Badem Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Grup Elemanları
Mustafa Kemal Öztürk: Vokal, Piyano, Gitar
Barış Bahçeci: Vokal, Gitar, Perküsyon
Mert Özdemir: Gitar, Vokal, Banço, Mandolin
Doğaç Başaran: Bas Gitar, Vokal
Emre Yıldız: Davul, Perküsyon
Teoman, Nil Karaibrahimgil, Aylin Aslım ve Nezih Ünen gibi ünlü sanatçı ve grupların yetiştiği Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü'nden (BÜMK) akustik tınılı ve çok sesli bir pop-rock grubu geliyor: Badem. Grup, şarkılarını günümüz toplumunda yüzeysel olarak yaşamaya başladığımız ve günden güne yitirdiğimiz aşk, sevgi ve hüzün duygularını yeniden canlandırmak için yazıyor. Türk halk şairi Karacaoğlan'ın şiirlerindeki felsefeyi benimseyen Badem, şairin sözlerini hem hızlı ve dinamik, hem de romantik ve ağır düzenlemelerle işliyor. Temalarını çok sesli melodik vokallerle ve akustik enstrüman ağırlıklı altyapılarıyla sunan Badem'in müziğinde Modern Folk Üçlüsü, MFÖ, Beatles, Eagles ve Beach Boys gibi grupların etkisi kendini hissettiriyor. Coldplay ve Travis gibi yeni dönem grupların atmosferini de grubun şarkılarında bulmak mümkün. BÜMK'de senelerce koristlik, koro şefliği ve kulüp başkanlığı faaliyetlerinde bulunmuş grup elemanları tam sekiz senedir beraber çalıyorlar.
Badem grubu Mustafa Kemal Öztürk (Vokal, piyano), Barış Bahçeci (Vokal, gitar, perküsyon), Mert Özdemir (Gitar, banço, mandolin, vokal), Doğaç Başaran (bas gitar, vokal) ve Emre Yıldız'dan (davul, perküsyon) oluşmakta. Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon firmasıyla 2004'te sözleşme imzaladıktan sonra stüdyoya giren grup, ilk albümünü ekim 2005'te Sony BMG Music Türkiye'den çıkardı.
1995'te BÜMK korolarında tanışan Mustafa Kemal Öztürk ve Barış Bahçeci, Devrim Ünay adlı arkadaşlarıyla isimlerinin baş harflerinden oluşan Badem (BArışDEvrimMustafa) adıyla bir vokal topluluğu kurdular. Vokallerini gitar ve piyanoyla destekleyen Badem grubu BÜMK bünyesinde bir çok konser verdi. Bestelerinin yanında birçok türkü düzenlemesi yaptılar. Hayata bakışını ve şiirlerini çok sevdikleri Karacaoğlan'ın sözleriyle yaptıkları beste ve düzenlemelere konserlerinde yer verdiler. Gruba zaman içinde çok çeşitli sazlar eklendi. 1998'de bas gitar ve davul enstrümanları da eklendikten sonra grup şimdiki pop-rock formatına yakın bir hal aldı, ancak grubun uzun süre sabit bir davulcusu ve basçısı olmadı. Aynı sene Mert Özdemir gruba akustik gitarıyla dahil oldu ve Badem, Akdeniz Üniversitesi'nin düzenlediği Uluslararası Akdeniz Gençlik Şenliği'nde başarılı bir performans sergiledi. Grup bundan sonra sırasıyla 19 Mayıs Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Avrupa Müzik Şenliği'nde sahne aldı. 2000'de korolarda tanıştıkları Doğaç Başaran bas gitarist olarak gruba katıldıktan sonra Badem, yeni haliyle Boğaziçi Üniversitesi'nde birçok konser verdi. Bir süre sonra BÜMK'de tanıştıkları Emre Yıldız, Badem elemanlarının cover parçalar çaldıkları The Bridge isimli grupta davul çalmaya başladı. Aradan bir sene geçtikten sonra Badem grubunun da davulcusu oldu. Mert Özdemir'in askere gitmesinden sonra 2002'de Show TV'nin Sing Your Song adlı müzik yarışmasına Toprak ismiyle katılan grup elemanları finallere kalmalarına rağmen Mert'in askerde olmasından dolayı çekilme kararı aldılar. Yarışmadan yaklaşık bir yıl sonra Mustafa Kemal Öztürk ve Barış Bahçeci uzun süredir üstünde çalıştıkları yapım firması kurma planlarını Anıl Savaş Kılıç adlı arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiler ve Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon firması kasım 2003'te faaliyetlerine başladı. Firmayla sözleşme imzalayan Badem, mayıs 2004'te altı farklı şehirdeki on adet üniversiteyi kapsayan başarılı bir turneye imza attıktan sonra albüm çalışmalarına başladı.
Vakitlerinin büyük bir kısmını ayırdıkları Badem dışında farklı işlere sahip grup elemanlarından Mustafa Kemal Öztürk, Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon'da çalışıyor. Mustafa aynı zamanda İTÜ Müzik İleri Araştırmalar Merkezi, Ses Mühendisliği, Yüksek Lisans Bölümü mezunu ve doktora öğrencisi. Barış Bahçeci felsefe bölümü mezunu ve Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon'un kurucularından. Üç sene Taşoda ile birlikte çalıştıktan sonra yollarını ayıran Barış, şu an Badem ve müziğe odaklanmış durumda. Mert Özdemir inşaat yüksek mühendisi, Doğaç Başaran ise elektronik mühendisi olarak çalıştıkları işlerinden albümlerinin çıkmasına az bir süre kala istifa ettiler. Doğaç Başaran halen elektronik bölümünde doktorasına devam etmekte. Emre Yıldız ise Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni mezunlarından. Boş vakitlerinde sık sık görüşen Badem elemanlarından Doğaç ve Mustafa'nın masa tenisine merakı çok büyük, ancak Doğaç'ın üniversitelerarası Türkiye 5.liği bulunan Mustafa'ya karşı maç kazanması pek mümkün olmuyor.
Badem grubunun senelerdir konserlerini takip eden on binlerce kişinin beklediği albümü artık raflarda. Modern ve akustik ağırlıklı pop-rock sound'u ve çok sesli vokallerle söyledikleri Karacoğlan sözleriyle Badem grubu, genciyle yaşlısıyla geniş bir kesim tarafından büyük ilgi görüyor.
Kaynak:http://www.badem.org
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
http://www.badem.org/album/
Hem bilgileri aldığım kaynak hem de burdan bademin müziklerini dinleyebilir kliplerini izleyebilirsiniz.
Bademin resmi web sitesi
Ve Badem den haber başlıkları
*BaDEM'in Mayıs 2007 turne görüntüleri
*BaDEM röportajı www.bagdatcaddesi.net 'te
*BaDEM Kanal A'ya konuk oluyor
*BaDEM KonuşaRock'a konuk oluyor
*BaDEM MTV Türkiye röportajı
*Badem Ağacı klibi sitemizde yayında
“Badem Ağacı” klibi, BaDEM’in geçtiğimiz yıl yayımladığı, kendi adını taşıyan ve büyük beğeni kazanan albümünün kapanış klibi olma özelliğini taşıyor. BaDEM'in çok özel sahne arkası görüntülerinden oluşan klip, grubun ilk albümünden bugüne yaşadıklarını anlatan kısa bir belgesel niteliğinde.
“Badem Ağacı” parçası, Aziz Nesin’in “Arkadaşım Badem Ağacı” şiirinin bir uyarlaması ve grubun hayata bakışına dair büyük ipuçları veriyor.
*BaDEM ve Yonja’dan Müzikseverlere Sürpriz Yılbaşı Hediyesi !
BaDEM’in 6. ve son klibi “Badem Ağacı”, 2006’nın "son" haftasında Türkiye’nin en büyük arkadaşlık ve gençlik portalı Yonja.com 'un “Haftanın Müzisyeni” bölümünden ve grubun www.yonja.com/badem adresindeki sayfasından izlenebilecek.
Sadece Yonja’da yer alacak olan klibin televizyonlarda gösterimi yapılmayacak. Böylece bu tip bir çalışma Türkiye'de ilk olarak BaDEM ve Yonja işbirliği ile gerçekleştirilmiş olacak.
“Badem Ağacı” klibi, BaDEM’in geçtiğimiz yıl yayımladığı, kendi adını taşıyan ve büyük beğeni kazanan albümünün kapanış klibi olma özelliğini taşıyor. BaDEM'in çok özel sahne arkası görüntülerinden oluşan klibi grubun ilk albümünden bugüne yaşadıklarını anlatan kısa bir belgesel şeklinde hazırlanmış. “Badem Ağacı” parçası, Aziz Nesin’in “Arkadaşım Badem Ağacı” şiirinin bir uyarlaması ve grubun hayata bakışına dair büyük ipuçları veriyor.
Son olarak Ömer Faruk Sorak’ın yönetmenliğini üstlendiği SINAV filminde yer alan şarkısı “Sen Ağlama” ile sinema salonlarını dolduran yüzbinlerce seyirciyi ağlatan BaDEM, Yonja Müzik Projesi’ne dahil olan ilk grup.
BaDEM’in şu an hazırlıkları devam eden ikinci albümü 2007 Şubat tarihinde müzik marketlerde olacak.
*BaDEM Galatasaray Üniversitesi'nde...
Kaynak:http://www.badem.org
Hem bilgileri aldığım kaynak hem de burdan bademin müziklerini dinleyebilir kliplerini izleyebilirsiniz.
Bademin resmi web sitesi
Ve Badem den haber başlıkları
*BaDEM'in Mayıs 2007 turne görüntüleri
*BaDEM röportajı www.bagdatcaddesi.net 'te
*BaDEM Kanal A'ya konuk oluyor
*BaDEM KonuşaRock'a konuk oluyor
*BaDEM MTV Türkiye röportajı
*Badem Ağacı klibi sitemizde yayında
“Badem Ağacı” klibi, BaDEM’in geçtiğimiz yıl yayımladığı, kendi adını taşıyan ve büyük beğeni kazanan albümünün kapanış klibi olma özelliğini taşıyor. BaDEM'in çok özel sahne arkası görüntülerinden oluşan klip, grubun ilk albümünden bugüne yaşadıklarını anlatan kısa bir belgesel niteliğinde.
“Badem Ağacı” parçası, Aziz Nesin’in “Arkadaşım Badem Ağacı” şiirinin bir uyarlaması ve grubun hayata bakışına dair büyük ipuçları veriyor.
*BaDEM ve Yonja’dan Müzikseverlere Sürpriz Yılbaşı Hediyesi !
BaDEM’in 6. ve son klibi “Badem Ağacı”, 2006’nın "son" haftasında Türkiye’nin en büyük arkadaşlık ve gençlik portalı Yonja.com 'un “Haftanın Müzisyeni” bölümünden ve grubun www.yonja.com/badem adresindeki sayfasından izlenebilecek.
Sadece Yonja’da yer alacak olan klibin televizyonlarda gösterimi yapılmayacak. Böylece bu tip bir çalışma Türkiye'de ilk olarak BaDEM ve Yonja işbirliği ile gerçekleştirilmiş olacak.
“Badem Ağacı” klibi, BaDEM’in geçtiğimiz yıl yayımladığı, kendi adını taşıyan ve büyük beğeni kazanan albümünün kapanış klibi olma özelliğini taşıyor. BaDEM'in çok özel sahne arkası görüntülerinden oluşan klibi grubun ilk albümünden bugüne yaşadıklarını anlatan kısa bir belgesel şeklinde hazırlanmış. “Badem Ağacı” parçası, Aziz Nesin’in “Arkadaşım Badem Ağacı” şiirinin bir uyarlaması ve grubun hayata bakışına dair büyük ipuçları veriyor.
Son olarak Ömer Faruk Sorak’ın yönetmenliğini üstlendiği SINAV filminde yer alan şarkısı “Sen Ağlama” ile sinema salonlarını dolduran yüzbinlerce seyirciyi ağlatan BaDEM, Yonja Müzik Projesi’ne dahil olan ilk grup.
BaDEM’in şu an hazırlıkları devam eden ikinci albümü 2007 Şubat tarihinde müzik marketlerde olacak.
*BaDEM Galatasaray Üniversitesi'nde...
Kaynak:http://www.badem.org
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
İŞTEEEE BADEM RÖPOTAJIIIII
Birbirinden keyifli şarkıları ve orjinal tarzları ile BADEM karşınızda...
Umarız bu yazanları beraber okuyorsunuzdur. Herkese Merhabalar…
Şimdi ilk sorumuz biraz tuhaf gelebilir, lakin biz gerçekten merak ettik Biliyoruz ki BADEM isiminin baş harfleriniz ile ilgisi var, bunun açıklamasını sizden talep edeceğiz iler ki sorularda ama BADEM ‘in gerçekten aşağıdaki gibi bir açıklaması olduğunu biliyormuydunuz? Yani baktınız mı hiç? (bakmadıysanız, artık biliyorsunuz)
Badem : [Prunus dulcis, Prunus amygdalus veya Amygdalus communis (bu isimler sinonimleridir)] gülgiller (Rosaceae) familyasının Prunoideae'ye alt familyasına bağlı yaprak döken küçük bir ağaç. Badem bu ağacın meyvesidir. Şeftali ile birlikte Prunusun altcinsi Amygdalusun içinde yer alır.
Prunusun diğer üyelerinin (örneğin erik ve kiraz) aksine meyve tatlı, etli dış çevreye sahip değildir. Bunun yerine derimsi bir örtü ile kaplıdır ve bunun içinde, sert bir kabuk ile kaplı yenilebilir çekirdek kısım bulunur. Bu kısım kuru yemiş olarak tüketilir.
Ağaç güneybatı Asya'ya özgüdür. Evcilleştirilmiş formu İngiliz adalarına kadar kuzeyde yetiştirilebilir. Küçük bir ağaçtır, 4-9 m uzunluğuna ulaşır. Mızraksı yapraklar yaklaşık 6-12 cm uzunluğunda olup kenarı dişlidir. Çiçekler genelde beyaz veya açık pembe, 5 taç yapraklı ve 3-5 cm çaplıdırlar. Yapraklardan önce erken ilkbaharda açarlar.
BARIŞ:
Evet bunu arastirmistim daha once ama botanik ile aram pek iyi olmadığı için ayrıntıları ezberleyemedim. Esasında özellikle bahar aylarında yeşil bir örtü içerisinde çok dikkat çeker. Bence insanımıza çok benzer Badem Ağacı. Niye diye soracak olursanız albümümüzdeki son parçayı dinleyin derim. Bir de Van Gogh un badem ağacı temalı tablosunu unutmamak lazım.
Öncelikle grubun elemanlarını çok kısa tanımak isteriz. İsim, yaş, eğitim, doğum yeri, evli/bekar, belirgin özellik (Mert titizdir, Barış zamparadır, vs.. vs…) gibi
MUSTAFA KEMAL ÖZTÜRK:
5 Agustos 1976 Ankara doğumlu, bekar , hafif çapkin olmakla beraber tam bir futbol hastasıdır.
BARIŞ BAHÇECİ:
12 Nisan 1973 İstanbul doğumlu, Bu Felsefe mezunu, gönlü bekar, hijyene ve sağlığa önem verir,
MERT ÖZDEMİR:
3 Haziran 1974 Samsun doğumlu, İnşaat Yüksek Mühendisi, bekar.
DOĞAÇ BAŞARAN:
16 Şubat 1979 Antalya doğumlu, Elektronik Yüksek Mühendisi, bekar.
EMRE YILDIZ:
BaDEM’de davul ve perküsyon çalıyorum. 1982 İzmir doğumluyum. Ama Adana’da büyüdüğüm için kendimi Adanalı hissediyorum. Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği mezunuyum. BaDEM’le 2000 yılında üniversiteyi kazanınca tanıştım. Aralarına katılmam ise 2002 yılını buldu. O günden beri bu kadro değişmiyor. Biraz detaycı bir insan olduğumu söyler arkadaşlarım. Genelde ayrıntılara dikkat ederim.
DOĞAÇ:
Bizim grup yaş aralığı biraz geniştir esasında. Gruba en son giren Emre 82’li grubun kurucularından Barış ise 73’lü. Herkes de farklı şehirlerden Doğaç Antalya’lı Barış İstanbul’lu Mustafa Ankara’lı Mert Samsun’lu Emre’yse Adanalı. Bizi tanışıp birleştiğimiz yerse hepimizin okuduğu Boğaziçi Üniversitesi’nin Müzik Klübü’dür.
Grup olmak kendi içinde çok hassas dengeler içeriyor aslında. Bizim grupta da çok hassas dengeler mevcut. Birbirimizi uzun zamandır tanıdığımız için, içimizden geçen de yüzümüze yansıdığından bir problem oluştuğunda biri için hemen anlaşılır ve çözülür. Aramızda Barış ve Emre daha duygusaldırlar diyebiliriz. Tepkileri daha ziyade duygusaldır. Mustafa ve Mert baya analitik düşünürler. Doğaç da ikisinin arasında diyebiliriz. Aynı zamanda Mert ile Emre baya titizdirler hem insan ilişkilerinde hem de temizlik anlamında. Barış çok komik biridir. Neşesi yerindeyken özellikle yanında gülmeden durmak olası değildir. Mustafa genelde üşengeçtir ama müzik konusuna geldiğimizde ondan çalışkanını bulamazsınız.
Grubun adı ne zamandan beri BADEM olarak geçiyor ve kısaca hikayesini alalım, lütfen ve başharfi kuralı ise MABED’de olabilirmiş dedi bir üyemiz, “badem” in onlar için başka bir önemli anlamı var mı diye sormuş…
BARIŞ:
1996 ‘dan beri Badem adı var. Barış Devrim ve Mustafa nın baş harflerinden oluştu. Şu anda da grupta zaman içinde değişiklikler olsa da herkesin isminin baş harfi Badem ismini oluşturuyor.
Mabed olamaz zira baş harfi A ya da Ma ile başlayan kimse yok. Dikkat ederseniz Barış ın adı ilk iki harfi alıyor.
Albüm çıkarma fikri ve biraraya gelme nasıl gerçekleşti. Bildiğimiz kadarı ile 2002’de grup son halini aldı, albüm için neden 2005 ‘e kadar beklendi?
MUSTAFA:
Aslında beklenmedi daha dogrusu beklenmedik olaylar oldu. Albüm fikri Badem in ilk konseriyle birlikte ortaya çıkmıştı zaten, 1996 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ndeki korolar konserinde 3 parçalık bir performansından sonra Ada müzik Badem’in o zaman ki haline yani vokal topluluğu haline albüm teklifi yapmıştı. Ama biz 3 arkadaş daha hazır değiliz şeklinde geri çevirmiştik. Daha sonraları bazısı küçük, bazısı büyük plak şirketleriyle flortumuz devam etti, fakat bazen bizim sözleşme fobimiz, bazen de piyasanın şartları yüzünden antlaşma aşamasında durmak zorunda kaldık. 2003’te tasoda nin kurulumuyla beraber yeni ve olabildiğince albüm kalitesinde bir demo kaydedelim dedik ve buna olumlu cevap 2004’te Sony’den geldi. Album tarihi olarak ta 2005 seçildi. 9 senelik zamanı kısaca böyle özetleyebiliriz.
Grup elemanları olarak sürekli birlikte misiniz? Yoksa hepinizin kendi özel hayatlarınız var, sadece bir şey üreteceğiniz zaman mı biraraya geliyorsunuz?
EMRE:
Biz hem iş arkadaşıyız hem de normal hayatta çok iyi arkadaşlarız. Ama bu, grup elamanlarının sürekli bir birlikte olma hali anlamına gelmiyor. Bazen konserler, çekimler, röportajlar vs.den dolayı çok sık birlikte olduğumuz zamanlar oluyor. Ve bu zamanlar çok eğlenceli geçiyor. Bunun dönüşünde biraz birbirimizi özleyelim diye ayrılıyoruz. Ama bu ayrılık fazla uzun sürmüyor. Çünkü iş yapmadığımız zamanlarda da illa ki aramızdan bire bir toplanma organizasyon yapıyor ve biz yine eğlencemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yani o dengeyi gayet iyi koruyoruz. Grubun çoğunluğu taksime yakın oturduğu için buluşma noktamız genelde orası oluyor. Haftada bir ya da iki gün de prova yapıyoruz. Prova öncesi kahvaltılarımız meşhurdur.
Biraz albüm hakkında genel bilgi alalım, şarkıların seçimi, söz müzikler, yaklaşım, tarzınız ve sizin albümle ilgili özel iletmek istedikleriniz varsa..?
DOĞAÇ:
Albümümüz genelde akustik tınılar içeren rock altyapılar kullanılmış çok sesli vokallerle armonize edilmiş parçalardan oluşuyor. Sözlerin 6 tanesi Karacaoğlan sözü, biri Aziz Nesin gerisi de bizim sözlerimiz. Bestelerin tamamı bize ait. Karacaoğlan sözleri bizi ve günümüzde değişen insan ilişkilerini hala anlatmayı becerebilen evrensel sevgi sözleri, dolayısıyla bizim müziğimizle birebir uyuşuyor esasında. Bestelerin çoğu 10 sene öncesine kadar gidiyor, uzun zamandır bizim bir parçamız bu sözler. Artık o sözlerle çok bütün hissettiğimizden albümde kullanmak istedik. Sen Ağlama gibi kendi sözlerimiz de Karacaoğlan sözleri gibi dikkat çekti esasında.
Bu albüm bizim uzun zamandır özlediğimiz bir müziği yapmamıza olanak verdi. Çok sesli ve akustik müzik uzun zamandır yapılmıyor. Biz bu müziğin yeniden gündeme gelmesini de istedik.
Bu albümün uzun soluklu olacağını düşünüyoruz, yani bundan yıllar sonra da insanlar bu albümü dinleyip benzer duyguları o zaman da bu albümü dinlerken yaşayacaklardır.
Parçaları, besteleri nasıl oluşturuyorsunuz? Biri melodiyi bulup geliyor, üzerirne çalışıyor musunuz mesela? Yada bitirip mi geliyor biri?
MERT:
Genelde birimiz bir beste yapıyor ve daha sonra grupça şekillendiriyoruz şarkıyı. Hep beraber çıkan melodiler de var elbette.
Karacaoğlan var sözlerinizde, bu tutku nereden geliyor?
BARIŞ:
Karacaoğlan’ ı okuyan bilir. 400 sene öncesinin sözleri hala aynı tazelikte ve güncellikte. Bu sözlerden etkilenmemeniz için biraz duygusuz olmak ya da Türkçe’ den anlamıyor olmak lazım. Çünkü bu sözlerde Anadolu’nun ve Türk insanının bir özeti ve tahlili var. Ayrıca tarz olarak Karacaoğlan sözleri yaptığımız polifonik vokal düzenlemelere çok iyi oturan bir yapıya sahip.
Bir de bizden önceki üstatlarımıza duyduğumuz saygı ve özlem. Cem Karaca’dan Ruhi Su’ya kadar o kadar çok kişi Karacaoğlan’dan etkilenmiş ve bu konuda o kadar büyük bir literatür var ki ister istemez kendinizi o dünyanın içinde buluyorsunuz.
Müzikal anlamda örnek aldığınız grup /kişi vs.. (yerli/yabancı)
EMRE:
BaDEM müziği kendi bünyesinde fazlaca polifonik öğeler barındırdığı için örnek aldığımız grupların başında MFÖ ve Modern Folk Üçlüsü geliyor. Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray, Bülent Ortaçgil gibi isimler bizleri etkileyen diğer isimlerdir ki zaten konserlerimizde bu ustalardan coverlar da çalıyoruz. Özlem Tekin Türkiye’de beğendiğimiz kadın vokallerin başında geliyor. Yurt dışında ise hem eski hem de yeni isimlerden etkilendik. Eskilerden Eagles, Beatles, Bon Jovi, Rolling Stones, eski yenilerden Red Hot Chili Peppers, yenilerden ise Travis, Coldplay, Maroon 5 gibi isimler sayabiliriz.
İlginç bir detay ; bu birkaç kişinin dikkatini çektiği için soruyorum, kesinlikle yanlış algılanmasını istemem. Bilakis üzülürüz çok. NTVMSNBC’de yayınlanan SCRUBS adlı dizinin jenerik müziği ile “Kara Değil mi?” arasında benzerlik tesadüf mü? Esinlenme var mı? Yada sadece sound mu benziyor, müzikal olarak hiç alakası yok mu?
MUSTAFA:
Hem sound hem de muzikal olarak az da olsa benziyor, neden gidipte karadegil mi? den esinlenmisler biz de anlamadik, halbuki cok daha orjinal seyler yaratabiliyorlar. Espri bir yana karadegil mi? 1997 yilinda bestelendi, karacaoglan sozlu ikinci bestemizdi. Bu anlamda bir esinlenme soz konusu degil ama daha onceleri baglamayla calinan melodiyi banjo nun caliyor olmasi genel olarak parcaya bir amerikan folk hissi haliyle kazandiriyor. Ama bizim icin onemli olan parcaya olumlu olarak muzikal anlamda bir seyler katip katmadigiydi.Kisaca biz parcayi banjo lu hale ceviriken ne Scrubs vardi ne de CNBCe.
Başka dikkatimizi çeken bir konu ; “Sen Ağlama” adlı parça (bence inanılmaz keyifli bir çalışma olmuş, ilk adını gördüğümde internette Sezen Aksu’nun cover’ı sandım. Duyduktan sonra heralde bütün bir gece dinlemiştim) ile illgili olarak, klipte bir aşk hikayesi olarak sunuldu ama SINAV filminde bir ana-oğul ilişkisi içinde işlendi. Bu konsept açısında sizi rahatsız etmedi mi? Beni etti mesela. Herkes kendi kurguluyor kafasında şarkıları ama başka bir görsel sunulunca ister istemez odak dağılıyor. Örnek olarak Barış Manço’nun Gül Pembe’si beyaz tenli pembe yanaklı bir lise aşkını hatırlatırdı bana, sonradan Büyükanne’sine yazdığını duyunca bir daha hiç o modda dinleyemedim şarkıyı
BARIŞ:
Bu bir aşk şarkısı değil ki, bir isteği anlatıyor. Ayrılığın insanları ağlattığını, ağlatanın ise bunu telafi isteğini ve geri dönme arzusunu anlatıyor. Bir parçada herkes kendinden bir şey bulursa o şarkı dilden dile dolaşır ve herkesin türküsü olur. Klipte ise bu şekilde işlendi çünkü insanlar en çok giden sevgiliye ağlar. Ama herhalde hiçbir sevgili de anne gibi olamaz.
Yeni albüm için tarih vs.. belli mi? İçerir ve tarz hakkında bilgi alabilir miyiz?
MERT:
Yeni albümü bu sonbaharda çıkarmayı düşünüyoruz bir aksilik olmazsa. Şarkılar yine BaDEM şarkıları ama ilk albüme göre daha fazla elektro gitar kullandık bu albümde. Biraz daha sertleşti yani sound’umuz.
Yine bir adet Karacaoğlan sözlü bestemiz olacak albümde. Bir de birkaç sürpriz …
Albüm’den sonra yaşam tarzlarınızda bir değişiklik oldu mu? Tanınmak vs.. ilginç bir anı vs..?
DOĞAÇ:
Yani değişiklik oldu da diyebiliriz olmadı da diyebiliriz. Çünkü hepimiz günlük hayatımıza olduğu gibi devam ediyoruz. Albümüzü dinleyen bizi seven insanlarla da internet sitemiz vs. aracılığıyla görüşebiliyoruz. Tabi ki bu albüm sayesinde bu sektörden de birçok insanla tanıştık çok güzel arkadaşlıklar edindik. Şunu söyleyebilirim ki, sizin içinizden çıkmış olan şarkıları başka insanların dillerinde duymak çok keyifli bir şey. İnsanlar şarkılarınıza eşlik edince sizinle birlikte söyleyince çok değişik bir haz yaşıyorsunuz.
Türkiye’de ROCK müzik bir dönem ki populeritesine tekrar geri döndü, bu çok sevindirici. Çok fazla rock grubu görünmeye başlıyor ve hepsi oldukça keyifli çalışmalar yapıyorlar. Bu haraketlenme çok güzel. Siz tam anlamı ile ROCK grubu olmasanızda format itibarı ile benzer özellikler taşıyorsunuz? (siz kendinizin tarzını nasıl ifade ediyorsunuz? )
MUSTAFA:
Aslında gerçek isteğimiz bizim kategorize edilmeden saf halimizle dinlenmesi. Günümüzde tarzlar o kadar iç içe girdi ki bazen yapilan bir müziği bir kategoriyle sınırlamak doğru olmuyor. Ama kısa bir cevap vermek gerekirse pop – folk ve rock müziğin akustik enstrumanlar ve vokallerle süslenmiş hali badem i tanımlar diye düşünüyorum. Bunu da genel bir kategoriye sokmak gerekirse Pop-Rock diyelim. Burada şuna değinmek isterim; Rock adı altında müzik yapan birçok Türk gruptan parçalarimizin orjinaliteleri, formları, melodik ve armonik yapıları anlamında daha Rock bir müzik yapıyoruz, fakat düzenlemelerde fazla distorsiyonlu elektro gitarlar kullanmadığımız için Rock yapmadığımız konusunda genel bir fikir oluşuyor, aslında bu da bizi biraz üzüyor. Bugün bir MFÖ‘ye, Travis’e bir pop grubu demek, hem eksik hem de yanliş kategoriye yönlendiriş olacagına göre, biz de onlar gibi belirli albüm sayısını doldurduğumuzda yaptiğimiz müziğin kategori dışı kalacağına ve kendine has bir Badem müziği olarak adlandırılacağına inaniyoruz.
Önümüzdeki dönemde, ROCK müzik ne olacak? Nasıl gider, bu bir furya mıdır?
BARIŞ:
60’lardan beri Türkiye’de olan bir müzik bu. Zaman zaman iniş ve çıkışları olsa da rock müzik günümüze kadar geldi. Prodüksiyonel açıdan devasa bütçeler gerektirmediği için de son zamanlarda zirve yaptı.
Ancak artık bir Barış Manço’nun, Cem Karaca’nın, Erkin Koray’ın ya da bu tatta isimlerin gelebileceğini düşünmüyorum. Çünkü müziğün imkanları tükenmekte. Yetenekli olan insanlar artık müzik üretemeyecek, çünkü geçim kaygısı var ve haliyle başka alanlara yönelecekler ve müzik hobi olarak kalacak bu insanların hayatında.
Meslek birliklerinin ya da kolluk kuvvetlerinin korsan müzik ile ilgili çabası da yetersiz ya da yok, halkın ise ucuz ya da bedava ürüne sevgisi büyük. Bir iki kişi hariç düşük bütçeli konserler verebiliyoruz rock camiası olarak. Daha iyi şeyler üretilmesi için geçim kaygısının olmaması lazım ki bu da optimum bir kazançla olur ama artık bu bir hayal.
Ayrıca çok sorgulamayan ve öğrenmeyen ya da bunu istemeyen bir insan seli var. Böyle bir ortamda insanlar nasıl ya da neden rock yapar, neye karşı bir duruş geliştirebilir ki, ki üstelik bu düşünselliğin bir de estetik olmasını bekliyoruz.
Ancak her zaman müzik yapmak isteyen ve dur bakayım bunlar ne yapmış diye takip eden insanlar olacak. Bu insanlar deli cesareti ile bu işe girecekler (ki bu cesaret şart) ve de rock yapacaklar. Yine de maalesef Türk insanı eskisi kadar iyi müzik dinleyemeyecek.
Nerelerde oturuyorsunuz?
MERT:
Ben 4. Levent ‘te oturuyorum. Mustafa Cihangir’de, Barış Yakacık’ta, Doğaç Ihlamur’da ve Emre de Darphane’de oturuyor. Barış hariç hepimiz Avrupa yakasındayız.
Müzik dışında bireysel olarak uğraştığınız belirgin hobileriniz vs.. var mı?
BARIŞ:
Yoga, koşu, felsefe kitapları okumak, araba ile tatile gitmek…
MUSTAFA:
Playstation ve artık Wee haricinde halı saha futbol maçları kalan vakitlerde de bayan arkadaslarımla vakit geçirmek…
MERT:
Bisiklet sürmek, basketbol oynamak, bilgisayar ile uğraşmak
DOĞAÇ:
Evet spor yapmayı çok severim, sporun hayatta mutlu olmakla direk olarak ilintili olduğunu düşünüyorum. Daha önce gitar çalmak hobilerimden biriydi, şimdi ise işim oldu. Aynı zamanda FRP tarzı kitapları okumaktan zevk alırım. Ve elektronik cihazlara büyük ilgi duyuyorum
EMRE:
Müzik, hayatımın büyük bir bölümünü kaplıyor. Stüdyo çalışmaları, kayıtlar, provalar, dersler, konserler dışında evde olduğum zamanlarda da etüt yapmaya özen gösteriyorum. Bunlar haricinde dvd seyrediyorum (filmler, lost, heroes), playstation oynuyorum, sinemaya gidiyorum.
İstanbul’da nereleri sever, nerelere gidersiniz, semt ve mekan olarak alabilirsek seviniriz?
BARIŞ:
Galata Kulesi yanındaki çay bahçesi, Haliç’teki ara sokaklar, Adalar ve Boğaz (Boğaz’da özellikle Hisar ve Emirgan)
MUSTAFA:
Arnavutköy ve Bebek kahveleri, ve istanbulun tüm sahilleri
MERT:
Taksim ve Beyoğlu çok sık gittiğim yerler. Adalar’da bisiklet sürmeyi seviyorum. Bunların dışında Beylerbeyi, Çengelköy, Anadolu Hisarı, Bebek, Arnavutköy ve Tarabya’yı da ekleyebilirim sevdiğim mekanlara.
DOĞAÇ:
Genelde taksim civarında gezmeyi seviyorum. Nevizade vazgeçilmezlerimdendir. Beşiktaşta sahilde bira içmeyi çok severim.
EMRE:
Stüdyo, prova, kayıt, ders vs. gibi işler için her gün taksimdeyim. Ona rağmen hiç sıkılmadığım bir semttir burası. Onun haricinde fırsat buldukça sahile kaçarım. Beşiktaş – Rumeli hisarı hattında bulunan yerler kahvaltı etmek ya da çay içmek için tercih ettiğim mekanlardır. Beşiktaş’ta vapur iskelesi yanındaki çay bahçesi, Arnavutköy’de Bahar Pastanesi ya da Hisar’da Sade Kahve favori mekanlarımdır.
Bağdat Caddesi’ni nasıl bilirsiniz? Gelip gider misiniz? Sevdiğiniz takıldığınız yerler var mı?
BARIŞ:
Özellikle sık sık Kalamış ve Fenerbahçe’ye gideriz. Bayağı revaçta bir yer ama hız tutkunu olan kendini bilmezler yüzünden eskisi kadar gitmiyorum.
MUSTAFA:
Çok nadiren gidebilsem de bir Fenerbahçeli olarak Caddenin tamamına bayılıyorum
MERT:
Bağdat Caddesi’ne yılda birkaç kereden fazla gelemiyorum maalesef, ama takılacak vaktim olursa oldukça keyif alıyorum caddeden. Favori bir mekanım yok.
DOĞAÇ:
Bağdat Caddesi’ni çok bilmemekle birlikte baya güzel olduğunu düşünüyorum. Çok nadiren gelip giderim. Caddebostan sahilinde çok güzel gitar muhabbetlerimiz olmuştur.
EMRE:
Karşıda olduğu için pek gelip gittiğim bir yer değildir Bağdat Caddesi. O yüzden fazla mekan da tanımıyorum. Ama Caddebostan’da çok güzel yerler olduğunu biliyorum. Anneanneme giderken genelde Beyaz Fırın’a uğrayıp kahvaltılık bir şeyler alırım.
HIZLI KISA SORULAR
Bu bölüm müzik ile ilgli olmamasına rağmen, sizi sevenlerin daha yakında tanıyabilmesi, daha samimi ve yakın hissetmesi için düzenlenmiştir.
Ne tarz yemeklerden hoşlanırsınız? Yemek yapar mısınız?
Mustafa Kemal Öztürk : Yapamam. Kendi yapmadığım her tür yemekten hoşlanırım çok baharatlı olmasın ama…
Barış Bahçeci : kebaplar, kuru fasulye pilav
Mert Özdemir : Yemek yaparım. Balık yemeyi özellikle severim. Onun dışında kahvaltı hayatımda önemli bir yer tutar. Her türlü sebze meyve ile de aram iyidir.
Doğaç Başaran : Et yemeklerinden hoşlanırım, özellikle rus salatası hastasıyım.
Emre Yıldız : Et ve Kebap türevi her şeyi büyük bir zevkle yerim. Adana Kebap ve Çiğ Köfte favori yemeklerimdir. Fazla yemek yapmam, dışarıdan söylerim
Hobileriniz nelerdir?
Mustafa Kemal Öztürk : Playstation, Wee , Futbol ve Masatenisi
Barış Bahçeci : yoga, atletizm
Mert Özdemir : Basketbol, Bisiklet, bilgisayar
Doğaç Başaran : FRP, spor, elektronik
Emre Yıldız : Film, Playstation
Evli / Bekar / İlişkide?
Mustafa Kemal Öztürk : Bekar ve ilişkide
Barış Bahçeci : her yol var
Mert Özdemir : Hepsi
Doğaç Başaran : Hepsi
Emre Yıldız : Bekar ve İlişkide
Arabanız var mı ? Varsa ne marka?
Mustafa Kemal Öztürk : VW GOLF
Barış Bahçeci : Seat Ibiza
Mert Özdemir : Hayır yok
Doğaç Başaran : Yok ama birgün olacak
Emre Yıldız : Opel Corsa
Sinemaya gidermisiniz? Ne tarz filmlerden hoşlanırsınız? En son gördüğünüz film?
Mustafa Kemal Öztürk : Zeka oyunlari ile dolu olan filmlerden ve korku filmerinden hoşlanırım
Son gördüğüm film Karayip Korsanları
Barış Bahçeci : Pek gitmiyorum
Mert Özdemir : Arada sırada gidiyorum sinemaya. En son Kanlı Elmas ‘ı izledim.
Doğaç Başaran : Ben film izlemekten çok hoşlanırım, özellikle zekice konulu filmlerden hoşlanırım, Olağan Şüpheliler bu bağlamda favorimdir. Bir de Blues Brothers her müzisyenin izlemesi gereken bir filmdir. En son Pan’ın Labirenti filmini seyrettim.
Emre Yıldız : Müzikal filmleri severim. Ama en son Spider Man 3’e gittim.
En son aldığınız albüm?
Mustafa Kemal Öztürk : Travis - The boy with no name
Barış Bahçeci : Cengiz Onural
Mert Özdemir : Pinhani – İnandığın masallar
Doğaç Başaran : Gripin, Emre Aydın
Emre Yıldız : Bulutsuzluk Özlemi 20 Yaşında
Sporla aranız nasıl?
Mustafa Kemal Öztürk : Super / Futbol ve Masatenisi oynarim
Barış Bahçeci : Şu sıralar dizlerimdeki rahatsızlıktan dolayı sadece yürüyebiliyorum.
Mert Özdemir : Çok iyi. Her fırsatta basketbol oynuyor ve bisiklet sürüyorum.
Doğaç Başaran : Çok severim sık sık yapmaya çalışıyorum
Emre Yıldız : Nadiren yaptığım halı saha maçlarından başka fazla uğraşamıyorum sporla. Nintendo wii alınca bu eksikliğimi gidermiş olacağım.
İnternet ve teknoloji ile aranız nasıl?
Mustafa Kemal Öztürk : Kullaniyorum ama chat vari şeylere hiç vakit ayırmıyorum
Barış Bahçeci : Süper değil ama yetecek kadar iyi.
Mert Özdemir : Gayet meraklıyım bu ikisine. Aram da gayet iyi.
Doğaç Başaran : Hiç fena değil Şu an onları ben yapmışım gibi hissediyorum
Emre Yıldız : İyi sayılır. Her gün netteyim ama yapabildiğim şeyler sınırlı. İnternet bankacılığı, e-mail, arama motorları, nette oyunlar vs.
Son olarak bizlere ve ziyaretçilerimize söylemek istedikleriniz nelerdir?
MERT:
Öncelikle bu keyifli röportaj için bağdatcaddesi.net’e çok teşekkür ederiz. Umarız siteyi ziyaret edenler de bizim kadar keyif alırlar okumaktan. Sonbahar’da yeni albümümüz ile tekrar görüşmek üzere, BaDEM’den herkese sevgiler…
(Kaynak:www.bagdatcaddesi.net)
Birbirinden keyifli şarkıları ve orjinal tarzları ile BADEM karşınızda...
Umarız bu yazanları beraber okuyorsunuzdur. Herkese Merhabalar…
Şimdi ilk sorumuz biraz tuhaf gelebilir, lakin biz gerçekten merak ettik Biliyoruz ki BADEM isiminin baş harfleriniz ile ilgisi var, bunun açıklamasını sizden talep edeceğiz iler ki sorularda ama BADEM ‘in gerçekten aşağıdaki gibi bir açıklaması olduğunu biliyormuydunuz? Yani baktınız mı hiç? (bakmadıysanız, artık biliyorsunuz)
Badem : [Prunus dulcis, Prunus amygdalus veya Amygdalus communis (bu isimler sinonimleridir)] gülgiller (Rosaceae) familyasının Prunoideae'ye alt familyasına bağlı yaprak döken küçük bir ağaç. Badem bu ağacın meyvesidir. Şeftali ile birlikte Prunusun altcinsi Amygdalusun içinde yer alır.
Prunusun diğer üyelerinin (örneğin erik ve kiraz) aksine meyve tatlı, etli dış çevreye sahip değildir. Bunun yerine derimsi bir örtü ile kaplıdır ve bunun içinde, sert bir kabuk ile kaplı yenilebilir çekirdek kısım bulunur. Bu kısım kuru yemiş olarak tüketilir.
Ağaç güneybatı Asya'ya özgüdür. Evcilleştirilmiş formu İngiliz adalarına kadar kuzeyde yetiştirilebilir. Küçük bir ağaçtır, 4-9 m uzunluğuna ulaşır. Mızraksı yapraklar yaklaşık 6-12 cm uzunluğunda olup kenarı dişlidir. Çiçekler genelde beyaz veya açık pembe, 5 taç yapraklı ve 3-5 cm çaplıdırlar. Yapraklardan önce erken ilkbaharda açarlar.
BARIŞ:
Evet bunu arastirmistim daha once ama botanik ile aram pek iyi olmadığı için ayrıntıları ezberleyemedim. Esasında özellikle bahar aylarında yeşil bir örtü içerisinde çok dikkat çeker. Bence insanımıza çok benzer Badem Ağacı. Niye diye soracak olursanız albümümüzdeki son parçayı dinleyin derim. Bir de Van Gogh un badem ağacı temalı tablosunu unutmamak lazım.
Öncelikle grubun elemanlarını çok kısa tanımak isteriz. İsim, yaş, eğitim, doğum yeri, evli/bekar, belirgin özellik (Mert titizdir, Barış zamparadır, vs.. vs…) gibi
MUSTAFA KEMAL ÖZTÜRK:
5 Agustos 1976 Ankara doğumlu, bekar , hafif çapkin olmakla beraber tam bir futbol hastasıdır.
BARIŞ BAHÇECİ:
12 Nisan 1973 İstanbul doğumlu, Bu Felsefe mezunu, gönlü bekar, hijyene ve sağlığa önem verir,
MERT ÖZDEMİR:
3 Haziran 1974 Samsun doğumlu, İnşaat Yüksek Mühendisi, bekar.
DOĞAÇ BAŞARAN:
16 Şubat 1979 Antalya doğumlu, Elektronik Yüksek Mühendisi, bekar.
EMRE YILDIZ:
BaDEM’de davul ve perküsyon çalıyorum. 1982 İzmir doğumluyum. Ama Adana’da büyüdüğüm için kendimi Adanalı hissediyorum. Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği mezunuyum. BaDEM’le 2000 yılında üniversiteyi kazanınca tanıştım. Aralarına katılmam ise 2002 yılını buldu. O günden beri bu kadro değişmiyor. Biraz detaycı bir insan olduğumu söyler arkadaşlarım. Genelde ayrıntılara dikkat ederim.
DOĞAÇ:
Bizim grup yaş aralığı biraz geniştir esasında. Gruba en son giren Emre 82’li grubun kurucularından Barış ise 73’lü. Herkes de farklı şehirlerden Doğaç Antalya’lı Barış İstanbul’lu Mustafa Ankara’lı Mert Samsun’lu Emre’yse Adanalı. Bizi tanışıp birleştiğimiz yerse hepimizin okuduğu Boğaziçi Üniversitesi’nin Müzik Klübü’dür.
Grup olmak kendi içinde çok hassas dengeler içeriyor aslında. Bizim grupta da çok hassas dengeler mevcut. Birbirimizi uzun zamandır tanıdığımız için, içimizden geçen de yüzümüze yansıdığından bir problem oluştuğunda biri için hemen anlaşılır ve çözülür. Aramızda Barış ve Emre daha duygusaldırlar diyebiliriz. Tepkileri daha ziyade duygusaldır. Mustafa ve Mert baya analitik düşünürler. Doğaç da ikisinin arasında diyebiliriz. Aynı zamanda Mert ile Emre baya titizdirler hem insan ilişkilerinde hem de temizlik anlamında. Barış çok komik biridir. Neşesi yerindeyken özellikle yanında gülmeden durmak olası değildir. Mustafa genelde üşengeçtir ama müzik konusuna geldiğimizde ondan çalışkanını bulamazsınız.
Grubun adı ne zamandan beri BADEM olarak geçiyor ve kısaca hikayesini alalım, lütfen ve başharfi kuralı ise MABED’de olabilirmiş dedi bir üyemiz, “badem” in onlar için başka bir önemli anlamı var mı diye sormuş…
BARIŞ:
1996 ‘dan beri Badem adı var. Barış Devrim ve Mustafa nın baş harflerinden oluştu. Şu anda da grupta zaman içinde değişiklikler olsa da herkesin isminin baş harfi Badem ismini oluşturuyor.
Mabed olamaz zira baş harfi A ya da Ma ile başlayan kimse yok. Dikkat ederseniz Barış ın adı ilk iki harfi alıyor.
Albüm çıkarma fikri ve biraraya gelme nasıl gerçekleşti. Bildiğimiz kadarı ile 2002’de grup son halini aldı, albüm için neden 2005 ‘e kadar beklendi?
MUSTAFA:
Aslında beklenmedi daha dogrusu beklenmedik olaylar oldu. Albüm fikri Badem in ilk konseriyle birlikte ortaya çıkmıştı zaten, 1996 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ndeki korolar konserinde 3 parçalık bir performansından sonra Ada müzik Badem’in o zaman ki haline yani vokal topluluğu haline albüm teklifi yapmıştı. Ama biz 3 arkadaş daha hazır değiliz şeklinde geri çevirmiştik. Daha sonraları bazısı küçük, bazısı büyük plak şirketleriyle flortumuz devam etti, fakat bazen bizim sözleşme fobimiz, bazen de piyasanın şartları yüzünden antlaşma aşamasında durmak zorunda kaldık. 2003’te tasoda nin kurulumuyla beraber yeni ve olabildiğince albüm kalitesinde bir demo kaydedelim dedik ve buna olumlu cevap 2004’te Sony’den geldi. Album tarihi olarak ta 2005 seçildi. 9 senelik zamanı kısaca böyle özetleyebiliriz.
Grup elemanları olarak sürekli birlikte misiniz? Yoksa hepinizin kendi özel hayatlarınız var, sadece bir şey üreteceğiniz zaman mı biraraya geliyorsunuz?
EMRE:
Biz hem iş arkadaşıyız hem de normal hayatta çok iyi arkadaşlarız. Ama bu, grup elamanlarının sürekli bir birlikte olma hali anlamına gelmiyor. Bazen konserler, çekimler, röportajlar vs.den dolayı çok sık birlikte olduğumuz zamanlar oluyor. Ve bu zamanlar çok eğlenceli geçiyor. Bunun dönüşünde biraz birbirimizi özleyelim diye ayrılıyoruz. Ama bu ayrılık fazla uzun sürmüyor. Çünkü iş yapmadığımız zamanlarda da illa ki aramızdan bire bir toplanma organizasyon yapıyor ve biz yine eğlencemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yani o dengeyi gayet iyi koruyoruz. Grubun çoğunluğu taksime yakın oturduğu için buluşma noktamız genelde orası oluyor. Haftada bir ya da iki gün de prova yapıyoruz. Prova öncesi kahvaltılarımız meşhurdur.
Biraz albüm hakkında genel bilgi alalım, şarkıların seçimi, söz müzikler, yaklaşım, tarzınız ve sizin albümle ilgili özel iletmek istedikleriniz varsa..?
DOĞAÇ:
Albümümüz genelde akustik tınılar içeren rock altyapılar kullanılmış çok sesli vokallerle armonize edilmiş parçalardan oluşuyor. Sözlerin 6 tanesi Karacaoğlan sözü, biri Aziz Nesin gerisi de bizim sözlerimiz. Bestelerin tamamı bize ait. Karacaoğlan sözleri bizi ve günümüzde değişen insan ilişkilerini hala anlatmayı becerebilen evrensel sevgi sözleri, dolayısıyla bizim müziğimizle birebir uyuşuyor esasında. Bestelerin çoğu 10 sene öncesine kadar gidiyor, uzun zamandır bizim bir parçamız bu sözler. Artık o sözlerle çok bütün hissettiğimizden albümde kullanmak istedik. Sen Ağlama gibi kendi sözlerimiz de Karacaoğlan sözleri gibi dikkat çekti esasında.
Bu albüm bizim uzun zamandır özlediğimiz bir müziği yapmamıza olanak verdi. Çok sesli ve akustik müzik uzun zamandır yapılmıyor. Biz bu müziğin yeniden gündeme gelmesini de istedik.
Bu albümün uzun soluklu olacağını düşünüyoruz, yani bundan yıllar sonra da insanlar bu albümü dinleyip benzer duyguları o zaman da bu albümü dinlerken yaşayacaklardır.
Parçaları, besteleri nasıl oluşturuyorsunuz? Biri melodiyi bulup geliyor, üzerirne çalışıyor musunuz mesela? Yada bitirip mi geliyor biri?
MERT:
Genelde birimiz bir beste yapıyor ve daha sonra grupça şekillendiriyoruz şarkıyı. Hep beraber çıkan melodiler de var elbette.
Karacaoğlan var sözlerinizde, bu tutku nereden geliyor?
BARIŞ:
Karacaoğlan’ ı okuyan bilir. 400 sene öncesinin sözleri hala aynı tazelikte ve güncellikte. Bu sözlerden etkilenmemeniz için biraz duygusuz olmak ya da Türkçe’ den anlamıyor olmak lazım. Çünkü bu sözlerde Anadolu’nun ve Türk insanının bir özeti ve tahlili var. Ayrıca tarz olarak Karacaoğlan sözleri yaptığımız polifonik vokal düzenlemelere çok iyi oturan bir yapıya sahip.
Bir de bizden önceki üstatlarımıza duyduğumuz saygı ve özlem. Cem Karaca’dan Ruhi Su’ya kadar o kadar çok kişi Karacaoğlan’dan etkilenmiş ve bu konuda o kadar büyük bir literatür var ki ister istemez kendinizi o dünyanın içinde buluyorsunuz.
Müzikal anlamda örnek aldığınız grup /kişi vs.. (yerli/yabancı)
EMRE:
BaDEM müziği kendi bünyesinde fazlaca polifonik öğeler barındırdığı için örnek aldığımız grupların başında MFÖ ve Modern Folk Üçlüsü geliyor. Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray, Bülent Ortaçgil gibi isimler bizleri etkileyen diğer isimlerdir ki zaten konserlerimizde bu ustalardan coverlar da çalıyoruz. Özlem Tekin Türkiye’de beğendiğimiz kadın vokallerin başında geliyor. Yurt dışında ise hem eski hem de yeni isimlerden etkilendik. Eskilerden Eagles, Beatles, Bon Jovi, Rolling Stones, eski yenilerden Red Hot Chili Peppers, yenilerden ise Travis, Coldplay, Maroon 5 gibi isimler sayabiliriz.
İlginç bir detay ; bu birkaç kişinin dikkatini çektiği için soruyorum, kesinlikle yanlış algılanmasını istemem. Bilakis üzülürüz çok. NTVMSNBC’de yayınlanan SCRUBS adlı dizinin jenerik müziği ile “Kara Değil mi?” arasında benzerlik tesadüf mü? Esinlenme var mı? Yada sadece sound mu benziyor, müzikal olarak hiç alakası yok mu?
MUSTAFA:
Hem sound hem de muzikal olarak az da olsa benziyor, neden gidipte karadegil mi? den esinlenmisler biz de anlamadik, halbuki cok daha orjinal seyler yaratabiliyorlar. Espri bir yana karadegil mi? 1997 yilinda bestelendi, karacaoglan sozlu ikinci bestemizdi. Bu anlamda bir esinlenme soz konusu degil ama daha onceleri baglamayla calinan melodiyi banjo nun caliyor olmasi genel olarak parcaya bir amerikan folk hissi haliyle kazandiriyor. Ama bizim icin onemli olan parcaya olumlu olarak muzikal anlamda bir seyler katip katmadigiydi.Kisaca biz parcayi banjo lu hale ceviriken ne Scrubs vardi ne de CNBCe.
Başka dikkatimizi çeken bir konu ; “Sen Ağlama” adlı parça (bence inanılmaz keyifli bir çalışma olmuş, ilk adını gördüğümde internette Sezen Aksu’nun cover’ı sandım. Duyduktan sonra heralde bütün bir gece dinlemiştim) ile illgili olarak, klipte bir aşk hikayesi olarak sunuldu ama SINAV filminde bir ana-oğul ilişkisi içinde işlendi. Bu konsept açısında sizi rahatsız etmedi mi? Beni etti mesela. Herkes kendi kurguluyor kafasında şarkıları ama başka bir görsel sunulunca ister istemez odak dağılıyor. Örnek olarak Barış Manço’nun Gül Pembe’si beyaz tenli pembe yanaklı bir lise aşkını hatırlatırdı bana, sonradan Büyükanne’sine yazdığını duyunca bir daha hiç o modda dinleyemedim şarkıyı
BARIŞ:
Bu bir aşk şarkısı değil ki, bir isteği anlatıyor. Ayrılığın insanları ağlattığını, ağlatanın ise bunu telafi isteğini ve geri dönme arzusunu anlatıyor. Bir parçada herkes kendinden bir şey bulursa o şarkı dilden dile dolaşır ve herkesin türküsü olur. Klipte ise bu şekilde işlendi çünkü insanlar en çok giden sevgiliye ağlar. Ama herhalde hiçbir sevgili de anne gibi olamaz.
Yeni albüm için tarih vs.. belli mi? İçerir ve tarz hakkında bilgi alabilir miyiz?
MERT:
Yeni albümü bu sonbaharda çıkarmayı düşünüyoruz bir aksilik olmazsa. Şarkılar yine BaDEM şarkıları ama ilk albüme göre daha fazla elektro gitar kullandık bu albümde. Biraz daha sertleşti yani sound’umuz.
Yine bir adet Karacaoğlan sözlü bestemiz olacak albümde. Bir de birkaç sürpriz …
Albüm’den sonra yaşam tarzlarınızda bir değişiklik oldu mu? Tanınmak vs.. ilginç bir anı vs..?
DOĞAÇ:
Yani değişiklik oldu da diyebiliriz olmadı da diyebiliriz. Çünkü hepimiz günlük hayatımıza olduğu gibi devam ediyoruz. Albümüzü dinleyen bizi seven insanlarla da internet sitemiz vs. aracılığıyla görüşebiliyoruz. Tabi ki bu albüm sayesinde bu sektörden de birçok insanla tanıştık çok güzel arkadaşlıklar edindik. Şunu söyleyebilirim ki, sizin içinizden çıkmış olan şarkıları başka insanların dillerinde duymak çok keyifli bir şey. İnsanlar şarkılarınıza eşlik edince sizinle birlikte söyleyince çok değişik bir haz yaşıyorsunuz.
Türkiye’de ROCK müzik bir dönem ki populeritesine tekrar geri döndü, bu çok sevindirici. Çok fazla rock grubu görünmeye başlıyor ve hepsi oldukça keyifli çalışmalar yapıyorlar. Bu haraketlenme çok güzel. Siz tam anlamı ile ROCK grubu olmasanızda format itibarı ile benzer özellikler taşıyorsunuz? (siz kendinizin tarzını nasıl ifade ediyorsunuz? )
MUSTAFA:
Aslında gerçek isteğimiz bizim kategorize edilmeden saf halimizle dinlenmesi. Günümüzde tarzlar o kadar iç içe girdi ki bazen yapilan bir müziği bir kategoriyle sınırlamak doğru olmuyor. Ama kısa bir cevap vermek gerekirse pop – folk ve rock müziğin akustik enstrumanlar ve vokallerle süslenmiş hali badem i tanımlar diye düşünüyorum. Bunu da genel bir kategoriye sokmak gerekirse Pop-Rock diyelim. Burada şuna değinmek isterim; Rock adı altında müzik yapan birçok Türk gruptan parçalarimizin orjinaliteleri, formları, melodik ve armonik yapıları anlamında daha Rock bir müzik yapıyoruz, fakat düzenlemelerde fazla distorsiyonlu elektro gitarlar kullanmadığımız için Rock yapmadığımız konusunda genel bir fikir oluşuyor, aslında bu da bizi biraz üzüyor. Bugün bir MFÖ‘ye, Travis’e bir pop grubu demek, hem eksik hem de yanliş kategoriye yönlendiriş olacagına göre, biz de onlar gibi belirli albüm sayısını doldurduğumuzda yaptiğimiz müziğin kategori dışı kalacağına ve kendine has bir Badem müziği olarak adlandırılacağına inaniyoruz.
Önümüzdeki dönemde, ROCK müzik ne olacak? Nasıl gider, bu bir furya mıdır?
BARIŞ:
60’lardan beri Türkiye’de olan bir müzik bu. Zaman zaman iniş ve çıkışları olsa da rock müzik günümüze kadar geldi. Prodüksiyonel açıdan devasa bütçeler gerektirmediği için de son zamanlarda zirve yaptı.
Ancak artık bir Barış Manço’nun, Cem Karaca’nın, Erkin Koray’ın ya da bu tatta isimlerin gelebileceğini düşünmüyorum. Çünkü müziğün imkanları tükenmekte. Yetenekli olan insanlar artık müzik üretemeyecek, çünkü geçim kaygısı var ve haliyle başka alanlara yönelecekler ve müzik hobi olarak kalacak bu insanların hayatında.
Meslek birliklerinin ya da kolluk kuvvetlerinin korsan müzik ile ilgili çabası da yetersiz ya da yok, halkın ise ucuz ya da bedava ürüne sevgisi büyük. Bir iki kişi hariç düşük bütçeli konserler verebiliyoruz rock camiası olarak. Daha iyi şeyler üretilmesi için geçim kaygısının olmaması lazım ki bu da optimum bir kazançla olur ama artık bu bir hayal.
Ayrıca çok sorgulamayan ve öğrenmeyen ya da bunu istemeyen bir insan seli var. Böyle bir ortamda insanlar nasıl ya da neden rock yapar, neye karşı bir duruş geliştirebilir ki, ki üstelik bu düşünselliğin bir de estetik olmasını bekliyoruz.
Ancak her zaman müzik yapmak isteyen ve dur bakayım bunlar ne yapmış diye takip eden insanlar olacak. Bu insanlar deli cesareti ile bu işe girecekler (ki bu cesaret şart) ve de rock yapacaklar. Yine de maalesef Türk insanı eskisi kadar iyi müzik dinleyemeyecek.
Nerelerde oturuyorsunuz?
MERT:
Ben 4. Levent ‘te oturuyorum. Mustafa Cihangir’de, Barış Yakacık’ta, Doğaç Ihlamur’da ve Emre de Darphane’de oturuyor. Barış hariç hepimiz Avrupa yakasındayız.
Müzik dışında bireysel olarak uğraştığınız belirgin hobileriniz vs.. var mı?
BARIŞ:
Yoga, koşu, felsefe kitapları okumak, araba ile tatile gitmek…
MUSTAFA:
Playstation ve artık Wee haricinde halı saha futbol maçları kalan vakitlerde de bayan arkadaslarımla vakit geçirmek…
MERT:
Bisiklet sürmek, basketbol oynamak, bilgisayar ile uğraşmak
DOĞAÇ:
Evet spor yapmayı çok severim, sporun hayatta mutlu olmakla direk olarak ilintili olduğunu düşünüyorum. Daha önce gitar çalmak hobilerimden biriydi, şimdi ise işim oldu. Aynı zamanda FRP tarzı kitapları okumaktan zevk alırım. Ve elektronik cihazlara büyük ilgi duyuyorum
EMRE:
Müzik, hayatımın büyük bir bölümünü kaplıyor. Stüdyo çalışmaları, kayıtlar, provalar, dersler, konserler dışında evde olduğum zamanlarda da etüt yapmaya özen gösteriyorum. Bunlar haricinde dvd seyrediyorum (filmler, lost, heroes), playstation oynuyorum, sinemaya gidiyorum.
İstanbul’da nereleri sever, nerelere gidersiniz, semt ve mekan olarak alabilirsek seviniriz?
BARIŞ:
Galata Kulesi yanındaki çay bahçesi, Haliç’teki ara sokaklar, Adalar ve Boğaz (Boğaz’da özellikle Hisar ve Emirgan)
MUSTAFA:
Arnavutköy ve Bebek kahveleri, ve istanbulun tüm sahilleri
MERT:
Taksim ve Beyoğlu çok sık gittiğim yerler. Adalar’da bisiklet sürmeyi seviyorum. Bunların dışında Beylerbeyi, Çengelköy, Anadolu Hisarı, Bebek, Arnavutköy ve Tarabya’yı da ekleyebilirim sevdiğim mekanlara.
DOĞAÇ:
Genelde taksim civarında gezmeyi seviyorum. Nevizade vazgeçilmezlerimdendir. Beşiktaşta sahilde bira içmeyi çok severim.
EMRE:
Stüdyo, prova, kayıt, ders vs. gibi işler için her gün taksimdeyim. Ona rağmen hiç sıkılmadığım bir semttir burası. Onun haricinde fırsat buldukça sahile kaçarım. Beşiktaş – Rumeli hisarı hattında bulunan yerler kahvaltı etmek ya da çay içmek için tercih ettiğim mekanlardır. Beşiktaş’ta vapur iskelesi yanındaki çay bahçesi, Arnavutköy’de Bahar Pastanesi ya da Hisar’da Sade Kahve favori mekanlarımdır.
Bağdat Caddesi’ni nasıl bilirsiniz? Gelip gider misiniz? Sevdiğiniz takıldığınız yerler var mı?
BARIŞ:
Özellikle sık sık Kalamış ve Fenerbahçe’ye gideriz. Bayağı revaçta bir yer ama hız tutkunu olan kendini bilmezler yüzünden eskisi kadar gitmiyorum.
MUSTAFA:
Çok nadiren gidebilsem de bir Fenerbahçeli olarak Caddenin tamamına bayılıyorum
MERT:
Bağdat Caddesi’ne yılda birkaç kereden fazla gelemiyorum maalesef, ama takılacak vaktim olursa oldukça keyif alıyorum caddeden. Favori bir mekanım yok.
DOĞAÇ:
Bağdat Caddesi’ni çok bilmemekle birlikte baya güzel olduğunu düşünüyorum. Çok nadiren gelip giderim. Caddebostan sahilinde çok güzel gitar muhabbetlerimiz olmuştur.
EMRE:
Karşıda olduğu için pek gelip gittiğim bir yer değildir Bağdat Caddesi. O yüzden fazla mekan da tanımıyorum. Ama Caddebostan’da çok güzel yerler olduğunu biliyorum. Anneanneme giderken genelde Beyaz Fırın’a uğrayıp kahvaltılık bir şeyler alırım.
HIZLI KISA SORULAR
Bu bölüm müzik ile ilgli olmamasına rağmen, sizi sevenlerin daha yakında tanıyabilmesi, daha samimi ve yakın hissetmesi için düzenlenmiştir.
Ne tarz yemeklerden hoşlanırsınız? Yemek yapar mısınız?
Mustafa Kemal Öztürk : Yapamam. Kendi yapmadığım her tür yemekten hoşlanırım çok baharatlı olmasın ama…
Barış Bahçeci : kebaplar, kuru fasulye pilav
Mert Özdemir : Yemek yaparım. Balık yemeyi özellikle severim. Onun dışında kahvaltı hayatımda önemli bir yer tutar. Her türlü sebze meyve ile de aram iyidir.
Doğaç Başaran : Et yemeklerinden hoşlanırım, özellikle rus salatası hastasıyım.
Emre Yıldız : Et ve Kebap türevi her şeyi büyük bir zevkle yerim. Adana Kebap ve Çiğ Köfte favori yemeklerimdir. Fazla yemek yapmam, dışarıdan söylerim
Hobileriniz nelerdir?
Mustafa Kemal Öztürk : Playstation, Wee , Futbol ve Masatenisi
Barış Bahçeci : yoga, atletizm
Mert Özdemir : Basketbol, Bisiklet, bilgisayar
Doğaç Başaran : FRP, spor, elektronik
Emre Yıldız : Film, Playstation
Evli / Bekar / İlişkide?
Mustafa Kemal Öztürk : Bekar ve ilişkide
Barış Bahçeci : her yol var
Mert Özdemir : Hepsi
Doğaç Başaran : Hepsi
Emre Yıldız : Bekar ve İlişkide
Arabanız var mı ? Varsa ne marka?
Mustafa Kemal Öztürk : VW GOLF
Barış Bahçeci : Seat Ibiza
Mert Özdemir : Hayır yok
Doğaç Başaran : Yok ama birgün olacak
Emre Yıldız : Opel Corsa
Sinemaya gidermisiniz? Ne tarz filmlerden hoşlanırsınız? En son gördüğünüz film?
Mustafa Kemal Öztürk : Zeka oyunlari ile dolu olan filmlerden ve korku filmerinden hoşlanırım
Son gördüğüm film Karayip Korsanları
Barış Bahçeci : Pek gitmiyorum
Mert Özdemir : Arada sırada gidiyorum sinemaya. En son Kanlı Elmas ‘ı izledim.
Doğaç Başaran : Ben film izlemekten çok hoşlanırım, özellikle zekice konulu filmlerden hoşlanırım, Olağan Şüpheliler bu bağlamda favorimdir. Bir de Blues Brothers her müzisyenin izlemesi gereken bir filmdir. En son Pan’ın Labirenti filmini seyrettim.
Emre Yıldız : Müzikal filmleri severim. Ama en son Spider Man 3’e gittim.
En son aldığınız albüm?
Mustafa Kemal Öztürk : Travis - The boy with no name
Barış Bahçeci : Cengiz Onural
Mert Özdemir : Pinhani – İnandığın masallar
Doğaç Başaran : Gripin, Emre Aydın
Emre Yıldız : Bulutsuzluk Özlemi 20 Yaşında
Sporla aranız nasıl?
Mustafa Kemal Öztürk : Super / Futbol ve Masatenisi oynarim
Barış Bahçeci : Şu sıralar dizlerimdeki rahatsızlıktan dolayı sadece yürüyebiliyorum.
Mert Özdemir : Çok iyi. Her fırsatta basketbol oynuyor ve bisiklet sürüyorum.
Doğaç Başaran : Çok severim sık sık yapmaya çalışıyorum
Emre Yıldız : Nadiren yaptığım halı saha maçlarından başka fazla uğraşamıyorum sporla. Nintendo wii alınca bu eksikliğimi gidermiş olacağım.
İnternet ve teknoloji ile aranız nasıl?
Mustafa Kemal Öztürk : Kullaniyorum ama chat vari şeylere hiç vakit ayırmıyorum
Barış Bahçeci : Süper değil ama yetecek kadar iyi.
Mert Özdemir : Gayet meraklıyım bu ikisine. Aram da gayet iyi.
Doğaç Başaran : Hiç fena değil Şu an onları ben yapmışım gibi hissediyorum
Emre Yıldız : İyi sayılır. Her gün netteyim ama yapabildiğim şeyler sınırlı. İnternet bankacılığı, e-mail, arama motorları, nette oyunlar vs.
Son olarak bizlere ve ziyaretçilerimize söylemek istedikleriniz nelerdir?
MERT:
Öncelikle bu keyifli röportaj için bağdatcaddesi.net’e çok teşekkür ederiz. Umarız siteyi ziyaret edenler de bizim kadar keyif alırlar okumaktan. Sonbahar’da yeni albümümüz ile tekrar görüşmek üzere, BaDEM’den herkese sevgiler…
(Kaynak:www.bagdatcaddesi.net)
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
***Peki Basın BaDem'e ne diyor sizce?***
cnnturk
Badem yola iyi başladı
30 Kasım, 2005 10:11:00 (TSİ) - Deniz Batuk / cnnturk.com
Ayağı yere sağlam basan besteler, çoksesli vokaller, Karacaoğlan şiirleri, Aziz Nesin’den ‘Badem Ağacı’ ve huzurlarınızda beş arkadaşın oluşturduğu Badem topluluğu.
Son ayların en heyecan verici pop-rock albümlerinden birine imza atan Badem elemanları yani Mustafa Kemal Öztürk, Barış Bahçeci, Doğaç Başaran, Emre Yıldız ve Mert Özdemir daha ilk denemede baştan sona keyifle, defalarca dinlenebilen bir çalışma yapmış.
'Kara Değil Mi', 'Sen Ağlama', 'Badem Ağacı', 'Sensiz Olmam', 'Her An Gitmeler Üzerine' gibi nitelikli parçaları ve MFÖ’vari tarzlarıyla 2005’in sonuna iyi bir çıkışla yetişen Badem üyeleri ilginç albümlerini cnnturk.com’a anlattı:...
milliyet
Rock bahçesindeki badem ağacı
Murat Beşer
Badem'in kendi adını taşıyan ilk albümünde melodik, ritmik, kolay akılda kalan, yormayan ama buruk bir hüzne, dalgın bir düşünceye davetiye çıkarmayı ihmal etmeyen şarkılar bunlar. Toplumsal açmazlara sıkışmış insan ilişkilerini duygusal bir enginlikte ele alan, aşk acısı çeken insanın hallerini konu edinen modern dervişlerin dizeleri bunlar.
"Badem" albümü ile birlikte yeni bir kentli aşık geleneği yaratıldığını söylemek oldukça abartılı olsa da, insan ruhunun duygusal suretini dolambaçlı yollara gereksinim duymadan sergileyen şarkılarıyla, "kent ozanlığı" kavramına taze bir soluk getirdiklerini telaffuz etmek mümkün.
Bağlı oldukları plak şirketi Badem'i "Türkçe pop rock'a Badem tadı geldi" sloganı ile çıkardı. Türkçe popun müzik, şarkı sözleri ve içerik konusunda insanlık namına yerlerde süründüğü zamanlar için, Türkçe pop rock'a Karacaoğlan eliyle insan sevgisi geldi demek, daha doğru ve anlamlı olurdu.
akbank exi
exi26 ile yapılan röportaj
Albüm çıkalı da bir hayli oldu... Grup olarak albüm çıkarmanız da uzun zaman aldı, pişmeyi beklediniz herhalde?
Aslında 97 yılından itibaren aslında aklımızda albüm vardı, kurulduğumuz yılın tam hatırlayamayacağım bir iki ay sonrasında bir konser vermiştik, daha vokal topluluğuyken yani üç kişiyken. Onda bir albüm teklifi gelmişti bize zaten. Fakat o zaman hazır hissetmiyorduk, üç bestemiz vardı zaten. Daha sonrasında gerçekten gelişmeyi bekledik, sanırım beş sene kadarı böyle geçti ama beş sene sonrasında artık yavaş yavaş kendimizi sunmayı çok ciddi bir şekilde sunmayı düşünmeye başlamıştık. 2001-2002 yılları civarı çok ciddi çalışmaya başladık. Fakat o zamanki ekonomik sıkıntılarla müzik piyasasının durgunluğu nedeniyle bazı yapabileceğimiz anlaşmaları yapamadık. Bu şansızlık gibi görülse de bir yandan bizim şansımız da oldu aslında. Son üç yıl içerisinde bu iş tam olarak nasıl yapılır daha da çok öğrenebildik, kendimizi daha çok geliştirdik, o süre sonunda da Sony ile yollarımız kesişti bir de bizim kurduğumuz Taşoda firması ile beraber. Bu iki firmanın ortak çalışması sonucunda Badem albümü çıktı. Şöyle bir şey de çok hoş olurdu: dokuz sene önce bir albüm yapmış olup şu an beşinci altıncıyı yapıyor olabilirdik. Sanırım en azından yapacağımız ilk birkaç albüm içimize sinmeyecekti. Şu an içimize sinen bir iş yaptık, klişe bir sözdür ama, ufak tefek şurasını şöyle yapabilirdik dediğimiz yerler de olsa da en azından ilk albümde olan bir dolu özrümüz olmadı. Dinleyenler de zaten ilk albüm gibi değil de yıllardır var olan bir grubun albümü gibi algılıyorlar. Çok olgun eleştiriler geldi, o anlamda doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz aslında. ....
Hürriyet Ebru Çapa
Var mı bu álemde
Badem'i sevmeyen bir tek kadın?
Enteresan...
Son hafta içinde üç ayrı kuşaktan, üç ayrı hatundan aynı cümleyi duydum. (Yazıyı ‘gökten üç elma düşmüş' muhabbetiyle bağlamasak bari!!!)
Aynı şefkatli ses tonu ve aynı ‘şirin bebecik kartpostalı görmüş kadın' mimikrisiyle (Bilirsiniz...) tıpıtıpına aynı cümleyi kurdular: ‘Ne'şşşekkkerrr çocuklar!'
cnnturk
Badem yola iyi başladı
30 Kasım, 2005 10:11:00 (TSİ) - Deniz Batuk / cnnturk.com
Ayağı yere sağlam basan besteler, çoksesli vokaller, Karacaoğlan şiirleri, Aziz Nesin’den ‘Badem Ağacı’ ve huzurlarınızda beş arkadaşın oluşturduğu Badem topluluğu.
Son ayların en heyecan verici pop-rock albümlerinden birine imza atan Badem elemanları yani Mustafa Kemal Öztürk, Barış Bahçeci, Doğaç Başaran, Emre Yıldız ve Mert Özdemir daha ilk denemede baştan sona keyifle, defalarca dinlenebilen bir çalışma yapmış.
'Kara Değil Mi', 'Sen Ağlama', 'Badem Ağacı', 'Sensiz Olmam', 'Her An Gitmeler Üzerine' gibi nitelikli parçaları ve MFÖ’vari tarzlarıyla 2005’in sonuna iyi bir çıkışla yetişen Badem üyeleri ilginç albümlerini cnnturk.com’a anlattı:...
milliyet
Rock bahçesindeki badem ağacı
Murat Beşer
Badem'in kendi adını taşıyan ilk albümünde melodik, ritmik, kolay akılda kalan, yormayan ama buruk bir hüzne, dalgın bir düşünceye davetiye çıkarmayı ihmal etmeyen şarkılar bunlar. Toplumsal açmazlara sıkışmış insan ilişkilerini duygusal bir enginlikte ele alan, aşk acısı çeken insanın hallerini konu edinen modern dervişlerin dizeleri bunlar.
"Badem" albümü ile birlikte yeni bir kentli aşık geleneği yaratıldığını söylemek oldukça abartılı olsa da, insan ruhunun duygusal suretini dolambaçlı yollara gereksinim duymadan sergileyen şarkılarıyla, "kent ozanlığı" kavramına taze bir soluk getirdiklerini telaffuz etmek mümkün.
Bağlı oldukları plak şirketi Badem'i "Türkçe pop rock'a Badem tadı geldi" sloganı ile çıkardı. Türkçe popun müzik, şarkı sözleri ve içerik konusunda insanlık namına yerlerde süründüğü zamanlar için, Türkçe pop rock'a Karacaoğlan eliyle insan sevgisi geldi demek, daha doğru ve anlamlı olurdu.
akbank exi
exi26 ile yapılan röportaj
Albüm çıkalı da bir hayli oldu... Grup olarak albüm çıkarmanız da uzun zaman aldı, pişmeyi beklediniz herhalde?
Aslında 97 yılından itibaren aslında aklımızda albüm vardı, kurulduğumuz yılın tam hatırlayamayacağım bir iki ay sonrasında bir konser vermiştik, daha vokal topluluğuyken yani üç kişiyken. Onda bir albüm teklifi gelmişti bize zaten. Fakat o zaman hazır hissetmiyorduk, üç bestemiz vardı zaten. Daha sonrasında gerçekten gelişmeyi bekledik, sanırım beş sene kadarı böyle geçti ama beş sene sonrasında artık yavaş yavaş kendimizi sunmayı çok ciddi bir şekilde sunmayı düşünmeye başlamıştık. 2001-2002 yılları civarı çok ciddi çalışmaya başladık. Fakat o zamanki ekonomik sıkıntılarla müzik piyasasının durgunluğu nedeniyle bazı yapabileceğimiz anlaşmaları yapamadık. Bu şansızlık gibi görülse de bir yandan bizim şansımız da oldu aslında. Son üç yıl içerisinde bu iş tam olarak nasıl yapılır daha da çok öğrenebildik, kendimizi daha çok geliştirdik, o süre sonunda da Sony ile yollarımız kesişti bir de bizim kurduğumuz Taşoda firması ile beraber. Bu iki firmanın ortak çalışması sonucunda Badem albümü çıktı. Şöyle bir şey de çok hoş olurdu: dokuz sene önce bir albüm yapmış olup şu an beşinci altıncıyı yapıyor olabilirdik. Sanırım en azından yapacağımız ilk birkaç albüm içimize sinmeyecekti. Şu an içimize sinen bir iş yaptık, klişe bir sözdür ama, ufak tefek şurasını şöyle yapabilirdik dediğimiz yerler de olsa da en azından ilk albümde olan bir dolu özrümüz olmadı. Dinleyenler de zaten ilk albüm gibi değil de yıllardır var olan bir grubun albümü gibi algılıyorlar. Çok olgun eleştiriler geldi, o anlamda doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz aslında. ....
Hürriyet Ebru Çapa
Var mı bu álemde
Badem'i sevmeyen bir tek kadın?
Enteresan...
Son hafta içinde üç ayrı kuşaktan, üç ayrı hatundan aynı cümleyi duydum. (Yazıyı ‘gökten üç elma düşmüş' muhabbetiyle bağlamasak bari!!!)
Aynı şefkatli ses tonu ve aynı ‘şirin bebecik kartpostalı görmüş kadın' mimikrisiyle (Bilirsiniz...) tıpıtıpına aynı cümleyi kurdular: ‘Ne'şşşekkkerrr çocuklar!'
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
Badem yola iyi başladı
30 Kasım, 2005 10:11:00 (TSİ)
Deniz Batuk / cnnturk.com
Ayağı yere sağlam basan besteler, çoksesli vokaller, Karacaoğlan şiirleri, Aziz Nesin’den ‘Badem Ağacı’ ve huzurlarınızda beş arkadaşın oluşturduğu Badem topluluğu.
Son ayların en heyecan verici pop-rock albümlerinden birine imza atan Badem elemanları yani Mustafa Kemal Öztürk, Barış Bahçeci, Doğaç Başaran, Emre Yıldız ve Mert Özdemir daha ilk denemede baştan sona keyifle, defalarca dinlenebilen bir çalışma yapmış.
'Kara Değil Mi', 'Sen Ağlama', 'Badem Ağacı', 'Sensiz Olmam', 'Her An Gitmeler Üzerine' gibi nitelikli parçaları ve MFÖ’vari tarzlarıyla 2005’in sonuna iyi bir çıkışla yetişen Badem üyeleri ilginç albümlerini cnnturk.com’a anlattı:
******
İŞTE BADEM'LER
Barış Bahçeci (vokal, gitar, perküsyon): 1973 İstanbul doğumlu. B.Ü. Felsefe Bölümü mezunu. Grubun besteci ve söz yazarlarından aynı zamanda Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon’un kurucularından. Bağlama da çalan Barış iyi bir kitap okuyucusu ve atletizmle uğraşıyor.
Doğaç Başaran (bas gitar, vokal): 1979 Antalya doğumlu. B.Ü.Elektrik Elektronik Mühendisliği mezunu. Müzik dışında FRP ve bilimkurgu tarzı kitapları çok seviyor. Masa tenisi oynuyor. Mustafa’nın ezeli rakibi ama henüz ona karşı maç aldığı görülmedi.
Emre Yıldız (davul, perküsyon): 1982 İzmir doğumlu. B.Ü. Turizm İşletmeciği mezunu. Davul dışında klavye ve gitar çalan Emre,müzik haricinde Playstation oynamayı ve seyahat etmeyi seviyor.O kadarBeşiktaşlı ki kombine bileti var.
Mustafa Kemal Öztürk (vokal, piyano, gitar): 1976 Ankara doğumlu. B.Ü. Mikrobiyoloji ve Genetik mezunu. Aynı zamanda İTÜ MİAM Ses Mühendisliği ve Tasarımı Doktora öğrencisi. Piyano ve gitar çalıyor, grubun vokalisti, bestecisi ve söz yazarı. Masa tenisi tutkunu. Karadeniz birinciliği ve Türkiye beşinciliği var. Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon’un kurucularından.
Mert Özdemir (vokal,gitar,banço,mandolin):1974 Samsun doğumlu.B.Ü.İnşaat Mühendisliği mezunu.Mandolin , piyano ve saksafon çalıyor. Bilgisayar ve teknolojiyle ilgili, otomobilleri, basketbol ve yüzmeyi seviyor.
********
Öncelikle favori parçamla ilgili bir soru sormak istiyorum, 'Sen Ağlama' gibi sözüyle müziğiyle 'yüzde 100 Badem' parçalarının devamı gelecek mi?
Mert: Tabii ki gelecek. Sözleri ve besteleri yine grup üyelerine ait olup bu albüme koymadığımız ancak 'Sen Ağlama' tadında olan başka şarkılarımız da mevcut. İkinci albümde bunları dinleme şansını bulacaksınız. Ayrıca, Badem hep iyi 'slow'lar yapan bir grup oldu ve bu geleneğini de sürdürecektir.
Doğaç: Karacaoğlan sözleriyle yapılan bestelerin de Badem müziğini ve ruhunu yüzde yüz yansıttığını söylemek gerek. O kadar uzun zamandır bu parçalarla iç içeyiz ki hepsi bizim birer parçamız haline geldi. Yani kısacası sözü bize ait veya değil bütün parçalar bizim için aynı değerde.
Sadece kendi parçalarınızı koymak varken ilk albümde Karacaoğlan'ın şiirleriyle çıkmayı tercih ettiniz. Bu risk taşıyan bir adım değil mi?
Barış: Tüm parçaların müziği Badem’e aittir. Söz olarak ise Badem’in kendisine ait oldukça çok bestesi var aslında. Ancak bu albümde Karacaoğlan sözlerini yoğunlukla kullanmayı tercih ettik. Çünkü grup kurulduğundan beri ozana ve şiirlerine büyük ilgi duydu. Bu grubun hayata bakış açısına da yansıdı.
Mert: Karacaoğlan şiirleri kullanıyor olmamız bazen dinleyicilerde bu sözlerin bestelerinin de bize ait olmadığı izlenimini uyandırıyor ancak yine de Karacaoğlan şiirlerini kullanmayı bir risk olarak görmüyoruz.
Doğaç: Ayrıca son dokuz yıl içinde verdiğimiz konserlerde de Karacaoğlan sözlü parçalarımıza aldığımız tepkiler olağanüstü oldu.
Gelecekteki albümlerde de Karacaoğlan şiirlerine devam mı, yoksa bu sadece tek albümlük bir proje miydi?
Mert: Karacaoğlan şiirlerine yaptığımız besteler kesinlikle bir proje dahilinde yapılmadı. Karacaoğlan şiirlerini bestelemeye başlayalı 8-9 sene oluyor ve bu besteler tamamen şiirlerin bizi çok etkilemesi sonucunda ortaya çıktı.
Mustafa: Henüz kullanmadığımız ama kullanmak istediğimiz başka Karacaoğlan sözlü bestelerimiz de var, belki bu albümdeki kadar yoğunlukta olmasa da bir sonraki albümde mutlaka Karacaoğlan sözlü bestelerimiz yer alacak.
Albüme gelen ilk tepkiler nasıl?
Barış: Şu ana kadar olumsuz bir tepki almadık. Herkes albümde kendisinden bir şeyler buluyor. İnsanlar akustik sound’un çok sesli vokaller ve folk öğelerle harmanlandığı müzikleri bizce özledi.
Mustafa: Olumsuz eleştiri neredeyse yok denecek kadar az gerçekten, yakın çevremizden de harika tepkiler alıyoruz. Basından da takip ettiğim yorumların çoğu çok etkileyici.
Yeni olmak zordur. Albümü nasıl duyuracaksınız?
Mert: İki adet videomuz bir süredir ekranlarda ve müzik kanallarının listelerinde de yükselmeye devam ediyor. Ayrıca oldukça yoğun bir tanıtım dönemi içerisindeyiz. Bu süre içerisinde olabildiğince çok yazılı, görsel ve işitsel medyada insanlarla iletişim kurmaya çalışacağız. Tabi bir de aralık ayından itibaren başlayan konserler var.
Mustafa: Aslında albümde kendini belli eden bazı özellikler zaten bize albümü daha hızlı duyurmamızda yardımcı oluyor. Karacaoğlan ve Aziz Nesin şiirleri, çok vokalli düzenlemeler ve akustik tınılar şu an öne çıkan özellikler. CD versiyonun da bulunan video klipler de tanıtım da daha şimdiden önemli bir rol üstlendi, önemli müzik kanalları bu videolardan birini kullanmaya başladı bile. Sene sonuna kadar da ikinci klibimizi yayınlayacağız umarım.
Parçaları nasıl seçtiniz? Beşinizin aldığı ortak bir karar mı? Mustafa Kemal, Barış, Mert, Doğaç ve Emre stüdyoya girdiğinde nasıl uzlaşıyor?
Barış: Beşimizin ortak kararıydı. Tabi bu kararı alırken bir takım ilkeleri göz önünde bulundurduk. Mesela albümün bütünlüğünü bozacak parçaları aynı yerde kullanmamak bizim için önemli bir karardı. Ayrıca kullanılan yan enstrümanları da bu ilke çercevesinde belirledik.
Mustafa: Ben albümün prodüktörlüğünü üstlendiğim için son kararlarda biraz daha etkin oldum. Fakat kimsenin istemediği ya da çok aşırı karşı çıktığı bir durum da oluşmadı. Genellikle birbirimiz ikna etmeyi çok iyi başaran bir grubuz. Bunun temeli de sıkı arkadaşlığımızda yatıyor.
Konser programınız belli mi?
Emre: Aralık ayında Ankara, Bursa, Eskişehir, Çanakkale, İzmir ve İstanbul olmak üzere 6 ili kapsayan bir turnemiz olacak. Bunlardan Ankara ve Bursa'nın tarihleri belli şimdilik. Ankara konserimiz 14 aralıkta IV Bar'da, Bursa konserimiz ise 16 aralıkta Resimli Bar'da gerçekleşecek. Diğer konser tarihlerimizi www.badem.org adresinden takip edebilirsiniz. Ayrıca bize www.tasoda.com veya www.trioda.net adresinden de ulaşabilirsiniz.
Kaynak:www.cnnturk.com
30 Kasım, 2005 10:11:00 (TSİ)
Deniz Batuk / cnnturk.com
Ayağı yere sağlam basan besteler, çoksesli vokaller, Karacaoğlan şiirleri, Aziz Nesin’den ‘Badem Ağacı’ ve huzurlarınızda beş arkadaşın oluşturduğu Badem topluluğu.
Son ayların en heyecan verici pop-rock albümlerinden birine imza atan Badem elemanları yani Mustafa Kemal Öztürk, Barış Bahçeci, Doğaç Başaran, Emre Yıldız ve Mert Özdemir daha ilk denemede baştan sona keyifle, defalarca dinlenebilen bir çalışma yapmış.
'Kara Değil Mi', 'Sen Ağlama', 'Badem Ağacı', 'Sensiz Olmam', 'Her An Gitmeler Üzerine' gibi nitelikli parçaları ve MFÖ’vari tarzlarıyla 2005’in sonuna iyi bir çıkışla yetişen Badem üyeleri ilginç albümlerini cnnturk.com’a anlattı:
******
İŞTE BADEM'LER
Barış Bahçeci (vokal, gitar, perküsyon): 1973 İstanbul doğumlu. B.Ü. Felsefe Bölümü mezunu. Grubun besteci ve söz yazarlarından aynı zamanda Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon’un kurucularından. Bağlama da çalan Barış iyi bir kitap okuyucusu ve atletizmle uğraşıyor.
Doğaç Başaran (bas gitar, vokal): 1979 Antalya doğumlu. B.Ü.Elektrik Elektronik Mühendisliği mezunu. Müzik dışında FRP ve bilimkurgu tarzı kitapları çok seviyor. Masa tenisi oynuyor. Mustafa’nın ezeli rakibi ama henüz ona karşı maç aldığı görülmedi.
Emre Yıldız (davul, perküsyon): 1982 İzmir doğumlu. B.Ü. Turizm İşletmeciği mezunu. Davul dışında klavye ve gitar çalan Emre,müzik haricinde Playstation oynamayı ve seyahat etmeyi seviyor.O kadarBeşiktaşlı ki kombine bileti var.
Mustafa Kemal Öztürk (vokal, piyano, gitar): 1976 Ankara doğumlu. B.Ü. Mikrobiyoloji ve Genetik mezunu. Aynı zamanda İTÜ MİAM Ses Mühendisliği ve Tasarımı Doktora öğrencisi. Piyano ve gitar çalıyor, grubun vokalisti, bestecisi ve söz yazarı. Masa tenisi tutkunu. Karadeniz birinciliği ve Türkiye beşinciliği var. Taşoda Ses Tasarım & Müzik Prodüksiyon’un kurucularından.
Mert Özdemir (vokal,gitar,banço,mandolin):1974 Samsun doğumlu.B.Ü.İnşaat Mühendisliği mezunu.Mandolin , piyano ve saksafon çalıyor. Bilgisayar ve teknolojiyle ilgili, otomobilleri, basketbol ve yüzmeyi seviyor.
********
Öncelikle favori parçamla ilgili bir soru sormak istiyorum, 'Sen Ağlama' gibi sözüyle müziğiyle 'yüzde 100 Badem' parçalarının devamı gelecek mi?
Mert: Tabii ki gelecek. Sözleri ve besteleri yine grup üyelerine ait olup bu albüme koymadığımız ancak 'Sen Ağlama' tadında olan başka şarkılarımız da mevcut. İkinci albümde bunları dinleme şansını bulacaksınız. Ayrıca, Badem hep iyi 'slow'lar yapan bir grup oldu ve bu geleneğini de sürdürecektir.
Doğaç: Karacaoğlan sözleriyle yapılan bestelerin de Badem müziğini ve ruhunu yüzde yüz yansıttığını söylemek gerek. O kadar uzun zamandır bu parçalarla iç içeyiz ki hepsi bizim birer parçamız haline geldi. Yani kısacası sözü bize ait veya değil bütün parçalar bizim için aynı değerde.
Sadece kendi parçalarınızı koymak varken ilk albümde Karacaoğlan'ın şiirleriyle çıkmayı tercih ettiniz. Bu risk taşıyan bir adım değil mi?
Barış: Tüm parçaların müziği Badem’e aittir. Söz olarak ise Badem’in kendisine ait oldukça çok bestesi var aslında. Ancak bu albümde Karacaoğlan sözlerini yoğunlukla kullanmayı tercih ettik. Çünkü grup kurulduğundan beri ozana ve şiirlerine büyük ilgi duydu. Bu grubun hayata bakış açısına da yansıdı.
Mert: Karacaoğlan şiirleri kullanıyor olmamız bazen dinleyicilerde bu sözlerin bestelerinin de bize ait olmadığı izlenimini uyandırıyor ancak yine de Karacaoğlan şiirlerini kullanmayı bir risk olarak görmüyoruz.
Doğaç: Ayrıca son dokuz yıl içinde verdiğimiz konserlerde de Karacaoğlan sözlü parçalarımıza aldığımız tepkiler olağanüstü oldu.
Gelecekteki albümlerde de Karacaoğlan şiirlerine devam mı, yoksa bu sadece tek albümlük bir proje miydi?
Mert: Karacaoğlan şiirlerine yaptığımız besteler kesinlikle bir proje dahilinde yapılmadı. Karacaoğlan şiirlerini bestelemeye başlayalı 8-9 sene oluyor ve bu besteler tamamen şiirlerin bizi çok etkilemesi sonucunda ortaya çıktı.
Mustafa: Henüz kullanmadığımız ama kullanmak istediğimiz başka Karacaoğlan sözlü bestelerimiz de var, belki bu albümdeki kadar yoğunlukta olmasa da bir sonraki albümde mutlaka Karacaoğlan sözlü bestelerimiz yer alacak.
Albüme gelen ilk tepkiler nasıl?
Barış: Şu ana kadar olumsuz bir tepki almadık. Herkes albümde kendisinden bir şeyler buluyor. İnsanlar akustik sound’un çok sesli vokaller ve folk öğelerle harmanlandığı müzikleri bizce özledi.
Mustafa: Olumsuz eleştiri neredeyse yok denecek kadar az gerçekten, yakın çevremizden de harika tepkiler alıyoruz. Basından da takip ettiğim yorumların çoğu çok etkileyici.
Yeni olmak zordur. Albümü nasıl duyuracaksınız?
Mert: İki adet videomuz bir süredir ekranlarda ve müzik kanallarının listelerinde de yükselmeye devam ediyor. Ayrıca oldukça yoğun bir tanıtım dönemi içerisindeyiz. Bu süre içerisinde olabildiğince çok yazılı, görsel ve işitsel medyada insanlarla iletişim kurmaya çalışacağız. Tabi bir de aralık ayından itibaren başlayan konserler var.
Mustafa: Aslında albümde kendini belli eden bazı özellikler zaten bize albümü daha hızlı duyurmamızda yardımcı oluyor. Karacaoğlan ve Aziz Nesin şiirleri, çok vokalli düzenlemeler ve akustik tınılar şu an öne çıkan özellikler. CD versiyonun da bulunan video klipler de tanıtım da daha şimdiden önemli bir rol üstlendi, önemli müzik kanalları bu videolardan birini kullanmaya başladı bile. Sene sonuna kadar da ikinci klibimizi yayınlayacağız umarım.
Parçaları nasıl seçtiniz? Beşinizin aldığı ortak bir karar mı? Mustafa Kemal, Barış, Mert, Doğaç ve Emre stüdyoya girdiğinde nasıl uzlaşıyor?
Barış: Beşimizin ortak kararıydı. Tabi bu kararı alırken bir takım ilkeleri göz önünde bulundurduk. Mesela albümün bütünlüğünü bozacak parçaları aynı yerde kullanmamak bizim için önemli bir karardı. Ayrıca kullanılan yan enstrümanları da bu ilke çercevesinde belirledik.
Mustafa: Ben albümün prodüktörlüğünü üstlendiğim için son kararlarda biraz daha etkin oldum. Fakat kimsenin istemediği ya da çok aşırı karşı çıktığı bir durum da oluşmadı. Genellikle birbirimiz ikna etmeyi çok iyi başaran bir grubuz. Bunun temeli de sıkı arkadaşlığımızda yatıyor.
Konser programınız belli mi?
Emre: Aralık ayında Ankara, Bursa, Eskişehir, Çanakkale, İzmir ve İstanbul olmak üzere 6 ili kapsayan bir turnemiz olacak. Bunlardan Ankara ve Bursa'nın tarihleri belli şimdilik. Ankara konserimiz 14 aralıkta IV Bar'da, Bursa konserimiz ise 16 aralıkta Resimli Bar'da gerçekleşecek. Diğer konser tarihlerimizi www.badem.org adresinden takip edebilirsiniz. Ayrıca bize www.tasoda.com veya www.trioda.net adresinden de ulaşabilirsiniz.
Kaynak:www.cnnturk.com
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
***BADEM RÖPORTAJINA DOYDUNUZ SANIRIM İŞTEE BİR TANE DAHA***
akbank exi
Badem macerasına Boğaziçi Üniversitesi’nde başladınız, nasıl kurdunuz grubu, neler yaptınız?
Hepimiz Boğaziçi Üniversitesi mezunuyuz. Doğaç Elektronik, Mustafa Genetik, Mert İnşaat Mühendisi, ben (Barış) Felsefe, Emre Turizm Otelcilik. Esasında 1995 yılında rock korosunda başladı bu macera. Mustafa ile birlikte orada tenor partisyonunda söylüyorduk ve kendi çapımızda bestelerimiz vardı. Bir de Ikarus diye bir grup kurulmuştu, orada da birlikteydik. Esasında üç kişi ile -Devrim, ben (Barış), Mustafa- bir parçaya üç ses yapmamızla başladı Badem’in beraberliği, vokal grubu olarak kuruldu, daha sonra bestelerimizi yine o tarzda yorumlamak istedik, daha sonra gruba Mert geldi, Doğaç 99 yılında katıldı, Emre 2002 yılında katıldı. Doğaç okula ilk geldiğinde bizim grup Doğaç’ın hoşuna gitmiş, bir de o zamanlar bas gitar çalmıyordu, hadi sen Badem’e gel, bir de bas gitar çal diye başladı bas gitaristliğe, onun vokalistlik ve bas gitaristlik macerası o şekilde başladı. Bizim de git gide enstrüman çalan ve vokal yapan grup elemanları şeklinde kendimizi geliştirmemizle bu grup formatını aldık. Çünkü daha önce vokal grubuyduk, dışarıdan çeşitli desteklerle konserlere çıkıyorduk. En son 2002 yılında grubun Badem budur dediğimiz formatı Emre’nin gelişiyle meydana geldi. Bu formatta da uzun seneler devam etmeyi düşünüyoruz.
Aslında biz de hangi bölümlerden mezun olduğunuzu da merak ediyorduk. Kariyer mi müzik mi gibi bir durum söz konusu çünkü…
Aslında biz de müzikte kariyer yapmayı seçtik diyebiliriz.
Biz senelerdir aldığımız formasyona da çok önem veriyoruz. Ben (Doğaç) de Elektronik Bölümündeydim ve hakikaten çok önem veriyordum. O derslerde de bizim için hayati önem taşıyan şeyler öğrendik, hayatımıza da yansıtıyoruz bunları zaten. Fakat bir yandan Badem söz konusu olduğunda, Badem her zaman için herkes için birinci sıradaydı. Hatta bir ara Barış ODTÜ’de mastır yapıyordu. Biz burada, İstanbul’da çalışacağız diye haftada iki defa Ankara’dan Badem çalışmasına gelirdi. Yani inanılmaz bir motivasyon… Ertesi gün çok hayati bir sınavımız olsa bile Badem için olacak bir şey öncelikli olurdu hepimiz için. Bu hala da böyle. Çok yakın arkadaş olmamızın da tabi bunda etkisi var. Dolayısıyla bu seçimi yapmak o kadar da zor olmadı bizim için.
Ben (Mustafa) mesela sırf üniversite tercihinde İstanbul’daki üniversiteleri yazmıştım. Müzikle uğraşacağımı düşünüyordum lise bittiğinde. Sadece bölüm olarak tercihim çok önemli bir tercih olmadığından sıralamada ne denk gelirse şeklinde kazanmıştım bölümümü. Bir idealistlik yoktu, genetik okuyacağım diye bir idealim yoktu. Müzik yapacağımı daha önceden düşünüyordum, sanırım bir şekilde herkesin de yavaş yavaş çok kesin olmasa bile müzik yapmak istediği ortaya çıktı bu birliktelik sonucunda. Tabi belli bir kazanç düzeyini yakalamak durumundasınız. Bunu eğer başka bir dalda yapsaydık daha rahat mı olurduk diye bir soru çıkıyor karşımıza. Aslında bir risk aldık ama umarım kazançlı çıkarız bu işin sonunda.
Barış: Ben eminim ki Mustafa genetikle uğraşsaydı şu an kendini klonlamıştı.
Badem isminin bir de anlamı varmış galiba, yoksa bu bir söylenti mi?
Badem grubu 1995 yılında ilk kurulduğu zaman üç tenor Barış, Devrim ve Mustafa isimlerinden den Badem oluşturulmuştu. Daha sonra Devrim doktorasını tamamlamaya Belçika’ya gitti. Doğaç ve Emre olarak biz de Devrim’in yerini aldık, yine Badem ismi korundu böylece.
Bir de isminizi yadırgayanlar olmuş, bizce çok güzel bir isim ama?
Badem çok çocukça bir isim, komik bir isim, insanlara çok bir şey ifade etmeyen bir isim. Badem ne yani, fındık, ceviz gibi tepkiler geldi. Fakat bunun tarihte de örnekleri var. En bilindik örneği Beatles. John Lennon daha 12 yaşındayken onu rüyasında görmüş zaten. Beatles’taki a yerine e koyduğunuzda böcekler anlamına geliyor. Fakat oradaki beat, müzikteki beat ve vuruş anlamında. Fakat dünyanın gelmiş geçmiş en büyük grubu. Bizim öyle dünyanın gelmiş geçmiş en büyük grup olmak gibi bir hayalimiz tabi ki hani herkesin olur ama, isim anlamında onlar nasıl kendi kültürlerini o isimle çok iyi yansıtıyorlarsa, biz de Anadolu toprağının tadını, kokusunu ve batıyla kaynaşmasını çok iyi yansıtmış oluyoruz.
Badem zaten oldukça sevimli bir isim. Diğer taraftan çocuksu bulanlar var, argo anlamı da varmış galiba, art niyetli yaklaşanlar da oldu bazı yerlerde, bence oldukça sempatik ve akılda kalıcı bir isim. İsimlerimizin de Badem’in harflerinden başlıyor olması da bizim için çok önemli. Biz bunun uğuruna inanıyoruz.
Albüm çıkalı da bir hayli oldu... Grup olarak albüm çıkarmanız da uzun zaman aldı, pişmeyi beklediniz herhalde?
Aslında 97 yılından itibaren aslında aklımızda albüm vardı, kurulduğumuz yılın tam hatırlayamayacağım bir iki ay sonrasında bir konser vermiştik, daha vokal topluluğuyken yani üç kişiyken. Onda bir albüm teklifi gelmişti bize zaten. Fakat o zaman hazır hissetmiyorduk, üç bestemiz vardı zaten. Daha sonrasında gerçekten gelişmeyi bekledik, sanırım beş sene kadarı böyle geçti ama beş sene sonrasında artık yavaş yavaş kendimizi sunmayı çok ciddi bir şekilde sunmayı düşünmeye başlamıştık. 2001-2002 yılları civarı çok ciddi çalışmaya başladık. Fakat o zamanki ekonomik sıkıntılarla müzik piyasasının durgunluğu nedeniyle bazı yapabileceğimiz anlaşmaları yapamadık. Bu şansızlık gibi görülse de bir yandan bizim şansımız da oldu aslında. Son üç yıl içerisinde bu iş tam olarak nasıl yapılır daha da çok öğrenebildik, kendimizi daha çok geliştirdik, o süre sonunda da Sony ile yollarımız kesişti bir de bizim kurduğumuz Taşoda firması ile beraber. Bu iki firmanın ortak çalışması sonucunda Badem albümü çıktı. Şöyle bir şey de çok hoş olurdu: dokuz sene önce bir albüm yapmış olup şu an beşinci altıncıyı yapıyor olabilirdik. Sanırım en azından yapacağımız ilk birkaç albüm içimize sinmeyecekti. Şu an içimize sinen bir iş yaptık, klişe bir sözdür ama, ufak tefek şurasını şöyle yapabilirdik dediğimiz yerler de olsa da en azından ilk albümde olan bir dolu özrümüz olmadı. Dinleyenler de zaten ilk albüm gibi değil de yıllardır var olan bir grubun albümü gibi algılıyorlar. Çok olgun eleştiriler geldi, o anlamda doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz aslında.
Zaten albümdeki parçaların en yakın besteleri dört ya da beş sene önce yapılmış besteler. O beş senelik süre içinde aslında şu anda aldığımız soundlar geliştirildi. Ve elimizde oluşan 25-30 parçanın en çok içimize sinenlerini aynı zamanda üniversite konserlerinden gelen tepkilere göre seçme şansımız oldu.
Bu sırada Mustafa İTÜ’de ses mühendisliği okudu. Biz enstrümanist vokal veya besteler olarak kendimizi geliştirirken Mustafa da bir yandan işin kayıt tekniği ile eğitim aldı. Mustafa zaten albümün prodüktörü de aynı zamanda. Aramızdan birinin teknik olarak da kayıt aşamasında bilgili olması bizi epey rahatlattı. İstediğimiz soundu nasıl elde edebileceğimiz konusunda Mustafa’nın bilgilerinden sonuna kadar yararlandık.
Karacaoğlanı yorumlama fikri nasıl çıktı ortaya?
Bir rastlantı sonucu doğdu aslında. Yıllar önce bir kitap fuarında bir Karacaoğlan kitabının elimize geçmesiyle ve onun yıllarca raflarda tozlandıktan sonra, müzik yapmaya başladığımızda, böyle bir besteye böyle bir söz nasıl olur diye denemeyle başladı esasında. Fakat bunlar çok amatörce, deneysel çalışmalardı. Zaman geçtikçe o sözlerin bizim için ne kadar önemli olduğunu anladık. Yani bizi bizden daha iyi ifade eden sözlerdi. O bakımdan üzerimizde çok büyük etkisi oldu. Hangi etnik gruptan olursanız olun, hangi düşünceye, hangi dine bağlı olursanız olun çok evrensel konulardan bahseder ve bundan bahsederken de mutlaka herkesi bir yerinden yakalar. Karacaoğlan bu. Bizi de yakaladı ve bırakmadı. Popüler müzikte zaten yeri olan bir şair, üç yüz dört yüz yıldır etkisini sürdürüyor. Ve bu müthiş bir başarı, üç yüz dört yüz yıl önce yazılmış sözlerin bugün hala birtakım sanatçılarca kullanılıp hit olması bir rastlantı olmamalı. Alıp Kutadgu Bilig’i besteleyemezsiniz, ama Karacaoğlan sözlerini bestelersiniz, çünkü Türkçesi de günümüze oldukça yakın. Besteler ve sözler bire bir örtüştüğü için de Karacaoğlan bizim için vazgeçilmez hale geldi.
Biraz da duygusalız galiba?
Aslında parçaların çoğu aşkı içerdiği için öyle oluyor tabi. Biz genel anlamda hepimiz çok duygusal insanlar görünümünde değiliz, içimizde duygusal olsak da dışarıya gösterme anlamında bir durum yok gibi. Gerçekten şöyle bir şey var, bizim doğal olarak etrafımızda gördüğümüz, etkilendiğimiz şeylerden yazdıklarımız var ve Karacaoğlan’ın da tamamen hayatından olduğu için sözler, çok gerçek sözler var aslında bu albümde. Yaşanmış birçok duygunun anlatıldığı sözler var. O anlamda duygusal bir albüm demek yanlış olmayacaktır.
“Badem Ağacı” adlı çok da güzel bir parçanız daha var. Sözleri Aziz Nesin’e ait ve grubunuza da çok uyuyor nedense… Nereden çıktı bu fikir?
“Badem Ağacı” şiiriyle bir arkadaşım sayesinde karşılaştım ben (Mert), şiirin adının da Badem’i içermesi bizim de Badem olmamız, şiiri okuyunca zaten çok beğendim. Bir şekilde orada da aşkla ilgili, umutları ve daha sonra hayal kırıklıklarını anlatan sözler var. Ve bir şekilde hani o şiirin tıpkı Karacaoğlan’da olduğu gibi anlatım gücünü ve aşka bakışı, yaklaşımını kendimize yakın bulduğumuz için biz şiiri çok sevdik. Mevcut bir şarkımız vardı henüz şekillenmemiş. Bu sözlerle o şarkıyı birleştirince de çok güzel bir şarkı çıktı ortaya. Biz de çok seviyoruz.
Bir de Aziz Nesin hep mizah yönüyle bilinir fakat bu kadar güzel bir şiiri yazabiliyor olması bence Türkiye için ne kadar büyük bir değer olduğu anlamına da geliyor. Karacaoğlan kadar büyük bir edebiyatçı kendisi. O bakımdan bu bizim dünyaya bakış açımızı da, nerede olduğumuzu da saptayan bir şarkı bence.
Peki halk şiirlerini yorumlamaya devam edecek misiniz?
Arada böyle yine bir iki tane Karacaoğlan’dan albüm konseptine uygun sözler olursa kullanmayı düşünüyoruz ama bundan sonra ekseriyetle kendi sözlerimiz üzerine yönelmemizin daha uygun olacağı gibi bir fikrimiz var. Göreceğiz hep beraber.
Albüme video klipleri de eklemişsiniz...
Albüm süreci bizim için çok değerli bir anı olacaktı. O sahnelerin aslında hep çekilmesini ve bir şekilde insanlara ulaşmasını istiyorduk, ilk fikir aslında buradan çıktı. Yani bizim nasıl kayıt yaptığımızı, neler yaşadığımızı paylaşmak istiyorduk. Sonrasında dedik hani bunu tam profesyonel olarak koyalım, bire bir profesyonel bir ekip tarafından çekilen halini koyalım daha orijinal olsun istedik. Bu fikir daha hoşumuza gitti. Dağhan İş yönetmenliğini yaptı dört klibin. O sayede gerçekten çok hoş dört klip çıktı ortaya.
Yeni klibiniz de çıktı…
Evet “Sen Ağlama” adlı klibimiz. CD’lerde bulunan kliplere ek olarak bu klibimizin de çıkmış olması çok güzel, bizim için bir artı olacağını düşünüyoruz.
Bir de manken varmış klibinizde?
Evet, maalesef bir manken var. Maalesef çünkü bir tane sadece. Başka yok.
Peki Badem kimleri dinler? Kimleri sever?
Ben Badem dinliyorum, çok seviyorum (Doğaç).
Ben annemi çok dinliyorum (Mustafa Mert).
Aslında hepimiz rock müzikten hoşlanıyoruz. Ama aynı zamanda vokal grubuyuz ve çok vokalli müziği de çok seviyoruz. Türkiye’deki örnekleri zaten başta MFÖ geliyor. Modern Folk Üçlüsü var. Müzik anlamında da Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray, Bülent Ortaçgil bizi çok etkiledi. Yurt dışındaki örnekleri de, Beatles, Queen, Eagles, Bon Jovi eskilerden etkilendiklerimiz. Son dönemden de etkilendiklerimiz var: Coldplay, Travis, Red Hot Chilli Peppers, Maroon 5 gibi isimler. Aslında bir dolu isim sayılabilir. Rock alt yapılı sanatçılar ya da gruplar ortak beğenimiz.
Grup içinde üzerinde hemfikir olmadığınız beğenileriniz de var mı? Birinizin çok beğendiğini diğeriniz hiç beğenmiyor olabiliyor mu?
Oluyor oluyor. Ona isim vermeyelim şimdi. Ortak paydada beğendiğimiz çok kişi var ama gerçekten çok dışında zevklerimiz de var. Kimimiz daha eski isimleri seviyor, kimimiz yeni şeyleri.
Barış: Mesela Mustafa hiphopı sever ama ben sevmem ya da ben Bony M’i çok severim, sonra burada adı geçti diye bana içerlenirler.
Gerçekten farklı müzikler dinleyerek büyüdük. Grubun kendine has bir müzik yapmasının sebebi de biraz da o. Kimimiz çok rock dinlemiş, kimi türkülerle büyümüş, kimi sadece yeni dönem sanatçılarıyla büyümüş, ama ortak paydamız yine de var. Bir grubu grup yapan özellik aslında bu farklı fikirlerin bir araya gelmesi. Herkes kendi birikimlerini grubun müziğine çok iyi yansıtabiliyor.
Konserler nasıl gidiyor, dinleyici tepkileri nasıl?
Gayet güzel gidiyor. Biz bu müziğin insanlar tarafından ne kadar beğenileceğini de merak ediyorduk. Özellikle üniversitelerde konserler verdiğimiz için az çok fikrimiz vardı. Dokuz senedir bu grup neredeyse hiç durmadı, sürekli bar performansları ya da konserlerle bir şekilde insanlarla birlikte olduk. Üniversite gençliği konusunda az çok fikrimiz vardı. Onun dışında üniversiteden mezun, biraz daha yaşını başını almış kimselerden de çok güzel tepkiler alıyoruz, onlara çok hitap ettiğini söylüyor birçoğu. Liselerden güzel tepkiler alıyoruz, şu an her şey güzel görünüyor, ikinci klibimizle de daha da güzel olacağına inanıyoruz.
İleride neler yapacaksınız?
Aslında gelecek albümümüz için şimdiden çalışmaya başlamayı düşünüyoruz. Ama ilk etapta konserler var, oldukça çok sayıda ve özellikle üniversite konserleri başlayacak Mart’tan itibaren. Kendimizi bu şekilde daha iyi hissedeceğimiz zannediyoruz, çünkü bir müzisyenin kendini en rahat hissettiği yer sahne. O anlamda albümümüzü almamış ya da almış fakat bizi canlı olarak dinlememiş insanlara olabildiğince ulaşmak istiyoruz. İlk etabımız konserler ya da olabildiğince basın yoluyla kendimiz ve bu albümümüzü tanıtmak. Bir yandan da kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz hala. Bir sonraki albüme şimdiden kafa patlatmaya başladık aslında. Şimdi başlasak iki sene sonra ancak çıkar herhalde.
Gençlere halk şiirini bu şekilde hatırlatmak anlamlı olmalı.
Evet, hatırlatmış oluyoruz. Çünkü dönem dönem nesil değiştikçe gündem dışı kalabiliyor ve değişen müzikle birlikte belki edebi birtakım unsurlar, kendi kimliğimizi yansıtan birtakım değerler tekrar gündeme getirilip toplum içerisinde bir insanları birbirlerine kaynaştıracak olan zamk vazifesi görüyor, çünkü o değerlerle insanlar birbirleriyle ortak iletişim kuruyorlar. Bunu misyon edindik diyemeyiz ama yaptığımız işin içinde doğal olarak böyle bir misyon görünüyor.
Gençlere bir de buradan bir seslenelim mi?
Çok mesaj verecek kadar büyüdüğümüzü düşünmüyoruz ama şöyle bir şey söyleyebiliriz: Biz çok acele etmedik bu albüm için, acele çıkan albümler biraz göze çarpıyor, albümün yapılması için yapılmış albümler var, o anlamda birazcık daha sabırlı olmak belki de daha doğru fakat bizim kadar da beklemelerini önermem açıkçası. Gerçekten kendilerini hazır istedikleri anda yaparlarsa albümlerini daha iyi olacaktır, geriye döndüklerinde çok pişman olamayacaklardır.
Bir de grup olma fikri de çok önemli. Biz şu an bütün elemanları bu grup için bir şey ifade eden ve müziğin tamamı bu elemanlardan çıkan bir müzik yapıyoruz. Bunun önemini vurgulayabiliriz. Grup olmanın, bu grubun içinde arkadaş olmanın önemini vurgulanabilir. Bizim en önemli özelliklerimizden biri çok yakın arkadaş olmamız. Her konuda birbirimizle dertleşebiliriz, bugün müzik yapıp ertesi gün bir yerlere eğlenmeye gidebiliriz.
Bir de çocukları doktor, mühendis olsun isteyen aileler için kötü bir örneğiz aslında. Boğaziçi’ni bitirmişiz, müzik yapmışız. Manyak mısınız, o kadar üniversiteler bitirmişsiniz, ne yapıyorsunuz diye tepkiler geliyor. Şöyle belki bir mesaj verilebilir, bizler gerçekten istediğimiz şeyi yapıyoruz. İlla ki mühendislik bitirdik diye o doğrultuda kalmadık, kalmak istemedik. Gerçekten bunu yapmak istiyoruz ve şu an idealimiz budur
akbank exi
Badem macerasına Boğaziçi Üniversitesi’nde başladınız, nasıl kurdunuz grubu, neler yaptınız?
Hepimiz Boğaziçi Üniversitesi mezunuyuz. Doğaç Elektronik, Mustafa Genetik, Mert İnşaat Mühendisi, ben (Barış) Felsefe, Emre Turizm Otelcilik. Esasında 1995 yılında rock korosunda başladı bu macera. Mustafa ile birlikte orada tenor partisyonunda söylüyorduk ve kendi çapımızda bestelerimiz vardı. Bir de Ikarus diye bir grup kurulmuştu, orada da birlikteydik. Esasında üç kişi ile -Devrim, ben (Barış), Mustafa- bir parçaya üç ses yapmamızla başladı Badem’in beraberliği, vokal grubu olarak kuruldu, daha sonra bestelerimizi yine o tarzda yorumlamak istedik, daha sonra gruba Mert geldi, Doğaç 99 yılında katıldı, Emre 2002 yılında katıldı. Doğaç okula ilk geldiğinde bizim grup Doğaç’ın hoşuna gitmiş, bir de o zamanlar bas gitar çalmıyordu, hadi sen Badem’e gel, bir de bas gitar çal diye başladı bas gitaristliğe, onun vokalistlik ve bas gitaristlik macerası o şekilde başladı. Bizim de git gide enstrüman çalan ve vokal yapan grup elemanları şeklinde kendimizi geliştirmemizle bu grup formatını aldık. Çünkü daha önce vokal grubuyduk, dışarıdan çeşitli desteklerle konserlere çıkıyorduk. En son 2002 yılında grubun Badem budur dediğimiz formatı Emre’nin gelişiyle meydana geldi. Bu formatta da uzun seneler devam etmeyi düşünüyoruz.
Aslında biz de hangi bölümlerden mezun olduğunuzu da merak ediyorduk. Kariyer mi müzik mi gibi bir durum söz konusu çünkü…
Aslında biz de müzikte kariyer yapmayı seçtik diyebiliriz.
Biz senelerdir aldığımız formasyona da çok önem veriyoruz. Ben (Doğaç) de Elektronik Bölümündeydim ve hakikaten çok önem veriyordum. O derslerde de bizim için hayati önem taşıyan şeyler öğrendik, hayatımıza da yansıtıyoruz bunları zaten. Fakat bir yandan Badem söz konusu olduğunda, Badem her zaman için herkes için birinci sıradaydı. Hatta bir ara Barış ODTÜ’de mastır yapıyordu. Biz burada, İstanbul’da çalışacağız diye haftada iki defa Ankara’dan Badem çalışmasına gelirdi. Yani inanılmaz bir motivasyon… Ertesi gün çok hayati bir sınavımız olsa bile Badem için olacak bir şey öncelikli olurdu hepimiz için. Bu hala da böyle. Çok yakın arkadaş olmamızın da tabi bunda etkisi var. Dolayısıyla bu seçimi yapmak o kadar da zor olmadı bizim için.
Ben (Mustafa) mesela sırf üniversite tercihinde İstanbul’daki üniversiteleri yazmıştım. Müzikle uğraşacağımı düşünüyordum lise bittiğinde. Sadece bölüm olarak tercihim çok önemli bir tercih olmadığından sıralamada ne denk gelirse şeklinde kazanmıştım bölümümü. Bir idealistlik yoktu, genetik okuyacağım diye bir idealim yoktu. Müzik yapacağımı daha önceden düşünüyordum, sanırım bir şekilde herkesin de yavaş yavaş çok kesin olmasa bile müzik yapmak istediği ortaya çıktı bu birliktelik sonucunda. Tabi belli bir kazanç düzeyini yakalamak durumundasınız. Bunu eğer başka bir dalda yapsaydık daha rahat mı olurduk diye bir soru çıkıyor karşımıza. Aslında bir risk aldık ama umarım kazançlı çıkarız bu işin sonunda.
Barış: Ben eminim ki Mustafa genetikle uğraşsaydı şu an kendini klonlamıştı.
Badem isminin bir de anlamı varmış galiba, yoksa bu bir söylenti mi?
Badem grubu 1995 yılında ilk kurulduğu zaman üç tenor Barış, Devrim ve Mustafa isimlerinden den Badem oluşturulmuştu. Daha sonra Devrim doktorasını tamamlamaya Belçika’ya gitti. Doğaç ve Emre olarak biz de Devrim’in yerini aldık, yine Badem ismi korundu böylece.
Bir de isminizi yadırgayanlar olmuş, bizce çok güzel bir isim ama?
Badem çok çocukça bir isim, komik bir isim, insanlara çok bir şey ifade etmeyen bir isim. Badem ne yani, fındık, ceviz gibi tepkiler geldi. Fakat bunun tarihte de örnekleri var. En bilindik örneği Beatles. John Lennon daha 12 yaşındayken onu rüyasında görmüş zaten. Beatles’taki a yerine e koyduğunuzda böcekler anlamına geliyor. Fakat oradaki beat, müzikteki beat ve vuruş anlamında. Fakat dünyanın gelmiş geçmiş en büyük grubu. Bizim öyle dünyanın gelmiş geçmiş en büyük grup olmak gibi bir hayalimiz tabi ki hani herkesin olur ama, isim anlamında onlar nasıl kendi kültürlerini o isimle çok iyi yansıtıyorlarsa, biz de Anadolu toprağının tadını, kokusunu ve batıyla kaynaşmasını çok iyi yansıtmış oluyoruz.
Badem zaten oldukça sevimli bir isim. Diğer taraftan çocuksu bulanlar var, argo anlamı da varmış galiba, art niyetli yaklaşanlar da oldu bazı yerlerde, bence oldukça sempatik ve akılda kalıcı bir isim. İsimlerimizin de Badem’in harflerinden başlıyor olması da bizim için çok önemli. Biz bunun uğuruna inanıyoruz.
Albüm çıkalı da bir hayli oldu... Grup olarak albüm çıkarmanız da uzun zaman aldı, pişmeyi beklediniz herhalde?
Aslında 97 yılından itibaren aslında aklımızda albüm vardı, kurulduğumuz yılın tam hatırlayamayacağım bir iki ay sonrasında bir konser vermiştik, daha vokal topluluğuyken yani üç kişiyken. Onda bir albüm teklifi gelmişti bize zaten. Fakat o zaman hazır hissetmiyorduk, üç bestemiz vardı zaten. Daha sonrasında gerçekten gelişmeyi bekledik, sanırım beş sene kadarı böyle geçti ama beş sene sonrasında artık yavaş yavaş kendimizi sunmayı çok ciddi bir şekilde sunmayı düşünmeye başlamıştık. 2001-2002 yılları civarı çok ciddi çalışmaya başladık. Fakat o zamanki ekonomik sıkıntılarla müzik piyasasının durgunluğu nedeniyle bazı yapabileceğimiz anlaşmaları yapamadık. Bu şansızlık gibi görülse de bir yandan bizim şansımız da oldu aslında. Son üç yıl içerisinde bu iş tam olarak nasıl yapılır daha da çok öğrenebildik, kendimizi daha çok geliştirdik, o süre sonunda da Sony ile yollarımız kesişti bir de bizim kurduğumuz Taşoda firması ile beraber. Bu iki firmanın ortak çalışması sonucunda Badem albümü çıktı. Şöyle bir şey de çok hoş olurdu: dokuz sene önce bir albüm yapmış olup şu an beşinci altıncıyı yapıyor olabilirdik. Sanırım en azından yapacağımız ilk birkaç albüm içimize sinmeyecekti. Şu an içimize sinen bir iş yaptık, klişe bir sözdür ama, ufak tefek şurasını şöyle yapabilirdik dediğimiz yerler de olsa da en azından ilk albümde olan bir dolu özrümüz olmadı. Dinleyenler de zaten ilk albüm gibi değil de yıllardır var olan bir grubun albümü gibi algılıyorlar. Çok olgun eleştiriler geldi, o anlamda doğru bir iş yaptığımıza inanıyoruz aslında.
Zaten albümdeki parçaların en yakın besteleri dört ya da beş sene önce yapılmış besteler. O beş senelik süre içinde aslında şu anda aldığımız soundlar geliştirildi. Ve elimizde oluşan 25-30 parçanın en çok içimize sinenlerini aynı zamanda üniversite konserlerinden gelen tepkilere göre seçme şansımız oldu.
Bu sırada Mustafa İTÜ’de ses mühendisliği okudu. Biz enstrümanist vokal veya besteler olarak kendimizi geliştirirken Mustafa da bir yandan işin kayıt tekniği ile eğitim aldı. Mustafa zaten albümün prodüktörü de aynı zamanda. Aramızdan birinin teknik olarak da kayıt aşamasında bilgili olması bizi epey rahatlattı. İstediğimiz soundu nasıl elde edebileceğimiz konusunda Mustafa’nın bilgilerinden sonuna kadar yararlandık.
Karacaoğlanı yorumlama fikri nasıl çıktı ortaya?
Bir rastlantı sonucu doğdu aslında. Yıllar önce bir kitap fuarında bir Karacaoğlan kitabının elimize geçmesiyle ve onun yıllarca raflarda tozlandıktan sonra, müzik yapmaya başladığımızda, böyle bir besteye böyle bir söz nasıl olur diye denemeyle başladı esasında. Fakat bunlar çok amatörce, deneysel çalışmalardı. Zaman geçtikçe o sözlerin bizim için ne kadar önemli olduğunu anladık. Yani bizi bizden daha iyi ifade eden sözlerdi. O bakımdan üzerimizde çok büyük etkisi oldu. Hangi etnik gruptan olursanız olun, hangi düşünceye, hangi dine bağlı olursanız olun çok evrensel konulardan bahseder ve bundan bahsederken de mutlaka herkesi bir yerinden yakalar. Karacaoğlan bu. Bizi de yakaladı ve bırakmadı. Popüler müzikte zaten yeri olan bir şair, üç yüz dört yüz yıldır etkisini sürdürüyor. Ve bu müthiş bir başarı, üç yüz dört yüz yıl önce yazılmış sözlerin bugün hala birtakım sanatçılarca kullanılıp hit olması bir rastlantı olmamalı. Alıp Kutadgu Bilig’i besteleyemezsiniz, ama Karacaoğlan sözlerini bestelersiniz, çünkü Türkçesi de günümüze oldukça yakın. Besteler ve sözler bire bir örtüştüğü için de Karacaoğlan bizim için vazgeçilmez hale geldi.
Biraz da duygusalız galiba?
Aslında parçaların çoğu aşkı içerdiği için öyle oluyor tabi. Biz genel anlamda hepimiz çok duygusal insanlar görünümünde değiliz, içimizde duygusal olsak da dışarıya gösterme anlamında bir durum yok gibi. Gerçekten şöyle bir şey var, bizim doğal olarak etrafımızda gördüğümüz, etkilendiğimiz şeylerden yazdıklarımız var ve Karacaoğlan’ın da tamamen hayatından olduğu için sözler, çok gerçek sözler var aslında bu albümde. Yaşanmış birçok duygunun anlatıldığı sözler var. O anlamda duygusal bir albüm demek yanlış olmayacaktır.
“Badem Ağacı” adlı çok da güzel bir parçanız daha var. Sözleri Aziz Nesin’e ait ve grubunuza da çok uyuyor nedense… Nereden çıktı bu fikir?
“Badem Ağacı” şiiriyle bir arkadaşım sayesinde karşılaştım ben (Mert), şiirin adının da Badem’i içermesi bizim de Badem olmamız, şiiri okuyunca zaten çok beğendim. Bir şekilde orada da aşkla ilgili, umutları ve daha sonra hayal kırıklıklarını anlatan sözler var. Ve bir şekilde hani o şiirin tıpkı Karacaoğlan’da olduğu gibi anlatım gücünü ve aşka bakışı, yaklaşımını kendimize yakın bulduğumuz için biz şiiri çok sevdik. Mevcut bir şarkımız vardı henüz şekillenmemiş. Bu sözlerle o şarkıyı birleştirince de çok güzel bir şarkı çıktı ortaya. Biz de çok seviyoruz.
Bir de Aziz Nesin hep mizah yönüyle bilinir fakat bu kadar güzel bir şiiri yazabiliyor olması bence Türkiye için ne kadar büyük bir değer olduğu anlamına da geliyor. Karacaoğlan kadar büyük bir edebiyatçı kendisi. O bakımdan bu bizim dünyaya bakış açımızı da, nerede olduğumuzu da saptayan bir şarkı bence.
Peki halk şiirlerini yorumlamaya devam edecek misiniz?
Arada böyle yine bir iki tane Karacaoğlan’dan albüm konseptine uygun sözler olursa kullanmayı düşünüyoruz ama bundan sonra ekseriyetle kendi sözlerimiz üzerine yönelmemizin daha uygun olacağı gibi bir fikrimiz var. Göreceğiz hep beraber.
Albüme video klipleri de eklemişsiniz...
Albüm süreci bizim için çok değerli bir anı olacaktı. O sahnelerin aslında hep çekilmesini ve bir şekilde insanlara ulaşmasını istiyorduk, ilk fikir aslında buradan çıktı. Yani bizim nasıl kayıt yaptığımızı, neler yaşadığımızı paylaşmak istiyorduk. Sonrasında dedik hani bunu tam profesyonel olarak koyalım, bire bir profesyonel bir ekip tarafından çekilen halini koyalım daha orijinal olsun istedik. Bu fikir daha hoşumuza gitti. Dağhan İş yönetmenliğini yaptı dört klibin. O sayede gerçekten çok hoş dört klip çıktı ortaya.
Yeni klibiniz de çıktı…
Evet “Sen Ağlama” adlı klibimiz. CD’lerde bulunan kliplere ek olarak bu klibimizin de çıkmış olması çok güzel, bizim için bir artı olacağını düşünüyoruz.
Bir de manken varmış klibinizde?
Evet, maalesef bir manken var. Maalesef çünkü bir tane sadece. Başka yok.
Peki Badem kimleri dinler? Kimleri sever?
Ben Badem dinliyorum, çok seviyorum (Doğaç).
Ben annemi çok dinliyorum (Mustafa Mert).
Aslında hepimiz rock müzikten hoşlanıyoruz. Ama aynı zamanda vokal grubuyuz ve çok vokalli müziği de çok seviyoruz. Türkiye’deki örnekleri zaten başta MFÖ geliyor. Modern Folk Üçlüsü var. Müzik anlamında da Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray, Bülent Ortaçgil bizi çok etkiledi. Yurt dışındaki örnekleri de, Beatles, Queen, Eagles, Bon Jovi eskilerden etkilendiklerimiz. Son dönemden de etkilendiklerimiz var: Coldplay, Travis, Red Hot Chilli Peppers, Maroon 5 gibi isimler. Aslında bir dolu isim sayılabilir. Rock alt yapılı sanatçılar ya da gruplar ortak beğenimiz.
Grup içinde üzerinde hemfikir olmadığınız beğenileriniz de var mı? Birinizin çok beğendiğini diğeriniz hiç beğenmiyor olabiliyor mu?
Oluyor oluyor. Ona isim vermeyelim şimdi. Ortak paydada beğendiğimiz çok kişi var ama gerçekten çok dışında zevklerimiz de var. Kimimiz daha eski isimleri seviyor, kimimiz yeni şeyleri.
Barış: Mesela Mustafa hiphopı sever ama ben sevmem ya da ben Bony M’i çok severim, sonra burada adı geçti diye bana içerlenirler.
Gerçekten farklı müzikler dinleyerek büyüdük. Grubun kendine has bir müzik yapmasının sebebi de biraz da o. Kimimiz çok rock dinlemiş, kimi türkülerle büyümüş, kimi sadece yeni dönem sanatçılarıyla büyümüş, ama ortak paydamız yine de var. Bir grubu grup yapan özellik aslında bu farklı fikirlerin bir araya gelmesi. Herkes kendi birikimlerini grubun müziğine çok iyi yansıtabiliyor.
Konserler nasıl gidiyor, dinleyici tepkileri nasıl?
Gayet güzel gidiyor. Biz bu müziğin insanlar tarafından ne kadar beğenileceğini de merak ediyorduk. Özellikle üniversitelerde konserler verdiğimiz için az çok fikrimiz vardı. Dokuz senedir bu grup neredeyse hiç durmadı, sürekli bar performansları ya da konserlerle bir şekilde insanlarla birlikte olduk. Üniversite gençliği konusunda az çok fikrimiz vardı. Onun dışında üniversiteden mezun, biraz daha yaşını başını almış kimselerden de çok güzel tepkiler alıyoruz, onlara çok hitap ettiğini söylüyor birçoğu. Liselerden güzel tepkiler alıyoruz, şu an her şey güzel görünüyor, ikinci klibimizle de daha da güzel olacağına inanıyoruz.
İleride neler yapacaksınız?
Aslında gelecek albümümüz için şimdiden çalışmaya başlamayı düşünüyoruz. Ama ilk etapta konserler var, oldukça çok sayıda ve özellikle üniversite konserleri başlayacak Mart’tan itibaren. Kendimizi bu şekilde daha iyi hissedeceğimiz zannediyoruz, çünkü bir müzisyenin kendini en rahat hissettiği yer sahne. O anlamda albümümüzü almamış ya da almış fakat bizi canlı olarak dinlememiş insanlara olabildiğince ulaşmak istiyoruz. İlk etabımız konserler ya da olabildiğince basın yoluyla kendimiz ve bu albümümüzü tanıtmak. Bir yandan da kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz hala. Bir sonraki albüme şimdiden kafa patlatmaya başladık aslında. Şimdi başlasak iki sene sonra ancak çıkar herhalde.
Gençlere halk şiirini bu şekilde hatırlatmak anlamlı olmalı.
Evet, hatırlatmış oluyoruz. Çünkü dönem dönem nesil değiştikçe gündem dışı kalabiliyor ve değişen müzikle birlikte belki edebi birtakım unsurlar, kendi kimliğimizi yansıtan birtakım değerler tekrar gündeme getirilip toplum içerisinde bir insanları birbirlerine kaynaştıracak olan zamk vazifesi görüyor, çünkü o değerlerle insanlar birbirleriyle ortak iletişim kuruyorlar. Bunu misyon edindik diyemeyiz ama yaptığımız işin içinde doğal olarak böyle bir misyon görünüyor.
Gençlere bir de buradan bir seslenelim mi?
Çok mesaj verecek kadar büyüdüğümüzü düşünmüyoruz ama şöyle bir şey söyleyebiliriz: Biz çok acele etmedik bu albüm için, acele çıkan albümler biraz göze çarpıyor, albümün yapılması için yapılmış albümler var, o anlamda birazcık daha sabırlı olmak belki de daha doğru fakat bizim kadar da beklemelerini önermem açıkçası. Gerçekten kendilerini hazır istedikleri anda yaparlarsa albümlerini daha iyi olacaktır, geriye döndüklerinde çok pişman olamayacaklardır.
Bir de grup olma fikri de çok önemli. Biz şu an bütün elemanları bu grup için bir şey ifade eden ve müziğin tamamı bu elemanlardan çıkan bir müzik yapıyoruz. Bunun önemini vurgulayabiliriz. Grup olmanın, bu grubun içinde arkadaş olmanın önemini vurgulanabilir. Bizim en önemli özelliklerimizden biri çok yakın arkadaş olmamız. Her konuda birbirimizle dertleşebiliriz, bugün müzik yapıp ertesi gün bir yerlere eğlenmeye gidebiliriz.
Bir de çocukları doktor, mühendis olsun isteyen aileler için kötü bir örneğiz aslında. Boğaziçi’ni bitirmişiz, müzik yapmışız. Manyak mısınız, o kadar üniversiteler bitirmişsiniz, ne yapıyorsunuz diye tepkiler geliyor. Şöyle belki bir mesaj verilebilir, bizler gerçekten istediğimiz şeyi yapıyoruz. İlla ki mühendislik bitirdik diye o doğrultuda kalmadık, kalmak istemedik. Gerçekten bunu yapmak istiyoruz ve şu an idealimiz budur
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
Üniversitemiz öğrencileri tarafından 1996 yılında kurulan ve 5 kişiden oluşan Grup Badem başarılı konserlerine bir yenisini daha ekledi. 22 Nisan 1999 günü Kurupelit Kampüsünde verdikleri konserde izdiham yaşandı.
Tıp Fakültesi V. Dönem öğrencisi Çağrı GÜLÜMSER’in organizasyon sorumluluğunda düzenlenen konserde ki coşku, öğrencilerin bu tür etkinliklere talebinin bir göstergesi idi. Gönüllerince eğlendiler, yoğun ders streslerinden bir süre olsun uzaklaştılar. Konser bitiminde gruplar halinde şarkılar söyleyerek dans ederek uzaklaşmaları ayrı bir tablo oluşturdu.
**Bu da size bir üniversite konserinden yorum olsun Kaynak:www.omu.edu.tr***
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 29 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |