Ruin Rain! Genesis! Chapter 14 - Deathly Guardian Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, Sonraki |
Yazar
Mesaj
SailorTwilight yazmış:
bu tahmin tutmadı yani ama bence bi düşünün siz düşünmekten zarar gelmez sonra insan merakta kalıyor
aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*
By İrma *-*
SailorTwilight yazmış:
spoiler fazla geliyo ipucu diyelim biz
ama yinede ben bi yb randevusu alabilir miyim en geç bu güne mesela öğlene doğru sabaha doğru bire doğru
aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*
By İrma *-*
Ouwww güzel bölümdü^^Şu Fieldy'nin başına bir şey geldiğini bir hayırlısıyla göreyim mutlu olucam hani xD
Neyse Kaiser'e ne oldu öyle Burda da mı var güçler falan ne Neyse ya ben anlamadım yine(saat 1 uykum varxD) yada anladım(bir ilk yapıpxD).
Hadi devam^^Fieldye işkence nihahaha
Neyse Kaiser'e ne oldu öyle Burda da mı var güçler falan ne Neyse ya ben anlamadım yine(saat 1 uykum varxD) yada anladım(bir ilk yapıpxD).
Hadi devam^^Fieldye işkence nihahaha
Üzülerek Haji-Kun'un (Jeanne D'ARC) yazmaktan vazgeçtiğini söylüyorm . Ama ben devam edeceğim . Kaç gündür bölüm yazamıyordum özür dilerim .
-Lunaaar ... KİNESİS !
Işıl ışıl gökyüzü harika gözüküyordu . Fakat altındaki insanlar o an daha ilgi çekiciydi ...
-Fieldy ?
Parlayan gözleri adeta bir kör gibi dümdüz bakıyordu . Nereye bakacağını bilmiyormuş gibiydi . Aklı karışmıştı . Bakabilirdi ama göremezdi ...
-Fieldy ! Geri tepiyorlar ! Kaç ! KAÇ !
-Branlee...
Ve parlayan gözler ...
-LUNAR HELİX !
Elleri istemsizce havaya kalkıp ışınlar saçmaya başlamıştı . Işınlar birleşip helezonlar oluşturmaya başlamıştı . Yanan toprak parçalarına çarpan enerji spiralleri bir anda yok olmuştu . Herkes işe yaramadığını düşünmüştü . Oysa karar vermek için erken davranmışlardı .
-Marquis ! Army ! Enerji ! Enerji ! Hissedebiliyorum ! KAÇIN !
-Ne ? Neden söz edi-
Ve alevli toprak parçaları patlamıştı . Savrulan enerji küreleri gözle görülebilecek olsa da çok küçüktüler ve savunmak için doğru isabet ettirilemezlerdi .
-ALICE !
Galiba bu son ... Üzgünüm Marquis ... Army ... Özür dilerim ... Güçlü değilim ... Yeteri kadar ...
-ALICE ! ALICE ! HADİ ! HAREKET ET !
-Army !
-ALICE ! ALICE !
-Lanet olsun !
Enerji topları üçüne de göğüs kafesinden isabet etmişti . Alice gerileyerek ağaca çarpmıştı . Marquis yere düşmüştü . Army ise geriye doğru itilirken yerdeki taş engellere çarpıp yere düşmüştü . Marquis hızlı toparlanmıştı . Alice'in yanına gidip onu kaldırmaya çalışmıştı . Army ise henüz yerdeydi .
-Alice ! İyi misin ?
-Sanırım ... Army ? Army ?
Army gözünün ucuna iliştiği an ona doğru koşmuştu . Onun yanına vardığı gibi kolundan çekiştirmeye başlamıştı . Koşarak yan sokağa sapmıştı . Marquis'in peşlerinden gelmesini umuyordu . Geri gitmek istemiyordu . Zaten yeterince korku yaşamıştı ...
-Fieldy ! Sen de mi ?
Elena koşarak Fieldy'nin yanına gidiyordu . Omzuna dokunmuştu ama anında korkuyla çekilmişti . Elinin yandığını zannetmişti . Bir şeyi yoktu . Fakat unuttuğu şeyi hatırlamıştı .
-Pyrokinesis ! Inactivos !
Gözler son kez parlamıştı ve tüm enerjisi içine geri çekilmişti . Aynı şekilde Branlee ve Kaiser onu takip etmişti .
-Hydrokinesis ! Disattivato !
-Terrakinesis ! Deaktivér !
-Fieldy ? Hadi sen de yap .
Fieldy hala şoktaydı . Az önce yaptıkları bile ona mucize gibiydi . Ne dediklerini anlamıyordu , anlayamıyordu ...
-Fieldy ? Hadi ? Enerjini içeri al .
-Fieldy ? Yapamıyor musun ? Bir dakika . Yoksa güçlerini yeni mi kazandın?
-Ben ...
-"Lunarkinesis Akriya"'yı dene .
-Luna.. Lunarkinesis Akriva ...
Hiç bir şey olmamıştı .
-Peki tamam . "Lunarkinesis Zakázání" .
-Lunarkinesis . Zakâzâní .
-Lanet . Deactive dene .
-Lunarkinesis . Deactive .
-Yine olmadı ... Başka dilde bildiğin "Deactive" sözcüğü var mı ?
-Sanırım Japonca ... Lunarkinesis ! Hi Akutibu !
-Oluyor ! Hissedebiliyorum !
-Sakin ol Elena . Biz de hissediyoruz .
Gözleri tamamen parlamıştı ve tekrar sönmüştü . Bir an için gözlerini kapatıp açmıştı . Ve sonra yere yığıldı ...
-Fieldy ! İyi misin ?
-Fieldy ? Duyuyor musun ?
-Fieldy ? FİELDY ! Duyamıyor musun ?
-Kalksana ! Fieldy ! Fieldy ! FİELDY !..
Faydasızca çabalamanın sinir bozucu olduğunu sürekli söyleyip duran Elena o an ne yaptığının farkında değildi ...
-Lunaaar ... KİNESİS !
Işıl ışıl gökyüzü harika gözüküyordu . Fakat altındaki insanlar o an daha ilgi çekiciydi ...
-Fieldy ?
Parlayan gözleri adeta bir kör gibi dümdüz bakıyordu . Nereye bakacağını bilmiyormuş gibiydi . Aklı karışmıştı . Bakabilirdi ama göremezdi ...
-Fieldy ! Geri tepiyorlar ! Kaç ! KAÇ !
-Branlee...
Ve parlayan gözler ...
-LUNAR HELİX !
Elleri istemsizce havaya kalkıp ışınlar saçmaya başlamıştı . Işınlar birleşip helezonlar oluşturmaya başlamıştı . Yanan toprak parçalarına çarpan enerji spiralleri bir anda yok olmuştu . Herkes işe yaramadığını düşünmüştü . Oysa karar vermek için erken davranmışlardı .
-Marquis ! Army ! Enerji ! Enerji ! Hissedebiliyorum ! KAÇIN !
-Ne ? Neden söz edi-
Ve alevli toprak parçaları patlamıştı . Savrulan enerji küreleri gözle görülebilecek olsa da çok küçüktüler ve savunmak için doğru isabet ettirilemezlerdi .
-ALICE !
Galiba bu son ... Üzgünüm Marquis ... Army ... Özür dilerim ... Güçlü değilim ... Yeteri kadar ...
-ALICE ! ALICE ! HADİ ! HAREKET ET !
-Army !
-ALICE ! ALICE !
-Lanet olsun !
Enerji topları üçüne de göğüs kafesinden isabet etmişti . Alice gerileyerek ağaca çarpmıştı . Marquis yere düşmüştü . Army ise geriye doğru itilirken yerdeki taş engellere çarpıp yere düşmüştü . Marquis hızlı toparlanmıştı . Alice'in yanına gidip onu kaldırmaya çalışmıştı . Army ise henüz yerdeydi .
-Alice ! İyi misin ?
-Sanırım ... Army ? Army ?
Army gözünün ucuna iliştiği an ona doğru koşmuştu . Onun yanına vardığı gibi kolundan çekiştirmeye başlamıştı . Koşarak yan sokağa sapmıştı . Marquis'in peşlerinden gelmesini umuyordu . Geri gitmek istemiyordu . Zaten yeterince korku yaşamıştı ...
-Fieldy ! Sen de mi ?
Elena koşarak Fieldy'nin yanına gidiyordu . Omzuna dokunmuştu ama anında korkuyla çekilmişti . Elinin yandığını zannetmişti . Bir şeyi yoktu . Fakat unuttuğu şeyi hatırlamıştı .
-Pyrokinesis ! Inactivos !
Gözler son kez parlamıştı ve tüm enerjisi içine geri çekilmişti . Aynı şekilde Branlee ve Kaiser onu takip etmişti .
-Hydrokinesis ! Disattivato !
-Terrakinesis ! Deaktivér !
-Fieldy ? Hadi sen de yap .
Fieldy hala şoktaydı . Az önce yaptıkları bile ona mucize gibiydi . Ne dediklerini anlamıyordu , anlayamıyordu ...
-Fieldy ? Hadi ? Enerjini içeri al .
-Fieldy ? Yapamıyor musun ? Bir dakika . Yoksa güçlerini yeni mi kazandın?
-Ben ...
-"Lunarkinesis Akriya"'yı dene .
-Luna.. Lunarkinesis Akriva ...
Hiç bir şey olmamıştı .
-Peki tamam . "Lunarkinesis Zakázání" .
-Lunarkinesis . Zakâzâní .
-Lanet . Deactive dene .
-Lunarkinesis . Deactive .
-Yine olmadı ... Başka dilde bildiğin "Deactive" sözcüğü var mı ?
-Sanırım Japonca ... Lunarkinesis ! Hi Akutibu !
-Oluyor ! Hissedebiliyorum !
-Sakin ol Elena . Biz de hissediyoruz .
Gözleri tamamen parlamıştı ve tekrar sönmüştü . Bir an için gözlerini kapatıp açmıştı . Ve sonra yere yığıldı ...
-Fieldy ! İyi misin ?
-Fieldy ? Duyuyor musun ?
-Fieldy ? FİELDY ! Duyamıyor musun ?
-Kalksana ! Fieldy ! Fieldy ! FİELDY !..
Faydasızca çabalamanın sinir bozucu olduğunu sürekli söyleyip duran Elena o an ne yaptığının farkında değildi ...
- BU NAL DIM -
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): hotaru-tomoe, Jeanne_L
ama ama neden şu kedi düşmanı aylı olan güce sahip ki
bence o Alice'in onda daha bi güzel dururdu sanki
bölüm çok güzeldi gerçi saldırılar olurken öyle boş boş okudum ama olsun ve benim tatlı isimli Alice'imle ne alıp veremedikleri var bunların field miydi neydi o olacağına şu işkence yaptığı kedi olsaymış daha iyi olurmuş sanki ayrıca spoiler vermek istiyosan ver sonra içinde kalır oturur midene rahat edemezsin zaten meraklardayım bu çocuklar kimin nesi böyle diye <.< bi sürü soru var aklımda ama hala bi cevap gelmedi sorulara böyle meraklı meraklı kaldım ben
bence o Alice'in onda daha bi güzel dururdu sanki
bölüm çok güzeldi gerçi saldırılar olurken öyle boş boş okudum ama olsun ve benim tatlı isimli Alice'imle ne alıp veremedikleri var bunların field miydi neydi o olacağına şu işkence yaptığı kedi olsaymış daha iyi olurmuş sanki ayrıca spoiler vermek istiyosan ver sonra içinde kalır oturur midene rahat edemezsin zaten meraklardayım bu çocuklar kimin nesi böyle diye <.< bi sürü soru var aklımda ama hala bi cevap gelmedi sorulara böyle meraklı meraklı kaldım ben
aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*
By İrma *-*
Arkadaşlar JEANNE D'ARC yazma işinden çekildi . Ben de birlikte yazmak için Jeanne_L'ye teklifte bulundum . Bana verdiği bir kaç fikirle ortaya bu çıktı işte Keyifle okuyun .
-Tanıştığıma memnun oldum .
-Ben de .
Fieldy az önce elini sıktığı kişinin onun internet arkadaşı olduğuna hala inanamıyordu . Sürekli kendisine , arkadaşlarına ve ablasına benzettiği bu yüz ; solgun bakışlı , yeşil gözlü , beyaz saçlı birine aitti .
-Fieldy değil mi ?
-Jeanne değil mi ?
-Tam üstüne bastın .
-Aynı yere mi basıyoruz ?
-Haha . İnternetten konuştuğum Fieldy canlı kanlı ve paketlenirken tazeliğini korumuş şekilde önümde duruyor . Espri anlayışın kaybolmamış .
-Olmasını ister miydin ?
-Sadece lanet olasıca bir kafeye gidip sıcak çikolatamı içerken çilekli jöle yemek istiyorum .
-İyi fikir . Sen de çilek seviyorsun galiba ?
-Yeterince yemekten bahsetmedik mi ? Hadi marş marş .
Elleri ceplerinde ve hafif birer şarkı mırıldanarak bir kafenin yolunu tutmuşlardı . Ophanim'de her şey Cherubim'de olanlardan farklı ilerlerdi . Bu iki şehir karşılaştırılamaz bir şekilde farklıydılar . Kültürle taşan Ophanim ve kıytı şehir Cherubim ...
-Burası nasıl ?
-Jingle Bell mi ? Ah evet ben de noeli severim .
-Hahaha . Noel şarkılarını sevmek zorunluluğu var mıydı ?
-Sanmam . Hadi gidip lanet jöleden yiyelim .
-Lanet olasıca sıcak bir çikolata içmek gibi .
-Aynen .
Kafenin kapısından içeri girdiklerinde gayet sade ve uyumlu bir mekanla karşılaşmışlardı . Dışarıyı izleyebilecekleri bir yere oturup siparişlerini vermişlerdi . Sessizliği Jeanne bozmuştu .
-Cherubim'de hayat nasıl ?
-Bu lanet kafeyi bile göremezsin orada . OphaMall gibi yerler de yok . Alışveriş yapmak isteyen Mega Cherubi'ye gidiyor . Bir kaç pizzacı , bir hamburgerci ve bir sinema dışında pek bir şey bulamazsın .
-Burada adım başı onların 10 katı güzelliğinde olan şeyler var sanırım .
-Pardon siparişler sizin miydi ?
-Sıcak çikolata ve jöle mi ?
-Evet . Çilekli jöle .
-Evet bizim masaya ait .
Sıcak çikolatalarını yudumlarken Fieldy'nin sıcağa alışık olamamasından dolayı çıkan iniltiden başka bir ses yoktu . Ta ki o gümbürdemeyi duyana kadar . Masalar birdenbire etrafa savrulmuştu . Jeanne yere kapaklanmıştı. Fieldy ise kendini kafenin gerilerine doğru sürüklenirken bulmuştu . Duvara çarptığında alnından kanlar akmaya başlamıştı . Ayağa kalkmayı denediği anda ikinci bir sarsılmayla yere düşmüştü . Jeanne zar zor kalkabilmişti . Koşarak Fieldy'nin yanına gelip onu kontrol etmişti . Yaşadığının farkındaydı ama bayılmış olması en az arkasından gelen inilti kadar ürkütücüydü ...
-Tanıştığıma memnun oldum .
-Ben de .
Fieldy az önce elini sıktığı kişinin onun internet arkadaşı olduğuna hala inanamıyordu . Sürekli kendisine , arkadaşlarına ve ablasına benzettiği bu yüz ; solgun bakışlı , yeşil gözlü , beyaz saçlı birine aitti .
-Fieldy değil mi ?
-Jeanne değil mi ?
-Tam üstüne bastın .
-Aynı yere mi basıyoruz ?
-Haha . İnternetten konuştuğum Fieldy canlı kanlı ve paketlenirken tazeliğini korumuş şekilde önümde duruyor . Espri anlayışın kaybolmamış .
-Olmasını ister miydin ?
-Sadece lanet olasıca bir kafeye gidip sıcak çikolatamı içerken çilekli jöle yemek istiyorum .
-İyi fikir . Sen de çilek seviyorsun galiba ?
-Yeterince yemekten bahsetmedik mi ? Hadi marş marş .
Elleri ceplerinde ve hafif birer şarkı mırıldanarak bir kafenin yolunu tutmuşlardı . Ophanim'de her şey Cherubim'de olanlardan farklı ilerlerdi . Bu iki şehir karşılaştırılamaz bir şekilde farklıydılar . Kültürle taşan Ophanim ve kıytı şehir Cherubim ...
-Burası nasıl ?
-Jingle Bell mi ? Ah evet ben de noeli severim .
-Hahaha . Noel şarkılarını sevmek zorunluluğu var mıydı ?
-Sanmam . Hadi gidip lanet jöleden yiyelim .
-Lanet olasıca sıcak bir çikolata içmek gibi .
-Aynen .
Kafenin kapısından içeri girdiklerinde gayet sade ve uyumlu bir mekanla karşılaşmışlardı . Dışarıyı izleyebilecekleri bir yere oturup siparişlerini vermişlerdi . Sessizliği Jeanne bozmuştu .
-Cherubim'de hayat nasıl ?
-Bu lanet kafeyi bile göremezsin orada . OphaMall gibi yerler de yok . Alışveriş yapmak isteyen Mega Cherubi'ye gidiyor . Bir kaç pizzacı , bir hamburgerci ve bir sinema dışında pek bir şey bulamazsın .
-Burada adım başı onların 10 katı güzelliğinde olan şeyler var sanırım .
-Pardon siparişler sizin miydi ?
-Sıcak çikolata ve jöle mi ?
-Evet . Çilekli jöle .
-Evet bizim masaya ait .
Sıcak çikolatalarını yudumlarken Fieldy'nin sıcağa alışık olamamasından dolayı çıkan iniltiden başka bir ses yoktu . Ta ki o gümbürdemeyi duyana kadar . Masalar birdenbire etrafa savrulmuştu . Jeanne yere kapaklanmıştı. Fieldy ise kendini kafenin gerilerine doğru sürüklenirken bulmuştu . Duvara çarptığında alnından kanlar akmaya başlamıştı . Ayağa kalkmayı denediği anda ikinci bir sarsılmayla yere düşmüştü . Jeanne zar zor kalkabilmişti . Koşarak Fieldy'nin yanına gelip onu kontrol etmişti . Yaşadığının farkındaydı ama bayılmış olması en az arkasından gelen inilti kadar ürkütücüydü ...
- BU NAL DIM -
2. sayfa (Toplam 5 sayfa) [ 68 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |