EFSUN ÖĞRETİSİ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 8, 9, 10 ... 62, 63, 64, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj

Veeeee işteeee yeni bölüüüüüüüüüüüüüm (çok uzun olmasa da ^^' ) :
* * *
Nefes nefese kalmışlardı.Aniden tüm saray karmaşa içinde kalmıştı.Gizemli, insana çok benzeyen yaratıklar sarayın içine bir şekilde girmiş ve her yeri darmaduman etmeye başlamışlardı.Zainin bir küfür savurdu;
-Odana gitmemiz imkansız!
-Peki ne yapacağız?Çantam orda…sen demiştin ki içindekiler eğitimim için-
-Çok önemliler biliyorum! Bu yüzden hala buradayız ya…ama bir yol bulmaylıyız.Yoksa seni yakalarlar.
-Beni mi?
-Ne diye buradalar sanıyorsun?Senin için…
-İyi ama ben size yardımcı olmak için buradayım benden ne istiyorlar?
-Kutsal hanımın ölmesini veya kendi ellerinde olmasını isteyenler olduğunu daha az önce konuşmadık mı?
-Ve tek yol benim..İşe yaramayan bir pusula…
Kızın hayal kırıklığını gören Zainin bezmiş bir şekilde köşeden kafasını uzattı.
-Sızlanmayı kes de saldırmaya hazırlan Lİthyasis.Şu an koridordaki
Grantreshlerin sayısı on beşe indi.Bu tek şansımız olabilir.
Yaratıkların adından bile iğrenerek:-Yine de çok fazlalar…
-Şimdi!
-Heeeey!Duuur!
Şaşkınlıkla Zainin arkasından koşan Palomita sol işaret parmağını yukarı kaldırdı “Kcashlight do znano!” ve yüzüğündeki kan rengi taş anlık bir parlama yaydı ama öyle bir parlamaydı ki yaratıkların gözleri kamaştı.Bu da Zainin’e yeterli zamanı verdi.Gümüş alevler içinden kılıcını çekti ve inanılmaz bir hızla tüm yaratıkları acı çığlıklarına aldırış etmeden paramparça etmişti bile.Hepsi kanları daha yere damlamadan gümüş alevler içinde yanıp yok olmuşlardı.
-Sana kaç kere bu ışığın herkesi etkileyebileceğini söylemeliyim? Neyseki büyük bir enerji açığa çıkaramadın da kendimi koruyabildim.Asla dersleri tam dinlemiyorsun. Palomita!Arkanda!
Kızın arkasını dönmesiyle kıpkırmızı gözlere sahip yaratıkla burun buruna gelmesi bir oldu.Gözlerinin tamamı kırmızı olması, kambur duruşlu, köpek dişleri öylesine sivri ve derisi o kadar solgun olması dışında bir insan gibi görünüyordu.Palomita ondan gözlerini alamıyordu.Yaratık da pençesi havadayken bir an durakladı.Dakikalar gibi süren o anda Palomita tarif etmesi güç bir şeyler hissediyordu.Efsunla ilgili eğitimler almaya başladığından beri hisleri gittikçe güçleniyordu ve öğrendiklerinden fazlasını hissettiği zamanlar da kafası karışıyordu.Hislerini neye yoracağını bilemiyordu.
O andan faydalana yine Zainin olmuştu kızı çekip almış ve bu sefer o kızıl gözlerini ona yöneltmişti:
-Sen ne yaptığını sanıyorsun aptal!
Bir hamle ile yaratığı alevler içinde yok etmişti bile.
-Ben…özür dilerim.
-Şimdi bunun sırası değil hemen odana gitmeli ve eşyalarını almalıyız.
İkisi de koşarak sarayın koridorlarında ilerliyorlardı.Yer yer yaratıkların saldırısına uğruyorlar bazen kendileri bazense sarayda görevli olan diğer savaşçılar onların yolunu açıyordu.Son köşeyi döndüklerinde bir ordu gibi Grantreshler çığlıklar atarak karşılarında duruyordu.Palomita korkuyla:
-Bu kadarı çok fazla…
-Haklısın…Yapacak başka bir şey kalmadı
Bu sırada geldikleri yolda kapanmıştı bile.Zainin, Palomita’ya sarıldı ve gözlerini yaratıklardan ayırmadan bazı sözcükler fısıldadı.Gümüş bir ışıkla ikisi de ortadan yok olmuştu. Grantresh ordusu ise sinirle etrafa saldırmaya başlamışlardı.Zeki olmasalar da Pusulayı alamadıkları için efendilerinin onları acı bir şekilde cezalandıracağını biliyorlardı.
Konsül savaşçısı sinirle önüne gelen yaratıları onar yirmişer kılıcı ve kalkanından yaydığı yeşil ışıkla yok ediyor ve nidalarla askerlerini yönlendiriyordu.Kızıl Yıldız zarif hareketlerle yaratıların arasından geçiyor her birinin göğsüne dokunuyor birkaç saniye sonra yaratıklar göğüslerinde acıyla çığlık atarak yok oluyorlardı.Konsül perisi görünmez kanatlarından gelen rüzgarla yaratıkların üzerinde kesikler açarak onları öldürüyordu.Konsül bilgesinin asasından ve yitik ruhun bakışlarındansa tüm yaratıklar ürküyor, istemeye istemeye onların yollarından çekiliyorlardı.Tüm konsül üyeleri kulelerin birleştiği ana binada buluştular.
Bilge beyaz gözleri görürmüşçesine tüm konsüle baktı sanki:-Hazır mısınız?
Gümüş alev sarayın surlarının dışında ortaya çıkmıştı.
-Saraya bu şekilde girilip çıkılamayacağını sanıyordum, dedi merakla Palomita.
-Buna özel izin diyebilirsin.-endişe ile bakışlarını saraya çevirdi- umarım idare edebilirler.
-Konsül üyeleri çok güçlü değil mi?Eminim onlar bir şeyler yapacaklardır.
-Herkesin bir sınırı vardır Lithyasis.Belki bu onlara zarar vermez ama hiçte iyi bir gelişme değil. Düşmanımızın ne kadar güçlendiğinin bir göstergesi.Bu yaratıkların başkente girme ihtimali bile söz konusu değilken saraya nasıl girdiler?
O sırada sarayın surları ardından sisi yükseklerde beş ışık aydınlattı.Sırayla gri, sarı, yeşil, mavi ve kırmızı ışıklar inanılmaz bir parlaklıkla parlıyorlardı.Bunlar konsül üyelerinin heykellerindeki kürelerdi.Küreler kulelerden ayrılmış görünüyordu çünkü sarayın etrafında önce yavaş yavaş sonra artan bir hızla dönemeye başlamışlardı.
-Neler oluyor? Diye mırıldandı genç kız.
-Konsül üyeleri sarayı karanlık güçlerden temizliyor.
Sonunda ışıklar o kadar hızlanmıştı ki sanki sarayı bir sarmal gibi sarmış gibiydi ışıkları.Sislerin ardından görünmeyen saray şimdi bu ışıkla parlıyordu.Bir kaç dakika sonra saraydan yaratıkların acı dolu çığlıkları yükseldi.Sanki yaratıklar değil insanlardı yok olan.Çıplıklar insan sesi gibi olmasa da Palomita’nın kalbine bir bıçak saplanmış gibiydi. Ve yavaş yavaş ışık yok oldu, küreler yerlerinde döndü ve yine her şey eskisi gibi sislerin ardına gizlendi.
-Bu…çok korkunçtu…
-Öyle Grantreshlerin yanında sarayda başkaları da bundan zarar görmüş olmalı, derken Palomita ,Zainin’in kendisini anlamadığından emindi.
-Nasıl yani?
-Konsülün gücü büyüktür ve bazı efsuncuları ya da savaşçıları etkiler.Ama ne olduğunu şu an ben de kestiremiyorum.
-O halde saraya dönelim!
-Olmaz!Artık yola koyulmalıyız…Hem bir süre saraya giriş ya da çıkış yapılabileceğini sanmıyorum.Bunun sebebi araştırılacaktır.
-Raini’ye hoşça kal bile diyemedim, dedi üzüntüyle ona iyi davranan nadir kişilerden biri olan arkadaşını düşünüp.
Zainin ise gülümsedi ve kızın kulağındaki zümrüt yeşili küpelere dokundu;-Merak etme eminim ki o senin ne düşündüğünü hissediyordur.
Zainin in ne demek istediğini tam anlaymayan kız:-Peki şimdi ne yapacağız?
-Başkente gidiyoruz oradan malzemeler edinip yola koyulacağız.
-İyi ama etrafı kaplayan sis yüzünden hiçbir şey görünmüyor.Yolumuzu nasıl bulacağız?
-Güzel soru …işte cevabı
Zainin kollarını ileri uzatıp iki yana açtı ve önlerinde gümüş çizgilerin
birleşmesinden bir harita ortaya çıktı.Haritanın üzerinde bir yazı belirdi
“Haritalar gideceğin yolu gösterir ama yaşayacaklarını anlatmaz.”ve yazı yavaşça yok oldu.
-Bize başkentin yolunu göster, dedi Zainin ve haritanın içinden önce ince bir çizgi yolu gösterdi sonra ışık olup onlara yol göstermeye başladı.
Ve Gümüş efsuncu ile öğrencisi ardında sonunu bilmedikleri bir çarpışma bırakıp yolculuklarına başlamışlardı.
Palomita gerçeğe her yaklaştığında işlerin daha da büyüdüğünü hissediyordu.Sanki yine bir kapının eşiğindeydi.İleri bir adım atsa bambaşka biri olacaktı.Zainin’in yüzüne baktı acaba yüzüne yansıtmak istemediği ama kendisinin bir şekilde hissettiği o karamsar duygu buradan mı geliyordu? Değişirse kendisi de böyle mi olacaktı? Diğer taraftan konsül üyelerini düşündü elbette her birinin soyu, gücü, karakteri farklıydı ama yine de hepsinin bu yola başladığı karakteri ile şu andakinin farklı olduğunu düşünüyordu.
Konsül perisi ile yaşadığı bir olayı hatırladı:
Derslerden bıkmış olduğu bir zamandı ve Raini ile Zainin çok meşgullerdi.Dolayısıyla kendi başına sarayı keşfe çıkmaya karar vermişti.Bunu yapmak gittikçe alışkanlık halini almaya başlamıştı hatta bazılarında kaybolma tehlikesi geçirmiş Zainin’e itiraf etmese de birinde gerçekten kaybolmuştu.İşte bu kaybolduğu gezisiydi aklında geçirdiği.Şaşkın şaşkın etrafına bakarken nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu.Bir saray görevlisi ya da herhangi birisi de yoktu etrafta… Palomita iyice gerilmeye başlamıştı ki ileriden bazı konuşmalar işitir gibi oldu.Koşar adım oraya doğru gitmeye başladı.Yankılana ses gittikçe netleşse de nereden geldiğini bir türlü kestiremiyordu.
“Bu gerekli mi?Ben…yoo çok özür dilerim amacım size karşı gelmek değil elbette ama ben bunu yapmak…”Sesin sahibi oldukça sıkıntılı gibiydi.Karşı tarafın isteğinden vazgeçemesini umutsuzca istiyordu sanki ama ona karşı da çıkarmıyordu. “Biliyorum…ben sadece daha fazla değişmek istemiyorum dostum.Eskisi gibi olabilseydim, olabilseydik keşke.Bir adım daha ileri adım atmak beni neye dönüştürecek artık düşünmek bile istemiyorum.Şu haline bak seni uyarmıştım…Üzgünüm haddimi aştım.Evet…evet –bir an duraksadı- efendim…”
Konuşma sona ermiş gibiydi.Palomita sesi tanıdığı için kafası karışmıştı.Bu konsül perisiydi ama hiç kimsenin olmadığı bu alanda kiminle böylesine sıkıntılı konuşuyordu?Ayak seslerini duyar duymaz geldiği yere dönüp koşacaktı ki yüreğinde yine o acıyı hissetti.Birkaç adım attı ama sanki yüreğindeki acı onun gitmesini istemiyor gibiydi.Öyle ki onun gitmemesi için onu yere yığmıştı.
Doğrulmaya çalışırken hemen ardından sinirli narin bir ses yükseldi “Sen!” Palomita nefes nefese yerde sürünerek duvara yaslandı.Konsül Perisi gelip yanına eğildi, sinirli olmasına rağmen Palomitanın durumuna odaklanmak zorunda kaldı.
-Neyin var?Konuşmaya çalış…
-Kal…bim…ahhh…
-Hasta mısın?
-Kutsal…Hanım…ahhh…
İrkilerek geriye çekilen konsül perisi etrafına bakındı:- Ne demek istiyorsun?
-O bana…böyle ulaşıyor…yardım et…
-Anlıyorum bu senin bağın., şimdi kıza daha çok acıyor gibiydi.Tam kalbinin üstüne dokundu ve gözlerini kapadı “Nantro dame signa” sözleriyle ardında şeffaf bir mavilik belirdi.Bu ona gücünü veren küre olmalı diye düşündü Palomita.Yorgunluktan bitki düşen kız bayılmıştı.Tekrar kendine geldiğinde hala aynı yerde aynı şekilde duruyorlardı.Anlayamamıştı…şüpheli bakışların şu şekilde yanıt verdi
Konsül Perisi:
-Eğer elimi çekersem kalbin durur.
Palomita şok olmuştu:-A-ama neden?
-Bağın senin kaldırabileceğinden çok daha farklı bir boyutta Pal-Pusula…Şimdi beni dinle bu durumu düzeltmenin tek bir yolu var.Taşının olduğu elini buraya koy.Şimdi dediklerimi tekrar et “Kontra lid ki emma…Knasra tai ekna…Lorv é nansi kanfi…” Palomita Konsül Perisinin dediklerini tekrar etmeye başladı ; önce yüzüğündeki taş parladı sanki rengi açılmış gibiydi taşın . Kalbindeki hüznün artmasına karşın yine de bir rahatlama hissetmişti.Sanki pişman ama hatasını düzeltmeye çalışan bir insanın kalbi gibi doğruyu yapmanın rahatlığı vardı içinde.
“Yine haklı çıktın…” diye mırıldandı konsül perisi.Sonra Palomita’ya baktı artı sorun kalktığına göre hesap sorabilrdi:
-Burada ne işin vardı?
-Ben sadece sarayda geziyordum…
-Burası yasak kısımdır.
-Ama sen de buradasın…
-Ben konsül üyesiyim seni küstah! Kendini benimle bir mi tutuyorsun?
-Ha-hayır…özür dilerim…
-Ne kadarını duydun?
-Efendim?
Konsül perisinin sınırını zorluyor gibiydi bu sözler:-Aptalsın ama sağır değilsin!Ne duyduğunu söyle!
Palomita’nın içine bir kurt düşmüştü. Gizli bir şeyler vardı:- Diğer üyelerin burada olduğunuzdan haberi var mı?
-Sen! Beni mi sorguluyorsun? Bu ne cüret?
-Yani yok mu? Nasıl oluyor da onlardan gizli bir şeyler yapabiliyorsunuz?
-Yeter!, Konsül perisi ayağa kalkıp bir iki adım geriye gitti “Blafra!” sözcüğünün ağzından çıkmasıyla beraber ardında biran parlayan mavi peri kanatlarını gördü Palomita.Peri onu süzdü:
-Hayatını kurtardığım gibi onu geri de alabilirim!
-O zaman Kutsal hanımı bulamazınız!, Palomita can havliyle ayağa kalkmıştı.
-Belki de bu daha iyidir, derken bir elini yumruk yapmıştı., “etnral slua!” iki elinde gittikçe parlaklığı artan iki mavi ışık belirmişti.Kıvrak el hareketleriyle ışıkları birleştirdi ve ellini ucunda ucu sivri sarmal halini aldı.”Haaaaa!” ileri atılan Konsül Perisinden ucu ucuna kurtulmuştu kız.Telaşla ne yapabileceğini düşünüyordu.
-Neden?!, diye haykırdı, Neden bana bunu yapıyorsun? Gerçekten hain misin?ama…ama…daha az önce hayatımı kurtardın…neler oluyor burada!?
-Kapa çeneni! Bu olanları anlamanı beklemiyorum zaten! Sen hiçbir şeyi yaşamadın! Asla anlamayacaksın…
-O halde anlat! –Konsül perisi hırsla saldırdıkça Palomita, öğrendiği efsunlardan biri ile kırmızı bir toza gönüşüyor başka yerde beliriyordu ama bunu yeterince hızlı yapamadığı için ya Konsül perisinin elindeki sihre ya da atik tekmelerine maruz kalıyordu.Çok hızlıydı ama buna rağmen hiç de yorulmuyor gibiydi…
-Eğer anlatabilseydim…eğer…lanet olsun!
Son darbeyle duvara çarpan Palomita çok yorulmuştu Konsül perisi ise yorulmak bir yana sanki olanları kenardan izlemiş gibiydi…
-Sen de herkes gibisin hele ki yasak ırktan gelen biri olarak bizden çok daha önce bu oyun içinde ruhunu kurban vereceksin…artık hiç umut yok.
“Yok olmak”…zihninde yankılandı sanki ve kıkırdamaya başladı genç kız yaslandığı duvardan zorla güç alıyordu “Yok olmak mı? Hahaha…” yüzüğünün rengi şimdi koyulaşmaya başlamıştı “Ben…” gittikçe doğruldu “ben…” içinde sanki bir şeyler yanıyor gibiydi .Yüreğinde şimdi hüzün değil de kin hissediyordu sanki.Dimdik ayaktaydı şimdi ve kelimeler döküldü “Lgnéia agnes shwzx !” elini öne uzatmasıyla san kızıl saydam bir bariyer belirmişti ve bu bariyerle önce Konsül perisinin elindeki sarmalı parçaladı sonra ise onu duvarla kalkan arasında sıkıştırdı.Gülmeye devam ediyordu….bir an sonra duraksadı “çoktan ruhumu kurban verdim…” .Bu sözlerle birlikte kalkanı daha da ileri itti konsül perisi hareket edemiyordu.Pek de çabalamıyor gibiydi.Sonunda nefesi azalırken:
-Belki de haklı çıkamadın dostum, belki de ben haklıydım…başaramayacaksın…izin vermeyecek…, , gözünden dökülen birkaç damla göz yaşıyla kendine geldi Palomita. Korkuyla geriye çekildi.Neler olmuştu? Ne yapıyordu böyle? Birini hem de kendi taraflarındaki birini –ki şüpheli olsa da bir insanı- öldürmek üzereydi.Hem de canice hoşuna giderek…Yüzüğüne baktı şimdi normal kızıllığına dönmüştü.Yüzü bembeyaz kesilmişti Konsül Perisiyse yarı baygın yerde yatıyordu: - Özür…dilerim, ben…ben ne yaptım? Ö-özür dilerim…Özür dilerim!
Koşarak ordan uzaklaştı.Karanlık koridorlarda şuursuzca ilerliyordu.Sonunda soluk soluğa yere yığıldı.Oturduğu yerde olanları düşündü.Ne olduğunu anlayamadan saldırmıştı Peri.Hiç bir açıklama yapmadan ama o korkutucu saldırısında yaralasa bile öldürmeye kalkmamıştı.Ve sanki içinde bir şeyler değişiyordu.Hüzün, acı…evet bunları hissediyordu yüreğinde ama bu sefer hiç çok yoğunlaşmıştı bunun yanında sonradan bunlar kine dönüşmüştü…neredeyse öldürüyordu…belki de…Başını iki yana salladı telaşla.Dönüş yolunu da bulamamıştı.Saray bile olduğu gibi bir sırdı.Bir süre öylece bekledi.Karanlığın içinde sessizliği bozan adımlar yaklaşmaya başladı.Önce umut sonra endişeyle bekledi Palomita.Yine efsun yapacaktı ki tedbir için o kötü durumu hatırlayıp vazgeçti.Adımların sahibi kendini göstermişti.Konsül perisini şaşılacak bir şekilde sırtında yaşıyordu yaşlı adam.Gelen konsül bilgesiydi.
-Daha da değişmiş…etrafındaki sisler sanki şimdi Zainin’in gözlerindeydi ; bir gün süren yolculuğun ardından ağzından ilk kez kelimeler çıkmıştı , “tıpkı insanları gibi…”dedi ve sonra Palomita’ya döndü:Geldik… İşte başkent…
* * *
Nefes nefese kalmışlardı.Aniden tüm saray karmaşa içinde kalmıştı.Gizemli, insana çok benzeyen yaratıklar sarayın içine bir şekilde girmiş ve her yeri darmaduman etmeye başlamışlardı.Zainin bir küfür savurdu;
-Odana gitmemiz imkansız!
-Peki ne yapacağız?Çantam orda…sen demiştin ki içindekiler eğitimim için-
-Çok önemliler biliyorum! Bu yüzden hala buradayız ya…ama bir yol bulmaylıyız.Yoksa seni yakalarlar.
-Beni mi?
-Ne diye buradalar sanıyorsun?Senin için…
-İyi ama ben size yardımcı olmak için buradayım benden ne istiyorlar?
-Kutsal hanımın ölmesini veya kendi ellerinde olmasını isteyenler olduğunu daha az önce konuşmadık mı?
-Ve tek yol benim..İşe yaramayan bir pusula…
Kızın hayal kırıklığını gören Zainin bezmiş bir şekilde köşeden kafasını uzattı.
-Sızlanmayı kes de saldırmaya hazırlan Lİthyasis.Şu an koridordaki
Grantreshlerin sayısı on beşe indi.Bu tek şansımız olabilir.
Yaratıkların adından bile iğrenerek:-Yine de çok fazlalar…
-Şimdi!
-Heeeey!Duuur!
Şaşkınlıkla Zainin arkasından koşan Palomita sol işaret parmağını yukarı kaldırdı “Kcashlight do znano!” ve yüzüğündeki kan rengi taş anlık bir parlama yaydı ama öyle bir parlamaydı ki yaratıkların gözleri kamaştı.Bu da Zainin’e yeterli zamanı verdi.Gümüş alevler içinden kılıcını çekti ve inanılmaz bir hızla tüm yaratıkları acı çığlıklarına aldırış etmeden paramparça etmişti bile.Hepsi kanları daha yere damlamadan gümüş alevler içinde yanıp yok olmuşlardı.
-Sana kaç kere bu ışığın herkesi etkileyebileceğini söylemeliyim? Neyseki büyük bir enerji açığa çıkaramadın da kendimi koruyabildim.Asla dersleri tam dinlemiyorsun. Palomita!Arkanda!
Kızın arkasını dönmesiyle kıpkırmızı gözlere sahip yaratıkla burun buruna gelmesi bir oldu.Gözlerinin tamamı kırmızı olması, kambur duruşlu, köpek dişleri öylesine sivri ve derisi o kadar solgun olması dışında bir insan gibi görünüyordu.Palomita ondan gözlerini alamıyordu.Yaratık da pençesi havadayken bir an durakladı.Dakikalar gibi süren o anda Palomita tarif etmesi güç bir şeyler hissediyordu.Efsunla ilgili eğitimler almaya başladığından beri hisleri gittikçe güçleniyordu ve öğrendiklerinden fazlasını hissettiği zamanlar da kafası karışıyordu.Hislerini neye yoracağını bilemiyordu.
O andan faydalana yine Zainin olmuştu kızı çekip almış ve bu sefer o kızıl gözlerini ona yöneltmişti:
-Sen ne yaptığını sanıyorsun aptal!
Bir hamle ile yaratığı alevler içinde yok etmişti bile.
-Ben…özür dilerim.
-Şimdi bunun sırası değil hemen odana gitmeli ve eşyalarını almalıyız.
İkisi de koşarak sarayın koridorlarında ilerliyorlardı.Yer yer yaratıkların saldırısına uğruyorlar bazen kendileri bazense sarayda görevli olan diğer savaşçılar onların yolunu açıyordu.Son köşeyi döndüklerinde bir ordu gibi Grantreshler çığlıklar atarak karşılarında duruyordu.Palomita korkuyla:
-Bu kadarı çok fazla…
-Haklısın…Yapacak başka bir şey kalmadı
Bu sırada geldikleri yolda kapanmıştı bile.Zainin, Palomita’ya sarıldı ve gözlerini yaratıklardan ayırmadan bazı sözcükler fısıldadı.Gümüş bir ışıkla ikisi de ortadan yok olmuştu. Grantresh ordusu ise sinirle etrafa saldırmaya başlamışlardı.Zeki olmasalar da Pusulayı alamadıkları için efendilerinin onları acı bir şekilde cezalandıracağını biliyorlardı.
Konsül savaşçısı sinirle önüne gelen yaratıları onar yirmişer kılıcı ve kalkanından yaydığı yeşil ışıkla yok ediyor ve nidalarla askerlerini yönlendiriyordu.Kızıl Yıldız zarif hareketlerle yaratıların arasından geçiyor her birinin göğsüne dokunuyor birkaç saniye sonra yaratıklar göğüslerinde acıyla çığlık atarak yok oluyorlardı.Konsül perisi görünmez kanatlarından gelen rüzgarla yaratıkların üzerinde kesikler açarak onları öldürüyordu.Konsül bilgesinin asasından ve yitik ruhun bakışlarındansa tüm yaratıklar ürküyor, istemeye istemeye onların yollarından çekiliyorlardı.Tüm konsül üyeleri kulelerin birleştiği ana binada buluştular.
Bilge beyaz gözleri görürmüşçesine tüm konsüle baktı sanki:-Hazır mısınız?
Gümüş alev sarayın surlarının dışında ortaya çıkmıştı.
-Saraya bu şekilde girilip çıkılamayacağını sanıyordum, dedi merakla Palomita.
-Buna özel izin diyebilirsin.-endişe ile bakışlarını saraya çevirdi- umarım idare edebilirler.
-Konsül üyeleri çok güçlü değil mi?Eminim onlar bir şeyler yapacaklardır.
-Herkesin bir sınırı vardır Lithyasis.Belki bu onlara zarar vermez ama hiçte iyi bir gelişme değil. Düşmanımızın ne kadar güçlendiğinin bir göstergesi.Bu yaratıkların başkente girme ihtimali bile söz konusu değilken saraya nasıl girdiler?
O sırada sarayın surları ardından sisi yükseklerde beş ışık aydınlattı.Sırayla gri, sarı, yeşil, mavi ve kırmızı ışıklar inanılmaz bir parlaklıkla parlıyorlardı.Bunlar konsül üyelerinin heykellerindeki kürelerdi.Küreler kulelerden ayrılmış görünüyordu çünkü sarayın etrafında önce yavaş yavaş sonra artan bir hızla dönemeye başlamışlardı.
-Neler oluyor? Diye mırıldandı genç kız.
-Konsül üyeleri sarayı karanlık güçlerden temizliyor.
Sonunda ışıklar o kadar hızlanmıştı ki sanki sarayı bir sarmal gibi sarmış gibiydi ışıkları.Sislerin ardından görünmeyen saray şimdi bu ışıkla parlıyordu.Bir kaç dakika sonra saraydan yaratıkların acı dolu çığlıkları yükseldi.Sanki yaratıklar değil insanlardı yok olan.Çıplıklar insan sesi gibi olmasa da Palomita’nın kalbine bir bıçak saplanmış gibiydi. Ve yavaş yavaş ışık yok oldu, küreler yerlerinde döndü ve yine her şey eskisi gibi sislerin ardına gizlendi.
-Bu…çok korkunçtu…
-Öyle Grantreshlerin yanında sarayda başkaları da bundan zarar görmüş olmalı, derken Palomita ,Zainin’in kendisini anlamadığından emindi.
-Nasıl yani?
-Konsülün gücü büyüktür ve bazı efsuncuları ya da savaşçıları etkiler.Ama ne olduğunu şu an ben de kestiremiyorum.
-O halde saraya dönelim!
-Olmaz!Artık yola koyulmalıyız…Hem bir süre saraya giriş ya da çıkış yapılabileceğini sanmıyorum.Bunun sebebi araştırılacaktır.
-Raini’ye hoşça kal bile diyemedim, dedi üzüntüyle ona iyi davranan nadir kişilerden biri olan arkadaşını düşünüp.
Zainin ise gülümsedi ve kızın kulağındaki zümrüt yeşili küpelere dokundu;-Merak etme eminim ki o senin ne düşündüğünü hissediyordur.
Zainin in ne demek istediğini tam anlaymayan kız:-Peki şimdi ne yapacağız?
-Başkente gidiyoruz oradan malzemeler edinip yola koyulacağız.
-İyi ama etrafı kaplayan sis yüzünden hiçbir şey görünmüyor.Yolumuzu nasıl bulacağız?
-Güzel soru …işte cevabı
Zainin kollarını ileri uzatıp iki yana açtı ve önlerinde gümüş çizgilerin
birleşmesinden bir harita ortaya çıktı.Haritanın üzerinde bir yazı belirdi
“Haritalar gideceğin yolu gösterir ama yaşayacaklarını anlatmaz.”ve yazı yavaşça yok oldu.
-Bize başkentin yolunu göster, dedi Zainin ve haritanın içinden önce ince bir çizgi yolu gösterdi sonra ışık olup onlara yol göstermeye başladı.
Ve Gümüş efsuncu ile öğrencisi ardında sonunu bilmedikleri bir çarpışma bırakıp yolculuklarına başlamışlardı.
Palomita gerçeğe her yaklaştığında işlerin daha da büyüdüğünü hissediyordu.Sanki yine bir kapının eşiğindeydi.İleri bir adım atsa bambaşka biri olacaktı.Zainin’in yüzüne baktı acaba yüzüne yansıtmak istemediği ama kendisinin bir şekilde hissettiği o karamsar duygu buradan mı geliyordu? Değişirse kendisi de böyle mi olacaktı? Diğer taraftan konsül üyelerini düşündü elbette her birinin soyu, gücü, karakteri farklıydı ama yine de hepsinin bu yola başladığı karakteri ile şu andakinin farklı olduğunu düşünüyordu.
Konsül perisi ile yaşadığı bir olayı hatırladı:
Derslerden bıkmış olduğu bir zamandı ve Raini ile Zainin çok meşgullerdi.Dolayısıyla kendi başına sarayı keşfe çıkmaya karar vermişti.Bunu yapmak gittikçe alışkanlık halini almaya başlamıştı hatta bazılarında kaybolma tehlikesi geçirmiş Zainin’e itiraf etmese de birinde gerçekten kaybolmuştu.İşte bu kaybolduğu gezisiydi aklında geçirdiği.Şaşkın şaşkın etrafına bakarken nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu.Bir saray görevlisi ya da herhangi birisi de yoktu etrafta… Palomita iyice gerilmeye başlamıştı ki ileriden bazı konuşmalar işitir gibi oldu.Koşar adım oraya doğru gitmeye başladı.Yankılana ses gittikçe netleşse de nereden geldiğini bir türlü kestiremiyordu.
“Bu gerekli mi?Ben…yoo çok özür dilerim amacım size karşı gelmek değil elbette ama ben bunu yapmak…”Sesin sahibi oldukça sıkıntılı gibiydi.Karşı tarafın isteğinden vazgeçemesini umutsuzca istiyordu sanki ama ona karşı da çıkarmıyordu. “Biliyorum…ben sadece daha fazla değişmek istemiyorum dostum.Eskisi gibi olabilseydim, olabilseydik keşke.Bir adım daha ileri adım atmak beni neye dönüştürecek artık düşünmek bile istemiyorum.Şu haline bak seni uyarmıştım…Üzgünüm haddimi aştım.Evet…evet –bir an duraksadı- efendim…”
Konuşma sona ermiş gibiydi.Palomita sesi tanıdığı için kafası karışmıştı.Bu konsül perisiydi ama hiç kimsenin olmadığı bu alanda kiminle böylesine sıkıntılı konuşuyordu?Ayak seslerini duyar duymaz geldiği yere dönüp koşacaktı ki yüreğinde yine o acıyı hissetti.Birkaç adım attı ama sanki yüreğindeki acı onun gitmesini istemiyor gibiydi.Öyle ki onun gitmemesi için onu yere yığmıştı.
Doğrulmaya çalışırken hemen ardından sinirli narin bir ses yükseldi “Sen!” Palomita nefes nefese yerde sürünerek duvara yaslandı.Konsül Perisi gelip yanına eğildi, sinirli olmasına rağmen Palomitanın durumuna odaklanmak zorunda kaldı.
-Neyin var?Konuşmaya çalış…
-Kal…bim…ahhh…
-Hasta mısın?
-Kutsal…Hanım…ahhh…
İrkilerek geriye çekilen konsül perisi etrafına bakındı:- Ne demek istiyorsun?
-O bana…böyle ulaşıyor…yardım et…
-Anlıyorum bu senin bağın., şimdi kıza daha çok acıyor gibiydi.Tam kalbinin üstüne dokundu ve gözlerini kapadı “Nantro dame signa” sözleriyle ardında şeffaf bir mavilik belirdi.Bu ona gücünü veren küre olmalı diye düşündü Palomita.Yorgunluktan bitki düşen kız bayılmıştı.Tekrar kendine geldiğinde hala aynı yerde aynı şekilde duruyorlardı.Anlayamamıştı…şüpheli bakışların şu şekilde yanıt verdi
Konsül Perisi:
-Eğer elimi çekersem kalbin durur.
Palomita şok olmuştu:-A-ama neden?
-Bağın senin kaldırabileceğinden çok daha farklı bir boyutta Pal-Pusula…Şimdi beni dinle bu durumu düzeltmenin tek bir yolu var.Taşının olduğu elini buraya koy.Şimdi dediklerimi tekrar et “Kontra lid ki emma…Knasra tai ekna…Lorv é nansi kanfi…” Palomita Konsül Perisinin dediklerini tekrar etmeye başladı ; önce yüzüğündeki taş parladı sanki rengi açılmış gibiydi taşın . Kalbindeki hüznün artmasına karşın yine de bir rahatlama hissetmişti.Sanki pişman ama hatasını düzeltmeye çalışan bir insanın kalbi gibi doğruyu yapmanın rahatlığı vardı içinde.
“Yine haklı çıktın…” diye mırıldandı konsül perisi.Sonra Palomita’ya baktı artı sorun kalktığına göre hesap sorabilrdi:
-Burada ne işin vardı?
-Ben sadece sarayda geziyordum…
-Burası yasak kısımdır.
-Ama sen de buradasın…
-Ben konsül üyesiyim seni küstah! Kendini benimle bir mi tutuyorsun?
-Ha-hayır…özür dilerim…
-Ne kadarını duydun?
-Efendim?
Konsül perisinin sınırını zorluyor gibiydi bu sözler:-Aptalsın ama sağır değilsin!Ne duyduğunu söyle!
Palomita’nın içine bir kurt düşmüştü. Gizli bir şeyler vardı:- Diğer üyelerin burada olduğunuzdan haberi var mı?
-Sen! Beni mi sorguluyorsun? Bu ne cüret?
-Yani yok mu? Nasıl oluyor da onlardan gizli bir şeyler yapabiliyorsunuz?
-Yeter!, Konsül perisi ayağa kalkıp bir iki adım geriye gitti “Blafra!” sözcüğünün ağzından çıkmasıyla beraber ardında biran parlayan mavi peri kanatlarını gördü Palomita.Peri onu süzdü:
-Hayatını kurtardığım gibi onu geri de alabilirim!
-O zaman Kutsal hanımı bulamazınız!, Palomita can havliyle ayağa kalkmıştı.
-Belki de bu daha iyidir, derken bir elini yumruk yapmıştı., “etnral slua!” iki elinde gittikçe parlaklığı artan iki mavi ışık belirmişti.Kıvrak el hareketleriyle ışıkları birleştirdi ve ellini ucunda ucu sivri sarmal halini aldı.”Haaaaa!” ileri atılan Konsül Perisinden ucu ucuna kurtulmuştu kız.Telaşla ne yapabileceğini düşünüyordu.
-Neden?!, diye haykırdı, Neden bana bunu yapıyorsun? Gerçekten hain misin?ama…ama…daha az önce hayatımı kurtardın…neler oluyor burada!?
-Kapa çeneni! Bu olanları anlamanı beklemiyorum zaten! Sen hiçbir şeyi yaşamadın! Asla anlamayacaksın…
-O halde anlat! –Konsül perisi hırsla saldırdıkça Palomita, öğrendiği efsunlardan biri ile kırmızı bir toza gönüşüyor başka yerde beliriyordu ama bunu yeterince hızlı yapamadığı için ya Konsül perisinin elindeki sihre ya da atik tekmelerine maruz kalıyordu.Çok hızlıydı ama buna rağmen hiç de yorulmuyor gibiydi…
-Eğer anlatabilseydim…eğer…lanet olsun!
Son darbeyle duvara çarpan Palomita çok yorulmuştu Konsül perisi ise yorulmak bir yana sanki olanları kenardan izlemiş gibiydi…
-Sen de herkes gibisin hele ki yasak ırktan gelen biri olarak bizden çok daha önce bu oyun içinde ruhunu kurban vereceksin…artık hiç umut yok.
“Yok olmak”…zihninde yankılandı sanki ve kıkırdamaya başladı genç kız yaslandığı duvardan zorla güç alıyordu “Yok olmak mı? Hahaha…” yüzüğünün rengi şimdi koyulaşmaya başlamıştı “Ben…” gittikçe doğruldu “ben…” içinde sanki bir şeyler yanıyor gibiydi .Yüreğinde şimdi hüzün değil de kin hissediyordu sanki.Dimdik ayaktaydı şimdi ve kelimeler döküldü “Lgnéia agnes shwzx !” elini öne uzatmasıyla san kızıl saydam bir bariyer belirmişti ve bu bariyerle önce Konsül perisinin elindeki sarmalı parçaladı sonra ise onu duvarla kalkan arasında sıkıştırdı.Gülmeye devam ediyordu….bir an sonra duraksadı “çoktan ruhumu kurban verdim…” .Bu sözlerle birlikte kalkanı daha da ileri itti konsül perisi hareket edemiyordu.Pek de çabalamıyor gibiydi.Sonunda nefesi azalırken:
-Belki de haklı çıkamadın dostum, belki de ben haklıydım…başaramayacaksın…izin vermeyecek…, , gözünden dökülen birkaç damla göz yaşıyla kendine geldi Palomita. Korkuyla geriye çekildi.Neler olmuştu? Ne yapıyordu böyle? Birini hem de kendi taraflarındaki birini –ki şüpheli olsa da bir insanı- öldürmek üzereydi.Hem de canice hoşuna giderek…Yüzüğüne baktı şimdi normal kızıllığına dönmüştü.Yüzü bembeyaz kesilmişti Konsül Perisiyse yarı baygın yerde yatıyordu: - Özür…dilerim, ben…ben ne yaptım? Ö-özür dilerim…Özür dilerim!
Koşarak ordan uzaklaştı.Karanlık koridorlarda şuursuzca ilerliyordu.Sonunda soluk soluğa yere yığıldı.Oturduğu yerde olanları düşündü.Ne olduğunu anlayamadan saldırmıştı Peri.Hiç bir açıklama yapmadan ama o korkutucu saldırısında yaralasa bile öldürmeye kalkmamıştı.Ve sanki içinde bir şeyler değişiyordu.Hüzün, acı…evet bunları hissediyordu yüreğinde ama bu sefer hiç çok yoğunlaşmıştı bunun yanında sonradan bunlar kine dönüşmüştü…neredeyse öldürüyordu…belki de…Başını iki yana salladı telaşla.Dönüş yolunu da bulamamıştı.Saray bile olduğu gibi bir sırdı.Bir süre öylece bekledi.Karanlığın içinde sessizliği bozan adımlar yaklaşmaya başladı.Önce umut sonra endişeyle bekledi Palomita.Yine efsun yapacaktı ki tedbir için o kötü durumu hatırlayıp vazgeçti.Adımların sahibi kendini göstermişti.Konsül perisini şaşılacak bir şekilde sırtında yaşıyordu yaşlı adam.Gelen konsül bilgesiydi.
-Daha da değişmiş…etrafındaki sisler sanki şimdi Zainin’in gözlerindeydi ; bir gün süren yolculuğun ardından ağzından ilk kez kelimeler çıkmıştı , “tıpkı insanları gibi…”dedi ve sonra Palomita’ya döndü:Geldik… İşte başkent…

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:



Çok akıcı ve sürüleyici olmuş
Nihayet hareketlilik başladı saraya saldıran ırkı ilk defa bu bölümde gördüm sanki, konsül üyelerinin ve başkentin savunması ile Palomota'nın konsül persisiyle yaşamış olduğu anı merakta bıraktı beni. Her bölüm gittikçe hareketleniyor, tebrikler SUN 







Hehehe hadi bakalım yeni bölüm sizlerle
**************************************************************************
Öğreti 9: Kıymetini bilemediğin geçmişin laneti gölgen olur gelecekte.
-Burası mı?
Palomita uzaklardan sis içinde gördüğü şehre şimdi daha yakından içi sızlayarak bakıyordu.Zaininin dediği gibi şehir değişmiş olmalıydı çünkü hiçbir yönetici hele yüreğinde hissettiği gibi biri yaşadığı yerin böyle olmasını istemezdi.binalar sağlamdı yapılarından dolayı ama sanki ruhları alınmış gibiydi.Soğuk cennetten çok daha kötü durumdaydı burası.Burada Kutsal hanımdan daha fazla şeyini kaybetmiş gibi görünüyordu.Yukarından baktıkları tepeden aşağı indiler ve başkentin girişine geldiler.Zainin onlara bakan askerlere:
-Başkente uğrayan bir efsuncuyum
-Efsuncu olduğunuz belli … ama güvenilebilir gibi görünmüyorsunuz.
-Başkente girilemez mi oldu?
-Bize kimliğinizi tam olarak açıklayana kadar giremezsiniz.
Sinirlenen Zainin’in halinden adamları pataklayacağını düşünen Palomita yanılmıştı.Zainin ceketinin içinden bir parşomen çıkardı ve adamlara uzattı:
-Israr ediyorsanız buyurun…
Askerler şüpheyle parşömeni açtılar ve birkaç saniye sonra hepsi selam durdular:
-Lord Slithliam’ın şeref konukları , efendim buyurun!
-Her özel şahsiyete böyle davranıyorsanız bu şehrin hali nice olur? Soylular hak ettiklerini bulamayacaklar mı? Sizi zavallı uşaklar!
Zainin tıpkı Slithliam’ın ağzından konuşmaya başlamıştı ama işe yaramıştı askerlerin eli ayağı birbirine dolanmıştı.
-Sizi şatoya …
-Sözünü bile etmeyin! Sadece çenenizi kapalı tutun! Özel bir görüşme için buradayız ben ve kölem… ,Askerler aşağılanan kıza iğrenç bir yaratıkmış gibi kaydırdılar, sadece susun ve adam gibi işinizi yapın…
-EVET EFENDİM!LORD ANLAKTHİS!
İçeri geçerlerken Palomita köle olsaydı bu halden çok daha beter bir durumda olacağını biliyordu.Nasıl olmuştu da askerler bu kadar iyi görünümlü bir köle olamayacağını anlayamamışlardı?Az sonrasında cevabı Zainin’den geldi:
-Aptal lordun aptal adamları…
Elinde olmadan gülmüştü Palomita.
-Şşşşttt…bi köle bu kadar gülmez.
-Ama çok komiktiler… Gerçi sen de öyleydin…
-Ben mi? Sence o şekilde davranmak komik mi? Ya gerçekten öyle biri olsaydım?
-Sen asla öyle olamazsın.
-Nedenmiş? Yoksa beni Lord ‘dan aşağıda olduğum için mi?
-Aksine ondan daha üstün olduğun için, deyip gülümsedi Palomita.Şehrin karanlık sisli sokakların göz gezdirdi, belki buranın umudu benden çok sensin ben sadece yol göstericiyim sen onu bulacak kişisin.
Zainin sessiz kalmayı tercih etmişti.Palomita bir an durakladı:
-Bu arada o belge de neyin nesiydi? Yani nasıl böyle bir şey elde edebildin?
-Aaaa…bu mu?,elindeki parşomene baktı, küçük bir yardım diyelim.Buraya geleceğimizden önlem alacağını tahmin etmiştim.
-Ortak amacınız nedeniyle aynı tarafta olmanız gerekirken neden bu durumda olduğunuzu anlamıyorum…
-Amacımız aynı değil ki…
-Nasıl yani ? ,Bir yandan Zainin’in gittiği yöne doğru gidiyor etraftan geçen suratı aslık, bitkin halka göz gezdiriyordu., İkinizin de amacı Kutsal Hanımı bulmak değil mi?
-Sana şöyle açıklamaya çalışayım.Yeni bir efsun üretmeye çalışan efsuncular ikiye ayrılırlar.Birisi dünyamıza iyi bir şey katmak yeni bir gelişim sağlamak için bunu ister; ama diğer kısım efsunun gücü ile daha çok şey elde etmek.İkisi de efsuna ulaşmak istese de arzuları farklıdır.
Bir hanın önüne gelmişlerdi Zainin kapıyı açmak için elini uzatmıştı.
Palomita da kendi dünyasındaki teknoloji düşünmüştü bu anlamda: - Ama ya iyi niyetli biri efsuna ulaşınca hiçbir şey hayal ettiği gibi olmazsa?
Eli hanın kapsında donakalmıştı:-Ne dedin?
-Sonuç hayal ettiği gibi olmazsa…, derken iri yarı bir adam kapıyı çekivermişti.Boş bulunan Zainin de adama doğru çarptı.Devden bozma adam sinirle kükredi:
-Dikkat etse…Heeeeeeeeeeeeeyyy seeeeeeennn-
Zainin bir telaş adamın ağzını kapadı:-Şşşştttt unutma ben Zainin’im.
Kızıl sakallı adam bir an afallasa da hemen sonra başını salladı ve yine ani bir değişimle
Zainin’e sıkıca sarıldı:-Nerelerdesin sen be!? Meraktan geberdik burada! Gittin gideli bir haber yollamadın…
-Bemmm…şeerrr….errrrmmm…öhö…., Zainin’in yüz rengi mora yaklaşmıştı havasızlıktan.
-Ne??? Ne diyorsun yaaa konuşman mı bozuldu uzak diyarlarda?
Palomita Zainin’e acıyarak adamın koluna dokundu ve Zainin’in yüzünü gösterdi.
-Eyvahlar olsuuuuuun!!! Geldiğin gibi Kladia’yalık ediyordum seni…İyi misin evlat?
-Öhö…öhöö…Şey –sesi kısıktı- sanırım yaşayacağım…Korag…
-Bu sevimli bayan kim? Korag’tan sakladığın bir şeyler mi var yoksa?, yan bir gülümsemeyle Zainin’i dirseğiyle dürtüyordu.Her dürtüşünden sonra Zainin düşmemek için çabalıyordu.
-Saçmalama Korag…
O sırada içerden sesler yükselmişti: -HEYYY KOCA KORAG KAPA ŞU KAPIYI ARTIK!!! DONDUK BURDA!!!
-Bakın size kimi getirdim , yüzündeki ifade beş yaşındaki bir çocuğun gülümsemesi gibiydi.İçeri birkaç adım girmesiyle yaklaşık on kişilik bir grup ayaklanmıştı.
-VAAAAAYYYYY!!!!
-Zainin…dedi kimse ağzını açmadan Korag.O böyle deyince biran hüzünlenseler de aldırmadan devam ettiler.
-Adamım nerdesin sen ya?, dedi başı tıraşlı üzerine mavi uzun eski bir tunik altına siyah bir pantolon geçirmiş , bir de takmış takıştırmış olan zenci adam.
Arkadan ufak tefek enerjik biri ince sesiyle haykırdı: -Bizi unuttun sandık sırık şey…, siyah saçlarını havaya dikmiş, tabanı oldukça yerden yüksekte botlar giyiyordu.
- Hiç yani…, dedi omzunu silkerek gri dekolteli giyinmiş ve giysisiyle aynı tonda kırpmaları gri topuzu siyahlı grili olan hoş orta yaşlı bir kadın.
Yandaki oda dan küçük bir çocuk heyecanla fırladı: -Yaaaayyyy!!!! Anne bak kim gelmiş…, Zaininin kucağına fırladı ve sıkıca sarıldı.
Aynı yerden ağır adımlarla genç bir kadın çıktı Zainin gibi simsiyah saçları arasında gümüş-gri rengi saçları vardı ama onun tam aksi zümrüt yeşili gözler e sahipti.Zainine yaklaştı Palomita’nn bir an içi buruldu neden olduğunu bilmeden.
-Hayırsız dayın gelmiş oğlum başka kim olacak?
Tam derin bir nefes vermişti genç kız odadan başka bir genç kız daha ayaklarını sinirle yere vura vura çıktı.Kısa mor saçları keskin bakışları vardı.Gözleri de saçları gibi mordu. Ve lila-mor alacalı bir tunik ile dar bir pantolon giyiyordu.
Zainin gülümsemeye çalışarak: -Selam Daisy nası-, sözünü tamamlayamadan yüzüne esaslı bir tokat inmişti.Küçük çocuk hemen yere inip olayı gülümseyerek izleyen annesinin yanına koştu.
-Pislik! Ne yüzle geldin buraya?
Ortalık sessizleşmişti.Kız gözlerini siliyordu Zainin de tam eğilip bir şey diyecekti ki bu seferde bir tekme geldi karın boşluğuna : -Yüzünü bile görmek istemiyorum!
Yerde kıvranan Zainin yanına geldi ufaklık : -Daisy’nin kalbini kırmışsın…
-Sana kim öğretiyor bunlardı, dedi sinirle Zainin.Ayağa kalkıp o da kızın arkasından yürüdü, ben konuşup geliyorum yalan yanlış konuşmayın arkamdan.
Palomita iyice afallamıştı.Neler oluyordu burada?Tam her şeyi bir filmi anlamaya çalışır gibi düşünürken herkesin bakışarının ona yöneldiğini fark etti.
Zainin’in kız kardeşi beklenen soruyu sordu: - Sen de kimsin?
Ve Korag isimli dev adam yanıtladı Palomita ağzını açamadan: -Zaininin kız arkadaşı galiba…
Herkes şok olmuştu: -NEEEEEEEEEEEEEEE??????????
-Şey…benn…aslında…
İçeriden kızılca kıyamet bir gürültü koptu ve dumanların arasından Daisy isimli kız geldi:-Kimmiş kimmiş?
-Şeyyy…, diyebiliyordu gittikçe yaklaşan kalabalığa Palomita.
-Hoş kız aslında, dedi zenci adam.
-Biraz daha kısa olabilirdi, dedi .
Kalabalığı yarıp sinirle burnunun dibine gelen Daisy isimli kızın mor papatya biçimindeki yakalığın şiddetle etrafa ışık saçmasıyla herkes bir adım geriye çekildi.Neler olduğunu anlayamayan Palomita daha kendini tanıtamadan karşılaştığı bu düşmanca davranıştan hiç hoşlanmamıştı. O da bakışlarını kızın gözlerine dikmişti.Daisy gözlerini kısıp:
-Gardını alsan iyi olur ufaklık çünkü hayatımızın ortasına öylece dalınmayacağını öğrenme vaktin geldi.
-Neden beni dinlemiyorsunuz ki? Ben aslında-
-Önce kendini kanıtla sonra dinleriz o bülbül sesini. “Sanfra edilaskra tum san!”
İşin ciddileştiğini anlayan Palomita elini öne doğru derin bir nefes alarak uzattı: “Brer to kla!”
Aynı anda efsunlarını yapmışlardı.Daisy’nin elinde mor şimşekler ok gibi Palomita’ya yönelmişti, Daisy ise kendinden emin bir gülümseme ile sonuçtan emin duruyordu.Ama işler umduğu gibi gitmedi.Palomitanın kızıl bariyerine çarpan Daisy’nin efsunu mor ipler halini almış ve sahibini sımsıkı sarmışlardı.Herkes şaşkınlık içinde olanları izliyordu.
-Artık konuşabilir miyiz?, dedi Palomita hafifçe.
Daisy ise sinirden köpürüyordu:- “Kastra!” “ Ynasra!” “Modesla etga!” Lanet olsun neden olmuyor? Sen beni alt edecek seviyede değilsin!
Palomita’nın gözü yüzüğüne kaydı açık renk bir hal almıştı:- Kim bilir?, dedi kendini tutamadan.Bu sözler üzerine Daisy daha da sinirlendi artık ne diyeceğini bilemiyordu.Varlığı unutulmak üzere olan Zainin’in sesi geldi arkadan “Palomita! Glastra i brer atck!” Sesi duyan Palomita durakladı.Kalabalığın arasından gelen Zainin kıza baktı ve kısık bir sesle “Bu insanlardan birine bile zarar verirsen beni karşında bulursun!” birkaç adım geri çekildi ve Palomita’ya emretti“Gla! Daisy..” Palomita sinirle kıza baktı.Zainin daha da sinirlendi “GLA! DAISY IMDY!” .Palomita çaresiz elini indirecekti ki Daisy öfkeyle haykırdı “Pladra et dia!” İpe dönüşen mor efsun o öfkeli efsunla önce zincire dönüştü sonra ise parçalandı.Daisy artık özgürdü.Palomita Zainin yüzünden yeni bir efsun yapamayacağını biliyordu , ne yapması gerektiğini düşünüyordu ki Daisy gülümsedi: “ Göründüğün kadar aptal değilmişsin…Öfkenin zincirleri efsunu ha? Güzel bir tuzaktır…Birini kendi öfkesine mahkum etmek gibisi yok.Ama o öfke aniden yükselirse aynı zincirlerin parçalanması gibi olur.-Palomita’nın omzuna dokunmuştu ve Palomita patlamanın etkisiyle parçalardan birinin çarpması sonucu omzu yaralanmıştı- düşman zarar görür…-bacağını sıyırdı benzer bir yara bacağındaydı- sen zarar görürsün…-ve Zainin’in yüzünün bir tarafı da aynı şekilde yaralanmıştı- sevdiklerin de zarar görür…
Palomita , Zainin’in yüzünü görünce içi burulmuştu, sessizce kızı dinliyordu.Daisy tam karşısına geçti “Söyle bakalım küçük cadı. Şimdi gerçek suçlu kim? Ya da gerçek zarar gören?”
-Hırsını ondan çıkarma Daisy! , merdivenlerden iri bir adam iniyordu ağır ağır.Elini tertemiz yüzüne götürdü sanki sakalları varmış gibi- kızımın kötü karşılaması için üzgünüm Zainin…ve…
Palomita adamın nezaketi önünde eğildi: -Ben Palomita…Gümüş efsuncunun öğrencisiyim ve …, etrafına şüpheyle baktı.Adam gülümsedi:
-Han kapanıyor beyler…Zainin ile yarın konuşursunuz…Hadi evlereee…Hadi Kasd uzatma! Hadi beyler!
İlk etapta etraflarında olan kişiler kalmıştı sadece kız devem etti:
-…ve pusula olan bir insanoğluyum…
-HEM DE İNSANMIŞ! Diye gürledi Daisy herkeslerin şaşkın bakışları arasında., Yasak ırktan olduğu açık ama insan! Onu nasıl-
-O pusula!, diye diretti Zainin, yol göstericimiz…
Daisy buğulu gözlerle bir kez daha süzdü Palomita’yı: -İnsanların gösterdiği her yön ihanetten geçer…Bir gün sana ihanet edecek.Hiç ders çıkarmaz mısın sen? Yine Kutsal hanım- başı yere eğikti ama hızla kaldırdı- ve yine bir insan! Hadi bizi geçtim…ya…
-Kes Daisy! Bu kadar yeter!, dedi soğuk bir ses tonuyla babası.Daisy sessizleşti ve yüzünü kızın olmadığı bir tarafa çevirdi.
Palomita hissetmiyordu ama eline bir damla yaş gelmesiyle ağladığını fark etti. Kimsenin ne düşündüğünü çıkaramıyordu.Sadece Daisy’nin öfkesini yüreğinde hissediyordu.Canı çok acıyordu ve kurtulmak için elinden hiçbir şey gelmiyordu.Zainin’in bir yansıması gibi olan kız kardeşi Palomitanın yanına gitti ve kızın koluna girdi:-Gel, seninle biraz dolaşalım…, İkisi handan ayrılırken handa kalanlar hararetle konuşmaya başlamışlardı.Zenci adam alay edercesine:
-Senin akıllı olduğunu sanırdım dostum!, dedi.Korag ise gözlerini kapıda:
-Kötü biri olduğunu düşünmüyorum, diye yorum yaptı.
-O bir insan!, diye haykırdı Daisy.
-Kes şunu Daisy. Tüm suçu ona yükleyemezsin., dedi kısa boylu adam.
-Yine de bu bizim için zor olacak biliyorsun değil mi Zainin?, dedi sabırla Daisy’nin babası
-Bunu siz çekmeyeceksiniz Togch…Bu tamamen benim sorumluluğum. Buraya sadece hazırlık yapmak için uğradım.
-Yine kahramanca bir davranış, ha?, bu sefer alay sırası Daisy’deydi., kahramanlıklardan hep zararlı çıkıyorsun Zainin. Bu yüzden adını bile kullanamıyorsun…
-Ben yapmam gerekeni yapıyorum.Hiç birinizden beni takip etmenizi istemedim…ama şimdi kesinlikle takip etmemenizi istiyorum.Hiç birinize, “hiçbir söz vermedim” –bunu sözlerken Daisy’e bakıyordu – ve benden bir söz beklemeyi kesmenizin zamanı geldi.Verilmemiş sözler için bana kızamaz, benden hesap soramazsınız!
- Öyle mi?, dedi sadece Daisy ve sessizce merdivenlerden yukarı çıkarken ardına dönmeden : “Kıymetini bilemediğimiz geçmişin laneti gölgemiz oldu”, deyip yukarı çıktı.
* * *
-Karanlık bir gece yarısı…en sevdiğim zaman…, diyerek derin bir nefes aldı uzun siyah yer yer gümüş-gri olan saçlarını geriye atarak güzel kadın.Sonra gülümseyip göz yaşları içindeki genç efsun öğrencisine döndü.,Ne zamandan beri?, Kız anlamadan ona baktı, Ne zamandan beri Zainin ile efsun dilinde anlaşabiliyorsun?
Koluyla silmeye çalıştı gözyaşlarını ve yutkunarak boğuk bir sesle yanıtladı:- Yaklaşık bir aydır…ama birçok efsundan daha önce öğrenmeye başladım bu dili…-gözyaşını silerken kolundaki yara sızladı- garip o zaman da Zainin tıpkı Daisy gibi “Göründüğün kadar aptal değilmişsin” demişti…ama o zaman sadece şakasına tartışmıştık.Belki o da ciddiydi.
-Karanlık bir gece yarısını neden severim biliyor musun? Öncelikle tüm kötülükler, pislikleri, hainlikleri saklar, örtbas eder…ilk anda bu kötü gibi geliyor ama eğer karanlık gece bunu yapmasaydı…-kadın bir düşündü- o zaman babasının parçalanmış cesedini oğlumdan gizleyemezdim.O zaman ona babasının ağır yara ile ama cesurca öldüğü yalanını söyleyemezdim. O zaman ne o güler yüzlü çocuk olurdu ne de onun hayallerindeki kahraman babası…
-Ben çok üzüldüm.
-Üzülme, çünkü gece tüm bu kötü olasılıkları önledi. Daisy ise gece tarafından korunamadı. O kadar şanslı değildi. O artık kardeşinden ebediyen ayrı kalacak. Üstelik daha da acı bir şekilde. Onun bir yerlerde yaşadığını bilse de ona sarılmayı istese de…Onlar yasaklı birbirine. Tıpkı Zainin’in adını kullanamaması gibi bir ceza bu.Tek beden gibilerdi oysa…sanki tek kişiydiler. Şimdi ikisi de yarım kaldı. İkisi de ölüden daha kötü durumda. Gerçek suçlu olmasa da Zainin de neden oldu aslında buna. Bunlara sebep olan kişiyi destekledi ;onu bir dost bildi. Oysa Daisy en başından beri sevmemişti onu; kız kardeşinin nişanlısı…asıl sebep o oldu …hem de benim eşimin sebebi oldu…o…bir insanoğluydu.
Kadının yüzündeki donukluğu gören Palomita irkildi sanki bir ölüye bakıyor gibi hissetti.Sanki az önceki cümle ile kadın ölmüş ve kanları Palomita’nın ellerine dökülmüştü.Yürüdükleri sokağın sonuna gelmişlerdi.Karşılarında bir meydan vardı. Gece olmasına rağmen insanlar dolaşıyordu ama hepsi bitkin hepsi hayat küsmüştü sanki.Kadın yeşil gözleri ile delip geçti sanki Palomita’nın kalbini.
-Aslında hepimiz öğretinin dediğini yaşıyoruz şu an farklı şeylere yüklesek de kızgınlığımızı. : “Kıymetini bilemediğin geçmişin laneti gölgen olur gelecekte.” Der öğreti. Haklı da…hiç birimiz bilemedik geçmişte sahip olduklarımızın değerini ve gerektiği gibi koruyamadık. Ona zarar gelmesine izin verdik.Hatta, biz kendi ellerimizle zarar verdik – aklından bir sürü şey geçiyor gibiydi.Geçmişi izliyor gibi…- ve şimdi o bizden intikam alıyor.
-Yani Daisy bana kızmakta haklıydı…
-Hayır, değildi. Öfke hakkında dediklerini hatırlıyor musun? Aslında o da farkında yaptığı hatanın ama onun acısının sönmesini engelleyen şey kırılan zincirin parçaları kendine ve sevdiklerine bu kadar zarar verirken parçalardan birinin bile düşmanına isabet etmemiş olması.
-Peki ya sen? Sen öfkeli değil misin?
-Ben öfkemi doğru zamana saklıyorum. Parçalar sadece bana ve düşmanıma zarar vermeli.Sevdiklerime değil. Seni suçlamak hiçbir işe yaramaz. Yinede yasak ırktan olmanın ağırlığına hazır olmalısın.Ama merak etme sabırlı olursan etrafındakiler seni anlayacaktır. Karanlık bir geceyi sevmemin bir sebebi de ne biliyor musun? Çünkü yıldızların parlaklığı en güzel karanlık gecelerde fark edilir.Sen de o zaman fark edileceksin.
Palomita tekrar göz yaşlarına boğulmuştu ve gök yüzüne bakıp derin bir nefes de o çekti: - Teşekkür ederim…
-Dlathia…
-Teşekkür ederim Dlathia yani…Gece…
-Adım kısa süre önce anlamına anlam kattı. Keşke başka türlü olsaydı…yine de bir şekilde annem ve babam geleceğimizi görmüş olmalı. Hadi artık geri dönelim eminim ortalık sakinleşmiştir. Şimdi seni dinleyebilirler.
Tam geri dönmüşlerken arkalarından bir ses yükseldi: -Durun!

**************************************************************************
Öğreti 9: Kıymetini bilemediğin geçmişin laneti gölgen olur gelecekte.
-Burası mı?
Palomita uzaklardan sis içinde gördüğü şehre şimdi daha yakından içi sızlayarak bakıyordu.Zaininin dediği gibi şehir değişmiş olmalıydı çünkü hiçbir yönetici hele yüreğinde hissettiği gibi biri yaşadığı yerin böyle olmasını istemezdi.binalar sağlamdı yapılarından dolayı ama sanki ruhları alınmış gibiydi.Soğuk cennetten çok daha kötü durumdaydı burası.Burada Kutsal hanımdan daha fazla şeyini kaybetmiş gibi görünüyordu.Yukarından baktıkları tepeden aşağı indiler ve başkentin girişine geldiler.Zainin onlara bakan askerlere:
-Başkente uğrayan bir efsuncuyum
-Efsuncu olduğunuz belli … ama güvenilebilir gibi görünmüyorsunuz.
-Başkente girilemez mi oldu?
-Bize kimliğinizi tam olarak açıklayana kadar giremezsiniz.
Sinirlenen Zainin’in halinden adamları pataklayacağını düşünen Palomita yanılmıştı.Zainin ceketinin içinden bir parşomen çıkardı ve adamlara uzattı:
-Israr ediyorsanız buyurun…
Askerler şüpheyle parşömeni açtılar ve birkaç saniye sonra hepsi selam durdular:
-Lord Slithliam’ın şeref konukları , efendim buyurun!
-Her özel şahsiyete böyle davranıyorsanız bu şehrin hali nice olur? Soylular hak ettiklerini bulamayacaklar mı? Sizi zavallı uşaklar!
Zainin tıpkı Slithliam’ın ağzından konuşmaya başlamıştı ama işe yaramıştı askerlerin eli ayağı birbirine dolanmıştı.
-Sizi şatoya …
-Sözünü bile etmeyin! Sadece çenenizi kapalı tutun! Özel bir görüşme için buradayız ben ve kölem… ,Askerler aşağılanan kıza iğrenç bir yaratıkmış gibi kaydırdılar, sadece susun ve adam gibi işinizi yapın…
-EVET EFENDİM!LORD ANLAKTHİS!
İçeri geçerlerken Palomita köle olsaydı bu halden çok daha beter bir durumda olacağını biliyordu.Nasıl olmuştu da askerler bu kadar iyi görünümlü bir köle olamayacağını anlayamamışlardı?Az sonrasında cevabı Zainin’den geldi:
-Aptal lordun aptal adamları…
Elinde olmadan gülmüştü Palomita.
-Şşşşttt…bi köle bu kadar gülmez.
-Ama çok komiktiler… Gerçi sen de öyleydin…
-Ben mi? Sence o şekilde davranmak komik mi? Ya gerçekten öyle biri olsaydım?
-Sen asla öyle olamazsın.
-Nedenmiş? Yoksa beni Lord ‘dan aşağıda olduğum için mi?
-Aksine ondan daha üstün olduğun için, deyip gülümsedi Palomita.Şehrin karanlık sisli sokakların göz gezdirdi, belki buranın umudu benden çok sensin ben sadece yol göstericiyim sen onu bulacak kişisin.
Zainin sessiz kalmayı tercih etmişti.Palomita bir an durakladı:
-Bu arada o belge de neyin nesiydi? Yani nasıl böyle bir şey elde edebildin?
-Aaaa…bu mu?,elindeki parşomene baktı, küçük bir yardım diyelim.Buraya geleceğimizden önlem alacağını tahmin etmiştim.
-Ortak amacınız nedeniyle aynı tarafta olmanız gerekirken neden bu durumda olduğunuzu anlamıyorum…
-Amacımız aynı değil ki…
-Nasıl yani ? ,Bir yandan Zainin’in gittiği yöne doğru gidiyor etraftan geçen suratı aslık, bitkin halka göz gezdiriyordu., İkinizin de amacı Kutsal Hanımı bulmak değil mi?
-Sana şöyle açıklamaya çalışayım.Yeni bir efsun üretmeye çalışan efsuncular ikiye ayrılırlar.Birisi dünyamıza iyi bir şey katmak yeni bir gelişim sağlamak için bunu ister; ama diğer kısım efsunun gücü ile daha çok şey elde etmek.İkisi de efsuna ulaşmak istese de arzuları farklıdır.
Bir hanın önüne gelmişlerdi Zainin kapıyı açmak için elini uzatmıştı.
Palomita da kendi dünyasındaki teknoloji düşünmüştü bu anlamda: - Ama ya iyi niyetli biri efsuna ulaşınca hiçbir şey hayal ettiği gibi olmazsa?
Eli hanın kapsında donakalmıştı:-Ne dedin?
-Sonuç hayal ettiği gibi olmazsa…, derken iri yarı bir adam kapıyı çekivermişti.Boş bulunan Zainin de adama doğru çarptı.Devden bozma adam sinirle kükredi:
-Dikkat etse…Heeeeeeeeeeeeeyyy seeeeeeennn-
Zainin bir telaş adamın ağzını kapadı:-Şşşştttt unutma ben Zainin’im.
Kızıl sakallı adam bir an afallasa da hemen sonra başını salladı ve yine ani bir değişimle
Zainin’e sıkıca sarıldı:-Nerelerdesin sen be!? Meraktan geberdik burada! Gittin gideli bir haber yollamadın…
-Bemmm…şeerrr….errrrmmm…öhö…., Zainin’in yüz rengi mora yaklaşmıştı havasızlıktan.
-Ne??? Ne diyorsun yaaa konuşman mı bozuldu uzak diyarlarda?
Palomita Zainin’e acıyarak adamın koluna dokundu ve Zainin’in yüzünü gösterdi.
-Eyvahlar olsuuuuuun!!! Geldiğin gibi Kladia’yalık ediyordum seni…İyi misin evlat?
-Öhö…öhöö…Şey –sesi kısıktı- sanırım yaşayacağım…Korag…
-Bu sevimli bayan kim? Korag’tan sakladığın bir şeyler mi var yoksa?, yan bir gülümsemeyle Zainin’i dirseğiyle dürtüyordu.Her dürtüşünden sonra Zainin düşmemek için çabalıyordu.
-Saçmalama Korag…
O sırada içerden sesler yükselmişti: -HEYYY KOCA KORAG KAPA ŞU KAPIYI ARTIK!!! DONDUK BURDA!!!
-Bakın size kimi getirdim , yüzündeki ifade beş yaşındaki bir çocuğun gülümsemesi gibiydi.İçeri birkaç adım girmesiyle yaklaşık on kişilik bir grup ayaklanmıştı.
-VAAAAAYYYYY!!!!
-Zainin…dedi kimse ağzını açmadan Korag.O böyle deyince biran hüzünlenseler de aldırmadan devam ettiler.
-Adamım nerdesin sen ya?, dedi başı tıraşlı üzerine mavi uzun eski bir tunik altına siyah bir pantolon geçirmiş , bir de takmış takıştırmış olan zenci adam.
Arkadan ufak tefek enerjik biri ince sesiyle haykırdı: -Bizi unuttun sandık sırık şey…, siyah saçlarını havaya dikmiş, tabanı oldukça yerden yüksekte botlar giyiyordu.
- Hiç yani…, dedi omzunu silkerek gri dekolteli giyinmiş ve giysisiyle aynı tonda kırpmaları gri topuzu siyahlı grili olan hoş orta yaşlı bir kadın.
Yandaki oda dan küçük bir çocuk heyecanla fırladı: -Yaaaayyyy!!!! Anne bak kim gelmiş…, Zaininin kucağına fırladı ve sıkıca sarıldı.
Aynı yerden ağır adımlarla genç bir kadın çıktı Zainin gibi simsiyah saçları arasında gümüş-gri rengi saçları vardı ama onun tam aksi zümrüt yeşili gözler e sahipti.Zainine yaklaştı Palomita’nn bir an içi buruldu neden olduğunu bilmeden.
-Hayırsız dayın gelmiş oğlum başka kim olacak?
Tam derin bir nefes vermişti genç kız odadan başka bir genç kız daha ayaklarını sinirle yere vura vura çıktı.Kısa mor saçları keskin bakışları vardı.Gözleri de saçları gibi mordu. Ve lila-mor alacalı bir tunik ile dar bir pantolon giyiyordu.
Zainin gülümsemeye çalışarak: -Selam Daisy nası-, sözünü tamamlayamadan yüzüne esaslı bir tokat inmişti.Küçük çocuk hemen yere inip olayı gülümseyerek izleyen annesinin yanına koştu.
-Pislik! Ne yüzle geldin buraya?
Ortalık sessizleşmişti.Kız gözlerini siliyordu Zainin de tam eğilip bir şey diyecekti ki bu seferde bir tekme geldi karın boşluğuna : -Yüzünü bile görmek istemiyorum!
Yerde kıvranan Zainin yanına geldi ufaklık : -Daisy’nin kalbini kırmışsın…
-Sana kim öğretiyor bunlardı, dedi sinirle Zainin.Ayağa kalkıp o da kızın arkasından yürüdü, ben konuşup geliyorum yalan yanlış konuşmayın arkamdan.
Palomita iyice afallamıştı.Neler oluyordu burada?Tam her şeyi bir filmi anlamaya çalışır gibi düşünürken herkesin bakışarının ona yöneldiğini fark etti.
Zainin’in kız kardeşi beklenen soruyu sordu: - Sen de kimsin?
Ve Korag isimli dev adam yanıtladı Palomita ağzını açamadan: -Zaininin kız arkadaşı galiba…
Herkes şok olmuştu: -NEEEEEEEEEEEEEEE??????????
-Şey…benn…aslında…
İçeriden kızılca kıyamet bir gürültü koptu ve dumanların arasından Daisy isimli kız geldi:-Kimmiş kimmiş?
-Şeyyy…, diyebiliyordu gittikçe yaklaşan kalabalığa Palomita.
-Hoş kız aslında, dedi zenci adam.
-Biraz daha kısa olabilirdi, dedi .
Kalabalığı yarıp sinirle burnunun dibine gelen Daisy isimli kızın mor papatya biçimindeki yakalığın şiddetle etrafa ışık saçmasıyla herkes bir adım geriye çekildi.Neler olduğunu anlayamayan Palomita daha kendini tanıtamadan karşılaştığı bu düşmanca davranıştan hiç hoşlanmamıştı. O da bakışlarını kızın gözlerine dikmişti.Daisy gözlerini kısıp:
-Gardını alsan iyi olur ufaklık çünkü hayatımızın ortasına öylece dalınmayacağını öğrenme vaktin geldi.
-Neden beni dinlemiyorsunuz ki? Ben aslında-
-Önce kendini kanıtla sonra dinleriz o bülbül sesini. “Sanfra edilaskra tum san!”
İşin ciddileştiğini anlayan Palomita elini öne doğru derin bir nefes alarak uzattı: “Brer to kla!”
Aynı anda efsunlarını yapmışlardı.Daisy’nin elinde mor şimşekler ok gibi Palomita’ya yönelmişti, Daisy ise kendinden emin bir gülümseme ile sonuçtan emin duruyordu.Ama işler umduğu gibi gitmedi.Palomitanın kızıl bariyerine çarpan Daisy’nin efsunu mor ipler halini almış ve sahibini sımsıkı sarmışlardı.Herkes şaşkınlık içinde olanları izliyordu.
-Artık konuşabilir miyiz?, dedi Palomita hafifçe.
Daisy ise sinirden köpürüyordu:- “Kastra!” “ Ynasra!” “Modesla etga!” Lanet olsun neden olmuyor? Sen beni alt edecek seviyede değilsin!
Palomita’nın gözü yüzüğüne kaydı açık renk bir hal almıştı:- Kim bilir?, dedi kendini tutamadan.Bu sözler üzerine Daisy daha da sinirlendi artık ne diyeceğini bilemiyordu.Varlığı unutulmak üzere olan Zainin’in sesi geldi arkadan “Palomita! Glastra i brer atck!” Sesi duyan Palomita durakladı.Kalabalığın arasından gelen Zainin kıza baktı ve kısık bir sesle “Bu insanlardan birine bile zarar verirsen beni karşında bulursun!” birkaç adım geri çekildi ve Palomita’ya emretti“Gla! Daisy..” Palomita sinirle kıza baktı.Zainin daha da sinirlendi “GLA! DAISY IMDY!” .Palomita çaresiz elini indirecekti ki Daisy öfkeyle haykırdı “Pladra et dia!” İpe dönüşen mor efsun o öfkeli efsunla önce zincire dönüştü sonra ise parçalandı.Daisy artık özgürdü.Palomita Zainin yüzünden yeni bir efsun yapamayacağını biliyordu , ne yapması gerektiğini düşünüyordu ki Daisy gülümsedi: “ Göründüğün kadar aptal değilmişsin…Öfkenin zincirleri efsunu ha? Güzel bir tuzaktır…Birini kendi öfkesine mahkum etmek gibisi yok.Ama o öfke aniden yükselirse aynı zincirlerin parçalanması gibi olur.-Palomita’nın omzuna dokunmuştu ve Palomita patlamanın etkisiyle parçalardan birinin çarpması sonucu omzu yaralanmıştı- düşman zarar görür…-bacağını sıyırdı benzer bir yara bacağındaydı- sen zarar görürsün…-ve Zainin’in yüzünün bir tarafı da aynı şekilde yaralanmıştı- sevdiklerin de zarar görür…
Palomita , Zainin’in yüzünü görünce içi burulmuştu, sessizce kızı dinliyordu.Daisy tam karşısına geçti “Söyle bakalım küçük cadı. Şimdi gerçek suçlu kim? Ya da gerçek zarar gören?”
-Hırsını ondan çıkarma Daisy! , merdivenlerden iri bir adam iniyordu ağır ağır.Elini tertemiz yüzüne götürdü sanki sakalları varmış gibi- kızımın kötü karşılaması için üzgünüm Zainin…ve…
Palomita adamın nezaketi önünde eğildi: -Ben Palomita…Gümüş efsuncunun öğrencisiyim ve …, etrafına şüpheyle baktı.Adam gülümsedi:
-Han kapanıyor beyler…Zainin ile yarın konuşursunuz…Hadi evlereee…Hadi Kasd uzatma! Hadi beyler!
İlk etapta etraflarında olan kişiler kalmıştı sadece kız devem etti:
-…ve pusula olan bir insanoğluyum…
-HEM DE İNSANMIŞ! Diye gürledi Daisy herkeslerin şaşkın bakışları arasında., Yasak ırktan olduğu açık ama insan! Onu nasıl-
-O pusula!, diye diretti Zainin, yol göstericimiz…
Daisy buğulu gözlerle bir kez daha süzdü Palomita’yı: -İnsanların gösterdiği her yön ihanetten geçer…Bir gün sana ihanet edecek.Hiç ders çıkarmaz mısın sen? Yine Kutsal hanım- başı yere eğikti ama hızla kaldırdı- ve yine bir insan! Hadi bizi geçtim…ya…
-Kes Daisy! Bu kadar yeter!, dedi soğuk bir ses tonuyla babası.Daisy sessizleşti ve yüzünü kızın olmadığı bir tarafa çevirdi.
Palomita hissetmiyordu ama eline bir damla yaş gelmesiyle ağladığını fark etti. Kimsenin ne düşündüğünü çıkaramıyordu.Sadece Daisy’nin öfkesini yüreğinde hissediyordu.Canı çok acıyordu ve kurtulmak için elinden hiçbir şey gelmiyordu.Zainin’in bir yansıması gibi olan kız kardeşi Palomitanın yanına gitti ve kızın koluna girdi:-Gel, seninle biraz dolaşalım…, İkisi handan ayrılırken handa kalanlar hararetle konuşmaya başlamışlardı.Zenci adam alay edercesine:
-Senin akıllı olduğunu sanırdım dostum!, dedi.Korag ise gözlerini kapıda:
-Kötü biri olduğunu düşünmüyorum, diye yorum yaptı.
-O bir insan!, diye haykırdı Daisy.
-Kes şunu Daisy. Tüm suçu ona yükleyemezsin., dedi kısa boylu adam.
-Yine de bu bizim için zor olacak biliyorsun değil mi Zainin?, dedi sabırla Daisy’nin babası
-Bunu siz çekmeyeceksiniz Togch…Bu tamamen benim sorumluluğum. Buraya sadece hazırlık yapmak için uğradım.
-Yine kahramanca bir davranış, ha?, bu sefer alay sırası Daisy’deydi., kahramanlıklardan hep zararlı çıkıyorsun Zainin. Bu yüzden adını bile kullanamıyorsun…
-Ben yapmam gerekeni yapıyorum.Hiç birinizden beni takip etmenizi istemedim…ama şimdi kesinlikle takip etmemenizi istiyorum.Hiç birinize, “hiçbir söz vermedim” –bunu sözlerken Daisy’e bakıyordu – ve benden bir söz beklemeyi kesmenizin zamanı geldi.Verilmemiş sözler için bana kızamaz, benden hesap soramazsınız!
- Öyle mi?, dedi sadece Daisy ve sessizce merdivenlerden yukarı çıkarken ardına dönmeden : “Kıymetini bilemediğimiz geçmişin laneti gölgemiz oldu”, deyip yukarı çıktı.
* * *
-Karanlık bir gece yarısı…en sevdiğim zaman…, diyerek derin bir nefes aldı uzun siyah yer yer gümüş-gri olan saçlarını geriye atarak güzel kadın.Sonra gülümseyip göz yaşları içindeki genç efsun öğrencisine döndü.,Ne zamandan beri?, Kız anlamadan ona baktı, Ne zamandan beri Zainin ile efsun dilinde anlaşabiliyorsun?
Koluyla silmeye çalıştı gözyaşlarını ve yutkunarak boğuk bir sesle yanıtladı:- Yaklaşık bir aydır…ama birçok efsundan daha önce öğrenmeye başladım bu dili…-gözyaşını silerken kolundaki yara sızladı- garip o zaman da Zainin tıpkı Daisy gibi “Göründüğün kadar aptal değilmişsin” demişti…ama o zaman sadece şakasına tartışmıştık.Belki o da ciddiydi.
-Karanlık bir gece yarısını neden severim biliyor musun? Öncelikle tüm kötülükler, pislikleri, hainlikleri saklar, örtbas eder…ilk anda bu kötü gibi geliyor ama eğer karanlık gece bunu yapmasaydı…-kadın bir düşündü- o zaman babasının parçalanmış cesedini oğlumdan gizleyemezdim.O zaman ona babasının ağır yara ile ama cesurca öldüğü yalanını söyleyemezdim. O zaman ne o güler yüzlü çocuk olurdu ne de onun hayallerindeki kahraman babası…
-Ben çok üzüldüm.
-Üzülme, çünkü gece tüm bu kötü olasılıkları önledi. Daisy ise gece tarafından korunamadı. O kadar şanslı değildi. O artık kardeşinden ebediyen ayrı kalacak. Üstelik daha da acı bir şekilde. Onun bir yerlerde yaşadığını bilse de ona sarılmayı istese de…Onlar yasaklı birbirine. Tıpkı Zainin’in adını kullanamaması gibi bir ceza bu.Tek beden gibilerdi oysa…sanki tek kişiydiler. Şimdi ikisi de yarım kaldı. İkisi de ölüden daha kötü durumda. Gerçek suçlu olmasa da Zainin de neden oldu aslında buna. Bunlara sebep olan kişiyi destekledi ;onu bir dost bildi. Oysa Daisy en başından beri sevmemişti onu; kız kardeşinin nişanlısı…asıl sebep o oldu …hem de benim eşimin sebebi oldu…o…bir insanoğluydu.
Kadının yüzündeki donukluğu gören Palomita irkildi sanki bir ölüye bakıyor gibi hissetti.Sanki az önceki cümle ile kadın ölmüş ve kanları Palomita’nın ellerine dökülmüştü.Yürüdükleri sokağın sonuna gelmişlerdi.Karşılarında bir meydan vardı. Gece olmasına rağmen insanlar dolaşıyordu ama hepsi bitkin hepsi hayat küsmüştü sanki.Kadın yeşil gözleri ile delip geçti sanki Palomita’nın kalbini.
-Aslında hepimiz öğretinin dediğini yaşıyoruz şu an farklı şeylere yüklesek de kızgınlığımızı. : “Kıymetini bilemediğin geçmişin laneti gölgen olur gelecekte.” Der öğreti. Haklı da…hiç birimiz bilemedik geçmişte sahip olduklarımızın değerini ve gerektiği gibi koruyamadık. Ona zarar gelmesine izin verdik.Hatta, biz kendi ellerimizle zarar verdik – aklından bir sürü şey geçiyor gibiydi.Geçmişi izliyor gibi…- ve şimdi o bizden intikam alıyor.
-Yani Daisy bana kızmakta haklıydı…
-Hayır, değildi. Öfke hakkında dediklerini hatırlıyor musun? Aslında o da farkında yaptığı hatanın ama onun acısının sönmesini engelleyen şey kırılan zincirin parçaları kendine ve sevdiklerine bu kadar zarar verirken parçalardan birinin bile düşmanına isabet etmemiş olması.
-Peki ya sen? Sen öfkeli değil misin?
-Ben öfkemi doğru zamana saklıyorum. Parçalar sadece bana ve düşmanıma zarar vermeli.Sevdiklerime değil. Seni suçlamak hiçbir işe yaramaz. Yinede yasak ırktan olmanın ağırlığına hazır olmalısın.Ama merak etme sabırlı olursan etrafındakiler seni anlayacaktır. Karanlık bir geceyi sevmemin bir sebebi de ne biliyor musun? Çünkü yıldızların parlaklığı en güzel karanlık gecelerde fark edilir.Sen de o zaman fark edileceksin.
Palomita tekrar göz yaşlarına boğulmuştu ve gök yüzüne bakıp derin bir nefes de o çekti: - Teşekkür ederim…
-Dlathia…
-Teşekkür ederim Dlathia yani…Gece…
-Adım kısa süre önce anlamına anlam kattı. Keşke başka türlü olsaydı…yine de bir şekilde annem ve babam geleceğimizi görmüş olmalı. Hadi artık geri dönelim eminim ortalık sakinleşmiştir. Şimdi seni dinleyebilirler.
Tam geri dönmüşlerken arkalarından bir ses yükseldi: -Durun!

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:

Çoookkk güzel bir böl. dü valla en sevdiğim bölümlerden biriydi diyebilirim özelliklede adamın kız ark. falan demesi süperdi XDşimdiden anti-daisy oldum ama acaba onun ikizi kutsal hanım falan mı
'' öyle gibi gibi geldi
yeni böl. çok feci bir merakla bekliyorum sun-nee-chaannnn 



Lacrimis struit insidias cum femina plorat. 🌙

Sağol Buki *.* aslında daha gelişecek çok olay var...ilk etapta gördüğünüz gibi saraydan çıktılar o esnaya kadar eğitim aldı Palomita belli karakterler ortaya çıktı vs vs. şimdi yeni yeni şeyler olacak gittikçe her şey beliginleşiyor ...

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:


sun-chaan
süper olmuş ya
içimden bi ses diasy zainine karşı sadece nefret hissetmiyo diyo ama
palomita eninde sonunda kanıtlıycak kendini, eminim
bakalım yeni bölümde neler olcak
ye-ni bö-lüm şak şak şak ye-ni bö-lüm şak şak şak
edit:net gidikti yeni okuyabildim
gomenne 







ye-ni bö-lüm şak şak şak ye-ni bö-lüm şak şak şak
edit:net gidikti yeni okuyabildim



EFSUN ÖĞRETİSİ ve KADİM SÖYLEV fanı

Efsane serisi '' ZAİNİN & PALOMİTA '' fanı


domo arigatoo gozaimasu NQS ^_^

Tsukino-Usagi yazmış:
Sen hep benim hikayeyi okuyunca ve hemen yorum yazınca hikayeyi okumandan çok seni merak ettim açıkçası canım^^ sorunun sadece nette olması sevindirdi beni ^^ bol bol yorum bekliyorum herkesten

Gelelim baştaki yorumuna bunlara kısa bir cevabım var



Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:


9. sayfa (Toplam 64 sayfa) [ 955 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |