New York'ta Bir İngiliz-YENİ BÖLÜM-11 eklendi... Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Muhteşem bir bölümdü.Hala Elizabethnin geçmişi sır gibi saklanıyor.Takip edenin kim olduğu ise tam bir muamma.Nick niye unutmaya çalışıyor Tamam Elizabethyi anlıyorum geçmişteki acıları yaşamak istemiyor.Ama böyle daha çok acı çekmez mi?Bunlar aklımdaki sorulardı.Yeni bölümde görüşmek üzere
Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.
Bölüm 7: Dilekler ve Gerçekler
5 dadikalık bir nefes hakkı bulmuştu Elizabeth, soğuk havaya aldırmadan Ambulans alanında duruyordu…
Noel arifesi idi…
Çocukken…hatta gençken…hatta bir kaç yıl öncesine dek en çok sevdiği günlerden birisi olmuştu, bir ailesi olduğu zamanlardı…
Şimdi ise, yalnız ve sessiz bir biçimde bekliyordu…
Neyi bekliyordu?
Bir şeyi, birilerini…
Gelip onu uyandırmalarını…kabusunu bitirmelerini
-Stevens! Acil’deki hastalarının tomografileri çıktı…
-Geliyorum…
…
-Nerede kaldı bu!
-Nick, kalabalığı sende gördün gelirken…sabret biraz…
Elizabeth içeri girmiştir, yorgun gözler, kirli önlüğü ile boş gözlerle bakar Nick ve Charlotte’a…
-Andrew, Nick…tomografileriniz temiz…ama Nick sana dikiş atılması gerekiyor…
Charlotte, biraz sinirlenmiş gibiydi…
-Bak, neydi…Elizabeth…Nick’i burada tutmak hoşuna gidiyor olabilir ama ben bu geceyi çok farklı planlamıştım…
Elizabeth derin bir nefes alır…
-Öncelikle bana Dr.Stevens diye hitap ederseniz sevinirim…Nick isterse şu an şu kapıdan çıkıp gidebilir, bu onun kendi tercihi olur…Benim bir doktor olarak önerim kalıp dikiş attırması, ama eğer bu gece onun için bu kadar önemli ise, kapı şurada…siz bunu düşüne durun, bana daha çok ihtiyacı olan hastalar olduğuna eminim…izninizle
…
-Mary, Nicholes Holmes’u hemen taburcu edin…
-Ama Dr.Ste-
-Hemen dedim…
…
Nick oldukça sinirliydi…Charlotte kendini ne zannediyordu…bir gece için sadece yanında süs olucak bir kadındı o, ama şimdi aylardır tanıdığı bir başkasını incitmişti…
-Charlotte, ne yaptığını zannediyorsun?
-Kendini beğenmiş o doktor sinirimi bozuyordu Nick…
-Sessiz kalmayı denedim dim ama kusura bakma…Elizabeth senin için önemli olmayabilir ama benim arkadaşım, Charlotte sen kendini kim zannediyorsun?
-Andrew-
-Sus Nick!
O sırada kapı çalınır…
-Merhaba, ben Dr. Adam McKenzie, Ellie taburcu evraklarınızı imzaladı, çıkabileceğinizi haber vermek için geldim…Odayı boşaltırsanız bekleyen hastalarımız var…
-Elizabeth nerede? Görebi-
-Dr.Stevens şu an bir travma vakası ile ilgileniyor…
…
Hastanenin uzak bir köşesinde ise Elizabeth yaşadığı kırgınlığı, siniri dindirmeye çalışıyordu…
Kelimeler onu en az geçmişi kadar yaralayabiliyordu…garip oysa o dokunulmaz olduğu bir dünyada yetişmişti…
Şimdi ise o çok sevdiği yalnızlık onu köreltiyordu…Üzerine sinmiş olan kaybedişler bile onu kapandığı yerden çıkaramıyordu
…
New Jersey
Leighton büyük evin sessizliğinde duruyordu…
Geçen yıllardan sonra Elizabeth değişmişti…durgunlaşmıştı…büyümüştü…ve gururunu geride bırakmıştı…
Oysa onu değiştiren gecede olanların aslını bilse, belki de bitişin hemen ardında duruyor olmayacaktı…
Ona yüklenen yalanları, vicdanını boğan suçluluğu…
Şimdi olmaması gereken yerde gururlu duran o adamı…
Kendi kanına yenik düşen bir babayı…
Kaybettiği bir sevgiyi…
Hiç işlemediği günahları…
-Efendim, istediğiniz gibi, güvenle evine vardı…
-Güzel…
-Yalnız efendim, burada olduğunuz duyulmuş…
-O da biliyor mu?
-Evet…
-O zaman acele etmeliyiz…
-Elbette nasıl isterseniz…
…
Elizabeth sabahın ilk ışıklarına doğru evine vardı…
Bir kez daha derin bir nefes aldı….yeniden başlama gücünü kendinde aradı…
Kapının tıklatılması ile yeniden gerçekliğe döndü…
-Nick? Burada ne işin var?
-Ben şey…geçiyordum da…
-geçiyordun…
-Tamam geçmiyordum, bile bile buraya geldim…
Elizabeth gülümser…
-İçeri gelmek ister misin?
Nick içeriye geçer…
İçinde garip bir mutluluk oluşur…
Sanki sonunda hayatına girmektedir Elizabeth’in…
-Alnındaki kesiği dikelim, enfeksiyon kapmasını istemem…
-Burada mı?
-Evet, burada…
Elizabeth bir kaç malzeme getirir içeride…kesiği temizlemeye koyulur…
-Ben Charlotte adına senden özür dilemek istiyorum…Sanırım benimle galaya gel dediğimde onunla-
-Açıklamana gerek yok, bu biraz canını yakabilir…
-Lütfen bari özrümü kabul et…
-Nick, birden bire melek kesilmene gerek yok…önemli değil, bir an sinirlendim o kadar…gerçekten önemli değil…
-Ama benim için önemli…
-İşte bu kadar, yarayı bir hafta boyunca temiz tut, bir sorun olursa, hastaneye gelebilirsin…ya da gene buradan geçiyor olursun…
Nick ayağa kalkar, Elizabeth’e ulaşmak hep zor olmuştu…ama ilk defa karşısında kendisini kapatan bir kadın duruyordu…
-Teşekkürler Elizabeth…
-Bir şey değil, artık eve gidip uyusan iyi edersin…
-Evet uyuyacağım, bir gün şu duvarlarını indireceğinin hayalini kuracağım…
Nick evden çıkar…
Elizabeth ise bir kez daha taşıyamadığı yük ile baş başa kalır.
"Şimdi ise o çok sevdiği yalnızlık onu köreltiyordu…Üzerine sinmiş olan kaybedişler bile onu kapandığı yerden çıkaramıyordu "
Bende bu sözü çok beğendim.Elizabeth'i çok sevdim ben ya.Soğuk ama sıcak bir kadın Yeni bölümü görünce şok oldum. Nick'i de çok sevdim ama o Charlotte'e haddini bildirmediği için gıcık oldum.Kadına şiddete hayır ama bu hakediyordu yani Ellerine sağlık Elif
Bende bu sözü çok beğendim.Elizabeth'i çok sevdim ben ya.Soğuk ama sıcak bir kadın Yeni bölümü görünce şok oldum. Nick'i de çok sevdim ama o Charlotte'e haddini bildirmediği için gıcık oldum.Kadına şiddete hayır ama bu hakediyordu yani Ellerine sağlık Elif
Bölümü şimdi okudum ama sanki daha uzun olmalıydı ama neyse.Devamını bekliyorum en kısa zamanda.
Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.
Bölüm 8: Belki ya da asla…
Perdenin arasından sinsice süzülen ışık Nick’in gözlerini yakıyordu…
Ama farketmeden ettiği itirafların kalbini yakışı kadar acı verici değildi bu…
Saydı…Tam bir yıl olmuştu Elizabeth ile tanışalı…
Saydı…Tam 2 hafta geçmişti…Kendine onu sevdiğini itiraf edeli…
Nick alnındaki yara izine dokundu, canının yanması gerekiyordu ama bu ize onun ellerinin değdiğini düşündükçe acı yerini huzura bırakıyordu…
Elizabeth hep uzak olmuştu, hep mesafeli…anlık gülümsemeler, saniyeleri dolduran sıcaklık dışında hep o çok güvenli yerinde kalmayı tercih etmişti…
Neden diye düşündü Nick…
Neden aşamıyorum duvarları…
…
Cambridge, İngiltere
Yağmur bir kez daha dökülüyordu Charles’ın tanıdık topraklarına…
Yağmuru hep sevmişti Charles..ama o günden beri daha da çok seviyordu…Sanki ruhu yıkanıyordu yağmurda…arınıyordu olmuş ve olabilecek olan her şeyden…
-Charles, Walter’ın söyledikleri doğru mu?
-Evet, anne…Leighton…her şeyi biliyor…
-Ya Elizabeth?
-Bence hala cehaletin verdiği sessizlikte…sevgili kardeşim…
-Ne yapıcaksın?
-Ne yapmam gerekirse onu…anne…
…
‘Suçlu olan asla sen değildin…yakında görüşmek üzere’
Elizabeth elindeki notu buruşturdu….
Suçluluk ona o denli alışık bir duyguydu ki…
Kafası karışmıştı…onca zaman sonra bu ne demek oluyordu….
Neden şimdi…
Ya da kim?
Kimseye bir şey söylemeden hastaneden çıktı Elizabeth, içinde yıllardır onu körelten bir yangın vardı…pişmanlıkların, yaşadığı kayıpların ondan birer birer kopardığı parçaları vardı…
Şimdi bir kış yağmuru altında, huzur bulmaya çalışıyordu…
Kaybettiklerinden arınmak istercesine…
Ruhu artık acılara bağışıktı…her kesik onu biraz daha uzaklaştırıyordu insanlardan…
Her hatıra biraz daha kalınlaştırıyordu ördüğü duvarları…
Kendine kurduğu bu yalan dünyada, yalan da olsa bir tekdüzelik içerisindeydi oysa…oysa her şey oluyordu…bitiyordu…geçiyordu…
Oysa hayat onu artık eskisi kadar acıtmıyordu…
Ama şimdi, sakladığı onca şey yeniden hayat buluyordu…
Öfkelendiği o not…belki de aklının gizli köşelerindeki şüpheleri yeniden diriltmişti…
Elizabeth şimdi bir kez daha kim olduğu ile yüzleşiyordu….
Zaman hiç olmadığı kadar acımasızdı şimdi…
Ona dokunan her damla…biraz daha yaralıyordu vicdanını….
Gözlerini açtığında ise kendini en ummadığı yerde buldu…
…
Nick; o akşamüstünü Andrew’ın pub’ında geçirmişti…her ne kadar uzakta olsa…belki Elizabeth’i görebilirdi…umutlarını kaybedip dışarı çıktı…
Elizabeth yağmurdan ıslanmış, üşümüş ve bir oldukça halsiz bir şekilde boş gözlerle pub’ın tabelasına bakmaktaydı…
-Elizabeth!
Elizabeth konuşamıyordu…İnsanları yeniden görmeye daha hazır değildi…Ne soğuk, ne yağmur hiç bir şey onu acıtmıyordu…ama şu an ona bakan bir çift göz, bütün dayanıklığını bitirebilirdi…
-Elizabeth, iyi misin? Cevap ver, korkuyorum…ıslanmışsın…
Dönüp kaçmak istiyordu Elizabeth, kaçmak ve bir kuytuda ağlamak…onca yılın yükü belki de ilk defa onu çökertiyordu…Karşısındaki limana sığınmak o kadar zordu ki onun için…
…
New Jersey
Leighton elindeki gazette küpürlerine bir kez daha göz gezdirdi…
Bir kez daha bir kaç yıl önce yaşadığı acıyı tattı…
Defalarca…yine yeniden…
‘Genç Düşes yerini üvey kardeşine bıraktı…Warrington Baronluğu yeniden kuruluyor’
Engelleyemediği her anı yeniden yaşadı Leighton…
Ve en çok da gözlerinin önündeki gerçeği göremeyişi onu acıttı…
Ama az kalmıştı…
Yakında hem o hem de Elizabeth huzura ericekti…
…
-Bir kaç yıl önce Londra’ya gitmiştim…Earl Grey…sevdiğine eminim…
Elizabeth hala cevap vermiyordu…
Buraya nasıl gelmişti…bilmiyordu…belki de bilmek istemiyordu…
Nick çay ve havlu ile geri döndü…
Evinde bir kuytuya sığınmış bekleyen bir kedi misali bir kadın vardı…
Aylardır onu esir olan bir kadın…
Elizabeth’in suskunluğu onu delirtiyordu…
Havlu ile Elizabeth’in saçlarını kurulamaya başladı…hala tepkisizdi Elizabeth…
Öylece duruyordu…
-Süt..
-Ne?
-Çay için..ben sütsüz çay içmem…
-Ta- tamam getiriyorum hemen
Elizabeth Nick’i izledi…
En son böyle hissettiğinde 19 yaşındaydı…
En son böyle hissettiğinde hayatının en büyük kaybını yaşamıştı…
-Seni endişelendirdiysem özür dilerim, kötü bir gündü sadece…
-Anlatmak ister misin?
-Anlatıcak bir şey yok, sadece kötü bir gündü…o kadar…Yaran iyileşmiş…
-Gene aynı şeyi yapıyorsun!
-Neyi!
-Gene kaçıyorsun…neden asla kendin hakkında bahsetmiyorsun…neden azıcık da olsa sana ulaşmama izin vermiyorsun!
-Bana ulaşmaman senin için en doğrusu…
-Neden!
-Bana ulaşmış olan tek bir kişi vardı Nick…kocam…o da ulaştığı anda- her neyse…Ben gitmeliyim…
-İyi olduğuna emin misin?
-Bana ulaşma Nick; Bana uzak kalman senin için en iyisi...emin ol...Bir başkasının daha hayatını bitirmeyi ne ben ne de soyadım kaldırabilir...
Nick kendine geldiğinde boş bir oda ile baş baaşaydı…
…
Elizabeth evine vardığında gün kendini bir yenisine bırakıyordu…
Kapının önündeki zarfı açtı…
‘Her şeye rağmen, onun doğruları söylediğine inanıyor musun? Yiten annenin yerini dolduran o kadının çocuğunun olduğu yer…için rahat mı? Suçlu kim Elizabeth?...Düşün…çok yakında yanında olacağım…Leighton M.’
Perdenin arasından sinsice süzülen ışık Nick’in gözlerini yakıyordu…
Ama farketmeden ettiği itirafların kalbini yakışı kadar acı verici değildi bu…
Saydı…Tam bir yıl olmuştu Elizabeth ile tanışalı…
Saydı…Tam 2 hafta geçmişti…Kendine onu sevdiğini itiraf edeli…
Nick alnındaki yara izine dokundu, canının yanması gerekiyordu ama bu ize onun ellerinin değdiğini düşündükçe acı yerini huzura bırakıyordu…
Elizabeth hep uzak olmuştu, hep mesafeli…anlık gülümsemeler, saniyeleri dolduran sıcaklık dışında hep o çok güvenli yerinde kalmayı tercih etmişti…
Neden diye düşündü Nick…
Neden aşamıyorum duvarları…
…
Cambridge, İngiltere
Yağmur bir kez daha dökülüyordu Charles’ın tanıdık topraklarına…
Yağmuru hep sevmişti Charles..ama o günden beri daha da çok seviyordu…Sanki ruhu yıkanıyordu yağmurda…arınıyordu olmuş ve olabilecek olan her şeyden…
-Charles, Walter’ın söyledikleri doğru mu?
-Evet, anne…Leighton…her şeyi biliyor…
-Ya Elizabeth?
-Bence hala cehaletin verdiği sessizlikte…sevgili kardeşim…
-Ne yapıcaksın?
-Ne yapmam gerekirse onu…anne…
…
‘Suçlu olan asla sen değildin…yakında görüşmek üzere’
Elizabeth elindeki notu buruşturdu….
Suçluluk ona o denli alışık bir duyguydu ki…
Kafası karışmıştı…onca zaman sonra bu ne demek oluyordu….
Neden şimdi…
Ya da kim?
Kimseye bir şey söylemeden hastaneden çıktı Elizabeth, içinde yıllardır onu körelten bir yangın vardı…pişmanlıkların, yaşadığı kayıpların ondan birer birer kopardığı parçaları vardı…
Şimdi bir kış yağmuru altında, huzur bulmaya çalışıyordu…
Kaybettiklerinden arınmak istercesine…
Ruhu artık acılara bağışıktı…her kesik onu biraz daha uzaklaştırıyordu insanlardan…
Her hatıra biraz daha kalınlaştırıyordu ördüğü duvarları…
Kendine kurduğu bu yalan dünyada, yalan da olsa bir tekdüzelik içerisindeydi oysa…oysa her şey oluyordu…bitiyordu…geçiyordu…
Oysa hayat onu artık eskisi kadar acıtmıyordu…
Ama şimdi, sakladığı onca şey yeniden hayat buluyordu…
Öfkelendiği o not…belki de aklının gizli köşelerindeki şüpheleri yeniden diriltmişti…
Elizabeth şimdi bir kez daha kim olduğu ile yüzleşiyordu….
Zaman hiç olmadığı kadar acımasızdı şimdi…
Ona dokunan her damla…biraz daha yaralıyordu vicdanını….
Gözlerini açtığında ise kendini en ummadığı yerde buldu…
…
Nick; o akşamüstünü Andrew’ın pub’ında geçirmişti…her ne kadar uzakta olsa…belki Elizabeth’i görebilirdi…umutlarını kaybedip dışarı çıktı…
Elizabeth yağmurdan ıslanmış, üşümüş ve bir oldukça halsiz bir şekilde boş gözlerle pub’ın tabelasına bakmaktaydı…
-Elizabeth!
Elizabeth konuşamıyordu…İnsanları yeniden görmeye daha hazır değildi…Ne soğuk, ne yağmur hiç bir şey onu acıtmıyordu…ama şu an ona bakan bir çift göz, bütün dayanıklığını bitirebilirdi…
-Elizabeth, iyi misin? Cevap ver, korkuyorum…ıslanmışsın…
Dönüp kaçmak istiyordu Elizabeth, kaçmak ve bir kuytuda ağlamak…onca yılın yükü belki de ilk defa onu çökertiyordu…Karşısındaki limana sığınmak o kadar zordu ki onun için…
…
New Jersey
Leighton elindeki gazette küpürlerine bir kez daha göz gezdirdi…
Bir kez daha bir kaç yıl önce yaşadığı acıyı tattı…
Defalarca…yine yeniden…
‘Genç Düşes yerini üvey kardeşine bıraktı…Warrington Baronluğu yeniden kuruluyor’
Engelleyemediği her anı yeniden yaşadı Leighton…
Ve en çok da gözlerinin önündeki gerçeği göremeyişi onu acıttı…
Ama az kalmıştı…
Yakında hem o hem de Elizabeth huzura ericekti…
…
-Bir kaç yıl önce Londra’ya gitmiştim…Earl Grey…sevdiğine eminim…
Elizabeth hala cevap vermiyordu…
Buraya nasıl gelmişti…bilmiyordu…belki de bilmek istemiyordu…
Nick çay ve havlu ile geri döndü…
Evinde bir kuytuya sığınmış bekleyen bir kedi misali bir kadın vardı…
Aylardır onu esir olan bir kadın…
Elizabeth’in suskunluğu onu delirtiyordu…
Havlu ile Elizabeth’in saçlarını kurulamaya başladı…hala tepkisizdi Elizabeth…
Öylece duruyordu…
-Süt..
-Ne?
-Çay için..ben sütsüz çay içmem…
-Ta- tamam getiriyorum hemen
Elizabeth Nick’i izledi…
En son böyle hissettiğinde 19 yaşındaydı…
En son böyle hissettiğinde hayatının en büyük kaybını yaşamıştı…
-Seni endişelendirdiysem özür dilerim, kötü bir gündü sadece…
-Anlatmak ister misin?
-Anlatıcak bir şey yok, sadece kötü bir gündü…o kadar…Yaran iyileşmiş…
-Gene aynı şeyi yapıyorsun!
-Neyi!
-Gene kaçıyorsun…neden asla kendin hakkında bahsetmiyorsun…neden azıcık da olsa sana ulaşmama izin vermiyorsun!
-Bana ulaşmaman senin için en doğrusu…
-Neden!
-Bana ulaşmış olan tek bir kişi vardı Nick…kocam…o da ulaştığı anda- her neyse…Ben gitmeliyim…
-İyi olduğuna emin misin?
-Bana ulaşma Nick; Bana uzak kalman senin için en iyisi...emin ol...Bir başkasının daha hayatını bitirmeyi ne ben ne de soyadım kaldırabilir...
Nick kendine geldiğinde boş bir oda ile baş baaşaydı…
…
Elizabeth evine vardığında gün kendini bir yenisine bırakıyordu…
Kapının önündeki zarfı açtı…
‘Her şeye rağmen, onun doğruları söylediğine inanıyor musun? Yiten annenin yerini dolduran o kadının çocuğunun olduğu yer…için rahat mı? Suçlu kim Elizabeth?...Düşün…çok yakında yanında olacağım…Leighton M.’
yazamıyorum dediğin buysa gerçekten yazınca ne yazacaksın?
İşler kızışacak gibi duruyor hadi bakalım.
Sonunda Nick en azından eve attı bir sonrakine belki de.
Sevgili yazar sabırsızlıkla bekliyoruz:)
İşler kızışacak gibi duruyor hadi bakalım.
Sonunda Nick en azından eve attı bir sonrakine belki de.
Sevgili yazar sabırsızlıkla bekliyoruz:)
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.
Güzel ve gizemli bir bölüm olmuş.Hala tamamlanmamış parçalar var ama zamanla birleşeceklerdir kafamda.Yeni bölümü bekliyorum.
Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.
Chopiniiimmm Elizabeth'in, Nick'in, Usagi, Mamoru'nun seven sevilen sevdiği bir şey olan fflerimizi okuyan herkesiin sevgililer günü kutlu olsunnnnn.
En başta arkadaşlığını fflerini sevdiğimm canım arkadaşımın tabikisi de!
Yeni bölümü bekliyoruz.
İmza: Bugüne özel sevgi böcüüü
En başta arkadaşlığını fflerini sevdiğimm canım arkadaşımın tabikisi de!
Yeni bölümü bekliyoruz.
İmza: Bugüne özel sevgi böcüüü
Bölüm 9: Anılar ve Korkular
Beş yaşlarında bir kız çimlerde koşturmakta…
Ne kadar da özgür…
Ne kadar da kendisi…
Koyu kahve saçları usulca buklelenmiş…güneşle dans etmekte…
Ela gözleri tıpkı babası gibi…
Öylesine mutlu ki…
Sanki hep çocuk kalacakmış gibi…
Elizabeth gözlerini açtı…Hala hastanedeki odasındaydı…
Hala yalnızdı…
Ve insanlar hala cehaletin onlara verdiği kör mutlulukla yaşamaktaydı…
Elizabeth hayatın ona hep en olmadık armağanları verdiğinin farkındaydı…
Ama hayat bu sefer gerçekten haddini aşmıştı…
20 yıl sonra Leighton Master’ı yeniden ona getirmek…
İşte hayat bu sefer abartmıştı…
…
Andrew’s Pub
-Gerçekten Andrew, hayatımda gördüğün en inatçı kadın…Genelde kadınlar kendilerini benim için yerlere atarlar…
-Nick, bence kendi haline bırak biraz…yani Elizabeth pek hayatında birilerini istemiyor…ve Elizabeth’in şu dünya üzerindeki en sıcakkanlı insan olduğu da söylenemez…
-Benim hakkımda böyle düşündüğünü bilmiyordum Andrew!
Nick; Elizabeth’i süzer…
Ne kadar istesede nefret edemediği kadın…
-Elizabeth, sen ne zamandan beri buradasın?
-Merak etme Nick, dün gece kimle beraber olduğunu duymadım…and-
-Büyük boy bir kahve geliyor!
-Birisi ile yattığımı nereden çıkardın?
-Neden hemen savunmaya geçiyorsun Nick…yoksa doğru muydu düşündüklerim!
-Deli ediyorsun beni Elizabeth…
Elizabeth bir kez daha susukunlaştı…bir kez daha yıllardır özenle taktığı ‘mutluluk’ maskesinin yüzünden düştüğünü hissetti…
Başını kapıya doğru döndürdüğünde…eskilerden bir yüzü görür gibi oldu…
Bütün hayatını temize çektiği o yüzü…
Daha kavuşamadan kaybettiği o yüzü…
-Ne oldu?
-Hiç, birisini gördüğümü zannettim bir an…
…
New Jersey
Leighton elindeki fotoğrafa saatlerdir bakmaktaydı…
Badem yeşik gözleri, koyu kestane saçları ile bir kadın gülümsemekteydi…kucağında ise pembe battaniyelere sarılmış bir bebek uyumaktaydı…
Fotoğrafın arkasını bir kez daha çevirdi Leighton, yeniden o ana geri dönmek istedi…
Sevgili kardeşim…
Walter ne kadar karşı çıksa da, dün kollarıma aldığım kızımı bir de sen gör istedim…Aynı sana benziyor…adı Elizabeth…
En kısa zamanda seni görebilmek dileğimle…
Catherine. 1 Ocak 1980
Leighton bir kez daha geçmiş pişmanlıkları ile yüzleşti…
Hiç yüzünü göremediği sevdiklerini düşündü…
Onlardan gizlenenleri…
Ve de onun hiç yere yaşadıklarını…
Ama az kalmıştı…
Catherine huzur bulacaktı.
…
Andrew’s Pub
-Pardon, Elizabeth Stevens burada mı acaba?
Elizabeth başını kaldırdı…
-Buyrun benim…
-Bunu size vermemi istediler…
Elizabeth adamdan zarfı tereddütle aldı…
Zarfı yavaşça açtı…
Ellerini yıpranmış fotoğrafta gezdirdi…
Bir anda her şey sustu…
İnsanlar, sesler…hayat durdu.
Sadece fotoğraf ile başbaşa kaldı Elizabeth…
Öylesine donuklaştı ki her şey, Elizabeth ne fotoğrafı düşürdüğünü… ne de koşarak pub’dan ayrılmış olduğunu farketti…
Ne havanın kokusu, ne de zamanın akışı onun için geçerli değildi şu an da…
Aklına fotoğraf kazınmıştı…
Kaybettiğini hatırlatan o kare…
…
Nick, Elizabeth’e seslenmişti…fakat sesi ona ulaşmamştı. Elizabeth’in ellerinden kayan fotoğrafı aldı…ve duraksadı…
İşte kaçındığı her şey karşısındaydı…
Fotoğrafın arkasına yazılan satırları okudu…
Bay ve Bayan Stevens-İlk Dans 10 Eylül 2002
…
Elizabeth banka yavaşça oturdu…
Biris onunla oyun oynuyordu…
Önce notlar…şimdi de bu…
Oysa o yaşadıklarının üstünü örteli çok uzun zaman olmuştu…
Geçmiş ona bird aha dokunamaz diye düşünüyordu…
Ellerine baktı
-Hay aksi! Düşürmüş olmalıyım…
-Bunu mu arıyorsunuz Bayan Stevens?
Elizabeth gözlerini kaldırdı…karşısında Nick duruyordu…
-Beni neden takip ettin?
-Hiç bir şey söylemeden gittiğin için olabilir mi?
Elizabeth fotoğrafı aldı Nick’in eliden…
-Konuşmak istemiyorum…
-Ne zaman istedin ki? Hayatında birini istemiyorsun…anlatmak istemiyorsun…görülmek istmemiyorsun…Söylesene sen ne istiyorsun?
-Asıl sen benden ne istiyorsun?
Elizabeth bu kez hiç beklemediği bir şekilde sustu…
Bu sefer onu sessizliğe iten Nick’in dudaklarından başkası değildi…
Belki de yıllardır ilk defa dürüst davrandı Elizabeth…
Artık cesareti yavaş yavaş geri geliyordu…
Elizabeth kendini buluyordu…
Beş yaşlarında bir kız çimlerde koşturmakta…
Ne kadar da özgür…
Ne kadar da kendisi…
Koyu kahve saçları usulca buklelenmiş…güneşle dans etmekte…
Ela gözleri tıpkı babası gibi…
Öylesine mutlu ki…
Sanki hep çocuk kalacakmış gibi…
Elizabeth gözlerini açtı…Hala hastanedeki odasındaydı…
Hala yalnızdı…
Ve insanlar hala cehaletin onlara verdiği kör mutlulukla yaşamaktaydı…
Elizabeth hayatın ona hep en olmadık armağanları verdiğinin farkındaydı…
Ama hayat bu sefer gerçekten haddini aşmıştı…
20 yıl sonra Leighton Master’ı yeniden ona getirmek…
İşte hayat bu sefer abartmıştı…
…
Andrew’s Pub
-Gerçekten Andrew, hayatımda gördüğün en inatçı kadın…Genelde kadınlar kendilerini benim için yerlere atarlar…
-Nick, bence kendi haline bırak biraz…yani Elizabeth pek hayatında birilerini istemiyor…ve Elizabeth’in şu dünya üzerindeki en sıcakkanlı insan olduğu da söylenemez…
-Benim hakkımda böyle düşündüğünü bilmiyordum Andrew!
Nick; Elizabeth’i süzer…
Ne kadar istesede nefret edemediği kadın…
-Elizabeth, sen ne zamandan beri buradasın?
-Merak etme Nick, dün gece kimle beraber olduğunu duymadım…and-
-Büyük boy bir kahve geliyor!
-Birisi ile yattığımı nereden çıkardın?
-Neden hemen savunmaya geçiyorsun Nick…yoksa doğru muydu düşündüklerim!
-Deli ediyorsun beni Elizabeth…
Elizabeth bir kez daha susukunlaştı…bir kez daha yıllardır özenle taktığı ‘mutluluk’ maskesinin yüzünden düştüğünü hissetti…
Başını kapıya doğru döndürdüğünde…eskilerden bir yüzü görür gibi oldu…
Bütün hayatını temize çektiği o yüzü…
Daha kavuşamadan kaybettiği o yüzü…
-Ne oldu?
-Hiç, birisini gördüğümü zannettim bir an…
…
New Jersey
Leighton elindeki fotoğrafa saatlerdir bakmaktaydı…
Badem yeşik gözleri, koyu kestane saçları ile bir kadın gülümsemekteydi…kucağında ise pembe battaniyelere sarılmış bir bebek uyumaktaydı…
Fotoğrafın arkasını bir kez daha çevirdi Leighton, yeniden o ana geri dönmek istedi…
Sevgili kardeşim…
Walter ne kadar karşı çıksa da, dün kollarıma aldığım kızımı bir de sen gör istedim…Aynı sana benziyor…adı Elizabeth…
En kısa zamanda seni görebilmek dileğimle…
Catherine. 1 Ocak 1980
Leighton bir kez daha geçmiş pişmanlıkları ile yüzleşti…
Hiç yüzünü göremediği sevdiklerini düşündü…
Onlardan gizlenenleri…
Ve de onun hiç yere yaşadıklarını…
Ama az kalmıştı…
Catherine huzur bulacaktı.
…
Andrew’s Pub
-Pardon, Elizabeth Stevens burada mı acaba?
Elizabeth başını kaldırdı…
-Buyrun benim…
-Bunu size vermemi istediler…
Elizabeth adamdan zarfı tereddütle aldı…
Zarfı yavaşça açtı…
Ellerini yıpranmış fotoğrafta gezdirdi…
Bir anda her şey sustu…
İnsanlar, sesler…hayat durdu.
Sadece fotoğraf ile başbaşa kaldı Elizabeth…
Öylesine donuklaştı ki her şey, Elizabeth ne fotoğrafı düşürdüğünü… ne de koşarak pub’dan ayrılmış olduğunu farketti…
Ne havanın kokusu, ne de zamanın akışı onun için geçerli değildi şu an da…
Aklına fotoğraf kazınmıştı…
Kaybettiğini hatırlatan o kare…
…
Nick, Elizabeth’e seslenmişti…fakat sesi ona ulaşmamştı. Elizabeth’in ellerinden kayan fotoğrafı aldı…ve duraksadı…
İşte kaçındığı her şey karşısındaydı…
Fotoğrafın arkasına yazılan satırları okudu…
Bay ve Bayan Stevens-İlk Dans 10 Eylül 2002
…
Elizabeth banka yavaşça oturdu…
Biris onunla oyun oynuyordu…
Önce notlar…şimdi de bu…
Oysa o yaşadıklarının üstünü örteli çok uzun zaman olmuştu…
Geçmiş ona bird aha dokunamaz diye düşünüyordu…
Ellerine baktı
-Hay aksi! Düşürmüş olmalıyım…
-Bunu mu arıyorsunuz Bayan Stevens?
Elizabeth gözlerini kaldırdı…karşısında Nick duruyordu…
-Beni neden takip ettin?
-Hiç bir şey söylemeden gittiğin için olabilir mi?
Elizabeth fotoğrafı aldı Nick’in eliden…
-Konuşmak istemiyorum…
-Ne zaman istedin ki? Hayatında birini istemiyorsun…anlatmak istemiyorsun…görülmek istmemiyorsun…Söylesene sen ne istiyorsun?
-Asıl sen benden ne istiyorsun?
Elizabeth bu kez hiç beklemediği bir şekilde sustu…
Bu sefer onu sessizliğe iten Nick’in dudaklarından başkası değildi…
Belki de yıllardır ilk defa dürüst davrandı Elizabeth…
Artık cesareti yavaş yavaş geri geliyordu…
Elizabeth kendini buluyordu…
ooooooo Nick bakıyorum da durdun durdun birden açıldın çakalll
O resimleri gönderen şahsın amacını anlamadım bir türlü yani kadın kaçmış zaten onlardan şimdi niye rahatını bozuyorlar ki
Yeni bölüm ne zaman gelicek yoksa yoksa yarın mı
Ellerine sağlık
O resimleri gönderen şahsın amacını anlamadım bir türlü yani kadın kaçmış zaten onlardan şimdi niye rahatını bozuyorlar ki
Yeni bölüm ne zaman gelicek yoksa yoksa yarın mı
Ellerine sağlık
4. sayfa (Toplam 5 sayfa) [ 72 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |