Black Butterfly--FİNALE KADAR YAYINLANDI!! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 26, 27, 28, 29, Sonraki |
Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic |
|
Yazar
Mesaj
Evet...Sonunda geri sayım başladı
..
Son 10 bölümün içerisindeyiz..
Sonu hazırlanmış olan bu fanfici bitirmek beni de üzecek gbime geliyor..Çünkü bu fanfici yazarken içinde yazıyormuş gibi oluyorum ;sanki olaylar benim dibimde oluyor,mekanlar,kişiler,sesler ve neler neler ve ben de onların göremediği bir ruhum ,onları yazıyorum..
En kısa zamanda yayınlamaya çalışırım..Okuduğun ve görüşünü belirttiğin için.

Son 10 bölümün içerisindeyiz..
Sonu hazırlanmış olan bu fanfici bitirmek beni de üzecek gbime geliyor..Çünkü bu fanfici yazarken içinde yazıyormuş gibi oluyorum ;sanki olaylar benim dibimde oluyor,mekanlar,kişiler,sesler ve neler neler ve ben de onların göremediği bir ruhum ,onları yazıyorum..
En kısa zamanda yayınlamaya çalışırım..Okuduğun ve görüşünü belirttiğin için.


evet iste ben! yani sahalarda pek de gormek stemediginiz isim
ama n'apalim benimle idare edeceksiniz artik
son bolumu pc den okumaya vaktim olmaz die telefona kaydetmistim ve okuyali bi hafta filan oldu.yorum yazamadigim icin cook ozur diliyorum olea ):
bazi kelimelerde,deyimlerde ve cumlelerde ufak tefek kelime ve ierik hatasi gormus olabilirim fakat soyleemiyorum bak benim kadar guzel yorumlayanini bulamazsin. -yaa her tarafimdan da kibarlik akiyo anlatamam
-
genel olarak guzeldi diyebilirim. okurken gozume carpan hatalarin olmustu ama su an animsayamiyorum ne yazik ki -.-' ama cok da buyuk seyler olsaydi zaten hatirlardim. o yuzden sorun yok
ayrica tek bir gozden yazmis oldugunu da gordum ve begendim. boylesinin daha iyi olaagi kanaatindeydim zaten senin de bildigin gibi, umarim oyle olur (:
aa bu arada son 10 bolum olmasi biraz uzucu ama.. ben sanirim sonunda olacaklari az bucuk biliyorum gibi di mi olea?
(gerci sen kurguda az bucuk oynamalar yaptin ama yine de degismeyen yerler hakkinda fikrim var sanirsam
)
neyse fazla uzatmayayim yeter. yeni bolumu bekliyorum olea ^^



son bolumu pc den okumaya vaktim olmaz die telefona kaydetmistim ve okuyali bi hafta filan oldu.yorum yazamadigim icin cook ozur diliyorum olea ):
bazi kelimelerde,deyimlerde ve cumlelerde ufak tefek kelime ve ierik hatasi gormus olabilirim fakat soyleemiyorum bak benim kadar guzel yorumlayanini bulamazsin. -yaa her tarafimdan da kibarlik akiyo anlatamam

genel olarak guzeldi diyebilirim. okurken gozume carpan hatalarin olmustu ama su an animsayamiyorum ne yazik ki -.-' ama cok da buyuk seyler olsaydi zaten hatirlardim. o yuzden sorun yok

ayrica tek bir gozden yazmis oldugunu da gordum ve begendim. boylesinin daha iyi olaagi kanaatindeydim zaten senin de bildigin gibi, umarim oyle olur (:
aa bu arada son 10 bolum olmasi biraz uzucu ama.. ben sanirim sonunda olacaklari az bucuk biliyorum gibi di mi olea?



neyse fazla uzatmayayim yeter. yeni bolumu bekliyorum olea ^^
Spoiler:
o imzanda gordugum yazi benim yazim olabilir mi acaba olea yoksa ben mi benzettim

Çok Yanlışım.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim..
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)


OleSea yazmış:
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim..
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
ne demek olea. mumkun olsa da bi faydam dokunsa.. ve evet degistirdigini tahmin etmistim. yani benim de bildigim bir sey kalmadi ama..tuh -.-
Spoiler:
imza demistim ama... olsun gormesen de olar

Çok Yanlışım.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea
hp*star yazmış:
OleSea yazmış:
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim..
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
ne demek olea. mumkun olsa da bi faydam dokunsa.. ve evet degistirdigini tahmin etmistim. yani benim de bildigim bir sey kalmadi ama..tuh -.-
Spoiler:
imza demistim ama... olsun gormesen de olar

Ehehe!..Artık bildiğin pek bir şey kalmadı hp chan..çünküm bayağı değiştirdim..haytta günden güne açıp bakıyorum,sonu dışında,sonuna uygun olacak şekilde,entrikalar ekliyorum..yani değişim he günn devam ediyor aslında

Spoiler:
Ah..üzgünüm dikkat etmemişim..Evet yazıyı birinden alıntı yaptım ama kimin olduğundan haberim yoktu;seninmiş dmeekki
..kızmadın inş..



OleSea yazmış:
hp*star yazmış:
OleSea yazmış:
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim..
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
ne demek olea. mumkun olsa da bi faydam dokunsa.. ve evet degistirdigini tahmin etmistim. yani benim de bildigim bir sey kalmadi ama..tuh -.-
Spoiler:
imza demistim ama... olsun gormesen de olar

Ehehe!..Artık bildiğin pek bir şey kalmadı hp chan..çünküm bayağı değiştirdim..haytta günden güne açıp bakıyorum,sonu dışında,sonuna uygun olacak şekilde,entrikalar ekliyorum..yani değişim he günn devam ediyor aslında

Spoiler:
Ah..üzgünüm dikkat etmemişim..Evet yazıyı birinden alıntı yaptım ama kimin olduğundan haberim yoktu;seninmiş dmeekki
..kızmadın inş..

eh peki madem. sasirmayi pek sevmem ama sasirtacak olan sensen sorun yok..

iste boyle bir "sasiranzi" ifadesi yapmak istiyorum:

ayy pardon yanlis oldu


sasirtin beni sasirtiiinnn!! *cosansmiley*



Spoiler:
muhim deil olea aramizda bi imzanin lafi olmaz. onu gecenlerde oyle bi ilham geldiginde yazmis sonrasinda da imzama koymustum (: ^^
kizmak ne demek kardes, hatta begenmis olman beni nasil mutlu etti anlatamam^.^
bir de not duseyim; egom tavan yapti valla
daha da yanima yaklasilmaz
kizmak ne demek kardes, hatta begenmis olman beni nasil mutlu etti anlatamam^.^
bir de not duseyim; egom tavan yapti valla





Çok Yanlışım.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea
hp*star yazmış:
OleSea yazmış:
hp*star yazmış:
OleSea yazmış:
Bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim..
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
Sen böyle güzel yorumlar yazınca keyfin yerine geliyor,daha bir hırslanıyorum hp..Çok sağol zaman ayırıp okuduğun ve yorum attığın için..
Evet..hatta bayağı bir değiştirdim..Görelim bakalım..İnşallah beğenirsin..(Tek kişi güze oldu evet bende fark ettim..)
ne demek olea. mumkun olsa da bi faydam dokunsa.. ve evet degistirdigini tahmin etmistim. yani benim de bildigim bir sey kalmadi ama..tuh -.-
Spoiler:
imza demistim ama... olsun gormesen de olar

Ehehe!..Artık bildiğin pek bir şey kalmadı hp chan..çünküm bayağı değiştirdim..haytta günden güne açıp bakıyorum,sonu dışında,sonuna uygun olacak şekilde,entrikalar ekliyorum..yani değişim he günn devam ediyor aslında

Spoiler:
Ah..üzgünüm dikkat etmemişim..Evet yazıyı birinden alıntı yaptım ama kimin olduğundan haberim yoktu;seninmiş dmeekki
..kızmadın inş..

eh peki madem. sasirmayi pek sevmem ama sasirtacak olan sensen sorun yok..

iste boyle bir "sasiranzi" ifadesi yapmak istiyorum:

ayy pardon yanlis oldu


sasirtin beni sasirtiiinnn!! *cosansmiley*



Spoiler:
muhim deil olea aramizda bi imzanin lafi olmaz. onu gecenlerde oyle bi ilham geldiginde yazmis sonrasinda da imzama koymustum (: ^^
kizmak ne demek kardes, hatta begenmis olman beni nasil mutlu etti anlatamam^.^
bir de not duseyim; egom tavan yapti valla
daha da yanima yaklasilmaz
kizmak ne demek kardes, hatta begenmis olman beni nasil mutlu etti anlatamam^.^
bir de not duseyim; egom tavan yapti valla





Ehehe..Sevindim..Haydi hayırlısı ne diyeyim..
Spoiler:
yaklaşılmasın en güzeli
..
Cidden beğendim sen arada bir yazdıklarını bana da yolla imzama koyuvereyim (ne kadar da sömürgeciyim adfgh:D )..
Çok sağol kızmadığın için..

Cidden beğendim sen arada bir yazdıklarını bana da yolla imzama koyuvereyim (ne kadar da sömürgeciyim adfgh:D )..
Çok sağol kızmadığın için..


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea

Minik bir duyuruda bulunmak istiyorum:
20 VEYA 24 NİSAN TARİHİNDE FACEBOOK ''BLACK BUTTERFLY'' SAYFASINDA BİR ''tOPLU DOĞAÇLAMA ''ETKİNLİĞİ DÜZENLEYECEĞİM..
KATILACAKLARI EN GEÇ PERŞEMBE GÜNÜ BİLMELİYİM..DETAYLI BİLGİLERİ SAYFADAN EN YAKIN ZAMANDA YAYINLAYACAĞIM.
20 VEYA 24 NİSAN TARİHİNDE FACEBOOK ''BLACK BUTTERFLY'' SAYFASINDA BİR ''tOPLU DOĞAÇLAMA ''ETKİNLİĞİ DÜZENLEYECEĞİM..
KATILACAKLARI EN GEÇ PERŞEMBE GÜNÜ BİLMELİYİM..DETAYLI BİLGİLERİ SAYFADAN EN YAKIN ZAMANDA YAYINLAYACAĞIM.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star

Yeni bölüm ile karşınızdayım
Ancak bu bölümde bir kaç uyarım var:
-BU BÖLÜM KÜFÜR-UYGUNSUZ HAREKET-CİNSEL İÇERİK İÇERMEKTEDİR.KÜÇÜK YAŞTAKİLERİN,ETKİLENECEKLERİN OKUMAMASI TERCİHİMDİR.
-Uzun bir aradan sonra uzun bir bölüm ile dönüş yapmış bulunuyorum:bundan dolayı bir kaç gün fazla ortalıkta olmayabilirim.
-Tetikçi 'ye ara verdim.Bu ay Black Butterfly'yı bitirmek niyetinde olduğumdan dolayı ona fazla zaman ayıramayacağım..
Not: Admin ben bölüm hakkındaki uyarımı yaptım eğer bir durum olursa benden değil..
24.BÖLÜM:BEN ŞİMŞEKTEN KORKARIM..
24.BÖLÜM:BEN ŞİMŞEKTEN KORKARIM..
Bir önceki bölümün sonu:
‘’… Ayakta uyuyan Suijitsuna kafasını dağıtıp uykusunu açmak üzere aşağıdaki bara inerken ben de ikizler ile otelin İstanbul manzaralı balkonuna çıkıp bir süre dolandıktan sonra ellerimi boş olan balkonda demirlere hızlı ve sinirli bir edayla dayadım.İki yanımda duran Elysi ile Mary’ye:
-Her şey asıl şimdi başlıyor..Bulun onu!..dedim..’’
Yeni Bölüm
‘’Yüzlerce ses, yüzlerce kişi, yüzlerce yüz.. Bazen insanın kulaklarını kapatıp duymamaya, gözlerini kapatıp görmemeye ihtiyacı oluyor. Kapalı tut gözlerini , kimseyi görme,kenetle ellerini birbirine , kimseye dokunma; kulaklarını kapat ve dışardakilerin dediklerine aldırma! Bazen buna ihtiyacı oluyor insanın.. Bazen ‘’yalnızlığa’’ ihtiyacı oluyor insanın..’’ noktaları da koyduktan sonra yazdıklarımı okumaya yoğunlaştım.
-Yine yazıyorsun demek… içeriye girdiğini duymadığım için olduğum yerde sıçrayıp hemen bacağıma bağlı olan hançere davrandım ki Suijitsuna ellerimi tuttuğu gibi defter ile kalemlerin olduğu masanın üstüne yatırıp kollarımı hızla iki yana açtı.
Soluklarım hızlanırken büyümüş gözbebeklerim ile gözlerine bakıyordum Suijitsuna’nın.Öylece dururken saliselik bir hareketle sıkıca masaya bastırdığı kollarımdan beni kendine çekip kollarımı bıraktı ve sarıldığı gibi başını omzuma yaslayıp :
-Daha hızlı..bir başkası olsaydı sana zarar verebilirdi Misa..
-İçeriye çok sessiz girdin..Korktum..Sanırım ‘’korku’’ beni yavaşlatıyor..
Yavaşça sardığım Suijitsuna derin bir iç çekip :
-Ne yazıyordun?
-Bilmiyorum..içimden geçenleri..
-İnanayım mı?.. kalbim acıyordu..nefes alamıyordum.gözlerim dolarken derin bir nefes alıp sesimi zorladım:
-İ..inan..
Dolu gözlerimi fil dişi tavana dikip içimden Tanrı’yla konuştum..Her ne kadar bazı şeylerin haksızlık olduğunu düşünsem de bu böyleydi..Değişmeyen ve asla değişmeyecek olan ‘’gerçekler’’hep yaşantımızın bir bölümünde acımasız elleriyle kalbimizi alıp suyunu çıkarana kadar sıkacaktı..Bu..asla değişmeyecekti..ve en ağırı..bu gerçekti..
Yatağa başımı koyduğumda iki hafta önceki İstanbul’a ilk geldiğim geceyi hatırladım,Elysi ile Mary’ye dediğim o sözlerden sonra , iki hafta içinde değişmeyeceğini sandığımız ne kadar şey varsa değişmişti.İstanbul’dan her şeyin başladığı ilçeye gelmiştik,annemin ölümünü öğrendiğim otelde,aynı odada ,aynı yataktaydım şimdi.Hatta..Suijitsuna’nın sarılma tarzı bile aynı şekildeydi,öyle ki oda benim gibi hatırlamış olmalıydı.Gözlerimden dökülen yaşlar yavaşça yastığımı ıslatırken Suijitsuna kesiğin olduğu yeri okşayıp daha sıkı sarıldı
da..tıpkı benim hissettiğim gibi hissediyordu;veya ben öyle olmasını diliyordum..
Zamanla bu ilçe de değişen devrin,düşüncelerin, iyilik ile kötülüğün ilişkisiyle şekillenmişe benziyordu yattığım yatakta pencereden dışarıya bakarken.Oysa ki ne kadar da farklıyız geçmişimizden,oysa ki değişim bazı yerlerde kötü oluyor ve oysa ki..
Bu gece gözlerim yaşlıyken,gözlerimi ,artık ‘’Nişanlım’’ olan Suijitsuna’nın yanında,Elysi ile Mary’nin görevlerini yapmış olmalarını ve yarın için Tanrı’nın bana güç vermesini dileyecek kapadım.
ERTESİ SABAH 07.00 CİVARI
-Misa..uyan..Misa..kabus görüyorsun uyan.. gözlerimi yavaşça açtığımda Suijitsuna’nın tepemde , kollarımı tutarken suratıma endişeli bir şekilde bakarak uyandırmaya çalıştığını gördüm.Kabuslar..kabuslar canıma okuyorlar;her zaman olduğu gibi..
Derin bir nefes alıp Suijitsuna’nın gözlerine gözlerimi diktim,tutamadım kendimi..
-Suijitsunaa..’’aa’’ harfini artık dayanamadığımı , gücümün son damlasına kadar yitirdiğimi belirten bir ses tonuyla uzattım.Üstüme yığılacak olmasını önemsemeden Suijitsuna’nın boynuna sarılıp hıçkırıklarla boğulmaya başladım.Yine o günü yaşamıştım rüyamda:yine uyandığımda banyodan ses geliyordu,elbisem beyazdı;ancak bazı yerleri kan kırmızıydı,tanımadığım odaya baktım, ve yola..dışarısı karanlıktı, bir kızın kazasını gördüm: bacakları motor tarafından ezilmişti ve kızın sesi yankılandı kulaklarımda:’’Daha fazla yaşayamam..Misa..affet..’’ makinanın ‘’biiiipp!!’ sesi kafamda defalarca tekrar etti.Sonra banyodaki ses yükseldi;tıpkı o gün olduğu gibi..Kapıyı açtığımda Suijitsuna annemin ölüm haberini almış , beni karşısında görünce şok geçirip öylece kalakalmıştı. Ve birden..İki mezarın başındaydık..Herkes parmağıyla beni gösterip :’’Sen yaptın..hepsinin suçlusu sensin!..Katil..katil seni..sen bir katilsin!!’’ diyordu..Üstümdeki elbise iyice kana bulanıyordu:karnımda kesikler oluşmaya başladı ardından.Acıyla karnımı tutup dizlerimin üstüne bıraktım kendimi,var gücümle yardım isterken…uyandırıldım..
Suijitsuna ona sarılmama rağmen kendini bırakmamıştı.Kollarımı serbest bırakıp sol kolunu yatağın başlığına dayadı,diğeriyle de sırtımdan kavradı , nefesini dudağımda hissederken hıçkırıklarımı ağzıma tıktı.Kendime bu sefer ‘’Dur!!’’ demeden , karşı koymadan –ki buna halim yoktu- kollarımı boynundan sırtına kaydırıp karşılık verdim.
Suijitsuna’nın solukları benimkiler gibi hızlanıyordu.Sonunda yorulan kolu sayesinde yarı yarıya havada olan beni nazikçe yatağa bıraktı,sol dirseğini yastığa dayayıp dudağını yine dudağımla birleştirdi,içimde garip bir şeyler oluyordu:ve ben buna karşı koymak istemiyordum..Sağ koluyla sırtımdan daha da kendine çekerken beni gözlerimi sıkıp buna teslim olmayı düşündüm.
Ve ileri gidebilirdim..Belki..gidebilirdim..cesaretli olsaydım..
Ellerimi sırtında dolaştırırken bu sefer ensesine yaklaştım,her defasında daha da titreyeren ellerim yavaşça üstündeki yarı yarıya iliklenmiş siyah gömleğe gitti ve Suijitsuna’nın eli de çoktan sırtımdan çekilmişti.
Titreyen ellerim beceriksizce Suijitsuna’nın gömleğini açmaya çalışırken onun artık sırtımda olmayan eli omuzlarıma,boynuma dolanmış uzun kül sarısı saçlarımı çekiyordu.Kül sarısı kürküm artık boynumu ve omuzlarımı örtmezken gömleği tam anlamıyla açtım,sıfır kollu uzun geceliğim kollarım gibi kasılıyordu üzerimde..
Suijitsuna sağ elini saçlarıma daldırıp bir anda dudaklarımı bıraktı,’’Ne oluyor?’’ diye bakarken nazik bir öpücük kondurdu boynuma.Bedenim iyice gerilirken bir anda başımı yatağın başlığını görebileceğim şekilde arkaya attım,gözlerim büyükçe açılırken titreyen kollarım Suijitsuna’nın artık çıplak olan sırtına dokundu.Derin derin nefes almaya çalışıyordum;olmuyordu..Nefes alamıyordum..
Suijitsuna bu sefer nazik bir öpücükten öte dudaklarını boynuma yapıştırdı ,burnumdan alamadığım nefesi ağzımı minik bir ses eşliğinde açıp öyle almaya çabalarken gözlerimden yaşlar geliyordu.Ve..Suijitsuna bir anda durup soluk soluğa kulağıma –benim gibi o da tıkanmıştı- yaklaştı:
-Giyinsek iyi olacak…kahvaltıya gecikiyoruz.. kolları altında titrerken kasım kasım kasılmış bedenimi bir anda salıp ona baktım:benimki gibi gözleri fal taşı gibi açılmış derin derin soluklanıyordu..Ellerimi sırtından çekip suratına soluk almaya çabalarken hala büyük olan gözlerim ile gözlerine baktım;o da titrediğimi görünce bedenini üstümden çekip yanıma attı.
Biraz soluklandıktan sonra, benden önce düzelmiş olan Suijitsuna , en az 6 dakikadır olduğum gibi duran beni,elimden tutup kaldırdı yataktan.Ardından da askıdaki önü fazla abartılı olmayan püskülleriyle yarım kollu siyah gömleğim ve bel üstü ,bel bölümünde kalınca lastiği olan okul eteği modeline benzer beyaz eteğime baktı.O ise neredeyse hazırdı;çıkardığım siyah gömleğini beyaz pantolonunun üstüne giymesi yeterliydi..
-Bugün mü?...
-Evet Misa..
-Hazırım..diyip gömleğini hala ilikleyememiş Suijitsuna’ya baktım.O berbat rüyadan sonra çok özenli hazırlandığımı söyleyemezdim.Aşağıya inip restoran bölümüne girince buranın uzun zamandır müşterisi olan Suijitsuna’nın istekleri bilindiği için çoktan masamızın hazırlanmış olduğu göze çarpıyordu; restorant self servis olmasına rağmen bizim masamızın hazır olması,masaya kimlerin geleceği merakını bir hayli körüklemişe benziyordu.
Suijitsuna ile masamıza geçerken bütün gözlerin üzerimizde fısıltılara eşlik etmesi beni çok kasıyordu,ancak yapacak bir şey de yok gibiydi..Yemeğime dokunmadan ard arda birkaç kahve içtikten sonra sonunda benim gibi hiçbir şeye dokunmamış olan Suijitsuna’ya :
-Suijitsuna..bugün olmak zorunda değil..hem yas tutmalıyız.. dedim kısık bir sesle..Ellerim sabahki olayın şokuyla hala titrese de mantığımın bir bölümü gittiği yerden gelmişe benziyordu;yine de ben hala uyanamamış gibiydim..Belki de hayatımda hiç içmediğim kadar kahveyi art arda içtim;ne dersiniz? Uyanmak için..
Suijitsuna’nın , sonbahara giriş yapan, yine de fazlasıyla sıcak olan ilçedeki ilk yağmur bulutlarına bakan gözleri koyuydu bu defa..O da şokta,mantığı yerinde olmayan ve karışık..hatta karmakarışık bir haldeydi.
Bitirmiş olduğum kahve üzerine boş fincanı tabağının üzerine koyup yüzüğüme daldım.Suijitsuna’nın gözlerinden titreyerek iliklediği gömleğinin üstüne birkaç damla yaş süzülürken yerimden kalkıp yanına gittim,hiç kimse yoktu ..İş Suijitsuna’ya geldiğinde ne mekanın..ne duygunun..ne de mantığımın bir manası olmuyordu..Tıpkı şimdi olduğu gibi..Etrafımızdaki bakış ve fısıltıları umursamadan siyah ruganlarımın üzerinde nazikçe durup kollarımla arkasından sardım onu..İkimiz de yağan yağmura bakarken gözlerimi tutamadan :
-Gökyüzü ağlıyor..
-Gökyüzü her ağladığında , ağladığı ruhun her bir parçasını damla olarak gönderirmiş dünyaya..sence gelmiş midir?..
-Geldiğine eminim.. sesim o kadar emin çıktı ki Suijitsuna bir anda dönüp suratıma bakma gereği hissetti:
-Bazen..kardeşim hakkında öyle konuşuyorsun ki..ikiz olma ihtimaliniz bile aklıma geliyor..Pek benzemiyor olsanız dahi..
Hafiften gülümsedim ardından da sandalyedeki çantamı alıp:
-Gidelim mi artık?.. dedim konuyu kapamak istercesine..
-Tabii..deyip bir bardak kaynar kahveyi midesine boşalttı , arkasına dönüp sandalyenin tepesindeki özenle koyduğu ceketini alıp kalkarken giydi.Üstünü de düzelttikten sonra Suijitsuna’yı çok iyi tanıyan yaşlıca garsona :
-Teşekkürler Hamit Bey.. dedi .Dışarıya çıkarken her ihtimale karşı çantama koyduğum katlanabilir şemsiyeleri çıkartıp birini Suijitsuna’ya uzattım .
Otelden mezarlığa kadar yürüyecektik.Bu sırada bir çiçekçiye uğrayıp: güzel bir buket papatya ile kan kırmızı,beyaz gül buketleri yaptıracaktık.Mezarlığa yaklaştıkça üstüme bir ağırlık çökerken Suijitsuna daha farklı bir tavır sergiliyordu,yağmur hızlanıyor biz yağmura rağmen şemsiyelerimizi açmadan yürüyerek ıslanıyor ve ıslanıyorduk.
Mezarlığa giden yola yaklaştıkça dükkanlar azalıyor ve yol ıssızlaşıyordu.Öylece yürürken ıslanmış olmamıza rağmen şemsiyemi açtım,yaptığım bu hareketi Suijitsuna’da tekrarladı.Oysa ki en fazla yüz metre sonra çiçekçiye varacaktık.
Yağmur iyice hızlanınca şemsiyenin dayanamayacağını düşünmeye başladım,artan ve ruhların kulağıma bağırdığı rüzgar beni alıp sürüklemek istiyormuşçasına üflüyordu:belki de hasta olacaktım..Kim bilir?..Ve şemsiyeye inat öyle yağıyordu ki yağmur :’’O eşya sizi koruyamaz..benimsiniz..’’ dermişçesine ıslatıyordu bizi.Günahlarımızdan arınıyorduk yavaşça..( İnanışlara göre –kimi milletlerde- yağmur yağdığında saf su sizi günahlarınızdan arındırır..)
Adımımızı çiçekçinin dükkanına atınca oradaki kadın beni ve Suijitsuna’yı hatırladığını belirten bir surat ile şaşkınlığını sergiliyordu,asık ve gerim gerim gerilmiş suratı artık bir sürü kırışık ile doluydu,seneler önce giydiği elbiseyi yine her gün yeniymişçesine giyiyordu,ayağa kalkmaya çalıştı,ancak kalkmaya çalıştığı anda belini tutup ağrıdığını belli eden bir ton küfrü bastı;yine eski çakmağıyla aynı marka sigarası ve masasının altından görünmediğini sandığı içkisi göze çarpıyordu..’’Bir insanın bu kadar amaçsızca yaşamasını ne sağlayabilir?’’ sorusu gelir hep bu kadını gördüğümde.
-Siz gençler seneler sonra ne istiyorsunuz? Gençler mi?!! Suijitsuna yakında otuzuna basacaktı ! Yine de başımı şöyle bir çevirip baktığımda: yirmilik bir genci sollayacağı bir kesindi,gözleri haricinde..Suijitsuna’yı iyi tanımak gözlerindekini okuma şansını tanıyordu bana..
Boğazımı temizleyip:
-Bir beyaz ve kırmızı gül,büyük bir buket de papatya lütfen..
-Ayşeee!! Kadının ince ve vahşi sesi dükkanda yankılanırken gözlerim laminantı tarıyordu..Aslına bakarsanız düşündüğüm tek şey hayatın garip oluşuydu..
Biz Suijitsuna ile ayakta beklerken içeriden şişmanca bir kız gelip bize tiksinerek baktı,ardından da gözlerini devirip annesinin kağıda yazdığı siparişleri hazırladı;sallana sallana..
Elimiz kolumuz çiçekle dolu bir şekilde çiçekçiden çıkıp yağan yağmurun her saniye artan şiddetine aldırmadan sabırla mezarlığın ana kapısına yürüdük,bu gürültü de ne? Karşıdan karşıya geçip mezarlığın ana kapısından geçmeden önce mezarlığın tam karşısına açılan restoranda kaydı gözlerim..Dişlerimi hafifçe sıkıp içimden lanetler okurken Suijitsuna kaşlarını çatıp tuttu kolumdan ve sürükledi beni arabalar gelmeden mezarlığın ana kapısına doğru..Gözlerim kızgınlıkla,öfkeyle dolarken tökezleyerek de olsa mezarlığa girdim.
-Ben iyiyim..ama bu saygısızlık! Mezarlığın karşısına restoran mı açılırmış?! Bu nerede görülmüş böyle!? İnsanlar mezarlara baka baka yemek yiyebilecek kadar cani,iğrenç ve yüreksizleştiler mi Suijitsuna?!
-Bu taraftan.. diyip sözümü böldü.Gözlerim dolu dolu onu takip edip ezberlediğim yola girdim,olabilir miydi?..-Suijitsuna’da restoran olayından memnun değildi ancak bu konu uzamaması gereken bir konu olduğundan dolayı Misa’yı sakinleştirmek adına susturmak ile yetinmişti.-
Ve önüne gelip durduğumuz mezar..’’MİSA YAGAMİ’’!!!
Gözlerim irice açılırken ayaklarım geriye basıyordu..Bunca zamandır sırf adaşım diye gelip dert yandığım,duyduğuna inanıp saatlerce konuştuğum ve sırf ben papatya seviyorum diye , onun da sevdiğine inanıp papatya getirdiğim kişi , benim nişanlımın kardeşiydi!
Gülümseyip sırtımı ağaca yasladım,birden sinirlerim boşaldı ve kendimi bırakıp ağlamaya başladım..O beni duymuştu..hem de her defasında..buna olan inancım artık sonsuzdu..Suijitsuna gibi bir insan ile tanışmam onun mezarına bayılıp düşmem ile gerçekleşmişti..Ardından Suijitsuna bir daha buraya ayak bastığında yine bu mezarlıkta aynı kişi adına karşılaşmıştık..Misa ..adaşım bana , dostluğumun ve inancımın karşılığı olarak Suijitsuna’yı hediye etmişti!!
Ayağa zorla kalkıp mezarın yanına yaklaştım:beyaz gülleri Suijitsuna’nın kardeşine, papatyaları ise ‘’adaşıma’’ getirmiştim..İkisinin de aynı kişi olabileceğini nereden bilebilirdim ki?Papatyaları ve beyaz gülleri hıçkırıklar içerisinde mezara koyup her gelişimde yaptığım gibi su şişemdeki son su damlasına kadar mermerini temizleyip otlarını kopardım,ardından da eteğimin kirleneceğini umursamandan mermere yığılır biçimde oturup Suijitsuna’ya baktım..Suijitsuna’da anlamış gibi:
-Demek sendin!!Her sene buraya geldiğimde mezarı,mermerleri temiz bulmamın sebebi,kurumuş papatyalar ile dolu olmasının sebebi demek ki sendin!!
Başımı öne eğip zorlayarak:
-Misa..o benim tek dostumdu..ve seni bana sundu..
-Hayır Misa..yanılıyorsun..birbirimizi birbirimize sundu..Hayata bağlanmamızı sağladı..
-Sana bir şey göstereceğim..
-Nedir Misa? Gözleri dolu olmasına karşılık merakla sormuştu bu soruyu..Çantamdan minik bir tabak çıkartıp mezarın ayak kısmına gittim,tabağı koyup işaretleyerek üç tabak sağa,bir tabak yukarı çıktıktan sonra tabağın tamamını bastırıp tamamını toprakla doldurup çıkardım.Yaptığım şeye anlam vermeye çalışan Suijitsuna siyah , üstünde gümüş ile ‘’Misa’’ yazılı kutuyu görünce geri çekilme gereği hissetmiş olmalı ki birkaç adım geri çekilip az önce sırtımı dayadığım ağaca dayandı.
Kutuyu çıkartıp Suijitsuna’ya baktım:
-Ben..hep buraya gelir..ve konuşurdum..annemin ölmesine yakın bir vakitte herkesten gizli evden çıkıp yine buraya gelmiş ,bu elimde gördüğün tabağın ölçüsüne eşdeğer bir tabak ile buraya gömmüştüm senin bana verdiğin kelebekli mendili,hala kanlı olan hançerini ve de hiç yıkamadığım ceketini..o tabağın ölçülerine uyan bir tabak bulmak pekde zor olmadı..deyip kutuyu açtım..Suijitsuna iyice şok geçirirken benim gözlerimde memnuniyet vardı..Evet Misa Yagami..Ben de senin gibi bana emanet ettiğin ağabeyine sahip çıkacağım,tıpkı senin benim 3 değerli anıma sahip çıktığın gibi..
Anma ayinimizi bitirdikten sonra Suijitsuna’ya emin olup olmadığını sorduğum şeyi yapmak üzere belediyeye çevirdik yönümüzü:üstümde senelerin ceketi,bacağımda bir hançer,sağ elimde bir mendil ve sol elimde nişanlımın eli ile..
Belediyenin önüne geldiğimizde yapacağımız şey için, bölüme girmeden önce yeniden :’’Emin misin?’’ sorusunu yöneltecekken Suijitsuna elimi sıkıp içeri çekti beni,hastaneden farksız kokan bu binada işlemimiz için belirlediğimiz saatte orada bulunuyorduk..
Görevli kadın:
-Birazdan nikah memuru gelecek..
-Su..Suijitsuna..ailenden habersizce evlenmemiz doğru olur mu?..Japonya’da nişanlanıp burada mı evleneceğiz?..
-Misa..herkes biliyor.. gözlerim açılırken gülümsedim Suijitsuna’ya..Sırılsıklam…üstümde beni Suijitsuna ile bağlayan üç anı , Sujitsuna’nın kardeşinin vefat ettiği ve benim onunla tanıştığım günde ,biraz karmaşık,fazlasıyla çamurlu ama mutlu bir şekilde evleniyordum onunla..
Ve başladı..Nikah memuru kilolarına rağmen bir beden küçük gelen özenli cübbesiyle içeri kasılarak girip yerine oturdu,bir çok şey söyledikten sonra o soruyu sordu bana:
-Siz Kioko Yamashi kızı Misa Yamashi, Suijitsuna Yagami’yi kocalığa kabul ediyor musunuz?
Üşüyordum..hatta donuyor..ancak bedenim sımsıcak,yanaklarım al aldı.
-Evet..!Dedim tereddüt dahi etmeden..Suijitsuna’nın gözleri koyulaşırken bu sefer ona soruldu o soru:
-Siz Haiten Yagami oğlu Suijitsuna Yagami, Misa Yamashi’yi eşliğe kabul ediyor musunuz?
-Bir kere..Misa’nın soy adı Yamashi değil,Yagami..ikincisi..evet..(bana dönüp) sen Misa Yagami..artık benim eşimsin..
Nikah memuru:
-Ben de sizi karı-koca ilan ediyorum..deyip bizi kutlarken evlilik cüzdanımızı verdi bize. Hızlı yağmura rağmen şemsiyesiz çıkıp yürürken Suijitsuna’ya dönüp:
-Ben daha geçenlerde 17’me girmiştim..Evlenmek için reşit olmak gerekmiyor mu?
Suijitsuna ıslak kolunu boynuma dolayıp kendine çekti ve alnımdan öpüp cevap verdi:
-Japonya’dan senin evlenmene izin verdiklerine dair soyundan belgeler istendi..Bunları sana evlenmeyi teklif etmeden önce hazırlatıp buraya yollamış,çevirttirmiş ve orijinal olduğu kabul edilince de evlenme işlemleri başlatılmıştı zaten..Ki düşündüğümden kısa sürdü,daha fazla problem çıkarmalarını bekliyordum..
-Evlenme teklifini kabul edeceğimden o derece emindin yani ,dedim şakayla karışık.Suijitsuna birden yolun ortasında durdu,etrafımızdaki, dükkanlara,kafelere ve fastfood restorantlarına saklanmış insanlar bize deliymişçesine bakarken boş yolda:
-Pişman mısın?..
-Seni salak! Diyip artık surdan geçilmeyen halimle Suijitsuna’nın beline kolumu doladım..
Yürümeye devam ederken başımı öpüp :
-Evet..o kadar emindim işte…
Şakalaşa şakalaşa otele vardık.Sırılsıklam otele girdiğimizde personeller bunu normal karşıladılar: Suijitsuna ile benim garipliklerime alışmışlardı zavallılar..Ancak lobide oturan müşteriler bize garip garip bakarken yağmur nedeniyle inceleyemediğim evlilik cüzdanını su geçirmeyen çantamdan çıkarıp açmaya yeltenince şemsiyelerle aynı yere koyduğum için ıslandığını fark ettim :
-Bence sen beni boşayacaksın ,baksana : daha şimdiden beceriksizliğimi gözler önüne serdim.. dedim..Suijitsuna eline evlilik cüzdanını alıp sırılsıklam pantolonunun arka cebine koydu:
-Ne yapıyorsun!! Dedim ağızım kulaklarımda-o kadar şaşırmıştım ki hala gülüyordum- ,etrafta personeller bizim evlendiğimizi anlayıp alkış tutup :’’Öp!Öp!Öp!Öp!’’ tezahürat atarlarken Suijitsuna beni kucağına alıp alnıma bir öpücük kondurdu:
-O kağıt parçası kimin umurunda,sonunda karımsın ya!! Deyip asansöre bindirdi..Ve odamıza kadar da indirmedi beni kucağından..
Odaya girince beni yere indirip :
-Direk banyoya küçük hanım!..
-Bak ne diyeceğim..banyoda zaten iki tane bornoz var..ben üstüme bornozu geçireyim..sen de banyonu yap.O sırada da ben eşyaları toparlar,İstanbul’daki Elysi ile Mary’nin ne durumda olduklarını sorarım..Olur mu?..
Dudakları üşümekten mora dönen Suijitsuna bu teklifimi kabul etmek zorunda kalıp yolculukta giyeceği kıyafetlerini aldı ve banyoya girdi.Ben de ıslak giysileri sıkıp bir poşete koydum,sıkıca bağladım ve diğer eşyaların ıslanmaması için ikinci bir poşet ile işimi sağlama aldım.Bavulları hazırladıktan sonra deri defterimi çıkartıp Elysi’nin numarasını çevirdim:
-Efendim?.. dedi Elysi’nin heyecanlı sesi..
-Elysi..nasılsınız bakalım?..
-İyiyiz Yamashi..sen nasılsın?..Evlendiniz mi sonunda?..
-Evet..(elimdeki kurdele ile oynarken başımı öne eğdim ve utangaç bir ses tonuyla devam ettim) sanırım öyle oldu biraz..
-Yamashi..onu bulduk..ve sonuç pek de sandığınız gibi değil..
-Her planda çatlak olur Elysi..ancak çok mu kötü;onu söyle..Çatlağımız büyükse sorun var demektir..
-Sanırım sizi şaşırtacak kadar var..
-Hm…(oturduğum yatağın üstünden kalkıp perdesi kapalı pencereye yaklaştım,yağmur çoktan bitmiş insanlar yine , akşam olmasına rağmen,etrafı yeniden cıvıl cıvıl kılmaya başlamışlardı..İnsanlara bakıp ciddileştim) Bana bu gece için bir görüşme ayarlar mısın?..
-Elbette..Elimizdeler zaten..
-Elimizde-ler?İkisi de mi?
-Hıhı..
-Siz kızlar çılgınsınız..Neredesiniz peki?
-Bunu telefonda söyleyebileceğimi sanmıyorum Yamashi,bu konuda fazlasıyla tutucu olduğumu biliyorsun..Ah..bu arada..Havaalanına gelirken kılık değiştireceğiz..
-Sizi tanıyabilir miyim?
-Sizin bizi değil bizim sizi tanımamız gerekli sanıyordum (gülümser)şaka bir yana:hayır..
-Anlıyorum…Gelince görüşürüz o zaman..
-Kendinize dikkat edin lütfen..İyi yolculuklar..
‘’Biipp..!!’’ sesiyle kapatılan telefonun ardından fazlasıyla üşüdüğümü hissettim,üstüme bir battaniye de alıp koltuğa sıkıştım:minnacık oldum.
Yaklaşık 1-1,5 saat sonra ben ve Suijitsuna hazır biçimde otelden ayarladığımız arabaya binerek İstanbul’a gitmek üzere ilk adımı attık.45 dakikalık yolculuğumuz boyunca olduğunca sessizdik..Sanki konuşmamaya yemin etmiştik :ben penceremden yukarıda Dolunay’ı izlerken Suijitsuna’da kitap ışığıyla Vc. Andrews’ın ‘’Çatı’’ serisinin 3. Kitabını okuyordu.
Havaalanına giriş,kontroller ve bekleme odası…Sıkıcı ve araba yolculuğunda da olduğu gibi ‘’oldukça sessiz’’ di.Suijitsuna yine ‘’Çatı serisi:Gazap Tohumları’’ kitabının okyanusunda derinlemesine yüzerken ben de sonunda cesaret edip deri kaplı defterimi çıkartıp notlar almaya başladım.(Suijitsuna’nın yanında bu deftere yazı yazabilecek kadar sıkılmış ve olacakları anlama olasılığını boşvermiştim)
Bir süre böyle devam etti,uçağa bindik,acıkıp bir şeyler atıştırdık ve o kitabına, ben defterime bodozlama dalış yaptık.
Yaklaşık 45 dakika-1 saat sürmesi gereken uçuşumuz İstanbul’daki fırtına dolayısıyla 2 saate katlanınca ( havaalanının üzerinde daireler çiziyorduk,yağmurun biraz dinmesi bekleniyordu) iyice gerildiğimi hissettim;şimşeklerden ,özellikle de havadayken daha bir fazla, korkuyordum. Uzun-derin nefes egzersizleri yaparken terler içerisinde gözlerimi kapayıp başımı koltuğun arka bölümüne yasladım , içimden :’’Allah’ım düşüreceksen düşür şu uçağı,uçak kazasından değil korkudan öleceğim yoksa;hem de daha zamanım gelmeden..’’..Gerildiğimi ‘’sonunda’’ anlayan Suijitsuna kolunu boynuma atıp beni kendine çekti ,sarıldı.Başımı okşarken her şeyin birazdan biteceğini fısıldıyordu kulağıma..Benim gibi biri için şimşeklerden korkmak utanç kaynağıydı ve bunu gizlemek imkansızdı,bu korkuyu..
2,5 saatin sonunda , Suijitsuna’nın yardımıyla sarhoşmuş edasıyla indiğim uçağa , ben havadayken hızlanan ve dinmek bilmeyen fırtınaya saymadığım laf,etmediğim küfür kalmadı.Resmen bir ‘’korkak’’gibi titriyordum,benim bu halimi gören kılık değiştirmiş Elysi-Mary kardeşler korkuyla koşturup yürümemde yardımcı oldular;suratımı görünce kılık mılık kalmamıştı onlarda da..
Böyle olmayacağını anlayan Elysi havaalanının dışındaki kapalı kafelerden birine gidip bir şeyler içmeyi,bu sırada da dinlenmeyi önerdi;onun bu fikri ilk başta Suijitsuna olmak üzere tüm grup kabul etti
Gecenin bir yarısı oldukça kalabalık ancak suskun olan bir kafede otururken kafamdan bin türlü şey geçiyordu;oysa ki tek istediğim ayarlanan görüşmeyi sağlıklıca bitirdikten sonra evime gidip uyumaktı..Elimde sıcak çayla oturmuş çaya bakarken Suijitsuna ceketini çıkartıp sırtıma koydu,üşümüyordum bile ancak bunu anlayan yoktu,Elysi sonunda:
-Bak Yamashi..Suijitsuna birden sözünü kesti:
-O artık bir ‘’Yagami’’..Elysi durumu bozuntuya vermeden :
-Yagami..(her bana önemli bir durumu anlatacağında yaptığı gibi özet defterini bacaklarına dayamış,elbisesinin kollarını çekmişti,Suijitsuna böyle diyince de ‘’Yagami’’dedikten sonra Suijitsuna’ya dönüp) Oldu mu ?..
-Afedersin..çok gerginim..
-Önemli değil bay Yagami..Biz Bayan Yagami ile durumu hallederiz..Her neyse..Misa..eğer istiyorsan görüşmeyi yarına erteleyelim.. bunu demesi beni inanılmaz derecede kızdırdı,elimdeki plastik çay bardağını masaya koyup hızla döndüm:
-Hayır!Kesinlikle olmaz..Hatta şu an bile gidebiliriz..Mary atıldı:
-Çayını iç..daha yemek söyledik..Sen kendine gelmeden hiçbir yere gitmiyoruz.. bu cümleyi son derece doğru bulan Elysi-Suijitsuna ikilisi memnuniyetle arkalarına yaslanıp bana çayımı içmemi işaret ettiler..
Boyun eğip elime çayı aldım,karanlık gecede yağan yağmuru izlerken içim hem ürperiyor hem de rahatlıyordu:gökyüzü ağlıyordu,yağmuru severim,şimşektense nefret ..
Çayı içerken Elysi ile Mary birer milk shake,Suijitsuna ise espresso içiyordu ,’’Benim de bir milk shake içememem haksızlık!’’ diye düşünürken taa uzaktan sipariş edilen pizzaların kokusu geldi.
Pizzalar getirildikten sonra herkes cool tavırlarını çöpe atarmışçasına pizzasını yemeğe başladı,sonunda da kalkma kararı aldındı.Elysi ve Mary Suijitsuna’ya bakıp:
-Misa’yı sizden birkaç saatliğine almalıyız..Masada da dediğimiz gibi önemli bir görüşme yapmalıyız.. Suijitsuna sorgulayan gözlerle bakınıp memnuniyetsizce teslim oldu:
-En geç saat 3’te evde olsun..hemen atılıp:
-En fazla yarım saat sürer..
-… kırgın…düşünceli..şüpheli..korku dolu.. işte bu kelimeler o an ki Suijitsuna’nın yaşadığı duyguların açıklaması olabilirdi.
Havaalanının yakınındaki bir binaya taxi ile gidip hızlıca bu yeni gördüğüm yere girdik,o an Mary ile Elysi’nin yaptığı kılık değişimine dikkatlice bakma fırsatı buldum:Elysi,kıvırcık uzun siyah bir peruk,mavi lens,beyaz uzun kollu bir elbise ve siyah çoraplar ayriyeten koca gözlükleri, Mary,kıza düz kısa saç,sarı çiçekli kısa bir elbise ve yeşil lensleri ile ikisi de tanınmaz haldelerdi.
-ahaha!.Süper olmuşsunuz! Deyince ikisi de aynı anda:
-Dalga geçmeee..dediler gülerek.
Binaya girip asansöre bindikten sonra 3. Kata kadar kakara kikiri gülüp eğlendik,derken 3. Kata gelen bir nene kadar yavaş asansör durunca hepimiz işi ciddiyete bağlayıp asansörden indik.Sanki az önce asansörde kahkahalar atan bizler değilmişiz gibi suratlarımız gayet durgun,yorgun ve de ciddi kısaca korkunç görünüyordu.
Kızlar kapıya sesli ve parmak izli kilit koymuşlardı,bu kilitler ise normal kilidin bir alt katmanında olmakla beraber normal zil düğmesinden parmak izi taraması alınıyor ve kapak kalkıyordu,bu sefer bir ses cihazına benzeyen yere ikisi de yaklaşıp şifreyi söylemeleri gerekiyordu.Bu sistemi sevdim,ancak fazla oluru da olmadığı bir gerçekti..
Kapı açıldı:içerisinin darmadığın olmasına rağmen ses yoktu.İçeriye hızla girip evin kapılarını tek tek açmaya başladım,son kapıya geldiğimde ,kızlar geride kalmışlardı ve bana şaşkınlıkla bakıyorlardı onları kapıyı kapayasıya dek ben son kapıya varmıştım bile, kapının kulbuna elimi koyup yavaşça açtım ve içeri adımımı attım,ahşap masanın iki tarafına dizilmişçesine oturan Chiris ile Alice’ye çökmüş biçimde bakarak boş sandalyeye yığılırcasına oturdum.
-Elbette ki sendin..Gördüğüm halüsinasyonlar,rüya..
-Misa..ben çok üzgünüm..
-Üzgün olman bir şey değiştirmez..(ayağa ağlayarak kalkıp bağırdım) Üzgün olman Misa’yı mezarından kaldırmaz!! Ne yani?!! Bu cinayetin ortaya çıkmayacağını mı zannettin?!
-Sadece kaçtım!Ve sen bulana kadar da gayet iyi ilerliyordum! Sinirden kahkahayı basıp yerime oturdum.Titreyen bedenimi kontrole almak için dirseklerimi bacaklarıma dayayıp öne eğildim,başım eğikken:
-Bunu ödeyeceksin..Senin için verdiğim karar defterinde yazılı..
Şok üstüne şok geçiren Chiris defterini pantolonunun cebinden çıkartıp hemen zamanlarından önce açılmayan sayfalardan birinin daha açıldığını,artık okunabileceğini gördü.Kararı okuyan Chiris’in yüzü bembeyaz kesilirken araya girdim:
-Uzun zaman önce Misa’yı senin ezdiğini anlamıştım..Ancak kendi ağzınla itiraf etmediğin sürece buna inanmak istemedim..( Elysi elindeki telefonun hafıza kartını çıkartıp bana uzattı,hafıza kartını alıp bir poşete koyarken devam ettim) Bu hafıza kartının içerisinde sen her şeyi itiraf ederkenki görüntün yani vidyon var..Zamanı gelince kararım uygulanacak..
Alice söze karıştı:
-Yakında defterdeki yazıya uygun olarak ilçeye uçacağım..Yapmamı söylediğin şeyler konusunda ciddi misin?
Başımı kaldırıp:
-İkiniz de görevlerinizi sorgulamadan yapın lütfen..ve en azından bana bir defa ihanet etmeden , benle iyi geçinin..İyi geceler..dedikten sonra aşağıda hazır bekleyen taxiye indim.Elysi ile Mary düşünceli halimden pek memnun kalmazken taxinin kapısında dönüp:
-Siz kızlar çok iyisiniz..Teşekkür ederim..Bir kaç gün sonra görüşmek üzere:nerede olduğunu biliyorsunuz..Ha..bir de (aynı zamanda önüme dönmüş arabaya biniyordum ) şunları (elimle yukarıyı yani Alice ile Chiris’i işaret ederek) takip edin..Hatalarını görürseniz de işlerini bitirin..
15 dakikalık taxi yolculuğum boyunca deri deftere bir şeyler yazdım,evin önüne gelince de kazıklandığımı bile bile 150 Türk lirasını , küfrederek adama verip kapıyı kapadım.Hala olduğunca yağmur yağıyordu..
Kapıya koşarak yaklaşıp zili çaldım,kapıyı tetikteymişçesine hızlı açan Suijitsuna hemen içeri aldı beni.Bu ev benim evliliğimin geçecek ,güzel anılarla dolacak olan evimdi;ve çoktan hazırdı.Islaklığımı umursamadan Suijitsuna’ya sıkıca sarılıp ellerimi yanağına koydum:
-Sen bir mucizesin..Hala yanımda olduğuna inanamıyorum.. ve bu sırada tüm bu güzel anı evi inleten,elektriklerin gitmesine sebep olan bir ışık,ardından ses bozdu.Büyük bir çığlık atıp Suijitsuna’nın yanından koltuğun arkasına koşturdum.Şimşeğin bendeki etkisinden oldum olası nefret ettim,ancak bu gece bir farklıydı:sanki sırtımda hatta içimde biri varmış gibiydi..Her an beni öldürecekmiş ve hayallerimi suya acımasızca atacakmış gibi..
Suijitsuna bana yaklaşıp elini uzattı,titreyerek tutup ayağa kalktım:
-Gel bakalım benim korkak Prenses’im..
Beni kucaklayıp yukarıya , odamıza kadar taşıdı,odanın kapısını açınca da inmek istediğimi belirttim;sanki çok yürüyebilecekmiş gibi.Beni yere indiren Suijitsuna odaya girip koltuğuna oturdu,beni izliyordu.Ben de üstümü değiştirmek amacıyla dolabıma titreye titreye gidip kapaklarını açtım:her ses gelişinde daha fazla titreyip kasıldım,ama ıslak da yatamazdım.Gerçi pijamalarımı anca çıkarmıştım.
Dolabın kapaklarını kapatırken büyük gürültü iyice artınca yere çöküp ellerimi başıma siper ettim.Bunu gören Suijitsuna sesin ardından yeniden gelen aydınlık eşliğinde ,bu yeni bir şimşeğin işaretçisiydi, bana hızla yaklaşıp sarıldı,kollarımdan tutup ayağa kaldırdı ve yatağa oturtup bana baktı.Uzağımda olmaması beni cesaretli kılarken ıslak üstümü değiştirmeyi sonunda başardım.
Yatağa girdiğimizde saat 4’ü gösteriyordu.Suijitsuna artan fırtınayla iyice gerildiğimi anlayarak arkamdan kavrıyordu beni.Her şimşekte daha fazla titrerken bir ara yorulmuş bir şekilde kasım kasım kasılan vücudumu rahatlatıp başımı Suijitsuna’ya çevirdim.
Birkaç dakika öylece bakıştıktan sonra başımı öne çevirdim,pencereden ,siyah perdeye rağmen,gelen ışığa bakıp korkuyla gözlerimi kapadım.Bu sefer Suijitsuna :
-Misa..diye fısıldadı.Sıcak nefesini kulağımda hissederken başımı çevirdim.Dudağıma yaklaşıp beni öptüğünde ona dönüp sarıldım,bir ara:
-Seni seviyorum.. diyebildi sadece..
DÜZENLENMİŞTİR..

Ancak bu bölümde bir kaç uyarım var:
-BU BÖLÜM KÜFÜR-UYGUNSUZ HAREKET-CİNSEL İÇERİK İÇERMEKTEDİR.KÜÇÜK YAŞTAKİLERİN,ETKİLENECEKLERİN OKUMAMASI TERCİHİMDİR.
-Uzun bir aradan sonra uzun bir bölüm ile dönüş yapmış bulunuyorum:bundan dolayı bir kaç gün fazla ortalıkta olmayabilirim.
-Tetikçi 'ye ara verdim.Bu ay Black Butterfly'yı bitirmek niyetinde olduğumdan dolayı ona fazla zaman ayıramayacağım..
Not: Admin ben bölüm hakkındaki uyarımı yaptım eğer bir durum olursa benden değil..
24.BÖLÜM:BEN ŞİMŞEKTEN KORKARIM..
Spoiler:
24.BÖLÜM:BEN ŞİMŞEKTEN KORKARIM..
Bir önceki bölümün sonu:
‘’… Ayakta uyuyan Suijitsuna kafasını dağıtıp uykusunu açmak üzere aşağıdaki bara inerken ben de ikizler ile otelin İstanbul manzaralı balkonuna çıkıp bir süre dolandıktan sonra ellerimi boş olan balkonda demirlere hızlı ve sinirli bir edayla dayadım.İki yanımda duran Elysi ile Mary’ye:
-Her şey asıl şimdi başlıyor..Bulun onu!..dedim..’’
Yeni Bölüm
‘’Yüzlerce ses, yüzlerce kişi, yüzlerce yüz.. Bazen insanın kulaklarını kapatıp duymamaya, gözlerini kapatıp görmemeye ihtiyacı oluyor. Kapalı tut gözlerini , kimseyi görme,kenetle ellerini birbirine , kimseye dokunma; kulaklarını kapat ve dışardakilerin dediklerine aldırma! Bazen buna ihtiyacı oluyor insanın.. Bazen ‘’yalnızlığa’’ ihtiyacı oluyor insanın..’’ noktaları da koyduktan sonra yazdıklarımı okumaya yoğunlaştım.
-Yine yazıyorsun demek… içeriye girdiğini duymadığım için olduğum yerde sıçrayıp hemen bacağıma bağlı olan hançere davrandım ki Suijitsuna ellerimi tuttuğu gibi defter ile kalemlerin olduğu masanın üstüne yatırıp kollarımı hızla iki yana açtı.
Soluklarım hızlanırken büyümüş gözbebeklerim ile gözlerine bakıyordum Suijitsuna’nın.Öylece dururken saliselik bir hareketle sıkıca masaya bastırdığı kollarımdan beni kendine çekip kollarımı bıraktı ve sarıldığı gibi başını omzuma yaslayıp :
-Daha hızlı..bir başkası olsaydı sana zarar verebilirdi Misa..
-İçeriye çok sessiz girdin..Korktum..Sanırım ‘’korku’’ beni yavaşlatıyor..
Yavaşça sardığım Suijitsuna derin bir iç çekip :
-Ne yazıyordun?
-Bilmiyorum..içimden geçenleri..
-İnanayım mı?.. kalbim acıyordu..nefes alamıyordum.gözlerim dolarken derin bir nefes alıp sesimi zorladım:
-İ..inan..
Dolu gözlerimi fil dişi tavana dikip içimden Tanrı’yla konuştum..Her ne kadar bazı şeylerin haksızlık olduğunu düşünsem de bu böyleydi..Değişmeyen ve asla değişmeyecek olan ‘’gerçekler’’hep yaşantımızın bir bölümünde acımasız elleriyle kalbimizi alıp suyunu çıkarana kadar sıkacaktı..Bu..asla değişmeyecekti..ve en ağırı..bu gerçekti..
Yatağa başımı koyduğumda iki hafta önceki İstanbul’a ilk geldiğim geceyi hatırladım,Elysi ile Mary’ye dediğim o sözlerden sonra , iki hafta içinde değişmeyeceğini sandığımız ne kadar şey varsa değişmişti.İstanbul’dan her şeyin başladığı ilçeye gelmiştik,annemin ölümünü öğrendiğim otelde,aynı odada ,aynı yataktaydım şimdi.Hatta..Suijitsuna’nın sarılma tarzı bile aynı şekildeydi,öyle ki oda benim gibi hatırlamış olmalıydı.Gözlerimden dökülen yaşlar yavaşça yastığımı ıslatırken Suijitsuna kesiğin olduğu yeri okşayıp daha sıkı sarıldı

Zamanla bu ilçe de değişen devrin,düşüncelerin, iyilik ile kötülüğün ilişkisiyle şekillenmişe benziyordu yattığım yatakta pencereden dışarıya bakarken.Oysa ki ne kadar da farklıyız geçmişimizden,oysa ki değişim bazı yerlerde kötü oluyor ve oysa ki..
Bu gece gözlerim yaşlıyken,gözlerimi ,artık ‘’Nişanlım’’ olan Suijitsuna’nın yanında,Elysi ile Mary’nin görevlerini yapmış olmalarını ve yarın için Tanrı’nın bana güç vermesini dileyecek kapadım.
ERTESİ SABAH 07.00 CİVARI
-Misa..uyan..Misa..kabus görüyorsun uyan.. gözlerimi yavaşça açtığımda Suijitsuna’nın tepemde , kollarımı tutarken suratıma endişeli bir şekilde bakarak uyandırmaya çalıştığını gördüm.Kabuslar..kabuslar canıma okuyorlar;her zaman olduğu gibi..
Derin bir nefes alıp Suijitsuna’nın gözlerine gözlerimi diktim,tutamadım kendimi..
-Suijitsunaa..’’aa’’ harfini artık dayanamadığımı , gücümün son damlasına kadar yitirdiğimi belirten bir ses tonuyla uzattım.Üstüme yığılacak olmasını önemsemeden Suijitsuna’nın boynuna sarılıp hıçkırıklarla boğulmaya başladım.Yine o günü yaşamıştım rüyamda:yine uyandığımda banyodan ses geliyordu,elbisem beyazdı;ancak bazı yerleri kan kırmızıydı,tanımadığım odaya baktım, ve yola..dışarısı karanlıktı, bir kızın kazasını gördüm: bacakları motor tarafından ezilmişti ve kızın sesi yankılandı kulaklarımda:’’Daha fazla yaşayamam..Misa..affet..’’ makinanın ‘’biiiipp!!’ sesi kafamda defalarca tekrar etti.Sonra banyodaki ses yükseldi;tıpkı o gün olduğu gibi..Kapıyı açtığımda Suijitsuna annemin ölüm haberini almış , beni karşısında görünce şok geçirip öylece kalakalmıştı. Ve birden..İki mezarın başındaydık..Herkes parmağıyla beni gösterip :’’Sen yaptın..hepsinin suçlusu sensin!..Katil..katil seni..sen bir katilsin!!’’ diyordu..Üstümdeki elbise iyice kana bulanıyordu:karnımda kesikler oluşmaya başladı ardından.Acıyla karnımı tutup dizlerimin üstüne bıraktım kendimi,var gücümle yardım isterken…uyandırıldım..
Suijitsuna ona sarılmama rağmen kendini bırakmamıştı.Kollarımı serbest bırakıp sol kolunu yatağın başlığına dayadı,diğeriyle de sırtımdan kavradı , nefesini dudağımda hissederken hıçkırıklarımı ağzıma tıktı.Kendime bu sefer ‘’Dur!!’’ demeden , karşı koymadan –ki buna halim yoktu- kollarımı boynundan sırtına kaydırıp karşılık verdim.
Suijitsuna’nın solukları benimkiler gibi hızlanıyordu.Sonunda yorulan kolu sayesinde yarı yarıya havada olan beni nazikçe yatağa bıraktı,sol dirseğini yastığa dayayıp dudağını yine dudağımla birleştirdi,içimde garip bir şeyler oluyordu:ve ben buna karşı koymak istemiyordum..Sağ koluyla sırtımdan daha da kendine çekerken beni gözlerimi sıkıp buna teslim olmayı düşündüm.
Ve ileri gidebilirdim..Belki..gidebilirdim..cesaretli olsaydım..
Ellerimi sırtında dolaştırırken bu sefer ensesine yaklaştım,her defasında daha da titreyeren ellerim yavaşça üstündeki yarı yarıya iliklenmiş siyah gömleğe gitti ve Suijitsuna’nın eli de çoktan sırtımdan çekilmişti.
Titreyen ellerim beceriksizce Suijitsuna’nın gömleğini açmaya çalışırken onun artık sırtımda olmayan eli omuzlarıma,boynuma dolanmış uzun kül sarısı saçlarımı çekiyordu.Kül sarısı kürküm artık boynumu ve omuzlarımı örtmezken gömleği tam anlamıyla açtım,sıfır kollu uzun geceliğim kollarım gibi kasılıyordu üzerimde..
Suijitsuna sağ elini saçlarıma daldırıp bir anda dudaklarımı bıraktı,’’Ne oluyor?’’ diye bakarken nazik bir öpücük kondurdu boynuma.Bedenim iyice gerilirken bir anda başımı yatağın başlığını görebileceğim şekilde arkaya attım,gözlerim büyükçe açılırken titreyen kollarım Suijitsuna’nın artık çıplak olan sırtına dokundu.Derin derin nefes almaya çalışıyordum;olmuyordu..Nefes alamıyordum..
Suijitsuna bu sefer nazik bir öpücükten öte dudaklarını boynuma yapıştırdı ,burnumdan alamadığım nefesi ağzımı minik bir ses eşliğinde açıp öyle almaya çabalarken gözlerimden yaşlar geliyordu.Ve..Suijitsuna bir anda durup soluk soluğa kulağıma –benim gibi o da tıkanmıştı- yaklaştı:
-Giyinsek iyi olacak…kahvaltıya gecikiyoruz.. kolları altında titrerken kasım kasım kasılmış bedenimi bir anda salıp ona baktım:benimki gibi gözleri fal taşı gibi açılmış derin derin soluklanıyordu..Ellerimi sırtından çekip suratına soluk almaya çabalarken hala büyük olan gözlerim ile gözlerine baktım;o da titrediğimi görünce bedenini üstümden çekip yanıma attı.
Biraz soluklandıktan sonra, benden önce düzelmiş olan Suijitsuna , en az 6 dakikadır olduğum gibi duran beni,elimden tutup kaldırdı yataktan.Ardından da askıdaki önü fazla abartılı olmayan püskülleriyle yarım kollu siyah gömleğim ve bel üstü ,bel bölümünde kalınca lastiği olan okul eteği modeline benzer beyaz eteğime baktı.O ise neredeyse hazırdı;çıkardığım siyah gömleğini beyaz pantolonunun üstüne giymesi yeterliydi..
-Bugün mü?...
-Evet Misa..
-Hazırım..diyip gömleğini hala ilikleyememiş Suijitsuna’ya baktım.O berbat rüyadan sonra çok özenli hazırlandığımı söyleyemezdim.Aşağıya inip restoran bölümüne girince buranın uzun zamandır müşterisi olan Suijitsuna’nın istekleri bilindiği için çoktan masamızın hazırlanmış olduğu göze çarpıyordu; restorant self servis olmasına rağmen bizim masamızın hazır olması,masaya kimlerin geleceği merakını bir hayli körüklemişe benziyordu.
Suijitsuna ile masamıza geçerken bütün gözlerin üzerimizde fısıltılara eşlik etmesi beni çok kasıyordu,ancak yapacak bir şey de yok gibiydi..Yemeğime dokunmadan ard arda birkaç kahve içtikten sonra sonunda benim gibi hiçbir şeye dokunmamış olan Suijitsuna’ya :
-Suijitsuna..bugün olmak zorunda değil..hem yas tutmalıyız.. dedim kısık bir sesle..Ellerim sabahki olayın şokuyla hala titrese de mantığımın bir bölümü gittiği yerden gelmişe benziyordu;yine de ben hala uyanamamış gibiydim..Belki de hayatımda hiç içmediğim kadar kahveyi art arda içtim;ne dersiniz? Uyanmak için..
Suijitsuna’nın , sonbahara giriş yapan, yine de fazlasıyla sıcak olan ilçedeki ilk yağmur bulutlarına bakan gözleri koyuydu bu defa..O da şokta,mantığı yerinde olmayan ve karışık..hatta karmakarışık bir haldeydi.
Bitirmiş olduğum kahve üzerine boş fincanı tabağının üzerine koyup yüzüğüme daldım.Suijitsuna’nın gözlerinden titreyerek iliklediği gömleğinin üstüne birkaç damla yaş süzülürken yerimden kalkıp yanına gittim,hiç kimse yoktu ..İş Suijitsuna’ya geldiğinde ne mekanın..ne duygunun..ne de mantığımın bir manası olmuyordu..Tıpkı şimdi olduğu gibi..Etrafımızdaki bakış ve fısıltıları umursamadan siyah ruganlarımın üzerinde nazikçe durup kollarımla arkasından sardım onu..İkimiz de yağan yağmura bakarken gözlerimi tutamadan :
-Gökyüzü ağlıyor..
-Gökyüzü her ağladığında , ağladığı ruhun her bir parçasını damla olarak gönderirmiş dünyaya..sence gelmiş midir?..
-Geldiğine eminim.. sesim o kadar emin çıktı ki Suijitsuna bir anda dönüp suratıma bakma gereği hissetti:
-Bazen..kardeşim hakkında öyle konuşuyorsun ki..ikiz olma ihtimaliniz bile aklıma geliyor..Pek benzemiyor olsanız dahi..
Hafiften gülümsedim ardından da sandalyedeki çantamı alıp:
-Gidelim mi artık?.. dedim konuyu kapamak istercesine..
-Tabii..deyip bir bardak kaynar kahveyi midesine boşalttı , arkasına dönüp sandalyenin tepesindeki özenle koyduğu ceketini alıp kalkarken giydi.Üstünü de düzelttikten sonra Suijitsuna’yı çok iyi tanıyan yaşlıca garsona :
-Teşekkürler Hamit Bey.. dedi .Dışarıya çıkarken her ihtimale karşı çantama koyduğum katlanabilir şemsiyeleri çıkartıp birini Suijitsuna’ya uzattım .
Otelden mezarlığa kadar yürüyecektik.Bu sırada bir çiçekçiye uğrayıp: güzel bir buket papatya ile kan kırmızı,beyaz gül buketleri yaptıracaktık.Mezarlığa yaklaştıkça üstüme bir ağırlık çökerken Suijitsuna daha farklı bir tavır sergiliyordu,yağmur hızlanıyor biz yağmura rağmen şemsiyelerimizi açmadan yürüyerek ıslanıyor ve ıslanıyorduk.
Mezarlığa giden yola yaklaştıkça dükkanlar azalıyor ve yol ıssızlaşıyordu.Öylece yürürken ıslanmış olmamıza rağmen şemsiyemi açtım,yaptığım bu hareketi Suijitsuna’da tekrarladı.Oysa ki en fazla yüz metre sonra çiçekçiye varacaktık.
Yağmur iyice hızlanınca şemsiyenin dayanamayacağını düşünmeye başladım,artan ve ruhların kulağıma bağırdığı rüzgar beni alıp sürüklemek istiyormuşçasına üflüyordu:belki de hasta olacaktım..Kim bilir?..Ve şemsiyeye inat öyle yağıyordu ki yağmur :’’O eşya sizi koruyamaz..benimsiniz..’’ dermişçesine ıslatıyordu bizi.Günahlarımızdan arınıyorduk yavaşça..( İnanışlara göre –kimi milletlerde- yağmur yağdığında saf su sizi günahlarınızdan arındırır..)
Adımımızı çiçekçinin dükkanına atınca oradaki kadın beni ve Suijitsuna’yı hatırladığını belirten bir surat ile şaşkınlığını sergiliyordu,asık ve gerim gerim gerilmiş suratı artık bir sürü kırışık ile doluydu,seneler önce giydiği elbiseyi yine her gün yeniymişçesine giyiyordu,ayağa kalkmaya çalıştı,ancak kalkmaya çalıştığı anda belini tutup ağrıdığını belli eden bir ton küfrü bastı;yine eski çakmağıyla aynı marka sigarası ve masasının altından görünmediğini sandığı içkisi göze çarpıyordu..’’Bir insanın bu kadar amaçsızca yaşamasını ne sağlayabilir?’’ sorusu gelir hep bu kadını gördüğümde.
-Siz gençler seneler sonra ne istiyorsunuz? Gençler mi?!! Suijitsuna yakında otuzuna basacaktı ! Yine de başımı şöyle bir çevirip baktığımda: yirmilik bir genci sollayacağı bir kesindi,gözleri haricinde..Suijitsuna’yı iyi tanımak gözlerindekini okuma şansını tanıyordu bana..
Boğazımı temizleyip:
-Bir beyaz ve kırmızı gül,büyük bir buket de papatya lütfen..
-Ayşeee!! Kadının ince ve vahşi sesi dükkanda yankılanırken gözlerim laminantı tarıyordu..Aslına bakarsanız düşündüğüm tek şey hayatın garip oluşuydu..
Biz Suijitsuna ile ayakta beklerken içeriden şişmanca bir kız gelip bize tiksinerek baktı,ardından da gözlerini devirip annesinin kağıda yazdığı siparişleri hazırladı;sallana sallana..
Elimiz kolumuz çiçekle dolu bir şekilde çiçekçiden çıkıp yağan yağmurun her saniye artan şiddetine aldırmadan sabırla mezarlığın ana kapısına yürüdük,bu gürültü de ne? Karşıdan karşıya geçip mezarlığın ana kapısından geçmeden önce mezarlığın tam karşısına açılan restoranda kaydı gözlerim..Dişlerimi hafifçe sıkıp içimden lanetler okurken Suijitsuna kaşlarını çatıp tuttu kolumdan ve sürükledi beni arabalar gelmeden mezarlığın ana kapısına doğru..Gözlerim kızgınlıkla,öfkeyle dolarken tökezleyerek de olsa mezarlığa girdim.
-Ben iyiyim..ama bu saygısızlık! Mezarlığın karşısına restoran mı açılırmış?! Bu nerede görülmüş böyle!? İnsanlar mezarlara baka baka yemek yiyebilecek kadar cani,iğrenç ve yüreksizleştiler mi Suijitsuna?!
-Bu taraftan.. diyip sözümü böldü.Gözlerim dolu dolu onu takip edip ezberlediğim yola girdim,olabilir miydi?..-Suijitsuna’da restoran olayından memnun değildi ancak bu konu uzamaması gereken bir konu olduğundan dolayı Misa’yı sakinleştirmek adına susturmak ile yetinmişti.-
Ve önüne gelip durduğumuz mezar..’’MİSA YAGAMİ’’!!!
Gözlerim irice açılırken ayaklarım geriye basıyordu..Bunca zamandır sırf adaşım diye gelip dert yandığım,duyduğuna inanıp saatlerce konuştuğum ve sırf ben papatya seviyorum diye , onun da sevdiğine inanıp papatya getirdiğim kişi , benim nişanlımın kardeşiydi!
Gülümseyip sırtımı ağaca yasladım,birden sinirlerim boşaldı ve kendimi bırakıp ağlamaya başladım..O beni duymuştu..hem de her defasında..buna olan inancım artık sonsuzdu..Suijitsuna gibi bir insan ile tanışmam onun mezarına bayılıp düşmem ile gerçekleşmişti..Ardından Suijitsuna bir daha buraya ayak bastığında yine bu mezarlıkta aynı kişi adına karşılaşmıştık..Misa ..adaşım bana , dostluğumun ve inancımın karşılığı olarak Suijitsuna’yı hediye etmişti!!
Ayağa zorla kalkıp mezarın yanına yaklaştım:beyaz gülleri Suijitsuna’nın kardeşine, papatyaları ise ‘’adaşıma’’ getirmiştim..İkisinin de aynı kişi olabileceğini nereden bilebilirdim ki?Papatyaları ve beyaz gülleri hıçkırıklar içerisinde mezara koyup her gelişimde yaptığım gibi su şişemdeki son su damlasına kadar mermerini temizleyip otlarını kopardım,ardından da eteğimin kirleneceğini umursamandan mermere yığılır biçimde oturup Suijitsuna’ya baktım..Suijitsuna’da anlamış gibi:
-Demek sendin!!Her sene buraya geldiğimde mezarı,mermerleri temiz bulmamın sebebi,kurumuş papatyalar ile dolu olmasının sebebi demek ki sendin!!
Başımı öne eğip zorlayarak:
-Misa..o benim tek dostumdu..ve seni bana sundu..
-Hayır Misa..yanılıyorsun..birbirimizi birbirimize sundu..Hayata bağlanmamızı sağladı..
-Sana bir şey göstereceğim..
-Nedir Misa? Gözleri dolu olmasına karşılık merakla sormuştu bu soruyu..Çantamdan minik bir tabak çıkartıp mezarın ayak kısmına gittim,tabağı koyup işaretleyerek üç tabak sağa,bir tabak yukarı çıktıktan sonra tabağın tamamını bastırıp tamamını toprakla doldurup çıkardım.Yaptığım şeye anlam vermeye çalışan Suijitsuna siyah , üstünde gümüş ile ‘’Misa’’ yazılı kutuyu görünce geri çekilme gereği hissetmiş olmalı ki birkaç adım geri çekilip az önce sırtımı dayadığım ağaca dayandı.
Kutuyu çıkartıp Suijitsuna’ya baktım:
-Ben..hep buraya gelir..ve konuşurdum..annemin ölmesine yakın bir vakitte herkesten gizli evden çıkıp yine buraya gelmiş ,bu elimde gördüğün tabağın ölçüsüne eşdeğer bir tabak ile buraya gömmüştüm senin bana verdiğin kelebekli mendili,hala kanlı olan hançerini ve de hiç yıkamadığım ceketini..o tabağın ölçülerine uyan bir tabak bulmak pekde zor olmadı..deyip kutuyu açtım..Suijitsuna iyice şok geçirirken benim gözlerimde memnuniyet vardı..Evet Misa Yagami..Ben de senin gibi bana emanet ettiğin ağabeyine sahip çıkacağım,tıpkı senin benim 3 değerli anıma sahip çıktığın gibi..
Anma ayinimizi bitirdikten sonra Suijitsuna’ya emin olup olmadığını sorduğum şeyi yapmak üzere belediyeye çevirdik yönümüzü:üstümde senelerin ceketi,bacağımda bir hançer,sağ elimde bir mendil ve sol elimde nişanlımın eli ile..
Belediyenin önüne geldiğimizde yapacağımız şey için, bölüme girmeden önce yeniden :’’Emin misin?’’ sorusunu yöneltecekken Suijitsuna elimi sıkıp içeri çekti beni,hastaneden farksız kokan bu binada işlemimiz için belirlediğimiz saatte orada bulunuyorduk..
Görevli kadın:
-Birazdan nikah memuru gelecek..
-Su..Suijitsuna..ailenden habersizce evlenmemiz doğru olur mu?..Japonya’da nişanlanıp burada mı evleneceğiz?..
-Misa..herkes biliyor.. gözlerim açılırken gülümsedim Suijitsuna’ya..Sırılsıklam…üstümde beni Suijitsuna ile bağlayan üç anı , Sujitsuna’nın kardeşinin vefat ettiği ve benim onunla tanıştığım günde ,biraz karmaşık,fazlasıyla çamurlu ama mutlu bir şekilde evleniyordum onunla..
Ve başladı..Nikah memuru kilolarına rağmen bir beden küçük gelen özenli cübbesiyle içeri kasılarak girip yerine oturdu,bir çok şey söyledikten sonra o soruyu sordu bana:
-Siz Kioko Yamashi kızı Misa Yamashi, Suijitsuna Yagami’yi kocalığa kabul ediyor musunuz?
Üşüyordum..hatta donuyor..ancak bedenim sımsıcak,yanaklarım al aldı.
-Evet..!Dedim tereddüt dahi etmeden..Suijitsuna’nın gözleri koyulaşırken bu sefer ona soruldu o soru:
-Siz Haiten Yagami oğlu Suijitsuna Yagami, Misa Yamashi’yi eşliğe kabul ediyor musunuz?
-Bir kere..Misa’nın soy adı Yamashi değil,Yagami..ikincisi..evet..(bana dönüp) sen Misa Yagami..artık benim eşimsin..
Nikah memuru:
-Ben de sizi karı-koca ilan ediyorum..deyip bizi kutlarken evlilik cüzdanımızı verdi bize. Hızlı yağmura rağmen şemsiyesiz çıkıp yürürken Suijitsuna’ya dönüp:
-Ben daha geçenlerde 17’me girmiştim..Evlenmek için reşit olmak gerekmiyor mu?
Suijitsuna ıslak kolunu boynuma dolayıp kendine çekti ve alnımdan öpüp cevap verdi:
-Japonya’dan senin evlenmene izin verdiklerine dair soyundan belgeler istendi..Bunları sana evlenmeyi teklif etmeden önce hazırlatıp buraya yollamış,çevirttirmiş ve orijinal olduğu kabul edilince de evlenme işlemleri başlatılmıştı zaten..Ki düşündüğümden kısa sürdü,daha fazla problem çıkarmalarını bekliyordum..
-Evlenme teklifini kabul edeceğimden o derece emindin yani ,dedim şakayla karışık.Suijitsuna birden yolun ortasında durdu,etrafımızdaki, dükkanlara,kafelere ve fastfood restorantlarına saklanmış insanlar bize deliymişçesine bakarken boş yolda:
-Pişman mısın?..
-Seni salak! Diyip artık surdan geçilmeyen halimle Suijitsuna’nın beline kolumu doladım..
Yürümeye devam ederken başımı öpüp :
-Evet..o kadar emindim işte…
Şakalaşa şakalaşa otele vardık.Sırılsıklam otele girdiğimizde personeller bunu normal karşıladılar: Suijitsuna ile benim garipliklerime alışmışlardı zavallılar..Ancak lobide oturan müşteriler bize garip garip bakarken yağmur nedeniyle inceleyemediğim evlilik cüzdanını su geçirmeyen çantamdan çıkarıp açmaya yeltenince şemsiyelerle aynı yere koyduğum için ıslandığını fark ettim :
-Bence sen beni boşayacaksın ,baksana : daha şimdiden beceriksizliğimi gözler önüne serdim.. dedim..Suijitsuna eline evlilik cüzdanını alıp sırılsıklam pantolonunun arka cebine koydu:
-Ne yapıyorsun!! Dedim ağızım kulaklarımda-o kadar şaşırmıştım ki hala gülüyordum- ,etrafta personeller bizim evlendiğimizi anlayıp alkış tutup :’’Öp!Öp!Öp!Öp!’’ tezahürat atarlarken Suijitsuna beni kucağına alıp alnıma bir öpücük kondurdu:
-O kağıt parçası kimin umurunda,sonunda karımsın ya!! Deyip asansöre bindirdi..Ve odamıza kadar da indirmedi beni kucağından..
Odaya girince beni yere indirip :
-Direk banyoya küçük hanım!..
-Bak ne diyeceğim..banyoda zaten iki tane bornoz var..ben üstüme bornozu geçireyim..sen de banyonu yap.O sırada da ben eşyaları toparlar,İstanbul’daki Elysi ile Mary’nin ne durumda olduklarını sorarım..Olur mu?..
Dudakları üşümekten mora dönen Suijitsuna bu teklifimi kabul etmek zorunda kalıp yolculukta giyeceği kıyafetlerini aldı ve banyoya girdi.Ben de ıslak giysileri sıkıp bir poşete koydum,sıkıca bağladım ve diğer eşyaların ıslanmaması için ikinci bir poşet ile işimi sağlama aldım.Bavulları hazırladıktan sonra deri defterimi çıkartıp Elysi’nin numarasını çevirdim:
-Efendim?.. dedi Elysi’nin heyecanlı sesi..
-Elysi..nasılsınız bakalım?..
-İyiyiz Yamashi..sen nasılsın?..Evlendiniz mi sonunda?..
-Evet..(elimdeki kurdele ile oynarken başımı öne eğdim ve utangaç bir ses tonuyla devam ettim) sanırım öyle oldu biraz..
-Yamashi..onu bulduk..ve sonuç pek de sandığınız gibi değil..
-Her planda çatlak olur Elysi..ancak çok mu kötü;onu söyle..Çatlağımız büyükse sorun var demektir..
-Sanırım sizi şaşırtacak kadar var..
-Hm…(oturduğum yatağın üstünden kalkıp perdesi kapalı pencereye yaklaştım,yağmur çoktan bitmiş insanlar yine , akşam olmasına rağmen,etrafı yeniden cıvıl cıvıl kılmaya başlamışlardı..İnsanlara bakıp ciddileştim) Bana bu gece için bir görüşme ayarlar mısın?..
-Elbette..Elimizdeler zaten..
-Elimizde-ler?İkisi de mi?
-Hıhı..
-Siz kızlar çılgınsınız..Neredesiniz peki?
-Bunu telefonda söyleyebileceğimi sanmıyorum Yamashi,bu konuda fazlasıyla tutucu olduğumu biliyorsun..Ah..bu arada..Havaalanına gelirken kılık değiştireceğiz..
-Sizi tanıyabilir miyim?
-Sizin bizi değil bizim sizi tanımamız gerekli sanıyordum (gülümser)şaka bir yana:hayır..
-Anlıyorum…Gelince görüşürüz o zaman..
-Kendinize dikkat edin lütfen..İyi yolculuklar..
‘’Biipp..!!’’ sesiyle kapatılan telefonun ardından fazlasıyla üşüdüğümü hissettim,üstüme bir battaniye de alıp koltuğa sıkıştım:minnacık oldum.
Yaklaşık 1-1,5 saat sonra ben ve Suijitsuna hazır biçimde otelden ayarladığımız arabaya binerek İstanbul’a gitmek üzere ilk adımı attık.45 dakikalık yolculuğumuz boyunca olduğunca sessizdik..Sanki konuşmamaya yemin etmiştik :ben penceremden yukarıda Dolunay’ı izlerken Suijitsuna’da kitap ışığıyla Vc. Andrews’ın ‘’Çatı’’ serisinin 3. Kitabını okuyordu.
Havaalanına giriş,kontroller ve bekleme odası…Sıkıcı ve araba yolculuğunda da olduğu gibi ‘’oldukça sessiz’’ di.Suijitsuna yine ‘’Çatı serisi:Gazap Tohumları’’ kitabının okyanusunda derinlemesine yüzerken ben de sonunda cesaret edip deri kaplı defterimi çıkartıp notlar almaya başladım.(Suijitsuna’nın yanında bu deftere yazı yazabilecek kadar sıkılmış ve olacakları anlama olasılığını boşvermiştim)
Bir süre böyle devam etti,uçağa bindik,acıkıp bir şeyler atıştırdık ve o kitabına, ben defterime bodozlama dalış yaptık.
Yaklaşık 45 dakika-1 saat sürmesi gereken uçuşumuz İstanbul’daki fırtına dolayısıyla 2 saate katlanınca ( havaalanının üzerinde daireler çiziyorduk,yağmurun biraz dinmesi bekleniyordu) iyice gerildiğimi hissettim;şimşeklerden ,özellikle de havadayken daha bir fazla, korkuyordum. Uzun-derin nefes egzersizleri yaparken terler içerisinde gözlerimi kapayıp başımı koltuğun arka bölümüne yasladım , içimden :’’Allah’ım düşüreceksen düşür şu uçağı,uçak kazasından değil korkudan öleceğim yoksa;hem de daha zamanım gelmeden..’’..Gerildiğimi ‘’sonunda’’ anlayan Suijitsuna kolunu boynuma atıp beni kendine çekti ,sarıldı.Başımı okşarken her şeyin birazdan biteceğini fısıldıyordu kulağıma..Benim gibi biri için şimşeklerden korkmak utanç kaynağıydı ve bunu gizlemek imkansızdı,bu korkuyu..
2,5 saatin sonunda , Suijitsuna’nın yardımıyla sarhoşmuş edasıyla indiğim uçağa , ben havadayken hızlanan ve dinmek bilmeyen fırtınaya saymadığım laf,etmediğim küfür kalmadı.Resmen bir ‘’korkak’’gibi titriyordum,benim bu halimi gören kılık değiştirmiş Elysi-Mary kardeşler korkuyla koşturup yürümemde yardımcı oldular;suratımı görünce kılık mılık kalmamıştı onlarda da..
Böyle olmayacağını anlayan Elysi havaalanının dışındaki kapalı kafelerden birine gidip bir şeyler içmeyi,bu sırada da dinlenmeyi önerdi;onun bu fikri ilk başta Suijitsuna olmak üzere tüm grup kabul etti
Gecenin bir yarısı oldukça kalabalık ancak suskun olan bir kafede otururken kafamdan bin türlü şey geçiyordu;oysa ki tek istediğim ayarlanan görüşmeyi sağlıklıca bitirdikten sonra evime gidip uyumaktı..Elimde sıcak çayla oturmuş çaya bakarken Suijitsuna ceketini çıkartıp sırtıma koydu,üşümüyordum bile ancak bunu anlayan yoktu,Elysi sonunda:
-Bak Yamashi..Suijitsuna birden sözünü kesti:
-O artık bir ‘’Yagami’’..Elysi durumu bozuntuya vermeden :
-Yagami..(her bana önemli bir durumu anlatacağında yaptığı gibi özet defterini bacaklarına dayamış,elbisesinin kollarını çekmişti,Suijitsuna böyle diyince de ‘’Yagami’’dedikten sonra Suijitsuna’ya dönüp) Oldu mu ?..
-Afedersin..çok gerginim..
-Önemli değil bay Yagami..Biz Bayan Yagami ile durumu hallederiz..Her neyse..Misa..eğer istiyorsan görüşmeyi yarına erteleyelim.. bunu demesi beni inanılmaz derecede kızdırdı,elimdeki plastik çay bardağını masaya koyup hızla döndüm:
-Hayır!Kesinlikle olmaz..Hatta şu an bile gidebiliriz..Mary atıldı:
-Çayını iç..daha yemek söyledik..Sen kendine gelmeden hiçbir yere gitmiyoruz.. bu cümleyi son derece doğru bulan Elysi-Suijitsuna ikilisi memnuniyetle arkalarına yaslanıp bana çayımı içmemi işaret ettiler..
Boyun eğip elime çayı aldım,karanlık gecede yağan yağmuru izlerken içim hem ürperiyor hem de rahatlıyordu:gökyüzü ağlıyordu,yağmuru severim,şimşektense nefret ..
Çayı içerken Elysi ile Mary birer milk shake,Suijitsuna ise espresso içiyordu ,’’Benim de bir milk shake içememem haksızlık!’’ diye düşünürken taa uzaktan sipariş edilen pizzaların kokusu geldi.
Pizzalar getirildikten sonra herkes cool tavırlarını çöpe atarmışçasına pizzasını yemeğe başladı,sonunda da kalkma kararı aldındı.Elysi ve Mary Suijitsuna’ya bakıp:
-Misa’yı sizden birkaç saatliğine almalıyız..Masada da dediğimiz gibi önemli bir görüşme yapmalıyız.. Suijitsuna sorgulayan gözlerle bakınıp memnuniyetsizce teslim oldu:
-En geç saat 3’te evde olsun..hemen atılıp:
-En fazla yarım saat sürer..
-… kırgın…düşünceli..şüpheli..korku dolu.. işte bu kelimeler o an ki Suijitsuna’nın yaşadığı duyguların açıklaması olabilirdi.
Havaalanının yakınındaki bir binaya taxi ile gidip hızlıca bu yeni gördüğüm yere girdik,o an Mary ile Elysi’nin yaptığı kılık değişimine dikkatlice bakma fırsatı buldum:Elysi,kıvırcık uzun siyah bir peruk,mavi lens,beyaz uzun kollu bir elbise ve siyah çoraplar ayriyeten koca gözlükleri, Mary,kıza düz kısa saç,sarı çiçekli kısa bir elbise ve yeşil lensleri ile ikisi de tanınmaz haldelerdi.
-ahaha!.Süper olmuşsunuz! Deyince ikisi de aynı anda:
-Dalga geçmeee..dediler gülerek.
Binaya girip asansöre bindikten sonra 3. Kata kadar kakara kikiri gülüp eğlendik,derken 3. Kata gelen bir nene kadar yavaş asansör durunca hepimiz işi ciddiyete bağlayıp asansörden indik.Sanki az önce asansörde kahkahalar atan bizler değilmişiz gibi suratlarımız gayet durgun,yorgun ve de ciddi kısaca korkunç görünüyordu.
Kızlar kapıya sesli ve parmak izli kilit koymuşlardı,bu kilitler ise normal kilidin bir alt katmanında olmakla beraber normal zil düğmesinden parmak izi taraması alınıyor ve kapak kalkıyordu,bu sefer bir ses cihazına benzeyen yere ikisi de yaklaşıp şifreyi söylemeleri gerekiyordu.Bu sistemi sevdim,ancak fazla oluru da olmadığı bir gerçekti..
Kapı açıldı:içerisinin darmadığın olmasına rağmen ses yoktu.İçeriye hızla girip evin kapılarını tek tek açmaya başladım,son kapıya geldiğimde ,kızlar geride kalmışlardı ve bana şaşkınlıkla bakıyorlardı onları kapıyı kapayasıya dek ben son kapıya varmıştım bile, kapının kulbuna elimi koyup yavaşça açtım ve içeri adımımı attım,ahşap masanın iki tarafına dizilmişçesine oturan Chiris ile Alice’ye çökmüş biçimde bakarak boş sandalyeye yığılırcasına oturdum.
-Elbette ki sendin..Gördüğüm halüsinasyonlar,rüya..
-Misa..ben çok üzgünüm..
-Üzgün olman bir şey değiştirmez..(ayağa ağlayarak kalkıp bağırdım) Üzgün olman Misa’yı mezarından kaldırmaz!! Ne yani?!! Bu cinayetin ortaya çıkmayacağını mı zannettin?!
-Sadece kaçtım!Ve sen bulana kadar da gayet iyi ilerliyordum! Sinirden kahkahayı basıp yerime oturdum.Titreyen bedenimi kontrole almak için dirseklerimi bacaklarıma dayayıp öne eğildim,başım eğikken:
-Bunu ödeyeceksin..Senin için verdiğim karar defterinde yazılı..
Şok üstüne şok geçiren Chiris defterini pantolonunun cebinden çıkartıp hemen zamanlarından önce açılmayan sayfalardan birinin daha açıldığını,artık okunabileceğini gördü.Kararı okuyan Chiris’in yüzü bembeyaz kesilirken araya girdim:
-Uzun zaman önce Misa’yı senin ezdiğini anlamıştım..Ancak kendi ağzınla itiraf etmediğin sürece buna inanmak istemedim..( Elysi elindeki telefonun hafıza kartını çıkartıp bana uzattı,hafıza kartını alıp bir poşete koyarken devam ettim) Bu hafıza kartının içerisinde sen her şeyi itiraf ederkenki görüntün yani vidyon var..Zamanı gelince kararım uygulanacak..
Alice söze karıştı:
-Yakında defterdeki yazıya uygun olarak ilçeye uçacağım..Yapmamı söylediğin şeyler konusunda ciddi misin?
Başımı kaldırıp:
-İkiniz de görevlerinizi sorgulamadan yapın lütfen..ve en azından bana bir defa ihanet etmeden , benle iyi geçinin..İyi geceler..dedikten sonra aşağıda hazır bekleyen taxiye indim.Elysi ile Mary düşünceli halimden pek memnun kalmazken taxinin kapısında dönüp:
-Siz kızlar çok iyisiniz..Teşekkür ederim..Bir kaç gün sonra görüşmek üzere:nerede olduğunu biliyorsunuz..Ha..bir de (aynı zamanda önüme dönmüş arabaya biniyordum ) şunları (elimle yukarıyı yani Alice ile Chiris’i işaret ederek) takip edin..Hatalarını görürseniz de işlerini bitirin..
15 dakikalık taxi yolculuğum boyunca deri deftere bir şeyler yazdım,evin önüne gelince de kazıklandığımı bile bile 150 Türk lirasını , küfrederek adama verip kapıyı kapadım.Hala olduğunca yağmur yağıyordu..
Kapıya koşarak yaklaşıp zili çaldım,kapıyı tetikteymişçesine hızlı açan Suijitsuna hemen içeri aldı beni.Bu ev benim evliliğimin geçecek ,güzel anılarla dolacak olan evimdi;ve çoktan hazırdı.Islaklığımı umursamadan Suijitsuna’ya sıkıca sarılıp ellerimi yanağına koydum:
-Sen bir mucizesin..Hala yanımda olduğuna inanamıyorum.. ve bu sırada tüm bu güzel anı evi inleten,elektriklerin gitmesine sebep olan bir ışık,ardından ses bozdu.Büyük bir çığlık atıp Suijitsuna’nın yanından koltuğun arkasına koşturdum.Şimşeğin bendeki etkisinden oldum olası nefret ettim,ancak bu gece bir farklıydı:sanki sırtımda hatta içimde biri varmış gibiydi..Her an beni öldürecekmiş ve hayallerimi suya acımasızca atacakmış gibi..
Suijitsuna bana yaklaşıp elini uzattı,titreyerek tutup ayağa kalktım:
-Gel bakalım benim korkak Prenses’im..
Beni kucaklayıp yukarıya , odamıza kadar taşıdı,odanın kapısını açınca da inmek istediğimi belirttim;sanki çok yürüyebilecekmiş gibi.Beni yere indiren Suijitsuna odaya girip koltuğuna oturdu,beni izliyordu.Ben de üstümü değiştirmek amacıyla dolabıma titreye titreye gidip kapaklarını açtım:her ses gelişinde daha fazla titreyip kasıldım,ama ıslak da yatamazdım.Gerçi pijamalarımı anca çıkarmıştım.
Dolabın kapaklarını kapatırken büyük gürültü iyice artınca yere çöküp ellerimi başıma siper ettim.Bunu gören Suijitsuna sesin ardından yeniden gelen aydınlık eşliğinde ,bu yeni bir şimşeğin işaretçisiydi, bana hızla yaklaşıp sarıldı,kollarımdan tutup ayağa kaldırdı ve yatağa oturtup bana baktı.Uzağımda olmaması beni cesaretli kılarken ıslak üstümü değiştirmeyi sonunda başardım.
Yatağa girdiğimizde saat 4’ü gösteriyordu.Suijitsuna artan fırtınayla iyice gerildiğimi anlayarak arkamdan kavrıyordu beni.Her şimşekte daha fazla titrerken bir ara yorulmuş bir şekilde kasım kasım kasılan vücudumu rahatlatıp başımı Suijitsuna’ya çevirdim.
Birkaç dakika öylece bakıştıktan sonra başımı öne çevirdim,pencereden ,siyah perdeye rağmen,gelen ışığa bakıp korkuyla gözlerimi kapadım.Bu sefer Suijitsuna :
-Misa..diye fısıldadı.Sıcak nefesini kulağımda hissederken başımı çevirdim.Dudağıma yaklaşıp beni öptüğünde ona dönüp sarıldım,bir ara:
-Seni seviyorum.. diyebildi sadece..
DÜZENLENMİŞTİR..

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
kabuslar çok başbelasıdır..helede geç yatıp,çok az uyunca..çok şey anlatırlar ve insanı uyumaktan bezdirirler..Misa..sonunda sevdiği adamla evlendi..ne güzel..olaylar gayet iyi gidiyor..uyarıda belirttiğin tarzdan birşeyler yakalayamadım ben..gayet normaldi bana göre..sonuçta nişanlılardı,evlendiler..herneyse..harika bir bölümdü..bu kez yeni bölüm demiycem..zaten meşgulsun,ondan ne zaman müsait olursan bölümü o zaman yazıp yayınla..biz okuyucular olarak bekleriz sonuçta..geriyede zaten sekiz bölüm kaldı..herneyse fazla uzattım..kendini aşırı zorlayıp kahve krizlerinede girme lütfen..
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...

Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Zaman diye birşey yoksa eğer
Nedendir bu farklı hissedişler..
Nedendir bu farklı yaşayışlar ve farklılıklar..
Bu vahşetler ve ihanetler..
Sensizlik ve boşluk..
Bunların tümünün yok mu sonu??
Yok mu birlikte güleceğimiz bir gün??
Nedendir bu farklı hissedişler..
Nedendir bu farklı yaşayışlar ve farklılıklar..
Bu vahşetler ve ihanetler..
Sensizlik ve boşluk..
Bunların tümünün yok mu sonu??
Yok mu birlikte güleceğimiz bir gün??

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): OleSea
black rose yazmış:
kabuslar çok başbelasıdır..helede geç yatıp,çok az uyunca..çok şey anlatırlar ve insanı uyumaktan bezdirirler..Misa..sonunda sevdiği adamla evlendi..ne güzel..olaylar gayet iyi gidiyor..uyarıda belirttiğin tarzdan birşeyler yakalayamadım ben..gayet normaldi bana göre..sonuçta nişanlılardı,evlendiler..herneyse..harika bir bölümdü..bu kez yeni bölüm demiycem..zaten meşgulsun,ondan ne zaman müsait olursan bölümü o zaman yazıp yayınla..biz okuyucular olarak bekleriz sonuçta..geriyede zaten sekiz bölüm kaldı..herneyse fazla uzattım..kendini aşırı zorlayıp kahve krizlerinede girme lütfen..
Bilmez miyim?..Kabuslardan nefret ederim..Bana göre de fazla bir şey yok ama banlanma korkusu var işte,bir de sonra tartışma falan da olmasın diye tedbir almak istedim..
Elimden geldiğince hızlı yayınlayacağım,biliyorsun ..Kahve krizlerine girmem merak etme..iyi olacağım

Okuduğun için teşekkür ederim..Zaman ayırdığın için de.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): black rose
Uzun bir aradan sonra upuzun bir bölümle karşınızdayım..
4-5 Mayıs'tan beri bölüm yayınlamadığını göz önünde bulundurup 2 bölümü ( 25. + 26. bölümler) birleştirip yazdım;bu da birleştirme açısından zorladı malumunuz
Bekleyen herkese sabrından dolayı teşekkür eder ve iyi okumalar dilerim efenim
Black Butterfly 25+26.Bölüm
25.ve 26.BÖLÜM
Bir önceki bölümün sonu:
‘’… Yatağa girdiğimizde saat 4’ü gösteriyordu.Suijitsuna artan fırtınayla iyice gerildiğimi anlayarak arkamdan kavrıyordu beni.Her şimşekte daha fazla titrerken bir ara yorulmuş bir şekilde kasım kasım kasılan vücudumu rahatlatıp başımı Suijitsuna’ya çevirdim.
Birkaç dakika öylece bakıştıktan sonra başımı öne çevirdim,pencereden ,siyah perdeye rağmen,gelen ışığa bakıp korkuyla gözlerimi kapadım.Bu sefer Suijitsuna :
-Misa..diye fısıldadı.Sıcak nefesini kulağımda hissederken başımı çevirdim.Dudağıma yaklaşıp beni öptüğünde ona dönüp sarıldım,bir ara:
-Seni seviyorum.. diyebildi sadece..’’
Yeni Bölüm
‘’..Bazen de saygı değer ağabeylerim,ablalarım,dünyası yerle bir olur insanın.Hayat:fazla yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir.En akıllıca sandığınız fikirlerinizin saçmalığını;en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız.Aslında hiçbir konuda fikrinizin bulunmadığını;aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu…Hep gözünüzün önünde durduğu halde,o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Tanrı,içinde tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır:evrenin içine gezegenleri,gezegenlerin içine Dünya’yı,Dünya’nın içine hayatı ,hayatın içine insanı yerleştirir ve onun içine koyacak bir şey bulamaz…İşte ‘’insan’’ denen bu tuhaf hayvanın,varlıkların en yücesi ve anlamsız kılışının hikayesi..’’
(Oğullar ve Rencide Ruhlar –Alper Canıgüz)
-Yine ne yazıyorsun? Her defasında bir şeyler yazarken Suijitsuna’ya yakalanmaktan nefret eder oldum,zaten ediyordum ancak yakalanmak nefretimi köreltiyordu bir manada..’’Neyin nefreti’’ mi?..Geçmişin..geçmiş olanın nefretiydi bu..Ve geçmişimin bana sunduklarıyla yaşadığım için bunları Suijitsuna’nın bulması hatta okumasına hiç lüzum yoktu.
-Yazmayı sevdiğimi biliyorsun..
-Ah…elbette..ama çayın soğuyor hadi kahvaltıya gel lütfen…
-Gel..
-Olamaz!!Daha ilk günden geç kaldım! (içeriden yatak odasına koşar adım gelen Suijitsuna sarılıp öpmeyi ihmal etmeden ceketini alıp ışık hızıyla aşağıya indi.)Prenses’im sakın kahvaltını aksatma son günlerde iyi görünmüyorsun!Hadi görüşürüz,bir şey olursa ara!!
Dik olan omuzlarım düşüverdi kapının kapatılma sesinin ardından..Kendimi garip,kötü hatta berbat ötesi hissediyordum.Yatak odası , tüm ev darmadağınıkken ben deri defterimi almış aynalı komidinin üzerinde pilot kalemle yazmaya odaklanmıştım.Deftere özensizce bakıp okşadım,ardından da başımı kaldırıp aynaya baktım:bu günlerdir cesaret edemediğim bir şeydi.
Son bir aydır fazlasıyla kilo vermiştim,rengim de iyice solmuştu..Saçlarım bile bir ay önceye nispeten berbat durumdaydılar..
Suijitsuna ile iki aylık evliydim ve korkuyordum..Plan tüm hızıyla ilerlerken Elysi ve Mary’ye bir ev satın aldık İstanbul’un göbeğinde.Onlar da her şey bittikten sonra burada yaşamak istediklerini belirtince planımda birkaç değişiklik yapmam gerekti,önemli değişiklikler..
Bunları düşünmekten kendimi alı koymaya çalışıp ayağa kalktım,artık üstüme oturmayan geceliğimle kendime bakıp sıyırıverdim askılarını.Yere düşen geceliği umursamadan gidip bir şeyler giydim:siyah bel üstü,kırmızı düğme ayrıntılı bir etek ile kolları oldukça uzun olan bir penye ,siyah kilotlu çorap ve işte tamamım..Uzun saçlarımı da özensizce topladıktan sonra yatak odasından aşağıya inip Bob Marley ‘in Legend albümünü taktım ,ev adamın sesi,arka fondaki davul gibi çalgı aletlerinin tatlı,hafif şiddetiyle inlerken yukarıya çıkıp yatak odasından başlayarak dağınıklığı toplamaya başladım.
En fazla iki saatimi alan bu işlemin sonunda aklıma kahvaltı anca geldi,bu geldiğinde ise çamaşır odasında,yerdeki kirlileri topluyordum,bir anda kendime boydan aynada bakma gereği hissettim..
Ayağımın dibine doğru kaydı elimden kirliler…
Bu yüz..
Bu beden…
Bu beyazlık…
Aynaya iyice yaklaşıp yansımama dokundum,başımı aynaya dayayıp acıyan kalbimdeki ıslaklığı saldım,başım dönmeye başladı,alnımı dayadığım aydan kendimi çekip tiksintiyle baktım,öylece dururken elimden son kirli çamaşır da düştü.Ve birden , kendi suratıma tükürmek istermişçesine aynadaki yansımama tükürüp bağırarak ağlamaya başladım,aynı zamanda odadan kaçarcasına,o görüntüden kurtulmak,Suijitsuna’nın güvenli kollarına uçmak istercesine koştum aşağıya..
Aşağıya inip dış kapının önüne geldim,dışarı çıkmak istiyordum ama korkuyordum!Ben korkuyordum!!Ellerimi kapıya vurup dizlerimin üstüne düşerken var gücümle lanet okurcasına bağırdım.Dizlerimin üstündeyken artık hiçbir şeyin geri dönülemeyecek yerde olmasına,bunları yapışıma lanet okudum:’’Erdin mi isteğine?!!Ne geçti eline,sen bir gerisin Misa!!’’..Hayatımda hep kendimle konuşan biri olarak ilk defa kendime böyle hakaret ediyordum;canım yanıyordu.
Aynada görüntümü , çöküşümü görüşüm kapıya sırtım dayalı bir şekilde devam eden yeni bir ağlama ,çığlık atma kriziyle devam ederken başımın iyice dönmeye başlaması içimi kemiriyordu bir yandan.Sonunda yoruldum;her şeyden yorulduğum gibi bağırıp çağırmaktan,kendime hakaret etmekten ve ağlamaktan yoruldum ben de bu defa,ve ilk defa..
Rahatlamış,içi bomboş , umursamaz bir ifadeyle ayağa kalkıp sendeleyerek yürümeye başladım,omuzlarım her adımımda daha bir düşerken kahvaltı masasının başına oturup yemeğe zorladım kendimi.Her lokmamda sesimi çıkaramadığım gözyaşlarım gelirken gözlerimden içimde artan,taşma sınırına hafiften yaklaşan sinirime karşılık masadan kalkıp yukarı çıktım ve sinirimi odadaki kirlileri toparlayarak,kimi zamanlarda oturup veya bir kenarda kalıp ağlayarak geçiştirdim.
Böyle olsun istememiştim,planım bu değildi!Bunu nasıl kabullenebilmiştim böyle,nasıl bir kin vardı içimde?..
Evi toplamayı bitirdiğimde akşam olduğunu,havanın karardığını anca anlayabildim.Hala yerinde duran kahvaltılıkları toparlayıp bir bölümünü sırf Suijitsuna yedim sansın diye çöpe dökerken diğer bir kısmını da dolaba kaplarıyla yerleştirdim.Akşam yemeği için hazırlık yapmaya başladım ardından da:Japonya’da yediğim yemeklerin bir kısmının nasıl yapıldığını öğreten aşçı sağolsun bu akşam Japon yemekleri pişirmeyi planlıyordum.Evin mutfak da olmak üzere her yerinde kelebek işlemeleri,nişan ve Suijitsuna’nın benden,benim Suijitsuna’dan gizlice çektiğimiz güzel karelerle doluydu.
Yemekleri sistemlice yapınca yarım saatte tatlı da dahil olmak üzere hepsini ocağa,fırına verdim pişmeleri için.Mutfaktaki ufak dağınıklıkları toparlarken Suijitsuna ile geçen gün çekildiğimiz fotoğrafa çarptı elim,çerçeveye büyük bir sevgiyle bakıp gülümsedikten sonra camdaki görüntüme baktım:her ne kadar çökmüş olsam da elimden bir şeyler gelebilirdi..
Çerçeveyi yerine koyup sofrayı hazırladım.Yatak odasına çıkıp hazırlanmayı planlıyordum.Merdivenin başına geldiğimde bilincimi kaybetmeye başladığımı,yere bir kağıt misali serildiğimi hissettim.Bu o kadar rahatlatıcıydı ki düşme hızını hissetmedim bile..Soğuk beton..Ah..Yine başım ağrıyor,hatta çatlıyordu,yine kızıyordum kendime..Gözlerimden birkaç damla yaş gelirken etraf karardı..Son gördüğüm şey dış kapının açıldığıydı ve sesler..
Ağırlaşmış gözlerimi açtığımda Mary’nin yaşlı gözleri bedenimi süzüyordu.
-Çok kilo vermiş..bu normal mi Elysi?..
-Bilmiyorum!Lanet olsun! Elysi’nin şuan elleri belinde evde turlar attığına emindim,kafasında:’’Şimdi ne olacak..?’’ sorusu vardı bir de büyük ihtimalle..Başımı yavaştan kaldırıp :
-Hey..dedim zorla çıkan sesimle..Elysi tam tahmin ettiğim pozisyonundayken beni görünce Mary gibi dibime geldi:
-Sen iyi misin??
-Elbette…Hattaaaaa..diyip ayaklandım ve kızları tutup evin dış kapısına sürükledim,ikisi de :’’Niye bayıldın?-‘’Japonyaya dönmeli miyiz?’’-‘’Bak biz sana demiştik!’’ gibisine şeyler söyleyecekleri ayriyeten nutuk çekecekleri için,hiç zaman kaybetmeden onları göndermem ve hazırlanmam gerekiyordu.Çok kızmış olsalar bile kapıyı kaparken elleri belinde olan Elysi’nin gözüne gözümü dikip:
-Lütfen anlayın..sonra konuşacağız biliyorsunuz..orada görüşeceğiz zaten..Suijitsuna hiçbir şeyi anlamamalı..lütfen.. sonunda yenik düşen Elysi:
-Seni en yakın zamanda görmek ve seninle konuşmak istiyorum..
-Elbette hanımlar..görüşürüz..deyip kapıyı kapadım..Elysi ve Mary’nin ‘’elveda..’’diye sallayan elleri kayboldu .. yine kendimi garip hissetmeye başladım..Karşımdaki saate bakınca:
-AAHH!! Olamaz!!Tanrım!! bağırıp yukarı fırladım..En kısa sürede,en şık halimle çıkmalıydım karşısına..’’Bu mu,yoksa bu mu?..’’ derken siyah kot pantolon,içine yarı boğazlı sıfır kollu bir bluz ve üstüne omuzları açık bir tunik ile belden kısmalı kemeri kapıp banyoya koştum..
Yarım saatte ne kadar duş alınıp iyi bir şekle girilebilirse o kadarını yapmış,aşağı inmiş Suijitsuna’yı beklemeye başlamıştım bile..’’Geç kaldı..mumları söndüreyim’’ derken Suijitsuna yorgun argın, evine oldukça kızgın bir suratla girdi..
Beni karşısında görünce,hele ki böyle hazırlanmış bir şekilde tüm o kızgınlığı yok olmuş kollarını bana açmıştı..Hızla gidip sarıldım,yanaklarını öptüğümde sıkıca sarılıp tekrardan derin bir nefes aldı.
Bir şey olmuş gibiydi..Sıkıca sarılıp başımı omsuna yasladım gözlerimi kapayıp içimden zamanın durmasını dilerken:
-Bir şey oldu..söyle…(başımı omzundan kaldırıp gözlerine baktım) ya da istersen fırından 10 dakika önce çıkmış yemekleri yiyebiliriz ve sen de o arada anlatırsın?..
Birden dudaklarında kocaman bir gülücük yayılmaya başlayınca ben de gülümseyip derin bir nefes aldım.İçeri geçip oturduğumuzda Suijitsuna:
-Tüm gün yemeklerle mi uğraştın?Ah..Tanrım çok acıkmışım..(anında yemeğe saldırıp koca olan gülümsemesini on kat arttırıp suratıma baktı) tuzu dışında harika!..öhhöm..suyu uzatır mısın Prenses’im?..
-(suyu uzatırken) Çok özür dilerim..Bir karamsarlıkla yaptım ondan oldu sanırım..İstersen dışarıdan bir şey söyleyebilirim..Bir de..(duraksayıp dirseklerimi masaya dayadım ,ellerimi birleştirip dudağıma değdirdim.) Bana hep ‘’Prenses’im’’mi diyeceksin?..
-Yaşını umursamıyorum benim biricik ‘’Prenses’im’’..Sen her zaman benim ‘’Prenses’im’’din..Bu hiç değişmedi,ne ilk tanıştığımız an,ne de şuan..ayriyeten..hayır..içine su katarsak tuzunu alır ,sanırım..
Gülümseyip ben de yemeğe başladım..Arkadan gelen ‘’Lara Fabien-Adagio’’ nun İtalyanca versiyonu evi inletirken ben o şarkıda kaybolup sözlerinde doğuyordum yavaşça..Yemekten çok Suijitsuna ile ilgileniyordum açıkçası,ne söyleyecekti?..
Ve sonunda Suijitsuna başını kaldırıp sahte bir öksürükle daldığım yerden aldı beni..
-Efendim ?..
-Misa..Bugün işe yeni başladım biliyorum ancak..
-Ancak..? Ne..?(tekrar dirseklerimi masaya dayayıp az önceki pozisyonu aldım..Siyah masa örtüsü birden benim tarafıma doğru gerildi)
-İş dolayısıyla bir yere gitmem gerekiyor…
-ah..(derken arkama yaslanıp derin bir nefes aldım..sonuçta kötü bir şey yoktu..gerçi..onun gitmesinden daha kötüsünü düşünemiyordum…)ne zaman gidiyor ve ne zaman dönüyorsun? (bunları söylerken başımı eğmiş ellerime bakıyordum.)..
-En fazla 1 hafta..
-Peki..Elinden geleni yap olur mu ‘’Biriciğim…’’
-‘’Biriciğim..’’…
Gülümseyip ayağa kalktım ve dolabın üstündeki pizza reklamını kapıp masaya geçtim:siparişi verdikten sonra gülümseyerek masayı toplamaya başladım.Suijitsuna:
-Ben memnundum..
-Evet..bol sulu bir pilav yiyorsun..
-Suyu severim,sağlıktır..(kaşığı almış tabağı karıştırıyordu)
-Batırdın..
-Afedersin..
-Önemli değil,benim hatam..ben bile yiyemediysem,senden bekleyemem ki..(bunları söylerken elimdeki tabaklarla arkamı dönüp tekrar gülümsedim.)
-Tatlı?..
-Boşver gitsin.. diyene kadar Suijitsuna ona saldırıp koca bir çatal almıştı bile..
-Muhteşeeeeeeeem….’’ee’’leri o kadar uzatmıştı ki gülmekten yerlere yatacaktım..
-Açken çok hoş oluyorsun.. (canımın yandığını belli etmemeliydim,yine gülümseyip devam ettim ) senindir..
İşim bittikten sonra masaya oturup Suijitsuna’nın tatlıyı canice (o kadar hızlı ve nefessiz yiyordu ki ilgincime gitmişti..) yiyişini izlemeye koyuldum..Suijitsuna birden duraksayıp bana baktı,tabağı masaya koyup çikolatalı dudaklarıyla gülümsedi:
-Ehehe!..Çocuk gibi her tarafını batırmışsın..gel bakalım.. ayağa kalkıp peçete kaparaktan yanına yaklaştım ve dudaklarını silmek üzere uzandım ki Suijitsuna bir harekette kucağına alıp çikolatalı dudaklarını yanağıma yapıştırı verdi:ben kahkahalarla gülerken içimde koca bir fırtına kopuyordu,ne olurdu bu an hiç bitmese,çocukça olsa da bu duygum:hiç gitmese..hatta işe bile..söyleyebilsem ona..
-Dur! Dur!!ahaha!!Durrrr!! derken her tarafım çikolata olana kadar devam edip bir süre sonra nefes nefese kalıp duraksama durumunda kaldı:
-Misa..Sen de ilçeye gitsene..Kızları dolaştırırsın hem,yalnız da kalmazsın..
-Harika bir fikir!! Ne zaman gidiyorsun?..
-Bu sabaha karşı..
-Bu saatte bilet bulur muyum?..Sensiz bu evi istemiyorum..
-Biliyorum.. (zil çaldı..)ah..ben açarım.. diyip yanağımdan bir kere daha öpüp elimdeki peçeteyle yandaki aynadan yardım alarak temizlenip kapıya yöneldi.Suijitsuna pizzaları alırken içeriyi kokuları dolduruyordu,ben de suratımı bu kalın çikolata tabakasından kurtarmak için ıslak mendili kapmış aynanın önünde suratıma sürtüyordum.
-Pizzacı hanııımm!! Şivesi hiç yakışmayan Suijitsuna’ya kahkahalar içerisinde gülerken işimi tamamlayıp masaya oturdum,tuzlu Japon yemeği,içinde bir ton çikolata olan tatlı demeden ikimiz de pizzalara saldırdık.
Komik,hoş esprilerin havada uçuştuğu bir akşam,hatta gece yemeğinden sonra masayı kaldırıp yukarıya ikimizin çantasını hazırlamak üzere çıktım.Odaya girdiğimde Suijitsuna ‘nın çoktan çantasını hazırlamış olduğunu fark ettim:
-Ben hazırlardım..
-Gerek yok Prenses’im..hallettim ben..kaç gün kalırsın?
-İyi..öyle olsun madem ..2-3 gün...deyip gülümsedikten sonra bir iki günlük giysiler koymaya başladım çantama..Saat yaklaştıkça kasılıyordum.Suijitsuna banyoya girince de elime toz tabakalı bilgisayarı alıp bir toz beziyle üstten aldım tozunu,ardından ‘’Aç’’ komutunu verip açtım bilgisayarı.
Neyse ki Suijitsuna çıkmadan biletleri almış,yapmam gereken işimi görmüş ve bilgisayarın geçmişini silip kapamıştım.
2 saatlik ,yoğun geçen bir hazırlık aşamasından sonra ikimiz de arabaya binip havaalanının yolunu tuttuk.Havaalanında hazırda bekleyen Elysi ile Mary’yi görünce içimde bir gariplik hissettim..Dudaklarımı ağlamamak için ısırıp arabadan indim.Dakikalar içerisinde o kendi,ben kendi uçağıma bindik oysa arabadan inmemin üzerine bir buçuk saat geçmişti bile..
Bazen,bazı şeyleri hissetmemeyi diliyordum..Zaman denen acınasıca varlığa tıkılıp kalmak,çıkamamak onun sözünden,gidememek geri,bunlara sebep olanı yok edememek zehirler,yok eder insanı içten içe..Ancak zaman her an geçiyordur ve bu anın bile geri dönüşü yok!
Uçağa bindiğimde telefonumu kapamadan önce gelen mesaja ancak şimdi;ilçeye giden taxinin içerisinde ,Mary önde,Elysi yanımda otururken bakabildim:’’Elbette Misa,babama bunu iletirim..En yakın zamanda görüşürüz.-umarım..-..’’
-Kimden..? diye sordu Elysi başını mesaja uzatırken,
-Victoria..ondan bir ricada bulundum,biliyorsunuz.. telefonu bıkkınlıkla çantaya sokuşturup siyah kotumu düzeltip başımı Elys’nin omzuna yasladım.
-Misa.. gözlerim kapalıydı,ağzımı bile açamazken ciğerlerimi zorlayarak kısık sesimi çıkarmayı başarabildim:
-Efendim Mary ?.. Mary’nin sıktığı Candy adlı parfüm bana doğru hareket ederken,onun arkaya dönüp elini öndeki koltuğun sırt kısmına dayadığını duyuyordum.Dudaklarını sigara izmariti gibi kokan koltuğa dayadığını sesinden anladım:
-İyi olacaksın değil mi?.. bu soruyu kendine yediremediği,bu kelimeleri bir araya getirebilmek için çok uğraştığı ve çaresizlik içerisinde sorduğu sesinin çıkmasını istemezcesine dayadığı koltuktan gelen sesinden anlıyordum..Hala kapalı olan gözlerime karşılık elimi uzatıp koltuğun başlığına koyduğu,korkudan titreyen buz kesmiş elini tutup :
-Hepimiz iyi olacağız hanımlar…Sadece uyumak istiyorum..Elysi… , Elysi hemen sözümü kesip demek istediğimi anlamışçasına başımı, çoktan minik otobüs yastıklarından koyduğu bacaklarına koymam için hareket etti,ben de gözlerimi sonunda açıp acıyla gülümsedim ikisine de..Başım inanılmaz derecede acıyordu,kafamın arkasını delmekle kalmıyor çiviler de çakıyorlardı sanki,veya beynimi mi söküyorlardı?..
Elysi’nin bacaklarına uzanınca kısa sürede başımdaki ağrı büyük oranda azaldı,ben de bundan faydalanıp uykuya dalma çabasına girdim..Yolculuk böyle devam ediyordu,uykuya dalacakken Elysi ve Mary’nin sessiz fısıltılarını kesik kesik duyuyordum,bir ara taxici bir taşın üstünden geçti,o an başıma öyle bir ağrı saplandı ki gözlerimi acıyla açıp çığlık eşliğinde kasılan bedenime karşılık kollarımı başıma siper etme gereği hissettim.Taxici attığım acılı çığlıkla kenara çekip bana baktığında gözlerim fal taşı gibi açılmış direk direksiyonuna bakıyordum ,Mary ile
Elysi ise şoktaydılar..
Sıktığım dişlerimin arasından ağlayan sesimle:
-Devam et.. ardından başımı hareket ettirmeden Elysi’ye başıma var gücüyle bastırmasını işaret ettim,
-Yapamam..!
-Yapmazsan…derin bir nefes alıp devam ettim: durum daha kötüye binecek..Dediğimi…kesik kesik nefes almaya başladım bu defa,gözlerim kararıyordu,bu bedenin kendini korumasıydı;fazla acı hissettiğinde kendini bilinçsiz bırakmasıydı:oysa şimdi hiç de sırası değildi..Bilincimi kaybederken,beden kendini kapatırken ,içimden Elysi’nin zamanından önce bastırmasını diledim..
O sırada suratıma düşen bir damla eşliğinde beynime yapılan,gözlerimin taxi camına kadar fırlamasına sebep olan o baskıyı hissettim,var gücümle inleyip bacaklarımı kendime çektim,başıma yapılan bu baskı sırasında Elysi’ye dönüp gözlerine baktım: ağzı kenetlenmiş bir biçimde titreyen elleriyle yaptığı bu baskıyı gözlerimin temasıyla geri çektiğinde kendimi havadan koltuğa bırakıp (kasılma sırasında bedenimi bir miktar kaldırmıştım.) derin nefesler eşliğinde rahatlayıp Elysi’nin kan kırmızı olan gözlerini sildim titreyen elimle:
-Bak… yutkunup devam ettim: her şey yolunda..geçti..gördünüz mü?.. herkes derin bir nefes alırken Elysi’nin elini tutup göğüslerimin arasına koydum,elimi de üstüne koyup gözlerimi kapadım,Elysi saçlarımı okşamaya başlayınca gözlerimi açmadan gülümsedim.
-Terlemişsin..
-Acı..terletiyor..
-Bu krizlerin kaç günden beri geliyor?..
-3 haftadır varlar..ama hiç terlediğimi fark etmemiştim..zaten midem de bulanıyor..
-…
İkisi de kızgınlıkla sus pus olup ilçeye ardından da otele varmamızı bekliyorlardı.Neyse ki o,taxicinin kenara çekmesini rica ettiğim ve kustuğum virajlardan sonra otele varabildik,taxiciye fazladan 200tl verip çenesini kapamasını,arkamdan konuşmamasını söyledim inerken.
Odaya çıktığım gibi kendimi yolculuk giysilerimle de olsa yatağa attığım gibi uyuya kaldım.
Kalktığımda pantolonum dahil tüm eşyalarımın çıkarılıp yerleştirilmiş,üstümün değişmiş olduğunu gördüm.Kenardaki yığın halindeki renkli atletlerim dikkatimi çekince ayaklarımı soğuk zemine bastırıp ayağa kalktım,kenarda sabahlığım vardı,üşümemek için üstüme geçirip odada dolanmaya başladım,kızlar burada değillerdi ancak masanın üzerinde bir sürü not,adlarının yazılı olduğu plastik kahve bardakları (anlaşılan tüm gece starbucksa eziyet etmişlerdi..) duruyordu.
Kağıtlara baktığımda benim için notlar tutulduğunu gördüm :
‘’- Saat 6 civarı:bilinci kapalı ve çok terlemiş..Üstünü değiştirdik.
-Saat 6 buçuk..acıyla inliyor,gözleri kapalı yani bilinci kapalı,rüya görüyor olabilir,çok terlemiş..Üstünü tekrar değiştirdik..
-Saat 7 buçuğa geliyor,odayı topladık sesten etkilenmiyor.Başına dokununca suratı kasılıyor,saçlarının dipleri ağarmış..çok terlediği için yine üstünü değiştirdik..
-Saat 9..Bir bardak su isteyip kan çanağı gözlerle uykuya daldı.Anladığımız kadarıyla günlerdir çok az ve endişeli uyuyor…Terlemiş,üstünü değiştirdik.Ateşi yok.
….’’ Böyle devam eden kağıda bakarken telefonumun mesaj sesi geldi,kağıdı bırakıp yavaşça çantama yöneldim,tek dokunulmayan şey çantamdı;anlaşılan az çok tanıyorlardı artık beni;eşyalarımı düzenlemiş,banyoya sabah kullanacağım eşyalar konulmuş,sabahlığım yatağın kenarına asılmış ancak çantama el bile sürülmemişti.Gülümseyip telefonumu çıkardım:toplamda 19 arama,3 de mesaj vardı.19 aramanın bir kısmı Suijitsuna,bir kısmı kızlara bir kısmı da Victoria ve bilmediğim bir numaraya aitti..
Mesajların biri Victoria’dandı:’’Babam bugün seni görmek istiyor,doktorlarla da randevu ayarladı,gereken tüm doktorlar orada olacak..Saat 4’te görüşürüz..’’ , diğer ikisi de Suijitsuna’dandı:’’Misa..ulaştınız mı?..’’ , diğeriyse:’’Prenses’im bir şeyin mi var,uyuyor musun hala..Endişeleniyorum..Lütfen ara..sesini duymaya ihtiyacım var..’’..
Saate baktım :11:30…Telefonu masaya koyup etrafta dolanmaya başladım ki kızlar sessizcene kapıyı açıp içeri girdiler:
-Geldiniz mi sonunda?
-Uyanmışsın!! Dedi bir ağızdan ikisi..
-Evet..bir kahveye ihtiyacım var..hazırlanın..kahvaltıdan sonra,gerçi kahvaltı kalmamıştır aşağıda da..neyse..hazırlanın da dışarıda yeriz artık..
-Biz hazırız..
-Ah..Ben bir değişeyim geliyorum.. dedikten sonra dolabı açıp içinden elime gelen bir askıyı kaptığım gibi banyoya daldım, 15 dakikada hazırlanıp çıktım ardından da..Cüzdanımı,çantamı her şeyimi alıp odadan ayrıldıktan sonra otelden ayrılıp bir dolmuş arayıcılığıyla hastaneye yakın bir restoranda girip oturduk,burası düzlemesine 100 metre gidip kavşaktan sola dönüp aşağıya 10 metre civarı ilerledikten sonra hastaneye varabileceğimiz kadar yakın,şeker ve sıcak,tanındığım , sevdiğim her şeyden önce sağlıklı bir yerdi..
İçeri girer girmez gelirken ayırttığım masaya kurulup çifte kavrulmuş bir fincan kahve ve üç kişilik güzel bir kahvaltı sipariş edip kızlara döndüm:
-Saat 4 ‘te hastanede bir randevum var hanımlar..gelme zorunluluğunuz yo..
-Geliyoruz!!
-Ah..peki..hemen atarlanmayın..
-Sana ne olduğunu bilmeliyiz.. bu iyi değildi..İç çekip getirilmiş olan kahvemden bir yudum aldım..Kısa sürede de gelen kahvaltılarımızı bitirdikten sonra hesabı ödeyip hastaneye doğru yürümeye başladık.
-Sen reçel sevmezsin..
-Ben de fark ettim! Diye atıldı Mary..
-Canım istedi..dedim hastaneye ritimle yürürken..Kızlar hep bir ağızdan:
-Öyle olsun bakalım..dediler..
Hastaneye vardığımda saat 4’e geliyordu..Victoria hasta kıyafetleriyle bizleri tekerlekli sandalyede solgun bir halde karşıladı.Korkuyla önüne eğilip:
-Sen iyi misin?!... dedim..Victoria gülümseyip:
-Merak etme Misa..iyiyim..babam ve dostları seni bekliyor..bu taraftan..Beni daha sonra konuşuruz..
Victoria tekerlekli sandalye ile yolu gösterirken korkudan titrediğimi fark ettim.Ama artık çok geçti..Odanın kapısının önüne gelince kızların dışarıda kalmasını işaret edip Victora ile içeri girdim.Burası ameliyathaneydi;daha önce ameliyata girdiğim ameliyathane..Gözüme korkunç göründü birden,yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum..
Doktorların oluşturduğu bu çember masaya oturup aletlere baktım bir yandan da,Doktor Lovski söze girdi:
-Öncelikle hoş geldin Misa..
-Hoşbuldum…dedim kısık bir sesle..
-Sana ne olduğunu konusundaki düşüncelerimizin doğru olup olmadığına emin olmak için çeşitli testler ve muayeneler yapmamız gerekiyor,biz de burayı hazırlayıp işimiz bitene kadar başka yedek doktorların yerimize bakmasını rica ettik.Beyninden başlayacağız..Misa..soyunmalısın..
-… başımı utanç ve korkuyla Victoria’ya çevirip gözlerine dolu gözlerimle baktım,Victoria başını olumluca sallayıp içeriden kendisinin üzerinde bulunan giysiden getirdi.Kimsenin beni görmeyeceği bir kenarda üstümü değiştirip muayene için hazırlanmış yatağa uzandım.Gereken tüm cihazlar buraya taşınmış,tüm testlerin burada yapılıp sonucun çabuk elde edilmesi için gereken ne kadar kimyasal varsa kutulanıp kenara konulmuştu.Anladığım kadarıyla testlerimi kendileri yapıp sonuçlandıracaklardı..
Yaklaşık on tane doktorun arasında kalmak yetmezmiş gibi midem bulanıyordu..Ardından doktorlardan biri ellerine eldivenleri geçirip başımın dibine geçti,bu sayede ilk muayenem başlamış oldu..
YAKLAŞIK 23 SAAT SONRA
Gözlerimi açtığımda her tarafım kan içindeydi,doktorlar ise masalarının başında yığılmışçasına oturmuş test sonuçlarını,kan örneklerini değerlendiriyorlardı.Yanımda elimi :’’Pes etme!’’ dercesine sıkı tutan Victoria vardı.Etrafa bakınca kahve,paketlenmiş yiyecek artığıyla dolu her şeyden önce doktorların dağınıklıklarıyla ortaya çıkan bu garip ürkütücü manzara karşılıyordu sizleri..
Victoria:
-Uyandı! Doktorlar büyük bir hızla etrafıma toplanıp:
-Üstünü değiştirelim..ardından da yemek yesin ve konuşalım.. diyen Dr.Lovski arkasına dönüp hemşireye iyi olduğum haberiyle yiyecek getirmesini söyleyen bakışlarını fırlattı.Hemşire buradan ayrıldığı gibi dışarıdan büyük bir sevinç çığlığı tulfanı koptu:’’Misa uyandı!’’..
-Ne oldu bana?..
-Açıklayacağız… deyip Victoria’dan üstümü giymemde yardımcı olmasını rica etti babası,suratı çok asıktı.Bunu neden kızına yaptırdığını anlamıyordum,kızı tekerlekli sandalyede oturuyordu..Sorgulayan gözlerle bakarken Dr.Lovski :
-Meraklanma Misa..O iyi..
İçimi çekip Victora’nın yardımıyla bir kenarda üstümü giydim.Kasıklarım çok acıyordu,ses çıkarmadan getirilen yemeğin kokusuyla dolan kısma geçip doktorların masasına oturdum.Yemeğimi yemeye başladım,çok acıktım.
Yemeğimi yiyişimi izleyen doktorlardan beni ilk muayene eden ile Dr.Lovski aynı anda:
-Misa..yemeği bırakıp ağzımdakini yuttuktan sonra :
-Ef..efendim..dedim..
-Sen kaç yaşındasın?.. Gözlerimi kaydırıp:
-18..Dr.Lovski sinirle atlayıp:
-Ve sen durumuna rağmen 18’inde hamile kaldın öyle mi?!!
Gözlerim fal taşı gibi açıldı,oturduğum sandalyeye çakıldığımı hissediyordum,bu sandalyeden hiç kalkamayacakmış gibi..Elimdeki çatal masaya düştü,gözlerimden iki damla yaş süzülürken tüm doktorlar Dr.Lovski’nin bu aşırı tepkisini sorguluyordu gözleriyle,asapları bozulmuşa benziyordu.
Ben bu habere gülmeli miydim,ağlamalı mı?..
Bu yaptığına çok kızan doktorlardan biri Dr.Lovski’yi yerine ittirip oturttu,bu sırada herkes gibi kızan Victoria sandalyesinden babasının yakasına atılıp:
-O evli!! Buna nasıl cüret edersin!
Dr.Lovski bu duyduğu karşısında kıpkırmızı kesilip:
-Ben..ben çok üzgünüm Misa..
-Kes sesini! doktorlardan biri ayağa kalkıp bana yaklaştı,diğerleri de Victoria’yı sakinleştirip sandalyesine oturtmaya çalışıyordu.Sandalyemin arkasına gelen doktor omuzlarımı sıkmaya başladı:
-Bakın bayan Misa..Bir kaç dakika sonra,tam bir gündür size burada testler yapıyor,sonuçlarını çıkarıyor,muayeneler yapıyor,notlar tutuyor ve sizi kesip biçiyor olacağız..Eşiniz ile bir bebeğinizin olacağı gerçek..Ancak..burada bir problem var:ya bebek..ya siz.. birden kendime gelip başımı doktora çevirdim:
-Ya ben..ya bebeğim?...mantıksız sorunuza cevap vermemi mi bekliyorsunuz? Dedim tüm doktorların gözlerini dolaşırken gözlerim..Doktor Lovski kendine gelmiş ,ayağa kalkmış ve bana doğru yürümeye başlamıştı bile..:
-Misa..o küçük şeytanı almamız gerek..yoksa sen..
-Sen ne cüretle sevdiğim adamdan olan bu hediyeye ‘’küçük şeytan ‘’dersin?!!Münasebetsiz!! Hayır!!BEBEĞİMİ ALDIRMAYACAĞIM!!ÖLECEK DAHİ OLSAM HEMDE!!!
Bu sırada ameliyathanenin kapıları hışınla açıldı:ben de dahil olmak üzere herkes başını kapıya çevirdi:gelen Suijitsuna’ydı,arkasındaysa kızlar şokla duruyordu..
Suijitsuna :
-Misa seneler önce mezarlıkta seni bulduğumda..’’Victoria’’denen bu kıza…olaylardan sonra ilik nakli yaptırmakla kalmayıp bir böbreğini mi verdin?..
Olduğum yerde,bir de duyduklarım yetmezmiş gibi,Suijitsuna’nın bunları söylemesi iyice karışmama,içimde çelişkiye düşmemi sağladı.Suijitsuna soran gözlerle bakıyordu.Ağzımı açamazken :
-Bayım..eşiniz hamile..diyerek durumu yumuşatmaya çalışan Dr.Lovski geç kalmıştı..Derken Suijitsuna’nın kızgın sesi ve ifadesi bir anda değişip çok farklı bir ifadeye bürünüverdi.Hemen bundan faydalanıp ayağa kalktım , ona yaklaşıp sıkıca sarıldım,o benim her şeyi kaldırmamı sağlayan tek varlığımdı,içimdeki bebeğim birde..
-Suijitsuna..bebeğimiz olacak..ve her şey yolundaymış..dedim sarıldığım Suijitsuna’nın omuz üstünden kızgınlık,söylememelerini belli eden gözlerle bakarken..’’Sizi aptallar!! Onun her şeyi öğrenmesine nasıl izin verirsiniz?’’ aslında ‘’her şeyi’’ öğrendiği söylenemezdi..Ama önemli bir kısmını biliyordu ve bu ameliyata izin verense Chiris’ti,yani beni teslim edip de gittiği kişi,bu onun kendine tavır almasını sağlayacaktı.’’En azından karnımdaki küçük şey buna mani olabilir..’’diye düşünüyordum ki başımı kızlara çevirip :’’Nasıl buraya geldi?!!Bir şey duydu mu?!!’’ bakışı attım kızgınlıkla..
-Senin içeriden uzun süre çıkmayacağını anlayınca burada bir oda tuttuk..Ameliyathane önünde beklerken Bay Yagami geldi..Siz telefonlarına ve mesajına cevap vermeyince çok endişelenmiş ; işini biran önce bitirip buraya gelmiş..İçeridekinin siz olduğu bütün hastane dilinde dolaşıyormuş zaten,geçen senelerde yaptırdığınız ameliyat hakkındaki söylentilerden öte Victoria konuşulunca…..uzun bekleyiş sırasında bir de yüksek sesinizi duyunca içeriye girmemesi için biz bile tutamadık,ne dediğiniz duyulmuyordu ama çok endişelendik. Diye cevaplarımın hepsini bir arada verdi Elysi..
Benim adım ‘’Siyah Kelebek’’…İçinde bin bir türlü siyah tonunu yeşerten,bir ‘’bebek’’haberiyle hayata bir kez daha bağlanan , karanlık tonlarını bir salisede dağıtan rengarenk bir bebeği büyüten biriyim ben..
Kısa bir hayata sahip olan bu minnacık renk dolu canlılara hep özendim..48 saatlik ömürlerince hem doğuyor,hem büyüyor ,bir eş bulup ürüyor,tohumlarını salıp yaşlanıyor ve bir yerde yaşama acınasıca veda ediyorlardı..Kimse içlerindekini bilmiyordu,ne hissettiklerini,ne düşündüklerini hatta bize bakış açılarını bile..
Tıpkı biz insanlar gibi..Bizim için bir kelebeğin ömrü ne kadar kısaysa,evren için de ömrümüz o denli değersiz..
Benim adım ‘’Siyah Kelebek’’..Gerektiğinde kafamı ölümcül işlere de çalıştırdım..Gerektiğinde öldürdüm hatta..Ama her şeyimin bir sebebi vardı..
Bu yüzden..biz Suijitsuna’yle kelebekleri hep sevdik,o kelebekleri,kırmızıları,bense kelebekleri,siyah olanları…
DÜZENLENMİŞTİR..
Son 6 bölüm
..
Yorumlarınızı bekliyorum
..
4-5 Mayıs'tan beri bölüm yayınlamadığını göz önünde bulundurup 2 bölümü ( 25. + 26. bölümler) birleştirip yazdım;bu da birleştirme açısından zorladı malumunuz

Bekleyen herkese sabrından dolayı teşekkür eder ve iyi okumalar dilerim efenim

Black Butterfly 25+26.Bölüm
Spoiler:
25.ve 26.BÖLÜM
Bir önceki bölümün sonu:
‘’… Yatağa girdiğimizde saat 4’ü gösteriyordu.Suijitsuna artan fırtınayla iyice gerildiğimi anlayarak arkamdan kavrıyordu beni.Her şimşekte daha fazla titrerken bir ara yorulmuş bir şekilde kasım kasım kasılan vücudumu rahatlatıp başımı Suijitsuna’ya çevirdim.
Birkaç dakika öylece bakıştıktan sonra başımı öne çevirdim,pencereden ,siyah perdeye rağmen,gelen ışığa bakıp korkuyla gözlerimi kapadım.Bu sefer Suijitsuna :
-Misa..diye fısıldadı.Sıcak nefesini kulağımda hissederken başımı çevirdim.Dudağıma yaklaşıp beni öptüğünde ona dönüp sarıldım,bir ara:
-Seni seviyorum.. diyebildi sadece..’’
Yeni Bölüm
‘’..Bazen de saygı değer ağabeylerim,ablalarım,dünyası yerle bir olur insanın.Hayat:fazla yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir.En akıllıca sandığınız fikirlerinizin saçmalığını;en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız.Aslında hiçbir konuda fikrinizin bulunmadığını;aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu…Hep gözünüzün önünde durduğu halde,o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Tanrı,içinde tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır:evrenin içine gezegenleri,gezegenlerin içine Dünya’yı,Dünya’nın içine hayatı ,hayatın içine insanı yerleştirir ve onun içine koyacak bir şey bulamaz…İşte ‘’insan’’ denen bu tuhaf hayvanın,varlıkların en yücesi ve anlamsız kılışının hikayesi..’’
(Oğullar ve Rencide Ruhlar –Alper Canıgüz)
-Yine ne yazıyorsun? Her defasında bir şeyler yazarken Suijitsuna’ya yakalanmaktan nefret eder oldum,zaten ediyordum ancak yakalanmak nefretimi köreltiyordu bir manada..’’Neyin nefreti’’ mi?..Geçmişin..geçmiş olanın nefretiydi bu..Ve geçmişimin bana sunduklarıyla yaşadığım için bunları Suijitsuna’nın bulması hatta okumasına hiç lüzum yoktu.
-Yazmayı sevdiğimi biliyorsun..
-Ah…elbette..ama çayın soğuyor hadi kahvaltıya gel lütfen…
-Gel..
-Olamaz!!Daha ilk günden geç kaldım! (içeriden yatak odasına koşar adım gelen Suijitsuna sarılıp öpmeyi ihmal etmeden ceketini alıp ışık hızıyla aşağıya indi.)Prenses’im sakın kahvaltını aksatma son günlerde iyi görünmüyorsun!Hadi görüşürüz,bir şey olursa ara!!
Dik olan omuzlarım düşüverdi kapının kapatılma sesinin ardından..Kendimi garip,kötü hatta berbat ötesi hissediyordum.Yatak odası , tüm ev darmadağınıkken ben deri defterimi almış aynalı komidinin üzerinde pilot kalemle yazmaya odaklanmıştım.Deftere özensizce bakıp okşadım,ardından da başımı kaldırıp aynaya baktım:bu günlerdir cesaret edemediğim bir şeydi.
Son bir aydır fazlasıyla kilo vermiştim,rengim de iyice solmuştu..Saçlarım bile bir ay önceye nispeten berbat durumdaydılar..
Suijitsuna ile iki aylık evliydim ve korkuyordum..Plan tüm hızıyla ilerlerken Elysi ve Mary’ye bir ev satın aldık İstanbul’un göbeğinde.Onlar da her şey bittikten sonra burada yaşamak istediklerini belirtince planımda birkaç değişiklik yapmam gerekti,önemli değişiklikler..
Bunları düşünmekten kendimi alı koymaya çalışıp ayağa kalktım,artık üstüme oturmayan geceliğimle kendime bakıp sıyırıverdim askılarını.Yere düşen geceliği umursamadan gidip bir şeyler giydim:siyah bel üstü,kırmızı düğme ayrıntılı bir etek ile kolları oldukça uzun olan bir penye ,siyah kilotlu çorap ve işte tamamım..Uzun saçlarımı da özensizce topladıktan sonra yatak odasından aşağıya inip Bob Marley ‘in Legend albümünü taktım ,ev adamın sesi,arka fondaki davul gibi çalgı aletlerinin tatlı,hafif şiddetiyle inlerken yukarıya çıkıp yatak odasından başlayarak dağınıklığı toplamaya başladım.
En fazla iki saatimi alan bu işlemin sonunda aklıma kahvaltı anca geldi,bu geldiğinde ise çamaşır odasında,yerdeki kirlileri topluyordum,bir anda kendime boydan aynada bakma gereği hissettim..
Ayağımın dibine doğru kaydı elimden kirliler…
Bu yüz..
Bu beden…
Bu beyazlık…
Aynaya iyice yaklaşıp yansımama dokundum,başımı aynaya dayayıp acıyan kalbimdeki ıslaklığı saldım,başım dönmeye başladı,alnımı dayadığım aydan kendimi çekip tiksintiyle baktım,öylece dururken elimden son kirli çamaşır da düştü.Ve birden , kendi suratıma tükürmek istermişçesine aynadaki yansımama tükürüp bağırarak ağlamaya başladım,aynı zamanda odadan kaçarcasına,o görüntüden kurtulmak,Suijitsuna’nın güvenli kollarına uçmak istercesine koştum aşağıya..
Aşağıya inip dış kapının önüne geldim,dışarı çıkmak istiyordum ama korkuyordum!Ben korkuyordum!!Ellerimi kapıya vurup dizlerimin üstüne düşerken var gücümle lanet okurcasına bağırdım.Dizlerimin üstündeyken artık hiçbir şeyin geri dönülemeyecek yerde olmasına,bunları yapışıma lanet okudum:’’Erdin mi isteğine?!!Ne geçti eline,sen bir gerisin Misa!!’’..Hayatımda hep kendimle konuşan biri olarak ilk defa kendime böyle hakaret ediyordum;canım yanıyordu.
Aynada görüntümü , çöküşümü görüşüm kapıya sırtım dayalı bir şekilde devam eden yeni bir ağlama ,çığlık atma kriziyle devam ederken başımın iyice dönmeye başlaması içimi kemiriyordu bir yandan.Sonunda yoruldum;her şeyden yorulduğum gibi bağırıp çağırmaktan,kendime hakaret etmekten ve ağlamaktan yoruldum ben de bu defa,ve ilk defa..
Rahatlamış,içi bomboş , umursamaz bir ifadeyle ayağa kalkıp sendeleyerek yürümeye başladım,omuzlarım her adımımda daha bir düşerken kahvaltı masasının başına oturup yemeğe zorladım kendimi.Her lokmamda sesimi çıkaramadığım gözyaşlarım gelirken gözlerimden içimde artan,taşma sınırına hafiften yaklaşan sinirime karşılık masadan kalkıp yukarı çıktım ve sinirimi odadaki kirlileri toparlayarak,kimi zamanlarda oturup veya bir kenarda kalıp ağlayarak geçiştirdim.
Böyle olsun istememiştim,planım bu değildi!Bunu nasıl kabullenebilmiştim böyle,nasıl bir kin vardı içimde?..
Evi toplamayı bitirdiğimde akşam olduğunu,havanın karardığını anca anlayabildim.Hala yerinde duran kahvaltılıkları toparlayıp bir bölümünü sırf Suijitsuna yedim sansın diye çöpe dökerken diğer bir kısmını da dolaba kaplarıyla yerleştirdim.Akşam yemeği için hazırlık yapmaya başladım ardından da:Japonya’da yediğim yemeklerin bir kısmının nasıl yapıldığını öğreten aşçı sağolsun bu akşam Japon yemekleri pişirmeyi planlıyordum.Evin mutfak da olmak üzere her yerinde kelebek işlemeleri,nişan ve Suijitsuna’nın benden,benim Suijitsuna’dan gizlice çektiğimiz güzel karelerle doluydu.
Yemekleri sistemlice yapınca yarım saatte tatlı da dahil olmak üzere hepsini ocağa,fırına verdim pişmeleri için.Mutfaktaki ufak dağınıklıkları toparlarken Suijitsuna ile geçen gün çekildiğimiz fotoğrafa çarptı elim,çerçeveye büyük bir sevgiyle bakıp gülümsedikten sonra camdaki görüntüme baktım:her ne kadar çökmüş olsam da elimden bir şeyler gelebilirdi..
Çerçeveyi yerine koyup sofrayı hazırladım.Yatak odasına çıkıp hazırlanmayı planlıyordum.Merdivenin başına geldiğimde bilincimi kaybetmeye başladığımı,yere bir kağıt misali serildiğimi hissettim.Bu o kadar rahatlatıcıydı ki düşme hızını hissetmedim bile..Soğuk beton..Ah..Yine başım ağrıyor,hatta çatlıyordu,yine kızıyordum kendime..Gözlerimden birkaç damla yaş gelirken etraf karardı..Son gördüğüm şey dış kapının açıldığıydı ve sesler..
Ağırlaşmış gözlerimi açtığımda Mary’nin yaşlı gözleri bedenimi süzüyordu.
-Çok kilo vermiş..bu normal mi Elysi?..
-Bilmiyorum!Lanet olsun! Elysi’nin şuan elleri belinde evde turlar attığına emindim,kafasında:’’Şimdi ne olacak..?’’ sorusu vardı bir de büyük ihtimalle..Başımı yavaştan kaldırıp :
-Hey..dedim zorla çıkan sesimle..Elysi tam tahmin ettiğim pozisyonundayken beni görünce Mary gibi dibime geldi:
-Sen iyi misin??
-Elbette…Hattaaaaa..diyip ayaklandım ve kızları tutup evin dış kapısına sürükledim,ikisi de :’’Niye bayıldın?-‘’Japonyaya dönmeli miyiz?’’-‘’Bak biz sana demiştik!’’ gibisine şeyler söyleyecekleri ayriyeten nutuk çekecekleri için,hiç zaman kaybetmeden onları göndermem ve hazırlanmam gerekiyordu.Çok kızmış olsalar bile kapıyı kaparken elleri belinde olan Elysi’nin gözüne gözümü dikip:
-Lütfen anlayın..sonra konuşacağız biliyorsunuz..orada görüşeceğiz zaten..Suijitsuna hiçbir şeyi anlamamalı..lütfen.. sonunda yenik düşen Elysi:
-Seni en yakın zamanda görmek ve seninle konuşmak istiyorum..
-Elbette hanımlar..görüşürüz..deyip kapıyı kapadım..Elysi ve Mary’nin ‘’elveda..’’diye sallayan elleri kayboldu .. yine kendimi garip hissetmeye başladım..Karşımdaki saate bakınca:
-AAHH!! Olamaz!!Tanrım!! bağırıp yukarı fırladım..En kısa sürede,en şık halimle çıkmalıydım karşısına..’’Bu mu,yoksa bu mu?..’’ derken siyah kot pantolon,içine yarı boğazlı sıfır kollu bir bluz ve üstüne omuzları açık bir tunik ile belden kısmalı kemeri kapıp banyoya koştum..
Yarım saatte ne kadar duş alınıp iyi bir şekle girilebilirse o kadarını yapmış,aşağı inmiş Suijitsuna’yı beklemeye başlamıştım bile..’’Geç kaldı..mumları söndüreyim’’ derken Suijitsuna yorgun argın, evine oldukça kızgın bir suratla girdi..
Beni karşısında görünce,hele ki böyle hazırlanmış bir şekilde tüm o kızgınlığı yok olmuş kollarını bana açmıştı..Hızla gidip sarıldım,yanaklarını öptüğümde sıkıca sarılıp tekrardan derin bir nefes aldı.
Bir şey olmuş gibiydi..Sıkıca sarılıp başımı omsuna yasladım gözlerimi kapayıp içimden zamanın durmasını dilerken:
-Bir şey oldu..söyle…(başımı omzundan kaldırıp gözlerine baktım) ya da istersen fırından 10 dakika önce çıkmış yemekleri yiyebiliriz ve sen de o arada anlatırsın?..
Birden dudaklarında kocaman bir gülücük yayılmaya başlayınca ben de gülümseyip derin bir nefes aldım.İçeri geçip oturduğumuzda Suijitsuna:
-Tüm gün yemeklerle mi uğraştın?Ah..Tanrım çok acıkmışım..(anında yemeğe saldırıp koca olan gülümsemesini on kat arttırıp suratıma baktı) tuzu dışında harika!..öhhöm..suyu uzatır mısın Prenses’im?..
-(suyu uzatırken) Çok özür dilerim..Bir karamsarlıkla yaptım ondan oldu sanırım..İstersen dışarıdan bir şey söyleyebilirim..Bir de..(duraksayıp dirseklerimi masaya dayadım ,ellerimi birleştirip dudağıma değdirdim.) Bana hep ‘’Prenses’im’’mi diyeceksin?..
-Yaşını umursamıyorum benim biricik ‘’Prenses’im’’..Sen her zaman benim ‘’Prenses’im’’din..Bu hiç değişmedi,ne ilk tanıştığımız an,ne de şuan..ayriyeten..hayır..içine su katarsak tuzunu alır ,sanırım..
Gülümseyip ben de yemeğe başladım..Arkadan gelen ‘’Lara Fabien-Adagio’’ nun İtalyanca versiyonu evi inletirken ben o şarkıda kaybolup sözlerinde doğuyordum yavaşça..Yemekten çok Suijitsuna ile ilgileniyordum açıkçası,ne söyleyecekti?..
Ve sonunda Suijitsuna başını kaldırıp sahte bir öksürükle daldığım yerden aldı beni..
-Efendim ?..
-Misa..Bugün işe yeni başladım biliyorum ancak..
-Ancak..? Ne..?(tekrar dirseklerimi masaya dayayıp az önceki pozisyonu aldım..Siyah masa örtüsü birden benim tarafıma doğru gerildi)
-İş dolayısıyla bir yere gitmem gerekiyor…
-ah..(derken arkama yaslanıp derin bir nefes aldım..sonuçta kötü bir şey yoktu..gerçi..onun gitmesinden daha kötüsünü düşünemiyordum…)ne zaman gidiyor ve ne zaman dönüyorsun? (bunları söylerken başımı eğmiş ellerime bakıyordum.)..
-En fazla 1 hafta..
-Peki..Elinden geleni yap olur mu ‘’Biriciğim…’’
-‘’Biriciğim..’’…
Gülümseyip ayağa kalktım ve dolabın üstündeki pizza reklamını kapıp masaya geçtim:siparişi verdikten sonra gülümseyerek masayı toplamaya başladım.Suijitsuna:
-Ben memnundum..
-Evet..bol sulu bir pilav yiyorsun..
-Suyu severim,sağlıktır..(kaşığı almış tabağı karıştırıyordu)
-Batırdın..
-Afedersin..
-Önemli değil,benim hatam..ben bile yiyemediysem,senden bekleyemem ki..(bunları söylerken elimdeki tabaklarla arkamı dönüp tekrar gülümsedim.)
-Tatlı?..
-Boşver gitsin.. diyene kadar Suijitsuna ona saldırıp koca bir çatal almıştı bile..
-Muhteşeeeeeeeem….’’ee’’leri o kadar uzatmıştı ki gülmekten yerlere yatacaktım..
-Açken çok hoş oluyorsun.. (canımın yandığını belli etmemeliydim,yine gülümseyip devam ettim ) senindir..
İşim bittikten sonra masaya oturup Suijitsuna’nın tatlıyı canice (o kadar hızlı ve nefessiz yiyordu ki ilgincime gitmişti..) yiyişini izlemeye koyuldum..Suijitsuna birden duraksayıp bana baktı,tabağı masaya koyup çikolatalı dudaklarıyla gülümsedi:
-Ehehe!..Çocuk gibi her tarafını batırmışsın..gel bakalım.. ayağa kalkıp peçete kaparaktan yanına yaklaştım ve dudaklarını silmek üzere uzandım ki Suijitsuna bir harekette kucağına alıp çikolatalı dudaklarını yanağıma yapıştırı verdi:ben kahkahalarla gülerken içimde koca bir fırtına kopuyordu,ne olurdu bu an hiç bitmese,çocukça olsa da bu duygum:hiç gitmese..hatta işe bile..söyleyebilsem ona..
-Dur! Dur!!ahaha!!Durrrr!! derken her tarafım çikolata olana kadar devam edip bir süre sonra nefes nefese kalıp duraksama durumunda kaldı:
-Misa..Sen de ilçeye gitsene..Kızları dolaştırırsın hem,yalnız da kalmazsın..
-Harika bir fikir!! Ne zaman gidiyorsun?..
-Bu sabaha karşı..
-Bu saatte bilet bulur muyum?..Sensiz bu evi istemiyorum..
-Biliyorum.. (zil çaldı..)ah..ben açarım.. diyip yanağımdan bir kere daha öpüp elimdeki peçeteyle yandaki aynadan yardım alarak temizlenip kapıya yöneldi.Suijitsuna pizzaları alırken içeriyi kokuları dolduruyordu,ben de suratımı bu kalın çikolata tabakasından kurtarmak için ıslak mendili kapmış aynanın önünde suratıma sürtüyordum.
-Pizzacı hanııımm!! Şivesi hiç yakışmayan Suijitsuna’ya kahkahalar içerisinde gülerken işimi tamamlayıp masaya oturdum,tuzlu Japon yemeği,içinde bir ton çikolata olan tatlı demeden ikimiz de pizzalara saldırdık.
Komik,hoş esprilerin havada uçuştuğu bir akşam,hatta gece yemeğinden sonra masayı kaldırıp yukarıya ikimizin çantasını hazırlamak üzere çıktım.Odaya girdiğimde Suijitsuna ‘nın çoktan çantasını hazırlamış olduğunu fark ettim:
-Ben hazırlardım..
-Gerek yok Prenses’im..hallettim ben..kaç gün kalırsın?
-İyi..öyle olsun madem ..2-3 gün...deyip gülümsedikten sonra bir iki günlük giysiler koymaya başladım çantama..Saat yaklaştıkça kasılıyordum.Suijitsuna banyoya girince de elime toz tabakalı bilgisayarı alıp bir toz beziyle üstten aldım tozunu,ardından ‘’Aç’’ komutunu verip açtım bilgisayarı.
Neyse ki Suijitsuna çıkmadan biletleri almış,yapmam gereken işimi görmüş ve bilgisayarın geçmişini silip kapamıştım.
2 saatlik ,yoğun geçen bir hazırlık aşamasından sonra ikimiz de arabaya binip havaalanının yolunu tuttuk.Havaalanında hazırda bekleyen Elysi ile Mary’yi görünce içimde bir gariplik hissettim..Dudaklarımı ağlamamak için ısırıp arabadan indim.Dakikalar içerisinde o kendi,ben kendi uçağıma bindik oysa arabadan inmemin üzerine bir buçuk saat geçmişti bile..
Bazen,bazı şeyleri hissetmemeyi diliyordum..Zaman denen acınasıca varlığa tıkılıp kalmak,çıkamamak onun sözünden,gidememek geri,bunlara sebep olanı yok edememek zehirler,yok eder insanı içten içe..Ancak zaman her an geçiyordur ve bu anın bile geri dönüşü yok!
Uçağa bindiğimde telefonumu kapamadan önce gelen mesaja ancak şimdi;ilçeye giden taxinin içerisinde ,Mary önde,Elysi yanımda otururken bakabildim:’’Elbette Misa,babama bunu iletirim..En yakın zamanda görüşürüz.-umarım..-..’’
-Kimden..? diye sordu Elysi başını mesaja uzatırken,
-Victoria..ondan bir ricada bulundum,biliyorsunuz.. telefonu bıkkınlıkla çantaya sokuşturup siyah kotumu düzeltip başımı Elys’nin omzuna yasladım.
-Misa.. gözlerim kapalıydı,ağzımı bile açamazken ciğerlerimi zorlayarak kısık sesimi çıkarmayı başarabildim:
-Efendim Mary ?.. Mary’nin sıktığı Candy adlı parfüm bana doğru hareket ederken,onun arkaya dönüp elini öndeki koltuğun sırt kısmına dayadığını duyuyordum.Dudaklarını sigara izmariti gibi kokan koltuğa dayadığını sesinden anladım:
-İyi olacaksın değil mi?.. bu soruyu kendine yediremediği,bu kelimeleri bir araya getirebilmek için çok uğraştığı ve çaresizlik içerisinde sorduğu sesinin çıkmasını istemezcesine dayadığı koltuktan gelen sesinden anlıyordum..Hala kapalı olan gözlerime karşılık elimi uzatıp koltuğun başlığına koyduğu,korkudan titreyen buz kesmiş elini tutup :
-Hepimiz iyi olacağız hanımlar…Sadece uyumak istiyorum..Elysi… , Elysi hemen sözümü kesip demek istediğimi anlamışçasına başımı, çoktan minik otobüs yastıklarından koyduğu bacaklarına koymam için hareket etti,ben de gözlerimi sonunda açıp acıyla gülümsedim ikisine de..Başım inanılmaz derecede acıyordu,kafamın arkasını delmekle kalmıyor çiviler de çakıyorlardı sanki,veya beynimi mi söküyorlardı?..
Elysi’nin bacaklarına uzanınca kısa sürede başımdaki ağrı büyük oranda azaldı,ben de bundan faydalanıp uykuya dalma çabasına girdim..Yolculuk böyle devam ediyordu,uykuya dalacakken Elysi ve Mary’nin sessiz fısıltılarını kesik kesik duyuyordum,bir ara taxici bir taşın üstünden geçti,o an başıma öyle bir ağrı saplandı ki gözlerimi acıyla açıp çığlık eşliğinde kasılan bedenime karşılık kollarımı başıma siper etme gereği hissettim.Taxici attığım acılı çığlıkla kenara çekip bana baktığında gözlerim fal taşı gibi açılmış direk direksiyonuna bakıyordum ,Mary ile
Elysi ise şoktaydılar..
Sıktığım dişlerimin arasından ağlayan sesimle:
-Devam et.. ardından başımı hareket ettirmeden Elysi’ye başıma var gücüyle bastırmasını işaret ettim,
-Yapamam..!
-Yapmazsan…derin bir nefes alıp devam ettim: durum daha kötüye binecek..Dediğimi…kesik kesik nefes almaya başladım bu defa,gözlerim kararıyordu,bu bedenin kendini korumasıydı;fazla acı hissettiğinde kendini bilinçsiz bırakmasıydı:oysa şimdi hiç de sırası değildi..Bilincimi kaybederken,beden kendini kapatırken ,içimden Elysi’nin zamanından önce bastırmasını diledim..
O sırada suratıma düşen bir damla eşliğinde beynime yapılan,gözlerimin taxi camına kadar fırlamasına sebep olan o baskıyı hissettim,var gücümle inleyip bacaklarımı kendime çektim,başıma yapılan bu baskı sırasında Elysi’ye dönüp gözlerine baktım: ağzı kenetlenmiş bir biçimde titreyen elleriyle yaptığı bu baskıyı gözlerimin temasıyla geri çektiğinde kendimi havadan koltuğa bırakıp (kasılma sırasında bedenimi bir miktar kaldırmıştım.) derin nefesler eşliğinde rahatlayıp Elysi’nin kan kırmızı olan gözlerini sildim titreyen elimle:
-Bak… yutkunup devam ettim: her şey yolunda..geçti..gördünüz mü?.. herkes derin bir nefes alırken Elysi’nin elini tutup göğüslerimin arasına koydum,elimi de üstüne koyup gözlerimi kapadım,Elysi saçlarımı okşamaya başlayınca gözlerimi açmadan gülümsedim.
-Terlemişsin..
-Acı..terletiyor..
-Bu krizlerin kaç günden beri geliyor?..
-3 haftadır varlar..ama hiç terlediğimi fark etmemiştim..zaten midem de bulanıyor..
-…
İkisi de kızgınlıkla sus pus olup ilçeye ardından da otele varmamızı bekliyorlardı.Neyse ki o,taxicinin kenara çekmesini rica ettiğim ve kustuğum virajlardan sonra otele varabildik,taxiciye fazladan 200tl verip çenesini kapamasını,arkamdan konuşmamasını söyledim inerken.
Odaya çıktığım gibi kendimi yolculuk giysilerimle de olsa yatağa attığım gibi uyuya kaldım.
Kalktığımda pantolonum dahil tüm eşyalarımın çıkarılıp yerleştirilmiş,üstümün değişmiş olduğunu gördüm.Kenardaki yığın halindeki renkli atletlerim dikkatimi çekince ayaklarımı soğuk zemine bastırıp ayağa kalktım,kenarda sabahlığım vardı,üşümemek için üstüme geçirip odada dolanmaya başladım,kızlar burada değillerdi ancak masanın üzerinde bir sürü not,adlarının yazılı olduğu plastik kahve bardakları (anlaşılan tüm gece starbucksa eziyet etmişlerdi..) duruyordu.
Kağıtlara baktığımda benim için notlar tutulduğunu gördüm :
‘’- Saat 6 civarı:bilinci kapalı ve çok terlemiş..Üstünü değiştirdik.
-Saat 6 buçuk..acıyla inliyor,gözleri kapalı yani bilinci kapalı,rüya görüyor olabilir,çok terlemiş..Üstünü tekrar değiştirdik..
-Saat 7 buçuğa geliyor,odayı topladık sesten etkilenmiyor.Başına dokununca suratı kasılıyor,saçlarının dipleri ağarmış..çok terlediği için yine üstünü değiştirdik..
-Saat 9..Bir bardak su isteyip kan çanağı gözlerle uykuya daldı.Anladığımız kadarıyla günlerdir çok az ve endişeli uyuyor…Terlemiş,üstünü değiştirdik.Ateşi yok.
….’’ Böyle devam eden kağıda bakarken telefonumun mesaj sesi geldi,kağıdı bırakıp yavaşça çantama yöneldim,tek dokunulmayan şey çantamdı;anlaşılan az çok tanıyorlardı artık beni;eşyalarımı düzenlemiş,banyoya sabah kullanacağım eşyalar konulmuş,sabahlığım yatağın kenarına asılmış ancak çantama el bile sürülmemişti.Gülümseyip telefonumu çıkardım:toplamda 19 arama,3 de mesaj vardı.19 aramanın bir kısmı Suijitsuna,bir kısmı kızlara bir kısmı da Victoria ve bilmediğim bir numaraya aitti..
Mesajların biri Victoria’dandı:’’Babam bugün seni görmek istiyor,doktorlarla da randevu ayarladı,gereken tüm doktorlar orada olacak..Saat 4’te görüşürüz..’’ , diğer ikisi de Suijitsuna’dandı:’’Misa..ulaştınız mı?..’’ , diğeriyse:’’Prenses’im bir şeyin mi var,uyuyor musun hala..Endişeleniyorum..Lütfen ara..sesini duymaya ihtiyacım var..’’..
Saate baktım :11:30…Telefonu masaya koyup etrafta dolanmaya başladım ki kızlar sessizcene kapıyı açıp içeri girdiler:
-Geldiniz mi sonunda?
-Uyanmışsın!! Dedi bir ağızdan ikisi..
-Evet..bir kahveye ihtiyacım var..hazırlanın..kahvaltıdan sonra,gerçi kahvaltı kalmamıştır aşağıda da..neyse..hazırlanın da dışarıda yeriz artık..
-Biz hazırız..
-Ah..Ben bir değişeyim geliyorum.. dedikten sonra dolabı açıp içinden elime gelen bir askıyı kaptığım gibi banyoya daldım, 15 dakikada hazırlanıp çıktım ardından da..Cüzdanımı,çantamı her şeyimi alıp odadan ayrıldıktan sonra otelden ayrılıp bir dolmuş arayıcılığıyla hastaneye yakın bir restoranda girip oturduk,burası düzlemesine 100 metre gidip kavşaktan sola dönüp aşağıya 10 metre civarı ilerledikten sonra hastaneye varabileceğimiz kadar yakın,şeker ve sıcak,tanındığım , sevdiğim her şeyden önce sağlıklı bir yerdi..
İçeri girer girmez gelirken ayırttığım masaya kurulup çifte kavrulmuş bir fincan kahve ve üç kişilik güzel bir kahvaltı sipariş edip kızlara döndüm:
-Saat 4 ‘te hastanede bir randevum var hanımlar..gelme zorunluluğunuz yo..
-Geliyoruz!!
-Ah..peki..hemen atarlanmayın..
-Sana ne olduğunu bilmeliyiz.. bu iyi değildi..İç çekip getirilmiş olan kahvemden bir yudum aldım..Kısa sürede de gelen kahvaltılarımızı bitirdikten sonra hesabı ödeyip hastaneye doğru yürümeye başladık.
-Sen reçel sevmezsin..
-Ben de fark ettim! Diye atıldı Mary..
-Canım istedi..dedim hastaneye ritimle yürürken..Kızlar hep bir ağızdan:
-Öyle olsun bakalım..dediler..
Hastaneye vardığımda saat 4’e geliyordu..Victoria hasta kıyafetleriyle bizleri tekerlekli sandalyede solgun bir halde karşıladı.Korkuyla önüne eğilip:
-Sen iyi misin?!... dedim..Victoria gülümseyip:
-Merak etme Misa..iyiyim..babam ve dostları seni bekliyor..bu taraftan..Beni daha sonra konuşuruz..
Victoria tekerlekli sandalye ile yolu gösterirken korkudan titrediğimi fark ettim.Ama artık çok geçti..Odanın kapısının önüne gelince kızların dışarıda kalmasını işaret edip Victora ile içeri girdim.Burası ameliyathaneydi;daha önce ameliyata girdiğim ameliyathane..Gözüme korkunç göründü birden,yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum..
Doktorların oluşturduğu bu çember masaya oturup aletlere baktım bir yandan da,Doktor Lovski söze girdi:
-Öncelikle hoş geldin Misa..
-Hoşbuldum…dedim kısık bir sesle..
-Sana ne olduğunu konusundaki düşüncelerimizin doğru olup olmadığına emin olmak için çeşitli testler ve muayeneler yapmamız gerekiyor,biz de burayı hazırlayıp işimiz bitene kadar başka yedek doktorların yerimize bakmasını rica ettik.Beyninden başlayacağız..Misa..soyunmalısın..
-… başımı utanç ve korkuyla Victoria’ya çevirip gözlerine dolu gözlerimle baktım,Victoria başını olumluca sallayıp içeriden kendisinin üzerinde bulunan giysiden getirdi.Kimsenin beni görmeyeceği bir kenarda üstümü değiştirip muayene için hazırlanmış yatağa uzandım.Gereken tüm cihazlar buraya taşınmış,tüm testlerin burada yapılıp sonucun çabuk elde edilmesi için gereken ne kadar kimyasal varsa kutulanıp kenara konulmuştu.Anladığım kadarıyla testlerimi kendileri yapıp sonuçlandıracaklardı..
Yaklaşık on tane doktorun arasında kalmak yetmezmiş gibi midem bulanıyordu..Ardından doktorlardan biri ellerine eldivenleri geçirip başımın dibine geçti,bu sayede ilk muayenem başlamış oldu..
YAKLAŞIK 23 SAAT SONRA
Gözlerimi açtığımda her tarafım kan içindeydi,doktorlar ise masalarının başında yığılmışçasına oturmuş test sonuçlarını,kan örneklerini değerlendiriyorlardı.Yanımda elimi :’’Pes etme!’’ dercesine sıkı tutan Victoria vardı.Etrafa bakınca kahve,paketlenmiş yiyecek artığıyla dolu her şeyden önce doktorların dağınıklıklarıyla ortaya çıkan bu garip ürkütücü manzara karşılıyordu sizleri..
Victoria:
-Uyandı! Doktorlar büyük bir hızla etrafıma toplanıp:
-Üstünü değiştirelim..ardından da yemek yesin ve konuşalım.. diyen Dr.Lovski arkasına dönüp hemşireye iyi olduğum haberiyle yiyecek getirmesini söyleyen bakışlarını fırlattı.Hemşire buradan ayrıldığı gibi dışarıdan büyük bir sevinç çığlığı tulfanı koptu:’’Misa uyandı!’’..
-Ne oldu bana?..
-Açıklayacağız… deyip Victoria’dan üstümü giymemde yardımcı olmasını rica etti babası,suratı çok asıktı.Bunu neden kızına yaptırdığını anlamıyordum,kızı tekerlekli sandalyede oturuyordu..Sorgulayan gözlerle bakarken Dr.Lovski :
-Meraklanma Misa..O iyi..
İçimi çekip Victora’nın yardımıyla bir kenarda üstümü giydim.Kasıklarım çok acıyordu,ses çıkarmadan getirilen yemeğin kokusuyla dolan kısma geçip doktorların masasına oturdum.Yemeğimi yemeye başladım,çok acıktım.
Yemeğimi yiyişimi izleyen doktorlardan beni ilk muayene eden ile Dr.Lovski aynı anda:
-Misa..yemeği bırakıp ağzımdakini yuttuktan sonra :
-Ef..efendim..dedim..
-Sen kaç yaşındasın?.. Gözlerimi kaydırıp:
-18..Dr.Lovski sinirle atlayıp:
-Ve sen durumuna rağmen 18’inde hamile kaldın öyle mi?!!
Gözlerim fal taşı gibi açıldı,oturduğum sandalyeye çakıldığımı hissediyordum,bu sandalyeden hiç kalkamayacakmış gibi..Elimdeki çatal masaya düştü,gözlerimden iki damla yaş süzülürken tüm doktorlar Dr.Lovski’nin bu aşırı tepkisini sorguluyordu gözleriyle,asapları bozulmuşa benziyordu.
Ben bu habere gülmeli miydim,ağlamalı mı?..
Bu yaptığına çok kızan doktorlardan biri Dr.Lovski’yi yerine ittirip oturttu,bu sırada herkes gibi kızan Victoria sandalyesinden babasının yakasına atılıp:
-O evli!! Buna nasıl cüret edersin!
Dr.Lovski bu duyduğu karşısında kıpkırmızı kesilip:
-Ben..ben çok üzgünüm Misa..
-Kes sesini! doktorlardan biri ayağa kalkıp bana yaklaştı,diğerleri de Victoria’yı sakinleştirip sandalyesine oturtmaya çalışıyordu.Sandalyemin arkasına gelen doktor omuzlarımı sıkmaya başladı:
-Bakın bayan Misa..Bir kaç dakika sonra,tam bir gündür size burada testler yapıyor,sonuçlarını çıkarıyor,muayeneler yapıyor,notlar tutuyor ve sizi kesip biçiyor olacağız..Eşiniz ile bir bebeğinizin olacağı gerçek..Ancak..burada bir problem var:ya bebek..ya siz.. birden kendime gelip başımı doktora çevirdim:
-Ya ben..ya bebeğim?...mantıksız sorunuza cevap vermemi mi bekliyorsunuz? Dedim tüm doktorların gözlerini dolaşırken gözlerim..Doktor Lovski kendine gelmiş ,ayağa kalkmış ve bana doğru yürümeye başlamıştı bile..:
-Misa..o küçük şeytanı almamız gerek..yoksa sen..
-Sen ne cüretle sevdiğim adamdan olan bu hediyeye ‘’küçük şeytan ‘’dersin?!!Münasebetsiz!! Hayır!!BEBEĞİMİ ALDIRMAYACAĞIM!!ÖLECEK DAHİ OLSAM HEMDE!!!
Bu sırada ameliyathanenin kapıları hışınla açıldı:ben de dahil olmak üzere herkes başını kapıya çevirdi:gelen Suijitsuna’ydı,arkasındaysa kızlar şokla duruyordu..
Suijitsuna :
-Misa seneler önce mezarlıkta seni bulduğumda..’’Victoria’’denen bu kıza…olaylardan sonra ilik nakli yaptırmakla kalmayıp bir böbreğini mi verdin?..
Olduğum yerde,bir de duyduklarım yetmezmiş gibi,Suijitsuna’nın bunları söylemesi iyice karışmama,içimde çelişkiye düşmemi sağladı.Suijitsuna soran gözlerle bakıyordu.Ağzımı açamazken :
-Bayım..eşiniz hamile..diyerek durumu yumuşatmaya çalışan Dr.Lovski geç kalmıştı..Derken Suijitsuna’nın kızgın sesi ve ifadesi bir anda değişip çok farklı bir ifadeye bürünüverdi.Hemen bundan faydalanıp ayağa kalktım , ona yaklaşıp sıkıca sarıldım,o benim her şeyi kaldırmamı sağlayan tek varlığımdı,içimdeki bebeğim birde..
-Suijitsuna..bebeğimiz olacak..ve her şey yolundaymış..dedim sarıldığım Suijitsuna’nın omuz üstünden kızgınlık,söylememelerini belli eden gözlerle bakarken..’’Sizi aptallar!! Onun her şeyi öğrenmesine nasıl izin verirsiniz?’’ aslında ‘’her şeyi’’ öğrendiği söylenemezdi..Ama önemli bir kısmını biliyordu ve bu ameliyata izin verense Chiris’ti,yani beni teslim edip de gittiği kişi,bu onun kendine tavır almasını sağlayacaktı.’’En azından karnımdaki küçük şey buna mani olabilir..’’diye düşünüyordum ki başımı kızlara çevirip :’’Nasıl buraya geldi?!!Bir şey duydu mu?!!’’ bakışı attım kızgınlıkla..
-Senin içeriden uzun süre çıkmayacağını anlayınca burada bir oda tuttuk..Ameliyathane önünde beklerken Bay Yagami geldi..Siz telefonlarına ve mesajına cevap vermeyince çok endişelenmiş ; işini biran önce bitirip buraya gelmiş..İçeridekinin siz olduğu bütün hastane dilinde dolaşıyormuş zaten,geçen senelerde yaptırdığınız ameliyat hakkındaki söylentilerden öte Victoria konuşulunca…..uzun bekleyiş sırasında bir de yüksek sesinizi duyunca içeriye girmemesi için biz bile tutamadık,ne dediğiniz duyulmuyordu ama çok endişelendik. Diye cevaplarımın hepsini bir arada verdi Elysi..
Benim adım ‘’Siyah Kelebek’’…İçinde bin bir türlü siyah tonunu yeşerten,bir ‘’bebek’’haberiyle hayata bir kez daha bağlanan , karanlık tonlarını bir salisede dağıtan rengarenk bir bebeği büyüten biriyim ben..
Kısa bir hayata sahip olan bu minnacık renk dolu canlılara hep özendim..48 saatlik ömürlerince hem doğuyor,hem büyüyor ,bir eş bulup ürüyor,tohumlarını salıp yaşlanıyor ve bir yerde yaşama acınasıca veda ediyorlardı..Kimse içlerindekini bilmiyordu,ne hissettiklerini,ne düşündüklerini hatta bize bakış açılarını bile..
Tıpkı biz insanlar gibi..Bizim için bir kelebeğin ömrü ne kadar kısaysa,evren için de ömrümüz o denli değersiz..
Benim adım ‘’Siyah Kelebek’’..Gerektiğinde kafamı ölümcül işlere de çalıştırdım..Gerektiğinde öldürdüm hatta..Ama her şeyimin bir sebebi vardı..
Bu yüzden..biz Suijitsuna’yle kelebekleri hep sevdik,o kelebekleri,kırmızıları,bense kelebekleri,siyah olanları…
DÜZENLENMİŞTİR..
Son 6 bölüm

Yorumlarınızı bekliyorum


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa
![]() ![]() |
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 26, 27, 28, 29, Sonraki |
27. sayfa (Toplam 29 sayfa) [ 428 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |