Ölümün Sessizliği... Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Sergei yüzeye çıkmış Clancy’i bir kayanın üzerine bırakmış son bir kez daha nefes alıp almadığını kontrol etmektedir. Sergei nefes alması için kalbine biraz bastırmış sonrada Sünni teneffüs yapmıştır. Sergei Clancy’in kurtulamadığını görünce kalkmış denize dönüp yaşananları düşünmeye başlamıştır.
Sergei: Elimden geleni yaptım. Sanırım başarılı olamadım.
Clancy büyük bir öksürükle kendisine gelir. Boğazını tutar. Sergei ise hala arkasını dönmüş düşünmektedir. Clancy nefes alıp verişinin normale girdiğini hissettikten sonra Sergei’yi fark eder.
Clancy: Neler oldu?
Sergei bir hışımla arkasını döner.
Sergei: Sen… sen yaşıyorsun. Gözlerime inanamıyorum.
Clancy: Evet yaşıyorum.
Sergei: Geç oldu evine bıraksam iyi olur.
Clancy: Peki tamam.
Sergei Clancy’i evine kadar bırakır. Tabi bu sürede iki sininde kıyafetleri kurumuştur.
Sergei: Yarın seni almama ne dersin?
Clancy: Peki olur. Memnun olurum.
Clancy kapıyı kapatırken Sergei’ye el sallar ve kapıyı kapatır.
Alis: Hoş geldin kızım.
Clancy (annesine sarılarak): Hoş buldum anne.
Alis: Nerede kaldın kızım merak ettim. Ellerini yıka gel hadi yemek hazır.
Clancy bir koşu gidip ellerini ve yüzünü yıkar. Aynada kendisine bakar. Sonra aşağıya annesinin yanına iner. Yemeği yerler. Clancy ders çalışmak için odaya çıkar. Kalemi eline alır kitabını açar. Fakat bir türlü derse konsantre olamaz. Bir süre sonra kitabın üzerine uyuya kalır. Clancy rüyasında..
---: Artık rahat bırakma zamanı biraz toparlanmasına izin vermeliyiz.
---: Ama bu sefer kesin başaracağız.
---: Hayır dedim.
---: Peki...
Clancy sayıklamaya başlar.
Alis: Kızım uyan artık sabah oldu aşağıda seni birisi bekliyor.
Clancy: Tamam anne. Birisi mi? Ah tabi ya Sergei
Alis: Söyle bakalım kim bu yakışıklı çocuk?
Clancy: Okuldan bir arkadaş işte anne.
Alis: Peki öyle olsun tatlım. Ben aşağıdayım.
Clancy üzerini değişir. Bu gün farklı giyinmiştir. Her zaman siyah giydiğini fark eder fakat bu gün beyaz giymiştir saçını da salmak yerine yandan at kuyruğu yapmıştır. Boynuna bir kolye bileğine de bir bileklik takmıştır. Clancy çantasını hazırlayıp aşağıya iner.
Alis: Bizde seni bekliyorduk kızım.
Clancy: Günaydın Anne, günaydın Sergei…
Alis-Sergei: Günaydın.
Clancy: Bir an önce çıkalım Sophia bizi bekler.
Alis: Akşama görüşürüz kızım dikkat et kendine.
Clancy: Peki annem dikkat ederim (annesine sarılır)
Sergei ve Clancy biraz yürürler.
Sergei: Dünden sonra nasılsın?
Clancy: İyiyim sağ ol, Sen nasılsın?
Sergei: Bende iyiyim.
Sophia: Hey günaydın (gülerek)
Sergei-Clancy (gülerek): Günaydın.
Sophia: Geç kalacaksınız sandım bir an önce gitsek iyi olacak
Sergei: Tamam siz kızlar beni geçemezsiniz.. (der ve hızlı yürümeye başlar)
Sophia: Clancy bu gün fıstık gibi olmuşsun.
Clancy: Sadece biraz farklı giyindim sen kendine bak süpersin.
Sergei: Uyuşuklar (sırıtır)
Çekişerek okula varırlar. Sınıfa girerler.
Rini: Hoş geldiniz.
Akira: Gözlerimiz yolda kaldı.
Rini siyah gözlü kahverengi saçlı bir kızdır. 1.66 boylarında 53 kilodur saçları düzdür beline kadar gelmektedir.
Akira siyah saçlı yeşil gözlü bir erkektir. 1.78 boyunda 58 kilodur. Saçları gözlerinin önünü kapatmaktadır.
Sophia: Geldik hayırdır.
Akira: Sadece merak ettik.
Rini: Evet geç kalacaksınız sandık.
Sophia: Yok bu sefer tam zamanında geldik.
Clancy her zamanki gibi en arkaya geçmiştir. Sergei’de gidip onun yanına geçmiştir.
Clancy: Sanırım artık başımıza bir şey gelmeyecek
Sergei: Bunu nereden biliyorsun?
Clancy: 6. his…
Sergei: Umarım dediğin gibi olur…
Aradan 1 hafta geçmiştir. Ne bir ses nede bir olay olmuştur. Bu sırada Sophia Sergei’nin hareketlerine vurulmuştur. Clancy annesi ile vakit geçirmiştir. Yine bir Cuma günü Sergei ve Clancy okula doğru gitmektedir. Okulda herkes bir yerlere doğru kaçışmaktadır.
Clancy: Allahalla neler oldu burada?
Sergei: Hadi gidip bir bakalım.
Sergei ve Clancy o kalabalığın arasından okula girerler. Sergei ve Clancy gördükleri karşısında şok olurlar.
Clancy: Bu bu…
Sergei: Elimden geleni yaptım. Sanırım başarılı olamadım.
Clancy büyük bir öksürükle kendisine gelir. Boğazını tutar. Sergei ise hala arkasını dönmüş düşünmektedir. Clancy nefes alıp verişinin normale girdiğini hissettikten sonra Sergei’yi fark eder.
Clancy: Neler oldu?
Sergei bir hışımla arkasını döner.
Sergei: Sen… sen yaşıyorsun. Gözlerime inanamıyorum.
Clancy: Evet yaşıyorum.
Sergei: Geç oldu evine bıraksam iyi olur.
Clancy: Peki tamam.
Sergei Clancy’i evine kadar bırakır. Tabi bu sürede iki sininde kıyafetleri kurumuştur.
Sergei: Yarın seni almama ne dersin?
Clancy: Peki olur. Memnun olurum.
Clancy kapıyı kapatırken Sergei’ye el sallar ve kapıyı kapatır.
Alis: Hoş geldin kızım.
Clancy (annesine sarılarak): Hoş buldum anne.
Alis: Nerede kaldın kızım merak ettim. Ellerini yıka gel hadi yemek hazır.
Clancy bir koşu gidip ellerini ve yüzünü yıkar. Aynada kendisine bakar. Sonra aşağıya annesinin yanına iner. Yemeği yerler. Clancy ders çalışmak için odaya çıkar. Kalemi eline alır kitabını açar. Fakat bir türlü derse konsantre olamaz. Bir süre sonra kitabın üzerine uyuya kalır. Clancy rüyasında..
---: Artık rahat bırakma zamanı biraz toparlanmasına izin vermeliyiz.
---: Ama bu sefer kesin başaracağız.
---: Hayır dedim.
---: Peki...
Clancy sayıklamaya başlar.
Alis: Kızım uyan artık sabah oldu aşağıda seni birisi bekliyor.
Clancy: Tamam anne. Birisi mi? Ah tabi ya Sergei
Alis: Söyle bakalım kim bu yakışıklı çocuk?
Clancy: Okuldan bir arkadaş işte anne.
Alis: Peki öyle olsun tatlım. Ben aşağıdayım.
Clancy üzerini değişir. Bu gün farklı giyinmiştir. Her zaman siyah giydiğini fark eder fakat bu gün beyaz giymiştir saçını da salmak yerine yandan at kuyruğu yapmıştır. Boynuna bir kolye bileğine de bir bileklik takmıştır. Clancy çantasını hazırlayıp aşağıya iner.
Alis: Bizde seni bekliyorduk kızım.
Clancy: Günaydın Anne, günaydın Sergei…
Alis-Sergei: Günaydın.
Clancy: Bir an önce çıkalım Sophia bizi bekler.
Alis: Akşama görüşürüz kızım dikkat et kendine.
Clancy: Peki annem dikkat ederim (annesine sarılır)
Sergei ve Clancy biraz yürürler.
Sergei: Dünden sonra nasılsın?
Clancy: İyiyim sağ ol, Sen nasılsın?
Sergei: Bende iyiyim.
Sophia: Hey günaydın (gülerek)
Sergei-Clancy (gülerek): Günaydın.
Sophia: Geç kalacaksınız sandım bir an önce gitsek iyi olacak
Sergei: Tamam siz kızlar beni geçemezsiniz.. (der ve hızlı yürümeye başlar)
Sophia: Clancy bu gün fıstık gibi olmuşsun.
Clancy: Sadece biraz farklı giyindim sen kendine bak süpersin.
Sergei: Uyuşuklar (sırıtır)
Çekişerek okula varırlar. Sınıfa girerler.
Rini: Hoş geldiniz.
Akira: Gözlerimiz yolda kaldı.
Rini siyah gözlü kahverengi saçlı bir kızdır. 1.66 boylarında 53 kilodur saçları düzdür beline kadar gelmektedir.
Akira siyah saçlı yeşil gözlü bir erkektir. 1.78 boyunda 58 kilodur. Saçları gözlerinin önünü kapatmaktadır.
Sophia: Geldik hayırdır.
Akira: Sadece merak ettik.
Rini: Evet geç kalacaksınız sandık.
Sophia: Yok bu sefer tam zamanında geldik.
Clancy her zamanki gibi en arkaya geçmiştir. Sergei’de gidip onun yanına geçmiştir.
Clancy: Sanırım artık başımıza bir şey gelmeyecek
Sergei: Bunu nereden biliyorsun?
Clancy: 6. his…
Sergei: Umarım dediğin gibi olur…
Aradan 1 hafta geçmiştir. Ne bir ses nede bir olay olmuştur. Bu sırada Sophia Sergei’nin hareketlerine vurulmuştur. Clancy annesi ile vakit geçirmiştir. Yine bir Cuma günü Sergei ve Clancy okula doğru gitmektedir. Okulda herkes bir yerlere doğru kaçışmaktadır.
Clancy: Allahalla neler oldu burada?
Sergei: Hadi gidip bir bakalım.
Sergei ve Clancy o kalabalığın arasından okula girerler. Sergei ve Clancy gördükleri karşısında şok olurlar.
Clancy: Bu bu…

Vinnie~

Aradan 1 hafta geçmiştir. Ne bir ses nede bir olay olmuştur. Bu sırada Sophia Sergei’nin hareketlerine vurulmuştur.
derken ? sophia we sergei mi ?? yoksa ona aşık falanmı olduuu
Ama sophai olmasın bu kişiii Clancy olsun onlar sanki daha bi yakışıolar hoş zaten hikaye onların arasında geçiyor ama genede araya arkadas girmesinnn
derken ? sophia we sergei mi ?? yoksa ona aşık falanmı olduuu

Ama sophai olmasın bu kişiii Clancy olsun onlar sanki daha bi yakışıolar hoş zaten hikaye onların arasında geçiyor ama genede araya arkadas girmesinnn

Gİzoooo lan valla eğer sophoyla sergoma dair aklında hin hin planların varsa bittin kızım
Banane yaa clancy'simle sergei'm takılıyolar beraber ne güzel..
araya reklamlar gibi sophia'yı sokmasan olmaz demi pisluk..
bu arada şu rüyadan pek bişi anlamadım...
neler oluyor?? bizim kızın süper güçleri falanmı çıkıcak ortaya ....???
Gizomm valla meraklandım baya yeni bölümü ekle hemen olurmu küçücüğüm
Bu arada lan kazadan sonra konuşturmadın bizimkileri aşkolsun hain yazar..
Ellerine Sağlık Bebeğimm ^^ xDxD


Banane yaa clancy'simle sergei'm takılıyolar beraber ne güzel..



bu arada şu rüyadan pek bişi anlamadım...






Bu arada lan kazadan sonra konuşturmadın bizimkileri aşkolsun hain yazar..


Ellerine Sağlık Bebeğimm ^^ xDxD
Spoiler:



Gama ve ben evet
benziyoruz dermişim
Clancy: Bu nasıl oldu.
Sergei: Bilemiyorum bu sefer hiçbir fikrim yok.
Olanlar karşısında yıkılmıştı Clancy. Yıkılmakta haklıydı da hanginiz arkadaşınızın cesedini görünce şaşırmazsınız ki?
Sergei: Sanırım geri geldiler Clancy.
Clancy: Of inanamıyorum. Ne güzel yaşayıp gidiyorduk.
Sergei: Bir şey yapamazsın Clancy eninde sonunda bu olacak kader seni seçti.
Clancy: Sanırım haklısın.
Olan olmuştu. Rini’nin cesedi öylece duruyordu. Ne yani ölüm yolunu mu şaşırmıştı. Yanlışlıkla başka bir kişinin canını mı almıştı?
Sergei: Daha dikkatli olmamız lazım özellikle bunu Sophia'ya kim söyleyecek?
Clancy: Ben bunu yapabilecek kadar güçlü değilim.
Sergei: Ben söylerim merak etme.
Akira: En mantıklısı da bu olur.
Evet doğru tahmin Akira onları gizlice dinlemişti.
Clancy: Sen bizi mi dinliyordun?
Akira: Hayır sadece tanık oldum diyelim.
Sergei: Ne kadarını duydun?
Akira: Duymam gerekenlerin hepsini duydum Sergei.
Sergei: Tamam sende bizden birisisin artık bu sır üçümüz arasında kalmalı.
Akira: Sanmıyorum Sophia’nın bilmesi gerekiyor.
Clancy: Tamam kabul. Sergei her şeyi Sophi’ya açıklamaya ne dersin?
Sergei: Bilemiyorum belki-
Clancy: Lütfen bilmeye hakkı var.
Sergei: Peki tamam.
Sergei olan biteni Sophia’ya anlatmıştı Clancy ile başından geçenleri artık hepsini biliyordu Sophia. Yaşadıklarına daha fazla dayanamayan zavallı kız kendisini Sergei’nin kollarına bırakmıştı. Sergei’de büyük bir özenle onun canını yakmamaya çalışarak sarılmıştı.
Sophia: Rini gitti öylemi. En yakın arkadaşımdan birisi. Her şeyimi onunla paylaşmıştım. Bir keresinde ikimizde aynı kişiye aşık olmuştuk kavga etmiş küsmüştük. Sonra ben ondan özür dilemiştim. Üçümüz dost olmuştuk. Ve şimdi o gitti. Bir veda bile etmeden beni yalnız bırakıp gitti.
Sergei: Ağla Sophia ağla… Geçen yıllara değil giden kişilere ağla bu çok daha iyi…
Sophia ve Sergei biraz o şekilde kaldıktan sonra Sophia sarılmayı bırakmıştı. Gözlerindeki yaşları siliyordu.
Sophia: Teşekkür ederim
Sergei: Önemli değil.
Sophia: Eğer doğru anladıysam şimdi de Clancy’in peşindeler öyle mi?
Sergei: Hayır hep onun peşindeydiler.
Sophia: Buna izin veremem birde onu kaybedemem.
Bu sırada Akira ve Clancy okuldan çıkmışlar Clancy’in evine doğru yürüyorlardı.
Akira: Demek seni öldürmek istiyorlar bence çok yanlış bir seçim bu.
Clancy: Neden öyle söyledin ki?
Akira: Senin gibi iyi bir kızın ölmemesi gerekiyor bence.
Clancy: Teşekkür ederim ama ben senin sandığın kadar iyi olduğumu düşünmüyorum.
Akira: Ben öyle düşünüyorum.
O sırada görünmeyen bir şey olmuştu. Yaşadıkları yere ilk defa kar yağıyordu. Bardaktan dökülürcesine… Çok heyecanlanan Clancy farkında olmadan Akira’ya sarılmıştı.
Clancy: Yaşasın kar yağıyor.
Akira: Evet bu bir ilk (gülümseyerek).
Clancy: Evet çok mutlu oldum.
Akira: Beni boğmazsan bende mutlu olacağım.
Clancy yaptığının farkına yeni varmıştı. Hemen kendisini geriye çekmişti. Fakat ilk defa bir erkeğe sarılmıştı. Bu yüzden kızarmıştı.
Akira: Anlamıyorum sen kar yağınca kızarır mısın (gülerek)
Clancy: Kim ben mi yok canım. Neyse gitmem gerek hoşça kal (koşarak uzaklaşır).
Clancy içinden: Ne yaptım ben. Olamaz ya hadi yaptım neden kızardım ki. Hasta olacağım sanırım.
Akira: Birden kızardı kızarınca ne kadar güzel oluyormuş.
Clancy eve gelmişti. Annesi evde yoktu. Odasına çıktı. İlk defa odasına farklı baktı. Çok cansız duruyordu. Odanın rengi griydi. Yatağının üzerindekilerde griydi. Clancy biraz daha dolaştıktan sonra değiştirmeye karar vermişti. Artık odasının gri renklere değil daha canlı renklere ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Clancy bunları düşünürken birden uykusu gelmişti. Uyuya kalmıştı.
--: Artık zamanı gelmedi mi?
--: Hayır daha değil.
--: Ama kızı-
--: Sana hayır dedim değil mi. Henüz buna hazır değiller.
--: Peki. Özür dilerim.
Clancy’in rüyaları sık değişiyordu. Bu seferde beyaz bir ışık görmüştü sanki beyaz ışığın arkasında birisi ona sesleniyordu.
--: Gel Clancy. Kurtar beni buradan.
Clancy: Peki nasıl, hem sen kimsin?
--: Bunları öğreneceksin Clancy gel ve kurtar.
Clancy koşmaya başlamıştı: Geliyorum ama neredesin.
--: Koş Clancy hayatında koşmadığın kadar hızlı koş
Clancy: Koşuyorum ama nerdesin yetişemiyorum.
Işık birden gitmişti. Clancy bir boşluğa düşmüştü. Boşlukta cansız bedenini görmüştü. O anda uyandı ter içinde kalmıştı. Saatine baktı henüz uyuyalı 5 dk olmuştu. Bunda garip bir şeyler vardı. Çözülmesi gereken yeni sırlar…


Clancy: Bu nasıl oldu.
Sergei: Bilemiyorum bu sefer hiçbir fikrim yok.
Olanlar karşısında yıkılmıştı Clancy. Yıkılmakta haklıydı da hanginiz arkadaşınızın cesedini görünce şaşırmazsınız ki?
Sergei: Sanırım geri geldiler Clancy.
Clancy: Of inanamıyorum. Ne güzel yaşayıp gidiyorduk.
Sergei: Bir şey yapamazsın Clancy eninde sonunda bu olacak kader seni seçti.
Clancy: Sanırım haklısın.
Olan olmuştu. Rini’nin cesedi öylece duruyordu. Ne yani ölüm yolunu mu şaşırmıştı. Yanlışlıkla başka bir kişinin canını mı almıştı?
Sergei: Daha dikkatli olmamız lazım özellikle bunu Sophia'ya kim söyleyecek?
Clancy: Ben bunu yapabilecek kadar güçlü değilim.
Sergei: Ben söylerim merak etme.
Akira: En mantıklısı da bu olur.
Evet doğru tahmin Akira onları gizlice dinlemişti.
Clancy: Sen bizi mi dinliyordun?
Akira: Hayır sadece tanık oldum diyelim.
Sergei: Ne kadarını duydun?
Akira: Duymam gerekenlerin hepsini duydum Sergei.
Sergei: Tamam sende bizden birisisin artık bu sır üçümüz arasında kalmalı.
Akira: Sanmıyorum Sophia’nın bilmesi gerekiyor.
Clancy: Tamam kabul. Sergei her şeyi Sophi’ya açıklamaya ne dersin?
Sergei: Bilemiyorum belki-
Clancy: Lütfen bilmeye hakkı var.
Sergei: Peki tamam.
Sergei olan biteni Sophia’ya anlatmıştı Clancy ile başından geçenleri artık hepsini biliyordu Sophia. Yaşadıklarına daha fazla dayanamayan zavallı kız kendisini Sergei’nin kollarına bırakmıştı. Sergei’de büyük bir özenle onun canını yakmamaya çalışarak sarılmıştı.
Sophia: Rini gitti öylemi. En yakın arkadaşımdan birisi. Her şeyimi onunla paylaşmıştım. Bir keresinde ikimizde aynı kişiye aşık olmuştuk kavga etmiş küsmüştük. Sonra ben ondan özür dilemiştim. Üçümüz dost olmuştuk. Ve şimdi o gitti. Bir veda bile etmeden beni yalnız bırakıp gitti.
Sergei: Ağla Sophia ağla… Geçen yıllara değil giden kişilere ağla bu çok daha iyi…
Sophia ve Sergei biraz o şekilde kaldıktan sonra Sophia sarılmayı bırakmıştı. Gözlerindeki yaşları siliyordu.
Sophia: Teşekkür ederim
Sergei: Önemli değil.
Sophia: Eğer doğru anladıysam şimdi de Clancy’in peşindeler öyle mi?
Sergei: Hayır hep onun peşindeydiler.
Sophia: Buna izin veremem birde onu kaybedemem.
Bu sırada Akira ve Clancy okuldan çıkmışlar Clancy’in evine doğru yürüyorlardı.
Akira: Demek seni öldürmek istiyorlar bence çok yanlış bir seçim bu.
Clancy: Neden öyle söyledin ki?
Akira: Senin gibi iyi bir kızın ölmemesi gerekiyor bence.
Clancy: Teşekkür ederim ama ben senin sandığın kadar iyi olduğumu düşünmüyorum.
Akira: Ben öyle düşünüyorum.
O sırada görünmeyen bir şey olmuştu. Yaşadıkları yere ilk defa kar yağıyordu. Bardaktan dökülürcesine… Çok heyecanlanan Clancy farkında olmadan Akira’ya sarılmıştı.
Clancy: Yaşasın kar yağıyor.
Akira: Evet bu bir ilk (gülümseyerek).
Clancy: Evet çok mutlu oldum.
Akira: Beni boğmazsan bende mutlu olacağım.
Clancy yaptığının farkına yeni varmıştı. Hemen kendisini geriye çekmişti. Fakat ilk defa bir erkeğe sarılmıştı. Bu yüzden kızarmıştı.
Akira: Anlamıyorum sen kar yağınca kızarır mısın (gülerek)
Clancy: Kim ben mi yok canım. Neyse gitmem gerek hoşça kal (koşarak uzaklaşır).
Clancy içinden: Ne yaptım ben. Olamaz ya hadi yaptım neden kızardım ki. Hasta olacağım sanırım.
Akira: Birden kızardı kızarınca ne kadar güzel oluyormuş.
Clancy eve gelmişti. Annesi evde yoktu. Odasına çıktı. İlk defa odasına farklı baktı. Çok cansız duruyordu. Odanın rengi griydi. Yatağının üzerindekilerde griydi. Clancy biraz daha dolaştıktan sonra değiştirmeye karar vermişti. Artık odasının gri renklere değil daha canlı renklere ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Clancy bunları düşünürken birden uykusu gelmişti. Uyuya kalmıştı.
--: Artık zamanı gelmedi mi?
--: Hayır daha değil.
--: Ama kızı-
--: Sana hayır dedim değil mi. Henüz buna hazır değiller.
--: Peki. Özür dilerim.
Clancy’in rüyaları sık değişiyordu. Bu seferde beyaz bir ışık görmüştü sanki beyaz ışığın arkasında birisi ona sesleniyordu.
--: Gel Clancy. Kurtar beni buradan.
Clancy: Peki nasıl, hem sen kimsin?
--: Bunları öğreneceksin Clancy gel ve kurtar.
Clancy koşmaya başlamıştı: Geliyorum ama neredesin.
--: Koş Clancy hayatında koşmadığın kadar hızlı koş
Clancy: Koşuyorum ama nerdesin yetişemiyorum.
Işık birden gitmişti. Clancy bir boşluğa düşmüştü. Boşlukta cansız bedenini görmüştü. O anda uyandı ter içinde kalmıştı. Saatine baktı henüz uyuyalı 5 dk olmuştu. Bunda garip bir şeyler vardı. Çözülmesi gereken yeni sırlar…

Vinnie~




süper yazmışın gizoomm (az buçuk tırstım lann




Clancy: Yaşasın kar yağıyor.
Akira: Evet bu bir ilk (gülümseyerek).
Clancy: Evet çok mutlu oldum.
Akira: Beni boğmazsan bende mutlu olacağım.
Bu kısım çok hoştu yaaw


valla bu bölümde akiraya karşı bir sempati uyandı içimde..


ve şu rüyaa çok ilginçti. Çok meraklandım.. SSF yeni bölüm için beni yalvartma lann tamammı?

Ellerine sağlık böcükk harikaydı..^^
Spoiler:

çok güzel olmuş ellerine sağlık
aman yhaa şidmi clancy ne diye akiranın yanında kızardıki yhaa çocuk yanlıs anladı bak
clancynin rüyasındaki kişi kim??
neden clancy seçilmişl bunun için ??
baska biri ölecekmi ?
bu düşmanda kim böyleee?
sorularla dolu tehlikeli bir hikaye...
--Dewaamını sabırsızlıkla bekliyorum --

aman yhaa şidmi clancy ne diye akiranın yanında kızardıki yhaa çocuk yanlıs anladı bak

clancynin rüyasındaki kişi kim??
neden clancy seçilmişl bunun için ??
baska biri ölecekmi ?
bu düşmanda kim böyleee?
sorularla dolu tehlikeli bir hikaye...
--Dewaamını sabırsızlıkla bekliyorum --


Bir fanfic 180 derece nasıl çevirilir. Yorumlarınız için teşekkür ederim. Sitedeki herkesin doğaüstü hikayeler yazdıklarını fark ettim. Hikayemi normal bir insanın yaşantısına, bir insan gibi duygularına yer vermek istedim...
~~Gerçek Başlangıç~~
Büyük bir şok ile uyanmıştı Clancy. Bitmek tükenmek bilmeyen rüyaları onu ruhsal olarak yıpratıyordu. Çölde açmış bir gül gibi daha da zorlaşıyordu yaşamı. Clancy üstünü giyip annesine veda edip evden çıkmıştı. Bir sahilde dolaşıyordu. Okula gitmeyi canı hiç istemiyordu.
Clancy okula gidip gitmemek arasında düşünürken birden gök yüzünden bir ses duydu.
‘’Bundan sonra normal bir insansın Clancy…’’
Clancy bu sözler karşısında irkildi. Hemen okula gidip olanları Sergei ye anlattı.
Sergei ‘Artık peşinde değiller Clancy rahat olabilirsin.’
Clancy ‘Hepsi geçti yani öyle mi?’
Sergei ‘Evet hepsi geçti.’
Clancy derin bir nefes alıp verdikten sonra ilerlemeye başladı. Sınıfa girdi. Sınıfta herkes kendi aleminde idi. Akira ona göz kırptı. Clancy hemen Akira’nın yanına gitti.
Akira ‘Nasılsın bakalım.’
Clancy ‘Ah dün yağan kardan sonra gerçekten mutlu… Ve’
Akira ‘Mutlu olmana gerçekten sevindim. ‘’Ve’’?’
Clancy ‘Artık peşimi bıraktılar bu da daha fazla rahatlamama sebep oldu.’
Akira ‘Senin adına gerçekten çok sevindim Clancy. Rahat bir nefes alırsın artık. Bu her insanın olduğu gibi seninde hakkın.’
Clancy ‘Kesinlikle!’
Clancy o gün Akira ile birlikte oturmuştu. Okul çıkışında kitaplarını topladı. Bu sırada sınıfta sadece Akira ve Clancy kalmıştı.
Clancy ‘Sanırım başka bir okula gitmeyi planlıyorum.’
Akira ‘Saygı duyarız.’
Clancy kimseye haber vermeden gitmişti o şehirden, ülkeden… Şimdiki durak Almanya idi. Aradan tam 2 yıl geçmişti. Clancy kendisine iş bulmuştu çoktan. Küçük bir kafe de çalışıyordu. Annesini 1 yıl önce kaybetmişti. Babası ise hiç sallamıyordu kızını… Yine bir gün kafe çıkışından evine giderken birisi ona çarptı ve Clancy olduğu gibi yere düştü.
Clancy ‘Ah biraz daha dikkatli olamaz mısın?’
- ‘Önüne baksaydın bebek’
Clancy ‘Bu ne ukalalık!’
- ‘İşim var. Özür dilerim.’
Clancy ‘Mühim değil. Kalkmama yardım etsen yeter.’
O kişi tuttuğu gibi Clancy’i kaldırmıştı. Gerçekten kaslı bir yapıya sahipti. Clancy sanki onu bir yerde görmüş gibi olmuştu. Fakat hatırlayamamıştı. Yürümeye devam etti. Durdu ve arkasına baktı. Çocuk bol kıyafetlerinin arasında gerçekten çok hoş görünüyordu. Sarı saçları adeta bir insanı alıyordu kendinden. Ve o gözler… O bal rengi gözler insanı ayrı bir maceranın içine sürüklüyordu. Clancy 1 kerecik bile olsa o gözlere bakabilmişti… Clancy içinden kendisiyle konuşuyordu.
‘Ne kadar hoş birisi…’
Clancy kendisini öyle bir kaptırmıştı ki. Az kalsın bir arabaya çarpıyordu. En sonunda varabilmişti evine. Evi bir apartmandı. 10 katlı bir apartmanın 5. katında oturuyordu. Eve girer girmez kendisini ılık bir duşa attı. Bedeninden akıp giden her bir su damlası gibi oda arınıyordu ruhundaki kirden… Yada öyle hissediyordu.
En sonunda çıktı banyodan. Üzerine rahat bir eşofman birde bluz giydikten sonra acıkmış olduğunu fark etti. Yemek için kendisine bir şeyler hazırladı. Ve kuruldu masaya. Kafedeki hesaplarla boğuşuyordu. Birden çok şiddetli bir müzik sesi duyuldu. Apartmanı yıkacak derecede… Sonunda dayanamayan Clancy üsttekilere haddini bildirmek için yukarı çıktı. Kapıyı çaldı ve son derecede yakışıklı birisi kapıyı açtı.
- ‘Buyrun?’
‘Farkında mısınız ama gerçekten çok ses çıkartıyorsunuz. Biraz daha kısmanız mümkün mü?’
- ‘Ah özür dilerim bu tamamen abim istemişti.’
‘Anlayışınız için teşekkür ederim.’
Clancy durdu ve şöyle bir çocuğu süzdü. Gerçekten çok yakışıklıydı siyah gözleri ve sarı saçları vardı. Fiziği çok kırılgan gibi görünüyordu. Boyu Clancy’den yaklaşık 6-7 cm uzundu.
Clancy süzerken içeriden birisi göründü.
- ‘Kimmiş gelen’
- ‘Sesten rahatsız olmuş bir kız, Neil’
Çocuk kapıda görünmüştü bu Clancy’e çarpıp ukala davranan kişiydi.
Neil ‘Sen.’
‘Evet ben. Bana çarptığın yetmemiş gibi şimdide çok fazla ses çıkartıyorsun.’
Neil ‘O kazayla olmuştu. Bende hevesli değilim senin gibi bir kızı düşürmeye.’
- ‘Neil!’
Neil ‘Ne var Paula?’
Paula ‘Kıza yapmadığın kalmamış.’
Neil ‘Tamam özür dilerim.’
‘İşte beklediğim sözcükler. Önemli değil.’
Paula ‘İçeriye gelip bir şeyler içmek ister misin?’
Clancy dönüp Neil’e baktı. Neil yer vermişti. Girebilirdi. Oda çok hoş renklere sahipti. Koyu mor hakimdi eve. Kanepelerden birisine oturdu. Paula içecekleri hazırlamak üzere mutfağa gitmişti.
Paula ‘Ne içersin Clancy?’
‘Kahve varsa tabi.’
Paula ‘Hemen getiririm.’
Clancy ve Neil odada tek başlarına kalmışlardı.
Neil ‘Ben kaba davranmak istemem-‘
‘Önemli değil demiştim.’
Bu sırada kahveleri hazırlayan Paula geldi içeriye. Neil kahveyi aldı ve Clancy’e uzattı. O sırada eli yandı ve kahveyi bıraktı. Kahve olduğu gibi Clancy’in üzerine.
‘Yandımmmmmmmmmmmmmmmmmm!’
Neil ‘Ben çok üzgünüm’
‘Lavabo nerde?’
Neil onu lavaboya götürdü. Clancy hemen üzerindekileri çıkardı zaten hepsi sırılsıklam olmuştu. Hemen duş aldı. Havluya bakındı buldu. Üzerine geçirdikten sonra…
‘Neil orada mısın?’
Neil ‘Evet bir şey mi oldu?’
‘Kıyafetlerim berbat durumda. Bana kıyafetlerinden bi-‘
Neil ‘Hazır bile çıktıktan sonra giyebilirsin’
‘Teşekkür ederim.’
Clancy çıkmıştı. Neil ortalıkta yoktu. Clancy üzerine geçirmişti kıyafetleri.
Çok bol geldiler. Resmen Clancy içinde yok oldu. Ama mecburdu. İçeriye geldi. Kahvesini içmeye devam etti.
Paula ‘Umarım fazla yanmamışsındır.’
‘Yok yok. Biraz acıyor sadece.’
Neil ‘Ben gerçekten çok özür dilerim’
‘Şuna bak Paula. Az önce özür dilememek için ısrar eden yakışıklı erkek gitti. Yerine kedi yavrusu geldi.’
Neil ‘Sen ne dedin bakayım?’
‘Kedisin dedim.’
Neil ‘Yok ondan önce.’
~Clancy~
(Clancy’in ağzından)
Kurduğum cümleyi tekrar edince gerçekten çok utandım. Eminim kırmızı bir domates gibiyimdir.
‘Unuttum’
Palavra tabi ki unutmadım. Sadece utandım.
Neil ‘Ben duydum. Yakışıklı dedin. Ah kızlar cazibeme dayanamıyor zaten.’
Bak sen kızlar cazibesine dayanamıyor muş muş muş…
~NeiL~
(NeiL’in ağzından)
Bu kız sinirlendiğinde gerçekten süper çekici bir şey oluyormuş. İnsan mavi gözlerinde kayboluyor resmen. Ne diyorum ben ya kendine gel NeiL. Sen bir pl*yb*y adayısın ve bir gün olacaksın!
‘Kıyafetlerim sende kalabilir.’
Clancy ‘Teşekkür ederim. Paula sen nasılsın bakalım.’
Paula ‘İyiyim. Seni gördüm daha iyi oldum. Klasik cümle işte anlarsın.’
Clancy ‘Ben kalkayım artık. Bu kıyafetler içinde kendimi gerçekten küçük hissediyorum.’
Clancy’in bu sözüyle çarpık bir gülümseme attım. Gerçekten de çok bol kıyafetlerim ona gerçi bana da bol.
~Clancy~
O nasıl bir gülümseme öyle ya. Hayran kaldım. Çarpık çarpık gülümsüyor. Allahım neler oluyor kalbime… Kaburgalarımı parçalayacak sanki. En iyisi kendimi eve atmak…
Evden çıktım. Arkama bile bakamadım. Kesin yine kızardım ben. Eve geldim direk kendimi yatağa attım. Ve ‘’O’’nu düşünerek uyudum…
Büyük bir şok ile uyanmıştı Clancy. Bitmek tükenmek bilmeyen rüyaları onu ruhsal olarak yıpratıyordu. Çölde açmış bir gül gibi daha da zorlaşıyordu yaşamı. Clancy üstünü giyip annesine veda edip evden çıkmıştı. Bir sahilde dolaşıyordu. Okula gitmeyi canı hiç istemiyordu.
Clancy okula gidip gitmemek arasında düşünürken birden gök yüzünden bir ses duydu.
‘’Bundan sonra normal bir insansın Clancy…’’
Clancy bu sözler karşısında irkildi. Hemen okula gidip olanları Sergei ye anlattı.
Sergei ‘Artık peşinde değiller Clancy rahat olabilirsin.’
Clancy ‘Hepsi geçti yani öyle mi?’
Sergei ‘Evet hepsi geçti.’
Clancy derin bir nefes alıp verdikten sonra ilerlemeye başladı. Sınıfa girdi. Sınıfta herkes kendi aleminde idi. Akira ona göz kırptı. Clancy hemen Akira’nın yanına gitti.
Akira ‘Nasılsın bakalım.’
Clancy ‘Ah dün yağan kardan sonra gerçekten mutlu… Ve’
Akira ‘Mutlu olmana gerçekten sevindim. ‘’Ve’’?’
Clancy ‘Artık peşimi bıraktılar bu da daha fazla rahatlamama sebep oldu.’
Akira ‘Senin adına gerçekten çok sevindim Clancy. Rahat bir nefes alırsın artık. Bu her insanın olduğu gibi seninde hakkın.’
Clancy ‘Kesinlikle!’
Clancy o gün Akira ile birlikte oturmuştu. Okul çıkışında kitaplarını topladı. Bu sırada sınıfta sadece Akira ve Clancy kalmıştı.
Clancy ‘Sanırım başka bir okula gitmeyi planlıyorum.’
Akira ‘Saygı duyarız.’
Clancy kimseye haber vermeden gitmişti o şehirden, ülkeden… Şimdiki durak Almanya idi. Aradan tam 2 yıl geçmişti. Clancy kendisine iş bulmuştu çoktan. Küçük bir kafe de çalışıyordu. Annesini 1 yıl önce kaybetmişti. Babası ise hiç sallamıyordu kızını… Yine bir gün kafe çıkışından evine giderken birisi ona çarptı ve Clancy olduğu gibi yere düştü.
Clancy ‘Ah biraz daha dikkatli olamaz mısın?’
- ‘Önüne baksaydın bebek’
Clancy ‘Bu ne ukalalık!’
- ‘İşim var. Özür dilerim.’
Clancy ‘Mühim değil. Kalkmama yardım etsen yeter.’
O kişi tuttuğu gibi Clancy’i kaldırmıştı. Gerçekten kaslı bir yapıya sahipti. Clancy sanki onu bir yerde görmüş gibi olmuştu. Fakat hatırlayamamıştı. Yürümeye devam etti. Durdu ve arkasına baktı. Çocuk bol kıyafetlerinin arasında gerçekten çok hoş görünüyordu. Sarı saçları adeta bir insanı alıyordu kendinden. Ve o gözler… O bal rengi gözler insanı ayrı bir maceranın içine sürüklüyordu. Clancy 1 kerecik bile olsa o gözlere bakabilmişti… Clancy içinden kendisiyle konuşuyordu.
‘Ne kadar hoş birisi…’
Clancy kendisini öyle bir kaptırmıştı ki. Az kalsın bir arabaya çarpıyordu. En sonunda varabilmişti evine. Evi bir apartmandı. 10 katlı bir apartmanın 5. katında oturuyordu. Eve girer girmez kendisini ılık bir duşa attı. Bedeninden akıp giden her bir su damlası gibi oda arınıyordu ruhundaki kirden… Yada öyle hissediyordu.
En sonunda çıktı banyodan. Üzerine rahat bir eşofman birde bluz giydikten sonra acıkmış olduğunu fark etti. Yemek için kendisine bir şeyler hazırladı. Ve kuruldu masaya. Kafedeki hesaplarla boğuşuyordu. Birden çok şiddetli bir müzik sesi duyuldu. Apartmanı yıkacak derecede… Sonunda dayanamayan Clancy üsttekilere haddini bildirmek için yukarı çıktı. Kapıyı çaldı ve son derecede yakışıklı birisi kapıyı açtı.
- ‘Buyrun?’
‘Farkında mısınız ama gerçekten çok ses çıkartıyorsunuz. Biraz daha kısmanız mümkün mü?’
- ‘Ah özür dilerim bu tamamen abim istemişti.’
‘Anlayışınız için teşekkür ederim.’
Clancy durdu ve şöyle bir çocuğu süzdü. Gerçekten çok yakışıklıydı siyah gözleri ve sarı saçları vardı. Fiziği çok kırılgan gibi görünüyordu. Boyu Clancy’den yaklaşık 6-7 cm uzundu.
Clancy süzerken içeriden birisi göründü.
- ‘Kimmiş gelen’
- ‘Sesten rahatsız olmuş bir kız, Neil’
Çocuk kapıda görünmüştü bu Clancy’e çarpıp ukala davranan kişiydi.
Neil ‘Sen.’
‘Evet ben. Bana çarptığın yetmemiş gibi şimdide çok fazla ses çıkartıyorsun.’
Neil ‘O kazayla olmuştu. Bende hevesli değilim senin gibi bir kızı düşürmeye.’
- ‘Neil!’
Neil ‘Ne var Paula?’
Paula ‘Kıza yapmadığın kalmamış.’
Neil ‘Tamam özür dilerim.’
‘İşte beklediğim sözcükler. Önemli değil.’
Paula ‘İçeriye gelip bir şeyler içmek ister misin?’
Clancy dönüp Neil’e baktı. Neil yer vermişti. Girebilirdi. Oda çok hoş renklere sahipti. Koyu mor hakimdi eve. Kanepelerden birisine oturdu. Paula içecekleri hazırlamak üzere mutfağa gitmişti.
Paula ‘Ne içersin Clancy?’
‘Kahve varsa tabi.’
Paula ‘Hemen getiririm.’
Clancy ve Neil odada tek başlarına kalmışlardı.
Neil ‘Ben kaba davranmak istemem-‘
‘Önemli değil demiştim.’
Bu sırada kahveleri hazırlayan Paula geldi içeriye. Neil kahveyi aldı ve Clancy’e uzattı. O sırada eli yandı ve kahveyi bıraktı. Kahve olduğu gibi Clancy’in üzerine.
‘Yandımmmmmmmmmmmmmmmmmm!’
Neil ‘Ben çok üzgünüm’
‘Lavabo nerde?’
Neil onu lavaboya götürdü. Clancy hemen üzerindekileri çıkardı zaten hepsi sırılsıklam olmuştu. Hemen duş aldı. Havluya bakındı buldu. Üzerine geçirdikten sonra…
‘Neil orada mısın?’
Neil ‘Evet bir şey mi oldu?’
‘Kıyafetlerim berbat durumda. Bana kıyafetlerinden bi-‘
Neil ‘Hazır bile çıktıktan sonra giyebilirsin’
‘Teşekkür ederim.’
Clancy çıkmıştı. Neil ortalıkta yoktu. Clancy üzerine geçirmişti kıyafetleri.
Çok bol geldiler. Resmen Clancy içinde yok oldu. Ama mecburdu. İçeriye geldi. Kahvesini içmeye devam etti.
Paula ‘Umarım fazla yanmamışsındır.’
‘Yok yok. Biraz acıyor sadece.’
Neil ‘Ben gerçekten çok özür dilerim’
‘Şuna bak Paula. Az önce özür dilememek için ısrar eden yakışıklı erkek gitti. Yerine kedi yavrusu geldi.’
Neil ‘Sen ne dedin bakayım?’
‘Kedisin dedim.’
Neil ‘Yok ondan önce.’
~Clancy~
(Clancy’in ağzından)
Kurduğum cümleyi tekrar edince gerçekten çok utandım. Eminim kırmızı bir domates gibiyimdir.
‘Unuttum’
Palavra tabi ki unutmadım. Sadece utandım.
Neil ‘Ben duydum. Yakışıklı dedin. Ah kızlar cazibeme dayanamıyor zaten.’
Bak sen kızlar cazibesine dayanamıyor muş muş muş…
~NeiL~
(NeiL’in ağzından)
Bu kız sinirlendiğinde gerçekten süper çekici bir şey oluyormuş. İnsan mavi gözlerinde kayboluyor resmen. Ne diyorum ben ya kendine gel NeiL. Sen bir pl*yb*y adayısın ve bir gün olacaksın!
‘Kıyafetlerim sende kalabilir.’
Clancy ‘Teşekkür ederim. Paula sen nasılsın bakalım.’
Paula ‘İyiyim. Seni gördüm daha iyi oldum. Klasik cümle işte anlarsın.’
Clancy ‘Ben kalkayım artık. Bu kıyafetler içinde kendimi gerçekten küçük hissediyorum.’
Clancy’in bu sözüyle çarpık bir gülümseme attım. Gerçekten de çok bol kıyafetlerim ona gerçi bana da bol.
~Clancy~
O nasıl bir gülümseme öyle ya. Hayran kaldım. Çarpık çarpık gülümsüyor. Allahım neler oluyor kalbime… Kaburgalarımı parçalayacak sanki. En iyisi kendimi eve atmak…
Evden çıktım. Arkama bile bakamadım. Kesin yine kızardım ben. Eve geldim direk kendimi yatağa attım. Ve ‘’O’’nu düşünerek uyudum…

Vinnie~






~Clancy~
Sabah büyük bir acıyla uyandım. Kalktım kemiklerim acıyordu. Ve o sırada fark ettim yatakta değil yerde yattığımı.
‘Ah kemiklerim of nasıl düştüm böyle ya.’
Sızlanmayı bırakmalıyım yoksa işe geç kalacağım. Duşa girip bir çırpıda çıktım. Bol bir pantolon ve bol bir kazak giydim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım. Converseleri ayağıma geçirip çıktım.
Hava daha bir garipti bu gün. Güneş tenimi yakarken yağmur o acıyı bastırıyordu. Bir dakika yağmur mu!
El çırpıp kendi etrafımda döndüm. Saçlarımı açtım.
‘Yaşasın güneş yağmuru.’ Diye adeta haykırdım.
Biliyorum bütün millet bana şaşkınca bakıyordur şu an. Fakat umurumda değil. Güne bu şekilde başlamak içimi ferahlattı.
Kafeye vardığımda içerisi tıklım tıklımdı. Yanımda çalışan adı Melanie ye şaşkınca bir bakış attım. Oda karşılık olarak bir masayı kaş göz işareti ile göstermeye başladı. Döndüm masaya baktım. Sophia ve Sergei!
~~~~~
Clancy kalkıp Sophia ve Sergei’nin yanına geçti. Sergei biraz daha büyümüştü ve karizmasından bir şey kaybetmemişti. Fakat Sophia her erkeğin sulanmak istediği kızlardan olmuştu.
Clancy ‘Ah gözlerime inanamıyorum.’
Sophia ‘Clancy’
Clancy gidip Sophia’ya sarıldı. Bir müddet o şekilde kaldıktan sonra ayrıldı.
Sergei ‘Bizi özlememiş baksana Sophia’
Clancy ‘Uf Sergei. Hemen kıskanma.’
Sergei ‘Tamam tamam bak bakalım kollarım boş kaldı.’
Clancy ‘Sarılmamı mı bekliyorsun.’
Sergei ‘Eh bir zahmet.’
Clancy gidip sarıldı. Hemen geri çekildi.
Clancy ‘İnanmıyorum parfümünün kokusu muhteşem adı nedir.’
Sergei ‘Söylemem meslek sırrı.’ (dedi gülümseyerek.)
Kafede o gün hiçbir iş yapmamıştı Clancy. Akşam olmuştu. Kafe neredeyse boşalmıştı.
Sophia ‘Hadi gidelim canım.’
Clancy ‘Pardon CANIM derken?’
Sergei ‘Ah bak o detayı unutmuşuz. Biz sevgiliyiz.’ (dedi Sergei Sophia’ya sarılarak.)
~Clancy~
Ah inanamıyorum. Sinirlendim. Ama belli etmemeye çalışıyorum. Niye sinirlendim ki. Alt tarafı SEVGİLİLER!
‘Ne kadar güzel. Kalacak yeriniz var mı?’
Sophia ‘Henüz yok hemen senin yanına geldik.’
‘O zaman benim evimde kalıyorsunuz.’
Sophia ‘Olur değil mi tatlım?’
Nispet yapmak diye buna derim ben.
Sergei ‘Sen istiyorsan sorun yok.’
‘Harika o zaman kalkın çıkıyoruz.’
Allahım demez olaydım. Yol boyunca el ele geldiler. Köpürdüm. Fakat belli etmedim. Eve geldiğimde kendimi kanepeye fırlattım.
Sergei ‘Biz aynı odada kalırız Clancy seni rahatsız etmeyiz.’
‘Gerçekten iyi olur zaten benimde erkek arkadaşım gelecekti bu akşam.’
~Sergei~
Erkek arkadaşım mı? Beni delirtmek istiyor sanırsam.
‘İyi.’
Clancy ‘İyi.’
Hemen telefona sarıldı birisiyle konuşmaya başladı. Konuşurken de balkona çıktı.
~Clancy~
‘Neil’
Neil ‘Evet benim.’
‘Hemen benim evime gelmen gerek.’
Neil ‘Sebep?’
‘Gelince anlatırım.’
Neil ‘5 dk ya oradayım.’
Telefonu kapatıp içeriye geçtim. 5 dk sonra gelecekmiş dedim. 5 dk sonra kapı çaldı. Gidip açtım sarıldım. Şaşırdı sanırsam. Sonra oda bana sarıldı. Ah böyle saatlerce kalabilirim. O parfümünün kokusu kolları…
Sergei ‘Ah merhaba.’
‘Bak işte buda benim sevgilim NeiL.’
Neil ‘Ne kim ben mi ben senin sevgi-‘
‘Evet canım bende seni seviyorum.’
Tutup kolundan balkona çektim olanları anlattım. Kabul etti. Oh yırttım.
İçeriye geri girdik. Neil elini belime koydu bende elimi onun omzuna attım.
Sergei ‘Sıkıldım ne yapsak?’
Neil ‘Ben biliyorum Yeppu oyununu oynayalım.’
‘O nasıl bir şey BİRTANEM’
Neil ‘Bak şimdi bir kutu var. O kutuyu istediğin birisine veriyorsun o istediğini yapıyor bu sayede sana olan sevgisini kanıtlamış oluyor.’
‘Süper hemen o kutuyu almak istiyorum.’
Neil cebinden kutuyu çıkardı bana verdi. Kutuyu Neil’e geri verdim.
‘Benimde sahile gelmeni istiyorum’
Mecbur kabul etti. Sahile gittik. Başımdan geçen her şeyi anlattım. O tuhaf olaylarda dahil. Fakat sizlere anlatmadığım şeyi de anlattım. Bir şizofreni olduğumu söyledim. Doktorun söylediğine göre Sergei ile aramızda olanlar tamamen benim uydurmam.
‘Şimdi çok korkuyorum Neil seninle yaşadıklarımın yaşadıklarımızın benim bir hayalim olmasından çok korkuyorum.’
Yanağımdan yaşlar süzüldü.
~Neil~
Tamam kızmıştım aslında. Beni sevgilisi olarak kullanmasına. Fakat şimdi hayranlık besliyorum ona karşı. Ah lanet olsun. Ben niye onu şu anda öpmek istiyorum ki?
Dayanmalıyım.
‘Üzüldüm Clancy. Fakat benimle yaşadıkların gerçek.’
Clancy ‘Emin olamıyorum. Ellerimden kayıp gidecek gibi her şey.’
Yeter artık cazibesine karşı koyamıyorum!
~Clancy~
Dudaklarımın birden ıslandığını fark ettim. Gözlerimi açtığımda Neil adını şu anda bulamadığım bakışlarla beni öpüyordu. Ben ise karşılık verip vermemek arasında kararsız kaldım. Neden kendimi tutuyorum ki? Sanki sevmiyor muyum? İstemiyor muyum onun benim olmasını?
Bunları düşünürken karşılık verdiğimi fark etmedim. Gözlerimi gökyüzüne kaydırdım. Bir yıldız kaydı. Hemen bir dilek tuttum.
‘Umarım bu yaşadıklarım gerçektir. Çünkü bunlar benim geride kalan tek UMUDUM!'
(Bu bölümde kendimle gurur duydum.


Vinnie~

4. sayfa (Toplam 7 sayfa) [ 101 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |