Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 25, 26, 27 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj
hotaru-tomoe yazmış:
Aramıza hoş geldinn

Yıllaarr yıllarr önceydiii (Etraf sislenirr

* * * *
O testin sonuçlarına bakanların geri dönmedi...
Bende bu testi "Turuncu İngiliz Anahtarı" ile bitirince çok tepki toplamıştım evlat....

O zamanla -r öhh öhhhhüüü

Oğlum fazlamı bastınız sisi yaa ,ölcezz burdaa

Spoiler:

jan bi alemsin ya
aslında sende komedi potansiyeli bolca var u-u biz neden bunu hikayede görmüyoruz anlamış değilim
turuncu ingiliz anahtarıda güzelmiş u.u ben renk tut yazısını görünce direk en sevdiğim rengi tutmuştum u.u

aslında sende komedi potansiyeli bolca var u-u biz neden bunu hikayede görmüyoruz anlamış değilim


aşk o *-* kimse beni bu adamın 30 yaşında olduğuna inandıramaz XD özellikle de kaspiyan rolündeyken u.u
Ben Barnes iz lav *-*

By İrma *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
hotaru-tomoe yazmış:
Bilmem neden göremedik acaba

Hani bi zamanlar demiştim ya, " Bazen bir çok “Ben” varmış gibi geliyor… Hepsi ayrı ayrı nefes alıyor....." die. Hee durum o işte

Güldürürümde , (Aslında en çokta güldürmüşüm şimdiye kadar

Jan öper, Usako Selam eder

Saygılarımla * * * *


Tanıdık bir şarkıyla bu kez

Karanlık gözlerimde büyüyor, nefesim tükeniyor koşmaktan...
İkra’dan duyduğum sözlerdi bunlar…
Aynı hisler yakalıyor çoğu kez beni de..
Bir karanlık gölge vardı etrafımda. Sürekli takip edildiğim hissi doğdu içimde. Bunları yanımda olan hiç kimseye belli etmemeye çalışsam da tetikte olmam gerektiğini düşündüm. Neticede bir çok garip olayla karşılaşmıştım. Hayat bu kez bize başka gerçekler getiriyordu.
Harukayla yeni tanışmışken, bir kaza atlatmıştım. Az kala motoruyla bana çarpacaktı. Mako kurtarmıştı beni... O an belki düşünmedim de şu an aklıma geldi birden. Ne kadar garip değil mi günlüğüm.

Hiç birini tanımıyorken, neler atlattık. Bazen karşı karşıya , çoğu kez yan yana ne savaşlar verdik. Belki birbirimizin hayatlarına hiç girmeseydik diyorum. Bunu öyle bir istekle demiyorum. Nasıl olurdu diye soruyorum. Ama sadece soruyorum.
Belki Ami-chan tanırdım. Belki ne zeki kız diye taktir ederdim. Belki de not ortalamalarını yükselttiği için sinir olurdum.
Reiyle belki sadece karşılaşırdık. O yolun bi kenarından ben diğer kenarından başka istikametlere giderdik.
Mako-chan ; Okulun kavgacı, çocuğu olduğunu düşünürdüm belki. Kuvvetli direnişlerinin ardında o masum sevecen kalbini fark etmezdim.
Minako=) Belki onunla karşılaşsak konuşurduk. İkimizde karakter olarak benziyoruz. Yada tanışmazdık, ben uzaktan ona hayranlık duyardım.
Yan yana otururduk, bir sınav sırasında belki de biriyle . Durakta karşılaşırdık, aynı otobüse binerdik. Konser bileti için sıraya girerdik, tartışırdık “Önce ben geldim” diye… Komik değil mi? Ama şimdi birbirimiz hakkında kendimizin bile bilmediği şeyleri biliyoruz. Hayatlarımıza dair çizgilere birbirimizi ekliyoruz. Hayatlarımızda yerler açıyoruz. Bir yazarın bir sözünü hatırlattı bu bana “Komik değil mi? Yanından geçen binlerce insan için sıradan birisin... Hayatımda yanımdan geçen insanları; sıradanlaştıran tek kişisin”
Düzeltme yapıyorum kendi adıma “Komik değil mi? Yanınızdan geçen binlerce insan için sıradan birilerisiniz.. Hayatımda yanımdan geçen insanları; sıradanlaştıran kişilersiniz “ Çok kaba olmadı dimi?
Haruka onu anlatmak, başlı başına birkaç sayfamızı alır sanırım. Minako ve ben onun peşine düşmüştük. Evet başlarda onun bi kız gibi davranmaması garip gelmişti . Ama artık alıştım sanırım. Michiru; o hep nazik bir hanımefendi. Tabi savaş meydanlarından uzakken Mesela Michiru yu tanımasam onun o fırtınalı halini hiç bilemezdim.
Setsuna; ona çok üzülmüştüm. Sebebi yalnız kaldığı içindi sanırım. Biz hep beraberken o yıllardır zaman kapısındaydı.
Hotaru, kırılgan nazlı küçük kız. Kocaman kalbi olan bir kız…
Luna, Artemis, Diana…
Dahası, onları tek tek yazsam inan bana sayfaların yetmez günlüğüm... O kadar çoklar ki, ardıma dönüp baktığımda hepsini görüyorum. Yollarımızın nerde kesiştiğini hatırlıyorum...
Neden hepsi birbirinden bu kadar farklı benim arkadaşlarımın?
Biri arkadaşımsa diğeriyle nasıl anlaşabiliyorum? Neden kimse anlayamıyor?
Galiba onların hepsi içimdeki çok farklı “ben”leri gün ışığına çıkarıyor.
Biriyle uslu, kibar kız oluyorum.
Diğeriyle şakalar yapıyorum.
Biriyle oturup ciddi ciddi konuşuyorum.
Diğeriyle saçma sapan şeylere kıkırdıyorum.
Biriyle oturup çay içiyorum.
Diğeriyle dans ediyorum.
Birinin derdini dinleyip öğüt veriyorum.
Diğerinin bana verdiği öğütleri dinliyorum.
Hepsi bir bulmacanın parçaları sanki, tamamlayınca ortaya bir hazine çıkıyor. Arkadaş hazinesi!
Beni bazen benden daha iyi anlayan, iyi günümde, kötü gönümde beni yalnız bırakmayan arkadaşlarım...
Hepsi farklı günlerde aldığım rengarenk anti-depresanlarım sanki.
Bugün bir şey daha öğrendim. Arkadaşlar sağlık için de faydalıymış.
Şaka değil! F vitamini diyor birileri arkadaşlar için.
(F “Friends”den geliyor.) F vitaminin sağlığımıza faydaları say say bitmiyormuş...
Yapılan araştırmalara göre güçlü sosyal iletişim içerisinde olanlarda depresyona girme ve ölümcül krizlerin oluşma riski azalıyormuş. Düzenli F vitamini kullanmak sizi gerçek yaşınızdan 30 yaş daha genç hâle getirebiliyormuş. Dostluğun sıcaklığı stresi azaltıyor, gergin olduğunuz zamanlarda bile kan damarlarınızda pıhtılaşma ve kalp krizi geçirme riskiniz yüzde 50 azalıyormuş.
Bilmeden yıllardır ne çok vitamin depolamışım vücudumda.
Neymiş, arkadaşlara çok önem vermeye, mümkün olduğunca çok bağlantıda kalmaya, beraber her şeyin komik bir tarafını bulmaya devam.... Gülerken ağzımızı kocaman açmayı da unutmuyoruz, uçuşan bütün F vitaminlerini yutuyoruz (!)
Mako beni kurtardığın için teşekkür ederim…
Bugün biri daha hayatımı kurtardı.
Boş yola dengesiz bir biçimde çıkan bir arabanın altında kalıyordum. Son anda birinin elimden tutup çekmesiyle, kendimi yolun kenarında buldum. Biraz ilerde koca duvara çıkmış bir araba, koşuşan insanlar. Bir an şaşkınlığımla kendime geldim. Geri döndüm, bu kazayı benim için engelleyen biri vardı. Uzun boylu, iyi giyimli, güneş gözlüğü olan bir yüz, “İyimisin” dedi. Biraz afalladığımı söyleyebilirim…
-Aa ben, iyiyim sanırım.
Gülümsedi.
-Sanırım mı ? İyi olduğuna emin olmadıysan bi hastaneye gidelim. İstersen…
-Hayır hayır ben iyiyim. Ama onlar için bi hastane ayarlansa iyi olacak, dedim kaza alanına dönerek.
-Onun için üzülme, alkollü araç kullanmasının bedelini karakolda verecek.
-Sen nerden biliyorsun –n demeye kalmadan o çoktan benden uzaklaşmıştı bile. Kendinden emin bi tavırla yarı dönerek “Kendine dikkat et” diye bağırdı. Tepki vermeye zaman kalmamıştı bile çoktan yolun sonuna varmıştı. Kazadan sadece bir adam çıktı. O da büyük bir bağırtıyla. Adamın sarhoş olduğu her halinden belliydi. Polislerin gözetiminde arabaya bindirilmeye çalışıldı. Tabi bu o kadar kolay olmadı. Geriye döndüm. Beni kurtaran o adam çoktan kaybolmuştu. Kim olduğunu merak ettim. Garip gelecek belki ama, Mamo-chan a benzettim bir an. Saçları biraz daha uzundu. Birde o kıyafetle alakasız olarak yüzüğü dikkat çekiciydi.
Mamoru yüzük takmaz…
Sanırım özledim.
Sanırım mı?
Onu çok özledim.
Onları çok özledim…
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
F vitamini herkese gerek...
Jan abla, sana belki tuhaf gelcek ama ben senin günlüğünü her okuduğumda, bir avuç F vitamini yutuyorum
okurken 10 saniyede duygularım değişiyor. mesela deminMakoto'dan bahsederken gülümsüyordum, ama Mamoru'yu özlediğini söylediğinde gözlerim doluverdi.
Usagi'mi üzen ölsün!
Evet evet ölsün!
(Seni çok seviyorum!)
Jan abla, sana belki tuhaf gelcek ama ben senin günlüğünü her okuduğumda, bir avuç F vitamini yutuyorum

Usagi'mi üzen ölsün!
Evet evet ölsün!
(Seni çok seviyorum!)

İsim Makotom-->Valkyrie Cain
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
@Hoshi
Öylemi oldu cidden. Beğendiğinesevindim. Ama hepsi bana ait değildir alıntı yaptıklarımda var,hep söylüyorum ama
@Makotom
Usagiyi üzen ölmesin ya
Boşver sonra pişmanlık duymayalım
Ve bende seni seviyorum tatlım
Bizde sizi seviyoruz
Usako & Jan


@Makotom
Usagiyi üzen ölmesin ya


Ve bende seni seviyorum tatlım

Bizde sizi seviyoruz


Usako & Jan

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain
Müzik aceleye geldi=)
Ben nerden başlasam, bilmiyorum.
Aynı dünyada nefes aldığımızı bilmek de güzel oluyor bazen. Her ne kadar ayrı şehirlerin ruhunu yaşatsak da ; aynı gökyüzüne baktığımızı bilmek güzel. Çok önce yazılmış bir hikayenin karakterleri olsak da bu dünyada bugünde birbirimizin varlığına inandık biz. Belki bundan milyon yıl sonra yine karşılaşsak geçmişin bir izi olmadan, yine birbirimizin hayatlarına bağlanırdık.Belki savaşlarımız olmazdı. Daha sıradan olurduk.
Yok yok, biz sıradan olamazdık. Biz bu kalplerle sıradan olamazdık.
O şarkıda dediği gibi;
“Hani yangın yerinde, sevmiştim ben seni. Darmadağın akşamlarda. Bir avuç gül uzattın. Bense kırık bir can, yıkıntılar arasından…”

İyi ki doğmuşsun. İyi ki aynı yola çıktık, karşılaştık seninle. İyi ki sınav sonucumu buruşturup attığımda kafana gelmiş. Ve sen bana “Dolunay surat” demişsin.
O zamanlar kızmıştım belki sana…
İplerini sıkıca tuttuğum senle aşktan yapılmış bir uçan balonum var. Bileğime bağlı, bir ucu. Ben çektikçe nefessiz bırakıyor kelimelerim seni bazen…
Farkındayım aslında uçsan bile uzaklaşamayacağını. Çünkü o ipleri bana koşulsuz sunan sendin.
Belki bıraksam… Uzansan sonsuzluğa. Benimle olduğunu hissederdin.
Ya uçup gidersen diye düşündüm…
Beni gökyüzüne tercih eder miydin?
Etmezdin. İplerini çözmem bile bir şeyi değiştirmez.
Ne kadar özgürsen aslında sen bir o kadar benimlesin..
Yanlızken bile yanımda olduğun için teşekkür ederim.
Doğum günün kutlu olsun…
Bu mektubu Mamoru ‘ya göndermek için çıktım evden. Aslında istesem telefon açabilirdim. Yada mail atabilirdim belki. Ama beni bırakıp gideceği zaman havaalanında ona “Sana her gün yazıcam“ demiştim. Sanırım yazmak, daha çok şey anlatmak demek. Söyleyemediklerini bile…
İkra pencereden beni görünce ona da postaneye gittiğimi söyledim. Gelmek istedi. Tamam dedim. Durumunun çok iyi olduğunu söyleyemem. Hala bitkin. Gözlerinin altı çökmüş bir halde. Onu dikkatlice incelediğimi fark etmesin diye, gülümsedim. Oda bana güldü.
Yürürken birden yanımdan bir gölge geçti. Durdum… İkra da donup kalmıştı. Karşımızda siyah giyimli bir adam belirdi. Orda da saçma bir şeyler olduğunu anladım.
-Sen, seni tanıdım büyücü…
Ben şaşkın,
-Ne –e kim


-Sana tabi başbelası. Uzun zaman oldu

-Ee şey acaba doğru kişi olduğuma emin misin

Adam bütün artistik tavırlarını bi kenara bırakıp, şaşkın bir ifade takındı.
-Beni tanımadın mı

Adamın bu kadar ısrarcı olmasına dayanarak tanıdık bir yüz olduğuna kanaat getirdim. Ama hala elimde hatırladığıma dair bir gerekçe yoktu. Adam benim bu aptal tavrıma daha fazla dayanamadı.
-Senin yüzünde deli damgası yedim

Hatırladım… Okul paralarını, genç öğretmenden çalmaya çalışan gaspçıydı bu. Tanıdım ama tavrımı bozmamanın daha akıllıca olduğuna karar verdim.
-Çok akıllı birine benzemiyorsun zaten


-Haa demek tanımadın, küçük cadı

İkra o solgun haline aldırmadan birden, parlamıştı.
-Aa yeter ama Türkçen yok mu senin çekil şurdan.
-Sen karışma….
Adam cebinden silahı çıkarınca korkmadım. Tamam biraz çekindim. Ama açık söylemek gerekirse İkra’ yı ortamdan nasıl gönderebilirim diye düşünmeye çalıştım. İkra biraz korkmuş, biraz gergin ama soğukkanlı bir halde adama bakıyordu. Adam sinirli bir halde silahı bana doğrultu.
-Büyücü, hani nerde kargaların… Gelsin kurtarsınlar seni.
Silah, kurşun; ama içimde büyük bir endişe yok. Hani filmlerde olur ya kurbanla katilin bakıştığı o birkaç saniye. Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçmedi. Geçti dersem yalan olur. Hayatım diğerlerine nazaran çok daha yoğun geçti benim…
Tetiğe basmakla arası durum…
Kırmızı bir gül… Ve tanıdık bir sahne.
Adamın elindeki silah çoktan yere düşmüştü… Gül dikeninden çizilen elinden damlayan birkaç damla kan ve yüzünde tarifsiz bir acı şaşkınlık…
Tabi biride benim yüz ifademi anlatsaydı keşke. Belki İkra’ ya bunu sormalıyım. Fazlasıyla şaşırdığım doğru. Bir de korktum. Komik ama, başımı çevirip geriye bakma cesaretini bir türlü kendimde bulamadım. Yerdeki güle baktım, dondum kaldım... Belki bu anlattıklarım 1 dk sürdü sürmedi. Ama bana o an yaşadığım en uzun zamanlardan biri gibi geldi. Adamın bağırtısıyla kendime geldim, ama yine de başımı döndürüp bakamadım…
Uzaktan duyduğumuz siren sesleriyle adam panik olup koşmaya başladı. Sonrasında adama ne oldu bilmiyorum…
Ben o an kendi savaşımı veriyordum.

Yavaşça döndüm…
Bana gülümseyen bir yüz. Gözlerindeki ışıkta ben. Beklediğim ama cesaretsiz kaldığım bir kalp… Gözyaşlarım çoktan "Hazır ol" a geçmiş "Başla" komutu bekliyordu. Sustum... Sadece sustum…

O sessizliği böldü.
-Doğum günümde yanımda ol istedim.
-Mamoru
Evet gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. O bana yaklaştı, sarıldı.

Ben ağladım. Ağladım ve ona daha sıkı sarıldım. Mamoru beni sakinleştirmeye çalışıyordu her zamanki gibi…
-Ağlama; ağlaman için gelmedim buraya. Gülen gözlerini görmeye çok ihtiyacım var ...
Tamam der gibi başımla onayladım onu. Bir süre öyle kaldık…
* * *
Şu an mutluyum… Çok hem de…
Devamı var tabi, ama şu an çıkmalıyım beni bekliyorlar.
Seni çok seviyorum Günlüğüm, Yanımda olduğun için Teşekkürler =)
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain
ah çok güzel yaaa
buluştular sonunda


buluştular sonunda

VENÜS FORUM SENİ ÇOK SEVİYORUMMMMMM
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark



26. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |