İnsanlığın Kayıp Kökeni
Sayfaya git: 1, 2, 3, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic
 

Roman Başlangıcı Nasıl?
Harika bir başlangıç! Böyle devam et!
44%
 44%  [ 4 ]
Güzel ama eksiklerin var.
44%
 44%  [ 4 ]
Kötü bir başlangıç olmuş. Yeniden kurgula
11%
 11%  [ 1 ]
Toplam Oylar : 9

Yazar
Mesaj
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Lütfen çekinmeden fikir ve düşüncelerinizi sunun. Bilhassa eksiklerimi söyleyin ama yapıcı bir eleştiri yapın eksikleri söylerken XD

BU YAZI BENİM TARAFIMDAN 12 EYLÜL GÜNÜNDNE İTİBAREN EKLENMEYE BAŞLANMIŞIR VE İÇERİĞİ TAMAMEN BANA AİTTİR. İZNİM ALINMADAN BAŞKA YERLERDE(KAYNAK DAHİ GÖSTERİLSE) YAYINLANMASI YASAKTIR. YASAL İŞLEMLER BAŞLATMAKTAN ÇEKİNMEM. YASALARA GÖRE YÜKSEK MEBLALARDA PARA CEZASI VE HAPİS CEZASI ALABİLİRSİNİZ.
________________________

BAŞLANGIÇ

“İnsanlar köklerini, tarihini bilmeden geleceklerini kuramazlar.” Büyük babam her zaman bunu söylemiştir. Bu yüzden tarihimizi öğrenmemiz konusunda son derece ısrarcıydı. Ben de bu konuda onun yolunu izliyorum. Bu yüzden tarihimizin kaleme alınmadığı anlarını, ayrıntılarını ben yazıyorum. Kısacası, size kendi hikâyemi anlatıyorum. Bunları yazarken içimin acıdığını söylemek zorundayım. O koca uygarlık, onca bilgi ve gelişim… Önce, bu güne gelişimizin kısa bir özetini yazmak istiyorum.

Tengri’nin yarattığı ilk insanlar “Eski Ev” bölgesi olarak adlandırdığımız, güney batımızda kalan eski yerleşimlerin olduğu yarım kıtaya yerleştiler. Bir zaman sonra çoğalan insanlardan bir kısım keşif, merak ve fazlası için göçlere başladı. Kendilerini en doğuda, koca bir okyanusun ortasında varlığını sürdüren ve bizim MU olarak isimlendirdiğimiz büyük bir kıtada buldular. Burada hızla çoğalıp yer küreye yayılmaya başladık. Yeni topluluklar oluşturdukça yerküre keşif edilmeye başlanmıştı. İlk oluşumlar ATLANTİS adını verdiğimiz, Mu ülkesinin doğusunda kalan bir ada ile MU ülkesinin batısında kalan UYGUR bölgesinde gerçekleşti. İnsanlarımız yaratıcımıza daha fazla yakınlaşmak ve O’nu daha iyi tanımak adına evrenin gizlerini keşif etmeye verdiler. Yüzyıllar sonra insanlarımız bilgilerini bilgi katmaya başarmış ve her geçen gün evrenin, yerkürenin bir gizemini keşif etmişlerdi. Sonunda öğrendiklerini uygulayarak zihinsel olarak kendilerini geliştirmeye başarmışlardı. Güneşin her doğuşu Rabbimize olan şükranlarımızı sunmak için bir sebep, bir işaret kabul edildi. Bu yüzdendir halen her gündoğumu güneşe karşı diz çöküp Tengri’ye şükranlarımızı sunarız; bize yaşamak için bir gün daha verdiği, O’na yaklaşmamız için bizlere gizlerini öğrettiği için. Bir zaman sonra insanlık öyle gelişti ki, artık maddeye hükmedebilir, madde ötesi enerji dalgalarını algılayabilir hale geldik. Daha fazlasını öğrendikçe şükranımız arttı, ruhen ve kalben Tengir’ye daha yakın hale geldik.

Bundan sonrası karanlık. Güçlerimiz arttıkça insanlığın içindeki kötü duygularda yavaşça yüzeye çıktı, zaten var olan duygular. Bastırmak için onca çaba sarf ettiğimiz kıskançlık, kibir, öfke… Bilgilerinin çokluğu insanlarımızın kibirlerini arttırmaya, güçlerinin verdiği güven duygusu ise her şeyi yapmaya hakları olduğuna inandırdı. Mu ve Atlantis bilgeleri güçleri en dorukta olan kişiler olarak yer kürenin dengesini sağlamakla görevliydi ama bir zaman sonra onlarda yozlaşmaya başlayıp, kibirlenmeye hatta daha fazla güç ister hale geldiler. İlk başta yozlaşmış bilgeler Atlantis adasına sürüldüler, fakat bir noktadan sonra Mu bilgeleri ile ayrı düşenler için Atlantis, kendileri gibi düşünenlerin toplanma noktası oldu. Kısa süre içerisinde iki ülke arasında savaş patlak verdi. Uzun süren savaşlar neticesinde dengeler bozuldu, yer kürede kaymalar meydana geldi ve bunun sonucunda Mu ve Atlantis sulara gömülerek yok oldu. Mu bilgeleri bunu önceden ön gördükleri için tüm belgeleri Uygur ülkesine taşımışlardı. Yıkımdan kaçan Mu halkının bir kısmı Uygur ülkesine bir kısmı da daha batıda ki ülkelere yerleştiler. Atlantis halkı ise kendisi ve Mu arasında kalan MAYA ülkesine yerleşerek her şeyden uzak bir hayat seçtiler. Bu halk hala o topraklarda bizlerden uzak yaşarlar. Bunu yapmakta da çok haklılar. Bazen ben de her şeyden uzaklaşmak istiyorum.

Mu ülkesinin batmasının üzerinden birkaç bin yıl geçti. Şu an yaşadığım bu topraklarda düzensizlik kol gezmekte. Vaktinde çoğunlukta olan bizler, artık azınlıktayız. İnsanlar tek yaratıcıyı bıraktılar. Atlantis bilgelerinden oluşan ve kendilerine KADİM TENGRİLER adını takan bir grup şarlatana tapar oldular. Buna karşı çıkan insanlar ise acı ve sefalet içinde yaşıyorlar. Büyük çoğunluk merkezden uzaklaşıp, ülkenin daha batısındaki topraklara yerleşmişlerse de bizden halen merkezde yaşamaya devam edenler var. Büyük babam ve eşi de bunlardan biri. Bizler Mu bilgelerinin, düzen ve denge için başlattığı savaşı veriyoruz. “Kara Bilginlere” karşı verdiğimiz mücadele çok zor. İnsanları kendileri gibi kibirli ve ırkçı yaptılar. Onların akıllarını maddesel şeyler ile uyuşturdular. İnsanlar öyle hale geldiler ki söylediğimiz hiçbir şeyi duymaz, gösterdiğimiz hiçbir kanıtı görmez oldular. Maalesef aynı anda milyonlarca kişiyle savaşamayız. Hastalığın kaynağı olan kişiler yok edilmeli, böylece insanlar onların karanlık enerjilerinden kurtulup doğruyu görmeye başlarlar. Büyükbabam biz, “Ak Bilginlerin” önderidir. Kendisi bizzat Tengri tarafından insanları uyarmak ve gerçeği göstermek için gönderilmiş bir ulaktır. Uzun süredir halkına Tengri’nin mesajını anlatıyor, bu yüzden çoğu zaman evden uzaktır, ama yüzyıllar içinde ona inanan tek tük kişi olmuştur. Bunun üzerine artık büyükbabam da halkından ümidini kesti ve kendisi de inananları korumak için mücadeleye başladı. Yazık… Onca yıl bir hiç uğruna nefes tüketti. Oysa kendi de iyi biliyor ki nefesimiz sayılıdır, onu boşa tüketmemek gerekiyor…


SON GÜNLER

“Ah, ayağım uyuşmuş. Çok garip karıncalanma oluyor, sanki acıyor.”

“Bana da öyle oluyor.”

“Herkese öyle olduğundan eminim ağabey.”

“Ee, ne sızlanıyorsun o zaman?”
Ağabeyimle zaman geçirirken her zaman küçüklüğümü hatırlarım. Beni yanına alır ve öğrendiği her şeyi bana öğretmeye çalışırdı. Benden altı yaş büyüktü. Öğretmeyi çok seven biriydi. Sürekli olarak yeni şeyler öğrenmeye ve bana da öğretmeye çalışırdı, bundan büyük haz duyduğuna hiç şüphem yok. Ben de küçükken oturur şevkle “acaba bugün ne öğretecek” diye onu dinlerdim. Artık bana bir şey öğretmiyor, çünkü artık öğretebileceği bir şey yok. Öğretmenlik yaptığı zamanları özlüyorum. Özelliklede saatlerce Tatvan denizinin kenarında oturup, onu ipler ile denizci düğümleri yapmak için uğraşır görürken. Kendisi bu konuda iyidir, tüm denizci düğümlerini bilir. Onu derdi bilinmeyen bir şey yapmak. Kendisinden başka kimsenin bozamayacağı çok zor bir düğüm yapmak istiyor. Her zaman imkânsız görülen bir şeyi yapmak istemiştir. Elbet her zamanki gibi tüm bu denemeler benim üzerimde oluyor. “Tamam, hadi dene bakalım çözmeyi” Gururla ayağa kalkıp yüzüme bakarken kendine son derece güvenen biri yüz ifadesi vardı. Suratına sert bir bakış atınca sırıtmaktan vazgeçti.

“Ne?”

“Söyler misin bana, ellerim bağlıyken ipleri nasıl çözmeye çalışacağım? Hem de ellerim arkadan bağlı!”

“Ha, evet. Haklısın bu ipleri asla çözemezsin.”
Kendini beğenmiş halde üzerime eğildiğinde aklındakileri rahatlıkla okumuştum. “Demek ki bu düğüm iş görür?”

“Üfff ciddi misin sen? Elleri bağlı bir insan-hele ki bu şekilde- küçük bir çocuğun bile çözebileceği kadar basit olan bir düğümü çözmeyi başaramaz! Tabi ona keskin bir şey vermediğin sürece. ”

“Ay, doğru. Aman! Sıkıldım!”

“Nereye? Böyle mi bırakacaksın beni?”

“Ne? Yo hayır, tabi ki bırakmayacağım. Öyle bir halim mi var?”

“Evet, doğrusu var.”

“Gerçekten mi? Neyse gel bakalım baş belası. Bakalım seni bu iplerden kurtarabilecek becerikli bir baba yiğit bulabilecek miyiz?”

“Veya becerikli bir kadın”

“Veya becerikli bir kadın.”
Diye tekrarladı. Şehre doğru bu şekilde yürümek, doğrusu pek hoş bir his değildi. Kendimi bir esir gibi hissediyordum. Aslında bu iplerden kurtulabilirdim; eğer biraz uğraşsaydım. Fakat ağabeyimin amacına ters bir hareket olurdu. Bizim gibileri bağlamak veya bir yere kapamak pek çare değildir. Bu yüzden neden bu kadar uğraşıyordu anlamıyordum. Bu bir balığı su ile boğmaya çalışmak gibi geliyordu. Yani sonuçta ne kadar uğraşırsanız uğraşın bir balığı su ile boğamazsınız.

____________

Devamını ekleyeceğim ama birer gün arayla yoksa bir anda okuyamayabilirsiniz XD

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 15:17, Değiştirme: 18 Eyl 2010 10:00 (Toplamda 3 kere)
~Athena~
Vazgeçilmez Üye
Vazgeçilmez Üye



Yaş: 29
Kayıt: 09 Ağu 2010
Mesajlar: 596
Nerden: Miranda Kalesinden <3
Teşekkür: 67

Durumu: Çevrimdışı

~Athena~
Vazgeçilmez Üye
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Waow!Gerçekten tek kelime ile MÜKEMMEL olmuş.Şahsen ben kesinlikle sıkılmadan okudum!!Bu kitabı mutlaka bitirmelisn!!! Hayranlık Besliyor Çok Mutlu



Teşekkürler küçük-melek Gülücük Dağıtıyor


Teşekkürler princess mercury Gülücük Dağıtıyor

Haruka'yı seviyorum!Seviyorum seviyorum!Se-vi-yo-rum!!! Çok Mutlu <3 (Seviyorum uleyyyn!!!! <3)
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
12 Eyl 2010 15:34
Daisy~
Biri Beni Durdursun
Biri Beni Durdursun



Yaş: 27
Kayıt: 07 Eyl 2010
Mesajlar: 977
Cinsiyet: Kız
Nerden: Tohsaka Malikanesi'nden
Teşekkür: 402

Durumu: Çevrimdışı

Daisy~
Biri Beni Durdursun
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
~Athena~ yazmış:
Waow!Gerçekten tek kelime ile MÜKEMMEL olmuş.Şahsen ben kesinlikle sıkılmadan okudum!!Bu kitabı mutlaka bitirmelisn!!! Hayranlık Besliyor Çok Mutlu


katılıyorum gerçekten mithiş bişşey bu... Devam etmelisin ve dewamını da yazmalısın buraya ben merak ederimmm ..


I'm the bone of my sword.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 15:43
CB
O Bir Yıldız!
O Bir Yıldız!



Yaş: 26
Kayıt: 22 Tem 2010
Mesajlar: 1,418
Cinsiyet: Kız
Nerden: Crystal Tokyo
Teşekkür: 388

Durumu: Çevrimdışı

CB
O Bir Yıldız!
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Amanın süper *-*
Devam etmelisin Ayça abla Olayları İzlemekte


imza için vinvin'e, ikon için de michiru-chan'a teşekkürleer <3
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
12 Eyl 2010 16:16
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Teşekkürler ama eksik var diyen arkadaş kimse eksiğimi yazarsa düzeltebilirim aksi durumda hiçbir yararı olmaz Hüzünlü

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 16:17
CB
O Bir Yıldız!
O Bir Yıldız!



Yaş: 26
Kayıt: 22 Tem 2010
Mesajlar: 1,418
Cinsiyet: Kız
Nerden: Crystal Tokyo
Teşekkür: 388

Durumu: Çevrimdışı

CB
O Bir Yıldız!
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Eksik olsa söylerdik dimi Sinsice Bakıyor


imza için vinvin'e, ikon için de michiru-chan'a teşekkürleer <3
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
12 Eyl 2010 16:34
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Valla hi biri diyor XD Neyse asıl neptun gelsin o edebiyatçı söyler XD

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 17:48
CB
O Bir Yıldız!
O Bir Yıldız!



Yaş: 26
Kayıt: 22 Tem 2010
Mesajlar: 1,418
Cinsiyet: Kız
Nerden: Crystal Tokyo
Teşekkür: 388

Durumu: Çevrimdışı

CB
O Bir Yıldız!
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Ben yine de beğendim bu haliyle Melek


imza için vinvin'e, ikon için de michiru-chan'a teşekkürleer <3
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
12 Eyl 2010 20:35
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok teşekkürler Gülücük Dağıtıyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 20:41
M. Annabeth Walebreaker
Beni Görmeye Alışın
Beni Görmeye Alışın



Yaş: 27
Kayıt: 23 Nis 2010
Mesajlar: 243
Cinsiyet: Kız
Nerden: Gümüş Binyıl
Teşekkür: 13

Durumu: Çevrimdışı

M. Annabeth Walebreaker
Beni Görmeye Alışın
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Pekala ben birkaç eksik buldum şahsen (: Ama bu yorumumun seni daha da geliştireceğini ve faydalı olacağını umarak yapıyorum (:

Başta ilk paragrafta hep -miş, -mış eklerini kullanmışsın. Genel olarak devrik cümle yani şiirsel anlatımı arasıra kullansanda o iki eki sürekli kullandığından biraz daha yoğunlaştırmalıydın bence.

Onun dışında paragrafların biraz fazla sıkı. Yani kitaplarda görebilirsin ferah bir düzen için çaba harcanmıştır. Sende biraz daha ferah yazarsan ya da yazdıktan sonra açarsan okuyan kişi sıkılmaz.

Ayrıca kalın yazı tipini genelleme kullanma bence Karışık

Güzel bir yazı olmuş beğendim umarım istediğin gibi bir roman olur Kahkaha Atıyor

Sailor Moon Guardians of Caos

http://pandorahearts.benimforum.org/
***
-----


Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 20:53
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
sağol bebeğim yok kız kalın yazı olayını burada kullandım rahat ayırt edesiniz diye yoksa kitap yazarken kullanmam Gülücük Dağıtıyor

Hmm haklısın o ilk paragrafı değiştireyim fazla gıcık olmuş . Paragraf ve noktalama işareti ...vs editörlerin işi vallahi onlara bırakıyorum Çok Mutlu

sağol canım Gülücük Dağıtıyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
12 Eyl 2010 21:59
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
“Ah!... Biraz daha nazik olsan?”

“Of! Neden ağabeyin hala bunlarla uğraşıyor?” İplerin ellerimi arasından kaydığını hissettiğimde derin bir iç çektim. “İmkânsızı istiyor.” Bileklerimi ovarak arkadaşım Bağdu’ya döndüğümde yüzünde hayranlık dolu bir ifade vardı. Anlamlı bir bakış atarak ipleri yerden aldım. “Ne?” dedi. “Ağabeyime karşı bir şey hissettiğini biliyorum. Gidip ona söylesene.” Bağdu kıpkırmızı kesildiğinde eriyeceğini sandım doğrusu. “Sakin ol tamam. Bir şey söylemedim ona… Veya başka birine” diye ekleyiverdim hemen, ne düşündüğünü tahmin ederek.

“Söylesene Ayçıl, ağabeyinin gönlüne düşen biri var mı?” Bağdu’nun suratına dikkatlice baktım. İçten içe bundan korktuğuna emindim. Derin bir iç çekip gerindim. “Var mı!?”

“Ne? Yo hayır yok. Fakat o delikanlı bir erkek, neden olmasın? Sonuçta yemeyenin malını yerler. Değil mi?” dedim iğneleyerek. Göz ucuyla baktığınca gördüm ki bakışlarını yere devirmiş ve düşüncelere dalmıştı. Doğrusu böyle bir insanla karşılaşınca asla kendime hâkim olamıyordum. Gözlerimi gevşek bir şekilde kapayıp kendimi arkadaşıma odakladım. Kısa süre sonra onun beyin dalgalarını yakalamış, düşüncelerini okumaya başlamıştım. Zavallı kız, söyleyip söylemek arasında gidip geliyordu. Bazen nasıl söyleyebileceğine dair planlar yapıyor ama hemen ardından bu planı bozuyordu. “Ya beni reddederse?” diyordu. “Bu korkunun seni yönlendirmesine izin verme.” Gözlerimi açıp bir kez daha gerindim. Bağdu’un dediğimi anlaması birkaç saniye almıştı. “Ne?... Ah, Hayır! Ayçıl, bunu kaç kez yapma dedim sana? Herkes dedi! Bu özele girer! ”

“Ne? Başka türlü kafandaki şeyleri öğrenemiyorum. Ağzından cımbızla laf almak zorunda kalıyoruz burada ki ben bu kadar sabırlı sayılmam.”

“İyi!” deyip hızla arkasını döndü. Bana tavır takınarak, beni cezalandırmak istiyordu ama ben oralı olmadım. Kafam ağabeyim yarım saat önce çağrıldığı ve büyüklerimizin de bulunduğu büyük meclisler toplantısına kaydı. Normalde toplantılar haftada bir gün olurdu ve bunların belli gün ve saatleri vardı(birkaç yıl öncesine kadar ayda bir kez toplanırlarmış ama son yıllarda bu değişmiş.). Haftalık toplantıda iki gün önce yapılmıştı. Bu toplantı alışılmadıktı. Toplantıda konuşulanlar orada kalır ve asla, orada olanlar dışındaki kişiler konuşulanları öğrenemezdi. Her şeyini benimle konuşan ağabeyim bile bana bir şey anlatmazdı. Küçükken öğrenmek için çıldırır, girmek için çeşitli yollar arardım ama elbette yaşımdan dolayı beni toplantıya almazlardı. Hoş şimdi de almıyorlardı; daha zamanı olduğunu söylüyordu büyükbabam. Oysa 17 yaş son derece uygun bir zamandı. Normalde şu an büyük meclisler toplantısının olağan toplantılarına katılmam gerekiyordu. Bağdu bile toplantılara katılıyordu(Hoş bu sefer onu çağırmamışlardı). Sekiz ay önce 17 yaşına basar basmaz toplantılara çağrılmaya başlamıştı ama ben iki ay önce 17 yaşıma basmama rağmen çağrılmamıştım. Yaşı 17’e basan herkes-eğer uygun ölçütlere uygun ise- çağrılırlardı. Böylece bilgelik konusunda kişi bir üst sıraya atlar, bilginin en son seviyesini öğrenerek yaşlıların yerini almak için yetişirlerdi. Beni çağırmaları, ölçütlere uygun olmadığımı mı gösteriyordu? Büyükbabam bana son bir şans mı tanımıştı yoksa?

“Kafanı takma, seni de yakında çağırmaya başlarlar.”

“Bak sen! Şimdi de sen mi benim düşüncelerimi okuyorsun?”

“Elbette, kısasa kısas. Sen benimkini okursan ben de seninkini okurum. Ayrıca ne yalan söyleyeyim bu seferkine beni çağırmamalarına bozuldum. Fakat belli ki çok ciddi bir konu var. Yaşça daha büyük olanlar dışında kimseyi sokmuyorlar.”

“Sen en azından buna giremedin, ben yaşım tutmasına rağmen hiçbirine giremiyorum! Eksiğim nedir? Yeterince zeki mi değilim yoksa bilgisiz birimiyim! Yoksa beni hala bir çocuk olarak mı görüyorlar! Anlaşılan ölçütlerine uymuyorum.” Kendimi yere koyuverdiğimde tüm sinirim boşalmıştı artık. Bunca zaman sabırla beklemiştim, şikâyet etmeden aynı şekilde- hatta belki çok daha iyi bir şekilde- çalışıyor, kendimi geliştirmeye gayret gösteriyordum. Herkes beni başarılı buluyordu. Babam ve annem gururla bana bakar, ağabeyim ise “işte benim kardeşim” diye övünürdü. Büyükbabamın bile gözlerinin içi sürekli olarak parlardı.

“Sakin ol..Ih tamam, tamam.”

“Neye tamam?”

“Bir buçuk ay önce bir toplantı sonrasında ağabeyin Turuk neden senin çağrılmadığını sordu büyüklere. Onlar önce “zamanı var oğul” dediler ama ağabeyin hafif sinirlenerek karşı çıkıp, azıcıkta sıkıştırınca Büyük Bilge Basagar seninle ilgili şüpheleri olduğunu söyledi.” Büyük Bilge Basagar, kadim 3 bilgeden biriydi. Birliğin makam sıralaması basamak basamaktı. Üç basamak vardı. İlki öğretmenler meclisiydi. Onlar da kendi aralarında “yaş geleneğine” bağlı olarak ayrılırlardı. Kültürümüzde büyüğüne saygı çok önemlidir. Hiç kimse yaşça kendisinden büyük birine saygısızlık yapamaz, emrinden çıkamazdı; aralarında bir yaş dahi olsa. Öğretmen topluluğu-hatta bu meclisler bile- Mu’dan gelen bir gelenekti. Özel olarak yetiştirilirler ve daha sonra dünya ya yayılarak dünyanın diğer yerlerine yayılmış insan topluluklarını eğitirlerdi. Zira-halen bile- yer kürede, ilkel, geri kalmış topluluklar vardı. Keşfedilen her ilkel insan topluluğu eksikliklerine göre eğitilirdir. Böylece orada yaşayan insanlar ve topraklar artık Mu insanları ve Mu bölgesi olarak yerini alırdı. Mu bilginleri dünyayı aydınlatmayı ve tüm kardeşlerini tek bir çatı altında toplayarak , birlik ve sevgi içinde insanlığın altın çağını yaşatmak istiyorlardı. Çünkü Tengri’nin istediği buydu. Bu gelenek kısmen, halen biz de devam etmekteydi ama öğretmenler topluluğu-benim girmeye çalıştığım topluluk- şu sıralar sadece Büyükbabama tabi olmuş kişilerin eğitimiyle ilgileniyorlardı ve daha fazlasıyla(ki bu fazlası nedir bilmiyorum.). Bizim halkımız artık onlardı, diğerleri bize düşman olarak karşımızda duruyorlardı. Öğretmenler meclisinin bir üstü olan Bilge Meclisi yedi kişiden oluşmaktadır. Bunlar Öğretmenler meclisinin danışmanları, üstatları idi. Onların bir üstü ise Büyük Bilgeler olarak adlandırılan üç kişilik meclisti. Bunlar toplumumuzun en yaşlıları, en bilge olanlarıydı. Büyükbabamda bu üçlüden biriydi ve başlarıydı. Şimdi ise bu üçlünün benden şüphelendiğini öğreniyordum! Hatta babam bile bilgeler meclisinin üyelerinden biriydi.

“NE! NE ŞÜPHESİ!” Neredeyse cinnet sınırına gelmiştim. Sağ elimi toprağa vurarak kalktığımda, vurduğum nokta içeri çökmüştü. Minyon yapıma rağmen oldukça güçlü biriydim. “HAİN FALAN MIYIM, NEDİR ŞÜPHE?”

“Sakin ol Ayçıl! Bak pişman etme beni. Bırak lafımı bitireyim ama önce sakinleş.” Bağdu’un öfkelendiğimde etrafta olmaktan hoşlanmadığını biliyordum. O öfkeli insanlardan her zaman çekinmişti. Daha uysal bir yaşam felsefesi olmuştur hep. Şiddete başvurmadan çözülmeliydi her şey. Bu da onu çok sabırlı yapıyordu. Aslında birliğin temel prensibi buydu ama gerektiğinde savaşmaktan kaçınmıyorduk. Ben de kaçınacak bir tip değildim. Fakat Bağdu, biraz aşırıya kaçıyor diyebilirim. Gözlerimi kapatıp sakinleşmek için tüm olumsuz enerjiyi vücudumdan atıp, olumlu enerjiyi içime doldurmaya başladım. Birkaç dakika sonra gözlerimi açtığımda, kendimi daha sakin ve iyi hissediyordum. “Tamam. Devam et lütfen.”

“Pekâlâ… Büyük Bilge Basagar olduğundan daha genç göründüğünü söyledi. 14 yaşlarındaki bir kız çocuğuna benziyormuşsun ama kafan 30 yaşındaki bir insanın kafasıymış.”

“Eee? Annem bana hep büyümüşte küçülmüş der. Bunu mu sorun ediyorlar? Ne saçma bir şey bu!”

“Ne bileyim işte. Herhalde bu dengesizliğin sebebini anlamaya çalışıyorlardır.”

“Dengesizlik mi?” Bağdu suratımdaki ifadeyi görünce o kelimeyi kullandığına pişman olmuştu. Ellerini sallayarak gözleriyle özür diledi. “Tamam, yanlış kelime.”

“Senin eksiğin ne biliyor musun?”

“Neymiş?” Bağdu şüpheyle gözlerini gözlerime dikti. “Yanlış zamanda yanlış konuşuyorsun.”

“Ehehe biliyorum. Bilge Berkuk da aynısını söyledi. Üzerinde uğraşıyorum.”

“İyi, devam et. Pek ilerleme yok.” Bu sefer kendimi çimlerin üzerine attım. Bağru’nun homurdandığını rahat duyuyordum. “Hiç homurdanma.” Dedim fazla sesimi yükseltmeden. Kendimi gökyüzü izlemeye verdim. Yaz sıcağında gökyüzü bulutsuzdu. Güneş ışığından korunmak için yerde yuvarlanarak ağaç altına geçtim. Bağdu’da kendisini benim yanımda yere bıraktı ve gökyüzünü izleme koyuldu. Muhtemelen ağabeyimi düşünüyordu, teyit etmek için düşüncelerine girmeme gerek yoktu. Derin bir çektiğimde göz ucuyla bana baktı ama benim kendi halimde olduğumu görünce rahatlayıp düşüncelerine geri döndü. Şu an evim dediğim yerdeydim. Burada düzensizlik yoktu ama Doğudan haberler de geliyordu. Bizimkiler bazen gizlice oraya gidiyorlardı-ne için bilmem-. Arada kapışıyorlar, yaralananlar veya ölenler oluyordu. Yaşadığım bu yer, Batı Uygur topraklarının sınırının hemen dışı olan bu bölge, bol yeşillik ve bol doğal kaynak suyun bulunduğu bir yerdi. Yer kürede çeşitli enerji fay hatları vardır. Benim yaşadığım bu alanlar ve ilerisi yerkürenin enerjisinin en yoğun olarak geçtiği yerlerdir. Bu sayede biz gibiler bu alanlardaki enerjilerden yararlanarak gücümüze güç katarız. Bu enerjiler kötüye kullanırsa, o topraklar ve üzerinde yaşayan canlılar zarara uğrar. İşini en bilmez bir insan bile bu hatların bulunduğu toprakların diğer topraklara nazaran farklı olduğunu ve ruhsal havanın daha yoğun olduğunu fark edebilir. Fakat son yıllarda yeraltında bazı zamanlar hareketlenmeler hissediyorum. Bundan kimseye bahsetmedi çünkü sıradan hareketlenmeler olduğunu düşünmüştüm. Hatta birkaç hafta önce küçük bir sarsıntı geçirmiştik. Arada bunlar oluyordu, yinede içten içe kötü hissediyordum.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
13 Eyl 2010 11:30
~Athena~
Vazgeçilmez Üye
Vazgeçilmez Üye



Yaş: 29
Kayıt: 09 Ağu 2010
Mesajlar: 596
Nerden: Miranda Kalesinden <3
Teşekkür: 67

Durumu: Çevrimdışı

~Athena~
Vazgeçilmez Üye
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Gerçekten mükemmel olmuş kitap Hayranlık Besliyor Buraya hepsini koymanı isterdim aslında ama doğal olarak koyamayacağını biliyorum Çok Mutlu Her neyse ben yinede söyliyim:Devammm!!! Çok Mutlu



Teşekkürler küçük-melek Gülücük Dağıtıyor


Teşekkürler princess mercury Gülücük Dağıtıyor

Haruka'yı seviyorum!Seviyorum seviyorum!Se-vi-yo-rum!!! Çok Mutlu <3 (Seviyorum uleyyyn!!!! <3)
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
13 Eyl 2010 16:26
Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 14 Hzr 2007
Mesajlar: 772
Cinsiyet: Kız
Teşekkür: 23

Durumu: Çevrimdışı

Galaxi Savaşçısı
Ay Savaşçısı
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Az bir sayfa daha var ekleyeceğim. Yazdıım yere kadar ekleyeceğim. Şu an elbette ki bir hareketlilik yok pek sadece giriş yaptığımdan her zaman ki gibi bilgiler veriliyor. En son yazdığım yerden sonra başlıyor hareketlenme Çok Mutlu

Yalnız şu ana dek kızın Ayçıl'ın nered eyaşadığını tahmin edebildini mi? Aslında beni biraz tanımışsanız tahmin etmeniz güç olmaz Gülücük Dağıtıyor

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
13 Eyl 2010 16:53
~Athena~
Vazgeçilmez Üye
Vazgeçilmez Üye



Yaş: 29
Kayıt: 09 Ağu 2010
Mesajlar: 596
Nerden: Miranda Kalesinden <3
Teşekkür: 67

Durumu: Çevrimdışı

~Athena~
Vazgeçilmez Üye
İnsanlığın Kayıp Kökeni Konu: Yanıt: İnsanlığın Kayıp Kökeni
Alıntıyla Cevap Gönder
Hmm Anadolu'da olabilir mi?? Önceki fanficindede Kral Abadrenin Şaşırmış Durumda sarayıda oradaydı yanlış mı hatırlıyorum yoksa??? Çok Mutlu



Teşekkürler küçük-melek Gülücük Dağıtıyor


Teşekkürler princess mercury Gülücük Dağıtıyor

Haruka'yı seviyorum!Seviyorum seviyorum!Se-vi-yo-rum!!! Çok Mutlu <3 (Seviyorum uleyyyn!!!! <3)
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
13 Eyl 2010 16:57
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: 1, 2, 3, Sonraki
1. sayfa (Toplam 3 sayfa) [ 33 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız