Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 27, 28, 29 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Buda benden size olsun


-Mamoru Usagiyi gerçekten seviyor olmalı. Bakınca gözlerinde ki o ışık farkediliyor...
Rei hemen cevabı yapıştırdı.
-Evet onlar birbirlerine aşıklar

Gülümsedi İkra...
-Şanşlılar. Usagi 'nin çok temiz bir kalbi var. Öyle büyük bir aşkı hakediyor

Minako lafa karıştı elindeki dergiyi bırakıp.
-Peki sen hiç aşık olmadın mı ??

İkra bu soru karşısında şaşırmıştı.
-Ben, ona pek vakit ayıramadım sanırım

Makoto, sandalyesine yaslanarak;
-Aahh AŞk



Minako bu sözleri başıyla onaylayıp , o çok bilmiş parmak sallayan tavrına bürünmüştü bile

-Evet kesinlkle doğru. Onu sürekli görmek istiyorsan








Bu söze herkes şaşkınlıkla bakıyordu ki, Ami elindeki kurabiye tabağını masaya sertçe vurarak;
-İki gönül bir olunca samanlık seyran olur , saman-lar değil Minako

-Haahahha




-Anladık anladık tabi


-Rei-chan


-Ahhaa


-Ahhh Rei

....
-Heyy !! Noluyor burda =) Ne o ben gidince, Rei bu kezde minako'ya mı sardı.
Minako gözlerini kocaman açarak acınalası bi halde, arkama saklandı.
-Aaa evet Usagi bana yükleniyor



Rei şaşkınn birr halldee,,
-Nee ben mii


-Aahha kurtarın beni


Rei çıldırmış bi vaziyette, elini kolunu sallıyarak, ardındaki Minako' ya tutmaya çalışıyordu. Minako ise feryat figan yardım istiyor, bağırıyordu.

Ami ve Makoto çoktan pes etmiş vaziyette; duruma müdehale bile etmiyorlardı. Sanırım durumdan bıkmışlardı artık.
Bu hengamenin içinde, Rei ile Minako' nun yüz ifadeleri yeterince komik geldi. Ben kendimi gülmemek için tutarken, İkra arkada hafif makamla başlıyan kahkahalarının, bizim sessizliğimizle yükseltmişti bile. Dayanamadım bende başladım gülmeye, sonra sırayla kızlarda başladı gülemeye.
Naru Umino ile dışarı çıktı. Sanırım yanlız kalmak istediler. Ben Mamoru ile çok dolaşamadım. Ama gece balkon sefalarımızı, kahve muhabbetlerimizi es geçmemek gerekir. İş dolayısıyla fırsatlarım bu kadardı. Ama onların yanımda olması "Herşey" demekti. Yetmişti, daha fazlasında da gözüm yoktu zaten.
İş yerime gidip gelirken, İkra ile birlikteydim. Nedense onu bu karmaşada yanlız bırakmışım gibi hisettim. Mamoruyla bu konu hakkında konuştuk. Mamoru; bu konuda kendime haksızlık ettiğimi söyledi. Eğer kendimi iyi hissetmek istersem İkra ile bu konuyu konuşabilirmişim. Tabiki haklıydı, bunları söyleyen mavi gözler. Mamoru iyi ki yanımdasın...
*****
Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Herkes günün verdiği yorgunlukla sızmıştı bir köşede. Bugün güzel bir İstanbul turu yaptık. Gitmediğimiz yerler vardı...

Kız kulesi



Kızların özellikle görmek istedikleri yerler. Minako kaşıkçı elmasının peşine düşmüştü en son. Evet onu görevlerin elinden almamıza az kalmıştı.
Herkes uyumuş. Gece karanlığı kaplamıştı herşeyi. Gece için; kötü-iyi, haklı-haksız, masum-zalim hiç fark etmiyordu. O herkesi herşeyi saklıyordu. Kimini korktuklarından, saklıyordu. Kiminin korkulan yanlarını diğerleri için görünmez yapıyordu. Gece herşeyi içine alıyordu. Sadece yıldızlar direniyordu ona o küçük ışıklarıyla. Karanlık bir tek onlara söz geçiremiyordu sanırım. Bir de Ay'a. Gece karanlığında kaybolanlara, yol göstermek içindi belki onun bu savaşıda.
Bir ara yağmur bulutları ayın önüne geçerek bahçenin tüm ışığını kestiler. Biz sessizlik içinde otururken Mamoru bir anda dönerek, bana baktı.
-Mutlumusun,
Birden şaşırdım, böyle bir soru beklememiştim.
-Nerden çıktı şimdi bu, mutluyum tabi.
Gayri ihtiyar-i i gülümsemeyle dönüp kahvesinden soğuk bir yudum daha aldı yüzünü buruşturdu.
-İstersen yenisi yapayım, sıcak sıcak; ne dersin, dedim.
-Kafein komasına giricez yakında, dedi gülerek. Sonra devam etti konuşmasına.
-Sen çok güçlüsün Usagi biliyor musun? Kalbin o kadar büyük ki, bu kadar sevgiyi nasıl içinde taşıyorsun, nasıl beceriyorsun; merak ediyorum.
Mamorudan böyle sözler beklemedim hiç. Sadece son mektuplarında bu cümlerin benzerleri vardı...
Bu konuşmamızın üstünden 5-10 dakika geçmemişti. Mamoru bahçede birşeyin gölgesini gördüğünü söyledi. Biz bunun göz yanılgısımı gerçekmi olduğunu anlamak için, etrafı gözlerken, Rei balkona geldi, telaşla...
Şaşkın bir ifadeyle,
-Birşeyler var yakınlarda... dedi Rei.
Durumu anyamadığım için , rei dönerek ;
-Ne anlamadım,
-Garip bişiy var burda, yakınalarda yeterince hissediliyor, dedi.
Mamoru,
-Az önce bahçede bişiy gördüm sanırım, dedi.
Rei kararlı bir bakışla,
-Gidip baksak iyi olacak.
Ben hala şaşkındım.
-Saçmalamayın, heyy neler oluyor biri bana anlatsa ya...
Onlar çoktan çıkmıştı bile kapıdan. Ben şaşkın hırkamı giymeye çalışırken, kendime geldim, kendi kendime
-Hırkanın sırasımı şimdi, Hey size diyorum beni bekleyin, diye bağırarak fırladım çıktım evden.
Merdivenleri nasıl indim bilmiyorum...
Bahçede ışıklar sönmüş vaziyette, gece daha bir koyu karanlığa bulanmıştı. Göz gözü görmüyordu. İtiraf etmeliyim kendimi sessizce korkar adımlar atarken buldum. Sonra aklıma gelen şu oldu. "Büyük savaşçı karanlıktan mı korkuyorsun?". Beynimde yankılanan bu söz kendime gelmemi sağladı. Daha dik yürümeye başladım. Ama bunun diğerlerini bulmaya çalışmamda bi faydası olmadı. Ne Rei , nede Mamoru ortada yoktu. Üstelik gece git gide daha da kararıyor, yağmur bulutları ay bir kapatıp bir açıyordu. Bu ışık oyunundan yararlanmaya çalıştım bir süre...
Aniden arkamda bir çıtırdı duydum. Heyecanlandım tabi ki. Ben geri dönüp etrafı araştırırken, bir karganın sesiyle irkildim birden...
-Deimos diye , sessizce fısıldadım. Bir an Rei nin orda olacağı fikri geçti içimden. Biraz aşağıdaki meydana koştum. Kafamda sorular belirmişti birden. Ne yapmam gerektiğinide kestiremedim bir an. Koşuyordum ama -Neden ??- Bende bilmiyordum...
İlerde bir gölge gördüm...
Şaşırdım...
İkra öylece durmuş, gökyüzüne bakıyordu... Dejavu bu anı bi kez daha yaşamıştım ben.Yine aynı yerde, aynı bahçede... Bir kaç ay önce bu anı yaşamıştık biz.
Yavaşça yaklaştım. Ne yaptığını anlamadım bir türlü, nedense ona anlamsız işleri yakıştıramadım zihnimde bir türlü... Duruşunu hiç bozmadan;
-Geldin mi? Sende o sesi duydun değil mi? dedi. Neden bahsettiğine dair hiç bi fikrim yoktu...
Yavaşça bana döndü, gece karanlığında gözlerindeki ışık fark ediliyordu. Bakışlarında en iyi anlaşılan duygu acıydı. Nitekim dudaklarından dökülen sözlerde buna kanıttı.
-Beni çağırdı, Usagi. Yine beni çağırdı, aynı ses. Herşeyi bırakmamı söyledi. Usagi ben-i ...
Gözlerinde korku vardı İkra' nın. Ne olduğunu bilmediğim bir endişe. Hep endişe ve korkudan bahsederdi ama bu gece karanlığında görebilmiştim bunları gözlerinde ilk defa. Büyülenmiş gibi onun dediklerine odaklanmış çıkış yolu arıyordum... Rei nin öfkeli sesiyle ayıldım...
-Hemen çek ellerini onun üstünden. Usagi'yi rahat bırak.
İkra şaşkındı ben şaşkındım, Rei ise öfkeli. İkra yavaşça elimi tuttu.
-Gitmeme izin verme... Gitmeme iz-in , tamamlayamadı cümlesini. Ardında bir gölge belirdi. Şeffaf bir görüntü, sis gibi bir suret eğilerek kulağına "Sus" dedi fısıltıyla. İkra yavaşça kafasını o yöne çevirdi. Bişiy görmediği bakışlarının boşluğundan anlaşılıyordu. Sadece duyuyordu sesleri. Ben ise şimdi hem o sesleri duyuyordum, hemde bana bakan o şeffaf suretin gözlerindeki karanlıkta kayboluyordum...
Taki bu bakışmayı bir kırmızı gül ayırana kadar. Kendime geldim. İkra kendinden geçmişti, kucağıma yığıldı. Gülün geldiği tarafta Mamoru bekliyordu. Rei fırlayıp bana yardım etmeye geldi...
İkra 'yı eve taşıdık...
Yorulmuş buz keşmiş yüzünde, huzur vardı bu kez... Bizimse Şaşkınlık...
*****
Aslında insanlar görmek istediklerini görürler. eğer gerçekten görmek istemezse bir göz, hiç bir kuvvet ona ışığı gösteremez. Gözün körlüğü geçer belki ama yüreğin körlüğü için sahibi karar verir ancak...
Sakindi İkra. Sadece içindeki garip bir his vardı. Tanıdık ufak bir heyecan. Hani salıncakta fazla yükselince insanın içindeki küçük korku belirir ya onun gibi bir histi bu... Bu yabancı adamın gözlerine bakarak sessizce sordu.
-Kimsin sen?
Genç adam cevap verdi.
- "Geçmiş Zaman",
-Ne kadar geçmiş zaman. Her geçen saniye yenisi için geçmiş zamandır değil mi?
Adam, o buz gibi keskin gözlerini ikra nın gözlerine sabitleyerek;
-Hatırladıklarından başlat zamanı,
Buruk bir gülümseme vardı yüzünde İkra'nın.
-Babamın sesini hatırlıyorum. Bir yere gideceğimizi. Annemin ellerini, narin uzun parmaklarını, ipek tenini; parmağındaki yüzüğünü hatırlıyorum... Sadece bu...
-Ondan öncesinde de bir zaman vardı biliyorsun değil mi?
-Öncesi mi? Öncesini hiç düşünmedim ki ben... Zaman babamın sesinde başladı, o kazada son buldu. Bütün zamanlarım orda kaldı benim. Geçmişim, geleceğim, şimdiki zamanlarım bile orda... Bütün bildiklerim orda kaldılar...
-Daha öğreneceklerin var. Yolun yeterince uzun.
İkra gözlerini uzaklara dikerek, soğuk bir sesle konuştu.
-Ben yolumun o kadar uzun olduğunu sanmıyorum...
Genç adamın bu söze şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. İkra'da bunun farkındaydı. Bu luzumsüz sohbeti bitirmek için, heyecenla bağırdı.
-Aa bak leylekler göç ediyorlar. İlk defa gördüm bunu, ne kadar çoklar ...
Yorgun bir gülümsemeyle cevap verdi adam;
-Evet gerçekten çoklar...
Sonra ikra'ya dönerek devam etti;
-Gitmelisin, seni bekliyorlar dedi.
İkra ise gözlerini kapayarak cevap verdi
-Gitmeliyim, beni bekliyorlar....
***
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Başından itibaren düşünürsek yarım kalmış konumuz geç mi kalmış bende anlamakta güçlük çekiyorum malesef
...
Sonuç itibariyle, bu bölüm sonunda kaçgün geçmesie rağmen ve ben her seferinde büyük bi umutla sayfama dönmeme rağmen , ilk yorum senden geldi. Çok sevindiğimi belirtmek isterim.
Sanırım okuyucularım beni protesto ediyor

Sonuç itibariyle, bu bölüm sonunda kaçgün geçmesie rağmen ve ben her seferinde büyük bi umutla sayfama dönmeme rağmen , ilk yorum senden geldi. Çok sevindiğimi belirtmek isterim.




Sanırım okuyucularım beni protesto ediyor


Alıntı:
senin cümlelerine ne kadar hayran olduğumu kaçıncı belirtişim hiç bilmiyorum jan ama yine söylemekten bi kaybım olmaz diye düşündüm...
yorumum çok geç geldi farkındayım ama pc kıtlığı yaşıyorum.sonunda abimin bilgissayarı kurdum ama abim bana gıcıklık olsun die kullanmama karşı çıkıyor.çakmasın diye zar zor ne uğraşlar veriyorum bilemezsin.

yeni gördüm bölümü okudum ve hem duygulandım






senin yazdıklarını okumak bana,anlatamayacağım bir his veriyor. anlatamayacağım ve anlatmayacağım... sanki söylersem uçup gidecekmiş gibi bir his... ama yine de çok güzel bir his...
Çok Yanlışım.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
hotaru-tomoe yazmış:
Biz duruma el koyduk sevgili okuyucu

Ahha çok mutlandım

Yahu işte bu...Arada motivasyon gerekiyor


Nese nese, işlerim çok yoğun o proje senin bu şantiye benim sürünüyorum... Fiziksel olarakda düşüşteyim malesef. Yani yazıcam, ilk toparlanmalarımda sizdeyim

Not: Matematik sanırım bakış açısı, faklı yollarda farklı ipuçları yakalamaya çalış. Bulmaca gibi

http://www.matcolik.com/oku.php?makaleid=54 buda sana yardımcı olabilecek bi link olsun



aslında başlayalı 1 ay kadar olmadı ama bitirene kadar yorum yazmayım dedim
sen bu dünyadan olduğuna emin misin?
yazdıkların beni anlatıyor daha küçüğüm ama sanki büyüyorum günlüğü okurken ve birden bitince normal boyuma dönüyorum. (faza şiirsel oldu
)
neyse nolcak çok merak ettim
sen bu dünyadan olduğuna emin misin?
yazdıkların beni anlatıyor daha küçüğüm ama sanki büyüyorum günlüğü okurken ve birden bitince normal boyuma dönüyorum. (faza şiirsel oldu

neyse nolcak çok merak ettim



Buda müziğiniz, Valla çok yorum yapamıyacağım müzik hakkında



Bir gece vakti...
Normalde hiç adetim değilken, masamda bir fincan Türk kahvesi, bir bardak su; ışığını aydan, manzarasını koca bir şehirden alan balkonumda, telaşsız yudumluyorum kahvemi hem de bu saatte!
Bir yerlerden hafif bir müzik sesi geliyor, caddeden arada sırada geçen arabaların gürültüsü rahatsız etmiyor; ama bazen huzur, bazen tedirginlik veren bir sessizlik de yok gecede. Soğuk üşütüyor, gece gündüz kadar insafsız değil, pırıl pırıl bir gökyüzü ve hafif bir esinti var; serin serin yüzümü okşayan.
Yine gözlerim yıldızlarda...
Şimdi mavi adaya demirlenmiş bir geminin üst katında, minderlere uzanıp alabildiğine yakın olmak vardı onlara. Denizin ve karanlığın ortasında, yalnızca başını kaldırmakla ulaşabileceğin bambaşka bir dünya. Kederini boğan binlerce umut. Her biri bir şiir, her biri bir türkü; ezgiler yanık, dizeler ahenkli, hayat hiç olmadığı kadar güzel. "İşte Yaşamak!" dedirten binlerce ateşböceği; hummalı bir sevdayla yanıp, hasretle titreyen ve vuslatı düşleyen gökyüzünde.
Bir gece vakti ölmeliyim ben, mevsimlerden yaz olmalı!
Çöp kamyonları gittikten ve sarhoşlar bir yerlerde sızdıktan
sonra gelmeli ecel!
Bahçeyi sulamayı bırakmış olmalı görevliler. Ay ışığı vurmalı yatağıma, tavanda annemin el emeği tül perdenin gölgesini görmeli, esintiyle oynaşını izlemeliyim! Kalbimin atışlarını ve ateşböceklerinin sesini duyabileceğim kadar sessiz, yıldızları alabildiğine parlak gösterecek kadar karanlık olmalı ortalık; elektrik kesilmeli ben ölmeden az önce. Annemin bir yandan söylenip, bir yandan mum aramak için yerinden kalktığını, babamın, arkadaşlarımın ve dostlarımın kim bilir kaçıncı uykusunda olduğunu düşünüp gülümsemeliyim!
Dünya gözüyle gördüğüm son manzara olmalı yıldızlar!
Baş ucumda olmamalı sevdiklerim;
Tanığı olmamalıyım ne dualarının, ne göz yaşlarının. Vedalar önceden edilmiş, öpücükler verilmiş olmalı son kez...
Hissetmeliyim son nefesin ciğerlerimden çıkışını, alabildiğine yavaş akmalı zaman, bilincim açık olmalı herşeyi düşünecek, her ayrıntıyı fark edecek kadar. Yıldızlar bakmalı gözlerime, ellerimden tutmalılar ki; aklımda bir dize, kulağımda yanık bir türkü, yüreğim yaşamaya hiç olmadığı kadar sevdalanmış olsun!
Bir gece vakti ölmeliyim ben, mevsimlerden yaz olmalı!
Gözlerim açık ve içinde binlerce umut varken gelmeli ecel. Yaşamımdan intikam alırcasına, koynumda yıldızlarla ölmeliyim, alabildiğine mutlu!
İkranın defterime not düştüğü, sözlerdi bunlar. "Bende yazmak isterdim" dedi... Bende izin verdim yazmasına,sana. Ne olduğu konusunda tek fikrim yok aslında. Nasıl ona bu kadar bağlandığımı ben bile anlamıyorum bazen. Kızlar bu durumdan çok hoşlanmadılar bunu biliyorum. O garip gecenin üstünden tam 1 ay geçti. O gün ikra sabaha doğru uyandı. Korktum. Rei ondan uzak durmam gerektiğini söyledi durdu. Benim panik halimi o an sadece Ami-chan sakinleştirebildi. İlk defa olarak Ami-chan'nın o bilişimci gözlüklerini,dönüşüm geçirmeden bu kadar ustaca kullanabildiğini gördüm. İkra' yı baştan ayağa süzdü. Sonra dönüp,
-Fiziksel hiç bir sorun yok ama..
-Ama ne, dedim. Ami cep bilgisayarında, bişiylere bakıp, kapattıktan sonra konuşmaya devam etti.
-Güçsüz gibi... Halsiz kalmış sanırım.
Minako ciddi olarak konuştu bu kez,
-Rei haklı bu kızdan uzak durmalıyız. En azından, bilgi toplayana kadar...
Şaşırdım.
Makoto başıyla onayladı, bu cümleleri.
-Ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok. Usagi gördüğü şeyler çok masum değil.
Ben ne diyeceğimi bilemedim. Kendi kendimi ikna etmeye çalışıyordum, o an
-NE olabilirki, belkide göz yanlmasıydı. Ben bişiy zannettim, korkudan bişiy gördüğümü zannettim.. Rei cevap verdi;
-O gördüğün şeyi , bende gördüm Usagi. İkimizin birden gözleri yanılmamıştır değil mi?
Sustum...
Aslında gördüğüm gölgenin gerçekliğini iliklerime kadar hissetmiştim. Soğuk bir boşluk gibi, gözlerime yerleşmişti...
***
Bu olaydan 13 gün sonra, sıradan bir güne uyanıp baktım pencereden. Dışarıda güneş son günlerini yaşıyor gibi aydınlatıyordu şehri. Evde yiyecek çok bişiy kalmadığı için markete gitmem gerkliydi. Kızlar bir süre daha buradalarda. Ben bu olayı anlama çabasıydayken, onlar beni vazgeçirmenin yollarını bulmaya çalışyorlardı. Farkındaydım. Kimse bu saaten sonra bela istemiyordu. Ama İkra'yı bırakamazdım. Onu yanlız bırakıp evime de dönemem artık, Düşünceleri aklıma dolanıp dururken, telaşlı bir sesle kendime geldim...
-Usagi ,
Başımı çevirdiğimde İkra gülen gözleriyle bana bakıyordu. Gülümsedim bende
-Günaydınn , dedim.
Yine ayakları çıplak mermere basıyordu. Benim ayaklarına baktığımı görünce;
-Bekle bende gelicem markete, çoraplarımı giyeyim

-Karanlıktan korkuyorsun değil mi ?? dedim. İkra o gün hakkında konuşucağımı tahmin etmişti sanırım.
-Herkes kadar, dedi.
-Gördüğün şey neydi ikra?? dedim.
Kaçamak cevaplar vermeye çalışacaktı yine. Bu yüzünden belli oluyordu. Hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi bir şaşkınlık takındı yüzüne.
-Bi şey gör-- sözünü kestim...
-İkra saklamanın bir faydası yok, onu bende gördüm.O gördüğün yaratığı bende gördüm. Sesini bile duydum. Anlat bana...
Şaşkındı... Ve korku endişe hepsi karışmıştı yüzünde. Sanırım bu tepkiyi benden beklememişti. Ben konuşmaya devam ettim. Bu konuşmadan ancak ona sorular sorarak cevap alabilirdim.
-İkra anlat bana, hadi. Neydi o?? Seni sürekli rahatsız ediyor değil mi?? Bak o gün bana "Gitmeme izin verme" dedin. Seni nereye götürmek istiyor.. Senle derdi ne ??
- Ben, (Derin bir nefes aldı ve devam etti.. ) Usagi, bunu sana anlatmak, isterdim ama neler olduğunu ben bilemiyorum ki. Senide üzmek istemiyorum. Zarar verirler, etrafımdaki herşeye zarar verdim ben...
Ağlamakla konuşmak arasında zor topluyordu, cümlelerini... Ben o anki şaşakınlığı attım üstümden..
-İkra emin ol sana yardım edebilecek gücüm var...
Göz yaşlarını eliyle silip gülümsedi,
-Biliyorum, kalbindeki ışığı görebiliyorum ben, dedi. O gülümseyen gözler, bir anda hırsa dönüştü.Beni aniden iterek , kendini öne attı. Ardımdan gelen ışık hüzmesini gördüm. Ama ne olduğunu anlamadım. Şimdi ben daha geride, İkra bir kaç adım önümdeydi. Hala elimi sımsıkı tutuyordu. Ve karşımızda garip bir sis büyüyordu. Git gide koyulaşan, bu karanlıkta bi suret belirdi. Uzun saçları dikkat çekici, genç bir adam vardı karşımızda. Gözleri buz gibi soğuk ve keskindi. Sanki yürümüyor yerçekimine inat havada asılı bekliyordu karşımızda. Bu genç adamı daha öncede görmüş gibi garip bir hisse kapıldım nedense...
Aklımdan onca soru vardı ki. Kim di bu?? Yada ney?? İkra?? Peki o kimdi, neden bu olaya tepki vermemişti hala...Evet ben böyle olayları yeterince yaşamıştım. Yartıklardan, karanlıktan, kötülükten her türlü garipliği görmüştüm. Ama ikra bu garipsencek olay karşısında gayet sakindi??
O anda aklıma takılan birşey daha vardı. Nasıl savaşacaktım, bunca zaman sonra. Savaşçılığıma ait hiç birşeyim yoktu. Üstelik broşum Tokyodaydı. İstanbula gelirken ona ihtiyacım olamayacağını düşünüp evde küçük bir kutu içinde saklamıştım...
O garip kıyafetli adamın uçar ama sakin adımlarıyla bize biraz daha yaklaşması aklımı başıma getirdi. İkraya dönerek fısıldadı...
-"Sus " dedim sana küçüğüm...
İkra sinirlenmişti.
- Bana küçüğüm demekten vazgeç,
Adam daha da yaklaşmıştı.
-Benimle gelmeliydin, İkra...
-Seninle gelmeme gerek yok...Artık beni kandıramayacaksın...
-Seni hiç kandırmadın ben. Hi-ç
İkra sözünü kesmişti bile
-Gelmeyeğini söylemiştin, beni bırakacaktın, neden hala karşıma çıkıp--
Bu sefer geç adam ikra'nın sözünü kesti,
-Peşine düşecekler, zamanın azalıyor. İstedikleri şeyi, gören en son kişi sensin... Benim kadar insaflı olmayacaklar.
İkra kesin bir dille, söyledi duyabildiğim son sözleri.
-Hiç birşey HATIRLAMIYORUM...
Genç adam "Tamam" der gibi, başıyla onayladı. Bir an bana dikkat kesildi.Gözlerindeki o garip ışık, sanki baktıkça uyuşturan bir zehir gibi hareket etmemi engelliyordu. İkra bunun farkına varmış olacak ki, bu bakışmanın arasına girerek onun beni görmesini engelledi... Sinirli bir biçimde,
-Kes şunu, dedi İkra.
Adam bakışlarını benden aldı. Artık direk olarak İkra'yı görebiliyordu. O an kurtulduğumu hissettim, sanki kesilen nefesimi geri vermişlerdi. O adamın bana bakmasına cesaret edemedim tekrar. Başım yere eğik onların konuşmasını dinliyordum. Adam sakince;
-Senin için üzülüyorum küçük kız, dedi.
İkra sessizce bişiyler fısıldadı. Ben o kadar yakın olmama rağmen anlayamamıştım. Adamın duyabildiğinide zannetmiyorum...
Adam ardına dönüp geldiği gibi sisin içinde kayboldu..
İkra kendini o kadar sıkmıştı ki, şu an ellerindeki soğukluğu ben bile hissetmiştim. Ama bir an heyecanlandığını hissettim. Başını gökyüzüne kaldırdı. "Geliyorlar" dedi. Ne dediğini anlamam uzun sürmedi. Sesler git gide yaklaşıyordu. Git gide çığlıklarla, karışık birşeyler bize yaklaşıyordu. Bir anda önümüzde yüzlerce kişini olduğu bir ordu belirdi. Ama garip olan sadece bir adamın yüzünün görüp diğerlerinin gölge olmasıydı. İkra karşımızda, bekleyen bu adama bakıp ukala bir gülücük attı. Ben hala olanları izliyordum.
-Bir sen eksiktin, dedi İkra
Adam heybetli duruşuyla eski çağ krallarına benziyordu. İkranın bu tavrına çok sinirlenerek;
-Canını yakmak için sabırsızlanıyorum...
-Bana hiç birşey yapamıyacağını artık biliyorum dedi İkra kendinden emin ve devam etti. -Artık beni korkutamayacaksın Akheron. Bana bişey olursa, sende çok yaşamayacaksın. Aradığın şey, her nekadar hatırlamasamda, benim sayemde, istersem senin olacak.
Adam sinirle söylendi. Arkasını dönerek yürüdü. Yürüdükçe uzaklaşıyor kayboluyordu adeta. Bir an döndü yavaşça başını çevirdi.
-Sana fazla yüz verdiler ufaklık, benim elimde olsaydın çoktan kafa derini yüzmüştüm. Hem sana zarar veremezsem, bile etrafında canını yakacak çok kişi var, dedi sakince.
Anladım benden bahsetti bu adam. Nedendir bilmem ama bunu hemen anlamıştım. İkra'da anlamış olcak ki , bana kendini siper etmeye çalıştı. O kalabalık ordudan, iki gölge haricinde diğerleri komple silinip gitti. Kalan o iki gölge git gide koyulaşarak, iki insan suretine dönüştüler.
Şimdi , ne yapacağımı bilmez bir halde İkra' ya bakıyordum.
Koşmak için bile, çok geçti artık...

*****
Sevgili hp*star
Senin o dediğin benm yorum önemsenmiyormu ?? Demen içime oturmuştur bilesin. O kadar yoğun çalışıyorum ki, yorum yapamadım. Zaten fark edenler bilir, foruma bile uğrayamadım uzun süredir. Bi bakıp çıktım bi kaç kere... Şu bölümü bile nasıl bir ruh haliyle yazdım, kaç kez sildim yazdım ben bile bilmiyorum. Ama yorumların demek bu günlüğü devam ettirmek demek..
Yorumlarınızlaa yaşıyoruz, bizz

Kimmiş o trip atan bakıyım, hööytt

Öhhömm öhhm neyse


Sizi seviyom ben yaa

hotaru_zezo
Datlum

Sen yenisin sanırım.. Yahu nie bekliyon sen yorum için günlüğün bitmesini, yap sen yorumunu

Bu dünyadan değilim ben. Bu dünyaya gelmiş bi uzay mahlukatıyımda işte.Napcan ekmek nerde biz orda. Bizim oralarda kriz çıktı filan, bende atladım son ufoya geldi buralara. Evden barktan ayrı, alışmaya çalışıyoz be.. Gerçi zorlanıyorum ama açıkı söyleyeyim. Bazen beni deli ediyolar, şeytan dio süpersonic gözlerimle hepsini lazerden geçir. Ama yapmam ben

Herşey için teşekkürler.

Jan kaçar çizmem gerekn projem var.


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
jan ne diyim ki ben 0-0 kaldım mum gibi valla 0-0 o kadar heyecan savaş olağanüstü olay istedim pat diye verdin sende uzun zaman sonra 0-0 dondum kaldım akheron falan 0-0 gölgeler ordular uzun saçlı yakışıklı olduğunu düşündüğüm adamlar 0-0 neler dönüyor burda böyle o___O bi de bişi fark ettim sen ben sekize giderken yazmaya başladın şimdi liseye geçtim hala yazıyosun
en uzun süredir okuduğum hikayemsi fanficimsi ama ayrı bir boyuttan geldiğine emin olduğum yazı senin *-* hani böyle yıllar yıllar okursun ya da biriyle ne biliyim olaylar yaşarsın da böyle aranızda bağ gibi bişi oluşurya öyle oldu bende resmen
sen ben üniversiteye geçene kadar yazmaya devam etsene *-*
birde o kırmızı renkte olan bölümü sen mi yazdın
eğer sen yazdıysan ayakta alkışlıycam hatta uçucam öyle alkışlıycam çok hoşuma gitti böyle ayrı bi tadı vardı sanki o bölümün 


birde o kırmızı renkte olan bölümü sen mi yazdın



aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*

Bazı insanlar vardır , sohbet edersin, yeni tanımış olsan dahi yıllardır yanıbaşında duranlara inat alır götürür seni kendi dünyasına... Sende gitmek istersin belki, farklı yerler görmek iyidir...Ufkunu açar , görmediklerini görmeni sağlar.Hergün gelişi güzel yürüdüğün yolda, farkedersinki yanlız değilsin. Hergün otobüste o yaşlı amcayla karşılaşırsın mesela... Etrafda hiç fark etmediğin, tabelaları görürsün. Ben yolda giderken hep aşağa bakarım. Bunu keşfetmem hayli geç oldu. Başımı kaldırıp baktım birgün. Ve fark ettim ki hergün geçtiğim o sokaklarda çeşit çeşit insanlar,evler varmış.
Yolumun üstünde sürekli çıkan kargalara fısıldıyorum bazen " Rei ye selam söyleyin" diye.
Eminim ki bi yerlerde birbirlerinden habersiz, iyi birşeyler için savaşan gezegen savaşçıları vardır. Belki hayat bizide bir araya getirir birgün. Yada herkes kendi savaşını kendi verir karanlığa karşı...
Yenileri gelir, yok ettikçe büyür, büyüdükçe güçlenirler. Tabi bizde güçleniriz. Doğruları öğrenmeye çalışmak, iyi insanlarla bulunmak, arkadaşlar dostlar aileler, sevgiler ,mutluluklar...
Bir önceki düşmana baktığımızda "buna mı bu kadar üzüldüm ben" diye gülümser geçeriz.
Lise için verdiğin savaşı sen kazandın. Umarım bundan sonraki savaşlarınıda güzel bir yürekle kazanırsın. İçin aydınlık, huzurla yaklaşırsın hayata...
Evet bayağa olmuş uzattıkça uzatmışım ben bu günlüğü. Farkettim zaman aşımına uğramış aslında
Bitirmek lazımken biz yeni macera kattık olaya. İlginç olan bu kadar süredir "aynı tas aynı hamam" modunda giden bu fanfic okunması şu an enteresan geldi. ne yalan söyliyeyim ben olsam okumazdım...
Yok yok benm garip bi bünyem var, bu benzer yazıları paylaşan bi fanfic olsa okurdum sanırım.
Çok yoğunum...Yazacak çok şey var ama yazacak o bünye yok malesef.Gariptir ki hep arabada o muhteşm fikirler geliyor aklıma. eve gelip defter aldığımda elime yazamıyorum. Keşke akıldan geçenleri direk kağıda döken bi cihaz olsa. O zaman roman bile yazardım
Yanii bilmiyorum, sen üniversiteye gidene kadar ne yaparız.
O kadar alakasız zamanlarda yazıyorum ki yazıları , şaşıyorum. Ve doğrusu yorum yaptınız mı diye uğruyorum foruma bu aralar.
Akşam akşam iyi yazdım.
HEee bu arada kırmızı yazı benim değil. Ama güzel
Okuyupta derdimizi çeken bütün günlük okuyucularına selam olsun...

Yolumun üstünde sürekli çıkan kargalara fısıldıyorum bazen " Rei ye selam söyleyin" diye.
Eminim ki bi yerlerde birbirlerinden habersiz, iyi birşeyler için savaşan gezegen savaşçıları vardır. Belki hayat bizide bir araya getirir birgün. Yada herkes kendi savaşını kendi verir karanlığa karşı...
Yenileri gelir, yok ettikçe büyür, büyüdükçe güçlenirler. Tabi bizde güçleniriz. Doğruları öğrenmeye çalışmak, iyi insanlarla bulunmak, arkadaşlar dostlar aileler, sevgiler ,mutluluklar...
Bir önceki düşmana baktığımızda "buna mı bu kadar üzüldüm ben" diye gülümser geçeriz.
Lise için verdiğin savaşı sen kazandın. Umarım bundan sonraki savaşlarınıda güzel bir yürekle kazanırsın. İçin aydınlık, huzurla yaklaşırsın hayata...
Evet bayağa olmuş uzattıkça uzatmışım ben bu günlüğü. Farkettim zaman aşımına uğramış aslında

Yok yok benm garip bi bünyem var, bu benzer yazıları paylaşan bi fanfic olsa okurdum sanırım.
Çok yoğunum...Yazacak çok şey var ama yazacak o bünye yok malesef.Gariptir ki hep arabada o muhteşm fikirler geliyor aklıma. eve gelip defter aldığımda elime yazamıyorum. Keşke akıldan geçenleri direk kağıda döken bi cihaz olsa. O zaman roman bile yazardım

Yanii bilmiyorum, sen üniversiteye gidene kadar ne yaparız.
O kadar alakasız zamanlarda yazıyorum ki yazıları , şaşıyorum. Ve doğrusu yorum yaptınız mı diye uğruyorum foruma bu aralar.
Akşam akşam iyi yazdım.
HEee bu arada kırmızı yazı benim değil. Ama güzel

Okuyupta derdimizi çeken bütün günlük okuyucularına selam olsun...

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hotaru-tomoe
foruma ne kadar az ugradıgının farkındayım ama oyle bi stem havasındaydım o an kusuruma bakma lütfen...
beni benden alan bolumun en can alıcı kısmı olan o kırmızı yeri de sen yazmıs olsaydın hic sasırmazdım..
her zaman yanındayız unutma.sen bizim "jan"ımızsın ^^
Çok Yanlışım.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
hp*star yazmış:
Sizde benim gizli kahramanlarımsınız

Bu kadar yoğun olmakla beraber, arasıra kaçıp buraya sığınmak istiyorum. Bu aralar kendim için tek yaptığım iş burası. Yeni bölümde görüşmek üzere, en kısa zamanda
(Amin:))
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star

28. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |