Umut Işığı Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 9, 10, 11, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Alice


Üzgünüm yeni gördüm.Bölüm güzel olmuş.Ayrıca niye Minakoya kötü gözüyle bakıyorsunuz ki eminim sadece bayılttığı için öyle söyledi.Tabi kötü karakterde olabilir orasını bilemem.Amy bana birini hatırlattı.Özellikle sakarlıkları neyse.Biraz daha uzun olabilirdi bence bölüm.Yeni bölümü upuzun istiyorum birde çabuk olsun mümkünse.Amyyi tutan minakonun abisi olabilir.Mümkünse abisine aşık olmasın Amy.Tabi olabilirde ama hala büyüklere aşkı tam olarak çözmüş değilim.Yani bir insanın kendinden büyük birine nasıl aşık olabileceğini hala anlayamıyorum.Neyse ben karışmak istemem ama ilham kaynağın olmak beni fazlasıyla mutlu etti.Tabi yanlış anlamışta olabilirim ama yinede çok mutlu oldum.
Devamını kısa sürede bekliyorum 



Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Alice
Devamını cuma akşamına yazabilirim. Yorumlarınız için hepinize teşekkür ediyorum.
Aslında ben umut ışığının müsfettesini yazmıştım ama onu kaybettim. Bu yüzden erken yazamıyorum, lütfen kusura bakmayın.
Ama bu seferki bölümü gerçekten uzun yazacağım size söz veriyorum.
Merak etme Bengisu. Senin fanficini de perşembe veya cuma günü okuyabilirim.




Merak etme Bengisu. Senin fanficini de perşembe veya cuma günü okuyabilirim.


yeni bölüm
yeni bölüm
esas geç okuduğum için senin beni dövmen lazım
neyse
beğendim bölüm


esas geç okuduğum için senin beni dövmen lazım


beğendim bölüm

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Alice
Yeni bölüm geldi forumcular. Umarım sizi çok bekletmemişimdir. Hepinize iyi okumalar dilerim.
3.BÖLÜM BAZI GERÇEKLERİ ÖĞRENİYORUM
Gözlerimi açtığımda kendimi bir odada buldum. Fakat burası benim odam değildi. Çünkü benim odamın duvarları pembeydi. Ama bu odanın duvarları ise mordu. Yattığım yataktan doğrulayım derken örtünün, yastıkların ve hatta yatağın kendisinin bembeyaz bir renk olduğunu gördüm. Belki bunda şaşılacak ne var diyeceksiniz. Ama örtü, yastık ve yatak buluttandı. Etrafıma bakındığımda ise bomboş bir odadan başka bir şey göremedim.
Sonra kapının kolunun hareket ettiğini duydum. Nasıl olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum. Her şey bir anda oldu. Kendimi bir anda soluksoluğa ve bir adamın (sesinden adam sesine benziyordu) bileklerinden tutup duvara yapıştırmış bir şekilde buldum. Adamın yüzüne tam bakacakken karşımda bugün okulumuza gelen yeni edebiyat öğretmenimi gördüm. Ne yapacağımı şaşırmış bir biçimde başımı öne doğru eğerek ve edebiyat öğretmenimin bileklerini bırakarak "Ben... ben çok üzgünüm." dedim kısık bir sesle. Sonra Hiroshi sama önümde diz çöktü ve yüzüme bakarak "Asıl ben... yani biz senden özürdiliyoruz." diyerek ayağa kalktı yeniden.
Hiroshi sama neşeli bir biçimde parmaklarını şıklattı ve bir anda buluttan yatak kayboldu ve onun yerine sandalyeye benzeyen bulutlar geldi. Hiroshi sama bana sandalyelerden birini işaret etti ve ben de o sandalyeye oturdum. Hiroshi sama da sandalyesine oturduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi "Bir şeyler içmek ister misin Amy?" diye sordu. Bense kafam karmakarışık olduğundan dolayı aklımdaki soruları sırasıyla Hiroshi samaya sordum "Minako nerde? Siz kimsiniz? Benim burada ne işim var? Beni neden kaçırdınız? Ben sizin ne işinize yarayacağım? Ayrıca burası kimin odası? Neden sırtınızda melek kanadına benzer şeyler var?..." hem de fazlasıyla. Hiroshi sama bana yaratık görmüş gibi bakarken ben son bir soru daha sordum "Neden bana öyle bakıyorsunuz?". Hiroshi sama ise "Biraz taramalı tüfek gibisin." dedikten sonra benim sinirlendiğimi anlamış olacak ki "Yani hiç nefes almadan konuşmayı nasıl becerebiliyorsun?" diye sordu. Benim sinirli yüz ifadem değişerek yerini şaşkın bir ifadeye bıraktığı zaman "Bilmem... Öyle mi görünüyor?" diye sorduğumda Hiroshi sama evet anlamında kafasını salladı.
Sonra odada kısa bir süre sessizlik oldu ve sessizliği bozan şey ise Hiroshi samanın parmaklarını yeniden şıklatması oldu. Birden bir kupa belirdi ve kupanın içi ağzına kadar nescafe'yle doluydu. Kendisi "Bir şeyler içmek istemediğinden emin misin Amy?" diye sordu. Bense evet anlamında başımla onayladım. Hiroshi sama kahvesinden bir iki yudum aldıktan sonra bana her şeyi açıklayacağını söyledi. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra konuşmasına kaldığı yerden devam ederek "Şimdi hiçbir soru sormadan sadece beni dinlemeni istiyorum Amy."dedikten sonra bende mazlum bir kedi gibi "Peki!" dedim kahverengi saçlarımın yüzümü gizlemesini umarak. Hiroshi sama o esnada ikinci kahvesine geçmişti bile "Amy! Açıkçası nereden başlayacağımı bilemiyorum. Öncelikle sana şunu söylemeliyim ki Minako'yla ben seni kaçırmadık. Sadece sekizinci büyük meleği yani seni buraya getirmek zorundaydık. Çünkü prensesi bulmamız için sekiz büyük meleğin olması şart.". Ben tam soru soracakken Hiroshi sama bir dakika işareti yaptı. Bu yüzden ben de susmak zorunda kaldım.
Hiroshi sama hangi ara ikinci bardağını bitirip üçüncü bardağına geçti hiç anlamadım. Bu adam ne kadar hızlı kahve içiyordu böyle!
Sonra konuşmasına yine kaldığı yerdedn devam ederek "Sana olayları en başından anlatayım en iyisi. Bundan yaklaşık 7 000 yıl önce yani ilk insanların dünyaya gelmesiyle beraber melekler de dünyaya geldiler. İnsanların soyunu nasıl Adem ve Havva başlattıysa meleklerin soyunu da kral ve kraliçe melekler başlattılar. Sonra kral ve kraliçenin bir oğulları oldu. Oğulları yirmi dört yaşına gelince onu sonsuza kadar yirmi dört yaşında kalması için mühürlediler. Tabii kral ve kraliçenin sadece oğullar olmadı. Prens daha dört yaşındayken iki kız kardeşi oldu. Fakat bu kızların ikisi de ikizdi. Eğer meleklerin tek yumurta ikizleri olursa karanlık güçler tarafından o ikizler lanetlenir. Kral ve kraliçe tüm bunları bildikleri için ikizlerden birinin tüm melek güçlerini mühürleyerek dünyaya gönderirler. Ve şimdiyse kaç bin yıl önce dünyaya gönderilen melek prensesin bu yaşadığımız son bin yılda ortaya çıktığı söyleniyor."
Hiroshi sama kahvesinden içerken ben "İyi de benim bununla ne alakam var?" diye sordum. Hiroshi sama ise "Bekle amy. Birazdan o konuya da geleceğim." dedi. Sonra yeniden kahvesini içmeye başladı. Bense Hiroshi samanın bütün bu anlattıklarını düşünüyordum. Kendimi olaya o kadar çok kaptırmışım ki Hiroshi samanın yedinci bardağına geçtiğinin farkına bile varmamıştım.Tam kahvesini içecekken bana "Ne oldu? Neden bakıyorsun öyle?" dermişçesine baktı. Ben de utanarak "Acaba... acaba biraz fazla kahve içmiyor musunuz?" diye sordum. O ise "Aaaa!... Öyle mi? Hiç farkında değilim. Ben biraz kafein bağımlısıyım da... Günde yaklaşık 150-200 bardak kahve içiyorum." dedi. Ben şok olmuş bir biçimde "150-200?" diye sordum. Hiroshi sama ise "Merak etme. Meleklerin bünyesi insanlarınkinden daha dayanıklı." dedi gülümseyerek. Ben de zar zor da olsa azıcık tebessüm edebildim.
Bu sefer sekizinci bardağını yudumlarken "Kral ve kraliçeden başka kimse ikiz kız kardeşlerin olduğunu bilmiyor. Bir de prens dışında tabii. Prens dokuz büyük mele..." biraz duraksadı. Gözlerinden ise hüzün okunuyordu. Sonra üzgün olduğunu belli etmemeye çalıştı ve tebessüm ederek " Herneyse! Yani yedi büyük meleği kız kardeşini bulması için görevlendirdi ve... Ve sekizinci büyük meleği bulmamızı söyledi. Sadece yedi melek olsaydı eğer bu karanlık güçlerle baş edemezdik." dedikten sonra kahvesinden 2-3 yudum aldı ve "Sonra Minako, Maria, Hitomi, Haruka, Aneko, Dark ve ben her yerde sekizinci büyük meleği aradık. Sonra sende doğa üstü enerjinin olduğunu anlayıncada seni buraya getirdik." dedikten sonra kahvesinden birkaç yudum daha aldı ve dokuzuncu bardağına geçti.
Sonra Hiroshi sama parmağını şıklattı ve kapı açıldı. Kapıda ise Minako duruyordu. Başını öne doğru eğerek bana doğru yaklaştı ve gerçekten çok özür dilediğini söyledi. Ben de ayağa kalkarak Minako'ya sımsıkı sarıldım. Kendisine büyük bir güven gelmiş olacak ki o da bana sımsıkı sarıldı. Minako'ya sarılırken bir şey dikkatimi çekti. Hiroshi samada bulunan şeyleri gördüm yine. Minako'nun da sırtında melek kanadına benzer kanatlar vardı.
Birden bire bir ışık parladı. Öyle güçlü bir ışktı ki hiçbir şeyi göremiyordum. Bu yüzden gözlerimi kapadım. Gözlerimi açtığımda ise Minako gülümseyerek "İşte! Artık senin de kanatların ve melek güçlerin oldu Amy. Hadi gidelim." dedi ellerimi tutarak. Hiroshi sama ise on ikinci bardağını içmeye daha yeni başlamıştı. Minako ilgimin ağabeyine kaydığını görünce "Sen ağabeyime bakma. O tam bir kafein bağımlısı olduğu için deli gibi kahve içer." Bense "Anladım." dedim. Minako gülümseyerek gitmiyor muyuz Amy?" diye sordu. Ben de şaşkın bir yüz ifadesiyle "Nereye?", o da "Yedi büyük melekle tanışmaya." dedi gülerek. Adeta gözlerinin içi parlıyordu. Sonra da kolumdan çektiği gibi beni odadan dışarıya çıkardı.
Umarım bu bölüm istediğiniz kadar uzun olmuştur. Sevgili forumcular.
3.BÖLÜM BAZI GERÇEKLERİ ÖĞRENİYORUM
Gözlerimi açtığımda kendimi bir odada buldum. Fakat burası benim odam değildi. Çünkü benim odamın duvarları pembeydi. Ama bu odanın duvarları ise mordu. Yattığım yataktan doğrulayım derken örtünün, yastıkların ve hatta yatağın kendisinin bembeyaz bir renk olduğunu gördüm. Belki bunda şaşılacak ne var diyeceksiniz. Ama örtü, yastık ve yatak buluttandı. Etrafıma bakındığımda ise bomboş bir odadan başka bir şey göremedim.
Sonra kapının kolunun hareket ettiğini duydum. Nasıl olduğunu tam olarak hatırlayamıyorum. Her şey bir anda oldu. Kendimi bir anda soluksoluğa ve bir adamın (sesinden adam sesine benziyordu) bileklerinden tutup duvara yapıştırmış bir şekilde buldum. Adamın yüzüne tam bakacakken karşımda bugün okulumuza gelen yeni edebiyat öğretmenimi gördüm. Ne yapacağımı şaşırmış bir biçimde başımı öne doğru eğerek ve edebiyat öğretmenimin bileklerini bırakarak "Ben... ben çok üzgünüm." dedim kısık bir sesle. Sonra Hiroshi sama önümde diz çöktü ve yüzüme bakarak "Asıl ben... yani biz senden özürdiliyoruz." diyerek ayağa kalktı yeniden.
Hiroshi sama neşeli bir biçimde parmaklarını şıklattı ve bir anda buluttan yatak kayboldu ve onun yerine sandalyeye benzeyen bulutlar geldi. Hiroshi sama bana sandalyelerden birini işaret etti ve ben de o sandalyeye oturdum. Hiroshi sama da sandalyesine oturduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi "Bir şeyler içmek ister misin Amy?" diye sordu. Bense kafam karmakarışık olduğundan dolayı aklımdaki soruları sırasıyla Hiroshi samaya sordum "Minako nerde? Siz kimsiniz? Benim burada ne işim var? Beni neden kaçırdınız? Ben sizin ne işinize yarayacağım? Ayrıca burası kimin odası? Neden sırtınızda melek kanadına benzer şeyler var?..." hem de fazlasıyla. Hiroshi sama bana yaratık görmüş gibi bakarken ben son bir soru daha sordum "Neden bana öyle bakıyorsunuz?". Hiroshi sama ise "Biraz taramalı tüfek gibisin." dedikten sonra benim sinirlendiğimi anlamış olacak ki "Yani hiç nefes almadan konuşmayı nasıl becerebiliyorsun?" diye sordu. Benim sinirli yüz ifadem değişerek yerini şaşkın bir ifadeye bıraktığı zaman "Bilmem... Öyle mi görünüyor?" diye sorduğumda Hiroshi sama evet anlamında kafasını salladı.
Sonra odada kısa bir süre sessizlik oldu ve sessizliği bozan şey ise Hiroshi samanın parmaklarını yeniden şıklatması oldu. Birden bir kupa belirdi ve kupanın içi ağzına kadar nescafe'yle doluydu. Kendisi "Bir şeyler içmek istemediğinden emin misin Amy?" diye sordu. Bense evet anlamında başımla onayladım. Hiroshi sama kahvesinden bir iki yudum aldıktan sonra bana her şeyi açıklayacağını söyledi. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra konuşmasına kaldığı yerden devam ederek "Şimdi hiçbir soru sormadan sadece beni dinlemeni istiyorum Amy."dedikten sonra bende mazlum bir kedi gibi "Peki!" dedim kahverengi saçlarımın yüzümü gizlemesini umarak. Hiroshi sama o esnada ikinci kahvesine geçmişti bile "Amy! Açıkçası nereden başlayacağımı bilemiyorum. Öncelikle sana şunu söylemeliyim ki Minako'yla ben seni kaçırmadık. Sadece sekizinci büyük meleği yani seni buraya getirmek zorundaydık. Çünkü prensesi bulmamız için sekiz büyük meleğin olması şart.". Ben tam soru soracakken Hiroshi sama bir dakika işareti yaptı. Bu yüzden ben de susmak zorunda kaldım.
Hiroshi sama hangi ara ikinci bardağını bitirip üçüncü bardağına geçti hiç anlamadım. Bu adam ne kadar hızlı kahve içiyordu böyle!
Sonra konuşmasına yine kaldığı yerdedn devam ederek "Sana olayları en başından anlatayım en iyisi. Bundan yaklaşık 7 000 yıl önce yani ilk insanların dünyaya gelmesiyle beraber melekler de dünyaya geldiler. İnsanların soyunu nasıl Adem ve Havva başlattıysa meleklerin soyunu da kral ve kraliçe melekler başlattılar. Sonra kral ve kraliçenin bir oğulları oldu. Oğulları yirmi dört yaşına gelince onu sonsuza kadar yirmi dört yaşında kalması için mühürlediler. Tabii kral ve kraliçenin sadece oğullar olmadı. Prens daha dört yaşındayken iki kız kardeşi oldu. Fakat bu kızların ikisi de ikizdi. Eğer meleklerin tek yumurta ikizleri olursa karanlık güçler tarafından o ikizler lanetlenir. Kral ve kraliçe tüm bunları bildikleri için ikizlerden birinin tüm melek güçlerini mühürleyerek dünyaya gönderirler. Ve şimdiyse kaç bin yıl önce dünyaya gönderilen melek prensesin bu yaşadığımız son bin yılda ortaya çıktığı söyleniyor."
Hiroshi sama kahvesinden içerken ben "İyi de benim bununla ne alakam var?" diye sordum. Hiroshi sama ise "Bekle amy. Birazdan o konuya da geleceğim." dedi. Sonra yeniden kahvesini içmeye başladı. Bense Hiroshi samanın bütün bu anlattıklarını düşünüyordum. Kendimi olaya o kadar çok kaptırmışım ki Hiroshi samanın yedinci bardağına geçtiğinin farkına bile varmamıştım.Tam kahvesini içecekken bana "Ne oldu? Neden bakıyorsun öyle?" dermişçesine baktı. Ben de utanarak "Acaba... acaba biraz fazla kahve içmiyor musunuz?" diye sordum. O ise "Aaaa!... Öyle mi? Hiç farkında değilim. Ben biraz kafein bağımlısıyım da... Günde yaklaşık 150-200 bardak kahve içiyorum." dedi. Ben şok olmuş bir biçimde "150-200?" diye sordum. Hiroshi sama ise "Merak etme. Meleklerin bünyesi insanlarınkinden daha dayanıklı." dedi gülümseyerek. Ben de zar zor da olsa azıcık tebessüm edebildim.
Bu sefer sekizinci bardağını yudumlarken "Kral ve kraliçeden başka kimse ikiz kız kardeşlerin olduğunu bilmiyor. Bir de prens dışında tabii. Prens dokuz büyük mele..." biraz duraksadı. Gözlerinden ise hüzün okunuyordu. Sonra üzgün olduğunu belli etmemeye çalıştı ve tebessüm ederek " Herneyse! Yani yedi büyük meleği kız kardeşini bulması için görevlendirdi ve... Ve sekizinci büyük meleği bulmamızı söyledi. Sadece yedi melek olsaydı eğer bu karanlık güçlerle baş edemezdik." dedikten sonra kahvesinden 2-3 yudum aldı ve "Sonra Minako, Maria, Hitomi, Haruka, Aneko, Dark ve ben her yerde sekizinci büyük meleği aradık. Sonra sende doğa üstü enerjinin olduğunu anlayıncada seni buraya getirdik." dedikten sonra kahvesinden birkaç yudum daha aldı ve dokuzuncu bardağına geçti.
Sonra Hiroshi sama parmağını şıklattı ve kapı açıldı. Kapıda ise Minako duruyordu. Başını öne doğru eğerek bana doğru yaklaştı ve gerçekten çok özür dilediğini söyledi. Ben de ayağa kalkarak Minako'ya sımsıkı sarıldım. Kendisine büyük bir güven gelmiş olacak ki o da bana sımsıkı sarıldı. Minako'ya sarılırken bir şey dikkatimi çekti. Hiroshi samada bulunan şeyleri gördüm yine. Minako'nun da sırtında melek kanadına benzer kanatlar vardı.
Birden bire bir ışık parladı. Öyle güçlü bir ışktı ki hiçbir şeyi göremiyordum. Bu yüzden gözlerimi kapadım. Gözlerimi açtığımda ise Minako gülümseyerek "İşte! Artık senin de kanatların ve melek güçlerin oldu Amy. Hadi gidelim." dedi ellerimi tutarak. Hiroshi sama ise on ikinci bardağını içmeye daha yeni başlamıştı. Minako ilgimin ağabeyine kaydığını görünce "Sen ağabeyime bakma. O tam bir kafein bağımlısı olduğu için deli gibi kahve içer." Bense "Anladım." dedim. Minako gülümseyerek gitmiyor muyuz Amy?" diye sordu. Ben de şaşkın bir yüz ifadesiyle "Nereye?", o da "Yedi büyük melekle tanışmaya." dedi gülerek. Adeta gözlerinin içi parlıyordu. Sonra da kolumdan çektiği gibi beni odadan dışarıya çıkardı.
Umarım bu bölüm istediğiniz kadar uzun olmuştur. Sevgili forumcular.


Tam bugün Cuma nerede yeni bölüm yazdım gönderiyordum yeni bölüm geldi çok şanslıyım
Hiroshi sama keş galiba kaç bardak içti o öyle ya
Amy 8.melekmiş prensi anlatırken yarıda kesmişsin halbuki en heyecanlı yeri orasıydı
prenses'i niye arıyorlar peki yani zaten onu dünyaya göndermişler güçlerini mühürleyip neden arıyorlar bir de diğerine ne oldu acaba ?Yeni bölüm gelsin, bu sefer 1 hafta sürmesin beste lütfen
Ellerine sağlık upuzun bir bölüm olmuş

Hiroshi sama keş galiba kaç bardak içti o öyle ya

Amy 8.melekmiş prensi anlatırken yarıda kesmişsin halbuki en heyecanlı yeri orasıydı


Ellerine sağlık upuzun bir bölüm olmuş

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Alice

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Alice

çok güzel olmuş
geç görsemde
ama oha yani 150-200 BARDAK MI


geç görsemde

ama oha yani 150-200 BARDAK MI



""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Alice

ben okurken sandalyeden düştümde 

""Prometheus was punished by the gods for giving the gift of knowledge to man. He was cast into the bowels of the Earth and pecked by birds."" -Oracle Turret
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual
INTP, 5w6, 9w1, 2w1, sp/sx
Sapioromantic Demisexual


2. sayfa (Toplam 11 sayfa) [ 163 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |