Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 24, 25, 26 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Yazdığım bir çok şeyi geri sildim. Sebebi yok aslında ani bir kararla, dinlediğim bir müzikle oldu hepsi. Aslında sorunlar küçük ama tartışmalar büyük ve sinir bozucu. Yolunda gitmeyen bir şeyler var ama ben hala çözemedim
. Çok kötü berbat, gergin iki gün geçirdim. Anlatılacak gibi değil. Havanın sıcaklığından mı bilmiyorum, ama etrafımdaki insanlarda garipsencek durumda stres yüklüler. Gerginlik almış başını gidiyor. Aslında bu durum dikkatimi çekti ama çok üstünde durmadım nedense. İşyerimde çıkan bir olay sonunda tartışan kişiler yatıştırıldı. Aralarından bi kaçının konuşması beni düşündürdü. Onlarda bu gergin sinirli hallerin üstlerinde olduğunu tekrarladılar. Aralarından biri "Ay tutulmasının etkileri bunlar" dedi. Sonra o cümle beynimde yankılandı, nedense. Etrafa şöyle bir baktım, sürekli tartışan mutsuz insanlar heryerde. Ben dalmış bunları düşünürken, birisi omuzuma dokundu "Usako yemeğe".
-Tamam
, dedim. Masama dönüp telefonuma baktım. Sonra İkra dikkatimi çekti. Sessizce oturmuş, eli suratında dışarıyı seyrediyordu. Farkındayım son bir kaç gündür oda farklı. Ama o diğerlerine nazaran gergin, huzursuz ve sessizdi...
Bende sessizce onun yanına gittim. Eğilerek;
-İkra yemeğe -e..
Korktu, fazlasıyla ondan böyle bir tepki beklememiştim.
-İkra özür dilerim ben ,korkutmak isteme-dim
-Rahat bırak beni -i ,dedi.
Ben şaşırdım kaldım. O an ne diyeceğimi bilemedim, sanırım böyle bir tepkide beklemiyordum. O ise yaptığından pişman olmuştu bile.
-Usagi ben üzgünüm, öyle demek istemedim, dedi.
Durumumu belli etmeden cevap vermeye çalıştım;
-Tamam önemli değil. Bende sessiz geldim, korkutmak istemedim ama,neyse ... Yemeğe iniyoruz diyecektim sana.
-Tamam inelim, hatta sen in aşağıya ben bilgisayarımı kapatıyım geliyorum, dedi. Bende onun sözüyle merdivenlere yöneldim.
Gün sonunda, büyük kent korusuna gitmek istedik. Günün yorgunluğunu atalım biraz ot, böcek görelim diye. Birerde kahve içeriz dedik. Geniş bir alana büyük bir sera kurulmuş. İçerisinde küçük bir cafe var. Etrafda çiçek kokuları, kahve kokusunun karıştığı gezerek huzura erilecek bir mekan. Bizde kahvelerimizi aldık, çıkıp biraz yürüyelim dedik.
İkraya dönüp baktımda, bana gülümsedi.
-Dün çok garip bişiy oldu. Gerçi son bir haftadır kabuslar görüyorum. Ama dün,,
Gülümsemesi gitmiş, yerini o garip huzursuzluk ifadesi almıştı.
-Neolduğunu anlatmasan yorum yapamam, dedim.
- Rüya gördüm. Yemyeşil bir bahçede oturuyordum, ama mutlu. Hep olduğu gibiydi işte rüzgar,çiçekler, papatyalar vardı.
Sözünü kestim.
-He o yüzden buraya geldik sen rüyanda papatya gördün diye…
-Hayır alakası yok, dedi.
Sonra biran düşünüp devam etti.
- Belki de haklısın. Onun için geldim buraya. Neyse işte. Büyük yemyeşil bir yer, ama buradan büyük biyer gibiydi. Ayakkabılarım yok, elimde papatyalar koşuşup duruyorum. Sonra ilerde bi yerde büyük bir göl yanına koştum. Çıktığım yer gölden biraz yüksekte. Gölün etrafında oturmuş insanlar vardı. Piknik yapıyorlarmış herhalde. Çok güzeldi, mutluydum. Gözlerimi açıp kapadığımda, yer aynı yer, ama bu kez virane karanlık sessizlik sarmıştı her yeri. Piknik yapanlar yoktu. Göl donuk, ağaçlar korku filmlerindeki gibi…Elimdeki papatyalar, solmuş. Sonra garip garip sesler geldi birden. Çığlıklar…
Arkama döndüğümde karşıda garip bişiy insan gibi ama, sis gibi. Git gide çoğaldılar. Onlarca binlerce… Hepsi bana doğru koşmaya başladılar. Hiçbir şey yapamadım. Korktum, gözlerimi kapadım sadece. Etrafımı bir rüzgar sardı. Gözlerimi açtığımda, etrafımı şeffaf bişiy sarmıştı. Bana hiç bişiy olmadı. Sanki bi baloncuğun içindeydim. Ama o karanlık şeyler o yemyeşil alanı kararttılar Usagi…
Sonra biriyle gözgöze geldim, iğrenç bişiydi. Öyle bir uyandım ki kanter içinde kalmıştım. Sanırım karabasan dedikleri bu oluyor. . .
-Gerçekten kötü bir rüya olmuş, dedim. Pek garip bir yanını görmedim ama…
-Ben rüya görmem Usagi. Rüya gördüğümde kesin hayatımda bir gariplik olur.
Korkutucu bi sesle ben devam ettim…
-Uuu desene geleceği gören kız
. Rüyaların laneti
.
-Hıı sen dalga geç bakalım
. Onlar geldiklerinde de böyle gülebilecek misin merak ettim.
-Onlar ?? Onlar kim pardon
…
-Onlar işte
…
O anda çalıların ardında bir hışırtı geldi. İkra ürkek bir şekilde eğilerek.
-Onlar ; geldiler bile
, dedi.
Korkutma sırası ondaydı .
- Ben kaçar Usako sen orman cinleriyle uğraş
, diyerek koştu. Ben durur muyum o laftan sonra.
- Yaa İkra beni bekle
… Hey beklesene yaaa
,,İkraa
Ben korktum o güldü…
Aslında hayatımıza anlam katan her olay özel. Bizi yaşama bağlayan herşey aslında bir mucize. Önüne geçemediğimiz tek şey kaderdir. Bugün yaşadığımız her şey dünden kalma sebeplerdir ve aslında hayat dediğimiz; Yaşayabildiğin Kadar Güzeldir…
Geçen okuduğum bir yazıda denileni yaptım, mutluluğu çağırmak lazımdı. Liste yaptım, sanada not düşüyorum ki unutmayayım
“”Mutluluk, mutluluk, mutluluk!!!

Takın küçük şeyleri gören gözlüğü* ve kendiniz için bir şey yapın
Ne mi??
MUTLULUK LİSTESİ
Peki bu nasıl oluyooor:)
Güzel soru;) Öncelikle küçük şeyleri görün ve bir liste hazırlayın
Mutlu olmanızı sağlayacak şeyler neler? Ya sahip olduklarınız?? Hepsini yazın heeeepsini:D (Bakalım rekor kaç olacak?
)
"Peki ne işe yarayacak bu liste, çok bilmiş kraliçe??
"
Her üzüldüğünde, ya da havada karamsarlık bulutlarını görüp de, yağmurun ilk damlalarının göz pınarlarında titreştiğini farkettiğinde bu listeye başvurabilirsin;) Tabii etkisini hemen göstermeyecek. Biraaazcık bekleyeceksin. Yağmur çiseleyebilir ama sonradan güneş yüzünü gösterecektir, güven bana!
Mutluluk, uyku kokan yorgana sarılıp sevdiğini düşünmektir:) Mutluluk hasta olacağını bile bile yağmurun altında ıslanmaktır
Mutluluk, senin sinirlerini bozanlara karşı susup, içinden kıs kıs gülmektir
hahaha
Mutluluk, şarkılarda kaybolmaktır, notalarda kendini bulmak ve dudaklarının kıvrılmasına izin vermektir:)
Mutluluk ailenin seslerini duyabilmektir:) Anneye sarılmak, kokusunu içine çekmek, onun şefkatini artık büyümüş olan bedeninde hala saklı olan o küçük çocuğun kalbinde hissetmektir:)

Mutluluk yemek yemektir
Kiloymuş, sivilceymiş aldırmadan hamburgerin o eşsiz lezzetiyle bütünleşmektir:) (yemek bir sanattır unutmayın haa 

)
Mutluluk, bir başkasını güldürebilmektir:) Mutluluk, kendini güldürebilmektir:) Ya da sabahları servis beklerken bile temiz havayı içine çekip, kuşların cıvıltılarını dinleyerek mutlu olabilmektir:)

) (çok romantiğim biliyorum 
)
Mutluluk hayattır, hatta ölümdür mutluluk... Mutluluk her şeydir... Mutluluk yalnızca bizdedir. Sadece bizde! Bir başkası gelip de mutlu edemez seni, sen istersen mutlu olursun, istemezsen olmazsın.
Mutluluk, ben demektir, biz demektir, sen demektir....
Kısacası mutluluk içimizdedir....
Hadi alalım kağıdı ve rengarenk kalemlerimizi elimize ve başlayalım mutluluk listemizeeee:)
Koyalım günlüğümüzün arasına ve sık sık okuyalım


Kraliçenin sandığında olmalıydı böyle bir listeeeee!! Acaba neredeeee:D
Yüzünde hüzünden gölgeler varsa
O hüzün yüzündendir olsa olsa
Özdemir Asaf... İçimden geldi:)
Hadi bakalım kolay gelsinnnnn:)
Sonsuzluğa uçalım
””
Bizde artık sonsuzu görelim günlüğüm
Alıntılarım için sahiplerine teşekkür ederim haberli habersiz

-Tamam

Bende sessizce onun yanına gittim. Eğilerek;
-İkra yemeğe -e..
Korktu, fazlasıyla ondan böyle bir tepki beklememiştim.
-İkra özür dilerim ben ,korkutmak isteme-dim
-Rahat bırak beni -i ,dedi.
Ben şaşırdım kaldım. O an ne diyeceğimi bilemedim, sanırım böyle bir tepkide beklemiyordum. O ise yaptığından pişman olmuştu bile.
-Usagi ben üzgünüm, öyle demek istemedim, dedi.
Durumumu belli etmeden cevap vermeye çalıştım;
-Tamam önemli değil. Bende sessiz geldim, korkutmak istemedim ama,neyse ... Yemeğe iniyoruz diyecektim sana.
-Tamam inelim, hatta sen in aşağıya ben bilgisayarımı kapatıyım geliyorum, dedi. Bende onun sözüyle merdivenlere yöneldim.
Gün sonunda, büyük kent korusuna gitmek istedik. Günün yorgunluğunu atalım biraz ot, böcek görelim diye. Birerde kahve içeriz dedik. Geniş bir alana büyük bir sera kurulmuş. İçerisinde küçük bir cafe var. Etrafda çiçek kokuları, kahve kokusunun karıştığı gezerek huzura erilecek bir mekan. Bizde kahvelerimizi aldık, çıkıp biraz yürüyelim dedik.
İkraya dönüp baktımda, bana gülümsedi.
-Dün çok garip bişiy oldu. Gerçi son bir haftadır kabuslar görüyorum. Ama dün,,
Gülümsemesi gitmiş, yerini o garip huzursuzluk ifadesi almıştı.
-Neolduğunu anlatmasan yorum yapamam, dedim.
- Rüya gördüm. Yemyeşil bir bahçede oturuyordum, ama mutlu. Hep olduğu gibiydi işte rüzgar,çiçekler, papatyalar vardı.
Sözünü kestim.
-He o yüzden buraya geldik sen rüyanda papatya gördün diye…
-Hayır alakası yok, dedi.
Sonra biran düşünüp devam etti.
- Belki de haklısın. Onun için geldim buraya. Neyse işte. Büyük yemyeşil bir yer, ama buradan büyük biyer gibiydi. Ayakkabılarım yok, elimde papatyalar koşuşup duruyorum. Sonra ilerde bi yerde büyük bir göl yanına koştum. Çıktığım yer gölden biraz yüksekte. Gölün etrafında oturmuş insanlar vardı. Piknik yapıyorlarmış herhalde. Çok güzeldi, mutluydum. Gözlerimi açıp kapadığımda, yer aynı yer, ama bu kez virane karanlık sessizlik sarmıştı her yeri. Piknik yapanlar yoktu. Göl donuk, ağaçlar korku filmlerindeki gibi…Elimdeki papatyalar, solmuş. Sonra garip garip sesler geldi birden. Çığlıklar…
Arkama döndüğümde karşıda garip bişiy insan gibi ama, sis gibi. Git gide çoğaldılar. Onlarca binlerce… Hepsi bana doğru koşmaya başladılar. Hiçbir şey yapamadım. Korktum, gözlerimi kapadım sadece. Etrafımı bir rüzgar sardı. Gözlerimi açtığımda, etrafımı şeffaf bişiy sarmıştı. Bana hiç bişiy olmadı. Sanki bi baloncuğun içindeydim. Ama o karanlık şeyler o yemyeşil alanı kararttılar Usagi…
Sonra biriyle gözgöze geldim, iğrenç bişiydi. Öyle bir uyandım ki kanter içinde kalmıştım. Sanırım karabasan dedikleri bu oluyor. . .
-Gerçekten kötü bir rüya olmuş, dedim. Pek garip bir yanını görmedim ama…
-Ben rüya görmem Usagi. Rüya gördüğümde kesin hayatımda bir gariplik olur.
Korkutucu bi sesle ben devam ettim…
-Uuu desene geleceği gören kız


-Hıı sen dalga geç bakalım

-Onlar ?? Onlar kim pardon

-Onlar işte

O anda çalıların ardında bir hışırtı geldi. İkra ürkek bir şekilde eğilerek.
-Onlar ; geldiler bile

Korkutma sırası ondaydı .
- Ben kaçar Usako sen orman cinleriyle uğraş

- Yaa İkra beni bekle


Ben korktum o güldü…

Aslında hayatımıza anlam katan her olay özel. Bizi yaşama bağlayan herşey aslında bir mucize. Önüne geçemediğimiz tek şey kaderdir. Bugün yaşadığımız her şey dünden kalma sebeplerdir ve aslında hayat dediğimiz; Yaşayabildiğin Kadar Güzeldir…

Geçen okuduğum bir yazıda denileni yaptım, mutluluğu çağırmak lazımdı. Liste yaptım, sanada not düşüyorum ki unutmayayım
“”Mutluluk, mutluluk, mutluluk!!!




MUTLULUK LİSTESİ

Peki bu nasıl oluyooor:)



"Peki ne işe yarayacak bu liste, çok bilmiş kraliçe??

Her üzüldüğünde, ya da havada karamsarlık bulutlarını görüp de, yağmurun ilk damlalarının göz pınarlarında titreştiğini farkettiğinde bu listeye başvurabilirsin;) Tabii etkisini hemen göstermeyecek. Biraaazcık bekleyeceksin. Yağmur çiseleyebilir ama sonradan güneş yüzünü gösterecektir, güven bana!


Mutluluk, uyku kokan yorgana sarılıp sevdiğini düşünmektir:) Mutluluk hasta olacağını bile bile yağmurun altında ıslanmaktır



Mutluluk ailenin seslerini duyabilmektir:) Anneye sarılmak, kokusunu içine çekmek, onun şefkatini artık büyümüş olan bedeninde hala saklı olan o küçük çocuğun kalbinde hissetmektir:)



Mutluluk yemek yemektir




Mutluluk, bir başkasını güldürebilmektir:) Mutluluk, kendini güldürebilmektir:) Ya da sabahları servis beklerken bile temiz havayı içine çekip, kuşların cıvıltılarını dinleyerek mutlu olabilmektir:)





Mutluluk hayattır, hatta ölümdür mutluluk... Mutluluk her şeydir... Mutluluk yalnızca bizdedir. Sadece bizde! Bir başkası gelip de mutlu edemez seni, sen istersen mutlu olursun, istemezsen olmazsın.
Mutluluk, ben demektir, biz demektir, sen demektir....
Kısacası mutluluk içimizdedir....
Hadi alalım kağıdı ve rengarenk kalemlerimizi elimize ve başlayalım mutluluk listemizeeee:)





Kraliçenin sandığında olmalıydı böyle bir listeeeee!! Acaba neredeeee:D

Yüzünde hüzünden gölgeler varsa
O hüzün yüzündendir olsa olsa



Hadi bakalım kolay gelsinnnnn:)
Sonsuzluğa uçalım

Bizde artık sonsuzu görelim günlüğüm

Alıntılarım için sahiplerine teşekkür ederim haberli habersiz




Jan olamaz formdan düşüyorum Q____Q hep ilk geldiği gibi ben gelirdim okurdum bölümü artık sonuncu olarak geliyorum Q___Q gerçi kaç gündür doğru dürüst yüzünüde göremiyorum ya bilg.in o-o
jan mutluluk sebeplerini çok sevdim aynı beni mutlu eden şeyler
ama ama ben listeye bir iki şey ekliyorum hemen u-u ilk olarak bu konuya gelip yazdığın yazıları okumak ve müziklerini dinlemek *-* gerçi çoğunlukla hüzünlendiriyo beni ama mutluluk dolu bi hüzün oluyo
(o nasıl oluyo hiç bilmiyorum o.O) ve ve yağmurdan sonraki toprak kokusu u-u kışın kar topu savaşı yapılmış bir günden sonra eve dönüp sobanın karşısına geçmek *-* ondan sonra sıcak çikolata u.u küçükken yazın yerde para bulup" yehhoo dondurma alıcaz şimdi"nin mutluluğu xD neyse fazla uzatmıyım ben
ikra'ya gelince meraklandım ben ya o.O ben rüya görmem benim rüyalar gerçekleşir derken
ama sonu komikti usagiyi korkutması falan xD böyle mutluluk dolu bi bölümdü ince bi hüzün vardı sanki <-< güzeldi kısaca
fazla bekletme bizi yenisi için =) hep böyle mutluluğu çağır kendine yeni bölümlerde =))
jan mutluluk sebeplerini çok sevdim aynı beni mutlu eden şeyler

ama ama ben listeye bir iki şey ekliyorum hemen u-u ilk olarak bu konuya gelip yazdığın yazıları okumak ve müziklerini dinlemek *-* gerçi çoğunlukla hüzünlendiriyo beni ama mutluluk dolu bi hüzün oluyo


ikra'ya gelince meraklandım ben ya o.O ben rüya görmem benim rüyalar gerçekleşir derken



aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*

bu bölüm gerçekten çok güzeldi
seni hep böyle mutlu görmek istiyorum işte
değişiklik olsun dedim, sayfa 14'ten başlayarak bütün bölümlerini bir daha okudum, şarkılarını dinledim
seninki kadar dolu,hatta taşan bir başlık zor bulunur. ruhum dinleniyor buraya girince. müzikler de cabası. hani bir ara konuşulmuş, demin yine gördüm, usagi içimizde iyi olan her şeydir diye, adaletin içimizdeki sembolüdür diye. ay savaşçısı! kötülerin düşmanı, adalet terazisini elinde tutan, denizci kıyafeti içinde güzel savaşçı!
işte bu! ben hiçbir zaman usagi'yi niye bu kadar sevdiğimi anlayamamıştım. işte o yazıyı tekrar okuyunca anladım. seni ve tabi ki usako'mu çok seviyorum!!! bu arada bir sorum var.ben herkesin usagi'ye hayran hayran bakmasını, çocukların "ay savaşçısı! bizi kurtaracak!" diye sevinmesini çok özledim. usagi'nin dönüşüm broşu kayıp mı oldu? lütfen bir kerecik dönüşsün... lütfen!!! ha bir de, ben seiya ve mamoru'yu, mako-chan'ı ve diğer kızları neden bu kadar sevdiğimi anladım. usagi'yi seveni ben de çok seviyorum 






İsim Makotom-->Valkyrie Cain

çok güzel yazıyorsun devam et cnm 

VENÜS FORUM SENİ ÇOK SEVİYORUMMMMMM
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png

jandark süpersin yha
yani saat 14 te başladım.saat 22 ye geliyoo
ikisaat farkla 6 saatte 25 sayfa devirdim
nası yazıyosun sen ya
süpersin yeni bir takipçin var artıkn























""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual

Buda anlık oldu şu an dinliyodum ekleyiverdim, neyse artık
Bazı sözler var onlara karşılık cevap bile veremiyorsunuz. Kilitleniyorsunuz. Nutkunuz tutuluyor.
Bazı yerler var; oralara gidemiyorsunuz, ordan geçemiyorsunuz. Yürüyemiyorsunuz. Orda nefes alamıyorsunuz. Bakamıyorsunuz bile oraya.
Bazı filmler var; onları sadece izleyebiliyorsunuz. Her zaman yaptığınız gibi "Ağbi yönetmen manyak ya ne film ama. Şu sahnede ne gönderme yapmış adam" diyemiyorsunuz. Üzerine konuşamıyorsunuz. Yazamıyorsunuz hakkında bir şeyleri.
Bazı şarkılar var onları sadece dinlemeniz gerekiyor, cümle kuramıyorsunuz üzerine. Dünyanın en çok konuşan, en çok şey bilen, kelimelere en hakim insanı bile olsanız bulamıyorsunuz ne söyleyeceğinizi.
Bazı anılar var çok iyi hatırlıyorsunuz ama hatırlamıyorsunuz. Çıkaramıyorsunuz oldukları yerden.
Bazı şeyler var; anlatamıyorsunuz.
Bilmem..
Anlatabildim mi?
Yok.
Anlatamadım.
Onu diyorum işte.
Anlatamıyorsunuz….

Zaman aralıklarında hep hatırladıklarımız. Bazen yabancı birinin hal hareketlerinde hatırlanır tanıdıklar. Yada aldığımız bir masal kitabında adımız yazar. Hayatın ve insanların “Doğru” dediklerinin düşünce çokta doğru olmadığına kanaat getirmek kadar kötü bir hal yok sanırım. Eğer o doğrular sende “Doğru” demezsen, bir süre sonra adaptasyon sorunu başlıyor hayata karşı. Bunu bizzat yaşıyorum zaten…
Sonuç olarak izne ayrılmaya karar verdim. Tabi şu an radyoda çaldığı gibi “Her işte bir hayır, bu işte hepsi sensin “ gibi hayırlımı bu konu, cidden bilmiyorum

Alakasız oldu farkındayım



Dün yemek vukuatı yaşadık


İkra hasta…
Bir haftadır garip davranışlarının sonrası, kendini iyi hissetmediği söylemesi üzere hastaneye gittik. Hastane gitmemizin bir yararı olduğunu söyleyemem. Gereken her şey yapılmasına rağmen bir sonuca varamadık. Doktorlar fiziki hiçbir rahatsızlığı olmadığını söylediler… Psikolojik mi?
Olabilir…
Onunla geçirdim hafta sonumu. Durumunu soruyorsun sanırım,

Yatağındaydı oturmak istedi. Elleri hala titriyordu. Bende ilaçlarını hazırladım. Bir bardak suyla tek sakinleştiriciyi yuttu.
-Dinlenmezsen atlatamasın bunu… Babanları aramamı ister misin?
-Hayır hayır, babam duymasın ortalığı karıştırır. En son böyle bişiy geçirdiğimde hastane hastane dolaşmaktan daha çok yıpranmıştım. Hem; geçer merak etme sadece dinlenmem lazım…
-Tamam o zaman, ama yined-e
-Usagi boşuna telaş yapacaklar, inan bana geçecek sadece yorgunum o kadar…
Gülümsedim , onun korkusu da bununla geçti sanırım. Konuyu değiştirmek için, başka bir olay geldi aklıma
-Ha fark ettin mi köşedeki boncukçu amca dükkanı açmıyor bi kaç gündür.
İkra durumdan haberdarmış zaten,
-Ben sana söylemedim mi? Torunuyla tatile çıkmış. Hastaneden izin çıkmış oda; kızını torununu damadını da almış tatile çıkmışlar.
-Aa çok mutlu oldum=) Demek artık barıştılar. Neyse zaten üzgündü, oda bu durumdan hoşnut değildi bence.
-Sen ne zaman barışacaksın Usagi.
Şaşırdım, neden bahsettiğini anlayamamıştım. Ama bu şaşkınlığımı da İkra’ ya belli etmedim.
-Kimle, b-ben küsmedim ki kimseyle.
-Birisine darılmasan buralara kadar gelip, tek başına yaşamaya çalışmazdın. Sende kırılmış olmalısın.
-Kırıldığım kimse yok. Ben sadece kendi kendime kırıldım sanırım. Bu kırgınlık değil aslında kendi kendime ne kadar yaşarım diye merak ettim yada; Aa nerden çıkarıyorsun sen böyle pembe dizi repliklerini. ..
-Pembe dizi mi? İzlemem bile…
-Evet belli izlemediğin için, abuk sabuk sorular soruyorsun…
-Abuk sabuk değil ki sorduğum. Yada öyle… Son zamanlarda sürekli aynı sahne gözümde canlanıyor. Garip bir gölgenin varlığıyla rahatsız ediliyorum. Arada bir etrafta duyduğum bir nefes gibi. Ürperti gibi… Sanki başladığım noktaları tek tek yeniden görüyorum. Ama arada farklı bir şeyler görüyorum. Hiç yaşamadıklarım. O uçurumun kenarından arabayla uçmamızı hatırlıyorum. Aslında görmek istemiyorum bunu. Uzun zamandır da hatırlamıyordum ama artık birine anlatmam lazım bunu Usagi.
Çok karanlıktı...
Uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken, babam bağırtısıyla, araba yalpalamaya başladı. Annem çığlık attı. Ben bir an camdan bakabildim, o bi kaç saniye aklımda kalan tek görüntü. Sonra annem beni kendine çekti. Ona sarıldım.
Sonra şiddetli sallantılar… Sesler…
Sonra hepsi bitti. Bütün sesler kesildi. Gece yine eski haline büründü. Benzin kokusu genzimi acıttı. Uzaktan bi yerden bi baykuş sesi duydum. Ağaçların hışırtısı. Rüzgarın sesi…
Gece sessizdi, ilk hali gibi. Annemin sesi yoktu. Babamın sesi yoktu. Benimde sesim çıkmadı. Hiç halim yoktu, gözlerimi açmaya bile çabalayamadım...
Sonra…
Tekrar tekrar gördüğüm bu rüyada zihnimde bir şeylerin saklandığının farkına vardım... O gün babam birini gördü, kaza olmadan önce. Onun için kaza yaptık. O sessizliğin içinde biri beni oradan çıkardı. Beyaz bir elbise vardı üstünde, uzun saçlı biriydi. Ben bu ayrıntıyı unutmuştum. Zaten o günden sonra kendimi toparlamam zor oldu. Psikolojik çöküntüler atlattım, dikkat eksikliğim ilkokul bitene kadar sürdü. Doktorumun ,yani babamla annemin sayesinde atlattım. Çok yardım ettiler bana. Zaten bu yüzden onlara annem- babam dedim. Benden bekledikleri buydu. Ve hak etmişlerde. Onlara minnettarım.
Ben o gece gördüklerimi hatırlamadım, unuttum yada unutmak istedim. Geçen onu gördüm ben. Beni kurtaran o adamı, yada ona benzeyen biriydi…
Belki de ben çocukluk aklımla öyle bir kahraman yarattım kendime bilmiyorum. Ama tekrar hatırladım o lanetli geceyi. Şimdi sürekli rüyalarımda görüyorum karanlığı... Sürekli o uçurumdan düşüyorum. Tek başıma…
Annemle babamı göremiyorum ama. Onları çok özlediğim halde göremiyorum. Yüzlerini bile hatırlayamıyorum Usagi…
Gülümsemesi lazımdı… Gülmesini istiyordum ama ne yapacağımı da bilmiyordum…
-Bahçeye çıkalım mı

-Kalabalıktır şimdi bahçe sitenin çocukları seslerini hiç çekemem

-Aa senin haberin yok sanırım, millet toplanıp pikniğe gitti. Sitede üç dört daire kalmış gerisi, gitti.
-Ya, e sen niye gitmedin, Handan hanımlarla gitseydin Usagi. Benim hiç haberim yoktu

-Sen hastayken ben nereye gidecektim, zaten siz olmazsanız benim ne işim var ki piknikte

Yandaki büyük marketten alışveriş yapmam 20dk sürdü. O kadar kısa zamanda bir şey hazırlayamazdım. Mecburi hazır birkaç yiyecek aldım. Yarım saat içinde gayet güzel bir piknik sepeti çıkardım, (Ellerim dert görmesin

-Ohh be hayat bu

-Gerçektende iyi geldi iyi ki çıktık


-Ya ben bu arka bahçenin bu kader büyük olduğunu bilmiyordum. Ucu bucağı yok…
İkra piknik sepetini karıştırarak;
-Ee usako neler yaptın. Getir bakalım çok acıktım ben

Bende kendimi övmek için yer aradığımdan, başladım söylenmeye.
-Evet efendim, Aşçı Usako’ nun özel special “Çikolatalı Kek” , “Tuzlu Gevrek” , “Çay Termosta” ... Haa bide zeytinli peynirli çikolatalı poğaçalar

-Pardon şefim


-Aa şey yok canım


-Öyle mi demişler

-Aman neyse ne İkra, “Yemeğini ye, yapım yerini sorma”
-Sana Türkçe öğretmemeliydim


- Abartma

***
Hayat gerçekten karmaşık. Kimileri bir yerlerde kaybettikleri için acı çekerken ağlarken, yan tarafta bi başkası kahkahalarla gülebiliyor, mutluluktan ağlayabiliyor. Aşağıdaki cümle aslında durumu özetliyor

Hayatına Anlam Katan Her Olay Özeldir. Seni Yaşama Bağlayan Herşey Aslında Bir Mucizedir. Önüne Geçemediğin Tek Şey Kaderdir. Bugün Yaşadığın Herşey Dünden Kalma Sebeplerdir ve Aslında Hayat Dediğin; Yaşayabildiğin Kadar Güzeldir...
Akşam sahildeydim. Denizi seyrettim saatlerce. Hatta bi ara deniz tuttu diyebilecek hale bile geldim. Ama oturdum orda öylece mp3 çalan şarkılarla martıları seyrettim.

Hava karardı, karşı kıyıdaki ışıkları seyrettim. Ay ışığından yakaladım yakamozu..
Huzuru aldım ellerime, sessizce avuçlarıma fısıldadım " Dünyaya dağıl" diye. Sonra rüzgar aldı ,dünyaya saçtı ellerimdekini...
Sanırım tozlarını bile alıp gitmiş rüzgar. Bugün hayatımın en huzursun gününe başladım. Umarım çok çabuk geçer. Gün geçerde hatırlananlar silinir mi bilmiyorum,
Neden diye sorma ,
Boşver oda bana kalsın Günlüğüm


ikra için neredeyse ağlayacaktım ama tuttum kendimi
aslında şöyle kendime ağlama dediğimde ağlayamayacağım zamana kadar tutucam kendimi... evde birileri olmasa şu an bunları gözümden yaşlar süzülerek yazıyor olurdum
keşke evde olmasalardı bi kerecik neden diye sormasalardı
müziğin başını beğenmemiştim ama sonrasında gayet güzel geldi bana
ve neden denizi seyretti ki usagi
uzun zamandır göremiyordum kendilerini özlemişim T__T (şeytan diyor kalk teyzene git yazı orada geçir o.O bırak çocuklar senin tüm gün aynı güzergah üzerinde kovalamaca oynasınlar sonrada gece yatma zamanı gelip oyun bozulunca ağlasınlar en azından bolca deniz görürsün püfür püfür esen teraslardan *-* ama sadece diyo yani bir hafta belirli oyunları aynı süre ve şekilde oynayınca yaptığı tek şey demek oluyo xD)
usagi buraya hiç huzur esmedi ama ya, hani huzur olmasına gerek yok rüzgar esse yeter burası zaten güzel
(ayriyetten ben artık unutlduğumuzu düşünmeye başlamıştım iyiki geldi bu güzel bölüm =])



müziğin başını beğenmemiştim ama sonrasında gayet güzel geldi bana


usagi buraya hiç huzur esmedi ama ya, hani huzur olmasına gerek yok rüzgar esse yeter burası zaten güzel

(ayriyetten ben artık unutlduğumuzu düşünmeye başlamıştım iyiki geldi bu güzel bölüm =])

aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Yorum için teşekkür ederim
Unutmak mı
Asla
O kadar abuk bir yazımda farklı noktaları tutman ilginç hotaru... Yani ben genelde "aa burada saçma olmuş" yada "bu dikkat çeker" dediğim noktalara bişiy demiyosun
. Hiç beklemediğim noktalardan vuruyosun
Bölüm yayınladıktan sonra, 5dk içinde sıradaki bölüma başlıyorum. Ama elimde o kadar uzuyoki artık zaten zaman aralıklarından anlıyosunuz. İş güç... Bide dikkat eksikliğim var itiraf ediyorum(Rei bu itiraflarımı duymasın, sonra başıma kakıyo
)
Yazı yazarken biri bişiy desiin
hop hepsi gidiveriyor. Zaten sürekli olarak bu muhabbet var...

Unutmak mı


O kadar abuk bir yazımda farklı noktaları tutman ilginç hotaru... Yani ben genelde "aa burada saçma olmuş" yada "bu dikkat çeker" dediğim noktalara bişiy demiyosun


Bölüm yayınladıktan sonra, 5dk içinde sıradaki bölüma başlıyorum. Ama elimde o kadar uzuyoki artık zaten zaman aralıklarından anlıyosunuz. İş güç... Bide dikkat eksikliğim var itiraf ediyorum(Rei bu itiraflarımı duymasın, sonra başıma kakıyo

Yazı yazarken biri bişiy desiin

Spoiler:

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
dikkat çekmesini beklediğin yerleri tahmin ediyorum
fark ettim onları ama açıkçası deniz daha bi ilgimi çekti yaz bitti ben hala denize gidemedim de o-o
denizi saatlerce izleyebilecek bi insan olmakla birlikte martılara da aşık olduğumdan ötürü o deniz kısmındayım ben hala xD
spoiler içindeki diyologlara da baya güldüm xD
(bu farklı noktoları tuturmayı da abim duymasın o-o hangi akla hizmet şu kırmızı çekiç dememi gerektiren testi yaptım ki ben o-o ya da neden mavi ampermetre dedim o testte o-o Allah bana akıl fikir versin u.u)

fark ettim onları ama açıkçası deniz daha bi ilgimi çekti yaz bitti ben hala denize gidemedim de o-o
denizi saatlerce izleyebilecek bi insan olmakla birlikte martılara da aşık olduğumdan ötürü o deniz kısmındayım ben hala xD
spoiler içindeki diyologlara da baya güldüm xD
(bu farklı noktoları tuturmayı da abim duymasın o-o hangi akla hizmet şu kırmızı çekiç dememi gerektiren testi yaptım ki ben o-o ya da neden mavi ampermetre dedim o testte o-o Allah bana akıl fikir versin u.u)

aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

jandark yazmış:
o testi yapan her insan kırmızı çekiç diyomuş ben farklı bir şey dedim yani ben dünyadaki diğer insanlardan farklı düşünen %2'lik kısımdanım o-o ablam,abim ve en yakın arkadaşım yaptı hepsi kırmızı çekiç dedi bi ben farklıyım o-o yani kısaca normal düşünmeyen anormalin tekiyim


aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*

25. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |