Ayışığı Günlüğü...~(^_^)~ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5 ... 38, 39, 40, Sonraki |
Yazar
Mesaj


“Bazen de saygı değer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat; fazla yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca sandığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karsı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Tanrı, içinde tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır. Evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatının içine insanı yerleştirir. Ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. İşte insan denen bu tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve en anlamsızı kılınışının hikayesi. Evrenin orasını burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik biçimde tanrı ile bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutmaması gerekmektedir.
Hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.” …
Güzel cümleler değil mi? Güzel ,anlamlı düşündürücü... En güzel yanı da bu olsa gerek… Hiç yapamadığımız düşünme fiiline sevk ediyor bizi. En azından beni

Az önce okuduğum kitaptan bir bölümdü bu.
Hoşuma gitti ve sana yakışacağını düşündüm günlüğüm...
Aklımızda kalması gereken cümleler bunlar. Kim bilir belki ilerde geçmiş sayfalarını ziyaret edecek kadar cesaret sahibi olursam bana yardım eder bunlar.
İş yeri telaşım, çok yoğun olduğu için fazlasıyla yoruluyorum. Para konusun da sıkıntılarım vardı. Çalışamaya başladım ama hemen para konusunada giremem. İkra bu konuda yardımcı olabileceğini söyledi... Neyse buda iyidir. En azından ihtiyaçlarım karşılarım. Gerçekten şu haliyle düşünüce Naruy’a hak veriyorum.(-ki ne haddime ona kesinlikle minnettar olduğumu söylemeliyim, en kısa zamanda ona da ileticeğim bu düşüncemi).
O çalışma fikrini düşünmeseydi , çoktan batmıştım. Yanımda getirdiğim para çok kalıcı olmadı. Zaten olmasını da bekleyemezdim. Hazır paranın çabuk bittiğine görsel olarak yaşadım artık.
Bugün hesabıma para yatmış.

Kesin babamın işidir. Kızdığım için değil sakın yanlış anlama günlüğüm. Babamı bilirim, paniktir, endişelidir. Gerçi buna panik denmez, belki de her anne baba gibi koruma çabası işte. Bazen ona haksızlık yaptığımız düşünüyorum. O beni koruduğunu düşünüyor gerçekleri bilmeden. Halbuki ne işlere kalkıştım ben. Ama hepsi yapmam gerekenlerdi…
Mecburdum, bunları onlara söylesem onları da tehlikeye atmış olurdum belki de.
Küçükken Shingo doğmasına yakın annem bir süre hastanede yatmıştı. O zaman konuşulanlardan çokta bir şey anlamadığım için, “Annem hastamı, Hep burada mı kalacak diye bir sürü benzer sorular sordum durdum etrafa. Babam bu endişelerimi fark etmiş belli ki.
Bir gece annem hastanede. Yağmur yağıyor bardaktan boşanırcasına denir ya öyle işte. Şimşekten korkuyorum. Her ışığın parlayıp sönmesi, peşinden gelecek o güçlü ses, beni nasıl korkutuyor, anlatamam . Ağlayacağım onu da yapamıyorum. Annemi istiyorum ona sarılırsam korkmayacağım ama annem yok. Ben büzülmüş beklerken kapı açıldı birden . Babam yanıma geldi beni kucaklayıp yatağıma yatırdı. Sarıldı bana. Her şimşek çakmasında babama daha çok sarıldım. Babam “Korkma , ben yanımdayım prensesim ” dedi. Bana daha sıkı sarıldı ve devam etti, “Bende eskiden karanlıktan korkardım biliyor musun ?” Şaşkın yüzüne baktım. O zamanlar babam hiçbir şeyden korkmaz sanırdım ben. Babamda karanlıktan korkarmış, “Eğer korkunun üstüne gidersen sen kazanırsın, kalbindeki güzelliklere sığınırsan güzel şeyler düşünürsen korkuların kendiliğinden gider. “ dedi.
“Ya gitmesse” dedim. Güldü babam.
“ Sen güzel şeyler düşün . Ben yanında olacağım, uyu sen ben seni bırakmam” dedi.
Babacığım, biliyorum her baba gibi sende benim için endişelisin. Ama inan bana endişelenecek hiç bir şeyim yok. Gayet iyiyim. Rahatım. Kızma lütfen bana. Seni çok seviyorum.
Neyse, günlüğüm sana değil babama mektup gibi oldu. Kusura bakma. Özledim sanırım.
İş yeri yoğun, açıkçası çokta bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Ama gezdiğim yerlerden bahsedebilirim. Güzellikten öte bir şey bu. Her yanında ayrı bir hikaye, ayrı bir hayranlık sebebi saklı sanki.

Kendine ait bir ruha sahip bu şehir… Yaşıyor, nefes alışını duyuyorsun.
Kalabalıkta burası. Çok sakin olduğunu söyleyemem. Trafik bir sıkıntı ki sorma. Sanırım en kötü yanı da bu olsa gerek. Ama yaptığımız bu proje sayesinde fazlasıyla bir rahatlama olacak(mış) Söylenenlerden anladığım kadarıyla

Umino ben gibi, durumun içinde boğulmakla meşgul… Diğer arkadaşlar da aynı durumda. Herkes çalışma hevesinde. Bu yüzden diğer arkadaşlarla çok zaman geçiremedim.
İkra… O farklı biri , buna kanaat getirdim.

Hava çok soğudu. Uyumaya gidiyorum günlüğüm. İyi geceler.
Usagi

Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): haruka-usa, bezgin
"“Bazen de saygı değer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat; fazla yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca sandığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karsı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Tanrı, içinde tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır. Evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatının içine insanı yerleştirir. Ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. İşte insan denen bu tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve en anlamsızı kılınışının hikayesi. Evrenin orasını burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik biçimde tanrı ile bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutmaması gerekmektedir.
Hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.” …
çok güzel cümleler gerçekten de özellikle varlıkların en yücesi ve anlamsızı ... bende böyle düşünürüm bu yoğunluğunda bizleri de ihmal etmediğin için teşekkür ederim
))) umarım hayat sana felsefe yaptırmayacak kadar kolay gelir:)))
Tanrı, içinde tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır. Evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatının içine insanı yerleştirir. Ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. İşte insan denen bu tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve en anlamsızı kılınışının hikayesi. Evrenin orasını burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik biçimde tanrı ile bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutmaması gerekmektedir.
Hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.” …
çok güzel cümleler gerçekten de özellikle varlıkların en yücesi ve anlamsızı ... bende böyle düşünürüm bu yoğunluğunda bizleri de ihmal etmediğin için teşekkür ederim





Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark
çokkkkkk güzeldi devam devam devam




VENÜS FORUM SENİ ÇOK SEVİYORUMMMMMM
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png

Bende yeni bölümü bekleyenler arasındayım bilgilerinize 


Jeremy bu kadar tatlı olma! Bebeğimi gölgeliyorsun:(
Dünyamın 8. harikasına giden yol...

Soğuk soğuk soğuk…
Soğuğun içime işlemesi de, değil bu kez … Tir tir titremek, sonra bir an karanlık… Üşürken, çok üşürken; birden durması uçuşan saçlarının. Gözlerinin bir noktaya takılması. Bu üşümekle ,sıcaklığın arasındaki his. Donarken mi insan böyle hisseder. Hani ölen insanların gördüğü o ışık.
Hayır hayır, bu o değil.
Bu soğukluğu bir kere daha hissetmiştim ben. Üzerinden onca zaman geçmiş olmasına rağmen, ve onca soğuk görmeme rağmen, şimdi hatırladım tekrar.
İlk savaşımdaki uğultu kulaklarımda. Kızları kaybedişim...Geçmişimden bugünüme gelen sevdiğim adamı orda bir yerde bırakışım…
Evet gözlerim yaşlı ama rüzgardan. Burnum sızlıyor, ellerim soğuk. Ama içim sıcak, gözümden damlayan her damla soğuğu delecek kadar sıcak.
Ben bu savaşı hiç istememiştim. “Hiç kimse acı çekmesin” demiştim . Korkaktım. Ama inançlarıma hep sadık olmaya çalıştım. Bu yüzden kazandım, her karanlıkta.
Halbuki karanlık sadece o gün değil, dünyanın başlangıcından beri vardı bir yerlerde. Muhtemel bundan sonrada olacaktı.
Gözümün önünde , o sahne canlandı..
Son güç, Kraliçe Metallia direnirken. Kızları yanımda gördüğüm son an. O ışık patlaması…
Sonra düştüm....
Kızlara “Teşekkür ederim” diyebildim sadece. O kadarlık takatim kalmıştı…
Her şey bitmişti.
Huzur soğuk…
Birden bir sesle irkildim. Uzaktan bir yerden ambulans sireni… Yanımda bir adam “Bayan iyim misiniz ? Telefonunuz çalıyor”dedi. “A evet” diyebildim… Etrafıma bakındım, duraktayım. Akşam iş çıkışım. Otobüs bekliyorum. Etrafımda gelen araçlara binmeye çalışan, koşuşturan insanlar. Konuşulanlar yarı anladığım yarı çözemediğim diyaloglar. Uzaktan bir yerden gelen acı acı ambulans sesi. Ben telefonum bulmaya çalışırken, kapandı zaten. Az önce beni uyaran adam yan gözle beni izliyor.
Gelen arabaya biniyorum bende. Böyle garip bir sahne, garip bir günde geride bırakılıyor günlük. “Günlük” çok resmi oldu ..
Sevgili Günlüğüm… Garipsedim ,çünkü bu sahneyi nerdeyse unutmuştum. Ama bir kez daha yaşadım sanki. Neyse bunlarla canını sıkmayayım seninde.
İnsanın bir hafta öncesine kadar, yazlıklarda dolaştığına inanası gelmiyor. O kadar soğuk işte hava.
Ciddi ciddi yoruluyorum ben. (Rei bu itirafımı duymasın sakın) Çok yoğun olarak ilerliyoruz işyerinde. Sadece bu gün biraz sakin gibi geldi, ortalık… Soğuktan olablilir. Çünkü hava durumu işimiz için engel teşkil edebilirmiş. Kenan bey söylemişti bunu. E insanların bu soğukta dışarıda çalıştığını düşünürsek haklılarda. Neyse geçen zamanın özetini veriyorum sana…
Kendime bir telefon aldım. Aslında bana göre gerekli değildi. Ama İstanbul’ da gideceğim, yerin tam tersi istikamette giden bir arabaya binince, Umino telefonun şart olduğunu düşündü. Ona İkra’ da destek çıkınca bir şey diyemedim.
Korktuğumu söylemeliyim. Neyse ki sonunda nerde olduğumu birine sormayı akıl etim de beni aldılar. İletişim kurmam artık daha iyi gibi. İngilizce Japonca Türkçe karışımı bir sistemde kendimi ifade edebiliyorum… Etrafımdakilerde bu konuda yardımcı oluyorlar.
İş yerim fazlasıyla yoğun demiştim zaten. İş arkadaşlarımda her ne kadar ilk günler saç şeklime takmış olsalar da şimdi alıştılar.
Geçenlerde departmandan bir arkadaş ” Bu saçlarla dolaşmaya devam ederseniz, dikkat çekersiniz Bayan Tsukino” dedi. O arada yan masada oturan, -aslında bizimle değilde- daha çok önündeki pc uğraşan İkra lafa atladı. “ Biz sizin kulağınızdaki küpeye karışıyor muyuz sayın Kaya” adam birkaç saniye şaşkınlıktan sonra. “İkra Hanım, ben sadece biraz farklı durduğunu-“ İkra başını bilgisayardan kaldırmadan “Bence sizde ki küpe daha fark durumu oluştuyor ki,bu beni de çok ilgilendirmez zaten. Bayan Tsukino da siz kadar özgürdür. Ve bence saçları hayranlık uyandıracak kadar güzel..” Adam hiç sesini çıkarmadan dosyalarını toplayıp kapıya yöneldi.
İkra “ Emre Bey buradan küpeye filan karşı oldum fikrine kapılmayın.”diyerek gülümsedi. Genç adamda kendinden emin bir gülümsemeyle karşılık verdi. Hiç bir şey demeden çıktı odadan.
Ben olayın gerginliğiyle o an saçımı kesmeyi bile düşündüm.
İkra aklımdan geçenleri okurmuşcasına “ Aa usagi, saçmalama eğer o saçlarına bişiy olursa seni saçlarınla boğarım” diyerek saçımı boğazıma sardı .. Gülüştük.
Genelde iş yerinde dip dibe olmamıza rağmen, çok muhabbet edemiyoruz. Bunun için en iyi zamanlar öğle yemek araları oluyor. Yemekten sonra kahvelerimizi alıp terasa çıkıyoruz. Çok güzel bir manzaraya sahip burası. İş yerinin bütün yorgunluğunu alıyor, bu çatı katı. Muhtemelen burayı çalışanlara açma sebepleri de budur.
İkra ; lafını çekemeyen, haklıysa susturulamayan, savunma tarafı güçlü bir kız. Açıkçası bu yüzden ondan çekinenlerin sayısı da hayli fazla. Bunu bir kez daha gördüm. Her gün bir farklı yanını yakalıyorum. Bazen beni savunması hoşuma gitmiyor değil... Nede olsa bu güne kadar birileri tarafından hep gözlendim, savunuldum,savundum. Yadırgamıyorum bu durumu.
İkra bir konuşmamızda bana bayağı anlatmıştı, buradaki düşünce yapısını. Onun evinde film seyrederken söylemişti bunları ;
“Burada çekik gözlere garip bir sempati var.
Mesela buraya gelen her uzak doğulu Japon kabul edilir. Çinli , Koreli fark etmez o kişi Japondur, ve karete biliyordur. Bilmiyorsa da burada bildiğinizi düşünürler. :longtime:Sonra hep börtü böcek yedinizi zannederler.
Ama severler işte bu kadar farklı düşüncelere sahipler ama severler sizi.
Anime çizgi filmdir burada, anime seyrederken alacağın tepki “ Bu ne ya çizgi filmi seyrediyorsun çocuk gibi
” lafları olur. Ama bundan 5-10 dakika sonra patlamış mısırına uzanan bir el ve “ Ya bu kız şimdi, bu oğlanla sevgili değil miydi?
Şimdi niye kavga ediyorlar” benzeri soruları sorulur. Sonra bir bakmışsın filmin ana temasını bile çıkarmışlar ,az önce seni çizgi film izlediğin için kınayanlar
..."
Bunu destekleyen durum ise ertesi gün çocukların bana “ Aa senin saçların niye böyle “ diye sormasıyla gerçekliğe kavuştu. Ben birinin başını okşarken ikinci güzel soruda geldi “ Siz böcek mi yiyorsunuz “ Ben öyle bakarken İkra yaptığı açıklama ile kulağıma eğilip “Bak sana dedim” diye gülümsedi. Sonrada yüzüne ciddi bir ifade takınıp “Hadi bakalım çocuklar çok ayıp,, Hadi bakalım, hadi oynayın siz” dedi. Gülümsedim.
Sevdim ben burayı, insanlarına alıştım. Kendimi toparladığımı daha iyi olacağımı da düşünüyorum. Şehrin güzelliği, bunu sonra uzun uzun anlatıcam sana.
Naruyla konuştum. “Sen yerleş bende gelicem”, dedi. Bu konuda ciddimiydi bilmiyorum. Teşekkür ettim ona.
Kızlarla konuşamadım,o cesareti bulamadım. Mamoru’yu da arayamadım. Belki dayanamam, ağlarım geri dönmek isterim diye, aramadım işte.
Geçen gece, uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken, bir çıtırdı duydum. Doğrulup balkonun camına baktım… Dikkatimi topladım, şaşkın “Luna” diyebildim sadece. Heyecandan balkona nasıl koştuğumu bilmiyorum. Balkon kapısını açtığım da kimse yoktu. Etrafı kolaçan ettim, ama kimseyi göremedim. Kapımı kapadım. Yatağıma uzandım, aklımdan onca şey geçerken, uyumuşum. Sabah kahvaltı için alışverişe çıktım. Aşağıya inerken kapının orda siyah bir kedi gördüm, Luna diyemedim bu kez. Kapıcı, kedinin doktor Handan hanıma ait olduğunu anlatmaya çalıştı bana . Sevimli kedicikte dönüp bana bakınca, luna olmadığını anladım zaten. Özledim sanırım. Nede olsa yol arkadaşımdı, dostum öğretmenim.
Öyle işte… Aslında çok daha olayım var ama uykudan gözlerim kapanıyor. Aslında her günümü yazacağım ama ,tembellik yapıyorum(Rei bunu da duymasın lütfen) .
Yok yok tembellik değil, cidden yoruluyorum ya
Soğuğun içime işlemesi de, değil bu kez … Tir tir titremek, sonra bir an karanlık… Üşürken, çok üşürken; birden durması uçuşan saçlarının. Gözlerinin bir noktaya takılması. Bu üşümekle ,sıcaklığın arasındaki his. Donarken mi insan böyle hisseder. Hani ölen insanların gördüğü o ışık.
Hayır hayır, bu o değil.
Bu soğukluğu bir kere daha hissetmiştim ben. Üzerinden onca zaman geçmiş olmasına rağmen, ve onca soğuk görmeme rağmen, şimdi hatırladım tekrar.
İlk savaşımdaki uğultu kulaklarımda. Kızları kaybedişim...Geçmişimden bugünüme gelen sevdiğim adamı orda bir yerde bırakışım…
Evet gözlerim yaşlı ama rüzgardan. Burnum sızlıyor, ellerim soğuk. Ama içim sıcak, gözümden damlayan her damla soğuğu delecek kadar sıcak.

Ben bu savaşı hiç istememiştim. “Hiç kimse acı çekmesin” demiştim . Korkaktım. Ama inançlarıma hep sadık olmaya çalıştım. Bu yüzden kazandım, her karanlıkta.
Halbuki karanlık sadece o gün değil, dünyanın başlangıcından beri vardı bir yerlerde. Muhtemel bundan sonrada olacaktı.
Gözümün önünde , o sahne canlandı..
Son güç, Kraliçe Metallia direnirken. Kızları yanımda gördüğüm son an. O ışık patlaması…

Sonra düştüm....
Kızlara “Teşekkür ederim” diyebildim sadece. O kadarlık takatim kalmıştı…
Her şey bitmişti.

Huzur soğuk…
Birden bir sesle irkildim. Uzaktan bir yerden ambulans sireni… Yanımda bir adam “Bayan iyim misiniz ? Telefonunuz çalıyor”dedi. “A evet” diyebildim… Etrafıma bakındım, duraktayım. Akşam iş çıkışım. Otobüs bekliyorum. Etrafımda gelen araçlara binmeye çalışan, koşuşturan insanlar. Konuşulanlar yarı anladığım yarı çözemediğim diyaloglar. Uzaktan bir yerden gelen acı acı ambulans sesi. Ben telefonum bulmaya çalışırken, kapandı zaten. Az önce beni uyaran adam yan gözle beni izliyor.
Gelen arabaya biniyorum bende. Böyle garip bir sahne, garip bir günde geride bırakılıyor günlük. “Günlük” çok resmi oldu ..
Sevgili Günlüğüm… Garipsedim ,çünkü bu sahneyi nerdeyse unutmuştum. Ama bir kez daha yaşadım sanki. Neyse bunlarla canını sıkmayayım seninde.
İnsanın bir hafta öncesine kadar, yazlıklarda dolaştığına inanası gelmiyor. O kadar soğuk işte hava.
Ciddi ciddi yoruluyorum ben. (Rei bu itirafımı duymasın sakın) Çok yoğun olarak ilerliyoruz işyerinde. Sadece bu gün biraz sakin gibi geldi, ortalık… Soğuktan olablilir. Çünkü hava durumu işimiz için engel teşkil edebilirmiş. Kenan bey söylemişti bunu. E insanların bu soğukta dışarıda çalıştığını düşünürsek haklılarda. Neyse geçen zamanın özetini veriyorum sana…
Kendime bir telefon aldım. Aslında bana göre gerekli değildi. Ama İstanbul’ da gideceğim, yerin tam tersi istikamette giden bir arabaya binince, Umino telefonun şart olduğunu düşündü. Ona İkra’ da destek çıkınca bir şey diyemedim.
Korktuğumu söylemeliyim. Neyse ki sonunda nerde olduğumu birine sormayı akıl etim de beni aldılar. İletişim kurmam artık daha iyi gibi. İngilizce Japonca Türkçe karışımı bir sistemde kendimi ifade edebiliyorum… Etrafımdakilerde bu konuda yardımcı oluyorlar.
İş yerim fazlasıyla yoğun demiştim zaten. İş arkadaşlarımda her ne kadar ilk günler saç şeklime takmış olsalar da şimdi alıştılar.
Geçenlerde departmandan bir arkadaş ” Bu saçlarla dolaşmaya devam ederseniz, dikkat çekersiniz Bayan Tsukino” dedi. O arada yan masada oturan, -aslında bizimle değilde- daha çok önündeki pc uğraşan İkra lafa atladı. “ Biz sizin kulağınızdaki küpeye karışıyor muyuz sayın Kaya” adam birkaç saniye şaşkınlıktan sonra. “İkra Hanım, ben sadece biraz farklı durduğunu-“ İkra başını bilgisayardan kaldırmadan “Bence sizde ki küpe daha fark durumu oluştuyor ki,bu beni de çok ilgilendirmez zaten. Bayan Tsukino da siz kadar özgürdür. Ve bence saçları hayranlık uyandıracak kadar güzel..” Adam hiç sesini çıkarmadan dosyalarını toplayıp kapıya yöneldi.
İkra “ Emre Bey buradan küpeye filan karşı oldum fikrine kapılmayın.”diyerek gülümsedi. Genç adamda kendinden emin bir gülümsemeyle karşılık verdi. Hiç bir şey demeden çıktı odadan.
Ben olayın gerginliğiyle o an saçımı kesmeyi bile düşündüm.

İkra aklımdan geçenleri okurmuşcasına “ Aa usagi, saçmalama eğer o saçlarına bişiy olursa seni saçlarınla boğarım” diyerek saçımı boğazıma sardı .. Gülüştük.
Genelde iş yerinde dip dibe olmamıza rağmen, çok muhabbet edemiyoruz. Bunun için en iyi zamanlar öğle yemek araları oluyor. Yemekten sonra kahvelerimizi alıp terasa çıkıyoruz. Çok güzel bir manzaraya sahip burası. İş yerinin bütün yorgunluğunu alıyor, bu çatı katı. Muhtemelen burayı çalışanlara açma sebepleri de budur.
İkra ; lafını çekemeyen, haklıysa susturulamayan, savunma tarafı güçlü bir kız. Açıkçası bu yüzden ondan çekinenlerin sayısı da hayli fazla. Bunu bir kez daha gördüm. Her gün bir farklı yanını yakalıyorum. Bazen beni savunması hoşuma gitmiyor değil... Nede olsa bu güne kadar birileri tarafından hep gözlendim, savunuldum,savundum. Yadırgamıyorum bu durumu.
İkra bir konuşmamızda bana bayağı anlatmıştı, buradaki düşünce yapısını. Onun evinde film seyrederken söylemişti bunları ;
“Burada çekik gözlere garip bir sempati var.






Bunu destekleyen durum ise ertesi gün çocukların bana “ Aa senin saçların niye böyle “ diye sormasıyla gerçekliğe kavuştu. Ben birinin başını okşarken ikinci güzel soruda geldi “ Siz böcek mi yiyorsunuz “ Ben öyle bakarken İkra yaptığı açıklama ile kulağıma eğilip “Bak sana dedim” diye gülümsedi. Sonrada yüzüne ciddi bir ifade takınıp “Hadi bakalım çocuklar çok ayıp,, Hadi bakalım, hadi oynayın siz” dedi. Gülümsedim.
Sevdim ben burayı, insanlarına alıştım. Kendimi toparladığımı daha iyi olacağımı da düşünüyorum. Şehrin güzelliği, bunu sonra uzun uzun anlatıcam sana.
Naruyla konuştum. “Sen yerleş bende gelicem”, dedi. Bu konuda ciddimiydi bilmiyorum. Teşekkür ettim ona.
Kızlarla konuşamadım,o cesareti bulamadım. Mamoru’yu da arayamadım. Belki dayanamam, ağlarım geri dönmek isterim diye, aramadım işte.
Geçen gece, uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken, bir çıtırdı duydum. Doğrulup balkonun camına baktım… Dikkatimi topladım, şaşkın “Luna” diyebildim sadece. Heyecandan balkona nasıl koştuğumu bilmiyorum. Balkon kapısını açtığım da kimse yoktu. Etrafı kolaçan ettim, ama kimseyi göremedim. Kapımı kapadım. Yatağıma uzandım, aklımdan onca şey geçerken, uyumuşum. Sabah kahvaltı için alışverişe çıktım. Aşağıya inerken kapının orda siyah bir kedi gördüm, Luna diyemedim bu kez. Kapıcı, kedinin doktor Handan hanıma ait olduğunu anlatmaya çalıştı bana . Sevimli kedicikte dönüp bana bakınca, luna olmadığını anladım zaten. Özledim sanırım. Nede olsa yol arkadaşımdı, dostum öğretmenim.
Öyle işte… Aslında çok daha olayım var ama uykudan gözlerim kapanıyor. Aslında her günümü yazacağım ama ,tembellik yapıyorum(Rei bunu da duymasın lütfen) .
Yok yok tembellik değil, cidden yoruluyorum ya

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): haruka-usa
çokkk güzeelll



VENÜS FORUM SENİ ÇOK SEVİYORUMMMMMM
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
http://1.bp.blogspot.com/_2s6meg-yAco/SpmsKjALtxI/AAAAAAAAAHY/wfd66C3M654/s320/sailor_saturn_imza1.png
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

Akİ yazmış:
akicim dur filan deme sakın



Beğendiğine sevindim


Günlükte bir sonraki yazıda görüşmek üzere

Esen kalın


beklediğim bölüm gelmiş
her zamanki gibi bir çıprıda okudum ülkemizin insanlarını çok üzel anlatmışsın
ben de hala anime izlerim ve dalga geçenlerde benden sonra aynı animeye başlar:))))) kural bu sanırım
)) en kısa zamanda yeni bölümlerle görüşürüz tekrar umarım






4. sayfa (Toplam 40 sayfa) [ 588 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |