Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 19, 20, 21 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
ne diyebilirm ki şimdi? neye yorum yapılabilir ki?
sen denilebilecek her şeyi demişsin zaten jandark
İstanbul'u da o kadar harika tanımlamışsın ki! bu şehirde yaşamak çok güzel ya *-* sıkıldın mı hemen git deniz kenarına martıları izle denizi izle dalgaları dinle ve gittiğinde asla gözünü kırpma bir bakışlık güzelliği sakın kaybetme olabildiğince yaşa o anı ve tüm dertlerinden kurtularak mutlu ve huzurlu bir şekilde dön evine *-*
bu marmara denizi sihirli vallahi ege denizini de ucundan azıcık gördüm ama marmara denizinin etkisini yaratmıyor insanda sanki
ya da ben azıcık gördüğüm tadını çıkaramadığım için öyle geldi =) bilemiycem ama yaz tatilinin bir kısmını geçirmek zorunda kaldığım Edirne'den eve İstanbul'a dönerken hep sönük, yorgun ve enerjisiz olurum. sonra istanbul sınırına gireriz insanlar görünmeye başlar açık pencereden yüzüne bir rüzgar çarpar ve canlanırsın bide bakarsın ki etrafına İstanbul'a gelmişsin ve hatta o sihirli deniz gözükmeye başlamış =D aptal bir sırıtma ve enerjiyle izlersin onu =D içimdeki İstanbul aşkı kabardı sayende jan*-* bide doğum günün kutlu olsun azıcık geçmiş ama yinede kutlu olsun ^^
sen denilebilecek her şeyi demişsin zaten jandark

bu marmara denizi sihirli vallahi ege denizini de ucundan azıcık gördüm ama marmara denizinin etkisini yaratmıyor insanda sanki


aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): haruka-usa



* * * * * *
* * * * * *
* * * * * *
Bill: Bildiğin gibi çizgi romanları çok severim. Özellikle süper kahramanlarınkini...
-Bütün bir mitoloji buldum, özel kahramanlar çevresinde,etkileyici.
-En favori süper kahramanım Süperman, iyi bir çizgi roman değil, çok iyi çizilmemiştir.
-Ama mitolojisi... Mitolojisi sadece güzel değil, çok özeldir.
-Süper kahraman mitolojisinde zımba teli olan şey, süper kahraman ve alt egoları vardır.
-Batman aslında Bruce Wayne, Örümcek adam aslında Peter Parker.
Karakter bir sabah uyandığında Peter Parker. Ama örümcek adam olmak için kostüm giymek zorunda.
-Ve bu karakteristlikte, Süperman hepsinin üzerinde.
-Süperman süperman olmadı; süperman süperman olarak doğdu.
-Süperman sabah uyandığında hala süperman.
-Onun alt egosu ise Clark Kent. Dış görünüşü, onun için bi battaniye... Kent'ler onu bulduğunda sarılı olduğu battaniye onlar onun giysileri.
-Kent'in giydiği ise gözlükler, takım elbise onlar kostüm.
-Onlar Süperman'ın giydiği kostümler. Bizimle karışmak için giydiği kostümler.
-Clark Kent, Süperman'ın bizi gördüğü şekil.
-Clark Kent'in karakteristlikleri neler?
-Zayıf, kendinden emin değil. Bir korkak...
-Clark Kent, Süperman'ın bütün dünya ırkını eleştirmesi. Şey gibi; Beatrix Kido ve Bayan Tommy Plampton.
Beatrix: Ah demek öyle, amaç oraya çıkıyor.
Bill: Sen Arlene Plampton kostümü giydin ama Beatrix Kido olarak doğdun sen ve uyandığında her sabahleyin hala Beatrix Kido olacak.
Beatrix: Sen bana süper kahraman mı diyorsun?
Bill: Sana bir katil diyorum, doğuştan katil doğan ve hep öyle oldun ve hep öyle olacaksın.
-El Paso' da kullanılmış kaset dükkanın da çalışmak Tommy ile filmlere gitmek, toplar asmak bu sensin. Kendini, bir işçi arısı olarak gizlemek; kovanda araya girmek isteyen... Sensin bu.
Ama sen bir işçi arı değilsin, sen kaçak bir katil arısın.
-Ve kaç bira içersen iç, barbakü yaparsan yap, kıçın ne kadar şişmanlasa da;
-Dünyada hiçbir şey bunu asla değiştiremez.
- Kill Bill Volume 2 -
Film de geçen en can alıcı diyalog, buydu… Ama birkaç kez seyretmişliğin verdiği rahatlıkla kapadım televizyonu. Öğlen sonu olmasına rağmen hala pijamalarımla oturuyordum. Saate baktım. Evdeyken ne zor geçiyor bu zaman… Beş günlük iznim var. Ben ikinci günümde sıkıldım. Gece çok yağmur yağdı. Gök gürültüsünden korkmuyorum artık. Gece yağmuru izledim. Şimdiyse penceremden güneş ışığı sızıyor… Sanki o gecenin yağmuru buraya ait değildi.
Bu gün ışığından da etkilenerek, biraz dışarı çıkayım dedim. Taktım üstüme rahat bişiyler giyip çıktım evden.
İkranın kapısını çaldım, kapıyı araladı. “Hadi dışarı çıkalım” dedim.
O ise kapının aralığından sadece başını çıkarıp “ Ben gelemem Usagi “dedi. Israr etmedim. Belli ki bir işi vardı. "Tamam o zaman" dedim.
Tek başıma çıktım binadan. Bahçede birkaç küçük ağaç çiçek açmıştı. Yaşlı bir bayan ilerdeki çiçeklerle oyalanıyordu. Birkaç çocukta küçük parktaki ıslanmış salıncakta sallanıyordu. Gülümsedim kendi kendime.
Bu çocuklar bazen sorun çıkartmaya bayılıyorlar. Onlara yaklaştığımda birisi bana doğru koşarak geldi.

“Hey Usagi, nasılsın” Arkada bekleyenlerde biraz şaşkın biraz hevesli bize yöneldiler. İçlerinden biri sessizce ” O yabancıymış, nerden anlıcak seni” benle konuşan ufaklık, kendinden emin "Türkçe de biliyor" dedi. Hepsi bir ağızdan şaşkın "Gerçekten mi??”
Birisi atıldı hemen, “Sen Çinli misin ?”
"Hayır

Başka küçük bir kız atıldı. "Saçların çok güzel nasıl yapıyosun

"Kolay oluyor alıştım artık

"İstersen senin saçlarını da böyle toplarız. Ama saçların kısa olduğu için biraz farklı olabilir

"Olsun

Bu kez soru sormak sırası bendeymiş gibi geldi.
"Peki siz neden o ıslak salıncağa biniyorsunuz






Anladım ki bu gurubun lideri de bu ufaklık

Bende bahçe kapısına yöneldim, birden biri elime dokundu,
“Ne zaman yapacaksın saçımı, onu söylemedin

"Tamam

Bahçe kapısından geçerken ağaçtaki karga dikkatimi çekti.
"Deismos selamm





Sitenin bahçesinden çıktım, ellerim cebimde yavaş yavaş yürüyordum. Yolun üzerinde takı satan küçük bir dükkan var. farklı takılar bulunur. Bir çoğu el işi olan bu dükkana genelde uğrardım. Sahibi de yaşlı bir adamdı. Beni görünce başını gömdüğü gazeteden kaldırdı. Şöyle bir baktıktan sonra, "Sen bakıver bende gazetemi okuyayım" dedi gülümsüyerek. Gözlüklerini gözüne taktı tekrar. İlgimi çeken, uzun bir zincir ve kolye olmuştu. Birşey alırken karasızlığa düşemekten nefret ediyorum

"Durumunu sormak için arıyorum, ama bu onu görmeye geleceğim demek değil. Aradığımdan haberi olmasın" son cümleyi kesin bir dille söylemişti. Daha fazla uzatmadı,"İyi günler" dedi ve kapattı telefonu. Dükkanın camından, gün ışığı vuruyordu yüzüne. Güler yüzlü yaşlı adam, şimdi sessizce ağlıyordu.
Bir kaç saniye sonra onu izlediğimi fark etmiş olacak ki, gözündeki yaşları sildi. Ben de onun bu hareketiyle kendime geldim. Alıp almama konusunda direndiğim kolyeyi toparladım, "A-a bunu alsam iyi olacak, " dedim. Adamda gülümsedi. Bu gülümseme anlamsızdı. Boş birkaç saniyeyi geçiştirmek için yapılan bir eylem olduğu belliydi. Kolyeyi paket yaparken, yüzüne dikkatli bakıyordum. Başını kaldırdı " İyiyim ben; " dedi. Bende bu sözden cesaret almış olucam ki "Eğer yapabilceğim birşey varsa- "
"Teşekkür ederim" dedi...
Daha fazla üstelemenin bir manası olmayacaktı.
Anlatmak istese anlatırdı. Gülümsedim, " Hiç bir şeyin sizi üzmesine, izin vermeyin." dedim. O ise şaşkın cevap verdi " İnsan elindekileri kaybedince, üzülüyor."
"Kaybetiğimiz zaman değerini anlıyoruz değil mi? Ama siz kaybetmemişsiniz. Bence gerçekten geç olmadan, değer verdiklerinize sahip çıkın"
Yüzüme dikkatle baktı " Sen ne bili-" Bu kez ben onun sözünü kestim.

"Acılı bir hayatla, hayatsızlık arasında bir seçim yapmamı söyleseler, hiç duraksamadan acılı hayatı seçerim. İnsanlar hayatın ne kadar kötü olduğunu söylerse söylesinler, ben umudumu asla kaybetmedim. Henüz nasıl umut kaybedileceğini öğrenmedim." dedim.
Paketi alıp, çıktım dükkandan.
Onun şaşkınlığı, hem komik, hem düşündürü olarak kalıcaktı aklımda. Bu adam hakkında bildiklerim çok fazla değildi. Ama nedense beni etkilemişti. Emekli bir askermiş kendisi. Tek kızı onaylamadığı bir evlilik yaptığı için, babası tarafından reddedilmiş. Söylenenlere göre, kızın evlendiği gençte aslında iyi bir insanmış. Uzun seneler bu yaşlı amcadan özür dilemişler. Torununu bile bir kere rastlantıyla görmüş. Bir senedir de torunu hasta ve tedavi görüyormuş. Tabi bunlar İkra ve Handan Hanımın anlattıklarıydı...
Belki bu adamında umuda ihtiyacı vardır. Ağlıyordu. Eğer gerçekten tüm bağlarını atmış olsaydı, ağlayamazdı değil mi günlüğüm..
Artık insanların içindeki karanlıkla savaşma vakti ^^'
"Acılı bir hayatla, hayatsızlık arasında bir seçim yapmamı söyleseler, hiç duraksamadan acılı hayatı seçerim. İnsanlar hayatın ne kadar kötü olduğunu söylerse söylesinler, ben umudumu asla kaybetmedim. Henüz nasıl umut kaybedileceğini öğrenmedim." --William Faulkner---
Çalmıştım ^^'
Kitap okumanın güzelliği, gerekli zamanda böyle artislikler yapmak sanırım =D

Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): Valkyrie Cain, haruka-usa





ahh usagi mi desem jan mı desem bilemedim ama siz benim ruh halimi nasıl bilebiliyosunuz ya
tırsıyorum artık ya ben kendimi çok kötü yada çok iyi hissediyorum onun sebebi yada sebebine çok yakın olan şeyleri okuyorum burda
sonra böyle rahatlıyorumfalan iyi hissediyorum kendimi iyi hissediyosam level atlayıp süper hissediyorum falan =D benimde her öğrencinin olduğu gibi iki buçuk günlük tatilim vardı ve ben o buçukluk zamanda sıkılmaya başlamıştım xD bide bunun üstüne yağmur yapınca iyice kötü hissetmiştim kendimi
zaten artık yağmurdan sonraki o güzelim toprak kokusuda çıkmıyor
şimdi ilk defa güneş açtı gösterdi yüzünü
ara ara önünden bulutlar geçsede insanın içi açılıyo en azından
açıçası okuduğum bölümü unuttum tamamen duygulara yöneldim bi mutlu hissettirdi kendimi bu günlük
alıntı yaptığın sözde mükemmel
bende kitap istiyorum ama aldıramıyorum ablama
böyle evde sıkılmış sıkılmış oturuyorum =/ dışarı çıkıcak arkadaşta yok hepsi derhanede o__O kursa gitseler ölürler sanki u_u kursa gitselerdi şimdi ne güzel gezerdik *-* neyse ya boş verelim beni sana geçelim
bölüm harikaydı özellikle bana bi uğraş verdiğin için saol sıkılmıştım ama artık alıntısını yaptığın adamı araştırıp uğraş çıkarıcam kendime 













aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Karanlık,
Derin bir karanlık içindeyim. Kollarımda duyduğum genel bir acı. Gözlerimi açıyorum. Gözlerim netleşene kadar görmeye çalışıyorum. Kulağıma gelen sadece, su damlaması ve yankısısı. Hani sinirinizi bozan, bozuk bir musluktan gelen o ritmik ses..
Görebildiğim yere göleklenmiş ve her yeni damlada dalga dalga yayılan kan... Karanlık içinde fark edebildiğim tek, renk kırmızı.
Yüzümden süzülen burnumdan damlayan kan...
Siyahın içinde, büyüyen kırmızı...
Kollarımı hissedemiyorum, biraz güçle kendime çekmeye çalıştığım kollarımdan geri gelen acı, beni pes ettiriyor. Kafamda kurmaya çalıştığım, ne şekilde olduğum. Bir yere bağlanmışım. Çarmıha bağlanmış gibi. Ayaklarımda sadece sızı var, ama kollarım acı sınırımı zorlayacak şekilde, başım ise hala öne eğik. Kaldırmak etrafa bakmak istiyorum ama olmuyor. Korkudan yada cesaretsizlikten değil, sadece güçsüzüm. Etrafta rutubetli bir koku var. Rahatsız edici. Duyduğum ses ise sadece nesef alıp vermemden kaynaklanan bir yankı. Birde su sesi.. Damla damla. İnsanın beynine damlar gibi.. Sinir bozucu...
Bir kaç saniye nasıl toparlanabileceğimi düşünürken, dikkatimi başka bir ses çekiyor. Ben hiç bir tepki veremiyorum. Yaklaşan ayak sesleri. Yankı yankı, büyüyen, yaklaşan, normal biri için korkutan...
Ama benim için sadece ses. Tek amacımda bu sesin sahibini, görebilmek...
Sonra yüzü karanlıkta biri... Anlayabildiğin tek anlamlı cümlesi, " Hala neden, uğraşıyorsun ki" Tek duyabildiğim, aklımda tutabildiğim cümlesi bu...
Sonrası uğultular uğultular...
Gözlerimi kapadım... Beni hüznüyle ağlatabilecek bir, şarkı duyuyorum çok uzaklardan...
Parlak bir ışık...
Therru nun söylediği şarkı bu... Bir şarkıyı bu kadar seveceğimi hiç düşünmezdim...
Gözlerimi tekrar açtığımda, bu kez yemyeşil bir vadideyim... Karşıdaki tepeler, o kadar yakın ki koşsam varıcam... Rüzgar, kardeş gibi sevgi dolu sıcaklığıyla seni sarıyor... Çimen kokusu, kır çiçeklerinin kokusunu sunuyor.
Bende eşlik ediyorum, bir süre sonra Therru nun şarkısısna...
"Uzak, uzaklarda bulutların da ötesinde,batan güneşe doğru... Bir şahin tek başına uçuyor ,rüzgârda süzülerek. Onun haykırışını duyuyorum. Çok ama çok üzgün olmalı... Sakin bir rüzgârda süzülerek, bir şahin tek başına uçuyor... Kanatlarını çırpıyor, bomboş gökyüzünü kucaklıyor... Sakin bir rüzgârda süzülüyor, dur durak bilmeden... ... ...
İşte bu yürek, tıpkı bir şahininki gibi... Yüreğimin içindekini , bilemez hiç kimse...
Bomboş gökyüzündeki yalnız şahin...Bomboş kır yollarında, tek başıma yürüyorum.
Sen de benimle birlikte yürüyorsun, her zaman oradasın. Senin yalnızlığını anlıyorum, çok yalnız olmalısın.
Cırcır böcekleri, çayırlarda fısıldaşıyor.
Orada benim yanımda yürüyorsun, O yolda benimle yürüyorsun... Ama bir kelime bile etmiyorsun, ağzını hiç açmıyorsun.
Yüreğimin içindekini , bilemez hiç kimse...
Kendi yolunda yalnız yürüyen bu yüreğin içindekini.Yüreğimin içindekini , bilemez hiç kimse...
Her daim yalnız olan insanın kederi..."
Şarkıyı ben söylüyorum, o söylüyor... Ve fark ediyorum ki biri daha bize eşlik ediyor. Tanıyorum bu sesi...
Bu şarkı..........
* * *
Uyandım...
Sesler izlediğim filmin etkisi. Şarkı ise yine TV den rüyama sızmış...
Uzun zaman oldu değil mi?
Günlüğüm seni çok özledim

Bir çocuğun hayatını kurtardım. Yaşlı bir adam benim (yada bizim



"Garip birşey gördüm, sen-de gördün mü-ü

Cevabımı bu kez bir şeyleri saklamak için vermedim. Gülümsedim
"Sanırım gördüğün şey yaşlı adamın içindeki karanlıktı" dedim.
Bunu birazda, korku filmi moduna takarak söyledim, İkra biraz ürktü tabi


-Aaa sende çok korkaksın

-Kim ben mi , sen kendine bak sarı civ civ

-Bana "sarı civ civ" deme

-Ama öylesin işte civ civ gibisin

Karşıdan gelen yaşlı teyzenin endişeli bakışları altında bulduk bi anda kendimizi


Büyük bir köpeği (Golden) sevdim. Ve küçük bir fino tarafından ısırılma tehlikesi atlattım



Bir ara kalabalığın içinde, uzun saçlı bir kız dikkatimi çekti

-Setsuna...
İkra o an "Ne nolldu

Sevindim, üzüldüm


Karmaşa... Koştum peşinden. Ama bulduğum kişi o değildi.
Sadece ona çok benzeyen biriydi.
Artık tamamen sıyrılmak istiyorum, insan karmaşasından. Fazla cüretkar değil, ama sağlam bastığım ayaklarımda toprağada güvenmek istiyorum belki. İyi hissetmek istiyorum. Topluluk içinde kalınca kim ne giymiş, kim kimi aldatmış yada ağlatmış bilmek istemiyorum. Birilerinin kıyafeti markası için kendini yıpratanları anlamıyorum. Birilerinin ilgisini çekmeye çalışanları da... Gereksiz yarış halinde olanları da. Kıranları da. Saçma sebeplerle birbirini üzenleri de. Yapılan iyilikleri çıkarcılıkla sonlandıranları da. İyilik, sevgi, merhamet adına yapılanları "enayilik" damgası vuranları da. Nankör olanları da... Bu liste uzar gider...
Yanlız olmadığımı bilmek istiyorum. Kalbimle yaşamak istiyorum. Sabah iyi niyetlerle uyanmak istiyorum. Güleryüzlü çıkmak istiyorum evden. Tanımadığım insanlarada gülümsemek istiyorum. Bir çocuğun başını okşamak istiyorum. Belki çantamdan şeker çıkarır veririm ona. Görmek istiyorum. Soğuk bir günde, gözümün içine batan güneşi hissetmek istiyorum. Yaşlı bir teyzeye taşıdığı market poşetlerini için yardım etmek istiyorum. Sonra annemi aramak istiyorum, babamı, şingoyu... Seslerini duymak tekrardan görmek. İnsan uzak olunca kaybetmemi gerekenleri, daha iyi anlıyor sanırım.
Kızları özledim. Rei didişmelerimi, Ami-chan ders çalışmayı özledim. Makonun yemeklerini. Minako nun neşesini, özledim. Luna; sabah sabah bana bağırıp zorla uyandırmasını özledim.
Mamo-chan


Dünyada benim gibi kendini gizleyen milyonlarca savaşçı olduğunu biliyorum...
Adalet için savaşan...
Sevgi için savaşan...
Belki Sadece uyanmaları lazımdır... Benim uyanmam gibi.
Ben uyandım, hayal meyal hatırlıyorum eskiyi... Ama toparlanıyorum. Biliyorum eskide- yenide , hayelde- gerçekte dostlarım yanımda...

Ve hep yanımda olacaklar...
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
20. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |