Trende gelirken rastgele birini çıkardım, çantadan ...
Kitabın içinde geçen, ama okuyunca herkesin kalbinden geçen cümleleri yine sana not düşüyorum günlüğüm

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça ulaşmanın, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...

SiZi Seviyorum ...
GünlüğüM ve Dİğerleri

Usagi Tsukino
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Valkyrie Cain, haruka-usa
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

böyle iki bölümü birden okumak... hemde böyle güzel bi müzik eşliğinde
valla çok iyi geldi yarınki mat sınavına çalışasımı getirdi
(yani hayallerimi gerçekleştirmem için bu yazılıdan 90 üstü almam gerektiğini yüzüme vurdu bölüm xD günün birinde usako gibi herşeyi ve herkesi geride bırakıp kaçıp gitmek için hayallerimin gerçekleşmesi gerek sonuçta
)
onun dışında resimlerde süperdi
istanbula sonunda kar yağdı ve iki bölüm geldi
gerçi kar bittği günün ertesi montları çıkardık sırada falan
ne acayip bir iklimdir bu ardar da iki gün yazı ve kışı yaşadık
neyse ya ben bölümden çok saptım ama ne diyebilirim ki usako söylenecek her şeyi söylüyo
bi de mamosuna kavuşssa
bu arada deimos'a saldır diyen şu kurtardığı kız mıydı usagi miydi onu pek anlayamadım
belkide benim uykusuz halimden dolayıdır bilemiyorum
ama şu sen aslında herkesin hayallerini kurtardın falan dedi kız
noluyo burda yoksa yine macera mı geliyo usakoya =D sonuçta süper kahramanlar asla emekli olmazlar =D



onun dışında resimlerde süperdi




neyse ya ben bölümden çok saptım ama ne diyebilirim ki usako söylenecek her şeyi söylüyo






aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*


hotaru-tomoe yazmış:
"Sonuçta süper kahramanlar asla emekli olmazlar "
Aynı şekilde yazdığımı, devam ettiğimi ve benden sıkıldığınız düşündüm

Şaka şaka

Hayata baktığında her yeni gün aynı gün içinde farklılık demek bence... Bazen bende (-ki çok sık söylerim) "Her şey aynı" diyorum. Aslında biraz daha seyretsem...
Bakmak değilde, görsem baktığımı... Gerçekten fark ediyorsun bi önceki günle bugün arasındaki farkları. Siz belki hep benim farklı dünyamda şeytanlarla kavgalarımı, savaşlarımı seyrettiniz, duydunuz... Aslında sıradan bir dünyanın, sıradan kötüleriyle savaşlar daha büyük... Bu seferki hayatın macerası, sıradan bir gün...
Yada "Sıradan bir süper kahramanın, sıradan bir günü..." ^______^
hp*star yazmış:
Of of of Saol ya






Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

evde değildim birkaç gündür dolayısıyla nete giremiyordum sonunda geri döndüm
müzik çok hoş. şiire bittimm. ruh kelimesi geçen yerlere hele. çünkü o kelimenin çok farklı bi yeri var bende.
ve ayrıcaa daha dün bendee
''Karar verdim büyük fotoğraf makinalarından alıcam.'' buna karar verdim
nikon D700 istiyorum ama fiyatı dörtbindenden başlıo

ve ayrıcaa daha dün bendee
''Karar verdim büyük fotoğraf makinalarından alıcam.'' buna karar verdim

nikon D700 istiyorum ama fiyatı dörtbindenden başlıo

SeNi ÇoK çOk ÇoK ama ÇoK SeviYoRuM BaHaR'mm ♥♥♥♥♥♥♥♥
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~

Spoiler:
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
ya şu büyük foto makinelerinden bende istiyorum >_<
bi sürü güzel şey görüyorum ama telefonum bile yok xD sonra ablamınkini alıp çekiyorum falan ama telden ne kadar çekilirse o kadar görünüyo >_<
bi sürü güzel şey görüyorum ama telefonum bile yok xD sonra ablamınkini alıp çekiyorum falan ama telden ne kadar çekilirse o kadar görünüyo >_<

aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
ya sanki olaylar gerçek ben burda usakonun günlüğünü okuyorum ya okurken hayalle gerçeği karıştırıyorum (babanneme döndüm
) yalnız çok nadir olur bende jancığım tırsıyorum yani
misal,
pis mamooo kız burda stres üzüntü yaşıyor tamam güzel şeyler yaşıyor olgunlaşıyor falan da ama sevdiklerinden uzak yaaa sen bi mektupla sıyırabileceğini mi sandınn
demişliğim vardır
eline kuvvet bacım diyorum ve unutma takipteyim:)


misal,
pis mamooo kız burda stres üzüntü yaşıyor tamam güzel şeyler yaşıyor olgunlaşıyor falan da ama sevdiklerinden uzak yaaa sen bi mektupla sıyırabileceğini mi sandınn
demişliğim vardır

eline kuvvet bacım diyorum ve unutma takipteyim:)
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

Buda minik bi armağan

Resim çizme çabalarıma geri dönmek istiyorum. Fotoğraf çekmek istiyorum. Hatta küçük videolarla klip hazılamak düşüncesine sahibim. Bellimi olur belki ilerde Oscarlı bi yönetmen olurum. “Saçmalama Usako ,,” diyen bir iç sesin var günlüğüm, biliyorum. Ama olsun belki olur, herkes doğarken yönetmen olmuyor ya

İstanbulda hava enteresanları oynuyor. 10 gün içinde kar tipi, bahar , yağmur çiçek hepsini gördükJ İkranın dediği gibi İstanbul’un kızına da havasına da güven olmazmış.” Hava şartlarına kesinlikle katılıyorum. Kızları konusunda henüz bir tespite varmadımJ mp3 bozuldu ve yenisini almak için ilk fırsata kullanıcam. Paradan bir sıkıntım yok zaten, zamanı yetiremiyorum sadece…
Bugün kuaför maceramdan sonra muhtemel, alışveriş yapıcam. İnsan aylarca şemsiyesini çantasında taşıyıp, nasıl ıslanabilir sence… Emin ol çokta güzel ıslanılıyormuş. Bugünde yağmur var, ama çiçek açan ağaçlarda var… Baharı müjdeleyen… İstanbul da laleler var şimdi, her yerde hayata renk veren…
Ve esas sinir bozucu(-mu desem, yoksa iyi bir olay mı fark edemedim) bana pahalıya patlayacak bi işe giriştim ki bu konu hakkında konuşmak bile istemiyorum. Nasıl altından kalkacağım, altından bilemiyorum.
Neyse tek umudum, sonuçları benim içim iyi olsun… Pişman olmayayım bariL
Doğum günüm dolayısıyla, belki de bu büyük çaplı harcamayı kendime doğum günü hediyesine çevirmeliyim. Nasılsa sadece ben kutlayacağım, ben ve diğerleri… Yine kendi içimde olan diğerleri, çok karakterli ben, UsaGİ =D

İsterdim tabi bi buket çiçek. Süprizleri severim. Küçük süprizleri, illa bir güne bağlı olmayan herhangi bi günde yapılan süprizleri daha çok severim. Aa konumdan saptım yine…
Akşam haberlerinde, benden bahsedilmiyordu tabi. Sadece arabaya zorla bindirilmek istenen bir adam “Orada bir kız vardı, büyücü gibi bişiydi, ben bişiy yapmadım …” tarzı cümlelerdi. Televizyondan duyduğum kadarıyla kurtardığım kız bir öğretmenmiş. Özel bir rehabilitasyon merkezinde çalışıyormuş. Paralarda buradaki çocukların eğitimi için toplanan yardımlarmış. Tv kapattım. Pijamalarımla kurulduğum ikili koltuğumda battaniyeyi daha da üstüme aldım. Belki başkası için endişe dolu bir gündü, belki korku… Belki biraz saygı, pohpohlanma… Benim için mi? Benim için o an; pijamalarla koltuk üstünde, kedi yavrusu gibi battaniyeye sarılıp kalmaktı. Bir süre kitabımı okudum, sonra uyumuşum.
Sabah saatin sesiyle uyanıp, üstümü giyindim kahvaltımı yapmak için, ikranın kapısını çaldım. Biraz sonra kapıyı açtı. “Usagi uyanmadığını düşünmüştüm, kapını çalmaya geliyordum…” diyiverdi hemen... bu kızın bu anaç tavırları beni cezbediyor. İçeri girdim. Bir an aklıma geldi. “Ekmek var mı? Yoksa al-“ sözümü kesti.
“Umino alacakmış.”
İkra yumurtaları çırparken, bende masadaki ufak eksikleri yerleştiriyordum. İkra eliyle televizyonu işaret etti. Kumandayı bulup, televizyonu açtım. Sabah haberlerinde kaldım. Ben ikranın kanepenin üstünde bıraktığı kitabı açıp göz gezdirirken, İkranın “ Ne gereksiz insanlar var ya” sözüyle ona döndüm. O ise devam etti.
“Baksana pis herif, yardım paralarını çalacakmış, öğretmeni de öldürecekmiş az kala… Böylelerini sallandırmak lazım taksimde bak bi daha yapıyorlarmı…” İkra bütün hıncını doğradığı domatesten alıyordu. Bende kitaptan başımı kaldırmadan “Öyle deme belki adamında ihtiyacı vardır.” Dedim. İkra bir an ne demek istediğimi çözemedi sanırım, masaya tabaklar sert bir biçimde çarpıp “İhtiyacı varsa da bu adam öldürmesine sebep değil herhalde…” Mutfağa gitti sonra geri döndü,.. "Hadi çaldın, ee o kızı niye öldürmeye çalıştın, pis herif onun ne suçu var…”
Ben yine hiç istifimi bozmadın “Kız zorluk çıkarıp paraları vermem deyince adamda sarıldı tabi boğazına, gözü dönmüş zaten” dedim…
İkra sinsi sinsi yanıma yaklaşıp suratıma baktı. Bense kitaptan başımı kaldırmamam gerektiğine kanaat getirmiştim. Bir pot kırdığımı düşündüm, o bakışlar altında. İkra bir süre beni süzdükten sonra…
“Sen dedektif olsana, cinayetlerin sır perdelerini aralarsın, burada bu fikirlerin heba olmasın” dedi. Bakışlarını göremediğim için, bunun ne maksatla söylendiğini anlayamadım. Baktım olacak gibi değil, kaldırdım başımı “ Herhalde öyle olmuştur: kız zorluk çıkarmıştır, paraları vermem diye adamda sarılmıştır boğazına, sadece tahmin abartmayalım yani” dedim, gülümseyerek. Bu bakışlardan kurtulmanın en iyi yolu bu taktikti.
Tabi o an Umino’ nun zili çalması, bu konuşmanın kısa kesilmesine de vesile oldu. Koştum, kapıyı açtım. Umino bağırtıyla içeri girdi. “Ekmekler geldi sıcacık, nescafe de aldım yemekten sonra içeriz…” bende sırf ortalık kaynasın diye “ Aa nescafemi, ne güzel” diye sırıttım. Bunu o kadar, alakasız niteledim ki gören hiç nescafe görmedim zannederdi. Ama amacım o an konunun kapanmasıydı bunu da başardım… Uminonun kötü espirilerine eşlik ederek bitirdik kahvaltıyı. Naru’nun Türkiye’ ye gelme fikrinden bahsetti... Bu süprize sevindim. Naru gelme konusundan bahsetmişti ama, ne zaman gelirdi, muammaydı.
Doğum günümdü,bu geçtiğimiz Pazar. Evet ben 27 martta doğdum. Aslında benim doğum günümü farklı biliyordun ama gerçek bu günlüğüm…
Ben dünyaya geçen yılların birinde, bahar ayında açtım gözlerimi… Tabi o zamanlar bunun ayrıcalığını yada güzelliğini bilemedim… Küçük bir çocuğun hayalleri ile devam ettim yoluma… Doğrusu, diğerlerinden farklı olarak ben hayallerime daha çok değer verdim sanırım…
Gökyüzünü seyretmeye bayılırdım. Evimizin çatısı düz betonermeydi. Annem oraya çıkmamam konusunda beni uyarırdı her zaman. Bense sessizce çıkardım merdivenlerden, yaz güneşinin kavurdu o beton zemine uzanıp masmavi gökyüzünü seyrederdim… Şimdi düşünüyorum da haklıydı annem. Bende olsam kendi çocuğumu düşecek korkusuyla 5 katlı bir binanın tepesine çıkmasına izin vermezdim... Chibi-usa ya izin vermezdim mesela; zaten bundan sonra benden izin isteyebilmesi için uzun bir zaman geçmesi lazım sanırım. Artık gelemeyecek, onu en son geleceğe gönderdiğimde bunu anlamıştım zaten… Zaman kapısı mühürlendi. Plüton Savaşçısı da artık zaman kapısından ayrıldı… Artık bizim gibi o da Setsuna Meiou olarak normal bir hayat sürmeye çalışıyor… Geleceğe veya geçmişe gitme şansımız yok… Yani gelecekten yada geçmişten kimse bizi ziyaret edemez artık… Chıbı-usa da buna dahil… Bazen o küçük kızın aslında hiç gelmemiş olduğunu düşünüyorum… Sanki sadece benim düşlediğim bi hayalmiş gibi… Sonra hayal olamayacak yanlarını hatırlıyorum; çekişmelerimiz aklıma geliyor, Mamoru’ nun tepesinde didişmelerimiz; gülüyorum… Onu çok özleyeceğim…
Bunu öğreneli, birkaç gün geçti aslında. Ama dile getirmek için biraz sessiz kalmam gerekti sanırım…
Belki böylesi daha iyi oldu, kaderin süprizlerini bozamayacağız artık… Geleceğimizi de tehdit edemeyecekler…
Bundan sonramı,
İnan sonumuz ne olacak bende bilmiyorum günlüğüm… Sanırım geleceğim belli gibi gözükse de aslında sırları aynı şekilde tutuyor ellerinde… Herkes kendi kaderini yaşar… Bazen değiştirdiğimizi zannederiz ama aslında bunu da yaşamamız gerektiğini bilemeyiz…
Bu aynı takvimim yazılması gibi sanırım.
Hani takvimlere bir yıl içinde güneşin ne zaman doğup, ne zaman batacağı, hesaplanarak yazılır. Güneş, takvimde bildirilen saatlerde doğup batar. Yani aslında Güneş, takvime öyle yazıldı diye bilinen o saatlerde doğup batmaz. Takvime yazılması, güneşin doğmasına ve batmasına etkilemez… Güneş doğar, takvim bilir.
Gelecekte yaşanılacakta bunlar gibi…
Hayat süprizleri seviyor…
Sanırım ben bundan sonra sıradan bir insan olmaktansa, sıradan bir süper kahraman olmaya çalışacağım…
"Şehirlerde insanlar gibidir" demiş birileri. İstanbulda ben gibi demiyeceğim tabiki. O kadar büyük gaf yapmak istemem. Zaten ne yapsam İstanbul' la boy ölçüşemem...
Sadece hayran olurum, mutlu olurum onunla, ağlarım bazen; sonra üzülürüm içindeki karmaşalara... Alışırım sonra derim "İçindeki kötülükleri istanbul istemiyor ya" , affederim onu...
Sonra aşık olurum istanbul'a.
Biliyorum aslında her türlü pislik var içinde, güzel olanların çok yakınıdaki batakhaneler... Heryer kalabalık, heryerde sıra... Bir yerde insanlar eğlenceden çatlarken, çıktıkları mekanın kapısında ekmek kavgası yapanlar... Hepsini biliyorum, hepsinin farkındayım.
Aslında kötü olanda sen değilsin be şehir, yine biz insanlar... Biz yapıyoruz bunu sana.
Hani filmlerde oluyor ya, başroldeki abi der "Büyük şehir yutar adamı" diye.
Yalan be her türlü pisliği yapıyorlar, hayatları darmadağın ediyorlar, sonra suçu sana atıyorlar. Ben gerçeği biliyorum İstanbul, alehine şahitlikte ederim... istersen tabi...
Ne olursa olsun aklımda, sıkıntı, keder; sadece boğazdan bir kere geçmek yetiyor bana... O an gözlerimi bile kırpmak istemiyorum. Sanki bir parçanı göremeyecek gözlerim...
Bi bakışlık kayıbım olacak senden...
Bundan sonra sana daha çok fotoğraf vericem günlüğüm...
Saklayacak en güvenilir kişi sensin...
Fotoğraflarıma bi bak. Sence, profosyenel makina alayım mı günlüğüm ^^
Doğum günümü merak ediyorsan, İstanbul 'la kutladım...
Mini Albüm

Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): haruka-usa
öncelikle doğum günün kutlu olsun jandarkcığım
Ay Işığı Günlüğü çok farklı yerlere doğru gitmeye başladı ilk başta usaginin günlüğü olarak düşünmüştüm. Ama daha sonraları kendini katmaya başladın içine..Bu günlük usagiyi çok derinden seven ve kendiyle bütünleştirmiştir birinin günlüğü. Aslında burdaki birçok kişinin duygularını dile getiriyorsun sen bu satırları yazarken.Çoğumuz çok derinden bağlıyız usakomuza ve hepimizin kalbinde ondan bir parça var. Ben onu bir anime karakteri olarak göremiyorum o biziz inandığımız ve savunduğumuz tüm değerler, sakarlıklarımız, küçük şirin bir çocuğun gülüşü, gökyüzünde savrulan renkli uçurtmalar, pamuk şeker yiyişimiz, küçük bir çocuğun gözlerindeki parıltı ve dünyadaki bütün iyilikler güzel olan herşey usakomuz. O yüzden birçok şeyden öte bir yerde usako bizim için. o vazgeçilmezimiz, adalete olan inancımız ,mutluluğumuz ve umudumuz.. günlüğünle bize usakoya aslında ne kadar yakın olduğumuzu hatırlamamıza yardımcı olduğun için çok teşekkür ederim jandark

Ay Işığı Günlüğü çok farklı yerlere doğru gitmeye başladı ilk başta usaginin günlüğü olarak düşünmüştüm. Ama daha sonraları kendini katmaya başladın içine..Bu günlük usagiyi çok derinden seven ve kendiyle bütünleştirmiştir birinin günlüğü. Aslında burdaki birçok kişinin duygularını dile getiriyorsun sen bu satırları yazarken.Çoğumuz çok derinden bağlıyız usakomuza ve hepimizin kalbinde ondan bir parça var. Ben onu bir anime karakteri olarak göremiyorum o biziz inandığımız ve savunduğumuz tüm değerler, sakarlıklarımız, küçük şirin bir çocuğun gülüşü, gökyüzünde savrulan renkli uçurtmalar, pamuk şeker yiyişimiz, küçük bir çocuğun gözlerindeki parıltı ve dünyadaki bütün iyilikler güzel olan herşey usakomuz. O yüzden birçok şeyden öte bir yerde usako bizim için. o vazgeçilmezimiz, adalete olan inancımız ,mutluluğumuz ve umudumuz.. günlüğünle bize usakoya aslında ne kadar yakın olduğumuzu hatırlamamıza yardımcı olduğun için çok teşekkür ederim jandark

SeNi ÇoK çOk ÇoK ama ÇoK SeviYoRuM BaHaR'mm ♥♥♥♥♥♥♥♥
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~

Spoiler:
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Eylem ablaya katılıyorum.Duygularını katarak yazıyorsun ve herkezin içinde Usagi gibi birinin olduğunu anlatmaya çalışıyorsun.Cümlelerin çok anlamlı.İstanbul'u çok iyi tanımlamışsın.Senden bir yazar olur vallahi xD Neyse çok konuştum ben.Seni okumayı seviyoruz 

INSPIRIT-INFINITE <3 <3 <3


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
19. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |