Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 10, 11, 12 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
dgr..serenity yazmış:
Kesinlikle haklısınız ve ben de hikayeler yazıyorum ama okunmadığını düşünsem bile hikayeme bir kere güvendikten sonra yazmaya hep bir sebep bulabiliyorum. Kendim için yazıyorum ki zaten en baş sebep bu olmalı. Gerisi ileri ki zamanlarda belli olur. Önemli olan yazıp bundan zevk duymandır. TanGel ve Müthiş İkili de ben bunu hissediyorum işte...


KALBİMİN ANAHTARINI BULUP İÇİMDEKİ MANZARAYI KEŞFEDEBİLEN HERHANGİ BİR KİŞİ İÇİMDE HAPSOLMAYI GÖZE ALMIŞTIR
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

jandark yazmış:
bizde seni çok seviyoruz


yeni bölümü bekliyoruz


VENÜS FORUM SENİ ÇOK SEVİYORUMMMMMM
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
ah sanırım ben bu günlükte yazanların arasına sıkışıp kaldım =)
mutlu bir yalnızlık mı bilemiyorum ama bu yazdıklarının hepsi sanki beni anlatıyor =) sanki diyorum çünkü beni mutlu eden bi insanla konuştum =D şuanlık mutluyum ^^ yalnızlıkta kalmadı onunla konuşunca
valla anlayamıyorum ben bu işi bi kaç cümle konuşsam bile dedikleriyle rahatlıyorum =) sanırım şu anda mutlu sıkılmalardayım =]
***
önemli not: şimdi bu bizi çok sevmen yazıcağın anlamına geliyor dimi
bırakma bu günlüğü tıpkı beni rahatlatan arkadaşım gibi bu günlükte rahatlatıyo beni =] burada okuyorum ve içimde biriken sıkıntıcıklar kelimelere dönüşüp akıp gidiyor içimden =) arkadaşım uzakta onu hep göremediğimden onunla rastlaşamadığımda çok iyi geliyo bu günlük =D
mutlu bir yalnızlık mı bilemiyorum ama bu yazdıklarının hepsi sanki beni anlatıyor =) sanki diyorum çünkü beni mutlu eden bi insanla konuştum =D şuanlık mutluyum ^^ yalnızlıkta kalmadı onunla konuşunca

***
önemli not: şimdi bu bizi çok sevmen yazıcağın anlamına geliyor dimi


aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): jandark, haruka-usa
hotaru-tomoe yazmış:
çok güzel demişsin arkadaşım. bende aynı şekilde düşünüyorum. ve benimde bu hayatta en değer verdiğim insan dostum diyemem kardeşten bile öte olan şahane varlık çok uzağımda. ve bende bu günlükte kendimi buldum

SeNi ÇoK çOk ÇoK ama ÇoK SeviYoRuM BaHaR'mm ♥♥♥♥♥♥♥♥
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~

Spoiler:
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
zaten bu gibi kardeşten öte dostlar hep uzakta olur
umarım içinden şöyle harika bölümler yazmak gelir jandark

umarım içinden şöyle harika bölümler yazmak gelir jandark


aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
.*.*.*.*.*.
Uzak bir yerlerden yağmur kokusu geldi burnuma… Hani ilk düştüğünde kurak toprağa yükselen o koku işte. Hafif bir rüzgar yüzüme dokunuyor. Aslında üşüyorum, ama garip bir sıcaklık var avuçlarımda. Terliyorum, üstümde incecik beyaz bir elbise... Ben üşüyorum, titriyorum. Garip bir duygu bu, hem ateşi görmek, hem su kokusu… Nice sonra kendime gelmeye başlarken ayaklarımın altında berrak su birikintisini fark ediyorum. İçindeki çakıl taşlarını…
Suyun üstündeyim…
Ayaklarım batmıyor suya. Garip, evet ben suyun üstünde yürüyorum. Bir adım atıyorum. Korkarak… Bir adım daha, bir adım daha..
Ben su üstünde yürüyorum.
Su istiyorum, bu ateşle sızlayan gözlerim, titreyen üşüyen bedenime inat su istiyorum. Ama gördüğüm bu suya dokunamıyorum. Çaresiz sadece ayaklarımın altındaki taşlara bakıyorum…
Suyun her kıpırdamada oluşturduğu halkalara bakıyorum. Küçücük bir noktadan çoğalarak büyümesi…
Benden farklı bir hareketin halkaları var burada. Bu farklı hareketin halkaları büyüyerek beni de içine alıyor bir süre sonra… Başımı kaldırıyorum.. Gülen mavi gözleri ile bana bakan bir dost…
“Ami-chan”…
Su kokusu…
Elini uzatıyor. Aslında konuşmuyoruz. Ama onun aklından geçenleri okuyorum sanki. Kavrulmuş dudaklarıma avuçlarındaki suyla ıslatıyor. Ne kadar susamışım. Gülümsüyor bana “Yanındayım”, diyor. O kadar yorgunum ki gözlerimi kapatıyorum. Bir süre sonra gözlerimi sızısıyla tekrar açıyorum. Bu kez karanlık bir yerdeyim. Evimde odamdayım. Karşımda yine o tanıdık yüz. Sadece kendimi zorlayıp bu kez dilimden “Ami” kelimesi düşüyor... Bana doğru yaklaşıp sevgiyle gülümsedi yine. Güven duygusu. Gözlerimi bu kez kapadım ama rahat bir uykuya. İçim rahat…
Ne kadar sonra uyandım bilmiyorum. Gözümü tekrar açtığımda, hava aydınlanmıştı. Kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum. Biraz kendime gelmişken İkra’nın sesiyle irkildim.
“Usagi iyi misin canım”
Evet demek istedim ama boğazım kurumuş, sesim çıkmadı. Başımı salladım onaylamak için. O ise bir yandan bir şeyler hazırlarken bir yandan da benle konuşmaya devam etti.
“Dün iyi ki anahtarın birini bana verdin. Sesin çıkmayınca, bir bakıyım dedim. Dün yüzün filan biraz kızarmış gibiydi. Ateşinde vardı sen ne kadar –bir şeyim yok- desen de; her neyse gelmeseydim havale geçirebilirmişsin. Handan hanımı çağırdım hemen. İnsanın doktor bir komşu olması gerçekten harika bir şey. Umino da ilaçlarını filan aldı. Gece nöbetçi eczane aramış. Yanlış yöne gitmiş filan…”
O konuşmaya devam ediyordu. Ben ise hala tam anlamıyla ayılamamıştım. Gerçek- hayal karıştırmıştım. Cümleleri uzattıkça başımın içine çiviler batıyordu sanki. Bir an “Yağmur Kokusu” geldi yine.
İrkildim…
Aslında ağlamıyordum, ama gözlerimden yaşlar sızıyordu. Gözlerimde o yanma hissi. Böyle hasta olunca ilk gözlerimden anlaşılır zaten. Hemen kızarırlar. “Ami-chan” dedim fısıltıyla.
İkra birden sustu. “Bir şey mi dedin usagi” dedi. Şaşkın bir yüz ifadesiyle bana döndü. Yüzüme bakarken elinde duran bardağı da bana uzattı. “Limonlu ıhlamur iyi gelir.” Dedi. Aldım uzattığı bardağı.
“Sen nasıl geldin buraya” dedim. İkra şaşkın “Usagi sen anahtarını verdin ya dün, -kendimi iyi hissetmiyorum, arada beni yoklarsın- dedin…” düşündüm… Zihnimi biraz zorlayınca anımsadım.
Evet dün ben anahtarımı vermiştim İkra’ ya. Ihlamurdan bir yudum aldım. “ Doğru ben sana verdim anahtarı.” Dedim. İkra şaşkın “ Usagi bide iyiyim diyorsun ama uçmuşsun canım” elinde birkaç hapla geldi. “ Şunları da iç ve sakın içmem deme. Handan hanımın kesin talimatı var. Ayrıca Umino’ yu hiç üzerime sıçratamam tabi dolaylı olarak Naru’ yu da… Tabi arkadaşlarını ,aileni de bu sıralamaya koymuyorum….” Baktım daha da uzatacak “ Tamam tamam içiyorum” dedim. Gülümseyerek “ Hee şöyle uslu bir kız ol bakalım...” dedi.
İşte böyle Günlüğüm, hasta oldum. Boğazlarım şişti. Sürekli öksürüyorum. Gece saçma sapan rüyalar gördüm. Bazılar o kadar gerçekti ki… Bir şeylerin hatırlamak istersin de nasıl yapacağını bilmezsin hani. Bir yerlerden küçük izler yardım eder sana.
Bir şiir, bir şarkı… Küçük bir çocuğun gülümsemesi, yağmur belki… hastayım ama içime garip bir mutluluk hissi doldu. Biraz özlemek belki… Aman her neyse işte…
İki gündür çok iyi değilim, ama iyi numarası yapıyorum. Kimsenin benim için endişelenmesini istemiyorum. Zaten İkra gün boyu yanımda kaldı. Handan hanım sürekli gelip ateşimi ölçtü filan, birkaç ilaç yazdı. Sıradan bir grip işte. Umino sürekli gelip “Bir isteğin var mı? Bak söyle , lütfen biz arkadaşız” dedi durdu.
Naru aradı, tabi buradan hangi kuşun haber uçurduğu belli. Sevgili arkadaşımla konuşup onu iyi olduğuma ikna ettim sonunda. Annemlere bundan kesinlikle bahsetmemi için ricada bulundum. Annemlerin de boşuna keyfini kaçırmak istemedim. Zaten kendimi çok iyi biliyorum bu tür hastalıkları yatıp dinlenerek atabilirim ben. Kızlarda duymaz umarım. Mamoru da tabi…
Boşuna inat ettiğimi düşünüyorsun belki. Ama değil işte. Şu anda onlarla karşılaşamam. Kendi içimde kendimi ararken bir başkasının her şeyi olamam. Benim durumum “Herkesin her şeyi, kendinin hiçbir şeyi olmamak” durumu kısaca…
Şu an iyiyim… Yemeğimi yedim. İlaçlarımı içip yatacağım…
Ve benden sana yazmak zorunda olduğum birkaç cümle…
Hatırlamak için...
“Her şeyi herkesin sevdiğinden farklı sevmenin bir yolu vardır. Bir şeye herkesin baktığından farklı bağlanmanın.. Bir anne bütün çocuklarını canı gibi sever. Ama hiçbir çocuğunu diğer çocuğu gibi sevmez. Bir adam sevmek için bir çok kadın arasından birini seçmez. Bir çok sevmek arasından birini seçer. Yine o adam, bir çok kadından hiçbirini o şekilde sevmez. Bu yüzden tek bir tarihi yoktur sevmenin, dünyadaki her kalp çarpıntısı kadar çok tarifi vardır.
Her kalp diğerlerden farklı bir sesle çarpar. Her ateş diğer ateşlerden farklı bir harla yanar. Her sızı diğer sızılardan farklı bir acıyla sızlar. Her yara diğer yaralardan farklı bir derinlikte kanar. Her hayat diğer hayatlardan farklı bir sırla yaşanır. Her ölüm diğer ölümlerden farklı bir kaderle gelir. Her ses diğer seslerden farklı bir mana taşır. Her sessizlik diğer sessizliklerden farklı bir dil konuşur. Her su diğerlerinden farklı bir pınardan doğar. Her insan diğer insanlardan farklı bir denize akar.
Her keşfin diğer keşiflerden bir farkı vardır. Her fark edişin diğer fark edişlerden.. Bir sokak lambasının altında iki insan varsa, o sokak lambası iki farklı sokağı aydınlatır.
Bir otobüs durağında dört kişi varsa, o otobüs durağında dört otobüs durur.
Bir parkta üç kişi oturuyorsa ve içlerinden biri körse, orada yine üç park vardır.
Bir gece iki kişi pencerenden yıldızlara bakıyorsa, içlerinden biri seviyorsa, o gece sonsuz sayıda yıldız vardır….”
(Bu arada yarın maaşıma zam isteyeceğim, şans dile Günlüğüm olur mu?
)
Uzak bir yerlerden yağmur kokusu geldi burnuma… Hani ilk düştüğünde kurak toprağa yükselen o koku işte. Hafif bir rüzgar yüzüme dokunuyor. Aslında üşüyorum, ama garip bir sıcaklık var avuçlarımda. Terliyorum, üstümde incecik beyaz bir elbise... Ben üşüyorum, titriyorum. Garip bir duygu bu, hem ateşi görmek, hem su kokusu… Nice sonra kendime gelmeye başlarken ayaklarımın altında berrak su birikintisini fark ediyorum. İçindeki çakıl taşlarını…
Suyun üstündeyim…
Ayaklarım batmıyor suya. Garip, evet ben suyun üstünde yürüyorum. Bir adım atıyorum. Korkarak… Bir adım daha, bir adım daha..
Ben su üstünde yürüyorum.
Su istiyorum, bu ateşle sızlayan gözlerim, titreyen üşüyen bedenime inat su istiyorum. Ama gördüğüm bu suya dokunamıyorum. Çaresiz sadece ayaklarımın altındaki taşlara bakıyorum…
Suyun her kıpırdamada oluşturduğu halkalara bakıyorum. Küçücük bir noktadan çoğalarak büyümesi…
Benden farklı bir hareketin halkaları var burada. Bu farklı hareketin halkaları büyüyerek beni de içine alıyor bir süre sonra… Başımı kaldırıyorum.. Gülen mavi gözleri ile bana bakan bir dost…
“Ami-chan”…
Su kokusu…

Elini uzatıyor. Aslında konuşmuyoruz. Ama onun aklından geçenleri okuyorum sanki. Kavrulmuş dudaklarıma avuçlarındaki suyla ıslatıyor. Ne kadar susamışım. Gülümsüyor bana “Yanındayım”, diyor. O kadar yorgunum ki gözlerimi kapatıyorum. Bir süre sonra gözlerimi sızısıyla tekrar açıyorum. Bu kez karanlık bir yerdeyim. Evimde odamdayım. Karşımda yine o tanıdık yüz. Sadece kendimi zorlayıp bu kez dilimden “Ami” kelimesi düşüyor... Bana doğru yaklaşıp sevgiyle gülümsedi yine. Güven duygusu. Gözlerimi bu kez kapadım ama rahat bir uykuya. İçim rahat…
Ne kadar sonra uyandım bilmiyorum. Gözümü tekrar açtığımda, hava aydınlanmıştı. Kendimi fazlasıyla yorgun hissediyordum. Biraz kendime gelmişken İkra’nın sesiyle irkildim.
“Usagi iyi misin canım”
Evet demek istedim ama boğazım kurumuş, sesim çıkmadı. Başımı salladım onaylamak için. O ise bir yandan bir şeyler hazırlarken bir yandan da benle konuşmaya devam etti.
“Dün iyi ki anahtarın birini bana verdin. Sesin çıkmayınca, bir bakıyım dedim. Dün yüzün filan biraz kızarmış gibiydi. Ateşinde vardı sen ne kadar –bir şeyim yok- desen de; her neyse gelmeseydim havale geçirebilirmişsin. Handan hanımı çağırdım hemen. İnsanın doktor bir komşu olması gerçekten harika bir şey. Umino da ilaçlarını filan aldı. Gece nöbetçi eczane aramış. Yanlış yöne gitmiş filan…”
O konuşmaya devam ediyordu. Ben ise hala tam anlamıyla ayılamamıştım. Gerçek- hayal karıştırmıştım. Cümleleri uzattıkça başımın içine çiviler batıyordu sanki. Bir an “Yağmur Kokusu” geldi yine.
İrkildim…
Aslında ağlamıyordum, ama gözlerimden yaşlar sızıyordu. Gözlerimde o yanma hissi. Böyle hasta olunca ilk gözlerimden anlaşılır zaten. Hemen kızarırlar. “Ami-chan” dedim fısıltıyla.
İkra birden sustu. “Bir şey mi dedin usagi” dedi. Şaşkın bir yüz ifadesiyle bana döndü. Yüzüme bakarken elinde duran bardağı da bana uzattı. “Limonlu ıhlamur iyi gelir.” Dedi. Aldım uzattığı bardağı.
“Sen nasıl geldin buraya” dedim. İkra şaşkın “Usagi sen anahtarını verdin ya dün, -kendimi iyi hissetmiyorum, arada beni yoklarsın- dedin…” düşündüm… Zihnimi biraz zorlayınca anımsadım.
Evet dün ben anahtarımı vermiştim İkra’ ya. Ihlamurdan bir yudum aldım. “ Doğru ben sana verdim anahtarı.” Dedim. İkra şaşkın “ Usagi bide iyiyim diyorsun ama uçmuşsun canım” elinde birkaç hapla geldi. “ Şunları da iç ve sakın içmem deme. Handan hanımın kesin talimatı var. Ayrıca Umino’ yu hiç üzerime sıçratamam tabi dolaylı olarak Naru’ yu da… Tabi arkadaşlarını ,aileni de bu sıralamaya koymuyorum….” Baktım daha da uzatacak “ Tamam tamam içiyorum” dedim. Gülümseyerek “ Hee şöyle uslu bir kız ol bakalım...” dedi.
İşte böyle Günlüğüm, hasta oldum. Boğazlarım şişti. Sürekli öksürüyorum. Gece saçma sapan rüyalar gördüm. Bazılar o kadar gerçekti ki… Bir şeylerin hatırlamak istersin de nasıl yapacağını bilmezsin hani. Bir yerlerden küçük izler yardım eder sana.
Bir şiir, bir şarkı… Küçük bir çocuğun gülümsemesi, yağmur belki… hastayım ama içime garip bir mutluluk hissi doldu. Biraz özlemek belki… Aman her neyse işte…
İki gündür çok iyi değilim, ama iyi numarası yapıyorum. Kimsenin benim için endişelenmesini istemiyorum. Zaten İkra gün boyu yanımda kaldı. Handan hanım sürekli gelip ateşimi ölçtü filan, birkaç ilaç yazdı. Sıradan bir grip işte. Umino sürekli gelip “Bir isteğin var mı? Bak söyle , lütfen biz arkadaşız” dedi durdu.
Naru aradı, tabi buradan hangi kuşun haber uçurduğu belli. Sevgili arkadaşımla konuşup onu iyi olduğuma ikna ettim sonunda. Annemlere bundan kesinlikle bahsetmemi için ricada bulundum. Annemlerin de boşuna keyfini kaçırmak istemedim. Zaten kendimi çok iyi biliyorum bu tür hastalıkları yatıp dinlenerek atabilirim ben. Kızlarda duymaz umarım. Mamoru da tabi…
Boşuna inat ettiğimi düşünüyorsun belki. Ama değil işte. Şu anda onlarla karşılaşamam. Kendi içimde kendimi ararken bir başkasının her şeyi olamam. Benim durumum “Herkesin her şeyi, kendinin hiçbir şeyi olmamak” durumu kısaca…

Şu an iyiyim… Yemeğimi yedim. İlaçlarımı içip yatacağım…
Ve benden sana yazmak zorunda olduğum birkaç cümle…
Hatırlamak için...
“Her şeyi herkesin sevdiğinden farklı sevmenin bir yolu vardır. Bir şeye herkesin baktığından farklı bağlanmanın.. Bir anne bütün çocuklarını canı gibi sever. Ama hiçbir çocuğunu diğer çocuğu gibi sevmez. Bir adam sevmek için bir çok kadın arasından birini seçmez. Bir çok sevmek arasından birini seçer. Yine o adam, bir çok kadından hiçbirini o şekilde sevmez. Bu yüzden tek bir tarihi yoktur sevmenin, dünyadaki her kalp çarpıntısı kadar çok tarifi vardır.
Her kalp diğerlerden farklı bir sesle çarpar. Her ateş diğer ateşlerden farklı bir harla yanar. Her sızı diğer sızılardan farklı bir acıyla sızlar. Her yara diğer yaralardan farklı bir derinlikte kanar. Her hayat diğer hayatlardan farklı bir sırla yaşanır. Her ölüm diğer ölümlerden farklı bir kaderle gelir. Her ses diğer seslerden farklı bir mana taşır. Her sessizlik diğer sessizliklerden farklı bir dil konuşur. Her su diğerlerinden farklı bir pınardan doğar. Her insan diğer insanlardan farklı bir denize akar.
Her keşfin diğer keşiflerden bir farkı vardır. Her fark edişin diğer fark edişlerden.. Bir sokak lambasının altında iki insan varsa, o sokak lambası iki farklı sokağı aydınlatır.
Bir otobüs durağında dört kişi varsa, o otobüs durağında dört otobüs durur.
Bir parkta üç kişi oturuyorsa ve içlerinden biri körse, orada yine üç park vardır.
Bir gece iki kişi pencerenden yıldızlara bakıyorsa, içlerinden biri seviyorsa, o gece sonsuz sayıda yıldız vardır….”
(Bu arada yarın maaşıma zam isteyeceğim, şans dile Günlüğüm olur mu?

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): haruka-usa
Yine şahane muhteşem bir bölüm. Usakom kıyamam çabuk iyileş olurmu
her yazın bir öncekinden daha güzel daha anlamlı. Yine kendimi ay ışığı günlüğünün sayfalarında buldum. Kendim yaşamışçasına. Tekrar teşekkür ediyorum bilinmeyen rüyaların uçsuz bucaksız kapılarını bize sunduğun için.Ben bu günlüğü çok seviyorum..
Umarım hiç bitmez..

her yazın bir öncekinden daha güzel daha anlamlı. Yine kendimi ay ışığı günlüğünün sayfalarında buldum. Kendim yaşamışçasına. Tekrar teşekkür ediyorum bilinmeyen rüyaların uçsuz bucaksız kapılarını bize sunduğun için.Ben bu günlüğü çok seviyorum..
Umarım hiç bitmez..
SeNi ÇoK çOk ÇoK ama ÇoK SeviYoRuM BaHaR'mm ♥♥♥♥♥♥♥♥
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~

Spoiler:
~~~~~~~~~~~~~ larum *,* ~~~~~~~~~~~~~~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
hotaru-tomoe yazmış:
"sanırım şu anda mutlu sıkılmalardayım =]"
“Mutlu yalnızlıklar vardır ömrün........."
Bknz. 10. sayfa

Ve evet sizi çok sevmem yazıcağım anlamına geliyor




yine hazırlıksız yakalandım ya
okumaya başlamadan önce duygusal olarak kendimi hazırlamam lazımdı
-bezgin kendine gel bu bir kurgu
gözlerinin dolması yaşlanmaya başladığını gösterir sakin relaax
sen böyle değildin kendine gel
-tamam sakinim :twisted
sanki okumuyorum izliyorum ya çabucak iyileş usakom


-bezgin kendine gel bu bir kurgu


-tamam sakinim :twisted


sanki okumuyorum izliyorum ya çabucak iyileş usakom

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
11. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |