Geçmiş'in Hediyesi-Tanrılar Savaşı 16. Bölüm EKLENDİ :) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 13, 14, 15, 16, 17, 18, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Elif beni affettt kendimi Ichigonun saçlarına kaptırdım çok fena rüyalarımda bile o var bir de Rukia aman yarabbi
Yeni bölüm sanıyorum Elifi gördüğüm zaman gelir. Elif beni affederse:)
Artık nasıl kaptırdıysam kendimi Ichigoya bende şaşırdım
Serenity persephoneyi bitirdiğinde nasıl bulacağını çok merak ediyorum:)

Yeni bölüm sanıyorum Elifi gördüğüm zaman gelir. Elif beni affederse:)

Artık nasıl kaptırdıysam kendimi Ichigoya bende şaşırdım

Serenity persephoneyi bitirdiğinde nasıl bulacağını çok merak ediyorum:)









Evet arkadaşlar değerli okuyucular. Sabrınız için hepinize Chopinetto ile birlikte teşekkürü bir borç biliyoruz.
Yeni bölümümüz yarın eklenecektir.
14. Bölüm
15. ve 16. bölüm ki bu bölümler özel bölümlerimizdir
yarın burada okunmak üzere sizlerle buluşacaktır.
Bizi takip ettiğiniz için teşekkür ederiz.
17.Bölüm itibariyle artık yolun sonuna yaklaştığımızı bildirmekten de onur duyarım.
Yeni bölümümüz yarın eklenecektir.
14. Bölüm
15. ve 16. bölüm ki bu bölümler özel bölümlerimizdir
yarın burada okunmak üzere sizlerle buluşacaktır.
Bizi takip ettiğiniz için teşekkür ederiz.
17.Bölüm itibariyle artık yolun sonuna yaklaştığımızı bildirmekten de onur duyarım.

Yarın demiştik ama 14.bölümü bugün ekliyorum
Önümüzdeki bir kaç gün içinde de sizleri şaşırtacak bir özel bölüm gelecek
Keyifle okumanız dileği ile
Bölüm 14: Geçmiş’in Hediyesi
Yorgunum. En son hatırladığım nefesimin kesildiği… Varlığım ve yokluğum birbiri ile mücadele ediyor. Tek bir amaçları var kazanmak. Bedenim üzerinde herhangi bir hükmüm yok. Kalbimse kırık. Sözleri duyuyorum ama anlamsız. Şimdi bulunduğum yerde bilincimin derinliklerinde ben zavallı bir prensesim. Penceremden uzaktaki dünyayı izliyorum. Ne tuhaf maviliğine bu kadar hayran olduğum bu gezegenin canlılığının farkındayım, ama onu hissedemiyorum. Aramızda bir bağ yok mu yoksa? Zavallı prenses tüm yaşamı boyunca o mavi gezegeni penceresinden bir zavallı gibi izliyor. Herkesten uzakta hayallerinde kendisine bir dünya kuruyor ve orada o tamamen yalnız. Sonra değerli rüyalarını da bir faninin nefesi uğruna gözden çıkarıyor. İçerisinde çok yalnız. Şiddetli bir ağrı yeniden bedenimi esir alıyor. Nefes almalıyım. Gözlerimi açamıyorum. Acıdan nefes almanın aslında ne kadar da zor bir zanaat olduğunu farkediyorum. Sesler var anlamsızlar. Çığlık atıyorlar. Elimde bir ağırlık hissediyorum. Ateş kavrıyor beni. Karşılık veremiyorum. Yine de bu o değil. Yerden uzaklaştığımı hissediyorum. Yattığım yerden beni o kaldırmıyor. Kalbim kırık.. Oldukça. Sonra ağır bir koku burnuma saldırıyor. Nefes alıyorum acı bedenimde derin bir yarık açarak tüm duyularımdan silinip atılıyor. Uyuştuğumu hissediyorum. Kendimi içerisinde bulunduğum derin uykuya teslim ediyorum. İçimden ince bir ses bağırıyor.
-Yaşamalısın Usagi. Benim için. Bizim için. Buradayım.
-Anne.
Ben sulugözlü sakar ve hala büyüyememiş o zavallı prenses kalbimi milyonlara bölüyorum. Sonra tek bir ses kulağımda çınlıyor. O ağlıyor, nefes alıyor ve ben kendimi huzura bırakıyorum. Derin bir mavilik beni kucaklıyor. O’nun kokusu…
-Hadi ama Usagi-chan artık uyanmalısın. Fazlasıyla uyumadın mı sence?
-Rei onu yalnız bırak biliyorsun zorlu bir ameliyattı.
-Bu kadar uyku Usagi için bile fazla. Tembellik sınırlarını zorluyor.
-Ah bu sevimli suratı bu kadar geç görmesi onun için kötü olacak değil mi küçük bebek?
-Mamoru-san saçlarının ve gözlerinin rengini senden almış. Çok sevimli.
-Hadi ama Minako-chan Usagi’de mavi gözlü ayrıca bakışları tıpkı Usagi gibi.
-Bakın Usagi uyanıyor galiba.
-Kızlar isterseniz yeni ailemizi başbaşa bırakalım.
-Haruka haklı kızlar. Biz çıkalım. Mamoru-san tebrik ederiz.
Gözlerimdeki ağırlığın kalktığını hissediyorum. Beyaz hastane odası. Vücudum uyuşmuş. Gözlerimi açıyorum. Işık canımı yakıyor. Yine de çevremdeki çiçekler oldukça güzel. Mavi ve pembenin mükemmel uyumu. Sonra onun gözlerini hissediyorum. Bakışları bakışlarıma kilitlenmiş.
-Usako!
-Mamochan geldiğine sevindim.
-Özür dilerim Usako! Tüm bunlar benim hatam. Tüm bu süre boyunca yanında olamadım. Yanında olamamak yeniden beni esir aldı. Çok uğraştım Usako seni uzaktan korumak istedim. Seni tek hedef haline getirmemek istedim. Kalbim ve beynim arasında süren savaşı senin kazanmanı istedim. Senden üstünü olamaz Usako. Özür dilerim. Şimdi karşında defalarca ve defalarca yeniden özür diliyorum. Kalbine ve ömrüne layık olamayan bu kalp en azından merhametine layık olmak istiyor. Tek bir gülüşün Usako! Beni bundan esirgeme.
-Mamochaan teşekkür ederim. Sevginden hiçbir zaman şüphe etmedim. Seni üzdüysem ben özür dilerim.
-Böyle konuşma Usako! Bu hikayenin tek masumu sensin. Beyazların masum prensesi. Geleceğin kraliçesi sen benim hediyemsin.
-Benim armağanımsa Mamochan varlığın. Onu hissedebiliyorum. Yüzyıllar öncesinden kalma enerjisini aynı kalp atışlarını yeniden… Bu bir armağan.
Yeniden kucağıma aldım. Yüzyıllar şimdi ellerimde bana olan ihanetlerini temize çekiyordu. Yeniden onun varlığını hissediyordum. Yalnız prensesin mızmızlığı, uysal prensin yalnızlığı hepsi tek bir gülümseyişte toplanmıştı. Bu minik eller kaderin direnişini simgeliyordu. Gelecek diye fısıldadı Mamoru.
- Biliyorsun değişecek ve siz kraliçem geleceğin iki güzel evladı tarafından yeniden müjdeleneceksiniz. Bu verebileceğin en güzel armağandı Usako. Teşekkür ederim. Varlığın nefesin kalbin hayalin acın yokluğun ve sevgin için. Adadığım ömrümü böyle onurlandırdığın için.
-Mamochan bizim armağanımız. Senin aşkın ve benim aşkım şimdi kucağımızda nefes alıp veriyor. Uğruna ölünecek ve korunacak tüm bu duygular var olmaya var etmeye değer.
-Adı ne olacak Usako?
-Hissediyorsun değil mi Mamo-chan? Kader bize fısıldıyor. O ismiyle geldi. O bizim geçmişimizin geleceğe hediyesi. Onun adı Darien.
Derin nefes aldı prenses ve bir kez daha baktı elini sıkıca tutan kocasına ve küçük elleriyle herşeyden habersiz uyuyan oğluna. Mutluluk dünyaydı. Dünyaysa mavi. Mavi evrendi evren sonsuzluk. Sonsuzluk sonla ifade edilemezken şimdi prenses ellerinde sonsuzluğu taşıyordu. Kalbine sığmayan bu derin sevgi bölünmek yerine çarpılarak çoğalıyordu. Işığıysa tüm evreni aydınlatmaya yetiyordu. Sadece bir anlığına aynı hissi duydu. İçinde serbest kalmayı bekleyen büyük uzun bir uykunun sonuydu.
-Ah artık gelebilir miyiz?
-Kızlaaaaaar. Hepinizin burada olmasına çok sevindim. Sizleri çok özledim.
-Biz özür dileriz Usako. Sadece bize neler olduğunu anlayamıyoruz. Onlar gerçekten hislerimiz değildi biliyorsun.
-Ami-chan biliyorum. Sizinde bildiğiniz gibi bende biliyorum. Uğrunda ölmeye değer bir arkadaşlık iki kelimenin acizliğinde solmayacak kadar değerli ve kutsal.
-Annelik bizim odangomuzu büyütmüş anlaşılan. Böyle bir anın geleceğini biliyordum.
-Rei-chaaan böyle bir anda bile elin boş mu geliyorsun. Sana inanamıyorum. Hem kaba hem de kötü kalplisin. Darien’in öğreneceği ilk kelime Rei olacak kaba kaba kaba Rei!
-Usagi! Seni koca surat senin büyüyeceğini düşünmek hataydı. Anne olamayacak kadar çocuksun sen.
-Kimin çocuğu şimdi kucağında Rei-chan? Yoksa Yuichiro acele etmek istemiyor mu ha? Anlarsın ya.
-Usaaaagiii!
-Kızlaar pekala sakin olun. Usagi-chan senin dinlenmen gerekir öyle değil mi? Minik bir bebeğin en çok ihtiyaç duyduğu şey anne ve babasının sevgisidir öyle değil mi?
-Michiru-san, Haruka-san
-Tebrikler prenses. Senin gibi güzel bir bebek daha iyisini düşünemiyorum.
-Haruka-san geldiğiniz için teşekkür ederim.
-Biz hep yanındayız Odango. Hiçbir zaman bir yere gitmeyeceğiz. Seni her zaman koruyacağız. Seni ve seni temsil eden her şeyi. Bizi koruyan ışığın her daim parlayacak.
Beyaz bir hiçti yoktu. Yokluğun içinde varlığı için direniyordu. Evrenin tüm renkleri tek olmak için buluştu. Beyaz parladı. Tüm renklerin ortaklığında birken hep oldu. Yokken var oldu. Çoğu bir yansıttı sonra karanlığın içerisinde tüm evren tek bir renkle parladı. Uyan dedi çevresine uyan zamanın geldi. Yokluğun kaderi varlığı için direndi. Gecenin karanlığını delen ayın dingin beyazlığı idi.
...
Aylar birbirini kovaladı...Önce eylül karşıladı şehri usulca; yapraklar yeşillerini sarılara emanet ettiler, güneş ise kendini bulutların ardına sakladı...Geleceğin müthiş belirsizliğine karşın, dünya alışılagelmiş mevsim geçişlerinde kendini buluyordu bir kez daha...Ay her gün daha da beliriyordu, daha da yerini sahipleniyordu gökyüzünde, tıpkı sahibesinin Dünya’daki yerini her geçen gün daha da çok benimsemesi gibi...Yaklaşan kış ise usulca huzuru hatırlatıyordu insanlara, saklı kapılar ardındaki tatlı huzuru.
Kutupların ardında gizlenenler her geçen gün biraz daha intikam hırsı ile bileniyorlardı, her geçen saniye biraz daha kalplerini ışığa kapatıyorlardı...
Geçmişin geleceğe emanetinin soluk alışı onları ürkütüyordu...
Tarihin belki de bu kez tekerrür etmeyecek oluşu, iyilerin savaşında karşıda duranların gücünü azaltıyordu...
Günler, haftaları, haftalar ayları getiriyordu; zaman geçiyordu...
Mamoru kollarında yer eden ufak kalbi her geçen gün biraz daha seviyordu, saçlarının siyahlığı, geceyi andıran gözlerinin ardında hep geçmişin küskün, ufak prensesini görüyordu...
Ufak atışların her nefesi ona geçmişin sorumluluklarını hatırlatıyordu...
Asla tekrar edilmemesi gereken hataları belleğine kazıyordu...
Usagi ise içinde gizlenen prensesi, kalbinin ve zihninin ardında onu bekleyen geleceği her geçen gün biraz daha benimsiyordu...
Beklenilenin yerine ona armağan edilen geçmişe her geçen mevsim ile biraz daha bağlanıyordu; uğruna feda ettiklerinin yeniden doğmuş olduğu gerçeği onu hem rahatlatıyor hem de ürkütüyordu...
Gücünden...varisinden korkuyordu...
‘Zaman ve mekan 30’u gösterdiğinde
Doğacak olanın vakti geldiğinde...
Yasaklı topraklarda bir varis doğacak...
Ay biterken, gün yeniden başlayacak’
(Kehanetler Kitabı-Varis)
Zaman usulca kışı gösterdi...
Karlar yavaşça aktılar yeryüzüne...
Yapılanları telafi etmek istercesine kapladı beyaz geçmişin Terra’sını...
Bir daha tekrar etmesinden ürkülen her şeyi kapatmaya hazırdı yeni mevsim...
Varisi zamanın ötesine taşımaya hazırdı zaman, mekan...
...
Usagi bir eli beşiğin kenarın, diğer elinde ise biberonla uyuya kalmıştı...Darien bugün tam 3 aylık olmuştu, her geçen gün biraz daha babasına benziyordu...ve her geçen gün Usagi oğlunu bir kez daha kaybetmekten korkuyordu...
Mamoru, usulca bebek odasına girdi...Yüzüne tarifsiz bir huzur yayıldı. Ona hala gerçek gelmiyordu olanlar, bir oğlu vardı...Usagi sağlıklıydı...düşman aylardır sessizdi...Dünya barışın garip huzuruna bırakmıştı kendini...
Babasının varlığını hisseden Darien, gözlerini açtı...
-Uyandınız demek sevgili prensim...
Mamoru derin derin kokladı oğlunu, aynı annesi gibi kokuyordu...Aynı onun gibi saftı...
-O kadar çok seviliyorsun ki Darien, oğlum...seni çok güzel bir gelecek bekliyor...Ben sana barışı getireceğim oğlum...Terra eskisi gibi olacak...
Usagi ellerindeki boşluğu hissetti...Panikle gözlerini açtı...
-Darien!
-Sakin ol Usako, seni uyandırmak istemedim...
-Bir an zannettim ki...
-Zannedişlerin asla gerçek olmayacak Serenity...sana söz veriyorum...
Anne ve babasının huzurunu hisseden prens, bir kez daha derin bir uykuya bıraktı kendini...
Ya düşman; o da gerçekten derin bir uykuda mıydı?
...
Prenses...
Endymion ile evlenmişler...
Elysion ve Ay bir varis bekliyormuş...
Beryl, onu kamçılayan soğuğa aldırmadan yürüyordu...
Geçmiş ve gelecek’in bir kez daha birbirini bulduğu anda...o da bir kez daha intikam isteği ile dolmuştu...
Endymion’a bir kez daha yaklaşmışken...yine, yeniden koparılmışlığı yaşıyordu...
Beryl, tarihin tekrarı için dilek diliyordu...
...
-Mamoru, kapıya bakabilir misin, ben Darien ile ilgileniyorum...
-Elbette, Usako
Mamoru kapıyı açtığında, ruhunda garip bir sıkışıklık hissetti...
Tıpkı o gün hissettiği gibi...
-Bayan Kato?
-Bay Chiba, ben sizi tebrik etmeye gelememiştim...
-Ah, elbette buyrun
Usagi oturma odasında girdiğinde kalbinin daraldığını hissetti...
-Ba-bayan kato?
-Merhaba, Bayan Chiba...ben sizleri tebrik etmek istemiştim...
-A şey...
-Biliyorum geç oldu ama Bay Chiba evde daha çok vakit geçirdiğinden beri hastanedeki işlerle ben ilgileniyorum...
Oğlum...onu...o daha çok küçüktü...
Sıra sende...prenses...
Usagi dengesini kaybeder gibi oldu, anıları onu yavaş yavaş tüketiyordu...sanki tekrarlarını gelişini hatırlatır gibi...
Korkunun esiri mi olmuştu?
Mamoru kollarında Darien ile geldi...
-Bayan Kato, oğlumuz Darien ile tanış...
-Endymion...ben onunla çok uzun zaman önce tanıştım zaten...
-Ne dedin sen?
-Senin daha açıkgözlü olmanı umut ederdim, Endymion...oysa o küçük prensese feda ettiklerinen birisi de zekan olmalı...onun için tükettiklerin...ama merak etme, seni bir kez daha kaybetmeyeceğim...
-Be,beryl?
-Demek ismimi hatırlıyorsun...ya beraber geçen gecelerimizi...ta ki kendini beğenmiş prenses seni elimden alana dek...biz beraberdik...
Varis, geçmişinin bitişine sebep olan sesin kulaklarına doluşu ile huzursuz oldu...ağlamaya başladı...
Usagi ise donup kalmıştı...
Ama bilmediği bir şey vardı...oğlu ona mutluluktan çok daha fazlasını armağan etmişti...
-Bugün o aptal prenses de...onun parçası olan da son nefeslerini alacaklar....ve sen Endymion benim olacaksın!
Bir anda odayı parlak bir ışık kapladı...
Kötülüğü inkar eden bu ışık, evreni aydınlatmış olan yıldızlarla aynı idi...
Usagi kalbinden akan gücü hissetti...
Geleceğin gelişine şahit oldu usulca...
Ona armağan edilen koruma isteğini benimsedi...
Önce alnındaki hilal belirdi....
Sonra; kalbinin derinleriklerinde gümüş kristal...
Anın sonunda, bir kez daha kehanetler birbirini buluyordu...
Geçmişin küskün prensesi...geleceğim kraliçesi oluyordu...
Terra yeni geleceğine merhaba diyordu...
Zaman durduğunda...
Sadece Neo-Kraliçe Serenity duruyordu...
Huzuru ile evreni büyülüyordu


Keyifle okumanız dileği ile

Bölüm 14: Geçmiş’in Hediyesi
Yorgunum. En son hatırladığım nefesimin kesildiği… Varlığım ve yokluğum birbiri ile mücadele ediyor. Tek bir amaçları var kazanmak. Bedenim üzerinde herhangi bir hükmüm yok. Kalbimse kırık. Sözleri duyuyorum ama anlamsız. Şimdi bulunduğum yerde bilincimin derinliklerinde ben zavallı bir prensesim. Penceremden uzaktaki dünyayı izliyorum. Ne tuhaf maviliğine bu kadar hayran olduğum bu gezegenin canlılığının farkındayım, ama onu hissedemiyorum. Aramızda bir bağ yok mu yoksa? Zavallı prenses tüm yaşamı boyunca o mavi gezegeni penceresinden bir zavallı gibi izliyor. Herkesten uzakta hayallerinde kendisine bir dünya kuruyor ve orada o tamamen yalnız. Sonra değerli rüyalarını da bir faninin nefesi uğruna gözden çıkarıyor. İçerisinde çok yalnız. Şiddetli bir ağrı yeniden bedenimi esir alıyor. Nefes almalıyım. Gözlerimi açamıyorum. Acıdan nefes almanın aslında ne kadar da zor bir zanaat olduğunu farkediyorum. Sesler var anlamsızlar. Çığlık atıyorlar. Elimde bir ağırlık hissediyorum. Ateş kavrıyor beni. Karşılık veremiyorum. Yine de bu o değil. Yerden uzaklaştığımı hissediyorum. Yattığım yerden beni o kaldırmıyor. Kalbim kırık.. Oldukça. Sonra ağır bir koku burnuma saldırıyor. Nefes alıyorum acı bedenimde derin bir yarık açarak tüm duyularımdan silinip atılıyor. Uyuştuğumu hissediyorum. Kendimi içerisinde bulunduğum derin uykuya teslim ediyorum. İçimden ince bir ses bağırıyor.
-Yaşamalısın Usagi. Benim için. Bizim için. Buradayım.
-Anne.
Ben sulugözlü sakar ve hala büyüyememiş o zavallı prenses kalbimi milyonlara bölüyorum. Sonra tek bir ses kulağımda çınlıyor. O ağlıyor, nefes alıyor ve ben kendimi huzura bırakıyorum. Derin bir mavilik beni kucaklıyor. O’nun kokusu…
-Hadi ama Usagi-chan artık uyanmalısın. Fazlasıyla uyumadın mı sence?
-Rei onu yalnız bırak biliyorsun zorlu bir ameliyattı.
-Bu kadar uyku Usagi için bile fazla. Tembellik sınırlarını zorluyor.
-Ah bu sevimli suratı bu kadar geç görmesi onun için kötü olacak değil mi küçük bebek?
-Mamoru-san saçlarının ve gözlerinin rengini senden almış. Çok sevimli.
-Hadi ama Minako-chan Usagi’de mavi gözlü ayrıca bakışları tıpkı Usagi gibi.
-Bakın Usagi uyanıyor galiba.
-Kızlar isterseniz yeni ailemizi başbaşa bırakalım.
-Haruka haklı kızlar. Biz çıkalım. Mamoru-san tebrik ederiz.
Gözlerimdeki ağırlığın kalktığını hissediyorum. Beyaz hastane odası. Vücudum uyuşmuş. Gözlerimi açıyorum. Işık canımı yakıyor. Yine de çevremdeki çiçekler oldukça güzel. Mavi ve pembenin mükemmel uyumu. Sonra onun gözlerini hissediyorum. Bakışları bakışlarıma kilitlenmiş.
-Usako!
-Mamochan geldiğine sevindim.
-Özür dilerim Usako! Tüm bunlar benim hatam. Tüm bu süre boyunca yanında olamadım. Yanında olamamak yeniden beni esir aldı. Çok uğraştım Usako seni uzaktan korumak istedim. Seni tek hedef haline getirmemek istedim. Kalbim ve beynim arasında süren savaşı senin kazanmanı istedim. Senden üstünü olamaz Usako. Özür dilerim. Şimdi karşında defalarca ve defalarca yeniden özür diliyorum. Kalbine ve ömrüne layık olamayan bu kalp en azından merhametine layık olmak istiyor. Tek bir gülüşün Usako! Beni bundan esirgeme.
-Mamochaan teşekkür ederim. Sevginden hiçbir zaman şüphe etmedim. Seni üzdüysem ben özür dilerim.
-Böyle konuşma Usako! Bu hikayenin tek masumu sensin. Beyazların masum prensesi. Geleceğin kraliçesi sen benim hediyemsin.
-Benim armağanımsa Mamochan varlığın. Onu hissedebiliyorum. Yüzyıllar öncesinden kalma enerjisini aynı kalp atışlarını yeniden… Bu bir armağan.
Yeniden kucağıma aldım. Yüzyıllar şimdi ellerimde bana olan ihanetlerini temize çekiyordu. Yeniden onun varlığını hissediyordum. Yalnız prensesin mızmızlığı, uysal prensin yalnızlığı hepsi tek bir gülümseyişte toplanmıştı. Bu minik eller kaderin direnişini simgeliyordu. Gelecek diye fısıldadı Mamoru.
- Biliyorsun değişecek ve siz kraliçem geleceğin iki güzel evladı tarafından yeniden müjdeleneceksiniz. Bu verebileceğin en güzel armağandı Usako. Teşekkür ederim. Varlığın nefesin kalbin hayalin acın yokluğun ve sevgin için. Adadığım ömrümü böyle onurlandırdığın için.
-Mamochan bizim armağanımız. Senin aşkın ve benim aşkım şimdi kucağımızda nefes alıp veriyor. Uğruna ölünecek ve korunacak tüm bu duygular var olmaya var etmeye değer.
-Adı ne olacak Usako?
-Hissediyorsun değil mi Mamo-chan? Kader bize fısıldıyor. O ismiyle geldi. O bizim geçmişimizin geleceğe hediyesi. Onun adı Darien.
Derin nefes aldı prenses ve bir kez daha baktı elini sıkıca tutan kocasına ve küçük elleriyle herşeyden habersiz uyuyan oğluna. Mutluluk dünyaydı. Dünyaysa mavi. Mavi evrendi evren sonsuzluk. Sonsuzluk sonla ifade edilemezken şimdi prenses ellerinde sonsuzluğu taşıyordu. Kalbine sığmayan bu derin sevgi bölünmek yerine çarpılarak çoğalıyordu. Işığıysa tüm evreni aydınlatmaya yetiyordu. Sadece bir anlığına aynı hissi duydu. İçinde serbest kalmayı bekleyen büyük uzun bir uykunun sonuydu.
-Ah artık gelebilir miyiz?
-Kızlaaaaaar. Hepinizin burada olmasına çok sevindim. Sizleri çok özledim.
-Biz özür dileriz Usako. Sadece bize neler olduğunu anlayamıyoruz. Onlar gerçekten hislerimiz değildi biliyorsun.
-Ami-chan biliyorum. Sizinde bildiğiniz gibi bende biliyorum. Uğrunda ölmeye değer bir arkadaşlık iki kelimenin acizliğinde solmayacak kadar değerli ve kutsal.
-Annelik bizim odangomuzu büyütmüş anlaşılan. Böyle bir anın geleceğini biliyordum.
-Rei-chaaan böyle bir anda bile elin boş mu geliyorsun. Sana inanamıyorum. Hem kaba hem de kötü kalplisin. Darien’in öğreneceği ilk kelime Rei olacak kaba kaba kaba Rei!
-Usagi! Seni koca surat senin büyüyeceğini düşünmek hataydı. Anne olamayacak kadar çocuksun sen.
-Kimin çocuğu şimdi kucağında Rei-chan? Yoksa Yuichiro acele etmek istemiyor mu ha? Anlarsın ya.
-Usaaaagiii!
-Kızlaar pekala sakin olun. Usagi-chan senin dinlenmen gerekir öyle değil mi? Minik bir bebeğin en çok ihtiyaç duyduğu şey anne ve babasının sevgisidir öyle değil mi?
-Michiru-san, Haruka-san
-Tebrikler prenses. Senin gibi güzel bir bebek daha iyisini düşünemiyorum.
-Haruka-san geldiğiniz için teşekkür ederim.
-Biz hep yanındayız Odango. Hiçbir zaman bir yere gitmeyeceğiz. Seni her zaman koruyacağız. Seni ve seni temsil eden her şeyi. Bizi koruyan ışığın her daim parlayacak.
Beyaz bir hiçti yoktu. Yokluğun içinde varlığı için direniyordu. Evrenin tüm renkleri tek olmak için buluştu. Beyaz parladı. Tüm renklerin ortaklığında birken hep oldu. Yokken var oldu. Çoğu bir yansıttı sonra karanlığın içerisinde tüm evren tek bir renkle parladı. Uyan dedi çevresine uyan zamanın geldi. Yokluğun kaderi varlığı için direndi. Gecenin karanlığını delen ayın dingin beyazlığı idi.
...
Aylar birbirini kovaladı...Önce eylül karşıladı şehri usulca; yapraklar yeşillerini sarılara emanet ettiler, güneş ise kendini bulutların ardına sakladı...Geleceğin müthiş belirsizliğine karşın, dünya alışılagelmiş mevsim geçişlerinde kendini buluyordu bir kez daha...Ay her gün daha da beliriyordu, daha da yerini sahipleniyordu gökyüzünde, tıpkı sahibesinin Dünya’daki yerini her geçen gün daha da çok benimsemesi gibi...Yaklaşan kış ise usulca huzuru hatırlatıyordu insanlara, saklı kapılar ardındaki tatlı huzuru.
Kutupların ardında gizlenenler her geçen gün biraz daha intikam hırsı ile bileniyorlardı, her geçen saniye biraz daha kalplerini ışığa kapatıyorlardı...
Geçmişin geleceğe emanetinin soluk alışı onları ürkütüyordu...
Tarihin belki de bu kez tekerrür etmeyecek oluşu, iyilerin savaşında karşıda duranların gücünü azaltıyordu...
Günler, haftaları, haftalar ayları getiriyordu; zaman geçiyordu...
Mamoru kollarında yer eden ufak kalbi her geçen gün biraz daha seviyordu, saçlarının siyahlığı, geceyi andıran gözlerinin ardında hep geçmişin küskün, ufak prensesini görüyordu...
Ufak atışların her nefesi ona geçmişin sorumluluklarını hatırlatıyordu...
Asla tekrar edilmemesi gereken hataları belleğine kazıyordu...
Usagi ise içinde gizlenen prensesi, kalbinin ve zihninin ardında onu bekleyen geleceği her geçen gün biraz daha benimsiyordu...
Beklenilenin yerine ona armağan edilen geçmişe her geçen mevsim ile biraz daha bağlanıyordu; uğruna feda ettiklerinin yeniden doğmuş olduğu gerçeği onu hem rahatlatıyor hem de ürkütüyordu...
Gücünden...varisinden korkuyordu...
‘Zaman ve mekan 30’u gösterdiğinde
Doğacak olanın vakti geldiğinde...
Yasaklı topraklarda bir varis doğacak...
Ay biterken, gün yeniden başlayacak’
(Kehanetler Kitabı-Varis)
Zaman usulca kışı gösterdi...
Karlar yavaşça aktılar yeryüzüne...
Yapılanları telafi etmek istercesine kapladı beyaz geçmişin Terra’sını...
Bir daha tekrar etmesinden ürkülen her şeyi kapatmaya hazırdı yeni mevsim...
Varisi zamanın ötesine taşımaya hazırdı zaman, mekan...
...
Usagi bir eli beşiğin kenarın, diğer elinde ise biberonla uyuya kalmıştı...Darien bugün tam 3 aylık olmuştu, her geçen gün biraz daha babasına benziyordu...ve her geçen gün Usagi oğlunu bir kez daha kaybetmekten korkuyordu...
Mamoru, usulca bebek odasına girdi...Yüzüne tarifsiz bir huzur yayıldı. Ona hala gerçek gelmiyordu olanlar, bir oğlu vardı...Usagi sağlıklıydı...düşman aylardır sessizdi...Dünya barışın garip huzuruna bırakmıştı kendini...
Babasının varlığını hisseden Darien, gözlerini açtı...
-Uyandınız demek sevgili prensim...
Mamoru derin derin kokladı oğlunu, aynı annesi gibi kokuyordu...Aynı onun gibi saftı...
-O kadar çok seviliyorsun ki Darien, oğlum...seni çok güzel bir gelecek bekliyor...Ben sana barışı getireceğim oğlum...Terra eskisi gibi olacak...
Usagi ellerindeki boşluğu hissetti...Panikle gözlerini açtı...
-Darien!
-Sakin ol Usako, seni uyandırmak istemedim...
-Bir an zannettim ki...
-Zannedişlerin asla gerçek olmayacak Serenity...sana söz veriyorum...
Anne ve babasının huzurunu hisseden prens, bir kez daha derin bir uykuya bıraktı kendini...
Ya düşman; o da gerçekten derin bir uykuda mıydı?
...
Prenses...
Endymion ile evlenmişler...
Elysion ve Ay bir varis bekliyormuş...
Beryl, onu kamçılayan soğuğa aldırmadan yürüyordu...
Geçmiş ve gelecek’in bir kez daha birbirini bulduğu anda...o da bir kez daha intikam isteği ile dolmuştu...
Endymion’a bir kez daha yaklaşmışken...yine, yeniden koparılmışlığı yaşıyordu...
Beryl, tarihin tekrarı için dilek diliyordu...
...
-Mamoru, kapıya bakabilir misin, ben Darien ile ilgileniyorum...
-Elbette, Usako
Mamoru kapıyı açtığında, ruhunda garip bir sıkışıklık hissetti...
Tıpkı o gün hissettiği gibi...
-Bayan Kato?
-Bay Chiba, ben sizi tebrik etmeye gelememiştim...
-Ah, elbette buyrun
Usagi oturma odasında girdiğinde kalbinin daraldığını hissetti...
-Ba-bayan kato?
-Merhaba, Bayan Chiba...ben sizleri tebrik etmek istemiştim...
-A şey...
-Biliyorum geç oldu ama Bay Chiba evde daha çok vakit geçirdiğinden beri hastanedeki işlerle ben ilgileniyorum...
Oğlum...onu...o daha çok küçüktü...
Sıra sende...prenses...
Usagi dengesini kaybeder gibi oldu, anıları onu yavaş yavaş tüketiyordu...sanki tekrarlarını gelişini hatırlatır gibi...
Korkunun esiri mi olmuştu?
Mamoru kollarında Darien ile geldi...
-Bayan Kato, oğlumuz Darien ile tanış...
-Endymion...ben onunla çok uzun zaman önce tanıştım zaten...
-Ne dedin sen?
-Senin daha açıkgözlü olmanı umut ederdim, Endymion...oysa o küçük prensese feda ettiklerinen birisi de zekan olmalı...onun için tükettiklerin...ama merak etme, seni bir kez daha kaybetmeyeceğim...
-Be,beryl?
-Demek ismimi hatırlıyorsun...ya beraber geçen gecelerimizi...ta ki kendini beğenmiş prenses seni elimden alana dek...biz beraberdik...
Varis, geçmişinin bitişine sebep olan sesin kulaklarına doluşu ile huzursuz oldu...ağlamaya başladı...
Usagi ise donup kalmıştı...
Ama bilmediği bir şey vardı...oğlu ona mutluluktan çok daha fazlasını armağan etmişti...
-Bugün o aptal prenses de...onun parçası olan da son nefeslerini alacaklar....ve sen Endymion benim olacaksın!
Bir anda odayı parlak bir ışık kapladı...
Kötülüğü inkar eden bu ışık, evreni aydınlatmış olan yıldızlarla aynı idi...
Usagi kalbinden akan gücü hissetti...
Geleceğin gelişine şahit oldu usulca...
Ona armağan edilen koruma isteğini benimsedi...
Önce alnındaki hilal belirdi....
Sonra; kalbinin derinleriklerinde gümüş kristal...
Anın sonunda, bir kez daha kehanetler birbirini buluyordu...
Geçmişin küskün prensesi...geleceğim kraliçesi oluyordu...
Terra yeni geleceğine merhaba diyordu...
Zaman durduğunda...
Sadece Neo-Kraliçe Serenity duruyordu...
Huzuru ile evreni büyülüyordu

Prensesin Düşü'ndeki acı sondan sonra İçimde ukte kalan şeyler oluyor çok mutluyumm
Darien'ın doğmasına çok sevindim.Chibi-Usa'ya nazaran bu bebeği daha çok seviyorum.Prensesin Düşü'nde acı bir şekilde kaybetmemizin payı büyük sonra babasına benziyor felan
Tamam burayı geçelim
Mamoru'ya babalık yaramış
Usagi'de en sonunda benliğini yeniden keşfetti aynı acıyı tekrar hissediceğini düşündüğün olsa gerek tüm gücünü ortaya çıkardı.Prenses tekrar korumacı oldu.Ayrıca sürekli yanında kalması korkması felan da çok güzeldi.
Ve Beryl
Bunu yazarken sanırım ilk defa gülüyorum.En sonunda kurtuldum, kurtulduk, kurtuldular artık nasıl anlarsanız =)
Bayan Kato'yu istemiyorum diye haftalardır söylüyordum en sonunda bir rahatlama geldi üzerime.Gerçi daha büyük düşmanlar var ama Beryl'e karşı kılım
(Bu arada yazaken ölmemiş olma ihtimali geldi aklıma Beryl'in ölmüş olmasını diliyorum öl Beryl öl artık lütfen)
Yeni bölümü iple çekiyorum ama aynı zamanda finalin gelmesinden çok korkuyorum nasıl bir tezatlıktır bu
Mükemmel bir bölümdü Ellerinize Sağlık.Teşekkürler...

Darien'ın doğmasına çok sevindim.Chibi-Usa'ya nazaran bu bebeği daha çok seviyorum.Prensesin Düşü'nde acı bir şekilde kaybetmemizin payı büyük sonra babasına benziyor felan


Mamoru'ya babalık yaramış

Ve Beryl

Bayan Kato'yu istemiyorum diye haftalardır söylüyordum en sonunda bir rahatlama geldi üzerime.Gerçi daha büyük düşmanlar var ama Beryl'e karşı kılım

Yeni bölümü iple çekiyorum ama aynı zamanda finalin gelmesinden çok korkuyorum nasıl bir tezatlıktır bu

Mükemmel bir bölümdü Ellerinize Sağlık.Teşekkürler...





14. sayfa (Toplam 18 sayfa) [ 262 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |